17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
cö n OIMHÜRim 13 OCAK 1977 BwHi|*{Wİ ^u £TTİ£. T l ^ i &£ \ f BEUZıMı J NHUrçA AlffOP, Ğ'uîLÜtlLÜSAMİl E i BfMZîMf 2AM VAPf/ V1 HAlif€D£N 2AMlftl ETMEYİN • ] frKME? ZflH VAf &DMA İTBEİL KALDıMıJ SAM YELİ Yâzan: Mehraet SELAHATTiN 18 Daha bir mtlddet, «Allah Allah» dedi, «Cık, cık» çekti. YUrümcyecekti bu böyle. Bir an önce Ankara'ya gltmeliydl. Ansızın aklınn, Şeyh Abdülkerlm Efendiyi gidıp bulmak, hallni anlatmak gcldi. Kcndi kendine konuşuyordu: ~ Elin adamından sana ne? Ne ahşvprlşin var onunla? Defcil. Sana ne degil. Bu hallere düşmende büyük payı var onun. Buranın yerllsi. Kendl memleketini tanımaz mıydı? Yabancıyım ben. Devlct memuru olduğumu bilmıyor mııydu? Yanıma oturdugunda besbelli beni tanıyordu. Bu davranışının bana zarar getirecogini düşünoıneyecek kadar aptal mıydı? Gitmeliyim una. Biraz durdu oldugu yerde: Canım, B'dip de gırtlağına snrılacak degilim ya adamın? Bir yol gösternıesini isteyaceğim. Benden yaşlı, görgUIU, okumuş adam. Tanıdıklan da çoktur nnun. Bana sOyleyecek bir şeyleri vardır mutlaka. Niçin demişler, «Derdıni söylemeyen dermanını bulamuz» diye. Falırı'nın gııruru, bugüne kadar Vali hariç, durumunu kimeeye açmaya izın vermemişti. Yardım etmek bir yana, halinin çok kimseyi sevindirdiğini bildifti lçin ağırbaşlılıgını muhafaza ediyor, içindekileri kimseye belli etmediğindeıı, eski Fahri Bey gibı başı dık yüruyordu sokaklarda. Insanlardan zaten uzak yaşardı. Durumunu lzleyen blrkaç kişi, suratının biraz daha asık olmasmın dışmda, herhangi bir degişlklık bulamamışlardı onda. Gideceğim ona, dedi yeniden. Koskoca bir şeyh. Mutlaka bana bir yol gösterecektir. Bilinmoz niçin, felâketinin başlangıcı saydığı bu adama, gizli bir guvpn vardı içinde. Onunla, onbeş yırmi dakika ya konıışmu? ya konuşmamıştı. Bu kadar şey gelmişti başına. Nıçın Olınasın, hu seferkı karşılaşmalnrında iyilik gelemez miydi? Mutlaka gideceğim ona, diye tekrarladı. Ilem de şimdt. Yürümeye başlrclı çarşıya dogru. Birdcn aklına, Şeyhin nerede oturduğunu bilmediği geldi. «Eyvah» dedi. «Kime sormalı şımdiV» Gerçelrten meseleydi bu. Olmadık birinden sormaya kalksa, bir saate kalmaz onunla görüştüğli haberi Diyarbakır'a yayılırdı. Tuz biber ekerdl bu, islerin lizerine. Onu go'rmeliydi ama, kimseyo duyurmadnn. Çarşıya gelinceye kadar bunu dUşündU. Işin zannettiğlnden daha zor oldugunu anlamıştı. Ne kadar duşünse, Şeyhin adresini soraoHğı güvenli bir lsim gelıniyordu aklına. Zor iş, diye tekrarladı. Zor. Gidomeyeceğim ona galiba. Belediye bahçesinin etrafını, kararsız dolaşırken: • Acelen ne, diye mırıldandı. Sabırlı ol biraz. Başka gtine kalsın. Anama danışırım, belki de oüırdugıı yeri billr o. Omuzuna bir el dokunmuştu ansızın. Korkuyla döndu. Genç bir adamdı bu. Başında kasket vardı. Eski, fakat temiz giyimliydi. Aftabey, dedi. Fahrl Bey siz misiniz? Evet! îki saattir slzi arıyorum agabey. Bu scfer bir dosta rastlamış gibi konuşuyordu. • Gıtmedığım yer kalmadı. Ya! Bir şey ml var? Şeyh Abdülkerim hazretlerinin adamıyun ben. Efendi hazretleri mutlaka sızinle görllşmek ister. Ya, dedi adama kıllı şaşırmış. Şeyhin adresini klmden bulabileceğinl düşünürken, onun kendisiyle göruşmelt istedigini duymak, gerçekten şaşırtıcıydı. Garip bir rasUantıydı bu. Olauık bir şeyi meydana gıknıadan düçiınıne diye buna derlcrdl işto. Gel de şimdi kadere inanma. BPIki de adanıda, gerçekten blrtakım gizll güçler vardı. Arandıgım hissctmiş, adamını onu bulmaya göndermlşti. Ansızın akluıa gelen bir likirle: Beni ararken şuna buna sordun herhalde, dedi endişeyle. Yok ağabey. Efendl Hazretleri sıkı sıkıya temblhledi. Senl aradığınu kımscyc sezdırnıedım. Uzaktan taııınm biraz seni. Dolaştım bıitUn şelirl. Bastladıeımda hemen yanına yaklaçtım. Ha, iyl öyleyse. Şimdi benimle gelebilir misin? Gelebilirım tabl. Oyleyse peşimden yilrü. Beraber olduğumuzu klmse anla Olur. Delikanlı, sekiz on adım önde gidiyordu. Fahri, düşüntiyordu yürürken. Hayır vardı bu işte. Tam onu aramaya karar vermlşken. Şafırtıcı bir çağrışımdı bu. Şeyh kcndısine mutlaka yardım edecektı. Bunun ıçın çaguıyordu onu. GUçlüydU şeyh. DUşmanı kadar dostu da vardı şüpheslz. Isterse, iş bile bulabilirdl kendine. Yeniden iş bulabilme ümidi sıcıık bir suvinçle doldurmuştu lçini. Çocuklar onu boyrıu bükuk karşılamayacaklar, elleri dolu dunecektı eve lıer akşam. Eıza, beş yaşmı sürüyordu. Evlerindeki değişikllğl sezecek kadar akılluııınışu. Bnbusının duıma asık surntı, sofralarının gün gcçtikço takirloşınesı, gok sflvdigi çlkolatanm neredeyse t.v dını ıınutacagını eurüyordu. Kvdcki sinlrll hava, en ufak bir yarumazlıga bile tahammülslizlük, babasımn kendisinl eskisi kadar kokİHyıp fipmcyişi bayaKi kırık, ngırhnçlı yapmıştı oglanı. Bebeklik halinl çoktan atmış, kllçUk bir oğlan çocugu davranışlarını almışlı. Nerede kalmıştı o neşell baba! Dnha kapıdnn gtrer glrmez çocuk onu: «AU\ ate» diye kaı^ılar, baba, elindekileri karısına verclıktrn sonru ııt. yıbı yere çömelır, Rıza'yı sırtma bindirip odanın içinde oraya buraya koştururdu. Katılarak gülerdi Rıza. «Deh» derdi. «Deh». Zevkle çırpınırdı çoouk. Ne zotnandır bnbn, at olmnk ?dyle dursıın, kucağına oturtup o tatlı okşamalarla dolu, sıcak, yüven veren öptlcüklerin mutlulugundan yoksun bırakmıştı onları. Çocuk bunu ı;»riıyoı, evde bir ^eylerin geçtiğinl hissediyordu. Lâkuı küçük kafiis.ı bebebınl kavramasına yetmiyordu. Ama, yinc de babasını iizen bir şeylerln geçtiglni »ezinleyerek, Urkek, çekingen gözlerle onu gazetliyor, nasılsa yanına çagırıp biraz sevdiğinde dünymun mutlulugunu hissediyordu. Kercm, yatngmda «Gılı gılı» diye sesler çıltanyor, Nlltlfer, babasımn kafasmın lçlndelcllerden haberslz, gellp kucagına oturarak zorla kendini .sevdirıyordu. Daha mazlum, sessiz, hatta biraz ahmakça bir hall vardı kızın. Aklın alamıyacağı kadar uysal, mesnlosiz bir çocuktu. <ıBüyi;dUğünde kötü bir adamın eline düşerse hall nlc« olur?» diyo dUşünürdü Fahri. Hep kotü !>f.ylor aklına geliyor, çocukların yirml »en# sonralarını du.>Unerek bu zalim dünyada bHşlarına geleceklerin hayaliylfi ıstırap çekiyoıciu. Cıgerı yanardı mazlum kızma. «Vah yavruın vah» derdi. «Tntlım, canım ciğerım, bir tanem benim.» Onlıırın smak mevrudiyetlerini uzaktnn da hisseder, «Allahıın, sen onlara acı çektirme, dcrt yÜ7.ü gosterme» diye dua ederdi. Son zamanlardn nnlara yeteri kadar sevgi gösterpmedlğl lçln kendini hayagi suçlu hisâediyordu. Rıza'mn dunımu sezdiğini, UrkekleştiBtni'hatırına getirdıkçe bu sııçlııluk hissı büsbütün artıyordıı. Krndini fazla snlıverdiğint, ne olursa olsun onlara bundan sonra cskisl kartar şnfkat RÖsteraceğinl, evde asık sumt.la dola?mayacagını, htil sevgi ve öpücüklere Romereginl dllşünüyordu. Hayata karşı bu derece zoyıt olmasının anlamı yoktu. Hcr Rtiçlükie mücadclo cdcrok, çoluk çnrtıfunu, daha babaları «afiken, bir flksllze ynraşır kırıkhk içinde bUylltmeyfio«ktt. Birrion, bu gtivenli iylmsor halin nerrden Reldiğtni akıl ettl. EuRün çnk gRrıp çpylpr oluvordu. $fvhi aramnyı ddşllnmUş, flvını nasıl hular'aftım dprkon adamı önUne çıkmış, Abdülk^rim Efendtnın onımJa efirüşmck isterlıginl söylemlştı. Bunda bir hayır vardı. Iyımserligi bu olaydan doğmuş olmalıydı. (UEVAM1 VAR) znasın. "TheEconomist,, gözüyleTürkiye: 1 9 2 3 1 9 5 0 o u L A G A Y m sa n DP iktidarı, "Diktatörlükten demokrasiye geçiş,,in zaferi olarak nitelendi The Economist'ın 3 orak 1948 tarihli sayısında yer alan, «D> lar tjaretinin Gölgesinde Türtıy«», başlıklı yazı yorum geıe'c tirmeyecek ölçüde açık ve aç:klayıcıdır. Şüyle yazıyor The Eco nomist'in Ankara muhabiri: «Dogu ile Batı arasında kiıf.ıı bu tampon bölgedeki siyasal lltlimın, tatlı bir dolar Kagnağı v* onaylayıcı Batı riizgârlcnnın uu et.kisıyle, gıderek yumuşadığı K'irülüyor. Birkaç ay öncesine Ua dar Cumhuriyet Halk Partislnın, yüm «yaşlanma» belirtilerine MH şın, Demokratlara karşı dırensoeği sanılıyordu. Aııcak geç.<R: miz eyltil ayında, pas tutmuş es kl radıkallerden Başbakan Ro rep Peker, kendi pnrtismin Kiradan mılletvekillennce isttfaya zorlitnuıca Hasan Saka başKaiu: gında daha ılımlı bir Halk Pnrtisi kablneslnin kurulması rorunlu oldu. Bu aruda Cumhurbaşkanı İnönü de parti içı pc^l:tikada tarafsız kalacağını açıklamıştı. «Söz konusu değişiklik, ilk !J.V kışta, Atatürk dönemlnden öerl gplenek halıne gelen nöbet aevirlerinden bir yenisi görünümünü veriyordu. Demükrat ParLy? açıkça ödün verilmeıni«;ti. An^ak baskı ve tutuklamalarla önü i'ıiıiiimayan kamııoyu tppkısm:ı., Parti Başkanı İnonu'nün de zmı ni onayıyla, bir Halk Pnrtisı *» binesinln düşmesine yol açabi;mesi bile Türkiye koşullarmda çok önemli bir olnydır . » <fi •AMERIKA'YA (AGRU «Ypni hükömetin lü okım jjünü Meclis'le okunan programı, demokratlk yönetim biçimını öven platonik sözlcrl ya da iç v > dış politikada «orta yul» pon.ikasmın sUrdtlrüleceği yolunddiu tekrarlamalaradıı çok Amerıkn ı sermayesine yaptıjîi açık ça^ıivla dikkatı çekiyordu. Devlet plan lamasıyla özel giılşimcilığin SLIU lannı belirleyici kesln bir çln;;l çelcmeyi tasarladıklannı belırteu ve ypui kamu yatınmı proıelerinı açıklayan Başbnkan sözlerır.ı tamaml&rken yabancı sornıuv') ve uzmunlara açıkça çağrıda lı'ilundu. «Bu yenl tavrın anlamını Uavrayabilmek lçin, Cumhuriyet Türkiye'sinde bugüne dek ııygıılanan koyıı Pkoncımık ulıiMilcıhgı ve lf)20'ler ya da 1930'larda Türkiye'deki yabancı şirketlerin başına gelonleri anınısamak gerekiyor. O dönemlerde kâılan sınırlandırılan, dondurulan ya da vergılpıip erıtilen yabancı şirketlerln giderek sabit seıinayelerinıı de el atılmış ve bunlar gülünç değeılerle kamulaştırılmışlardı. Ancak zaman gpçtlkçe endüstri pro.jelennin yabancı sermayesiz geıçekleşemeyecegi ve ulusal onuru zedelpdlği ya da kapitülasyonlan anımsattısı ileri stimlen yalmncı sermayenln her şeye karşın zorunlu olduğu anlaşıl maya ba.^ladı. Amerikan kredisinın gfirçakleştiKİ ortamın kcndine özgü koşullan da bu yönde bir adım atılmasım kolaylıı.'jUnyordıı. Emperyalist amaçl.irj olmayan ve laısser falre (bırakınız yapKinlar) ilkeslne baglı olan tck bllytlk devletle yakın ilişkiler gehir Komallsfin btlo Türkiye'deki siyasal iklim, tatlı bir dolar sağnağı ve onaylayıcı Batı rüzgârlarının etkisiyle giderek yumuşadı,, rn kaydınlmasmı lsteyen (rliçlü baskı grupları vardır. 12 temnıuz tarihli TUrkiye'ye yardım anlaşmasıııın metni de ustahkla kaleme ahnmış olup uygulamasına engel degildir. Ancak uluslararası durum ve TUrk askeri çevrelerlnin taleplerı * yardımın büyiık bölUmuntin nskeri narcamalardan ekonomik kalkıruna harcamalanna akturılmasını bugün için nnlemektedir...» (43). The Economist, savaş sonrasında Türkiye'ye sağlanan Amerikan yardımının öncelikle Sovyet tehdidine karşı ve askerî amaçlârla" verildiğini belirtiyordu tidar olmasıyla, Türkiye'yi kapıtalist. dünya slstemlne bağlayan zincirln «zayıf halJcaaı» doRlştirilmiş ve sistemle bütUnlefrme süreci rayına oturmujtur. SONUt, The RconomİHt'den yaptıjınnı ahntılar, Kurtuluş Savaşını iv\eyen dbnemde TBMM'ne ve merkezi yönetıme egemen olnıak için mücadele veren başlıca ikl grubıın varlıgını doğrulamaktadır. Çoğunlukla Kurtuluş Savaşında rol almış aydınbürokratlardan oluşan birinci grup, güçlükle kazanılan siyasal ba^ımsızlıgin ancak ekonomik baftımsızlıkla tamamlandıftında «calıcı olabileceğine inanmaktadır. So:i crizümlempde ulusal kapitalizrrOs ülkeyi kalkındırmayı amaçlayan bu grup, vabancı sermayeye ilV.a olarak*Sıarşı çıkmamış, ancak ulusal çıkarlarla uyumlu icalmış ve kalkınmayı bllyük ölçtMe iç kaynaklarrinn finanse etmek zorunluğu doğmuştur. Kırsal yapıyı kökten bir dönüçüme uğratmadan iç sermaya biklmini sağlamak ve Uretken yatırımlara yöneltmek; ve armçlanan temel modelle uyumlu fakat toplumun geniş kesım^.rıne yabancı bir dizi hukuksaltoplum sal reformu gerçekleştirmek zorunlukları Kemalist re.limirı otoritermerkeziyetçi niteliğini beIirlemiştir. Yeni Türk devletinin bir an ttnce prekapitalist yapının egemenlerine teslim ©Jilerek «Kapitülasyon kompleksl» nden kurtulması ve en geniş kapsamlı ödünleri vererek kapitalist dünya sistpmiyle bUtünleşmesl önerileri ise Batılı »ermaye çevrelerl, Istanbultzmir ticaret burjuvazisi ve bunıann yöneticl kadrodaki yandas'ar.nın ortak özlemi olarafc dlkkati çekmektedlr. Tarihsel konumu geregi «pekülâtif alanlara eğillmll ve isbırllkçı olan ticaret burjuvazisinln, ayclın bürokrat kadrolarm engp.l lemeleri yüzünden Türkiye'de kapilalızmi geliştirmektcn alakondugu savı, The Kconomist'ten yaptığımız alıntıların da doğrulamadıgı bir tarihsel spekillasyon olarak görüıımektedir. Anoalc denebilir ki, Istanbul tzmir tifaret burjuvazisinin başını çektigi gruplar, aydın bürokrat kadrolarla giriştikleri iktidar mü cadelesinde üsttln gelebilselerdi TUrkiye daha 1920'lerde kesenkes pmperyalizmin dlimen suyuna girer, Türk kapitalizmlnln bu gün erlştigi dUzeyin temelini oluşturan pkonomik toplumsal altyapılar yıllarca gerçekleştırilempz, yapısal dönüşü mve toplumsal bilinçlenme süreci de bugün erişmiş olduğu düzeyin çok gerisinde bulunurdu. Örnegin 1977 TUrkiyestnin eğitim polıtikası ve ders kitapları 1920 ya da 19:«)'larda geçerli kılmsaydı so nuç ulusal kalkınma ve toplumsal bilinçlenme açısuıdan her halde çok parlak olmazdı. The Econoınlst'in de doğruladıgı gibi Türkiye, kapıtahst dünya sisteminin kendi içinde ciddi bunalım ve çehşkilcre düştiigU bir ortamda oluşan «boşluk.tan yararlanarak .devlptçllik uygulamasına girişmiş vo başarı sag lamıştır. Ru uygulama çerçe(I)pı:ımı fl. sayfnda) «Türkiye'ye yapılan yardımın liman ve yoilara kaymaya başlaması, çoğu kez bir ABD albayı üniformâsı arkasına gizlenmeyi yeğleyen Amerlkalı girişimciye çok çekici geliyor» The Economist, 1950 seçimlerinden. bir gün önce şöyle diyordu: «Genel seçimler nasıl sonuçLânırsa sonuçlansın devletin ekonomik yaşamdaki etkisinin azalması bekleniyor.» ıahatlıkla b«nlmseyecefti bir »dım olurak görtUUyor ve bnylplıkle sermaye ithalı ve dış tlcar?tı gpliştirme olanaklarının artacagı hpsaplamyorclu . » Tılrkıye'ye s;ığ!n:ıan Amerikan yaıdımımn önrehkle Sovyet tehdidine karşı VP nskerı amaçlarla verıldııîiııl kaydeden The Eronomist, şöyle devanı ediyor. «Fakat Amerikan hcyeüerl Türkiye'ya gidip de limanların, dpmiıyolları ve kara yollanmrı; çiftlik, maden ve fabnkiiların durumunu gdrdüklerinde şaşkınlıja ugradılar. Göndermeyi tasarkıdıklnn askeri malzpmpnın inrlirılmesi için limanların yenldpn düzenleıunesi, modprn bir nrdumııı lıarekâtı için yolların baştan yapılması gerekdâini ve TUrkıye'de yaratılrr.ası tasarlanan Mkıli savaş aygıtını destekleyecek bir endüstrinin bulımmadıgını anladılar. Giderek Türkiye üzerindeki Sovyet tehdldi de azalınca yardım programının agırlıgı tüfek ve kamyonlardan liman ve yoilara kaymaya başladı .. Bu yeni uygulamunın çoftu kcz bir ABD albayı ünifoımasııım nrkasma gizlenmeyi yoğlpyen Amerikalı girlşimcıyp çok çekicı RPİdıfti meydandndır. Türkler arasında da Amerikan ynrdımınm blıyuk bir bölüjııtinün askorı anıru.Iardan ekonnmik amaçla «JAJKINUK SEÇ;M 0NCE5İ Rııs tphdidınp karşı Türkiye'yi korumak bahanesıyle lilkeye gircn Amerikan yardımının giderek nasıl kılık dpftiştirecegi ve pkonomik bağımlıhğa yol açacagı dnha Iü48'lerdpn bellidir. Ravaş yıllarının olağantistü koşullarında palazlanan sermnye sınıflaıı Demokrat Partı'den »onra Ilalk Tartisi içlndeki ağırhklarım da artUrmışlar ve 1950 »eçimleri, hpr ıki büyük partinln yabancı sermayeye yaranma yarışı olarak RP.çnıiştir. Seçlmlorden bir gün once yayınlanan The Economisr şunları ya7iyor: «Türkiye'de, yarın yapılacak KPIIPI seçimler nnsıl sonuçlanırsa sonuçlansın, devletin ekonomik yaşam üzerindeki etkisinin azalması beklenmektedir. Anımsanncagı gibi Ttlrkiye'de «Devletçilik» uygulaması, Türklerin keııdiliklerindon geniş çapta endüstri Kermayesi oluşturamayarak larını k«vrayan Mustaîa Kemal'in önerisiyle 1933'de baslatılmıştı. Bu uygulamanın sonucu olarak Ulkedeki agır endüstrinin hemen tiimü ve hafıf endüstrinin de bir bölümü halen devletçe Işletilmektedlr. Aneak şimdi, Amerikulıların sürekli telkinlerinden de etkllenen pek çok Türk, yeıli ve ya banrı özal sermayenin önemini kavramış görünmekte ve devletin ekonomik alandaki rolünün sınırlandırılmasım lstemektedir. DP'NİN YAPISI «Cumhuriyet'iıi kuruluşundan beri iktidarda olan Halk Partisi' nin baslıra rakibl dunımundakl Demokrat Parti'de Istanbul ve îzmir türnarları ağır hasmnkta olup Partl yerli ve yabancı özel sermayenin savunuculuğunu yapmakta ve devletçlllgin posta ve tlemiryolu hızmetleri türünden kamu hizmetlerine sınırh kalmasını istemektedir... «Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçim bildirgesinde de, öncelikle «Devletçilik» ilkasi hedpf alınarnk, Partl amblemlni oluşturan altı temel ilkenin Anayasn'daıı çıkartılması önerilmektedir. Blldlrge, bir yandan Parti'nin snz konusu ilkelere bağlılıgını tckrarlonıakta diger yandan nzcl sermayeye. Ullce kalkınmasınd;ı piderok önprn kazanan bir rol oynaması için ycni olanakjnr tanınmasını onnmektcdir... «Blldirge'nln başka bir böltlmünde, «Uluslararası kurallar çerçevesinde TUrkiye'de çahşmak isteyen yabancı sermayeye kapılarımız açıktır» cümlesi yer almaktadır. Yabancı sermayenin bu «açık kapıu dan gitmek ıçın ne denli hevesll davranacagı ise ayrı bir sorundur. önlerinde dalıa kârh ve çekici yatırını olandklan bulunan yabancı sermayedarların, 1930'lar Türkiyesinde uygulanan ulusal ekonomi politikasının kötü izlenimlerlni ammsayarak çekimser davranmalannana şaşmamak fjerekır.» (44) CHP'YE GÜVENİLMIYOR The Kconoınlst'in bu yorumu, 1930'larda uygulanan ulusal eWonoml politikasının mirasçısı s&yılan Cumhuriyet Halk Paıtisinln, rüm çabalanna karşın, yabancı sermaye çevrelerine <c:ek11 güveni aşılayamadığmı gösteriyor. Bu gilvenin sağlanması için devletçillğin kesenkes Jcar'jısında oldugunu ilftn eden Domokrat Partınin iktidara gelm si gerekmektedir. 20 mayıs 1950 ta rıhli sayısında Türkıye'deki seçim sonuçlannı veren The Kcnnomist, Demokrat Partinin bv şarısını, «Diktptfirlükten dcmokrnsıye dıizcnli geçişin örnek zafprii/, olarak alkışlanıakta. venl iktidara, tüm fpcrübesizliCır.e karşın ırüvenilebilecejtini be'ırtmektedır. Demokrnt Partinin üt TiFFANY BULMACA SOLDAN SAÛA: 1 Rcsim konusu olmaya elveıişli 2 Karadeniz'de bir liman kentl İkl şeyi birbirinden ayıraıı uzaklık 3 Uiysı tskambil'de dlğerlerlnden Ustün kagıt anlamında bir söz 4 Kleme işine yarayan alet Ucu sivri bıçak 5 Bir lnceleme sonucunu bildirir yaıı 6 Tersi oldukça geçmış urihte anlamında bir deylmde geçen söz San cagı dlrekten aşagı alma 7 Ayrılan bir para ile ahnacak ma lın çeşldlni ve her çesidın oraoını gösteren liste Tersi bir ba yan ismi 8 Kurak, yesllliksız arazi Bizmut'tın simgesi 9 Meyva salan dükkan VUcudun dovımııu saglayan organların genel adı. VLKAK1UAN A^AÛIÎA: 1 Kaleın tartışması 2 Kır yaşayışını anlatan kısa koşul Ege kıyılarıııdH bir tatil yerl 3 Meşln keskisı Bir agırlıls rtlçüsü birinıl 4 ~ Jnponya'yı oluşturan adalardan bırlnin adı Iki olguyu birbirinden ayıran za nıan 5 Tersi çevıeslni kuşat anlamında bir buyrıık Tersi bir sıyasi partinin simgesi Ya banı hayvan yakalaına ve öldürmp işi fi Olmamış Uzüııi tanesı 7 Perhız sekerl fl Bir ma den Harraan snvıırmnlfta kııl. 123456789 DiŞi BOND f GECH HEB.SAAT lanılan bir tiir kürek n Üye Dokuz bin metreyı geçcn denla dprınli£i. DÜNKÜ BULMACANIN ÇÖZÜMÜ: SO1.UAN SAGA: 1 BlMlirl 2 Obl R«Mt RA Ag klî 4 Agita Alabros H ekereT Al 5 Kanuni « ariB tnA Kımız Ita VlKARIDAN AŞAGIYA: 1 Bogada Kk 2 ibaG Iîakı 3 Si Iküem 4 AU ban 5 Urgan BPZ fi Ra 1U rT 7 Iskonto 8 aL tnsaf 9 \Mk I o 3 7 to ü •••«ARDfJfcNlAR. TUfSAtOAfil CENETLE£l£C... M OLURSA OCSUM toN 3898 A i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear