Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET 27 Ocak 1975 Toplu Söz!esme oplu iş sözieşmesı yetkisinin saptanması. aynı isyeri veya ışkokmdaki birden çok ışçi 'veya işverem mesleki birliğinden (örneğin, sendikasındanı hangisinın toplu iş sözleşmesini yapabileceğinin belirienmesi anlamına gelir Bu sorunun çörümünde kullanılan araç (en çok terrn.il gücü olan sendika esasıldır. En çok temsil gücü olan sendikanın saptanmasında ise sayısal çoğunluk. aidat ödeyen üye çoğunluğu, bağunsızlık, teerübe ve sendikanın eskiliği gibi ölçüler esas alınır. <En çok temsil gitcü olan sendika) kavramına açıkça yer vermeyen, 275 sayılı yasanın 7. maddesinden. ülkemizde yetkili sendikanın saptanmasında (sayısal çogvniuğun) temel almdığı söylenebilir. Acaba bir sendikanın işyeri veya işkolunda çoğunluğa sship bulunup bulunmadığı nasıl araştınlscaktır? Bu sorunun cevabı, 275 sayılı yasada verilmediği için uygulamada sendikalarca tutulmuş üye fişleri incelenerek çoğunluğun saptanması yolu izlenmiştir ve izlenmektedir. Bu nedenle. bir işyeri toplu iş sözleşmesinde iş sendikalan arasında çıkan yetki uyusmazlıkları ve işverenlerin bu konudaki itirazları 3 işgünü içinde ve sendikalarca verilmiş üve kayıt fişleri incelenerek Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafmdan Varara bağlanmaktadır. Bölge Çalışma Müdürlüğünün kararma karsı iş mahkemesine itiraz edilince. mahkeme de aynı fişlere bakarak itiran karara bağlamaktadır. îşkolu toplu iş sözleşmelerinde. Uk sırada. Çaltşma Bakanlığı ve ikinci sırada. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de yine üye kayıt fişlerine veya üye kayıt defterlerindeki üye sayısmın noterce yapılmış tesbitine dayanarak incelemelerini yapmaktadır Ülkemizde 1964 yılmdan beri yetkinin saptanrrasında belgelere dayanılmaktadır. Bu yöntem, bekienen sonuçları vermemiş Türk çalışma hayatmda barışı ve düzeni sağlamsda yardımcı olamamıstır. Çünkü yetkinin belgelerle saptanması isci sendikalannın, resmi kurulusların 'Bölge Çalışma Müdürlükleri. tş Mahkçmeleri. Çalışma Bakanlığı. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve Noterler' ile tşveren'erin tutum ve HavranışUrıyla bugünkü çıkmara sürüklenmistir. Buna rağmen, ilgili, U T Olaylarve Yetki Saptama ve Referandum Prof. Dr. Kenan TUNÇOMAG gisiz: bilen. biîmeyen hemen herkes bugünkü sonuçtan yöntemin kendisini soruınlu tutmuş. Bu yontemi amacındao sapbran davranışlar arasında özelükle sahte üye fisi düzenlemeyi, sahte istifa yazılan göndermeyi, bildiri ve ilândaki yolsuzlukları sayabilirim. Yetkili sendikanın belgelerle saptanması yasaca emredilmi» değildir Gerçekten 275 sayılı yasanın aradığı, sadece yetkinin ijçüerin çoğunluğuna sahip sendikaya verilmesidir. Gerçi, sendikalar kanunu 5. maddesi 1. bendinde. «Üyeliğin, üye kayıt fişinin veys kayıt defterinin imzalanmasıyla» kazamlacagını belirtmistir. Bu nedenle olacak, uygulama yıllardır çoğunluğun belgelere dayanılarak saptanılmasını aramıstır. Ama bu yöntem. çalışma hayatımızda o denli zararlı sonuçlar doğurmuştur ki, artık değiştirilmesi zorunlu hale gelmistir. Hatta bu değisikliğin bir yasa hükmü ile gerçekleşmesi de gerekmez, kar.ısmdayım. Çünkü 275 sayılı yasa, işyeri veya işkolunda çalışan işçilerin çoğunluğunun sağlıkh. biçimde saptanmasını aramış; fakat bu noktads özel bir yol göstermiş değildir. Bu nedenle gerçekten yetkili sendikanın belgelerle saptanması olanaksız hale gelince. başka bir yol. yöntem aramak zorunlu olur. Bu yeni yöntem çoğunluğun oylama ile saptanması. yaygın adıyla referandum olabilir. Su halde. resm! kuruluslar. rizellikle iş mahkemeleri ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi içtihadını değistirerek. yetki tesbitinde referandutnu uygulayabilir. uygulamalıdır Yasaiarın amaca dayanan yorumu da zaten mahkemelerimizi bu yola gitmeye zorlar, kanısındayım. Hal böyle iken, mahkemelerimiz bu konuda yülarca tereddütlü davranmışlardır. Referandum Oylama ıReferandum^ ile yetki saptanmasının yararları vardır. Çünkü oylama ile yetki saptanması daha bir giiven verici ve kesindir. Üstelik ılgililerin sağlıldı biçimde uygulanmış bir oylamanın sonuçlanna yapacakları itirazlar da inandıncı olamaz. Bu yolla. gerçekten çoğunluğa sahip sendikanın yetki alabilmesi oldukça kolaylaştırılrr.ıştır denebilir. Bına karşılık oylamadan değil, fakat onun uygulanması biçiminden bazı sakmcatar doğabiür. Oylama ile yetki saptanmasının bazı özellikler taşıması zorunludur. Bunlirdan başlıcaları şunlardır. önce oylama yönteminin uygulanmasında ;BII oy açık snyım esasına uyulması doğru olur. Röylece. hiç değilse oy verme sırasında isçi üzerinde îşveren veya öbür sendikalsrın baskı yapması önlenmis olur. Gizli oy açık sayım, oy vermede en demok'atik vol olduğu için de kabııl edilmeye değer bir esa?tır. Nitekim seçim kanunu da aynı esası kabul etmiştir. Sonra oylama Bölge Çahşma Müdürünün veya görevlendirecefi bir müfrttişin gözetirni altında yüriitülmclidir. Ayrıca bu resmi kişinin yanına bir veya birkaç işçi ve işveren temsilcisi de katılabilir. Nihayet oylama yönteminin nygulama alanı da nnırlandınlrnBİıdır. Çünkü oylama yöntemi ile bir işçinin sendika üyesi olup olmadığmı saptayabilmek bazan olanaksızdır. Gerçekten gizli yapüacak bir o y . lamada kimin hangi sendikaya oy verdiği; giderek hangi sendika üyesi olduğu anlaşılmaz. Kaldı ki bir işçi oylamada üyesi olduğu sendikadan başkasma da oy verehilir Şu halde oylama yönteminin sadece belirli konularda uygulanması ve bunun dışındaki bütün durumlarda üyeliğin kazanılmasına ve yitirilmesine ilişkin sendikalar kanunu hükümlerinin gözönünde tutulması zorunludur. Oylama yönteminin başlıca uygulama «lanı toplu iş sözleşmesi yetkisinin saptanmasıdır. Ama Imrada iki nokta Ozerinde durmakta yarar vardır. Önce adres alma. bildiri ve ilân koşullan yerine getirildikten sonra oylamaya geçilmelidir Çünkü böylece karsı sendikalann durumu önceden bilmssi saglanmıs olur frkinci nokta. vetki almak isteyen sendikaya karşı bir Itira* yapılmamış olsa da oylamanın yapılmasıdır. Çünkü yetkinin beleelerle saptanması yönteminin elverişsizliği anlaşıld.ktan ronra. bunu bazı yetki saptamalannda yine de saklı tutmanın yararı voktur Üstelik oylama yöntemiyle bildiri ve ilân koşullannda yapılabilecek yolsuzlukUr da etkisiz kılınmış olur. Biz de Yalnızız Albay Eugene Bird! SADUN TANJU 19201er Almanyasında, gururu çignenmiş blr ülkenin geçmişin şanlarma özlem duyaa nalkı, Ruvvet ve cesaret gösterilerinin büyüsüne kapılmıştı. Naziierin, devlete de sinmış olan yenilgı utancmdan faydalanarak. otorlte v« düzen adına ne kalmışsa hepsıne birden meydan okuyan kabadayı ve şirret DOİitikaları tarihsel ortarnıru bulmuştu. Bir Alman toptancı tüccannın ofilu olan Rudoll Hess, savaştan Uç kursun yarası ve bir de millî trurnr ?arası alarak dönmüş bu împcratorluk ordusu teSmenl. savaa sonrası, Mnnih Üniversitesinde tarih, iktisat ve leopolitik okuyarak Büyük Almanya hayâlinin oeçine takılmıs bu genç üniversiteli, günün birinde blr Nazi toplantısında Hltler't dinleyicce «İşte aradıfım adam» dedı. 52 vıl sonra, Berlln'de Spandau askeri cezaevinde. otuzuncu hükilmlülük vılını ride bıraktıgı gün. cezaevi müdürü Amerikalı Albay E ne BirdHe şövle konuşuyordu: Hess. eecmis zamanı tekrar yBsamak fırsatın olsa, yine aynl şeyleri vapar mıvdın? Ne demek istivnrsıın? Yani, yine leopolitik öfrenir ve yine Adolf Hitler pbi bir adama hizmet eder miydin? Ederdim. BByle blr Imkanım olsa, yhıe aynl yoUardan eeçip Spandaa'Vi. düşeeecime Inanryorum. Sonuç Aslmda gerçekten çoğunluğa sahip sendikanın yetki almasım engelleyen. yetkinin belgelerle saptanması yöntemi değildir. Bunun kötü uygulanmasıdır. Bu j'üzden oylama yönteminin yerleştir:lme=iy!e herşeyin düzeiecegini: sendikalsrarası çatışmarın ortadan kalkacagını söylemek as.ın bir •vimserlik olur Eaer oylama vönteminin uyeıılanmaçmria dp işci sfndikalan ve işverenler sahteli> yollanna sapar: mahkerneler. Çalışma Bakan'ıfı ve Brilae Calıfma Miidürlükleri. yasa dısı uygtı'amaların kejin olarak karsı^ına cıkmsılarsa, oylama yonteminin de Türk çalışma hayatına barış getirebilmesi düşünülemez. YANLIŞ BİR İDEALE ADANMIS... Toplumsai yeniklik. saşkınlık, bunaııro gtinlBrinde 1nsanı saran ad.anmışlu> duvgasunun nasıl gözükara ve gönüllü savaşçılar ürettitinm en canlı öyküsü. Nazızmin tarihinde yazılıdır 1923 Hünih Birahanr Darbesinde Hitler'le beraber yakalanıp içert atıldıktan sonra. Hessle leleceftin Führer'i arasındaki baglar iyice kODmazlast) ve 1933'de. Merkez Siyasal Komisyonu Başkanı Ruciolf Hess. liderlik adına bütün yetkileri kullanma hakkma sahin olarak Hitler tarafından yardımcılıga eetirildi. tki numaralı adaro oldu. Nazizm, 1933'den 1945'e kadar Almanva'da ne vapmışsa, halkın başına neler getirmlsse Hess*in sonımlultıSu vardır. Avrupa'dan başlavarak bütün dünyava vayılan ve tarihin en büyük acısını varatan savasm kundakçılanndan biriydl. Sonımlulugu sadece kendi halkına karşı degil. tUm halklara karsidır Onun irin hâlâ. tek haşına ve Kİ vasında Spandao a»kert eezaevtncle. vanlı» btr Ideale »dannuslıtın •embolfl olarak c e n l ı totnlmaktadır. Sevsinler bu Atatürkçüleri OKTAY AKBAL Evöt Hayır Dolmuşlar ve Dolmuş Şoförleri B undan öncekl yazımda (14 I ocaK 1975, Cumhuriyet) dolmuşun bir ulaşım sisteml olarak tarihsel bir görev yüklenmıs oldugunu. ama artık bu görevini yitirme durumuyla k»rsı karsıya kaldıgıru ve vsrlığını tehlikeye düşüren bir çelişkinin içinde bulunriuğunu be lirtmistik. Bu çelişki toplu ulasım ;isteminın düzelmiş olmasındar. ve dolmuşlara bir ulaşım türu ola rak cereks'.rme kalmamış olmasınrfan gelmiyor Tersine bu konuda değişen (azla bir sey yok. Ancak toplumda ba?ı egilimler belirmistir. Bu eSilimler dolmuş olgıı>undan rahatsız olmaktadır. Zaten gittikçe güç koşullar içinde kalmakta olan dolmusçuluk, bir de kendine karşı oluşan bir baskı grubuyla, yargı ve görüşlerle bojusma ortamına girmektedir. Pugün İçin belki de bu çatışma daha açtğa çıkmamıştır; ama dönüşü olmayan hir gçlisme başlamıstır. M illiyetçi ml yoksa yalnızca Millî mi? Önce bunu kararlajtırsalar! AP, CGP, MHP «Milliyetçi. derler kendiierine. Başka başka anlarlar «milliyetçiliği». MSP ise «milli» cidir, Erbakan'm agzında «Mill! Cephe»dir bu aşırı sağcı cephenin adı... İslâmcıhk başka şey, milliyetçüik büsbütün başka. Türkeş «Bütün Türkler bir ordu» der, Erbakan «Bütün müslümaalar bir araya. buyurur. Blrinln «milliyetçillgi. ötekinin «milli»liğinl ortadan kaldıramaz. Bu arada •Atatürkçü ve Milliyetçi» Bay Feyzioglu kendini iktidarda sansın. hele Bay Demirel «renksiz«liğın erdemini duyursun dosta düşmana... tçte böyle bir .Milliyetçi ya da Milli Cephe» Türkiye'nin yazgısma egemen olma savaşı veriyor. Binbir yerinden yamah eski bir bohça gibi, ne olduğu belirsiz bir Milliyetçi Cephe. Hani insan, Unlü Vatan Cephesinl arıyor! Msnderes'in Vatan Cephesi dogrusu ya bugünkü Milliyetçi Cepheden daha tutarlı, d&hm «nlamlıydı! «Atatt'rkçüler, Leninciler'i yenecekler...» Bu özdeyis Bay Feyzioğlu'na ait. Milliyetçi Cephe adına işte böyle konusuyor «Atatürkçü ve Milliyetçi» profesör Atatürkçülüğü kimseye kaptırmayacak, hem de mlUiyetçiliği! Oysa Atatürkçülük, gerçek adıyle Kemalizm gerçek miiliyetçiliği aaten kapsayarı bir öğretiymiş, olsıın! CGP lideri işi. sağlama ahr, hem Atatürkçü hem Milliyetçi olur çıkar! Nasü Bay Erbakan da hem «dini, hem milli» bir devlet kurmak ardında koşuyor, nasıl Bay Türkeş ırkçı, turancı, fa$izme pek benzeyen bir «milliyetçi» likten yanaysa. Bay Demirel'in •ranksiz nuliiyetçiliği»ndfin ne anlamafc gerektijini kimse çıkaıamaısa, byis i$te, Öyle!.. Bu yarnalı bohça, bu garip Rus salatasi, Dafışlayıri Ârrierikan salatasi Cephe seçimlere de bu sloganiarla gireceğe benzer. «Atatürkçüler Lenincileri yenecektir». Kim o Atattirkçtiler? Erbakan, Türkeş, Demirel, Feyzioglu ve onları izleyenler! Ya Leninciler kim? CHP'liler, Ecevit'ten başlaym sayın bütün kadroyu, sonra Ecevit'i destekleyenler, oy verenler, yazı yaranlar, savunanlar. Yani siz, biz, ben, sen, o!.. DOLMUŞ SİSTEMÎ KENDÎ KENDÎNÎ YETr> NİLEY ANARŞÎK VE FIRSATÇI NÎTETELİĞİNİ YOK ETMEK VE DÜZENLÎ BÎR HÎZMET OLAYI BÎÇİMÎNE DÖNÜŞMEK ZORUNDADIR. AKSÎ HALDE YOK OLMAYA MAHKÛMDUR. ATiLÂ ALPÖGE lememekte. olur obnaz yerde du ıup trafik akımını zedelemektedirler. Bu gcruşte de büyük ölçüde haklıdırlar. Daha da önemlisi, dolmuşların özel otomobillerin kaplıyabileceği kentsel alana sahip çıktıklan düşüncesindedirler» Başka bir deyişle dolmusların zararlı bir öğe olduğu ve ortadan kaldırılmalan gerektiği kanısında riırlar. Bu yeni bir kanı değil, bi liyorum.. Yıllardan beri söylenen bir görüş. Ama olaydaki yenilik hu gbrüşü paylaşân bir grubıih önemlı bir baskı grubu olarak ortaya çıkrrflavâ' ' ba^İ^rnR^ıflır. Batı ülkeler.ndeki geçmiş o!usumlardan biliyoruz ki. özel otomobil sahipleri belli bir sayı ve nit.eliğe eriştikten sonra Otomobil Kurumlan biçjminde örşrUtlenmekte ve Ulkelerin en etken politik baskı gnıplarmdan birini oluşturmaktadırlar. Bu baskı grubu giderek ulkelerin ulaşım politikasında söz söyleyen ve istediğini yaptıran bir güce kavuşmaktadır. Unutulmaması gerekir ki. özel otomobil sahipligi her «eyin başmda gerek politika ve endüstri çevreleriyle, gerekse teknokrat ve Ust düzeydeki bürokrat çevrelerini ilgilen diren bir olaydır. Toplumu yönetme ve kamuoyunu olusturma durumunda olan bu kesimleri bünyesinde barındıran bir baskı grubunun gücünü hayli ciddıve almak gerekmektedir. Soförler belki bugüne kadar, yetkisizliklerini bildikleri belediyeleri önemsememişler. trafik polisi tehlikesini atlatmarun yollarını bulmuşlar, hukuksal boşluklardan veterince vararlanarak kendilerini yollann gerçek sahibi his setmişlerdir. Ama şimdiye kadar. hiç bir zaman. sahibi olduk larını sandıkları şeyi paylaşmak iddiasıyle karşılanna çıkan bir grupla karşılaşmamışlardır. Bugünkü günde hep biliyontt ki, büyük gürültüler hep çıkar çatısmalanndan, sınırlı olan bir şeyi paylaşma kavgasmdan doğuyor. Dolmusçulann karşısında böyle bir grup oluşmaktadır. Şu anda bu duyRiılar. özel otomobil sahiplerinin yalnızca bilinçaitlannda ham bir biçimde oluşmaktadır: sözlere dökülmemiş, kalıplar içinde biçimlenmemiş, eylemlere dönusmemiştir. Ama yakın zamanda duygular bilinç düzevine çıkacak ve ortak çıkarlar çerçevesinde örgütlenme bajlayaoaktır. Türkiye'mizde de usul usul r> luşmakta olan bu baskı grubu artık dolmuş olgusunu clddl bir sorun olarak ele almafcta, bu sorunun dolmuşlan ortadan kaldırarak çözümîenmesı gerektığine inanmaktadır. Dolmusçulann, dolmuş şoförlüğü yaparak hayatlarını kazanmaya çahsanlann bu oluşumu cok iyi anlamalan ve tarihse) gelişimin hiç de kendilerinden yana olmadığmı bılmelen gerekmektedir. Bugün, bu kavga su üstüne çıkmamıştır. Bu gelişim daha şımdilik dolmuş sisteminl tehdit edecek boyuUara erişmemiştir. Ancak dolmusçuluk önemlı darboğazların içine girmiştir. Dolmusçuluk bir zamanların iyi para getiren uğraşı olmaktan ^ıkmıçtır. 1015 yıl önceki durumla bugUnktinU karşılaştırdığımız zaman en ilginç değişiklik araçların sahipligi konusunda kendini göstermektedir. BİT zamanlar «dolmuş ağalıgı» dive bir kurum varken, yani birden fazla araca sahip olup bunları şoföre verip çalıştıranlar varken, bugün bu kurumun etkısinin azaldıgı görülmektedır. Artık dolmuş şolörlerinin çok daha büyük bir oranı kendi sahip olduklan araçlarda çalışmaktadırlar. En azından ortaktırlar. Ancak bir yandan yollann nkanıklıgı fıareket yeteneginl sınırlarken. yani gelirlerini etkilerden. bir yandan da onarım ve yakıt giderleri artmaktadır. Durmadan eskiyen araç yalnızca günlük kazancı sağlamakta, ama araca sahip olmak için yatınlmış olan sermaye de giderek sıfıra dönüşmektedir. Bugünkü günde dolmuşçunun tek garantisı aracın plakasıdir. Plaka sımrlamnsı oldufu için, plâka satnş degçrleri bugün araç lann gerçek değerlerinin üstüne çıkmıştır; yani dolmuşçu zor bir durumda kaldığı anda aracını satmaya kalksa, arabası hıırda durırmunda olsa biîe. taksi olm* bakkmı saglaya» plAlıa neş bir satış bedeli maktadır. Tekrarlayalım: Ö7ei:ik tek Earantidir. taşıBu Sorunun Belirlenmesi fht ntomohll'.eşme «i'teminin en önemli sorıınu olarak belirlemektecHr Bu egl!im toplumun ü?t kesimlerinden giderek (bir oranda) orta kasimlerine de yayılmsktariır. Bu yayılmada kent içindeki ulasım «ıkıntılannın pavı olduğu da söylenebüir; yani bir r.oktadan baska bir noktava ulasmak için asın bir mnliyete katlandıgı halde. toplu ulasım olanaŞı bulamayan cok kişi r?p\ u'aîimı çok daha elverişli bir secenek olarak eörmeye başlamakta. «hiç olmaz=3 sokak larda bir araç bulacağım dive saatlerce kofustıırmam» diye diişünmektedir özel ulaşım ça llsma günlerinde evi$ ilijkileri için olduğıı kadar. rtinlenme eünlerinde kent dıslarına kaçşın olanağını ria çaslamaktarii''. Busünkü «iinde çok kişi İçin otomobll sahipligi en büyük ön celik kazanan bir hedef olmustur Tabii burada cok kişi d=dia'.m zaman toplumun hir k?simini kastetmekteyim. Ama bu kesim gittikçe vavgınlasmak tadır ve bu eEilim giderek orta SPİir »ınıfını da efkisi altma almaya başlamaktadır. Bu kesim İçin Rzel otomobll on«uz edilme? bir araç durumuna eel mektedlr. ne pahasma olursa olsun fahip olnnmasi gereken bir tüketfm mplı hiçfmlne dönüşmektedir. Kent Yollannın Paylaşılması Ama ne var ki, kentlerde yollara ayrılmış olan alan sınırlıdır. Amerika Birleşik DevleÜeri ve benzeri örneklerde özel ulaşım ge ri tepen ve kaynağını besleyen bir çark oluşturmaktadır. Yani özel otomobil kullanımının artması kay nak artımı sağlamakta, bunun da özel otomobile dönük yatırım ve araştırmalara kaydınlması olanağı belirmektedir; bu yeni yatırunlar özel otomobil knUanımını daha da kamçılamakta, böylece ilginç bir «devri daim» makinası oluşmaktadır. Bu olgu yakın zamanla ra kadar sürmüştür Batı ülkele rinde. Yurdumuzun dar kaynakla rı ise. hiç olmazsa uzıın bir süre için, böylesine oyuncaklı bir rnekanizmanın oluşmasına olanak sağ lamamaktadır. Başka bir deyişle, kentlerde yollara avrılan alanı otomobilleşme hızı ölçüsünde art tırma olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda da, var olanın paylaşılması önemli bir sorun biçimine dönüşmektedir. Kent yollarını kim, ne ölçüde kullanaeak? Kim öncelik kazanacak? Günümüzde «trafik sorunu» ola rak karsımızs çıkan konu aslında bu sonılarla ilgilidir ve bu payla $ıma yöneliktir. Büyük kentlerimifiie etkisini duyurmaya . başîa Kıntısını daha da arttıran blr durum yaratmaktadır. Dolmuş şoförü açısından ise, bu sistem hem kendini/ı esas çalışması gerektiği saatlerde müşterisinl yitirmesine. hem de yollann daha da tıkanarak işletme hızının düşıresine neden olmaktadır. Bu bunalım dolmuşçuyu kısa mesafede calışmak, «ekspres» sistemine başvurmak, «indibindiciliğe» kaymak ve sıkışıklık saatlerinde taksi gibt çalışıp dolmiLj müsterisi almamak gîbi yollara itmektedir. Kendi bunalımı açısından kolaylıkla anlasılabilecek olan bu davranış yolcu açısından büvük sürtüşme kaynjigı olmaktadır Her geçen gün. biraz daha artan bir kızgınlıgın hedefi olmaktadır. Bir toplu taşın aracına (otobüs ya da dolmuşa) binmek için dakikalarca vol kenarlarında, orman kanunlannm egemenlik sür diirdüğü orta:nlarda boğuşan yığınlarm kızgınlığı daha şimdilik pf.tlama noktasma gelmedi. Ancak bu kızgınlıkların daha da yoğunlastığı günlerde dolmuşçular yıgmlan kendi karşılannda dır. BÜYÜK YANLIŞ Yanlış olan nedir? Naziler, gururu çiğnenmlş, bütünlüğü bozulmuş blr halkın dirilişine inanıyorlardı. ülusal tarihte yaşanmıs eski şarüı günlerin geri geleceglni vaat ediyorlardı. Halkın büyük gücünü fizlk ve moral alanda bir amaca yöneltlp bir'.eEtirerek ve ekonomiyi askerl gücün destegi ile yöcelterek «diriüsi» yaratmak lsüyorlardı. Bu birleşmeye karşı gördükleri her şeyl ezmek. vok etmek g«rektiği dUşüncesindevdller. Yahndi Vasasj bu inançla ç> kanldı. Ulusal lUHInlOSIln Ideal formülü ırkçılıfcta ve baştakiler gibi düşünüp eyleme geçmekte aranınca, BÜYtlK YANLIŞ da yapılmış oldu. İNSANLIK SUÇU Çagdaş toplumlan tarihsel aşamalann sonunda bugün yeniden ırk kan düşünce. telsefe birliği potasında eriterek yeni kalıplara dökmek çabası. amacı istediginiz kadar yüksek ve temiz tutşanız da, delilikten başka bır şey değildir. Soandau Cezatvinin Amerikslı müdürü albay Eugene Bird, Hess'i anlatan «Oünyanın En Yalnız Adanıı» kitartınd* hu iki rjumaralı Nazi Uderinj norrnal bir insanmı? gibi çösterme ^abasıyle insanlıga karşı ağır bir suç işliyor. Otorite, ktıvvet, halk dest«si ve iktidarın Çagımızdaki yolları iizerına hâlâ bir Nazizm veya Faşizm modeli dikmek. albav Birdierin ucuz basislam» edebiyatlarıyle uyutulmuş kitlelerin bilinçsizlifi ile olanak kazanınakadır ve ^halkı kendine lhaner eder duruma düsürmek.ten daha kanjj Wx çipasirt voktur. , o Çörüm lara yeni çözüm volları getirmektir. Dolmuşçular simdiye kadar kullandıklan yöntemi bırakmak durumundadırlar. Trafik kurallarını hiçe sayarak. tstediRi zaman istediği yerden istediği hatta müşteri alıp almamakla, yani kisisel küçük çıkarlarla, «gemİRİni kurtaran kaptan» anlayışı içinde kişisel çabalarla soruna çözüm arama zamanı artık geçmîstir. KUçük çıkarları uğruna büyük çıkarları elden pitmektedir. Kimin isine yaradığı pek anlaşılmayan dernekçilik oyunlan. el altından politik baskıl&r. perde arkasından etkilendirme çabaları. sonu parasal çıkarlara giden numaralar zamanı da geçmiştir. Dolmuşçular sorunlara kendileri sahip çıkıp. sorunu kendi dar çerçeveleri için den degil. k?muovunun genel yaran açısından ele alıp gün ışıgına, açık tartışmaya, demokratik bir oluşum içine getirmek durumundadırlar. Bu yapıldığı. konu karanlıktan. bulamklıktan ve basit çıkarların kör çerçevesir.den kurtarıldığı takdirde hem dolmuscuisnn. hem de kamunun yaranna olabilecek çözüm yolları kolayca bulunabilir. Bu noktada dolmnşçular tarihsel gelişmeye direnen, yalnız kalmaya ve yok olmaya rnahkum bir grun olmaktan çıkıp tarihsel gelişmenin kendi içinde taşıdıgı çelişkllerden akıllıca vararlanmasını ve gidişi hem kendilerl. hem de kamu yaranna çevinnesini bilen bir ıtruba dönüşebilirler... yeni durumlann EGEMENLiÛiN ÇiZMELERi Bir Nazi partisi savaşçısı olarak, adanmışlığın büyüsü ile politika ve iktidar alanını sadece kendi egemenligine açmak isteyen Hess, «t^rektiıH zatnarj kan dökeceksin, büyük sorunlar ancak kanla çörülür, amacına erişmek için arkadajunı, kardeşini bile vurabilirein; yasa koymak isteyrn ezmesini bilecektir» diyordu. Döktüğü kan fcimindi? ünun gibi yaşama iıaklarına sahip, fakat belki ırkı başka, belkı düşüncesı ayrı, ınancı değisık kendi yurttasları.. Büyük sorun dediği neydi? Bütün Almanların daha muüu, daha onurlu bir yaşama olan özlemleriAtnaç neydi? Her halde halkın bir kısmını köleleştlrip diğerinin egemenliği altında acılara sürüklemek değil.. î a s a nedir'.' Ortak bir vaşamı tasada ve sevınçte bırleştimıek mi, yoksa başkasırun mutsuzluğu üierinde egemenliğin acı veren çizmeleriyle eezinmek mi? Şerbetçi profesör böyle fetva veriyor. Geçenlerde keıvdine «Komando» diyen bir genç bana şöyle yazmıştı: «Siz Rus milliyetçisi komünistler!» Hem milliyetçi, hem komünist, hem de Rus milliyetçisi!.. Bay Feyzioğlunun da o genç komandodan ayrı düşünmediği anlasılıyor. «Siz Leninciler. biz Atatürkçüler!» Ne iyi değil mi, Atatürk'ü de ker.di cepheierine alacakl»r, nasıl olsa Peygamber onların yanında; Amerika, büyük sermaye güçleri, vurucu komando birliklerî. tüm tutucular, gericıler hepsi onların yanında. Bir d'e Atatürk'ü de aldılar ml tamamdır!... Atatürk'ü bir tek kez ağzına almamış, Atatürk'ün devrinüni bir tek kez övmemiş, eline fırsat geçti mı yermiş, yerin dibine batırmış bir anlayışın, bir kafarnn temsilcileriyle birlikîe cephe kuran CGP lideri yı'.lar gerisinde kalan kişiliğini çoktan unutmuştur, Atatürk'ten. de, onun devriminden de çok çok uzaklaşmıştır. «Biz Atatürkçüvüz siz Lenıncisiniz, biz sizi yeneceğiz» çeşitinden «lâkırdılar» geveleyen btr lnsanın bu ulusun çocuklarına hukuk dersı verdiğini, bir zamanlar parlak bir politikac; saylîdığır.ı düüünmek bile Sarıp geüyor şimdı. Sanki bir karabasanda yaşıyoruz, gördügüne duyduguna inanamıyor kişi. «Nabza göre şerbet vermeyin» diyerek politık»ya atılan genç bilim adamı politikacılık çarkları arasında uîalana ufalana nasıl yokolmuş! Ibretie, acımayla seyretmeye değer... Atatürkçüler ama, gerçek Atatürkçüler ırkçılan, turancıları. jeriatçıları, çıkarcıları, kapitalin tutulmu? adamlannj er jpç yeneceklerdir Kemalist ükeleri savunanlara istediklerl kadar «Leninci» ya da «komünist» desinler tutmaz böyle boş «avlar. Atatürk'ün öğretisi ortadadır, Söylev'ini açar okursunuz, Onuncu Yıl Konuşmasını, Bursa Konuşmasını okursunuz. Eız mi Atatürk çizgUindeyiz, yoksa sizler mı? NeySe ki Türk ulusunun hiç değilse yandan çoğu okuma yazma biliyor, Atatürk'ün söylevlerini, konuşmalannı kapsayan kitaplar ıse şımdilik açık açık satılıyor. Bir gün geltr onlan d» toplatır, ortadan kaldırır bu tür «Atatürkçüler!» Atatürk'ün adını söyleye söyleye hem d'e!... Bununla birlikte tki yeni tehlike belirmiştir. Bunlardan biri yabancı plakalı araçlardır. özellikle tstanbul'da başka 111erden alınmış plâkalarla çalışan araçların sayısı gittikçe artmaktadır. tkinci tenlike, hususi plâka ile çalışanlardan gelmektedir. Bu konuda ilginç bir çelişki ortaya çıkmıştır. Ortada şiddeti gittikçe artan ulaşım sıkıntıları varken ve plâka sınırlaması sıkmtıyı daha da arttınrken Batı Ulkelerinin koşullan içinde özel otomobil sahibi olamayacak bazı kisiler (ki bunlann sayısmın gittikçe arttığı söylenmektedir) borçharc otomobil sahibi olmaktadırlar. Bunlar genellikle bir yerde çalışmaktadırlar, yani az da olsa düzenli bir gelirleri vardır. Sabahlan evden erken çtkıp, akşamlan eve geç dönmek şartıyla kendi iş saatlerinin dışında otomobilleriyle çalışmaktadırlar. Müştertnin bol olduğu bu sıkışıklık saatlerinde birkaç saatlik çalışma arabamn sigorta. yakıt ve diğer giderlerini karşılamakta ve belki de taksitlertn önemli bir bölümünün ödenmesıne olanak sağlamaktadır. Sonuçta, aşırı bir yor gunluk ve ek çalışma pahasına kolayca özel otomobil sahibi olma olanağı belirmektedir. Türkiye'ye özgü bir özellik olan bu çelişki ulaşım sıkıntılannm pom paladıği ama sonuçta ulaşım sı TAM SIRASIDIR Duydum ki Spandan cezaevinin Amerikalı eskl müdtlrü albay Euçene Bird Ulkemizdeymiş ve bır deâişme olmamışsa, bugün Gazeteciler Cemıyetinde bir basın toplantısı yapacakmış. Beıki de albay Bird. uzun yıllar beraber yaşadıfı, çok acı çektiğini gördüğü. artık özgürlügüne kavuşturulmasına inandığı Rudolf Hess'i savunacaktır. Zaten «Dünyanın En Yalnız Adam» kitabını onun vararına bir kanıuoyu yaratmak için vazdığmı saklamıyor. Türk kamuoyunu etkilemenin de tam sırasıdır. Küçük bir ırrup da olsa. bazı üniversiteli eençler. tıpkı 1920lerde Hitler* in. Hess'lerin Speer'lerin, Bnrmann'Iann. tüm Nazilerin kapıldıkları «cezbe» içinde. BÜVCK TtİRKİYE. AR1NMIS TÜRKtYE ideaii oğruna arkadaşlannı, kardeşlerini kurşunlayıp duruyorlar. Ünlara, yaptıklan işin, tarihi ve çağdaş bir yanılgı, bir yanlış da olsa affedilebilir olduğunu hissettirebilecek, onları daha da yüreklendirecek bundan daha uygun bir zaman seçilemezdi. Albay Eugene Bird! Siz «rercekten saf yOrekli. en bflyük duşmanına bile zamanla sefkat duvan bir peygamber meşrep Sdemoğln musunnz? Yapmayın ne olur! Acımız zaten derin.. CUMHURiYET MATBAACIUK VE GAZETECîüK T.A.Ş. YÖNETiM KURULUNDAN: Sicil no. 34599/3430 . . Türk Ticaret Kanunu ve Şirket esas mukavelesram nükümlerine uyarak Şirketimizin hissedarlar umumi heyeti 28 subat 19Î5 cuma günü saat 11.00'de Şirketimiz Merken olan Cağaloğlu Halkevi Sok. No: 39 41 numaralı mahalde alelâde surette toplanacaktır. % Sayın hissedarların sahip oldukları hısse seneUertnı toplanlı gününden en az bir hafta öncesine kadar Şirket veznesine tevdi ederek karşılığında giriş kartı almalarırü rica 1974 yılı bilânço, Kâr Zarar hesaplan ile YSneüm KuruİJ ve Murakıp raporları Şirket Merkezinde toplantı gününden 15 gün evvel Türk Ticaret Kanununun 362. maddesi gereğince hissedarlanmızın tetkiklerine hazır bulundurulacaktır. YÖXETÎM KURULU G V ND EM : 1 1574 yılı muamelât ve hesaplarına ait Yönetim Kurulu ve Denelçı raporlarının müzakere ediîerek tasvibi; 2 1974 yüı bilânço ve kâr zarar hesaplannın tetkik ve tasdiki iie Yönetim Kurulu üyelerinin ve Denetçinin ibraı; 3 Esas mukavelenamenin 24 maddesi gereğince 1975 yılı için Yönetim Kurulu üye adedinin tejbiti ve seçimiyle ücretlerinin tayini; 4 Esas mukavelenamen'n 37. maddesi gereğince 1*75 yılı için Denetçi seçimi ve ücreünin tayini. Cumtturiyet 660 Hızla kalkınan ve gelişen Türkiye'mızde çok şeyler olurken; ışçi hakları. asgari ticret, mesken teredilerı, ölüm doğum yardımlan, ikramiyeler, fazla mesaıler. tazminatlar ve tümü Ue bütün sosyal haklar yürürlükte. Kaderde ve sorumlulukta eşıt olan memur neden unutulmuş 25 yıldir. Masanın bir ucunda ışçi. diğer ucunda memur. ama bütün sosyal haklar işçiye uygulanır. Maalesef memura uygulanamaz. Bunun nedeıu açık: tşçı örgüUenmış, birleşmiş, yasal haklarla bir yüce dağ olmuş. Hatta zaman zaman raemuru hakir gördüğü kadar da, eglenırcesine korumaya kalktığı olur ömeğın; Sayın Halil Tunç «Devlet sektörtinde çaıısan memur ola sendikalaşsın» diyor. OKUYUCU MEKTUPLARI ci j ş t e s j z e b i r me t e oroloji raporu pkardeşiniolan arıyor Oevlet memurlannın çalışma ttatülerinl Anayasa ve £57 sayıb Devlet MeraurUrı Kanunu guvenee altın* almak suretiyle belırlemiş bulunmasın? rtğmer. sen gel de bunu kanun uygulayıcılarına anlat. Anayasada açıkça yer alan 45. mesaisine mecbur tutulmaktamadde şöyle der: «Devlet, çaü yız, haftalık çalışmalanmızın top lamı 65 saatin Ozerindedir, hafta şanlarırj yaptıkları ise uygun ve tatillerinden istifade ettlrilmedi ınsaniık baysiyetine yarasu bir ğimiz gibi din! ve milU bayTamyaşayıs sevıyesi sağlamalanns el larda dahi izin kullanamamakverisli adaletli bir ücret elde ettayız. meleri için gerekli tedbirleri •lır» ve 657 Sayılı Devlet Memur Devlet dalrelerlnde çalışan lan Kanununun 99. maddesinde memurlar yüda 118 gün izin Jcullanırken bhlcr yılîık izinleriise haftalık çalışmanın 40 saat olduğu, Amirlerce lüzum gö mizi dahi kullanamaz durumdayız. rülürse fazla mesai yaptırılabileceği denmışse de bunun haftada Bunlar »orunianmızın bir bö12 saat'i geçmeyeceği kesin olalümü, Ueride kısım kısım anlat rak belirlenmesine rağmen gel mağa çalışacağız. eğer devletin de bunu Meteoroloji tşjeri Getivey evlSdı olan bizlere çalısmalarımızın kar$ılıgını 6demenel MüdürlüjHine anlat. Hâlâ mekle beş yıllık kalkınma plan 192S'lerin YSnetmeliklerini, bulannı uyguluvorsa bu fedakârgünkü Ansyasa'ya ve 657 sayıb lığı yslnı? bizden beklememeli. kaniına tcrcih etmekte tkllm lsbiraı da tepeden inme atama tasyonlannda çali5an mernurlayaptığı amirİPrden bektemelidir. nnı bu haklardan yoksun tutmaktadır. Bu haklanmızın verilmesinin Danıstay karan ile olduğunu dü Bizler, iklim istasyonlarında sünüyorlarsa Danıstayın kapısımüdür ve memur olmak üzere iki kisiyle günlük olarak 14 sa nj bizleı de aşındırmasını büiat nöbet tutmaktayız. Nöbetten riz. çıkan memura öğle mesaisine MetcoroloJI tklim kadar istirahat verip öğle sonu tftasyonlannda çalıjanlar Sğrenclsı olan kardeştm Mustafa Akbaı, eylül ayında glrmls olrfuğu Pizyoloji sınavında geçeı not «lamamış ve »ö mestr (caybetmistlr 5furtlar ve Kred! Kurumundan kred: alarak olcuyan Iibbiyell kardeşlm Mustafa'nın sınıfta kaiması netıceslnde kredis) de ke sillnce birdenbire şok geçirmı» ve 16 ekJm 1974 ÇÜDÜ Srıiden tkamet etmekte olduğu «Bayrampasa Murat mahallesi. Knsov» eaddesa 88 numsralı. evlnden aynl».ak bır daha çeri dBnmemlsdr. A^len CJrrlu üı ulubey llçesttıden olan Mu«tafa Akbal'in kavrnıirtuŞıırıu annemiz duvarak Vütakiara dı'ısmüs. peri$an olmtıstur ögretmen sjabevl olarak iManhultın her tdrafını devamlı aramaktsvım. Havatıridan endlşe etmektevım Havatta ise rterhal e e n d«nrro«tni. okuluna devam etmesin! ve okuma olanaklan nı düsı'inmemesln) ısttyor. gerl caSınyoru» Nererle olduSunu ve ne Is vautıeını btlenlertn adre«ime bildirmelertni rica ediyfjrum ' Agahrvi Kadir Akbal Vnihaın llhnkalo Ulubey . OKUO Çerrıhpas» Tıp Fakültesi Yeni Bir Baskı Grubu Dolmuşçulaı m karşı karsıya kal dıkları sorun da budur. Bugün ço ğu dolmuşçu öniine gelenin oiurolmaz yollardan ehliyet aldığından, sokaklara gereğinden fazia otomobil sürüldüğünden yakınmaktadır. Bu yakınmada gerçek payı olmakla birlikte, anlamalan gereken husus. karşı tarafm da kendilerinden yakırunakta (hem de şiddetle yakırunakta) olduğudur. Otomobil kullananlara göre dolmujçular hiç bir ktıral din Devletı ayakta tutan memur arkadaşlarıma derün ki: Kendınden yana olanla olmayanı bil.. Seçim çarklan döndüğünde oyunu bilerek kuilan. Seni dUşUneni düsün. Uşaklaruı uşağı olma 25 yı) insan ömriınün yansıdır. Daha fazla beklemeye ömrlln bile yetmez. Bır gün bu düzenin senden yana dönmesine çalışan lara çalış. Mehraet USLU DSİ AMASVA a