23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUHHftrtT Î2 HUİRAN 1I7J f 1 P :cll m TURMAN StLÇUK ;.;TAVANAWSlNÎ>AKl Y İENPE VAHiM tAftff PASAPöRr IŞİNİ AÖDMLCMIÖAI. I f ^H^İillillllllii ı" BUÜLCANI s^ Hacı Yusuf, kızıyla dâmadının yonettığı pansıvorda çatr a golgelık yapıyordu Ben orada oldugıım giinlerde golgeük bıtmek uzere ıdı Hacı, sabah r.amazını kıldıktan sonra saat yediye kadar zor sabredıyor, sabahın korunde damda tıkırtılara başlıyordu. Akşamları da gun ınınceye kadar bırakmıyordu ış:. mevsım geldi. daha boyanaeak, ustu kapatılacak dıyordu. Uykularınızı Hacı Yusuf'un ça lışma düzenıne gore ayarladmız mı onunla ıyı geçmmemek ıçm neden kalmıyordu Bana parça parça yaşam oyküsünü anlattı. İnsan elı kolu tuttukça çalışmalı, çalışmalı ki elinın kolunun tutmasına şükretmeliydi Bıleğmdekı saafı gosterip «bunu tamırden başka her ış gelır elımden» dıye sajmâğa başlıyordu Banâ kosele ver. derı ver ayak kabı yapayım Kumaş ver maıcas ver ığne ıphk ver, namlı terzıler gıbı elbıse dıkeyım Mobılya yaparım ki en âlftsıru. Su tesısa tından anlarım, elektrlkten aila rım, ınşaat dersen, muhendıse parma't ısırttırmacasına. IKSANLA KUŞ'UN VARIŞI Ik.mız de kır sakal'.ndık H«cı ^»iiauf koiuu^mj rterısnın yotC İU5OT. sen tfabi, drrlsın benden, bız kocadık dıyordu Şu senıft yaptığın ışı delıkanlılar ustlenemez. ne koc&ması hacı deyınce de, kendıslne yardım eden en bujuk torununu ve pansiyonda mevsımliglne çalışan üniversıt* ogrencısi Yılmaz'ı gostenp «bun lar da delıkanlı olacak. kanları yok bunlarm kanları!» dıyordu. Hoca, Yusuf'un derdi günü ışı bır an once bıtırmektı. Ve sezdı £:me gore de, aşağıda, balkonun altında yuvalarmı onaran kırlan gıçlarla yarışıyordu Torunu ya da Yılmaz aşagida ıken Hacı Yu suf damdan oağırıyordu Guşlar yuvayı bıtırdi mi, guşlar? Ben tâtıldeydım va, kumlara senlıp guneşlenmek, golgeye ıskemleyı atıp okumak, kanncaları kaplumbağalan bocesleri kuşları ızlemek gıbı bır ozg^ırlu ğum vardı ya, geçıyordum alt kattakı balkona ve kırlangıçların geçen yıldan kalmış, buyuk «.ısmı ruzgârdan uçmuş yuvavı ona rışlarını seyredıyordum. Kırlangıçlarla Hacı Yusuf çalısıvorlar dı ha, çalışıyorlardı Bakalım golgelık mı once bıtecektı, }OK>a yuvanın onarımı mı' KUJIARIN İMECESI Yuvanın sadece 'avana ve van duvara bıtışık kısımları kalmış, ust yanı kopmuştu Buvük bır Hındıstan cevızıne benzeven >uvayı kuslar alt kenarmdan onar mağa baslamıslardı B:n daıma vuvada kalıvor, dıgerîen vıcır vıcır harç taşıyıp duru.vorlardı. Bır ruva 34 kırlangıcı zor alır dı Keskm uçuslarıyla pdip gelenler ıse belkı on beş belkı yır mı kadardı Demek ımece usulü ıle çalışıyordu bunlar. Gagaları ıle yuvaya boşalttıklan harç, us tabaşı kırlangıçın duvar ormesı sırasında bazan kucuk damlacık lar halınde balkona dusuyor ve ben hemen alıp bakıyordum. Çımento gıbı ınce putursuz ve do nunca sertleşen bır çeşit toprak tı Belkı de toprafı, kendı sa'gı larıyla boyle ışe yarar hale getı rıyorlardı. Bense merak edıyordum Dışa doğru bır balkon gıbl jukselen yuva duvarı, ağırlık merkezınden bu kadar uzakla; tıkca, yıkılmaa mıydı? Bu lrullan dıklan harç bu kadar kuvvetli mıvdı'' Boylece balkondan ayrılmaz oldum Plaıa va da gezmege gıdtşlerımde, donunce, bır kırlangıçla PtfcZOfc OLACAKTIft.. DEPREM ZEYYAT SEUMOÛLU Yaz Başında Ege Kıyılarından Notlar SADUN TANJU 6 vtkti elmayı v§r • elmayı v«r • tv rü kurudu deredekı kıeı ver icu baaı • kuı v«r' Sefer geldı, beni istiyor, yalıya ımvoruz Sefer mı' Vuuu, Sefer hâ' Stfer gelmıs. Srf.rmı*! Ytlıd* n« ışı var' Ne yapacak yalıda? Bu sa«tte ne olur' Elbet bır bıldığı var. Sefer Sefer Sefer Sefer yakala kog y«k»la koş! Ve kapının eşıgınde sonen bır lâmba, uflenerek Evın kapısı Jt»p*nıyor. Böyle, yedı lftmba sonuyor. Sefer önde, ve ardında Hurşıt, Alı, Hasan ve otelaler, Mi»ri'yı ardlannda bırakıp, gece vaktı yalıya ımyorlar. Durgun bir hava. Gokte kızoğlan kız yıldızlar, kıpır tapır. Ve Itar»ıl»nnda, alabıldığıne dede yadıgârı bır denız1 Sefer, lyıce kiyıya «ofru ilerlerken, yedı uşak ardından ızlıyorlar. Ellerınd* azık çıkınları. ve hıç bır şey bılmeksızın! Ayakların altında çakıllann o sürekh şakırtı, gıcırtısı. Havada neml: bır gizlilık var. Sefer gıdıp gıderek, kızaga almmış dort çıfte bir teknenın yakınmdâ, duruyor Karanlığm ıçinde adsız ısımsız, ne oldugu belırsız, çajdışı bır hayvanı andıran teknenın yakınında, Sefer duruyor. O durunca. çakıllann gıcırtısı da hemen aynı anda uşaklar beklıyorlar. Bakalım ne der Sefer agamız? Bekleyelım nele bır, bakalım ne soyler, ne buyurur bızlert? Ve Sefer, kolunu yaslayıp dört çıfte tejcnenuı küpeşte»ıne, oiyor kı: Trabzon'a gidıyoruz Yerdekı çakıllarda bır gıcırtı, amı nasıl, hanı oyle bır gıeırtı yedı çıft yer degı»tıren ayak altında, çakıllar dıjor dıyeceğını. Şu çakıl taşlarının bdyle sınırlendıgı hıç bır kıyıda görulmemıs. üşaklar suspus olmuş, çakıllar konuşuyor uşaklartu yerine bır çırpıda. Çakıllann dışlerı gıcırdıyor. Sefer de delırdı anlaşılan Aklını mı yemış bu adam' Kurekle Trabzon'a nasıl gidılır? Trabzon nerede bız nerede0 öidürmek mı bızı nıyetı? Cenazemız gıdeceic Trabzon a •Evet, Sefer vermış karannı Ddrt çıf'e teknede sekiz te* uygulanıp Trabron'a gıdılecek. Uşaklardan bırı şoyle az bır şey llerı çıkıp soruyor. PekJ ama, tekne Hıiseyın kaptanın teknesı; bıze kızmaz mı? Geceyansı haber vermeden boyle yola çısarsak? Huseyın kaptanı d&ha dnce görmuştum, nıvetımi açtım ona, teknesıni ıstedım, al, dedı, >olun da açık olsun dıyor Sefer de. Trıbron'da işımiz ne? Ne ış tutacağız orada? Adımı duymuş adamlar var, tüccar kısmı, hep varlıkh adtmlar, yag, fındık ısı yapan adamlar Yağ verın bana derım, fmdık istenm. Bana venrler. Yagı, fındıgı satacağım, sıze de pay çıkacak kürek çekmenıze karşıhk. ü$aklar ırgata dogru ılerliyorlar. Kollar ışe kovuluyor Dort çıfte tekne, şu sırada sekız tek olmuş, yavas yavaş ılerleyen bır eskı çağ hayvanınm ağırlıgıyla, kızaktan denıze dogru ıruyor. Felenkler yer degıştırıyor tekne su>a yaklaştıkç». Tahtalar gıcırdıyor. Felenkler yagsız kalmış hanidır. Çok geçmeden, tekne suyla buluşuyor, ve daha bır hızlanarak, sulan sıçratarak ıxı yanından, hışırtılı sesler de çıkararak, karadan aynlıyor Sefer e emanet edılmış sekız tek tekne. denıa uzredır şımdı. Ve denız üzerınde her tekne, kendını ve yerinl bulmuş bır msanın rahatlığ uçırtde, kendı hayatını yaşayan bır tekned.r Uşaklaı, ayaklarındakı çapulaları bırer bırer çı^arıp. suya inmış teknenin ambanna fırlatıp auyorlar. Pantolon paçaları Kvanıyor, ayaklar atılıyor ılerı, suja gırıjor Önce şoyle. şu azııc torbasını hele bır, azık torbasını kupeşteden ıçerı ardından sag bacâgı, sonra sol, ve bırı oburunun ardından, Mıtan'den toplanmı$ yedı delıkanusak, tekneye blnıyorlar. Tekneden ıçerı en son gıren, Sefer oluyor. O da ginnce, kara ıle ılışkı hepten kesilıyor artık boylece. Bırer bırer ele geçen kurekler, havaya dlklliyor, sonra yavaş yavaş ınerek suya çarpıyor, ıskarmoza t&kılıyorlar. Önce bır ıki dUzensızlık, bırkaç el bırbıruıı tutmayan asılış şoyle bırkaç, ama çok da geçmeden, kurekler, sekız tek kürek, ve ner bin kendı erkegını bulmuş bir dısinın rahatlıfı içınde, dengelı ve uyumlu, uşaklann o saglam ellerı arasına upuzun uzanarak. bır ılerı bır gerı, bır ılerı bır gerı, bır ılerı bır gen Mıtarıiı Sefer teknesı, şehvetle ılerı atıhyor. DoludiZgın bır kısrak, Rıze'den yola çıkıyor boyle. Yolculuk yorucu ama, hlç bır olay çıkarmaksızın ve oldukç« rahat geçlyor Hava yardımcı oluyor Sefer e Esıntisiz ve yumuşak bır denız. konuksever bır msanın sadelığı içınde, bagrına b»«yor ujaklan Yoruldukça dınlenerek, dınlendıkçe daha bır guÇlenlp, ısteklenıp. kureklere sarıljyorlar. Az gıdıjor uz gıdı>or, denız bo;u duz gıdıyor SSKIZ tek tekne, ve bır geceyarisina az kal» la Trabzon'un ışıklı kıjılan kendmı gosterıyor. Arkasına b»kıp da uşakları gören Sefer Durun, dıyor, durun uşaklar. kesm kurek çekmeyı, bırakuı! Hele arkanıza donüp bır bakın, ışıklan, ışıkları görundu Trabzon'un, boşuna asılmadık küreklere kaç gundur. Her kürekte jkıserden onaltı el bırakınca kurekleri, dünyanın dönmesı de bır an duruyor, zam»n havada asılı kalıyor bır an, saat çalışmaktan kalıyor, ses soluk yok uşâklarda. öylesıne bır sessızlık, hanı oyle kı. goktekı yıldızlara değın, ve butun evrenı dolduran bır sessızlık! Uzakta goz kırpan ışi/clara doya doya bakıyorlar bır süre Ve ışte vıya boyle, «beraaberrr», kürekler yenıden canlanıyor kıvançla, dayanışmadan dogan guçle tekne ılerı atılıyor. Sabaha karşı, ve daha gun doğmadan, baştankara edıyorlar kıyıya, bır kumsala Tekneden her çıkan, kendını yerlere bırakıyor, yüzükoyun, arkaustu, nasıl rastlarsa îkışer, uçer metre aralıkla sekız Rızelı, altlarında Trabzon toprağı, başlan >eri bulur bulmaz uykuya dalıyorlar. Doğan guneş boyle yerlere serılnus buluyor Sefer ıle yedı usağı. Sapsarı bır gun baçlıyor. ^ (DEVAM1 VAR) VE SEZDİĞİME GÖRE, AŞAĞIDA, BALKONUN ALTINDA YUVALARINI ONARAN KIRLANGIÇLARLA YARIŞIYORDU HACI YUSUF.. Ben tatildeyim ya. Kumlara serilip guneşlenmek, gölgeye iskemleyi atıp okumak, karıncaları kaplumbağaları böceklerj kuşları izlemek gibi bir özgürlüğüm vardı ya.. Geçiyordum karşılarına, Hacı Yusufla kırlangıçların çalışmalarınt seyrediyorum keyifle.. Hacı Yusufla kırlangıçlar.. nn infaatmı, bır de H»cı Yusuf'un gölgeUflnı denetlemeğe b»şladım. Bır sabah baktım gurultu pâtırtı yok Kızı, babasının golgehğ ortmek ıçın şımdı pek moda olan plastık plakaıardan almağa şehre gıttığını soyledı Balkona çıkrım Kırlangıçlar da yoktu meydAnda. Alttan ben bır yarım portakal gıbı ordüklerı duvar dort beş santim yükselmisti ve her halde kurusun diye ışı tatıl etmlşlerdı Ben de yola çıkacaktun On gte kadar Ege kıyılannda dolaştım Donüşte Ören'den geçerken hele bır uğrayavım şurava, hem bir«z dınlerur, hem de bakarım bızım ustalar ıçlen bıtırmişler mı? dedım Yuva da, golgelık de tanıam dı Hangısınin ışı daha once bıtırdıgını ogrenemedün, Ha« Yusuf da kırlangıçlar da ortalarda gorunmüyorlardı Buyük amaçlar, bıl\oık duvgular, buyuk sevgıler peşınde koşa koşa küçuk mutluluklann tadını nnutmuşuz Ne kadar ıstedım, bır tanıdık bulsam da, ben de denız kıyısında bir palmivenın altında tavla oynayıp pullarm şıkırtısı arasmda o anda mars etmekten Ophe rerisinde muUa bir kaç gun geçiren u v i ( tnMnUruu benziyordak UUIde, Yaşam neydi? Bitmeyen bir kavga içinde cephe gerisinde tatlı birkaç gün geçirip yeniden kıyıcı kahredici bir vuruşmaya girişiyor ve yaşam budur mu diyorduk? Kuçuk Uminda tekneler bekliyordu serınçli yolculuklara çıkacak lnsanları. başka hıç bır sey düsftnmesemı Şu tatlılar tatlısı genç kıza bey*s dokuma kumaştan pantolon dıken verlı delıkanlı gıbı. kurnâsın altındakı dın vucudun küçuk dokunuşlan ile elektriklensam da gözlenml başka yerl*re kaçırsam! Şıle be» dokuma kumaşlarla bır gvlnde buluz dıken, elbıse dıken yerlı ter7ilerın dUkkânlannd» sırtlannaakını oracıkta fora edıp, sütyenlenyle anadAn ur>'»nmışçasına gupgiizel meydana çıkıveren genç ksdmlar karşısmda elım ayağım tıtrese de, bellı etmemeit ıçm ne japacağımı bılemesem. Bâkımlı ve esmer ayaklara sandal, terlık, altı bır kanş jukselc tahta ayakabılar gıydırtrken gozlerirmrî onunde su*un gıbı bacftklar yukselse dp cbakarken «gortır ler, ayıp olur» dlye gozlerımı y«re mdırsem. MKUJ... Kuçuk lımanda tekneler vardı. Geceydı Arka gUvertelennde konu?an. gülüsen, yan karsnlıkta yuzleri belırlemeyen ama sesl»nyle hareketlerıjle var olftr. insanlir, bu gurel hazırân gecftsinde, vâşamın butun dertlirındftn uzajt sevınçlı bır jolculııga haarlanıyorlarnıs vs b*nı oracıkt* bırakıyorlarmıs gıbı bır duygu yarabyorlardı bende. ErtMi gu nu dönıiyordum Kdfarüd* dü$ün celenn ve duyarlıklann devınınlın den doğma bır karışıkhk ardı. Yaşam neydı? Bitmeyen bır kavga ıçııde cephe gencjnde tatlı bır kaç gun gpçırıp yerıden kıyıcı ksiıredıci bır vuruvnıaya çtrısıvor ve yaçam budur mu diyorduk9 Cepheye dılnüjordum ve gönülEüzdüm B İTT İ GARTH I F10CA ABABSE.yMİNfM HUyfyEHM MU OUCU VE SAŞ GIKT TiFFANY A LA CAETE ÖUU HEKlBf.BÜTÜN USTAU(SlEN AMÜeUfMNI \ T I E i y O B . ÇOC ıVf. 1*07
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear