Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
I? OCSK t977 T E D S ANAT EDEBÎYAT ARAGON P arlsta en flnlü, özellikle •yabaucı blr gazeted lçln erişllmesi en güç sanatçüara, yazarlara vanncaya kadar, bütün kapılan açan «Sihirli» «nahtar Nâzmı HUonet! Bir haftadan. berl arka arkaya konuçmak lste(Mglıruı kisUerle tanık olduğumua bu olay, sah gecesl beci büyük ozan ve romancı Louıs Aragon'un evine götürdü, Seksen yıüık yaşamım yetmisyedl dltllk yapıtına sıjdıran Aragon, Fransız Başbakanlanıun degışmez konagı olan Hotel Matignon'un karşısında, 56, Bua de Varenne'de oturuyor. Onyedincl jrüzyıl Bvlerinde görülen avluyu geçtikten sonra onun kaldığı kata nasü çıtolacağını telefonda anlatmıştı. Birincı kata çıkan genış merdlvenlerden »nra visne cürüğü blr hah i!e döşeli splral küçuk bir merdıven daha vardı. Bu merdivenln rabz&nına lse elektnkli blr teleferik sandalyesı Dturtmuşlardı, hasta olduğu günlerde yorulmaman için olacak. Kapıyı, ev lşlerine bakan kadın açÖ. Louls Aragon benl, kurucusu oldugu sürrealistierden başlayarak günümüze dek eleküstü tüm janatçüann, çoğu ithaflı yapıtlanyia dolu, müzeyi ındıran ama canlılıgını yıtırmemış buyük çalısma odasında bekliyordu. «Ne yazık ki Ntzıııı, kutlanan 75. yaşını »omııa kadar göremedl. îstanbul'daki kutlama tören lerine de gelemeyeceğıme gore, slze, gazetenlzde rullanmak ıçın hıç bir yerde yayınlanmami} onun ıakkında yazdığım bir metnl verecegım» dlyen süyuk ozan, Mabsselenn, CocteauTann, Plcasso' ann süsledıği duvarlann ortasındakl lnce uzun ahta çalışma masasınm Uzerıne serpümi? kitap jrovalan arasından iki sayfa alarak gbsterdi. Bu lazırlanmskta olan «Argon'un şllrsel yapıtı» adın laki kıtabının altıncı cıldıne konu olacak Nânm Iıkmetie ilgıli bölümdü. Aragon bundan sonra, inanılmayacak blr tlizlikle ve de gozlerinin yorgunluguna rağmen, yaıımda gotürdügüm deftere kendi eliyle başladığı r azıyı sonuna kadar tamamlayacak, bir de lthaf klevecektı Sanki Nâzra Hıkmefe blr yaş gürü ırmağanı hazırlıjordu Bu kadar tıtlz, bu kadar izenlı ldl Buyük usta konuşmaya başladr «Ben Nazım"ı Parıs'e geldiği günlerden çofc öne tanıdım Benım içm her zaman büyük bir dost u Onu yalnız tanımaKİa kalmadım, onun için eveme de geçtim Daha 1930'larda kimsenın tanımalığı günlerde bıle onun adını biliyordum. Yazısııı, sıırıni gormuştüm o zaman, bu bana yetiyor. lu» Arkasmdan bir anısını da ekliyor: < Mman işgallnden sonraki kurtuluş yıllannda ii Ya 45 ya tia 46 hatırlaj amavacağtm. Elysee Sa sjının jakırlannda (La Pensee) dıje bir derneınız \ardı Fransız vazarları orada toplanırdık ıene bir gun Nazım Hıkrnet ın ozgurluğu ıçm uzenledığırmz venı bir kampanyayı gorüşmek ,ın ai' ara\a ge'mıştiK Yanırra da Türkıye BuUKelçılığ nden gelen bir dıplomat oturmuşta Kımdır bu Tılrkıye'de bile adı bılınmeyen, tanın layan şaır"" Nıçın onunla bu kadar meşgul oluorsunuz?» dıje sormuştu. Ben rte dayanamayarak Tarkıje'de nasıl tanınsın bılınsın kı, hukumetij . zaten tanınmasın. duyulmasın dıye onu hapse kmış,» deyıverdun» dıye anlatayor gUlerek. Sonra masasınm üzerınden aldığı provalan zatarak «Si7e verecegım bolumlerde hazırlamakı oldugum kıtabımda 1936'daki bir olayı anlatıyo jm • dedi. bonra «Bunu sızın içın yazarken kenı pnnalanmı duzeltmek imkânını da bulacaım • dıyecek ve gormesıni sağlayamayan ince çer =velı gozluklerini çıkararak, «Bu gözlükler bir e >aramıjor, ama yme de kullanıyorum, Elsa' m gozlüklerı. dıje ekleyecektl Çağnşunlar olu3r Elsa'nın gozlukleri, elırade olmadan «Elsa' ın gözlerı» adını taşıyan Unlü şur kıtabına takı\orum Elsa Triolet bundan bırkaç yıl bnce on ve Arason'un vasammda vapıtmda, kışılıgıne "nprı r roi'i o'in eşl ve hayat arkadaşı.. Hayatımda hiç olmazsa bir kez Nâzım'dan •. • • • • • oturu gelecegi gördüm Doğumunun 75. yılında Nâzım Hikmet Büyük Türk şairi Nâzım Hikmet'in 75. doğum yıldönümünde Paris muhabirimiz Kosta Daponte' nin dünyaca ünlü kişilerle yaptığı konuşmaları, onların Nâzım Hikmet'le ilgili görüşlerini, düşüncelerini ve anılarını sunuyoruz. Yaşıyorsun çunku güzel, yiğit ve hoş insandın Abidin D1NO Simonc SiGNORET Yves MO>ÎTAND NÂZIM'I ANLAMAK ÜSTÜNE evlâna anlatır Hintlinln akhna esmiş, slfirt karanlık bir ambar içinde, halka bir fıli gostermeye kalkısmış. Bu bilınmedık yaratığın neye benzediglni anlayabilmek için seyırçılenn tek çareleri, el yordamı ıle onu yoklamak olmuş Gel gor M, «avuç tüm fill elleyemez ki» Her kafadan bır ses çıkmış, hortumu tutan «Oluk» kulağını yakalayan «Yelpaze» ayağını çarpan «Direk» karnında elinı gezdıren «Taht» derms Mevlânâ ekler «Herkes neresini eUediyse, onu ne sandıysa, filı ona gore anlatmaya koyuldu On lann sözlen, gbrgüleri bu yüzden b.rbırine aykın oldu. Binsi «Dal» aedı, öbürü «Elif» Benzetmede yarulgı olmaz, Nâzım Hıkmene biz, çağdaşlan arasında, Mevlânâ'nın soz ettığl fıl lo seyırcüeri arasmdakl ilişkl geçerll az çok Mevlânâ söylemıyor ama, karaıüıkta duran koca fılm etrafmı alanlann klmisi, belden asagısı :ıı yoklamışlardı Tanıklıklan ister istemez sınırlı kalmıştır bu yüzden Mesnevi'de Mevlânâ, bu fll imgesinden sonra birdenbire, başka bir irilik, englnlık boyutuna geçer. «Köpükler, gece gundUz çalkanan denizde birl klr, onlan denız oluşturur Fakat ne şaşılacak şey, sen köpüğü gorüyorsun da, denizi görmüyorsun » Bız gemilere benzeriz. Apaydın denlzta içindejiz de gozlerimız görmüyor, birbirimlze çarpıp duruyoruz. Nâzım Hikmet, büyuk sadelıği içinde derya adamdı. Birbirımıze çarpa çarpa onu bulmaya ça lışıyoruz. Onu kavramak için, «Kopükler» ötesi genış bir tartışma, bır çalışma, bır karşılastırmalı Braştırmadır gerekli olan. Bızde ve dünyada bu \olda daha ılk denemelere guişmıs bulunuyor eleştırmenler Gerçı ılgınç tanıklık kitaplan yayınlandı bile, şa'rın şu ya da bu vaşantı aşamasında, imgesını dognıya >aKİasık aynntılarla anlatan belgesel çalışmalar yazıldı Ne \ar ki genellıkle anı türüne M HAFTA GEÇMIYOR K l ONUNŞIİRJNİN BIR YANKISI OLMASIN. BÖYLESİ DİRJ BİR ÖLÜ NEREDE GÖRÜLMÜŞ? karşı okuyuculann tetlkte bulunmalan yerındo olur bence En ıjı n^vetlerle de olsa, Nazım Hikmet i konu edınen kıtap ya da yazıların çoğunda, Nazım kadar, kıtabı, yazanın kendi imgesı ıle kar şüaşıyoruz, salr her bırımiz İçin birer ayna, onu oldugu gıbi değıl, olmasını diledigimiz gibl gonl>oruz Sokakta bir adamı ezıp kaçan otomobıhn ren gi tıstune, hemen oracıkta toplanan tanıkliıdar bı le bırbr ne bunca ayürı olduktan sonra, bır şaınn yıhar oncesı şu ya da bu davranışı, sozü, ni jetı üstune yorumlar ne kadar doğruluk taşıvabi lirler' önemlı olan, gundelık ajnntılar otesmde, «Kopukler> otesmde Neruda, Aragon ve Nâzım Hıkmet'ı bir arada gormüş, o kutsal inada sahıp koca yaramazlarla bır sofrada oturmuş, onlan dipdıri, kavgacı şakacı avnntüan ile izlemlş bır seyirci olarak soyluyorum, sırlannı sofra başında, sokakta 5 a da yatak odalannda aramak boş, onlann sırlan şıırlerınde, sözcükleri dızme hünerlerınde, sozcüklerle tükenmez bir devrim kaynagı jaratma ustalıklanndadır Ilgınç bır aynntı, kişısel bır özellık, yazılmadık fakat soylendıği dofru olan bır soz, şu j a da bu davranışın oykusü hıç mi anümamalı, şairden söz ederken 7 Bunu demek istemıyorum, elbet kuçücük bır olay bıle koskocaman bır şıırin dogma sına yol açabılir. Bu bakımdan ılgtaçtir, olajla şur arasında bir llışki kurulabildığı ölçüde. Fakat bdvlesi olaylar, bulgular, olgular ünlü devunle «Tanhın çöp tenekelenni» eşelemekle bu lunmaz Unutur gıbi oluyoruz, şairin yaşantısı ve çağı ile ılişkilerl ne olursa olsun, şairi şiirlerınde aramalı, sozcüklerin çelışki ve uyum yapılannda, hayata hız ve anlam verme hünerlermde Hafta geçmı>or kı dunyanın dort bucagından gelen. Nâzım Hikmet'in b'r şursel yankısı olmasm, böylesı dırı bir ölü nerde görülmüş Buyük şaırlenn vapıtlan, nesnel dunyanın bırer parçası oluvenyorlar Kendilermce bır omürleri var, olümsüz Nâzım Hıkmet'jı şilr verimliliğtnde en şaşılası jönlerinden bırı, «Az gelışmışlık» koşulları ıçın den rışkınp, dünyaya yayılması olmuştur Fakat Man'm dedığı gıbi, «Sanat konusunda büınıyor ki, kimi sanatlar, çıçeklenme çaglannda, toplumun genel gelişme kurallanna hıç de uymuyorlar, böylece, bir anlamda, kennksellığıni oluşturan te meim de gelişmesıne uymuyorlar » tri bir «Sanat kuşu» başımıza az gelişmişllk sürecı Jçınde kondu, hem de yalnız Nâzımla da (Devamı 9. Sayfada) üyük ozan Nânm Hikmet'in 75 doğum yıld&numünun yaklaştıgı günlerde Pans'te, onu tanıyıp yakından gorenleri ve ssvenlerı ararken Montand / Sigcoret çıfttni de bulmak ıstediK. Kentın, daha dogrusu eskı Pans m en güzel yerlennden olan Seine nehn uzerinde, Pont Neuf'un janıbaşında 15. Flace Dauphine'dekı şinn evlerinde bulamayınca, sonurda eş dost jardımı ıle bır banlıyo evınde dınlendıklerıni oğrendık Bemay'daki evden telefona once Sımona Sıgnoret çıktı Nazım Hıkmp' adını duvunca «Ab., elbette, sevinçle» dıye yanıtlamakta duraksamadı bıle Bır yandan benlmle konuşuyo', bır yandan da Y\es Montand a lletıyordu soyledıKenmizi «Bır dakıka eşımı vereyım sıze» dıjerek Montand 1 verdı Telefonda apaydınlık, hoş ıyımserlık dolu bj ses Evet, bu ne plak, ne radjo, na televızjon, ne de suıema hoparlorunden gelen, ama Montand'm sesıni sevenlenn tanıdığı sıcak sesın, telefondan yansımasıydı. «4nma toreni ne zamar nerede'» dıye sorarak hemen ılgüendi Türkiye'de, Istanbul'da olduğunu, gazetemızin bu yıldonümü ıle ılgılendıgını ofrenınce sevındi. «Nasıl vapsak, ne yapsart. dıje yardımcı olmak lstedı «Biz bugün veja yarın Pans e Inecegız Ama kesınlıkle bılmiyoruz . Sizin beklevecek vaktınız yok 21 ocaka bır şey kalmamış» dedi Nâzım Hikmet İçin soylemek, anlatmak istedıklermi yazmalarıru onerdim Derhal kabul ettl ve bırkaç saat sonra telefonlaşmak üz«re aynlır ken «akşam bızı burada bulamazsanız Paris'teki eve donmüş olacağız, o zaman dojrudan do^nıva oraya bıze gelırsınız» dıyen Montand evlenne ça ğırmış oluyordu Sımone Sıgnoret'nın ıki aydtr sa tış rekorlan kıran kıtabında da sozünu ettıgı b j şırin evın bır adı da «La Rouıotte» ıGoçebe Ara bası) Aynı gunün aksamı anlaştığımız gıbi buluştuk Nâzım Hikmet'in 75 dogum yıldonümü içın beraber yazdıklan «Mesajı» Sımone Sıgnoret B OKUdU 5URUR DUYOÜGUM OLAY. gımdl [.ouıs Aragon'un k'tap provalanndan uzel'erp^ Dı^e el \azısı ıle verdıgi Nâzım Hık ıe' e ıla 'ı onluırıı okuvalım «1936 çubatırm son ^nlerınde esim Elsa Tııolet ıle bırlıkte, Romaın oıîand ı gormpve pıt*ığımi7 Isvnçre'den donmüşık O tanhlerde çıkardığımız «Commune» İL dersrıpın mat savısında Romaın Rolland ıçın ıraz gecıkmiş olan sajgı sunusu Üe ocak sonuna oMutuaı te > salonundaki mıtıngın yankılann'n başka bu aynı savıaa o günlerde fazla dıkkaçeıîmeyen ancak tuhaf bir gurur duydugura ieçTiışte ds bugun de) bır olay olmustu. îsvıç* ye gıtmeden bnce \anl şubat sonlannda, ve de rkartaşlarır^n k\ı=kıılaına kar<:ın mart ayi lçm ızırlanmakta oıan sayıya, yokluğumda, o zaman ransa da i\e \<'lnız hransaaa aegıl) nıç tanın ıayin bır Turk jazarının metnıne yer venlmesı ınjsundakı d'rerneme bıraz coşkunluk bıraz a sataşkanl k ka'mıştım Bunun benae. DU ajm sıyasal olaylannı da Jlgeleven bır ajiı bıraktığını ınraf edıyorum Ve » b'zdekı Front Pomılaire» (Halkçı Cephe) ha »ketının başarı belırtılen ile o gunlerde Hıtler rdu'armn askerden arınmış Ren (Rhın) bölgesı e sırmesının taşıdıgı ciddı tehdıtlere ragmen Sınırların otesınae Turkne'dekı naDishanelen bırınden. adının Nâzım Hıkmet oldufunu o unlerde ancak bırkaçımızın bıldığı bır vabancı ın «Taranta Babu'^a Mektup'ar»ını «Commune» ergıs'nın Mart/36 savısında vayınlatmakta verdı m onemı soylemıs olsam cıddı adamlar hakkın a kırabılır ne du^uneceklerdı' Otuz yıl kadar scn ı, yıkılırcasına dolu Pleyel salonlannda, Pans'te arülmüs en Inanılmaz anma torenlerlnden bır'n s andığımız bu «tanınmamıs» yazarm metninı ar adaş'anma kabul ettırmıs olmaktan duvduğum arur az degıldır Kırrse ıçm bojle bır anma to>ni vapılmamıştı Yırmi yıllık bır sure içinde ken sını (kaç kez) hapse atan ulkesuiın hukumetle ıti, Fransız kaTiuoyunun baskısı ile, Nazım'ın zgurlugune zo'lamak için canla basla ugraşman ı oelkı bo"tna o rmmıstı Bir cezaevinde. tecritteki adamın mektupları (3) BUGL'N PAZAR. BUGÜN BENı ıLK DEFA G&HEŞF ÇIKARDIIAR. Vf BEN OMRÜMDE ıLK DEFA GOKYÜZÛNÜN BU KADAR BENDEN UZAK BU KADAR MAVı BU KADAR GENıJ OLDUGUNA JAJARAK KIMILDANMADAN DURDUM SONRA SAYGIYLA IOPRAGA OTURDUM; DAYADIM SIRÎIMI DUVARA. BU ANDA NE DÜJMEK DALGALARA, BU ANDA NE KAVGA. NE HÜRRıYEÎ, NE KARIM. 7OPRAK G0NE5 VE BEN... BAHIıYARINl... HAYATIMDA HIÇ OIMAZSA BıB KEZ..Bütun an.ıçluklere gogııs zererek, O gtınlerde IU desteklemekte dıretmış olmak, ve mahpusane uvarlannın ustunden coğratyanm ötesınden sar ılar, fcuvvet ve guneşle dolu yıllar uzunluğunda r gün gıbi, tadını çıkardığım dostluguna şeref ızandığım lnsanm ırak sözunun enmını (men lını) sezmpk hajatımda hıç oİTiazsa bır kez ol ın, gelecegi gdzlenmle gormek duygusunu bana îrdığınl de eklemeliyım». «Sevgıli Nâzım, ölmedığıne göre, daha nlce yıllara Madem va şıyorsun, doğum yıldonümün mutlu olsun, ozanlar olmez Senı tanıyanlar ıçın sen de ölmedın Bızım gıbi, senınle valnızca unutulmaz bırkaç saat geçırebılenler ıçm bi'e sen olmedm vaşrrorsun Yaşıyorsun, çunkü güzel, yığıt ve hoş insandın > Yves Montand Simone Signoret Sıgnoret'nın sesinde, ancak sevgi ıle ozlemin, insan ılışkıleri sıcaklığmm duygusal anlardakı bogu^luğu vardı. Yves Montand ıse her zamankı gı bı şen. «Güzel değil mi, iyi değıl mi'» dıye soruyordu Yves Montand ile Simone Sıgnoret, Nazım Hikmet'le Prag'da tanışmışlardı 1957 va da î3 51hnda Bu ılk ve son gorüşmeleri Çekosıovakva baş kentındekı unlıl >lkron otelınde olmuçtu Alıtron, Prag'a gıden herkesm bıldığı, herkpîin eeçMğı o zellıkle vabancı yazar, çızer ve sanatçıların ağırlandığı gorkemlı blr otel . Sıgnoret sozu ahyor «Nâzım'dan konuşurken, onu anarken nedense CZ^ gehvor akhma Nftzım Hıkntst de bızım icın olmedi O da (Z) sıbı olumsuz » (Z) bıldıgmız gıbi Elercede (zı) yanı vaşıvor demektır. Yves Montand Nâzım Hikmet'in şiırlerını çok sevdığjıı belırtıyor Sımone Sıgnoret nm ceyımı ile tSevmese her resıtalmde Nazım'ın şıırler nden besteıenmış şarkılar soylemez, plaklar doldur mazdı > «^krep gıbism kardeşım» Veja «Deruzlenn en guzeli» de bu şarkılann belki de en guzeller nden Bunlann bestesınl de, Montand ın okuduğu en ıyı şarkıları besteliyen Phılıppe Gerard yapmıştı Sımone Signoret, eşi Yves Momand'm bfr konuşmasmda Nâzım Hikmet'le Alkron'da jedıkleri >emeğı unutmasını bır türlü bağışlamıyor Sıgnoret, Prag'da karşılaştıklan Nâzım'ı şoyle anlatıyor «Guzel, vakışıkh bir adamdı Bılinen kişiligi nedenıyle Türkıye'de yıllarca hapıs jatmıstı Ülkesımn ve kuşağının buyuk devnmci ozanı id! Alkron otelındeki yemek salonunda yüksek sesle koxiuşuyordu. Özgurlukten ve de ozgurlüksuzlukten sozedıyordu Prag'dan Moskova'ja gıdeceitı Aklımda açıklıkla kalmamış bır şikayeti vardı Ya bır kıtabı, ya da Ivan Ivanovıç admdaki pıyesı ıle ügıli olabıhrdi Bu şıkayetinı herkesin duymasını, oğrenmesınj istıvordu » Bugunlerde saüş rekorlan kıran kıtabının T30 sayfasında ıse büyuk ov^ıncu Sıgnoret, Nâzım Hıkmetie Prag'da buluşmalanndan şu anılan da eklıyor «Nazım Hikmet sunlan da soyleyen adamdı«1917'de mutlu ıdık, sevmçlı idık, joksulauk, guze'dık ve paçavralardan japılmış çuzel gıysılerımız vardı» Nâzım «Bız» derken de Majakovskl ıle Esenın'i anıyordu » Nâzım HİKMET Prof. Louis BAZiN P aris Üniversitesl Doğu Dilleri Enstitüsü Türkolojl BolumU Başkanı Profesör Louıs Bazın ıle, Quartıer Latin'de Rue Du Four'dakı, çoğunluğunu Turk çe ansiklopedı, sozluk ve kıtaplann oluşturduğu çalışma odastnda konuşu\oruz «Nazım Hıkıret m kendıs m gormeden oncc, \aoıtlanndan tanıyordum 194548 yıllannda Turkıyeae iken Nazım'ın surlerı ancak daktüo ile çoğaltılmış jap raklarda okunuyordj Fransa'da ozgurluğu ıçın duzenlenen kampanyaya katıldığımı bfliyordu Bu nedenle 19o8'de iîk kez Parts'e ge'dıjı zaman benı görmek ıs temışti Ev me Abıdın ve Guzın Dıno İle gelnrşlerdl > Louıs Bazın Pans'te Vâzım Hıkmet'e ılk rastladığı gun şaşırmadıgını hayal kınklıgına da ugramadıgını, kafasında kurdusu k «ivi kar^ı^mia buldufunu sovluvor «Nâzırı hen efsinesıne bem de yaşam oyKÜsuı c beirıvnrdu » d'vor al958'ae ılk Kez gordı ğü Par.s uzenndekı bakı^la Sanatta ozgurluk ilkesini savunurdu rmın tazelıği, hayranlığı dlkkatimi çekmişü Paristeki «msan manzaralan» ile llgilenıyordu » Prolesor Bazin'e, Nâzım Hikmet'in dıl sorunlanna dsggın gorüşlennı sorduk. Şoyle yanıtladı «Akılcı ve aynı zamanda demokratu diyebileceğim bir tu'umu vardı Konusulan halk dıline yakın gerçek dıli sevıyordu. Bu nedenle çilrlerinde kanımca, aydmlar larafından uydurulmuş terım ve deyımlen kullanmıyordu Aşmlığa kaçan değerll şalrlerden daha kolav hkla anlaşılıyor, benunsenıyordu Bununla beraber oz Turkçeçi arkadaşlarını da savunur, gelecek kuşaklar tarafından daha kolayükla anlasılabilecelt bir gelece^ gorurdu » «Turk kültürö konusundakj c&rnsleri nelerdi"» «Sovyetler Bırlığı İle Balkanlardakl Türkçe konuçan topluluklann dilleri ile ulusal kulturlennln devamlıliğını gerekli gorujordu Baçta Azerbaycan Kazakıstin ve Kırgız olmak üezre bu toplulukların ulusal edebıyatlanyla yakmdan ılgileniyordu. Bu dil ve kültürlerln kozmopolit bir bütün içinde standartlaşmaktansa gelişrresınl yeğliyordu. Çok ıjı tanıdığı Bulganstandaki Turk azınlıklannm dil ve yazm ürur.leruun de aynı biçimde geliştirilmesuü dılıyordu » Profesör Louıs Bazin Nâzım Hikmet'in sanatın ilkelen konusundakı düşüncelennı de şoyle ozetledı «Genel olarak sanatta özgürluk ilkesıne çok bağlı idı Bunu yapıtlannda da ortaya koydu Bir bolümunü hapıslerde geçırdıği Türkıye donemınde de, surgün donemmde ve havatının son günlenne dek, doğmatızmın kısırlaştıncı yanlanna karşı olduğunu göstenyordu Tüm koşuüar altında nerede olursa olsun, etrafındaki dunyaya eleştırıci bir gözle bakmaya devam etti Dalma tartışma ve eleştırme yandaşı olarak kaldı üluslararası çaptakı prestıjını ise kullanmaktan geri kalmamıştı. Sanatçılara venlen dırektıflerın, ıçtenlığını kaldıracağına ve ınandıncı gucunu azalttığına inanıyordu » NÂZIM HİKMET 20. YÜZYILIN BÜYÜK GALIPLERİNDEN BIRİDIR.. Madeleiııe RiFFAUD Madeleine Rıffaud «Savaşın yaşamındakl berkes Nazım'a bır gun rastlamıştır » Madeleme Rıffaud, Alman ışgalındekı Paris'te 15 • 19 yaşında ıken katıldıgı dırenlş eylemlermdekı yığıtlığı ıle un yapmış bır gazetecı jazar. Paris ın gobeğındekı Solienno koprusunde bır Al man subajım oldurmekten olum cezasına da çarptınlan ve türlu ışkencelerden sağ çıkan Rıffaud, kurtuluştan sonra Fransızlara karşı savaşan Cezayırlilerin janında olacak, daha sonra da Fransız Vıetnam ına gıderek ülkesırun son somurgecı boz^ununa jnne V.etnamlıların vanında katılaoaktı