23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÎKÎ CITMHURtYET 20 \ğustoa 1973 arun Karadenlz, şu yîrmi yılilk kısacılt lum hayaüınızın, kokünü uzak yakın özgeçmişimizden alan, egemen smıfların alicenglz oyunlan, tertipleri, aldatma aldatmacalarıyle kurduklan sömürü düzenınin iciği ciciğiyle, a'smdan z'sırıe kadar bütün namussuzlugunu, o güzel aklının ışığında; o gerçek, o katıksız yurt sevgısının coşkusunda, sezgisinde suçüstü yakalayıp, kamuoyuna bütün açıklığıyle sergileyen eylemci gençlerimizın başmda gelen bır toplum savasçısıdır. Anadolu'nun Karadeniz bolgelerine yakm kara yörelerınde lise öğrenimini yapmış, Teknik Üniversite'de basarılı bir çalışma evreBinden geçmiş olan bu delıkanlı, parlak zekâsı, üstün yetenekleri ile kendıni ılerici öğrenci çevresıne sevdirmış, öğrenci bırliğınin başına geçip, Amerıkan yanlısı. sermaye canlısı iktıdara karçı uyancı bır eyleme gırismis. Istacbul lımanıru uçak gemileri, zırhlılan mırhlılarıyle dolduran Amerikan donanmasma karşı bıitün yurtsever gençleri Dolmabahçe rıhtımmda toplayıp, murdar iliklerini Feyoğlu barlar:nda boşaltmaya koşan conılerin üs:üne saldırtmış. Bu anababa gününde, casus azmanı Amerikan elçısinın arabası yakılmış, coniler moniler deruzlere dökülüp gemilerme atmışlar kapağı. Amerikan uydusu iktidar takmış kancayı, bu iri yan, bu ınsan güzeii, ağzını açü mı kendi kendıne coşan, coştu rr.u yığınlan coşturan, diline inancını katan, katükça inandıran gencecik insanı. Kısa «üreli tutuklanmalar, tartaklanmalar, yıldırmalar izlemiş birbinni. Ardından 12 Mart Muhtırasıyle başlayan Bünyönetim gelmiş. Harun ve arkadaslan, «sosyal düzen» düşmanı olarak koae bucak aranır olmuş. Somında, o kredi mıredl dalgalanyle milleti soyup soğana çevıren, ema her şeyi deîterine uyduran yurt düşmanlannın peşine düşmesi gereken Emniyet örgütü, Harun^r avma çıkmış. Hanın'la Harun'lar, tlirlü düzenler, tuzaklar, ökseler, nileler yoluyla yakalayıp gözaltına alınmışlar sonunda. E OLAYLAR VE GÖRÜŞLER HARUNLAR TÜKENMEZ Vedat GÜNYOL sımırorum. Bir gün, Bğrenclm ve sevgill arkadaşım Masis Kürkçügil üe gelmısler, Cağaloglu'ndakı Yenl Ufuklar yazıevime. Silinmiş gitmiş belleğımden. Sonradan hatırladım. Belleğimin slsleri ıçmde kaybolmuş bir esmer, bır bahar gülüşü, bır ısıl gözlü, sıkılgan, aiçak gonüllü bu genç ytiztl. Suçumun ne olduğnnu bilmeden Id, hiç kimse bilmiyordu o günlerde Selimiye Sıkıyönetim Mahkemesınce tutuklandığım bir günün akşamı, Maltepe Cezaevine götürülmüştüm. Bir nazık üsteğmenin gdzetimi altında getirüdiğim cezaevmin bnunde cipten iner inmez, bir çavuş eşliğinde bahçeye sokuldum. Iki katlı bir binanın alt katındakl bır kapıya doğru sürüklendim. Çengellere takılı ufak bir asma kilıt açıldı, kapı içeriye doğru itüdi. Sıgara dumanlarına bogulm'jş, gözgozü görmez bir korıdordu sanki içerisi. Koridorun başından sonuna kadar, sağlı sollu, ikiser katlı demir karyolalar uzanıyordu. Kapının önü, gelenı merakla bekleyen lnsanlarla doluydu. İçeriye adımımı attım. «Geçmiş olsun, geçmiş olsun» sesleriyle buyur edildim. Şaşkm saskın çevreme bakarken, ın yan bir delikanlı «Hocam» diyerek önüme atıldı ve benl alıp, kapuun hemen yanındaki bir masaya buyur etti. Bu delikanlı, Harun Karadeniz'dl. Otuz beşl a»kın bu yabancı lnsan kalabalıği içinde, birden y&bancılıgımı unutuvermiştlm o ncak, o dostça karşılama önünde. Harun, bir çırpıda anlattı bana neden tutuklanmı? olduğumu, btrtakım varsajnmlarla. Bir kâğıdın üstüne şemalar çizdi. «TKP'den ötürtl buradayız hocam» dedl. Nedir TKP dive sordum. îlk kez duyuyordum bu sözü. Şakacı bir edayla: «Hocam, bilmezlikten gelmeyin. Biz blzeylz burda. TKP, Türklye Komünist Partisidir. Sia vo ben böyla bir partl kurmuşuz. İşte bunun lçln burdayız.» dedi va partinin Iki kolu olduğunu, birinin Parls'a (Dino'ya) bağlı, öbürünün Londra (Ashword'a) bağlı bulunduğunu, kendlslnln Londra'ya benim de Paris'e bağlı olduğumu söyledl. Gülüştük. Yan şaka, yan ciddl bir hall vardı. Demek, ben Paris'e bagU bir parH tlyesiydim. Nerdeyse inanasım geldı. Demek, ben panı kurucusuydum. Olur mu olurdu. Martem buvuklenmız. sıkıyönetımcılenmız boyle demışler. bır bildık'erı olnıalıydı. Kencümden süphe etmeye başladım. Bfieket, Harun, o babacan, o soğukkanlı, o her türlü mıhnetı kendine zevk etmesıni bilen Harun, çok geçmeden kahkahalar atıp sırtımı tepıkledi de kendıme geldim. Yoksa işi ciddiye alacaktım. Harun. bir anaç tavuu gibi kanatlannı açıp engin bir guven »ltına aldı beni. Yatagınm altmda, yastıkların, şıltelerin pamukîannı didikleyıp, battaniyesi örtüsüyle bir giızel yatak hazırladı bana. Yememde içmemde, oturup kalkmamda bir güven kaynağı oldu benim için. Bir buçuk ay, o bogucu bodrum katında. hırsızı, yankesicisi, silâh kaçakçısı, devrimcisi. eylemcisi ile. durmadan eksılıp çoğalan bu zindanı bir cennete çevırdl, o hıç Dir zaman boyun eğmeyen tuturau, aydın, llenci bir Türklye doğrultusundaki sarsümaz lnancı, iyimserlıfi, tükenmea ıyimserliği ile. Bir buçuk ay aonra. bodrumdan üst kata blrlikte gönderildık. Ylne yataklanmız yanyanaydı. Dört aya yakm tutuklugumuzda, bütün öbür genç arkadaşiar araamda en çok ona yakın buldum kendimi. Her ne kadar baa konularda ayn ayn düşuncelerimiî vardıysa da. ilkede, anayolda birleşiyorduk. Karşıüklı saygıyla başlayan, sıcak bir sevgiyle perçinlenen bir dostluk kurulmuştu aramızda. Harun, bir genç arkada?, yoldaş olmakla kalmıyor, koğuşça girisilen bir ikl açlık gTevinde, arkadaşlarla yapılan tartışmalarda, zindancılarla olan ilişkllerimızde, ölçülü tutumu, mantıklı davranışı, ödün Termez devrimcillğl İle hocalık ediyordu bana, ustelik. Üç dört aylık dostluktan sonra anladım kl, bana o içten saygısı, o tatlı sasıyle tHocam» diyen Harun'du, Harun'un kendisdydl benim hocam, bana dlrenç veren, yılgı«ızlık açıhyan, öndancılar karçasında boyun egmemeyl ögreten. Bir köy çocuğuytJu Harun. Istanbul slveslnin lnc* kianna meydan okuyan kalın kianyla, en lnce ögreO tartışmalannda, düıeltrnediğl, düzelt meye Bnem vermedıği k'6y şive=)nln onu^ıvle ayakia durnıasını biiıraı Bır zalım nastalıga tutulmuştu Harun. Sağ kolunun dırseğınde. fmdık büyüklüğunde oır kanser uru, gece gündüz, sabatı akşam. sinsı sancılarla tedirgin etmekteydi onu. Bir kaç Kez amelıyat olmuştu yurt içinde sonra da Londrada. Her altı ayda bır, kotıtrol edümp^ı eerekıyordu. Elınde. Lor.dra hastanelenmn çarsaf aibi raporlan vardı. DıleKCP üstüne dilekçevle basvur du Sıkıyönetim Komuranlısına. eareme bakın diye. Aldırış etmediler Bır sefennde, çağırdılar hastaneye. SaŞlam raporuyle gerisin een gönderdüer onu. o devnmc. onurumuzu kırmak ıçın. hırsızlar, yankesıcıler. kaçakçılarla doldurdukla rı bodramda Bır v:ğif msandı Harun Yüksün müyordu bu alçakça tutumlardan. Kanserse Kanser. ne olacak yani, deyıp unutuveriyordu ounca zahmtigı, aeımasızligı Okumaya, dil öğrenmeye bakıvordu. dırseğındeki uru unutarak. Üzülüvor, kahroluyordum. Avutuyordu beni, gerçekten insanüstü bir mertlik, bir stoacılıkla: «Üzlilme be hoca. riıyordu. Ben düşünmem. üzmem kendimi ha öldüm ha ölecegim diye. Yasadıgım sürece brnı ilgilendıren tek şey. yapabileceğimi yapmaktır.» Gazetemizde daha önce yayınlanan | Harun KaradenizMn 1 Olaylı Yıllar ve Gençlık Ç1KT1 . [ | | MAY YAYINLARI I TUrlü yolsuzluklann, sömüriüerin batağında çurpınıp duran egemen sınıflar, aradıklan şamar oğlanlannı, bu güzelim yurtsever insanlarda bulmuşlar. Harun ve yüzlerce Harurlar gözeltma almmışlar. Sonunu düşünmeden kafadan atma birtakım guçlar yüklemişler bu gençlere. Neymis Harun'un ve Harunlann bu hayal ttrtinü suçlanT TUrldye Komünıst Partisinl kurDevlet parasını, hayal Urünü birtakıra örgöt mörgüt hikâyeleri üzerine tomar tomar uydurma rapor düzenleyerek ceplerine lndinneyi meslek edinmiş küçücük, zavalUcılık kıroi hınnr, kimi zırzır insanlar, hınzır ve bir o kadar da nrzır kodamanlann ekrneğine yag sürerek, TUrkiye'nin ilerici insanlanna, akîa gelmedik işkenceler hazırlamışlar. Bu iskencenin kurbanlanndan olarak, Maltepe Askeri C<wvine gönderildiğim bir aksam karaniı^u.aa karşılastım Harun Karadenizle. Daha önce, onunla karşılaşmıs rruydım, an Dort hafta. dört gün önre. Londra'daki son ışın teda^smden, «artık yapacak bir şey vok, dört bın yanını kanser sarmış» bildırisıvle vur ^ıııınııııınıııınuıımMiıiHnmınınıııııııiHiınııııiMinımıınııımıınııııınnıııııııııııııııiMiııınnııııııııııfr da döndügü zaman, aynı şeyi söylemişti bana: «ömrümüzü çabuk eskittik hocam. Ne vapahm. Ama, hiç bir şeye aldırış etmiyorum. Bu kısa sure İçinde, devrim yonünde elimden geleni yapacaŞım.» Nitekım yaptı da. Cumhuriyet'te, Yenı Ortam'da çıkan yazılan tevpe sövlüyor. kendısı Kızımız AYŞE'nın doğumunda büyUk ihtimam ve Ügikadar üstün bir insan olan eşi Hülya onlan kâlerını esirgemeven ğıda geçıriyordu. Bu böyle sürüp gıtti, 15 ağustos 1975 sabahına kadar. Londra'da, dört haftalık bir ömrün var deJiNEKOLOG OPERATÖR mişlerdi ona. Biliyordu ömrünün sınınnı. Kahırlanmıyordu. Dört naftayı dört gün geçe göçtü DR. OKTAY CUMHUR AKKENT Harun dünyamızdan, ölü yüründe, dırenç dolu tatlı bir gülümsemeyle ile başanlı ameliyata katılan N'ARKOZİTOR DR. SABAHAT Dün (cumartesıı. bır ucu Kadıkoy Osmanağa ARABOGLD. DR. MAİR NAE. DR. MEDtHi. TARIM ve Camiinde, bir ucu Karacaahmet'te, bınlerce devbütün ATAMAN KLİNİGÎ personellne şükranlanmızı sunmcinin, elele, kolkola, zalimlere işkencecüere nanz. lânetler savura savum, oluşturduğu kortejle topArukat Esin SAKA. Avnkat Taner 8AKA rağa verdik, bu essi« yurt evlâdını, bu yılmaz savasçıyı. «Bir devrimci ölür ama. milyonlar var savaşacak» diye sesleri seslere kata kaU vardık mezara. Doğruydu. Bir devrimci daha ölmüştü. faşistlerin kurbam olarak. Ama, arkada milyonlarca devrimci vardı, Harun'lar vardı, Türk halkının, ezilmiş balkının yüzünü güldürmeye andıçen. Harun bir devrim gülüydtl. Solmustu. «Ve denm ki, bir gülün tersine açınmasıdır solmas» diyor. E. Cansever. Harun'un solması, tersine bir açınmaydı, nice Harunlann, kahraman Harunlann «çınmasını Tarih • Anı • Gezi • Olay dizisinin muştulayan. Doîum ve Teşekkür ÇAGDA5 YAYINLARI ikinci kitabını sunar AP'den Yana Bir MHP'li.. OKTAY AKBAL Evet Hayır Yüksek Öğretimde Kapasite Sorunu Y üksek öğretim problemini inceleme ve çozme yootenuoin yeterlı nimn^igırı1. konunun yurt çapında bır sorun nit«liginâ* ele ahnmnjiıgını, yüdan yılm geçıcl, igreü yuzeysel, sıyasal amaçU ünellerle oyalanıldiğını. sayı aormuuun buyumesi yanında, ondan da önemlısi Universite organizmasında yas lanmanın, ışlevsel (fonksıyonel> bozukluklarm bır yana iultiıgıni üzüntü le görmekteyız. Universite kapı&ından ged. oevrilen yuzbinlerce yetenekiı genç heder edılmekte, memleketma olan inancını ve gUvencıni yitırmektedlr. Bu günku yapısı İle lise, teknlk ve mealekl okullann verdigl içerık ve yetenek, mesleki bır baa integrasyonuna genellikle ancak yüksek ögretıra olusumu İle ulaşabilmekte oldugun» göre, yuisetc oğretlm fırsata verümemis orta öğretimden meztın yUzbinlerce gençten kuskusuz beklenilen yarar saglanamıyacaktır. Yüksek öğretim sorunu her yü bu aylarda gençlerin ve aılelerin yaşadıgı korkulu bir duştür. KUçük sorunlarda boğulan Millî Eğitim ve Yüksek ögretim yetkilileri Hükümet adamları meseleyi dokuzon ay kamuoyuna unutturmayı başarıriar ve her öğretım devresi sonunda eli dıplomah yüzbin dolayında genç, kimsesiz, rehbersiz, işsiz sokağa bırakılır. Biz Universite sorununa kapasite açısındazı ypk^^ı^rift bulunacağız. Kapasitenın belirlenmesınde matematik veya Düimsel bir yontem beoımsenmedıgi, yapısal, niıy^ü piâolaın& ftnaiîg ve bulgulann mevcut olmadığı, her yü Devlet Planlama Teşkilâtuun, üniversiteler arası kuruluş ve Milli Eğitim Bakanlıgının ayn ayn kapasite taya çıkan acı bir gerçektir. Devlet Plânlarna Teskılâü (DPT) kendisine verilen bilgiler çerçevesınde dar ilıüyatlı kalıplar içinde düşunmekte, unıversıte eski düzenini korumak kaygısı ile hareket etmekte, Millî Egıtim Bakanlıgı ıse politıka ve çıkar hesabı yapmaktadır. Güvenılir, DPT ve Devlet Istaustik EnstitüsU (DtE) kaynaklarından yararlanarakf yüksek ögretimin bugünkü yurt gereksinmelerıne göre, var olan olanaklarla sayısal yönden çözmenın mumkün ve gerekii olduğunu kanıtlamaya ç3İısacağız. Üçuncü Beş Yıllılt Plan teknik tarun ve saguk bran&lannaa joiksek oğreUm kayıtlaruu yılda ortalama °o 11 artısla; 197374te 14.222, 197475'te 16.520, 197576'da 18.470, 197677'de 20.575, 197778'de 22.660 olarak saplamış, öbür sosyal ve külturel alanlarla 197576 ders yüında yak laşık 40.000 ögrencının yüksek ogretim olanaklarınddn yararlanmasını öngörnıüştur. (Siı. 771Tablo 597). Milli plânların, hedefleri, kalkıruna için bazı geüsiTüslık duzeyi göstergelerıne gore saptadığını düsünnıek doğru olmakla beraber, yüksek ogıetün içııı belirlenen bu buyukiüklerin Turkiye'nin gereksınnaeierine göre çok yerde bır gelişmıslık saglayacak duzeyde olmadığını görüyoruz. örnegin, 1971 yıünda aekım basına 2300 kisl düşerken, tıp eczacılık, dişçılik konulannoa yüksek öğretime 5000 öğrencır.ın alınmasının öngörüldügü (Ûçüncü Beş Yıllık Pl. Sh. 771) 1977 yüında hekim arüi 19.000 olacak ve doktor başına 2400 nüfus ısabet edecektir. Oysa bu gösterge daha 1971 yılmda Fransa da 700, Batı Almanyada 500, Yunamstan'da 650 dir. 1973 yüında mühendısüfc hizmetleri aızında 600 insan gucü aç^ı varken, mühendislık dalında 13.500 öğrenci kaydının öngöruldüğU 1»77 yüında JOOO mil «Ben AP taraftan ve belli blr ölçüde MHP sempatizanıyım» diyor, Ankara'dan mektup yollayan H. Yılmaz. Ecevit komünist değilmiş, hatta sosyalist de değilmiş!... Ben de komünlst değılmışım!.. Ama komünistlere nasıl bir cesaretle kanat geriyormuşuz! Bunun sonu çok kötü olacakmış. Bakın ne diyor bu belli ölçüde MHP sempatizanı olan okurum: «Komünlstler Saym Ecevit" ve Bizın gibi düşünenlerden çok daiıa lyl teşkilâtlanmış durumda. Her zaman öyledırler zaten. Siz bu komünistlerin «hadi bakalım aslanlar, şimdl Ecevit'1 destekleyin, bakın o sıze özgürlük verecek» diye sırtlarının sıvazlanmasını masumane dmleyecekler mi sanıyorsunuz. Onlar bir süro sonra şu veya bu şekılde llcüdara gelse, sizin ve benzerIflrtntrin olsa olsa bır kaç aylık bir hayat hakia olabilir. Saym Ecevit'inkı daha da kısa clur. Peki neye güveniyorsunuaT Istediğiniz zaman komünlstlerl saf dısı bırakabileceginice mi? Olur mu böyle şey? Six şu anda büa inisyatU sahibi deyiidnig, dersem tnanın..» Hem AP taraftan, hem de belli bir ölçüde MHP aempatisını olmak!... Karşımızdaki kişinin MC'den yana birl oldugu •çık. Okumuş yazmış bir kışı. Üniversit« bitırdığinı, yabancı dil blldiğini, 32 yaşında olduğunu sdylüyor. Böyle blr yurttaşm dedıklerini dikkatle izlemekte yarar var. MC'den yana olan birtakım okumuş, yazmışlann duşUncelerini yansıtması bakımından .. Komunizm korkusu içinde titreşen insanlar vardır. Komünizmin ne olduğunu, ne olmadjğını da pek bilmezler ya!.. Birtakım bilgiler edınmışlerdir, klişeler, basmakalıp inanışlar... Komunizm bir ülkeye boyle gelir, gelince de şöyle yapar. Kasket öyküleri, fınna adam atma öykülerl hep bu dişlerl arasına kânlı bıçak sıkıştırmış komünist heyulasının görüntüleridir. Ankaralı H. Yılmaz, Ecevit'in, benim, bizım gibi Özgür düşünceye, açık tartışrnaya, lnsan haklanna, inananlann, kısacası bu yurdu, bu ulusu insan gibi yaşanacak, bir yer yapmak isteyenlerin, buna özlem duyanlarm komünistlere «hizmet» ettikleri inancında... Pekı ne yapalım Istiyor? Domirel'e, Peyzioğlu'na, Erbakan'a. Türkeş'e, kısacası MC politikasına, gericiliğe, devrim düşmanlığına, cağdışı egilimlera karsı çıkmamajruzı... Halka uyanmaya, bilinçlenmeye götürmememizi... Halk uyanırsa, doğru nedir eğri nedir bilirse komünlst olacak!.. O zaman bizler de hapı yutacağızl... Bizlerl ujrarmaya çalışıyor aklınca!... Neymiş benim işlediğim suç? Komünistliğl nasıl «himayeme» almışım? MCRT niye sosyalist partilere yer vermez diye yasmısım burada, ondan... «Gerçekten ben de TRT'yi kınıyorum. Sağcı, tutucu diye adlandırdığınız partüerin, basının, gruplann, liderciklerin ne kadar yetersiz, çağın gerisinda kalmıs olduklanna dsir sık sık ileri sürdüğünüz iddialara bazen ben da katıhyorum. Ben olsam sosyalist parti başkanlannın degil, yardımcılannm demeçlerine de geniş yer verirdim. Nasıl olsa CHP'nin ve Ecevit'in tutarsızlıklannı ve çelişkilerini sergilemekten kaçınmıyorlar. Hern de MC'nin kendisini bu işleri bilir sanan eskimişlerinden dana lyi yapıyorlar bunu» da diyor üstelik... Oyleyse, sosyalist partilerin sözcülerine radyo haberlerinde yer verilmelı, diye yazmama niye kızıyor, bunu niye «komünizme hizmet» sayıyorî Sağcı partilere, liderlere. onların yalan yanlış sözlerine ara sıra değindiğim, yerdiğim için beni angaje olmakla, çıkar ardında koşmakla suçlayacak, sonra kendisi «sosyalist partiler MC'den daha güzel eleşüri yapıyor» diyecek!«Okurunuza yön verin ama solculuğunuzun komünizme kadar gitmediğini ihsas edın hıç olmazsa. Sık sık övdüğünüz Avrupa demokrasilerinde, demokratik solculann komünistlerle böylesine içli dışlı oldugu görülmemiştir» diyor bir başka yerde de... Önce kimdir bu «komünist» dediği? Türkiye'da bir Komünist Partisi olmadığı için gerçek anlamıyle «komünist» de yoktur. Komünist partisi üyelerine bu ad verilebilir ancak. Geri kalanlar ise olsa olsa sosyalizme sempati, yakınlık duyan birtakım kimselerdır. Hem koiay mıdır komünist olmak? Kendıne bu adı verenlen bır sorgutian ge^ırin komunizm diye bildikleri, inandıklan büsbütün baska şeylerdir. Batı ü'kelerinin en liberal düşuncelenni savunaniara «komünist» denir bizde. Işin garibı bu insanlar da kendılerinın komünist olduklanna manırlar! Yanı bır keşmekeş, bir karmakarışıklık, bir yoelasma, bır kavram başıbozukluğu... «Cumhuriyet» okuru bizim ne olduğumuzu ne olmadığımıa bilir. Elli yıldır bu gazete Atatürk ilkelenni savunur. Bu ilkeler çağdaş uygarlığa, toplumculuğa açıktır. Geıçek demokrasinin bir denge düzeni olduğunu söyler yazanz hep. Sağ olacaksa, sol da olacak. asın sağ \arsa asırı sol da olacak diye yazanz. Bir de tutmuş. «demokrasiye gerçekten ınansamz ne iyi olacak» diyor bay Yılmaz. Bu sözü kendinize yöneltin, kendiniz gibi olanlara, AP taraftan. MHP serr.patizanı kişılere .. Sosyal demokrasiye, demokratik sola. ılımlı devrimciliğe karşı çıkan gericıler, saScı'.ar, bağnazlardır bir ülkeyi aşın uçlara iten, iç kavgalara surükleyen.. EĞÎTÎM DÜZENİ, DEVRİM NiTEIiĞiNDE BİR YEN1DEN DOĞUŞA MUHTAÇTIR. ÎLK, ORTA, YÜKSEK ÖĞRETİM AYRI AYRI DEÖİL, BİR ARADA BİR ULUSAL BiRLEŞiM OLARAK ELE ALINMALI. TEK BİR YASA KONUSU OLMALIDIR. Sadi BAYDAR TEK TEKNÎK MÜŞAVÖlt hendls açıgj olacaktır. (Üçünctt Bes Yühk Pl. Sh. 706) öte yandan mesleld ve teknik is gücünün faal nüfusa oranı Belçika'da ',t 9, Kanada'da "• 10, Fransa'da / • 10, Yugoslavya'da »• 15, Yu» / nanistan'da '/» 5 iken, Türkiyede •o3'dür. Bu bügilerden pUnlamada yüksek öjrretim hedeflerinin 510 yülık zaman düimlorinde, TUrkiye'nin kalkınma dınamizınl yurt gereksinmeleri ve uluslararası karşılastırma bırimlen atfl smdan optimum düzeyın aitında kaldığı anlasümaktadır. uygulayıcılarla beraber İS bln dolaymda öğretim görevüsinin bulunduğu anlasümaktadır. (Rh: 36). 100125 bine çıkanlabilir Türkiya Universite ve yüKsek okullannda ögretim üyesi basına düsen öğrenci sayısı büyük farklar göstermektedir. Bu sayı Istanbul Universitesinde 17, Istan bul Boğaziçi Teknik Uciversitele rinde 10, Ortadoğu Teknik Universitesinde 9, Ankara Ünlversıtesinde 9, Atatürk Universitesinde 6 Hacettepe Oniversitesiııde 5 iken yüksek okıülarda 25'tir. Bu bügiler gosteriyor kl, Türkiye eğitim düzeninin ve nufus karakterinin, ekonomik ve sos yal dinamizminin gereği voğun okuma istemi ve olanaklannın sı nırlı olması, tutumlu kullarulma sı kosullannda, öğreüm elemanı başına düsen 14 ögrencinin orta lama 25'e, yanl yüksek öğretiın kapasitesinin (%80 artısla) 300 bi ne çıkanlması, baska deyiml1975 76'da en az 100 bin, en faz la 125 bin ilk kayıt kapasitesinin yaratüman olagandır ve sorunlu dur. Yüksek ögretimin kapasite artısına olanak sağlayan sahip ol duğu niceliklerine bazı organık operasyonlar eşlik ettiği durumda kapasiteyi daha genisletmek ve zorlamalan haflfletmek müm kündür. örneğin: Çağın bilimsel ve tek nOİOjİk p daki infonnasyon deviniminde, öğretim metod ve araçlannın ge lişmisliğinde, yüksek ögretimin bütün branslannı veya mesleklerini 4 ya da 5 yıl ile sınırlandırmanm ne derece geçerll oldugu tarüşılabilir bir aşamaya gelmi; tir. Bir ekonomist, bir matema tikçı, bir Jeolog, bir mühendis ya da bir edebiyatcı veya bir coğ rafyacının eşit dört yü sürede forme edümesinı kuşkulu bulmaktayız. Dün de 4 yüda forme edüen bir mühendis günde 56 saat öğretim yaparken bir coğıaf ya veya biyoloji etüdü 4 yüa da*ı tılan müfredat için günde 3 saat ders yapmakta idi. İstekler, bütün olanakların çok tutnmlu kul lanılmasmı zorlamaktadır. Bü^ün branşlann kendilen için en ge rekli y&rarlı olan içenkte (mufıe datta) günde 56 saat ders yap malan sağlanmalıdır. Bir meslekte praasyen, uzman, doktor ve bilim doktoru gibi muhtelif yetki ve istihdam düzey leri saptanarak bunlara göre yük sek öğretimdeki etüdün tçenği genişliği, derinliği ve süreleri belirlenmek sureöyle çeşitli diploma ünvan ve seviyeleri tanunlanabılir. Bu şekilde, değü değişik mes leklerde, aynı meslekt« dahi ögrencinin eşit tahsil sürelennde yüksek öğretim görmelerine perek kalmayarak zaman ve imkân israfı azaltılmış olur. Yüfcsek öğretimde çoğunluk branşlan pratisyen ve uzmanlık düzeyiade 23 yüda tamamlamanın mümKün olduğuna inanmaktayız. Böyıece YeterU değil Üçüncü Beş YılUk Plân dönemi içinde orta öğretim ciculiaşma oranının (ortaöğretim öğrenci sa yısı/ortaöğretim çağındaki oüfus) ortalama '/• 12, dordüncü beş yıllık plân dönemı lçinoe '/% 15 ve 199596'da V» 45 (Uçiincü Beş YUlık Pl. Sh. 758) olacagı bır oğretim yapısı ve nüfus kusullann da, yüksek öğretimde okulUsnıa oranının ÜçuncU Beş Yülık Plân dönemi içinde V» 7 dolayında kül ması, tniiii eğitim sıstemimizin ve planlama bakışınm ayrı öııenı li çelişkisidir. Yüksek ögretim okullaşma oranı, Batı Almanya' da U 10, Fransa'da % 13, Bulgaristan'da V» 20, Yunanistan'da U 9'dur. (Oçüncü Bos Yıllık Pl. Sh: 99). Türkiye'de yüksek öğretim pör müş olanların, çahsanlar içinde nisbeti •• 1,7 olup, bu gösterge / nin Avrupa ort&laması % 3,4 dür. Bu aritmetık veriler, yüksek öğretim ilk kayıt kap'isitelerinin bugünkünün en az iki katına çı karümasınm yurt gereksinmeleri ne ters düşmeyeceği, bu günkü eğitim düzeni ile nüfus yapısının yüksek ögretımı gıttikçe büyüyen sayısal bir oaskı faktcrü altında tutmaya devam edeceğini göstermektedir. Kapasite sorununun başta bır yanı: Mevcut yüksek öğretım kuruluşlannın sahip oldugu ol&itük ve koşuüann lrdelenmesidir. 19661966 yüında yü&sek &ğretım kuruluşiannda lbO bın olan öğrenci sayısı yüda ortalama % 10 bir artışla 197273 yılında 170.00Ü'e ve 6.200 olan ögretim eiemam sayısı 12.000'e uıafııııştır. (DIE 1973 İstarisük Yıllıgı Sh: 130133) Öğretim elemanı buşına Türkıye'de 14, dğrenoı duşerken bu rakam geiişmis UİKelerde bile Kanada'da 18, Norveç' te 17, Almanya'da 12, Italya'da 14, Yunanistan'da ise 32'dır. (Üçüncü Beş YıUık PL Sh: 7041 1968 Pransız Üniversıtesi ıeform çalışmalannı izleyen Doç. Dr. Sn. Mukbü Ozyörük'ün 1169' da yaymlanmıs «1968 Pransız Universite Retormu» adlı uıceie mesinde örneğin Paris Hukuk Fa kültesinin 196970 ders yüıcda ','» 60 bır kapasite arîışı ile n<evcudunun lS.OOO'den 30.0000'e çıkarü aığı ve sadece â O dolayuıda O 1130 Prof., Doç., 300 asistan.) öğretim üyesı bulıındugu (Sh: 42) kaydedilmekte, yüksek ögretünde 1969'da öğrenci saytsmm yaklaşık 700.000 oldugu ve cısardan temln edilecak öfrretıcl ve fonlaştınlmıs ve hıalandırümı» olacaktır. Teknik alanda pratisyen ve uı man seviyestnde lise üzerine 12 (en çok 3) yü, meslek egıtimlerl nin yükünün bir kısmını milli eğitim veya yüksek öğretim dışında büyük iktisadî kamu Hı ruluşlanna aktarmakta teknoloJik yararlar olduğunu öne süre ceğiz. Bugün Demirçelik, Makuıs Kimya, Maden Tetkik Arama. Sümerbank. TUrkiye Hektrik Ku rumu, Türkiye KömÜr tsletmele ^xU Aaot Sanayl, Petkün glbt kuruluslarda dağınık duzende olsa teknik eleman gereksüıroeleri İçin eğitim merkezlerl taaliyet göstermekte bazı basanlar da aağlamaktadır. O halde Devletin büyük iktisadî ve endüstrl yel kuruluşlannda, MiUl Eğitim Bakanlıgı ve Yüksek Öğretim yet kiUlerinin yardımı ve denetimi ile. diploma denkliği akmş, ünvan, yetki ve istihdam alanlan belirlenmiş yüksek teknisyenlik okuUan kurulabilir. Küçümsenemiyecek teknik yüksek cğretim kapasitesi yaratüması ya nmda, yüksek öğretimle en'lüstri arasmda ilişkiler başlatılnıış ve bunlann maddi olanaklan'îdan yararlanılmıs olacaktır. En düstriden yalıtılmıs bir görünü>n veren yüksek ögretimin tefcnik alanda yetiştirdiği elemanlarmın giderek güçsüz olduğuna daır sıa lanmalann arttığı düşünülürse, bu görüşün yarar sağlayacafhnı umut edebüiriz. YUksek öğretimde, ekonomik ve endüstriyel ortamda bügi ve tecrübesi denenmis özel veya fca mu kesiml otoritelerine geçicı, izinli veya kısml öğTetim görev leri verildigi takdirde, öğretira eiemam sıtantısı da büyük ölçüde hafifleyebilir. 27 May ı^'ın Romanı Yazan: Müşerref Hekimoğlu 1S. VıM4nütn4nd« 27 M*yw M rfurumrfaf N.l»r g«tlrdl. n» <*4nu»uml»r« v^nött ıKHltleitar »im<() rmnO». h««gl «iıgtda' 1S yıldıf tunıç gel*n et«ylw. ortadt» tıyboten. lOinip gıden ootıtılueılari V*. 27 «4* Fiyati: 20 Tl • £.. , ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cağaloğlu Halkevi Sok. no: 3941 Istanbul F iSTANBUL P.T.T. BÖLGE BASMÜDÜRLÜCÜNDEN : Tesisatçı Alınacaktır Açılacak sınavda muatfak olduklan takdirde önce tesisatçı yardımcısı kadrolanna atanmak ve bllStıare kursa tabl tutularak teknik servlslerde de yeUstınldlkten sonra asgari 6 ay namzetlik süresl içersinde göstereceklerl ba$anya göre asaleUnin tasdikinden sonra böleemizde bo$ tesisatçı kadrolanna tayin edilmek üzere 2.9.1975 Sah günü saat 14.30'da IsUnbul PTT Bölge Pflsmüdürlügü Slrked* deki Kantin salonunda yapılacak sınavla askerHğini vapmış, 3ü yaşını geçmemls ortaokul ve muadlli okul mezunu erkek eleman alınacaktır Bu sınava katılmak isteyenlerin diploma, nüfus cüzdanı. askerlik vesıkası asb veya ömeklerl, 2 adet fotograt ve dılekçelerl en eeç 1.9.1975 günü mesal bittmlne kadar sınavm yapılacağı verde bulundurmalan duyuruluı. <Pasın: 21407) 6532 Mevlit tranlı arkadasımız, Istanbul Tıp Faküite si öğrencisi Erbaa Belediye Başkanlığından 1 Beıediyemizce Dazı caddelertmlze 3850 M2.11k ftdl parke dösemes vaDtınlacak ve 50,000 adet parkr tası satuj altnacaktır a Isln muhammerı bedeli 567.763,50 llradır. Geçid temln«ts 36461, Uradır 3 tbale 34*.' sayıt Kanunun 31. nd maddesl gerefinc» «»Dalı zan usulü ile ve eksiltme suretiyle yapılacaktır. « thale » Eylül 1975 Çarsamba günu saat 15.00 de Beiedtv« Encümen Buzurunda yapılacaktır. 4 îhaıeye gireceklertn 1976 vıiı vizeslnl havt Tlcaret Odası ves?kasınj teminat makbuz veya meKtubunu Belediv» ffîn Uaıresmden alacaklan işöratt belgeıerlnı ve tcanunt ikâmetgâhını gösterir tkametgâh ilmühabertnl teklil meKtupidima eklemelen sarttır. « tsnrafc belgesı almak İçin fC) grubundan müteahtütlık sarnesınl oır dilekçeye eklenerek en geç 1 Eylül 1975 srümı saat 17 00'e kadar Beledive Fen tşlenne müracaat ederek aımalan sarttır. / Bu işe aıt şartname VP keşü evraö Pen tşlerinde görüiebilıı ve ısteyene gönderillr. 8 Ieıgrafla yapılan müracaatlar v Dost«dairi vaW aecikmeleı nazara alınmaz. (Basın: 21205) 6531) Azk Cavid Enbardar bir kaza sonucu vefat etmiştir. Muhterem Arkadasımızın aziz ruhu için 21 ağustos 1975 persembe günü saat 17J0'da Fatih, Balipasa Caddesi, Ho caefendi Sokak, Balioasa Camisinde mevlid okunacaktır. İranlı öğrencilerin ve arkadaşlanmızm buyurrnalarını rica ederiz. tRANLI ÖĞRENCÎLER Cumhuriyet 6546 tLÂN tstanbul 2'nci tcra Memurluğundan (974/13385) Mahçıız olup satılmasına karar verilen 60.030 lira değerinde 10 tcn yuvarlak muh teliı demirlerin açık artarması 21.8.1975 perşembe günü saat 12.45 13.00 arası Şişli Çağîayan Kanarya Sofcak No. 15'de yapılacaktır. O gün verilecek bedel muhammen kıvmetınin yüzde 75'nl bulmadığı takdirde 22 8.1975 cuma günü aynı maha) ve saatte ikincı satışı /anılarak en çok pey sürene ihale edileceğl, ihale karar pulu ve dellaliyenin alıcıya aıt bulun duğu ilân olunur. CBasın: 6242/6541) FRANSIZCA Kadıköy vakasmda oturan öğrencılere Strasbourg Ünıversitesı mezunu bayan ö§retmen tarafından Fransızca ders verüir. Tel : 58 6» 96 VEFATLAR İÇİN ue r.;rıtm tkıbl£a;et* ılJı., n i'n«n m«!:.flil İCıi <yı lıır s c e ' i'ıvz:, cn:ze ıslennı ijle'mejr ı ttnl'ı e««r. ERTELEME TÜRKÎYE SAKATLAR DERNEĞÎ ISTANBUL ŞUBESt olarak, 15 Agustos 1975 Cuma günü Açık Hava Tiyatrosur.da yapmamız gereken Müzik Şölenimiz bozuk hava nedenıylp ertelenmiştır. Ertelenen lluzık Şoler.ımız San'atçılarm İzmir Fuanna gitmelerı sonucu, ıleri bır tarıhte kapalı salonda yapılacaktır. İnsan yaratımında olnıayan neden sonucu hoş görünüze sığınır, bılgilerinizı rica ederiz. Sıygılarımızla. Tönetim Kurulu DOKTOR TARIK Z. KIRBAKAN Dert Sac ve Zührevt Hastalıklar Mötetıassısı lsüklâl No: 88 Cad. Parmaıckapı Tel: 44 10 73 M : 4720 06 İSLÂM CENAZE İSLERl KO Sı'lıir. ı r u j u d f K r a t a l r ; k iîîîfe >url ıtı, yirî t v ,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear