23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DÖRT CUMHURİYFT 18 HAZİRAN 1976 StMİPt ONUNYAKINA KıfJ HA ... 7 NE YAPAtAltyMDl*. $i| BA2 ?.., P£K KA^^Ifi 1 0ıH HAL AlMliOUUAKTlAÖtNıMHAllfi? ABDULCÂNBAZ DEPREM ZEVVAT SELiMOGLU 4 Yusufun eftmf yolun» doğru yitlp Rittiftnt Hğrenen Sefer, b)r çırpıda avluyu geride bırakıyor. yola çıkıyor. Uzun, çabuk: ve sinirli adımlar! Kör bir öfke oturuyor yüreğine Seftr'ln. «O Yusuf, ananıı aglatırsın sen de yanma mı kalır sanırsın?» Adımlar... bu kadar da... adımlar... kısa mıydı bıı yollar? Adımlar. Sefer'in, yolu yerl tüketen adımları! Yapraklar hızla geçlyor Sefer'in iki yanından. yeşll yapraklar, yosun yeşili gövdeieri agaçların, yabanl taştan komşu bahçe duvarları, çitler lıızla geçiyor. Ayaklarının altındaki yosunlıı gömme taşlar bir bir kayıp gidiyor gerılere. Sefer koşar adım ilerliyor. Ve birden... işte ilerde, bir az fitede işte, şu... su evin... şu Durmus All'nin evi var ya... işte tam o evin önünde, Yusuf, ve Yusufun tehdltle uzanmıs kolu, gine, gıne bir kadını tehdtt eden eli Yusufun! Sefer ilerllynr. Stmdl jandsrma eri iln Yusufun yakmında. Birkaç koşar adun dalıa, ve Sefer seslenlyor: Yusuf... Vergiet ile yanındakl jandarma. şöyle bir dönüyorlsr ardlarına, Sefer'i diplerinde görüyorlar. Bu... şu... bu Sefer'ln gttzleri. «özleri npden böyle kanlı bakıyor, gör.lerlni neden böyle kan bürümüs Sefer'in? Jandarma şöyle bir yelteneeek oluyor. Sefer yana atılırken, tltfeği bir çekiste kopanyor Jandarmanvn elinden, namlusundan tutarak, bir vuruşta taslara, kundagım parçalıyor, tüfek artık zararsız. JandRnrm geriliyor, Sefor'in gözlerinden otürti. Yusuf... Vergicı Yusufun tizertnde yeşil bir ceket var, koyıı yeşil bir ceket. Her zaman tahdlt «d«n sli gine kalkıyor. parmagı Sefer'e unanıyor. mal Sen bu lşe kanşma, kendi isina btk, basımı derde sok Yaz Başında Ege Kıyılarından Notlar SADUN TANJU Gittiğiniz yerlerde kişilik, değişiklik, zekâ, zevk tışkırmı/ordu. Lokantalar,pansiyonlar, moteller başka insanların yönetimini bekliyorlardr Sefer birden, şu tıknaz Yusufu birden, sırtındaki o knyu yeşil ceketle, şu... işte şu koyu yeşil... tıpkı... ne kadar da... yoksa o kasa... ttlccann para kasası... o yeşil demir kasa... onca yolu aşıp da bizim köye mi gelmiş? Sefer, boynundaki damarların attıgını duyuyor, şakakları zonk be zonk, kafasının ıçi karmakanşık. Yeşil yeşil yeşil dört köşe bir yeşil var karsısında Sefer'in! Şimdi de anamı aftlatıyor bu kasa böyle yeşil? Ardımdan izleyerek, koca bir deniz aşıp köyUme riek? Yeşil... böyle demirden... yenıycşil! Sefer yalnız yeşil görUyor. Ve verRici Yusufun yerine tUccarın demir kasası! Sefer'in ileri doğru uzanan kalın, saglam kollan, Yusufu şağuıdan yc so,lundan, koca bir kerpeten agzı gibi kıskivrak yakal'ıyor. Yusuf ' demir çember jçinde. Önc.p, ayaklan kesillyoj»Aafi#*Wıilü* »MUnflta bU. yükseliyor her çıkısm iııi.şi vnr ardından lıızla yere iniyor. «Ana mı aglatırsın öyle. mi?» Sefer, kollarınm arasındaki Yusufu demir kasa bellemiş, havalara kaldırıp hısla yere vuruyor, bir, iki, tiç demeden, «sen anamı...», Yusuf havalanıyor, «... Ağlatır»ın öyle mi?», Yusuf yere çarpıyor. Her inişin ardından bir de çıglık yükseliyor. Ve sontında, Yusuf yprdo bnylu boyvuıca. Jandarma korkuyla gerilemiş, sapsarı. Snfer ve bir saksrn kadar boyu, bir de kollan, bacakları, bir de göğsü körük gibi incrı kalkan... Durmuş Ali'nin oğlu Kadir, çıglıkları duyuyor, evinden fırlayarak dışaıı, bir koşuda geliyor. Anası korkarak gerilemiş, avluya girmiş bile. Jandarma eri yere eğtlip, sırtüstü yatıp kalmış Yusufu gözdon geçiriyor, kulağını dayıyor Yuıui'un göğsüne, soluğunu dinüyor. ölmemiş! O körleşmiş öfkRden kurtulııp arınan SefPr, yavn.şça dlz cöMiyor Yusufun yanmfl, vprgıciyi bir clo kmıdınce muayene c.ıiiyor. Kadir de yaklaşıyor öteden. Jandarma eri, Sefer ve Kadir, ne yapsak gibilerden birbirine bakıyor, bakışıyorlar. Gine rıvayrt olunur ki, Sefer, yerde baygın yatan Yusufu bir çocuk kucaklar gibi kucaklayıp ycrden kaldırmıs. koştırak geldiğl yoldan tcrs yüzüne. kucaguıda Yusufu taşıyar»k yurümUş, ve evine ıılaşmış. Yusufun, yere vurulrnaklan ötürü kırılan iki ayak parmatjıyla çatlayan topıığu iyileşinceyB dek, bakımıyla kendi uğraşmış. Vergici'nin iylleşmesl kaç gün sürdüyse, yiyip içmesini de eksik etmpmiş, Yusufu yeniden ya^aıiıâya kavuşturmuş. tki kol arasında sıkışıp ezilerek şekil deglstiren ciğerler doğal düzenine kavuşuncaya dek, eünden geleni esirgememis Scfnr. Ve neden sonra işte, Yusuf iyileşince, başına yeni bir felaket gelmesin diye, vergiciyi köy sınırımı dek, Snler kendi götürmüş. Köye sınır olan dcıeyı de Koçlrdikten sonra, derenin öbür Vuyısında. Yusuf a «dur...» demiş, «dur bir az, ama arkana bakma!» Böyle deyıp, Yusufun kıçına tekmeyı bastığt gibi, «hadi artık git» demiş, «Bu yedlğin, Mitari'nın tckmesıydi, sakın unutma!» Rize'yi yeniden görmem için uzıın yıllsır ReçınpM gerekliymiş. Birkaç yıl önce Bidip göıdüm Rlze'yı. Çocuk yaşımm gözlerlyle hig bir şey göremedim. Nedeni de, o günlerdon bugima fazla bir şey kalmamış. Çay İle el ele veren Rıze, ılerlemiş, kalkırmıış, para görmüş. Ne var ki, bcııim İçin ilgınq dejtilcli artık. Uygarlık dediRİmiî, yarırn yamalak girdi mi bir ülkeye. dogayı yozlaştırmakla kalıyör, uygarlık lam gelmiyor, »ma doga, geriliyor. Anılarımda her dem taze yasaynn. teıtemiz çakıllarla KapU gpniş kıyılanydı eski Bızo'nin. Koştum. Cocuk yaşımııı denizden yenl çıknıış ayaklar:yla gUneşli çakıllarda yürümekti amacım, yeni baştarı yaşamak kıyıları. O kıyılar yok artık. O genişlik yok olmuş, surda burda bir kıyı kınntısı kalnıış, yalnız, kıyıları yola vermışler, çocukları dagıtmışlaı, yalnız komuşlor, henı dp garesiz. Huralarda bir (,ocuk ordusu konaklardı eskıtlen, rtenize dalar çıkar, göklcıe <;ıftlıb atar, ya!;ıll«ıntl tlzerlnde yatar. KÜnrşlentrrti. Hani, nerde kızaklflra alınmış o renklt, nllı tok kürek çekılen o kocamnn tekneler? Netellîr ııeıde, hanı? Bir kaç ay çocuklugumun yazını geçirdigim evi do bulamadım: Kamulaştırılmış, yola verllmış. Uygarlık ezip gegmiş yocuk yaşımı, anılarımı esen yele katmış, dagıtmış. Anı riegil artık, döküntü. Tprs yüzUne dönup ytirüddm, uzftkla^üm ııyRHilıgın bozup saptııdıgı kıyıdan. Içerlere, dedım Içimden, ıçcrieıe dogru çekil, içerlerde... Ve birden Mltarl takıhverdi aklıma. Mitarı. Pefer'in köyti' BUyük eşkiya Kundak^ı Şakir'e ve Vergici Yusuf a yol vermemiş Mltarl!.. (DEVAM1 VAIl) 2EUS SUNAĞINDAN EDREMIT KORFEZIKE BAKINCA. DOCANIN CUZELLİĞİNE VE ZENGİNÜGİNE JAJIYOR5UNUZ. BIRAİ DA KENOİ EHECİMİZE VE ZEKİMIZA }A}SAK YA1 KİYII>A BİR MONGOLİYEN KIZ yayrnışnını* kumların Uzeriııe. Bir eslnti geliyor de nizden doğıu ve güneş iyice ısıtınc» dminizi, dönüyorsunuz dur duğunuz yerdo bir günebakan gibi. Hasutn bırakıp herşeyi daliyor sunuz gökyüztine, denize plajın ötelerine. Bakıyorsunuz hiç bir şey göımsden. DilşUnmüyorsunuz da. Doftanın bir parçasısınız ve kum Ribt denız gibi şu küçiik kayalık gibi şu ilerdeki parkm ajtaçları Ribi hep bulundugunvız yerde kalarakmışsınız gibi bir duygu ile içiniz eziliyor. Plâjın ötelerinden bana doğru geliyorlardı. Çocuk ilginçti: Her an düşecekmiş gibi yürüyordu. Esmer, üzüm gözleri çekik çekik tatlı bir kızdı. Bu bir Mongoliyendi. rlibMl yoktu ama bu çocugu ve ışini çok sPviyordu. Hpr Riln iki kelimp ögretmeğe çalışıyoıdu ona. Daha çok dngada gezip dolasarak geçiyordu 7^man. Seliz müt hış gayret gösteriyoıdu öğrenmplc için. Daha çimdid'en yaz soııunda ondan naaıl ayrılabilecegini dtişil nliyordu. Rır uısan yaratmaktı işi ve Seliz küçük küçiik muci7"\BT yaratâr*k onu ştşjrtıyordu. Geldi ytnımt oturdu küçük kız, kumları karıstırmafta başladı. Son ra çoraplarını çıkarmak istPdı, yardım ettim. Kalktı denize dog ru yürüdü. «bırakın ıslatsın ayak larını» dedtm. Ama Seliz deniza doftru yürümege başlayınca yüregiınır, nftzimıra geldi. Bıraksanız yürüyüp gidecekti. Marmaris çarşısında satıcı yarı belinden aşağısını gösterip bizim Fahir'e ağıt gibi şu şikâyette bulunmuş: «Pahalı mı dedin beyim bu süngerler? Bazan bedeli bir ömür!» Sonnı nsreye gittiysem, her yerde bana bir teka ekslkligt, bir kişilik yoksunlugu. 111e elden tut nıa Rpreklılıji dokunmaâa başlariı. Çarşılardan geçiyordunuz, dük kânlnr vo sallıklan rşyu biıbırıne benzıyordu. Şöyle kişilik, dagişiklik, zekâ fışkırmıyordu. U>kantalar, panslyonlar, motellpr hep baaka tip inıanların yöneti kllçük Mongollyen İM gibi elinden tutulsun ve yaşamm en sade gerçeklerl sabırla ögretilsin istiyor. DOGAYI KİRIETENIER Çelin Altan geçenlerds bir yazısında «Heli sorununu lialledempmiş» bir toplumun büyük sorunlarıi) çttzUmUne do|ru gldemiyeceğini haklı olarak acımasız bir dille belirtiyordu. BUtüu o caııım yollnrda tprniz bir helâ bulana aşkolsun! Kskidp.n petrol sirkptlpri krndı Istasyonlarında bu l^p önp.m vcrirler, ıyi kötü bir rpnnzlık .siandardı saglarlarflı. AnİMşılan. pctrol fiyat polltikalarında iktidarlaıia vatıştıl:ça i?lprin nat.il Rittiginın slmgesi olsun dlye ışm arkasını buakıvermişler. Yollnrda «uyguıı» bir yerde duruvernıiş (Uomobilleri gördükçe, güzelim agaçlann arkalarında ve katırtırnRRı. sarı çiçek dpnizı gibi gö/. ııla'oildıgine uzanan kırlarda dogayı klrletonlerin turistık gelişmemizle dogru orantılı olaınk nrtacagını düfUnüp, UzUlınege başladım. (EKIK İ1ZÜM OÖZLfR.. Onları Rördüm. Genç bir kadınla küçük bir çocuk. Pli'ıjm ötelerinden bana dogru geliyorlardı. tocuk ilglnç ti. Her an düşecekmiş gibi yıirtiyordu gcng kadmın ellndcn tuta rak. YUrümeyl yeni ögreneıı bebeklerin dengesiz adımları. Yaklaştılar. Reş altı ynşların Rlirbüzlüğündp. esmer, üzüm gözlerl çeklk çekik tatlı bir kız. Beni Rörünoe yaklaşmak ıstedi ve «baba! baba!» dedi. Elinden tutaıı genc; kız annesi olamazdı <baba degtl Seliz!» dlye uzaklas tırınak ıstedi kuçuftu. Hasta oldugunu anladıni. Bir kurgulu be bek gibi haıpket edişlnden. ince boynunu ileri dogru tutuşundan ve çekilt uziim ısözlerinden. Bu bir Mongoliyendi. Yassı yüzleri, çekık gözlerl ile daha doguşta anababaya Urküntü veren bu yavrucuklar doğanın çaresiz bıraktığı caıılılardır... Tek başlarına yaşıyamazlar. özel ve devamlı bir ilgi isterler. öğrenenek ve güylenerek büyümezler, bilytldük çe kocaman bir bebek olurlar. Sınırlı bir belleme kabiliyetleri vardır. Sabırlı bir eğitim ve ilgi ile başkasının gölgesinde yaşanıın basit koşullarını ögreııerek yasamasını bpcerebilirler. mini hekliyorlar giblydi. Rirblrlennden gördüklerlni yapacaklarıns, dpgişik, gtizel, ho$ ayrıntılikr pcşinde koşan lnsanlar.. Turisti zaten bunaldıgı tek düze yasamın dan çekip alacak, ona küçük ilgller küçük zevkler küçük diişüncelerle bambaşka bir çfivre yar»tacak olan insanlar. Oysa, bltim turızmutıiz, o püâjda FİYAT Marmarts pazarında bir akşamüatu klrazların üzerındeki 15 TL. etiketleri kalktı. 10 TL. etikstlerl kondu. Fiyat dıye bir şey yok. Adamına göre fiyat biçiliyor. Aynı fpile bezl gömlcğı 60 llra ile 100 llra Hiasında alablliyorsunuz. Böylece görüyorsunut ki turistık kasabalanmız köylerimiz ticaret ahlftkı balçıtnından Reliştyor, biiyük merkezlerde müşteriye nasıl yoluıucak kaz gibi bakılıyorsa slındl buralardk da »ördek» muameleli yapılıyor. Yalnı» bir hıkftye çok dukundu bana. üazetecl arkadaşltnmızdtn Fıhir Erdil küçük bir ».ünspr parçası almak için Marmaris çarşısında pazarlığa 2İrişince. satıcı, yan bpllnden aşa(tısının vurgun yüzünden tutmadıgını gösterip, Falıir'e agıt gibi şu ştkftyette mılunmuş: Pahalı mı dedin beyim bu «üngerler? Bazan bedeli bir öınür! YARIN: SELÇUKTA TARLALARA ÖTEIERINE. SERİIMİ} KADINIAR.. BAZAN BIRAKIP HERJEYİ DAUVORSUKUZ GÖKYÜZÜNE, DfNİZE, HER GÜN İKİ KEIİME , onlardandı. Genç kız da ögretmenıydl. Üni versitede geri zekslı çocuklar konusııyla ilgilenmiş ve ejfitimini henüz bitirmlşti. Varlıklı bir aile olan Soliz'in anne babası onunla yaz mevsimi boyunca anlasma yapmışlardı. Henüz geniş bir t«c GARTH «39 OlDUdU BEU.I.AMA Ç&THYLE fg DUâUNÜ GÖ5TE&E TiFFANY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear