23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÎKÎ CUMHITRÎYET 10 Ağustos 1975 üzel vatanımızın üç yam dentele çarrfli. Hem nasıl bir deniz? Ağaçla suyun, yeşille mavinln birbiri içinde yansıyıp seviştiği; kimi yerde oyuk oyuk koca taşların üzerine eğildiği; ktml yerde başını göğe kaldırmış yalçın kayalann nöbet beklediğt; kimi yerde gb'zleri ve vücudu okşayan lnce, ılık kumsallarm tembel tembel ve alabildiğince pml pınl uzandığı ve sonra yer yer yolunu kesen küçük koylarda kıvrım kıvnm saklandığ\ birl birlnden çekici olağanüstü doğa güzellikleriyle sarmaş dolaş biitünleşmiş bir deniz. Vatan doğasmın kafalanrnızdaki uyumsuzluklarla ters düşen ve hiç bir zaman doyulmayan eşsiz bir uyumu saklı bu kıyılarda. Bu güzellikleri derinlemesine ve duya duya görebilmek için vatan toprağını, hiç degilse kendi bahçesi kadar benimsemek, bu toprakta yasayan Türk lnsannu kench yakmlan kadar sevebilmek gerek. G OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ÖZELDİR, GİRİLEMEZ Hıfzı Veldet VELiDEDEOĞLU saatlik yoldan geliyor ve yeşil uzaklaşıyor kentten, yeşil kaçıyor vatandan. Mavi de ölüyor gitgide. Güzel tzmit körfezı daha şimdiden öldü. Gemlik körfezi can çekişiyor. Yeşilin katili balta, kara keçi ve ateş. Mavinin katili zehırll ve pis fabrika artıklan ve hastahk saçan lâğım akıntıları. Marmara Ereğlisi eski bucak müdürü ve belediye başkanı Süleyman Aktuyun adında bir vatandaş geçenlerde Milliyet gazetesinde acı acı yakınıyordu: «... tstanbul'un bir banliyösü olan sahillerde bir gübre fabrikasının yapılmasına bitmcm ilgiiiler ne diyecektir? Tekirdağ sahilinde de çfibre fabrikası için teşebbfise geçilmiştir. Böylece bu sahil de gözden çıkarılımş olraaktadır. Istanbul'da oturanlar artık tstanbul'da denize çirecek bir rahat yer butamıyorlar. tstanbnl'a yakm olan Küçükçekmece'den Tekirdaf sahülerine kadar uzanıyorlar. Bu sahiller de elden gidene halk ne yapacağını şaşıracaktır. Gübre sanayiinin sahilde olınası için bir mecburiyet yokturj» la gidilemez; çünkü iki yandald «lebl derya» yanı tam kıyı köşklerinın bahçeleri denize kadar yüksek duvarlar veya tel örgülerle çevrılmiştır. Kirru zaman böyle denize dikey yolların bir yerine kadar geidiginizde, karşınıza demir parmakhkiı bir bahçe kapısı çıkar; üzerinde «Özeldir, girüemez» yazısı bulunan bir levha çakılıdır bu kapıya. Çok yülar önce yine bu sütunlarda anlatmışnm: Isviçre'nin Neuchâtel kenti üniversitesinde öğrenci bulunduğum sırada, aynı adı taşıyan gölün kıyısı boyunca uzanan ve araçlann geçmesine izin verilmeyen sık agaçlıklı yolda İsviçreli bir sınıf arkadaşımla birlikte gezinti yapar ve yorulduğumuz zaman ağaç diplerine verleştirilmiş tahta banklardan birine oturup dinlenirdik. Bir gün ona, niçın gölün kenarcna yalılar ve yalı gazinolan yapılmadığım soracak oldum. Sanki kendisine hakaret etmişim gibi, yüz çizgileri bozulanüc bana baktı ve: «Bütün îsviçre göllerinin kıyüannda her vatandaşm hakkı oldugu gibl, bu gölün kıyısında da Neuchâtel kenti halkmm her ferdinin hakkı vardır. Kıyılar yalnız parası olanlara özgülenemez; buralardan zengin, fakir herkes yararlamr» yanıtmı verdi. Bu genç, bir kornünist, hatta sosyalist değil, Courvoisier adü tesislertn sahibi, kapitalist bir ailenin çocugu idi. KapitalistU ama, onun kafasmda «vatan, millet, halk yaran» kavramlan biMnçli olarak yerleşmiş bulunuyordu. Yüksek öğrenim gormüş, ya da görmemiş bütün Isviçrelilerde olduğu gibi. Eger orada göle süprüntü dökmeğe, ya da ormanda tahribat yapmağa girişen olursa, yetkili resml katlardan önce, halk müdahale eder o kişiye. Çünkü Isviçr* halkı «vatandaş* olmanın bilinci, gururu ve sorumlulugu içindedir. Yüzyıllardan beri bu bilinçle yetişmiş ve öyle yetiştirüegelmiştir. Biz ise doga düfmanlığı göreneği içinde yetişegelmisia. üluslararası «Ümmetçilik» nhniyetiyle yetiştirildigimizden, Arap çöllerini vatan bell« mlşte ve kendl vaUnımuda sanki iğreti oturmusuz. Vatanumzm güzel doğasından gönlümüzce yararlanmayı bilmemışiz, düşünmemişiz. Doğadan yararlanmak ısteyenler şimdi şimdi görülmeye başladı. Bunlar da «Şu parça jralnız benim. valnız bana özgü olsun» zihniyetini taşıyor. «özeldır, gırilemez» levhalanna yalnız Istanbul'da değil, Anadolu ve Rumeli'deki güzel kıyılanmızın bir çok vertnde sık sık raslanmaktadır. Çünkü halk kendi vatamna sahip çıkma bilincine ulaşmadıgı için. yerli ve yabancı açıkgözler kapiîmıstır, başta bir kaç saürla betimlemeğe calıştıgım eşsiz doğa parçalannı. Kimisi fabrika, kimısi dinlenme sitesi, kimisi otel ve motel isletmesi. kimisi de özel villa kurar oralarda. Türlü bürokrasi dallannm kurduğu kamplar da ayrı bir Borun. latile Giderken... iz bu satırları okurken. ben vılhk tatilimi geçirmek amaciyle gnney yotlannda olacağım. Gazetemiz ile Sendika arasmda yapılan toplu sösleşmenin sonucu ve çağdaş iş havatının koşullanndan biridir yıllık tatil; senelerin tesbihinde her bir taneyi çekerken alınan nefes gibidir. Bu soluğu alrnadan önce bir dakika arkama dönüp geçmişe baktım. Cumhuriyet'e 1962 rılının eüzel bir Mayıs günü, Başyazar Nadir Nadi'nin çağnsıyta eirmiştim. O çünlerde yanislerl müdfirü Cevat Fchmivdi; oda arkadaşım Hamdi Varoğlu... Bu iki fcıdemli, ikinci savfanın köşelerlni paylaşıyorlardı. tçüncii sayfada en sağda, tek sütun uzerine Bnrhan Felek yaziyordu. Zumnn çabuk feçivor. O günden bugüne yaşananlar. Cumhuriyet'l daha gençleştirdi, çürbüzleşUrdL Bugün Cumhuriyet'de yepyenl bir kadro oluştu: Ve tarihine yakışır yolunda bir atılırn yaph gazetemiz™ Çünkü sıradan bir basın organj değildi; Ulusal Kurtulnş Savaşının poUsında olusmuş, Atatürk devrimleri sürecinde kişiliğini geliştirmiş, demokrasi uğraşında ilerici güçlerin sözcüliiğunü ödünsfiz yürutmnstü. Ulusal bağımsızhğuı ve kişisel özçürlüeün harmanında doğan ve büyüyen bir kurumdu Cumhurlyet., Nadir Nadi. Ulusal Kurtuluş Savaşında yakılan ateşi gözleriyle Rörmüş, yüreğiyle yaşamıştı çocukİBfunda~ Geçmişten gelip gelecejji aydınlatan bu ateşln ışığında yolunu saptamaktan bir çün vazçecmpdi Câraşının 19S01anndan sonrasını yalnndan izlemekle mııtlnvum. 12 Mart fasizminin baskılanna karşı başını nasıl dik tuttıığtmu gSrdüm. Tek dayanaği sağiam onuruvdu. Ama 12 Mart faslzml Cumhnriyet'e bir zor sına\T şerefle a.şmak fırsatını da verdi. Hayat sınavlarla dolu bir engelli koşııdur. Kurumlann kimliçi ve insanlann kişiliği de bu sınavlarda belirlenir; ya alçalır, ya yücelir. Cumbnriyet'in tohumu, Ulusal Kurtulnş Savaşında atıldı. Atatürk devrimleri Yunus Nadi ile yaşandı. 1950, 1*60, 1971 smavlarında, çok partili re.flm, 27 Mayıs ve 12 Mart tarihlerinin zor aşamalannda Nadir Nadi vardı gazetenin başında .. Hele 12 Mart'ta Nadir Nadi çazetenin başında yokken varoldu. Çünkü cıkar çevreleriyle 12 Mart Sıkıyönetiminde birlesen çüçler, gazetenin içinden işbirlikçilerle ortaklasm bir eylemde Cumhuriyrt'i tarihsH yörünsesinden saptırmak istemişlerdi. Bir süre için bu istemlerinl gerçekleştirdiler de. Nadir Nadi parete yönetiminden aynlmak zorunda kaldı: ve dünya basın tarihinde görülmemiş birşey oidu CnmhnriTet'in bilinçli okur yıjınları, gazeteyi boykot ettUer. Blrbirinden habersiz, birbirinden uzakta yüzblnierce avdın insan. Cumhuriyet'i bırakıverdiler. Bu okurlardan birisi, gazetenin işbirlikçi yöneticisine şunu yazıyordu: Sizi batıracağız! Hergün satış düşüyor, batak derinleşiyordu. Bunun üzerine gazete ortaklar kurulu Nadir Nadi'yi yine gazetenin başına (etirmek yolunu veğledi, Gazetenin içindeld işbirlikçilerle, dışında ki faşistlerin basta ve tehdltlerine ra|men bu yolda karar veren ortaklar, aynı zamanda Cumhuriyet'i kurtarmış ve okurlann iradesine saygı KÖstermiş oldular. 19T2 yazında Cumburiyet'in satışı otnt binlerde duramıyor, aşağı doğru kavıyordu.^ 1915 yazında gazetenin satışı 100 bini asmış, yukan dogru tırmannjaktadır. Işte böyle mutlu bir aşamada tatile çıkıyorura. îmi yaanda Erim Hükümeti için yazdığun «Tanıimat Kafası» başlıklı bir yazıdan ötürii tutnklu olarak tstanbnl 2 No.in Sıkıyönetlm Mahkemesinde yargılanıyordum. Avukatım tahliye ediknemi istemişti. Savcı bu isteme karşı koydu. Oava dosyasında bulunan bir kâfidı gerekçe gösterdi. FaUi Türün imıasını taşıyan bu kâffida çöre ben yurt dışına kaçacakmışım, bunun için tutuklu kalmam gerekirmiş Söz aldun: Ben yurdumun yazarıyım, yurt dışına kaçmam. Am» o asılsn kâğıdı dava dosyasma koyan ve koyduranlar, birgün gelecek bu yurttan kaçmak zorunda kalacaklardır. Istanbul 2 No.'lu Sıkıyönetim Mabkemesi beni 1^ yıl hapse mahkuns ettt. Çünkü Mahkeme kurulu tepeden gelme «mirte yarplama yapıyordu. Askrri Targıtay karan görev*iılilde bozdu. Dava, Istarba] l'incl Agırceza Mahkemeslne gönderildi. Aym yazıdan yargüandım, oybirllğiyle aklandım. Ben akUndun; Türün emeklendl. Ben köşemde yine yazıyorum; o bir şirketin yönetim kurulonda ve ticaret odalan çevresinde emekleylp dumyor. Hey jldi.» Nereden nereye? S Bize Gelince... Şimdüerde kıyHara yavaş yavaş sahip çıtanaya başlayan kimi köylü vatandaşlar ise oralardan yararlanmak degil, kıyılan tapuya bağlatıp yüksek fiyatla satarak kendilerine çıkar sağlamak çabasındadırlar. Tapusuz alıp satanlar ve sonra «bir kolaymı bulup!» bu durumu yasaya uyduranlar da eksik değil. Kısacası, vatan yağması sürüp gidiyor. Halkın öyılara sahip çıkmamasmm bir nedeni de, oralardan zevk ve sağlık için yararlanmayı bilmemesidir. Yalnız kadınlara değil, denize giren erkeklere de iyi sröale batalmaz Anadolu1nun bir çok yerinde. BUyük kentlerden kuzey veya günev kıvılanmıza gidip denize giren kadın, erkek Türk vatandaşlan üe yabancı ülkelerden geüp oralarda denize giren turistler arasmda bir ayınm yapmaz bu zihniyette olanlar. Her ikisini de kendisine aynı derecede uıak ve yabancı gSrür. Dinsel görenek ve gelenek işt« bu kertede etMllcUr. Durum böyle olunca. vatan ve ondan yararlanma düşüncesi çok gerl planda kalıyor. ülkeye turist gelmesinl istemeyenlerin sayısı az degil. GUya ahlâk bozuluyormuş. Ahlakın dış görünüşte değil insanın kendi Içtade. özünde bulundufunu bilmivorlar bunlar. Atalanmız namuslu bir kadının ruh saglamhgmı belirtmek için: «Kışlanın bir yanmdan bırak. öbür yanından tertemlz çıkam derlerdi. Ruhunun içinde namusltı olan kadın, yüz plajdan yine namuslu çıkar. Onlan gizlenmeye zorlamakla değil. açıkhk ve aydınlıkla ahlâklı olmak telkinleriyle sağlam bir kişilik sahibi olarak yertstirmeliyiz ki, rastlanan ahlâksız erkekler karşısında kendilerini korumayı basarabilsinler. Böyle olursa, kadınlı • erkekli bütün halkımız birbirine saygı duyar ve erkek veya disi gözüyle değil. «insan» gözüyle bakar. Uygarhk dediğimiz sey budur. Vatanına aahip «vatandaş» dediğimiz insan tipi de budur. «özeldir, girileme» levhalan o zaman kaybolacak kryılanmızdan. işte Bu Yok Işte ülkemizde eksik olan bu: Biz sevmiyonız bu vatanı. Biz sevmiyoruz kendi kendimizden ve kendl yakınlanmızdan gayrisini. Biz «evmiyoruz doğadakl yeşil ve maviyi. Başka uluslar çölde yeşıl yaratırken. yüzyıllardan beri yeşilin en gür kaynağım çöUeştirmek uğraşmdayız biz. «Elhak» başanlı da oluyoruz. Biz küçükken babam, kardeşimle beni Çomm'un dışında, Osmaneıfc yoluna doğru ytirüyüse çıkanrdı akşam serinliğinde. O tarihte kardeşim Fahri beş, ben lse on yaşlannda Idik. Fahri açık yol üzerinde hiç durmadan bir ileri bir geri koşup oynarken, babarn beni yanında yürütür, türlii konulardan söz açardı. Çoğunca yeni kaybettiğimiz annemden konuşurduk. Şimdi daha iyi anlıyorum: Eşinl yitirmiş insanm teset lisini aramak gereksinimi içindeydl rahmetli babam ve bu teselliyi kendl evladiyle konuşmakta bulmak istiyordu. Böyle gezinti günlerlnden birtnde, odun ytiklü ikl kağnıya raslamıştık akşamın sessizlifinde, Jnlemesl bütün ovayı kaplayan tekdüze tekeriek gıcırtılariyle kente dogru yol alıyorlardı. Odun yüklü eşekler de vardı. Onlann yanmda yürüyen köylülerle selâmlaşıp geçtikten sonra babam bana dönerek (30 yıl önce bu sütunlara aktardığım) şu sözleri söylemişti: «Oğlum, ben senin yaşında iken Çorum'a odun iki saatlik yoldan gelirdl. Şimdi bunun bjr kaç katı uzak mesafeden geliyor. Bakalım sen benim yaşım agelince kaç saatiik yoldan gelecek?» Özeldir... Mecburiyet yok olmasına yok ama, kıyılanmızın parsellendiginden de galiba Sayın Süleyman Aktuyunun haberi yok. Türk halkı yalnız Teklrda* kıyılannda degil, bütün kıyılarda şaşırıp kalmaktadır. Çünkü en güzel kıyı şeridinm büyük bir bölümü, kışiler, gruplar, büyük holdinglerin personeli tarafmdan kapatılmıştır. Kentlere gelince, örnegin Istanbul"un Anadolu yakasında Moda'dan Pendik'e, hatta Tuzla'ya dek uzanan kıyıda, bırakın halkın denize gireceği, bırkaç adım atıp serbestçe gezecegi alan bile yoktur. Bütün kıyı özel villalar ve üç beş özel kulüpçe kapatılnuştır. Dikey olarak kıyıya inen yollar denizde son bulmaktadır. Oradan sağa, so Maviye Gelince... Kağnı ile bir sssttc cr.cık ilu tmçuk, üç kilometre yol alındjğına göre. mesafeyi siz hesaplayınız. Sanınm şimdi Çorum'a odun 12, 14 HıroşımaNagazaki Alkan KIZILDELİ ğustos 1945'te Hlroşima ve Nagazaki'ye atom bombalannm atılmasından beri otu* yıl geçti. Ikinci Dünya Savaşmm sonu atom çağımn da başı olmuştur. Otuz yıldır bu müthis tahrip süahlarmın gblgesi ve tehdidi altında yaşamaktayız. 1945 ağustosunda, o günün koşullan içinde, bu silâhların Japonya'ya karşı kullanılmasma gerek olmadıgı da aşağıda görülecektir. Haziran 1945'te Japon deniz ve hava kuvvetleri hemen hemen tamamen imha edilmişti. Japon kara kuvvetlerinin büyuk kısmı ise ya Asya kıtasında ya da Batı Pasifik adalannda tecrit edilmislerdi. împarator ve bazı bakanlar, Ba«bakan Amiral Suzuki ve Dışisleri Bakaru Togo dahil^ 1944 sonbahanndan beri artık Japonya"nm durumunun ümitsiıliğine ve savaşa son verilmesi gerektiğine inanmaktaydılar. Başbakan Suzuki, 15 nisan 1945'te müttefilc devletlere barış çağnsında bulunmaya karar verir. Şimdiye kadar kendisini frenleyen husus Imparatorun statüsünün, müttefiklerin kayıtsızşartsız tesUm formülU karşısmda ne olacağıdır. Haziranda împarator, Prens Konoye'yi Ruslann arabuluculuğu için Moskova'ya gönderir. Aym «amanda Japonya'nm Moskova Elçisi Sato, Sovyet liderlerir» banş görüşmelerine hazır olduklannı; ancak kayıtsızşartsız teslimin sözkonusu olmadığım bildirir. Esasen Amerüan askeri istihbarat teşkilâtı, Japonya'mn durumunu büttin aynntılan üe bilmektedir: Japon kuvvetlerinin ve Dışişleri Bakanlığının tüm şifreleri savaşın başında Amerikan uzmanlan tarafmdan çözülmüştür. Amerikalılann esir aldığı yüksek rütbeli subaylar, sorguya çekildiklerinde aynı şeyleri doğrularlar: Japonya teslim olmaya hazırdır; lâkin Imparatorun bir savaş suçlusu gibi yargılanmasmdan korkmaktadır. Bu konuda Japonlara en küçük bir güvence verilmemiştir. Stalin, 28 temmuz güml Postdam'da Japonlann barış girlşimleri hakkuıda Truman'a bilgi verir. Stalin, Japon teklitlerini müphem olduklan gerekçesi ile redaetmiştir. Bîrkaç gün sonra Hiroşima ve Nagazaki yerle bir olacaktır. Bu felâketli sonucun en önemli nedeni kayıtsızşartsız teslim formülüdür. Geçmişte savaş, düşman hükümetini değiştirmek için degil, düşmanın politikasmı değiştirmek için yapıhrdı. Hasım hükümetin yokolması, kendisiyle banş antlaşmasmm yapılabileceği bir otoritenin kalmayacaği anlamına geldigi için arzu edilmeyen bir durumdu. 1945'in müttefik liderleri maalesef bu görüşlerden uzaktılar. Savaşı, politikanm bir devamı olarak değil de bir öldürme yanşı şeklinde görmektedirler. Kendi propagandalanmn esiri olmuşlardır. Savaş yılları boyunca yürütülen yoğun propaganda kampanyası sonucu düşman, Batı Ulkeleri kamuoyu nazannda bir iblis, bir canavar kılığvna büründürübnüştür. Doğaldır ki, bu tür kişilerle müzakere masasma oturulamaz ve onlann yalnız kayıtsızşartsız tesUmleri sözkonusu olabüir... Batılı devlet adamlan kendi yarattıklan bu çıkmazdan kurtulamamışlardır. Atom bombalaruıın atılmasuıda bilim adamlarmm da önemli rolü olmuştur. Başkan Truman, atom silâhlannm kullanılması konusunda bilgi almak için bir komiteyi görevlendirdi. Komitenin Başkanı Harp Bakanı Stimson ve öbür üyeleri de atom bombalannın yapılmasında çalışmış dört bilgındir: Oppenheimer, Gompton, Lawrence ve Fermi. Stimson, başkanı olduğu komiteye bombalardan birinin Japonlann gözünü korkutmak için davetli gözlemciler nezaretinde ıssız bir adaya atılmasım teklif eder. Komite Stimson'un teklifini benimsemez. Komite üyeleri temmuz ortasında Alamagordo'da yapılan ilk atom infilakini izlemişler ve çöldeki bu dengeyi yeteri derecede dehşet verici bulmarmşlardır! Amerika"nın topu topu üç tane atom bombası yapabildiğini, bunlardan biri de Alamagordo deneyinde kullanıldığı için geriye kalan iki bombanın ıssız adalara atilıp ziyan edilmemesini salık vermişlerdir. Truman hatıratmda der ki; «Komitenin raporu bombalann imal edilır edilmez düşman üzerinde kullanılması yönünde idi. Bu sayede harbin çabucak biteceğini umuyorİardı. Komite, ayrıca bombalann ihbarsız ve insanlar üzerindeki etkileri en belirgin kılacak şekilde atılmalannı tavsıye etti.» Bu nedenle savaşm başından beri nispeten az tahrıp olmuş iki şehir bu korkunç deney için seçüir. Bombaların atılacağı saat sokaklann en kalabalık zamanıdır... Komitedeki bilım adamlan içinde özellikle Oppenheimer'in, bombalann atılmasındaki rolü çok tartışılmışUr. Komitenin kararına onayak olduğu sözgötürmez. Atom sılâhlan kullanılmazsa Japonya'nm teslim olmayacağım ileri sürmektedir. Burada Oppenheimer'in geçmışıne kısaca göz atmak yerinde olacak'ir. 1930'larm genç kuşak kuramsal fizikçilerinin en parlakianndan, vaat gösterenlerinden biriydi. Ancak giderek kenciısınden beklenenlen verememiş, önemli bir buluş yapamamıstır Savaş yıllan içinde bütün enerjısini atom bombası projesıne harcamış ve can'.a başla bu uğurda çalışması, acaba kend.nı kabul ettırmek içm midir? Sonradan pişmanlığmı süreklı olarak bildirmıs ve hatta bu konuda şiirler bile yazmıştır. Ne dereceye kadar samimi olduğunu kesürmek bizce mümV;ün değildir. Gonül isterdi ki hiç degüse bilim adamlan bu müthiş kararın almmasında bir denge unsuru olsalar ve çekimser GÜNÜN KİTAPLARI A v a k at Prof. Dr. ADİLtZVEREN • Üç kitaptan oluşan bir cilt içinde, bugünkü tş Hukukunun bütün sorunlan tüm mahkeme içtihatlariyle birlikte açıklanmaktadır. • Fiyatı dltU olarak 150 TL.'dır. Ve P.K. 31 Maltepe Ankara adresinden' ödemelı olarak gönderüir. A HUKUKU Martin EDEN Jack London'un romanı Orijinalinden çeriren: GÜLEN FINDIKLI ODA TAYINLARI • * 25. TLİ " SAVAŞ RO3ÎANLARŞ 3 3 SERÎSÎ P.K. 57 İSTANBUL UZXJN SÜBEDİR ARANAN KİTAP çncn. HOWARD F AS T Edebiyat çevremizia bekledıği frıtap AHMKT HAMDt TANPlNARm Kahramanlar Ve Şimdi de suçsu z LA 2. Basım Dünyayı sarsan bir olayın gercek romanu Işçi sınıfınm baş eserlerinderı biri.. (20 Lira) R MAHUR BESTE adlı esen İlk defa yayınlandı RyaU: M. rL. Bütün Kitapçılarda tsteme adrest: Ünlversıteiiler Kitabevi Bozdoğan Kemer Cad. 43/A Beyazıt • Istanbul REQUIRED A large Turkish incustrial company seeks AN ASSISTANT TO MARKETING MANAGER ON M.\RKETING AND GENERAL PLANNING, Applicants must have. a) A degree on marketing and business admirüstration dept. From an accredited unıversity, b) Comleted the military service, c) Three years workıng expreıence, d) Fluent knovvledge ot English, e) Second language wıll be preierable. AU applicatlans will be treated confidentially. Please write to «MARKETİNG» P.B. 992 SİRKECÎ PAYEL YAYINEVt P.K. 889 ÎSTANBUL yayıııları sııııar MEHMETÇtK BERTOLT BRECHT ttlin VÖNETÎM YERİ: Ankara Gad.Konak Han 43/4. CagaloğluİSTANBUL (Yeni Ajans: 1591 6262) YAZILAR Fıyatu 10 Ura tsteme: Yahya Kemai Cad. 14/B4 Yenimahalle Ankara Dağıtım: BATEŞ gllllllllUlllllllllllllllHIIIINllllllllllllllllllllllllllllllMlllllllllllllllllllllllllillllllllimillllllllllllllllllllllUIUII^ I = = = = = TEŞEKKÜR 31 temmuz 19î5'de gözlerinı hayata yumarak bütün tamyanlannı derin acılara düşüren büyük insan cenazesine gelerek, çelenk gör.dererek, telefonla ya da bizzat anyarak acımızı paylaşan tüm dost, akraba ve yakınlara candan teşekkürü borç bılirız. I = = = = = loprak biıim hikmet MILLIYETÇI CEPHE VE GÖREVLERİMİZ YENİ UFUKLAR AĞUSTOS SAYISI ÇIKTI Vedat Günyol tsmet Z. Eyüboğlu Af şar Timu, çin . Ömer F. Toprak * Burhan Arpad Fakir Baykurt Mehmet Seyda Mehmet Kemal. Su at Taşer . Mehmet Salihoğlu Nejat Soyer Ci hat Özaydın Erkut Sezgin fOSMAN K. AKOL'un; İ At LES 1 (Cumnuriyet: 6274) i TliUINIIIlDllllllllllillllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllHllllllllllllllllllllllilllllllllllllllllllllllıllllllüinillllll^ i LÂ N DEĞiRMENLi (ERBAA) BELEDİYE BAŞKANLIGINDAN 1 Beledıyemız Sınema Dinasınm 2 ncı Kısım ınşaatı 2490 sayılı kanunun 31 ıncı maddesı geregınce Kapalı «ırt usulü ile ihale edilecekür. 2 İşin keşil beöeü 29O.S8iı.e4 lira olup geçıcı temınaü 15.389.23 lıradır. 3 İhale 2 eylül 1975 saıı günü saat 14'de Belediye hncumen buzurunda yapılacaktır 4 İhaleye ıştırak edeceklerın 197b yııı vızesını navl Ticaret Odası belgesını teknık personel öeyannamesj ve Tokat Bayındırlık Müdürlugünden alacaklan yeterlık oelgeslni ve temınat mektup ve makbuzunu teklıf mektupiarına eklemelen. Ve ihaleye giren şırket ise 24Pü sayılı kanunun 3 UncU maddesindekı belgeîen avnca mestuplanna eklemeleri şarttu. 5 Bu ise aıt ihale dosyası ner gün mesaı saatlert içinde Beledıye'de göruleoıiır ve ısteyenıere göstenlır b Teklü mektuplarının 24yu sayılı Kanunun i2 ncl maddesı uyannca fıazırlanmış olması ve ınale saatmden oır saat evvehne kadar makbuz mukabılı Belediye Başkanlıgına verilmesi mecburtdir. 7 Postada vaki gecikmeler ve telgrafla yapılan mtlracaatlar nazan ltıbare alınmaz. iıLÜA FASİZME VE ıı GERCEK YAY1NEUİ pk. 655 ıstanbul yılın şiir kitabı dîzisinde sanar HİLMİ YAVUZ Sırası gelmişken büyük düşünür asker Clausewttz'in sözlerinı hatırlayalım: «Savaş, devlet politikasının başka vasıtalarla bir devamıdır.» Savaşırken sonuçsal hedel hiç bir zaman unutulmamalıdır. Zafer yeterli olmayabilir. Asıl önemli c.lan sagiam bir banşı garantilemektır. Müttefikler, İkınci Dünya Savaşında hem Avrupa'da hem Uzakdoğu'da kesin zafer kazandılar; ancak aradan otuz yıl geçmesıne karşm barış henüz gelmedi. Üstelik Avrupa'nm göbeğüıde ve Uzakdoğu'da çökertilen, yerle bir edilen düşmanlann geride bıraktığı boş 45 inci kitap; EGITM/KITIE YAYMLARI Q»9rt»m.OCO» \DELE YGLLARI prof. dr. jcavit orhan tütengil I KKSİl TÜRKİYE'HİN nm\ VE SORUHLARI 20 lira BBDREDDİN ÜZERİNE ŞİİRLER CemYaymwi f l f ^ ^ 2 Tüfk sanatçılan dizisi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear