22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHIHCTET 27 Ocak 1976 ÎMÎ <ILBHTTI , EVITRİMIZÎN r W . ^ ö U E K E f c i PEÇÇ1ER &î8i YAKAtf N DEÜttLEfci öüYtiMÎİ<.'viKAfcTB[dH£ML teü î .. EVET EFENDiLf^î HRE fttft ttaUfciMıîıN ELIfÜÎNDE t VEtİHÎ KirAPTM'DlKlAülNft $(AHıTuMA|OP/W Ki 8UHA }IUMAM^ ELDE ft&Dfe. BıZıM Bı'fc TEK K ^ B l M l l V A » , ÛNUN DlJlNDAfci Ufc HARAMDlfc. Û K U M M « ( Ş Bu KiTAPlAM \| Efctafc rW/A DA (rİİMMtf Ifc, 0 tOSıM TÜFENJİ, HLENHÖE KîLÜVt MANEV? DfEFENDİLÖ SÖ2ÎÎMU K£5Hf EDEÛEÛİM ÎNDE&i*. toîlVf, IZAHAT VfAMf Ğ£ OMMADfM. {UNU öı'ÜNKİ U ^ A F V E P E t t ADMN Pl^HIÂKft^FAÎİLETİMA . VEEt... ABDULCANBA2 VATAN DEDİLER / ^ P» YAŞAR KEMAL Desenler: ABiDiN DiNO Y1LANI ÖLDÜRSELER Seferberllk kaçkını Kerim, ortaya düşmüş konuşuyordu.. «Gördüm, Halil'i gördüm, benim ben dedi, ben hortladım... O kansız, o Allahsız anamın, o soysuz, sütsüz kardeşlerimin, o sümüklü oğlumun, o kanlım olan avradın yüzünden zebâniler beni her gün, her gün kılıktan kılığa, dondan dona koyuyorlar.» Günlcrdir köylü bunu konuşuyordu, alay edenler de vardı, Halil'in sümüklüböcekliğini, baykuşluğunu, ak kefene bürünüp, köyün ustünde uçmasını doğru bulmayanlar, alay edenler, buna kar$ı da candan, yürekten inananlar, inanıp Halil'i kurtarmak için olmadık işlere kalkı$anlar vardı... i •• •: Taüp APAYDIN 5 2 înşallah, dedi. Hadl şimdi uyuyalım. Bir daha böyle yabulamayız. Olur. Ertesi gün erkenden kalk borusu çaldı. Nöbetçiler bağırmaya başladılar. Hadi arkadaşlar fırlayın! Acele toplanüacak. Yürüyüş •mri verildi. Çabuuuk:.. Koğuşun içi kalrıştı. Giyinen, silâhını alan dışan fırladı. Meydanın karşısındaki ahırlarda atlar egerlendi. Torbalar bağlandı. Yürüyüşe hazır duruma geçildi. Atları çıkarmaym! Bölükler meydanda üçer olun. Komanya dağıtüacak! Hep dışan fırladılar. Genci yaşlısı, çakı gibi askerlerdi. Hep tıraş olmuşlardı. Kaslarıyle bıyıkları ortaya çıkmıştı. Sık sık emirler veriliyordu, Kerkes tüfegini süngüsünü gözden geçirsin. Kirliyse sil•in. Teftiş var! Subaylar, çavuşlar dört dönüyorlardı. Palaskanı düzelt! Düğmeni üikle. Mataran niye boş? Koş doldur. Ekmek torbanı düzelt! Peksimet dağıttılar. Birer ekmekle birer topak peynir verdiler. Herkes torbasına doldurup yerleştirdi. Sonra atlar dışan çekildi. «At bin! Dikaaat!. komutları verildi. Büyük rütbeli bir subay, beyaz bir atın ustünde karşüarına gelip dikildi, Merhaba asker! diye bagırdu Sağool! Nasılsınız? Sağool! Siz de sağolun. Ufak tefek bir adamdı. Dimdik duruyordu atın Ustünde. Ince boğuk bir sesi vardı. Hepsine ayrı ayj geçti. " '"• Rabat komutu vejcildikten soar* bir kınuiuciur, i Kimmiş bu ulen, bilen var mı? Cephe komutanıymıs. Adı? Miralay îsmet beymiş. Molla Mahmut bir iki kez duymuştu. Hımm, dedi. Buymus demek Miralay Îsmet bej". Pek de ufak tefekmiş be. Ufak tefek emme pire gibi adam, baksana? Öyle he. Bölüklere sıra ile komutlar verildi. Güneşi arkalanna alarak batıya dogru yol almağa başladılar. Eskişehirliler çoluk çocuk, kan kız sokaklara çıkmış bakıyorlardı. Kimısi el sallıyordu. Bir fınnın önünden geçerken, Hıh, dedi Kâzım. Bak Mamıt bak. gördün mü? O işte. Kız fırının kapısına dikilmiş kendilerine bakıyordu. Dolgun yüzlü, çekik gözlü bir tatar kızıydı. Kâzıma gülüp içeri kaçtı. Vay bee... dedi Kâzım. Uff... Hişt, dikkat et. Bir iki kere döndü ama artık göremedi Şehri çıktılar. Atlar iki gün dinlenmenın verdiği rahatlıkla fıns gıdiyorlardı. Demiryolunu koğuşturarak epey ilerlediler. Düzlük, ovalık bir bölgeydi. Uzaktaki dağlarda kar vardı. Duru bir kış güneşi ortalığı aydmlatıyordu. Yollarm kıyısmda anız tarlalar sürülmeyi bekliyordu. v Ne memleket. dedi Mahmut. Et gibi toprak, şuna bak. Savaş olmıyacak, ekip biçeceksin. Yozgatlı Ali geriden. He he... diye güldü. Sen çingene padişahının öyküsünü bilir misin? Nasıl? Çingeneyi padişah yapmışlar. Bir gün afa binmiş. sezmeye çıkmış. Ormandan geçerken adamlanna ağaçları ğösterırmiş, hay maşşallah. dermış, şu ağaçtan ne güzel kasnak olur ya?> Gülüştüler. Ne yapalım arkideş, dedi Mahmut. Biz çiftçiyiz. Böyle toprak gördük mü hemen ekip biçmeyi düşünürüz. Emme şimdi askersin. İşin savaşmak. Toprağuruzı kurtarmca gene ekip bıçeceğız. Onun için savaşıyoruz. Tamam kardaş. anlaştık. Yolda başka birliklere rastladılar. Piyadeler trenle Ankara' dan gelmışler, yakın bir istasyonda inmişlerdi. Şımdı cepheye gıdiyorlardı. Bazılan yeni giyimli, kaputlu askerlerdi. Karayağız yüzlerinde müthiş bir kin okunuyordu. Düşmanı sürüp çıkarmaya kararhydılar. Mahmut birisiyle konuştu: Merhaba arkideş, nerelisin? Kastamoni'nin Taşköprü tarafmdanım. Anladım, «yaman olur Kastamoni'nin uşağı» derler. Derler he. Ne taraftan geliyorsunuz? Ankara'dan. Ne var ne yok Ankarada? Ne olsun, herkesin selâmı var. «Düşmanı bu yana geçirmeyin» diyorlar. İyi bır haber bekliyorlar. İyi haber göndereceğiz inşallah. İnşallah bakalım. Çok hora geçecek yani. Milletin gözü kulağı burada. Kemal Paşayı gördün mü? Gördüm ya, görmez miyim? Istasyondan ugurladı bizi. Hacılar hocalar arkamızdan dua etti. Bütün Ankara halkı istasyona toplanmıştı. «Düsmanı koğun da öyle gelin!» diye bağırdıİar. Görsen ne manzaraydı! Içimden ahdettim, on gâvur öldürmeden dönmeyeceğim. Allah rastgetire. ^ (DEVAMI VAR) tak Esme bu sessizlik oğluna bir şeyler yapacaktı... Bir ara gene köy duruldu. Her kes Hasanı, Esmeyi, hortlagı unu tup gitmişti. Bu dingin, durgun, herkesin işinde gücünde olduğu süre ne kadar sürmüştü, kimse bilmiyordu. Belki altı ay, belki de bır yıl sürmüştü. Bu dingmlit. sözlerin, eylemlerin böyle kirp diye kesilmesi, hem de bu kadar uzun sürmesi Esmeyi kor kutuyor, Esme korkusunu da oğ luna söylüyordu. Yoğun, durmadan konuşulup birden kesilmesi her şeyin, hayra alâmet değildi. Tetikte bekliyordu Esme. Ogiundan korkuyordu. Bu sessiz hk oğluna bir şeyler yapacaktı. Eli yüreğindeydi. Bir sabah olan oldu ya, Esmenin korktuğu başına gelmedi. Seferberlik kaçkını Kerim orta ya düşmüş konuşuyordu: «Gördüm» diyordu uzun boynu nu sündüre dündüre. «Halil'i gör düm dün gece, kayalıklardan iner ken. Alikesiğinin üstbaşında, başımı bir de kaldırdım ki, ne görem, ak kefenli, uzamış gitmiş, karanlıkta parıl parü eden bir kışi, gözleri de ışık gibi yanıyor, yolumu kesmiş. Yolumu kesen kişi üstüme eğilmiş. uzaktan bana bakıyor. Boyu kavak gibi uzadıkça uzamış. Dur, yaaaaaaa Kerim, dedi bana. Beni tanıdm mı ya Ke rım? Sesini tanıdun, tanıdım, de dim, yaaaaa Halil, Çolakoğlu Halil değil misin? Benim, ben. dedi. Benim ben, hortladım... O kansız, o Allahsız anamın, o soysuz, sütsüz kardeşlerinin, o sümüklü oğlumun, üstelik de boy atmış, o kanlım olan avradımm yüzünden. Anam yok benim Kerim, var söyle ona. Kardeşlerim yok benim, var git söyle onlara. Oğlum Hasan büyümüş ya, keşkl büyümez olaydı, ben hortladıktan, me zarımda duramadıktan sonra, ze baniler beni onun yüzünden gece gündüz daglarken, keşki bir oğlum olmayaydı. Sonra Halil dur du ağlamağa başladı. Sorma halimi Kerim, dedi. Sen beni şimdi minare boyunda ak kefene bürünmüş bir adam görüyorsun ya, inanma. Zebaniler beni her gün kılıktan kıhğa, dondan dona koyuyorlar. Bir gün bakmışsın köpek oluyorum, bana köpek yalı veriyorlar. Ben köpekler gibi şu dağlarda sabahlara kadar uluyorum, leş yiyorum. Bir bakıyorum beni kartal etmişler, gelip evimin kapısına konuyorum, o iflâhsız oğlumu görüyorum. Eli de tüfek tutuyor oğlumun Ustelik. Kuşlan, kartalları vuruyor, tavşanlan, tilkileri vuruyor. O ağzı var, dili yok hayvancıklan vuracağına, vursa da ötekini babasını hortlakhktan kurtarsa ya.. Babasını yüan olmaktan, çiyan, kedi, kedi olmak çok iyi ya.. Bır keresinde zebâniler beni kedi yaptı. Zebâniler beni kedi yapınca, bir kedi ne işler ki. ben de doğru evime geldim.. O karun olacak var ya, gözlerime baktı baktı, bu kedi Halile benziyor, dedi, bana bir tekme sa\urdu ki.. Bir de sopayla vurdu başıma, başımı daha tutamıyorum, kaçmasam beni öldürecekti. Kaçtım da kurtuldum. o kanlımın elinden. Anam, kardeşlerim, oğlum adam olmadı ya Kerim, sana söylüyorum ya Kerim, karıma söyle, git de söyle ona, beni kurtarsın, onü kimse oldüremiyor, ne anam, ne kardeşlerim, ne akrabalarım, ne oğlum, hıç kimse, ne arkadaşlarun, dostlarım, onu hiç kimse öldüremlyor, bari o kendtn! 81dürsün. Kendı kendinı öldürsün de beni hortlakhktan kurtarsın.. Bunca yıllık o benim ayalım değil mi, o korkak, o kanı ciğeri beş para etmez oğlumu o bana doğurmadı mı, oğlu adam olmayacak, oğlum beş para etmedi, bu beş para etmez oğlanı o doğurmadı mı, bunca suç onda değil mi, kurtarsın oğlunu da beni de bu şerefsizllkten. O kendi kendini öldürmeyince, ben kıyamete kadar böyle hortlak gezeceğim, ben hortlak gezince de benim kanımı yerde koyan oğlum da onursuz, insanlar gibi insan içine çıkamayacak. öldürsün kendini de oğlunu onurcuzluktan kurtarsın. Esmeye söyle ki benim de halim yaman... Oğluma söyle ki, anama, köylüme söyle ki, bu zebanilerin elinden halim yaman, hemi de duman, beni zebâniler bir gün solucan, bir gün yüan, bir gün kurbağa, bir gün sümuklüböcek edıyorlar. Yalvanyorum, benim yakamı bırakın eeeey zebâniler diye. zebsuıiler benim üstüme gülüyorlar. biz daha sana acıyorus hey ağa, diyoılar.. Hev Ağa biz seni öyle bir şey yapanz ki, öyle, yüz bin tane küçücük düğme kadar sümuklüböcek yapanz, dünyaya dağıtırız, bizden sonra gelecek zebâniler de kıyamet günü seni toparlayıp insan yapamazlar, sen Allah'ın huzuruna yüz bin tane sümuklüböcek hortlagı olaraktan çıkarsın. ötekı dünyada da hortlak olarak ömür sürdürürsün. Bir insanın kanının yerde kalması zor zor, zor imiş .. Yaaaaaa, Kerim Allah başa rermesin... Benim elim ayağım çözülmüş, korkudan titrerken bir baktım, bizim uzun Halil hortlaSı yok. Bir baktım. Halil kedi ol(Devamı 9. sayfada) korkuyordu, 0İ> 1P Vl GARTH SELENE Dul UJİMÜZ'\AR.8İ2 DiŞi POND o\. vg rze. " SÖYLHOfM, K A T f ^lA^ı^^A J2O3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear