22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURIYfT <4 ASAUK 1971 HIBBLLEK VETÎŞELÎM İHttNî!. TiMElCTMATOjfcEMiNı K^IL *A0AH tauN FÎLM ^EjçîîLE^ E ÖKCt töZLaUu foMil.MİHfyTOfrDE ÎLfc HELÂ'NiN IBjBLıMİ ATTı. BM MÛDERN H a  W TUME^EMİM NA5lL OTUftMLAUÖlNl,BiZZAT îAMİi $ VE TAfciF tTTL Stalingrad "Son Y a z a n : HELNZ SCHRÖTER 68 Kursuna Kadar,. ç t f i r ı n : N. DİZDAROĞLÜ ILAÇ: SOSYAL BİR ARAÇ «înne vunnaycan mı?» dedi, ufsk t«fek esmer adam. Şasırmıştım. Muayene eums, ıiâçlanru da vermiştim. Biri hap, biri de şurup. Adarrun sorusunu yarutladım: Yok, ıgneye gerek yok. Sen bu ilâçian kullan, yeter. Adam bir şey demedi. Çıktı, gitti. Sonra, rastlantı işte, yolda gördüğümde ellnde bir torDa ilâç vardı. Sordum. Iğdır'a gıtmiş. İç hastalıkları uzmanı da elindekı ılâçları vermişti. Pernavut'ta yedek subaylüc yaparken açtığım ilk (ve son) muayenehanemde çalışırken, halkın bu davranışma çok rastlamış, çok da şaşmıştım. Baçka seye karışmazlardı. Ama, ille de igne. tğne yap. Iğne vur. Büyük igne vur. Bitip tükenmez istek buydu. Kars'ın Kağızman ilçesine bağlı bu bucakta, bir sınır taburu tabibinin şaşkınlıgım kimse paylasmıyordu. «Canım doktor, alışmışlar işte, sen de yapıver bir igne olsun bitsin.» Peki, ama, ne ignesı yapayım? Biz ilâç diye, tedavl diye, ciddl ciddi bir sürü şey okuduk. Üstelik, inandık da bunlara. Şımdi hiç geregi yokken, basta istlyor diye igne yapılır mı? «ESı birader, sen bilirsin, senden önceki doktor motosiklet aldı, para da yaptı. boyle giderse sen iyi hava alıp döneceksin.» Gülusürdük. Şimdı kentteyız. Biraz kırgınlıgı olan sorar: «Ne ilâç alsam?» Bir grip ilâcı. bir antiblyotik, bir ağrı kesicı, tamam. İlâca meraklılar adını, sanını, etkilerini sayar, döker. Evlerde, dolaylarda bir sürü, azı kuüamlmış, şlşe şişe ilâç. «Neylm var acaba?» diyenden çok, «Ne iiâç alsam?» diyenlerin ülkesindeyız sanki. ilâç, çoğumuzun aklmda, gazozla çiklet arasında bir yerde duruyor. Küçük Amerıka olmak kolay degil. Kolay değil tüketim toplumu olmak. Ne ki, tüketim topıumu olan Amerika'da, Almanya'da ilâç böyle kullanılmaz. Bir heklmln görüsü olmadan ilâç kul..lanmayı kimse dusünmediğl gibi, eczaneler de reçetesiz ilâcı kesinlikle vennez. Bizde eczaneler ve.rir." Neden verir diye dUşünmeyin. Bunu bir ec*acı arkadaşıma sormuştum. Arkadaşun, gerçekten bu işleri bilen, yaptığı işe saygısı olanlardandı. «Ne yapayım, demişti, eczaneyi yeni açtıgımda bır süre reçetesiz ilâç vermedim, bir de baktım ki, benden çıkıp da diger eczaneye giden istediği ilâcı alıyor, ben sadece müşteri kaybettiğimle kahyonım, ben de veriyorum şimdi.» Hakhydı. Geri bıraktmlmışlığın güdük kosullan içindekl kısır dönguydü bu. tlkel bir kapitalizmi ille de sürdürecegim diye, halkı da, hekimi de, eczacıyı da doğruların dışına iten bir bozukduzendi bu. Dr. Erdal ATABEK Amacı ordunun karşı karşıya kaldığı btiyük kaygılarla «orlukları «Yüksen» makamlara yavaş yavaş kabul ettirerek bu aksaklıkların yüksek komutanlıkça verı'.ecek savaş emırlennin ordu tarafından yerine getınlmesıne büyuk olçüde etkı yapacağına ınandırmaktı. Bütün telsiz kor.uşmaları general Schmıdt'in bilgisı altında yapılırken bir gün ordu kurmaybaşkanmm bu gibı açık telsiz konuşmalanyla açıkça kötümser bıigiler vermenm zamanı olmadığını ilerl sürmesi •uzerıne binbaşı Von Zıtzwitz'le la subayı bu konuyu görüserek önemli olan telsiz bildirilerinin kurmaybaşkanma haber verilmeden kendi takdirlerine göre yapılması yolunda bir çare aradılar. Işte bundan sonra konuşmaları, bu gibi haberlerin kurmaybaşkanını rahatsız etmemesı gereken gece saatlerinde, binbaşı Von Zıtzwıtz başkarargah hareket şubesinde çok iyi tanıdıgı ve verdıgı hsberleri dogrudan dogruya yüksek makamlara ileteceğine inandığı bir binbaşı aracılığıyla yapmaya basladılar. Bunun en büytik yararı, ordular başkomutanlığı «casusunun», vereceğı haberleri resmi konuşmalarda olduğu gibi kapalı ifadeler kullanmadan açıkça ve istediği gibi söyleyebilmesi olmuştu. V'ine bu gunlerde Stalıngrad'dakı tümenlerden bırisinde her gün yüzlerce soğuk algınlığı ile bağırsak hastahklanndan yakınmaJar başlamış, kuşatmadaki yirmidört tümende aym haller başlayınca hepsınin bır taramadan geçirilmesi gerekmişti. 14'üncü zırhlı tümen komutanı, döküntü halinde gelen personeli toplayıp yetiştirerek kaledekı taburlann yardımına göndermekla görevlendirılmişu. Binbaşı Von Zitzwitz, tümen komutanlannm Romen bırliklerıııın yeteneksızliğı ve özellikle toplu halde kullanılmalarının olanaksızlığı konusunda söylediklerini haber vermekle bırlikte Dımıtesco'nun akılh ve uzakgörüşlü bir adam olduğunu bildırmekten de geri kalmamıştı. Angerburg'a kadar uzanan geniş bır telsiz haberleşme alamndaki tanklann durumu ile yarma olanaklarını incelıyor. radyo ile yayınlanan haberterle Wehrmacht bildirileri üzerindeki şiddetli eleştirileri de bildıriyordu. Bfnbası Zitzvdtz uyanık gözlerle çevreyi dolaşıyor, çok konuşrfrnyor, raicat iyi dinlemesini bıliyordu. Onlardan duydtjkla*" riyle gordükleri, 6'ncı ordunun ıçinde bulundugu ağır durum olduğu gibi gösteriyor, o da bunlan Wolfsschanze'ye telsizle bildiriyordu. Biz binbaşı von Zitz\\ıtz'ı, bozkırların günlük güneşlik olduğu ya da beyaz karlarla örtülü ağaçsız, çalısız bıız gibi soğuk ve fırtınalı günlerinde de kuzey cephesı ya da Volga kentının yıgınlan arasında başkomutanın arabası ile dolaştı§ını gördüğümüz gibi, havaalamndaki ordu doktorunun yanında, mutemetler, levazımcılar, jnüstahdemlerle özel bölgelerin subaylan ve ön hatların çukurlarındakı erlerle konuşarak durumlan ile sılahlan, cephaneleri, yıyecekleri ve kısacası ikmal işlerinin yürüyüşü konusunda bılgi toplayıp kalplerindek: fcini öğrenmeye çalışırkcn görüyoruz. Stalingrad kuşatmasındaküerin konu iizerindeki degsr taşıyan bilgilerini almak güç değildi, fakat doğru sonuca vararak onu değsrlendirmek güçtü. Hoth ordusu kurtarnıa saldınsınm korunması zorunluluğu söz konusu edilince konuşmalar tek taraflı bir yon alıyordu. Ordu başkomutanının defalarca yinelediği üzere, 6'ncı ordu Rostow Woronesch hattı arasında yarılan doğu cephesinin durumu düzeitecek bir savunma kullanılmış olsaydı daha yararlı olacaktı. Aslında Stalingrad bölgesindeki diişman kuvTetlerini oldukları yere bağlamak için g^rekli araçlarla gereçler yetersiz oldugundan başanya ulaşmak olanağı çok azdı. Ordunun bürün gruplan bu konudald hazırlıkları geniş ölçüde sona erdirmek için var giiçleriyle çahşmışlardı. Çünkü herkes kuşatmadaki durumun ciddiliğini biliyordu, «Don» ordular grubunun durumu konusunda açık bilgileri yoktu. Planlı saldırının yürütülmesi için bu konu özellikle çok önem taşıyordu. Önceleri de söylediğimiz gibi, binbaşı Zıtzuitz gönderdiği telsiz raporlarında her şeyi olduğu gibi söyluyor, örneğin bir yerde istihkakların biraz kısıtlanması gerektığıne değimrken, başka bir yerde akaryakıt durumunun son derece ko'tü olduğunu söyluyor. bazen de yarahlann uçakla taşmması işlennin tümü ile yetersiz olduğundan yakınıyordu. Ozelhkle kuşatmada birkaç gün çok heyecanh anılar yaşanmıştı. Bu anlar 20 aralık gününe denk geliyordu. Işte bu gunlerde kurtarma ordusu Stalingrad kalesine oldukça sokularak orduya şu telsizi göndermişti: • Stalingrad'm tutulmaaı şartt ile Hoth ordusu, ağır çarpışmalara uğrayacak olan saldın uçlanmzm yükünü hafifletmek üzere bütün gücü ile karşı vuruşa geçecektir.» Binbaşı Von Zit\vıtz'le yaptığı konuşmalarda başkomutan bu konudakı görüşlerini şu sözlerle belirtti: «Iki yönlü bir gorevı gerektıren böyle bir emrin uygulanması olanaksızdır.» Ya öncelikle Stalingrad tutulacak, ya da saldın yürütülecektir, ikisi birden yapılamaz. tki afırlık noktasını aynı anda hedefe görürmek çok zordur. Bunun büyük örneklerini Leningrad Moskova ile Stalingrad Kafkaslar harekâtmda gördük. 21 aralıkta yüksek komutanlık, ordudan akaryakıt mevcudunu istemış, general Paulus da doğru olarak büdirmişti. Yapılan hesaplara göre akaryakıt mevcudu ordudaki tanklann oruz ki'ometrehk bir yolu gitmesıne yetecek kadardı. Ancak bu otuz kilometrelik yol da Hıtler'in çıkış hareketi için verdıği ikinci yasak emrinın tam kapsamına giriyordu. Binbaşı Zitzv.itz'in öğrendiklerı hep aynı şeylerdı. özetleyecek olursak. ordu açtır, üşümektedir, atacak mermisi de yoktur 7 ocakta ordu başkomutanı. ordular kurmayba^ka.ılığmdan muammaya benzer bir telsiz sonısu aldı, burada: Binbaşı Von Zitzwitz'in telsiz merkezinden venlen haberierın nitelıği bakımından doğruluğunun araştırılması için geçmış gunlerde binbaşı ile birleşik bir yaşantısmın olup nlmadığmın teisizle kısaca bildirilmesı anlamlı bir ifade ile istenıyordu. Bu soruya verdiği karşıhkta General Paulus, yalnız general Zeitzelr'le barış günlerinde ılıcalarda bir süre birlikte bulunduğunu bildirdi. Binbaşı Von Zitwitz böyle bir telsiz sorusunun nasıl oluştuğunu ancak bundan bir hafta sonra öğrenecektı. Oryantasyon şeflığinde toplanan bilgilere göre ilerideki günlerin "tablosu; çökertmeler, j'armalar. yırtılan cepheler, kuşatmaya gırmış düşman tanklarına karşüık kendilerinin tank ve tanksavar silâhlanyla yıyeceklerinin bulunmadığı şeklinde ortaya çıkıyordu. Ayrıca bütün yaralı toplama merkezlerinden korkunç habsrler veriliyor. sağlık tesislerinm tıklım tıklım dolu olduğu, buna kımsenin yardım edemeyecegi, emirlerin de artık işe yarsmayarağı bildiriliyordu. 20 ocakta ordular kurmaybaşkanlığı binbaşı" Von Zitzwitz'in hemen genel karargâha gönderilmesini emretti: «Stalingrad'daki durum konusunda rapor vermek üzere ordular kurmaybaşkanı onu bır kez daha yanına alarak Hitler e götürmek istemişti.» Dördüncü temsilci bu kez kuşatmanın ölüm getiren dar boğazmdan gayri resmi olarak ayyılıyordu. Yanındakı dosya çantasuıdaki küçük bir jaket içinde 6'ncı ordu kamutanının nışan ve taltifleri, göğüs cebinde de ordular kurmaybaşkanhSınîn verdığı çıkış uçuşu belgesi, kalbinde de kaypı'.ı dunımun belki değişeceği yolunda pek az bir umudu vardı. Muammalı telsiz sorunun nedeni ile binbaşı Von ZitzwitJ'in durumu Führer baskarargâhına geldıkten birkaç saat sonra belli olmuştu. Führer başkarargâhmda, binbaşı Von Zitzwitz'in, durumun kurtulusu olm?dığmı pervasızca behrten telsiz haberleri ortava anlıp sözkonusu edıldıği .aman. önce Eeich myresali şu sozlerle karşı çıktı: «Bir Alman subayının bu derece bozguncu haberler verrr.psı olanaksırdır. Bu d<=nli konıışmalann. telsiî ?ifrelerıru e!e sıecıren duşman tarafından yapıldıgı gerçeği vakmda ortaya cıkacalttır.» Bozuk düzen, ilkel bir kapitalizmi ille de sürdüreceğim diye, halkı da hekimi de, eczacıyı da doğruların dışına itiyor Hastelıea ksrsı bir Önlemden çok tüketim toplumunun bir aUskanlı|ına dönüşen ilâçlar.. kaç hazır ilâç bulunduğunu gösteriyor: öksürük şuruplan 219 çeşıt (rekor burada), vitaminler 176. antibiyotikler 165, analjezikler 146, hormonlar 115, cılt hastalıkları ilâçian 151, kalp damar hastalıkları ilâçian 126 çeşıt olarak pıyasaya çıkarılmış. Oksürene, başı ağnyana, ateşi çıkana, renk renk haplar, şuruplar, igneler. îçinlz, devamlı lçiniz, kaşık kaşık içiniz. suyla içiniz, susuz içiniz, ama hep içiniz. içiniz ki. sanayimiz gelissin, içiniz kı ülkemiz kalkınsm. Şöyle öksürüksüz, aksınksız, başı ağnmayan, yanagından kan damlayan bir ülke olalım. Bu karışımı bal ile yoğurunız. Göz nezles* olursak, gözümüze sürme gibi çekerız. lzmir'in Urla ilçesiyle, Hatay'dan halk llâçlarına iki örnek. Halk, yüzyıllar ooyu suren çaresizlik için derdine derman aramış. Öksürükler, ateşler, agnlar, ıshaller yakasını bırakmaz ki ınsanın. însan da dalmış canım dogaya, Otlar bulmuş, kök ler bulmuş, meyvalar bulmuş. Onları birbirine kanştırmış, kaynatmıs. soğutrnus, bir seyler yapmış, adına da derman dtmls. tomtş. Ajiında zen'. gın bir tıp folklorutnuz var. Bu folkloru da bilmemiz gerek. Çünkü, halkımızın geniş bir davra muz bu degil. Konumuz, halkın bUyük bir kısmının 1976 yılında bıle, modem ilâçian kullanamadığı. Elbette, bu yoksunluğun tek nedeni ekonomiktir. Ekonornik yapının yoksunluğa ittiği halk keslmı, bu yapıdân oluşan sosyal davranışla bedava ilâca» jÖnelmiş. Halk ilâcının özündeki gerçek bu. Başı ağrıdığı zaman llâçlardan ilâç begenemiyenlere karsın, otiar dünyasmtn ılâçlanya • öerman • araj anlar. İşte, üliemizın gerçeğL SA6LIGIN FIYATI tlâç sanayli zaman zaman feryat eder: «Neden yalnız ilâç fiyatları bu kadar tartışılıyor. Neden, ilâç fiyatlarına zam yapılacak dendigı zaman ortalık ayağa kalkıyor? Yalnız ilâç mı var ortada? Et, peynır, ev kirası, giyim eşyası arttığı zaman bir şey demeyenler, ilâç dendiğinde neden bağınyor? Bu yakınmanın haklı bır yani var. Gerçesten de, fıyatların tümü ekonomik yapıda oluşan değişıme bağlı. Üstelik her birisı de çok önemli. Ama, ilâç sanayli bunu bize değil, kendı tKtidarlarma söylemeli. ÇünkU, biz, sağlıkla ilgilı bütün fıyat artışlarırun karşı&ına çıkıyoruz, hepsinın de insanı sağlıksızlığa ittigini söylüyoruz. Her türlü tıyat artışının karşısmda sağır dilsiz oyunu cynayıp da iş ilâca gelince «vallaha bu başka ış, dur Dakalım» diyenler, ilâç sanayunih pek beğendığı lcendi ıktidarlandır. Ama, o ıktidarm bile görmazden geler.'«>dı:iı. ilâç sanayıirun ise, hâlâ, görmek ıstemedigi başka bir gerçek var. O da, ılâcın rastgele bir mal olmadıgıdır, evet, «İLÂÇ, SOSYAL BtR tlâcı sosyal bır araç durumuna getiren özellikler var. ilâç, onsuz olunmaz, yerine başkası konmaz, gerektiğı zaman mutlaka bulunması zorunlu bir şey. Devleti de, ilâç karşısında harekete geçiren bu özellikler. Düşünmek gerekır ki, ilâcm bulunmadığı çaglarda, insanlar otları aramışlar, bulmuşlar, kaynatmışlar, ilâç yapmışlar. İlâcın hem de ne türlüsünürı bulunduğu bu çağda ise, msanlann otlar bulması, kaynatması, içmesı ne demektır? Bunun, ekmek yerine ot yemekten farkı var mı? Onun Içındir ki, ilâç fiyatları gidereK artan bir U.rüşma konusu olmaktadır. Elbette, aslında tartışılması ge reken salt ilâç değil. Tartışılması gereken, insanın vaşaması için gereken herşeyin fiyatını arttıran, onu insanlar için alınamaz yapan, insanı bütün bunla rdan vazgeçmeye zorlayan, sosyo ekonomik yapı, bu yapıyı belirleyen düzen. Bu bozuk düzene, durup dunırken mi Karşıyız?. BIR KALFANIN SCZLERI Aslmda bır tedavi aracı olan ilâç, bu koşullarda çok alınması. çok satılması gereken bir mal olmuştu. ilâç yapımı, eczanelerden çıkıp da laboratuarlara. fabrikalara geçince, iş büyümüş, sanayı olmuş, böylece eczacuık da bu sanayi ürününü sadece satan bır meslek durumuna gelmişti. llâcm sanayileşmesı öylesıne koşullar yaratmıştır kı, bugün hekimlerin çogunun aklına, yapılacak bir reçete yazmak gelmez, böyle bir reçeteyi yapabilecek eczane sayısı da bir ikiyı geçmez. Hazır ilâç sanayii, durumu öyle bir noktaya getirdi ki, geçenlerde televizyonda yapılan bır programda, eczacı kalfası, rahatça, «hastalar bana gelir, hastalıklannı söyler, eh, ne diye doktora gidip vızite parası versınler, ilâçlarını veriyorum, işleri halloluyor» diyordu. Yapılanın dile getirilişiydi bu. Aynı programda, «Ben reçetesiz ilâç vermiyorum» diyenler içtenlıkle söylemiyorlardı bunu, bır televizyon programında olduğunu düşünerek konuşuyorıardı. Ulkemizde ilâç tüketimi konusunda yapılan bir araştırma en fazla harcanan ilâçlar konusunda çok ilginç gerçekleri ortaya koyuyordu: Tüketilen ilâçlann •/• 21.9'u anübiyottklerdi. •/a 15.8'i ise analjezikler, yani ağn kesiciler, •'. 7.1'i öksürük şuruplan, •'• 7.1'i de vitaminler. Bu arastırma eczane sektöründe yapümıstı. Yani, serbest çalısma alanında. Sonra, biz, Sosyal Sigortalar Kurumunda bir tüketim analizi yaptırdık. Benzer özellikler çıktı ortaya. Antibiyotikler, analjezikler, öksürük şuruplan, vitaminler, üstelik hormonlar, Ttirkiye'de çok, hem de geregınden çok fazla tüketiliyordu. Bu ilâçian birkaç biçimde vermek olanağı varken, bakmız, 1970 yılında yapılan araştırma, YERLi YERSİZ İLAÇ ALMA ALIŞKANLIĞI TÜKETİM EKONOMİSİNİN BİR SONUCU Bu arada, yükselen ateşln altında tüberküloz varmış, ağrıyan karnınızda iltihaplı bir apandiks sancırmış, zararı yok. Onlar ilerleyedursun, siz avuç avuç ilâç için. Böyle olur çelebi, bızde tedavi dediğin. BIR ECZACI KALFASININ TVYE SOYLEDÎKLERt İLGİNÇTtR: «HASTALAR BANA GELÎR, HASTALIKLARINI SÖYLER. EH NE DÎYE DOKTORA GtDÎP VÎZİTE PARASI VERSİNLER, ÎLAÇLARINI VERtYORUM, İŞLERI HALIXDLUYOR». GÜNÜMUZUN KOŞULLARINDA BÎR TEDAVİ ARACI OLMASI GEREKEN İLÂÇ, ÇOK ALINMASI, ÇOK SATILMASI ZORUNLU BIR MAL OLMTŞTUR nış alanı da burada. Ama, llgilenen az. Yayın yok denecek kadar az. Bütün bunlara çağı geçmış lsler deyipgeçmeden düşünmek gerek. Kangi etkenler yüzyıllar boyu eürüp giden bu gelenekleri çıkarmış. Hekimsizliğe, ılâçsızlığa halkımız neyle karsılık vermış. Bu ınançlar, hâlâ, nerelerde, nasıl, neden yaşıyor? Bu inanışlann yararlı yanlan var mı, varsa neler, zararlar ne? Bilmellyiz bütün bunlan. Tıp tarihi Enstitülerimiz, sadece dünya tıbbmm tarihıiıi degil, bizdeki tıp öğreniminin tarlhini değil, bunlan da incelemeli. Ülkemizin tıp tarihinde halkın dav ranışları önemli. Üstelik, bunlar sadece tarih de degil, yaşayan gerçekler. Bu lengiiı folklordan başka ömekler vermek de isterdtm, ama, konu HALK ILAÇIARI Pelin otunu ahrsınız. Dilim diiim kestiğiniz limonla bir cam kavanoza koyarsmız. Bir miktar da şeker koyarsınız üstüne. Suyu çıkar kavanoza. Işte, o suyu alırsınız. Aç karnına b:r kahve fincanı içilecek bu. Vereme birebir. Karanfil (iki dirhem) Zencefil (iki dirhem) Kara çörek (iki derhem) YARIN: İLÂÇ KESIM! KİRDA MI, DARDA Hl< BULMACA 1 23456789 YUKARIDAN AŞAGlYA: 1 Lüfer'in bir başka adı. 2 : Gelır getiren mülk Sonuna sessiz bır harf getirildığinde bir , hayvan ismı olur. 3 Gazete | veya dergide çıkan yazı (çogu!).| 4 Su (eski dil) Gülüşmeye neden olsun diye karşıdaki k:şiyi kırmaksızın şaşırtmak için söylenilen söz veya davranış. 5 Tersi kendiliğinden yetişmış çim Balık avlamakta veya odun taşunakta kullanılan büyük ka< I yık. 7 Fizik biliminin ışık olay j larını inceleyen bir kolu Fiyat artınmı. 8 Bir nota As; kerlerin su koyduklan kab. 9 \ Yüce Tersi su yolu. ; DLNKt BULMACANIN OÖZtMtJ SOLDAN SAĞA: 1 Bukalemun. 2 Akaaeml. 3 Salatahk. 4 tlik Ni. 5 raF Semt. 6 tcetıli. 7 Teyit. 8 redebreD. 9 Ok emıeşA. \XKARIDAN AŞAGITA: 1 Basıret. 2 Ukalâ Erk. 3 Kalifiye. 4 Adak Cıde. 5 leT Sıtem. 6 Emanet Br. 7 Müimetre. 8 Ti Eş. 9 Neks udA. TiFFANY MIC. cıvse Sr ı V r>e' * J <L s 1 ^*f DiŞi BOND SOLDAN SAGA: 1 Bir yıldız kümesi. 2 Sarp geçit Bir güvercin cinsi. 3 Tersi kışm yagar Satranç ta yenilgi. 4 Bireylerde karakterin gelişim ve ayırımlarını inceleyen bılım adı. 5 Saçı döküklere verilen isim Etoburlardan, sürü halinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı. 6 Odun, kömür gibi maddelerin yanması ile ısı ve ışıgın birlikte belirmesi Talyum'un simgesı. 7 Ağzı çok laf eden 3 Tersi keyifli bir hal anlatırken söyîenir söz Yüksek ses. 9 Dolasmai.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear