26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 16 Eylül 1973 ür'.ciyemizin başta gelen toplumsal dertlerintfen biri de, bürokratik yapıda, yani kamu görevlerinde bir işe «yetenekli elemau bnlmak» olmayıp, iş arayan veya işsiz kalan, ya da bulunduğu işi beğenmeyen kişiye, hatır, gör.ül, siyasal nüfuz, hatta kimi zaman baskı kullanılarak «herhangi bir iş bnlmak» alışkanIığıdır. Osmanlı döneminde bilindiği gibi para ile satılan «mevki ve mansıp»lar şimdl bir tavsiye mektubu, bir telefon konusması ile hatırlı kişilere, y a da arkası olanlara dağı»ı!makta, «Bu »dam, bu isin üstesinden gelebilir mi, görevde yararlı olabilîr mi» noktasmı kimre dü?ünmemektedir. Bence geri kalmışhğımızın en önemli necfenlerinden biri de budur. T Olaylar ve görüşler ADAMA İŞ BULMAK Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU türlü yoksunluk içinrie yaşayan Alman halkının moralini yükseltmek, büyük ve küçük kentlerin sokaklannda, takma bacak, takma kol veya kol değneği ile, hatta hiç kolsuz gezen ve yüzleri gülmeyen tasalı insanları, türlü yollardan iş güç sahibi kılarak yeniden hayata bağlamak, böylece onları sokaklarda, herkesin gözü önünde acılı ve avare bir şekilde dolasm."''tan kurtararak onlara ve halka savaşın acılarını unutturmak, umutsuzluğu umuda, üziintüyü neşeye dönüştürmek. İşte yeniden kalkınabilmek için bütün bunlarm gerçekleştirilmesi gerektigine inanmıştı, büim adamlariyle sürekli olarak iştişare eden Alman yöneticileri. Yukarıtfa belirtilen psikolojik dönüşümü sağlamak için, her şeyden önce, tiyatro ve sinema, konser ve jimnastik salonu gibi yapıların hızla or.arılmasına başlandı ve bu iş kısa zamanda bitirildi. Demiryollarının, yerle bir edilmiş istasyon binaları yerine, bir takım geçici tahta barakalar yapılır, yıkılmış köprüler yerine, kalın kalaslarla muvakkat köprüler kurulur ve bunlarla yıllarca idare edilirken, kültür, spor ve eglence yerlerinin hemen onarılması, bizim doğulu kafamıza ters düştüğü için, açıkça itiraf edeyim ki, tkinci Dünya Savaşından sonra, 1949 fcaşında Almanya'ya ilk gidişimde, bu tutumu yadırgachm ve oradaki kiml profesör dostlarıma, kalkmma çalısmalarına niçin henıen işin temelinden, yani ekonomik yönden değil d», bir nevi eğlence yönünden, yani işin «onundan başladıklarını «bir Alman dc«tu olarak» sormaktan kendimi alamadım. Hiç unutmam, bana şu cevabı verdi: «Aziı dostnm. kalkmma araçla degil, insanIs, insan kafası ile olur, çünkü ekonomik araçları yapacak, yaratacak güç, insan kafasıdır. Önce insanımm bezginlikten, yornlmuslnktan, korkn ve rnhsai bnnalımlardan knrtarıp ona calısma zevkini ve banan için de yasama MTkını aşılamıliTiz. Alman halkı Kaiser ve onun ardından Hitler zamanından beri dünyamn en tistün ve yenilmeı devlpti oldu^umuza öyle inandınldı ki, 25 yıl aralıkla birbirini izlryen iki büyük yenilgi ona, maddi yönden oldujtn kadar moral yönden de yıktı. Bu nedenle, herşeyden önce. tiyatro, sinema, nıüzik. türlü kitap yayımları ile onun moral gücSnu yükseltmcye çalışıyor ve onn ruhça. savaştan önceki günlük normal yaşantısına dondürmeye u^raşıyornz. Kalkınraa ve korkunç Nazi yıllarının, insanımmn rahunda actıfı boslu^n doldarma yöntemlerini bir bilim knrnlo saptamıştır. Kentlerde ve köylerde yapılan her şey, bn yöntemlpre göre hazırlanan planlar uyarınca yiirütülmektedir. İşe tiyatro, sinema, konser ve spordan başlamamızın nedenini herhalde anlatabildim sanıyomm. Kısacası biz ancak iki nnsnrla kalkınabiliriz: Aşk ve şevk ile yeniden işe başlayan insanlar ve bn insanlan en çok yararlı olabilecckleri ve fazla randıman verecekleri islerde kollanma. Savas sakatlannın bile, dnmmlanna eört. yararlı olabilecekleri işler var. Bn islerde çalısmak onlann ruhnndaki kötütnserligi fiderir ve vasamları ax çok katlanılabilir, hatta kimi zaman, neşeli bir düzeye nlaşır.» Otelime döndüğüm zaman Alman Profesörünün söylediklerindcn hatırımda kalanlan hemen sıcağı sicağma not ettim. Beni çok ettcilemişti bu sözler. Demek iki seye ihtiyaçlan vardı kalkınmak için: 1) Aşk ve şevk ile yeniden işe başlayacak insan, 2) Bn insanı en çok yararlı olabilecejti işte kullanmak. la gelen şey «aşk ve şevk» İle çalışacak lnsanımızı yaratıp onu en çok yararlı olabileceği iş te kullanmak» değil, «para» olduğundan, kalkinacağız diye. Atatürk'ten sonra vatanımızın kapılarmı ardına kadar yabancı sermayeye açtık ve yabancılara karşı iki bin bilmem kaç yılına değin kurtulamıyacağımız ağır borçların altına çirdik. Konsorsiyum'un, yani Atatürk'ür. bizi kurtardığı «Osmanlı Düyunu Umumiyesi» nin bir başka türlüsünün yeniden kurulmasma yebep olduk. Aşk ve şevk ile çalışacak insanı, en çok faydah olacağı yerde yetiştirip çalıştırarak baymdır bir vatan, «müreffeh bir Türkiye» kuracak yerde. ALDAN1Y0RLAR K elle, kafa, baş, beyin arasında ilginç ilişkiler süregelir. Kimisinde kelle bulunur, kafa yoktur. Kimisinde ba? vardır, içinde beyin hakgetire. Tarih dört deyim üstüne dört dönemdir: Kellesini vurdular. Olumsuz Ayıklanma Yeteneksîz kişiler iş başına geçtikçe, yetenekliler göze batar, kıskanılır, yeteneksizler onu ker.di gelecekleri için bir tehlike olarak görmeye ba.şlarlar ve bir gün, akla hayale gelmedik tezvir, tertip ve iftiralarla onun ayağır.ı kaydınrlar. Kamu görevlerinde, hatta siya=al kadrolarda (Selection negative) yani, e?ki deyimle, «menfi istifa», yeni deyimle, «olumsuz ayıklama» denüen olujum budur işte. Kötülerin iyileri ayıklaması ve saf dışı bırakması demektir bu. Tıpkı ayrık otunun kendi yamnda yararh bitki yaşatmaması gibi bir şey. Kıskançlık ve çıkarcılığın ürünü olan bu eluşuma yalnız bizde değil. her ülkede rastlanır. Ama ileri ülkelerde bunun oranı çok azdır. Hatta oralarda bir yetkflinin kendi siyasal hasmını, ya da sevmediği kişiyi bile, uzmanlıgına giren önemli bir işin basma getirdiği çok görülmüştür. Amerika Cumhurbaşkanlanndan kimisinin, karşı partiden yetenekli kişileri, önemli işlerin basıra getirmelerinin örneği pek çoktur. tkinci Dünya Savaşından sonra Almanya'nın hızlı kalkınmasını sağlayan iki adam, katolik Adenaner ile protestan Erhardt sevismezlerdi ama, Atfenauer onu kabinesine aldı ve «mucize kalkmma» denilen hızlı Alman yükselmesi böyle gerçeklejti. Neden Daldım... Neden 25 yıl öncesine dönerek Alman kalkınma«ının iki temel ögesinden söz açtım bugün? Söyleyeyim: Bizim parlâmentonun ör.şeçim sonuçları belü oldu. Eski parlamenterlerden pek çoju arfay seçilemedi. ya da seçilme şansı olan sıraya sirerr.edi. 14 Ekimden sonra bo?ta kalacak bur.lar. Daha şimdiden telefonlar işlemeye baçlarr.ıstır: «Kardeşim, listeye giremeven şu bizim eski milletveküi Zümrudü Anka Beyi sizin Bakanlıkta bir işe yerleştiriver. Müşavirlik. idare mecliM azalıeı filân. Hem bu zat eskiden a^kerdi Tanıdığm husuf=î bir büyük firmada Mil'.î Savunma Müçavirliâi de olabilir. Yalnız rahat bir iş olsun. Bilirşin, partimize çok hizmeti vardır.» Cevap: «Başüstüne Beyefendi, olmuş billniz.» Daha buna benzer yüzlerce telefon konuşması olacak. tıpkı bundan önceki seçim sonralarıncfa olduğu gibi! İşte «Adama is bulmak» derler bunun adına. Hiç düşürülmez, böyle bir iş gerekli mi, deği! mi, gerekli ise. bu adam bu işi ülkemiz İçin yararlı biçimde yiirütebilir mi yürütemez mi, diye. Bu adam parîamentoya girmeden önce ne ldi? Kasaba doktoru, kasaba avukatı, çiftçi, din görevlisl, bankacı veva tüccar. Sonsuza deSin parlâmento üyesi kalacak değil ya. Bu defa listeye glremedi ve seçilemedi ise, dönsün eski işinin basına. E£er emekli idiyse, bütün emekliler gibi, alsın (hem de birinci dereceden) emekli maaşını ve otursun kösesinde. ötekj emeklilerin canı yok mu? Ama hayır. o imtiyazlıriı^. çünkü zamanında «partisine (kim bllir nasıl?) çok hizmet etmistir.» Yine bir takım kişileri kalkındırmakla kalkınacak, bu fakir Türkiye. öyle yiyici bir politika geleneği yarattık ki, kahrediyor insanı! Kafasını kırdılar. Beynini yıkadılar. Bizim Osmanlı tarihinde niee karmftşıK olayın sonunda bir cümleyle iner perde: Vurun kellesini! Feodaliteden burjuvaziye geçişte gjyotinln keskin ağzı az çalışmadı: Kesin başını! Yirminci yüzyılda emekçi, hak istedikte ve emekçinin hakkını savıındukta: Kırın kafasını! Ve gazeteyle. televizT.onla, radyoyla: Yıkaym beynini! Oîmadı mı? Daha âlâ. hatta aliyülftli usullertoüz de var. Bir kulağına eksi kutup. bir kulağına artı kutup: Basm düğmeye! Kaç volt istersiniz? Modern makinelerimizde voltajı asagıdan başîatıp yükseltmek, yukardan başlayıp düsürmek de mümkün. Yeter ki beyninizden Reç«n akım «lektrik «tamı olsun da. aşın alcım. tehlikeli akım olmmsm. Efer kelleniz basa. ba$mız kafaya, kafanız beyine dönüşmüşse. yandınız demektir. Hele çalışıyorsa kafanız, hapı yuttunuz demektir. Düşünen beyinleri ne yaparlar bilir misiniz? Egemenlerin hanı yağmasına meze yaparlar, hem da Umon sıkarak üstüne... Ve ertesi gün gazetelerin köşelerinde egemenlerin sofrasuıdan kalan meze artıklarını bölüsmeye çabalayan ys«ar mukallitleri. def ve dümbelek çalarak: Ne de 1yi oldu. aşın akımlara tutulmustu... diye mürekkep yalamaya çıkarlar. Tevfik Fikret ünlü şlirinde: Vaktiyle bir devenin bir bsşı varmış..: "^ Saşsız deve olmaz ya... der. Başsız deve olmaz da, başsız insan olur mu? însan başsız olsa özgürlük yoluna nasıl bas koyarT Kellesiz insan olur mu? Kellesi olmasa insanın, nasıl alır kellesini koltuğuna özgürlük ülküsü için? Kellesiyle, kafasıyle, başıyle, beyniyle, İnsan öinlerc* yıldan beri aydmlığa yürüyor. Başkaldmyor insanlar sömürüye karşı elele. başbasa. Bu gidişi durdurmak için harcanan bomba kaç ton? Sarfedilen elektrik kaç volt? Kullamlan cop kaç müyon? Kaç çuval kitap toplandı? Kaç yasak karan çıktı? Kaç gazete kapatıldı? Kaç yazar dört duvar arasında yaşadı? Kellesınin, başının, kafasının, beynlnin içindeki fütirlerden ötürü kaç inssna zulmedildi? Kaç aydııun beyni buğulanıp gümüş kaplı tabaklarda egemenlerin ziyafet sofrasma sunuldu: Biraz daha buyurmaz mısınız? Teşekkür ederim. Kaç gecenin karanlığmda kaç egemenlik sarhoşu. îfctidarın işkembeci dükkâruna gsncecik aydımn başını yemek için koştu ve kelle istedi istanla... însanlık tarihi dönem dönem: Kellesini vurdular» Başını kestiler.. Kafasını kırdılar.. Ve daha uygarcası: Beynini yıkadılar. Çitileye çitileye insanlann oeyinlerini, vicdanîannm kirinden, benliklerinin siyahından sıyrılacaklarmı sanıyorlar. Aldanjyorlar, Basim kestiler. Bu Mucizenin İki Ögesi 1949 yılının bajmdan itibaren, yani «murize» denilen kalkmma uğraşıları sırasında, türlü bilimsel toplantuar vesilesiyle 1931 yılından beri tanıdığım Almanya'nın birçok verine tekrar tekrar gittim ve kalkmma sürecine yerinde tanık oldum. Tutulan yol şuydu: Her îeyden önce, tarihin en korkunç hava akınl.v rîyle baçtan başa yanmış, yıkılmış Almanya'da, o sırada yıkıntılan hâlâ kaldınlamamış olan evlerin boö"rum katlanndakj mahzenlerde bin Ya Para?... Ben «Ya para?» dediğim zaman, «Çok azalmış da olsa, para ve mal biçiminde ilk sermayemiz var. Bu sermaye, çalışmakla çoğalır ve çoğalan bölümle yeniden yatırım yapılır ve bu böylece çoğalarak sürüp gider» yanıtını aldım. Türkiye'de ise «kalkmma» denilince ilk ak ÖLEREK YAŞAMAK... OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından ALLENDE DRAMI Bir Milliyetçiydi emokratik yoldan Marksizmi lrurmak proğramiyle 1970 te seçilen Salvador Allende bir askerî darbe ile düştirülmüş ve sarayınm askerler tarafmdan işgali üzerine, teslim olmaktansa intihar etmistir. tktidan ele aldıktan sonra programını uygularken A'.lende, içeriden ve dışandan türlü mukavemetle karşılaşmış, grevler, sabotajlar sonucu ekonomik düzen bozulmus nihayet askerler müdahals etmi?lerdir. öteki Lâtin Amerika ülkelerinden farklı olarak Şili demokratik bir geleneğin sahibi olduğundan, bu müdahale beklerımiyordu. Allende Klâsik Marksisten ziyade, ülkesini Amerika'nm sömürüsünden kurtarmak isteyen bir milliyetçi idi. Aslında tüm Lâtin Amerika'da sol bu temele dayanmaktadır. Sağ ise Amerika ile işbirlikçidir. Sağ, sol, kapitalizm, sosyalizm bu açılardan değerlendirilmelidir. Peru dışmda askerler sağcılan desteklemişlerdir. Şili'de cuntanın, Brezilya ve Uruguay yoîlannda yürüyecegi anlaşıhyor. Fakat demokratik geleneği olduğundan Şili'de Cuntanın kısa süre sonra iktidan sivillere devri beklenir. Geçen Mart seçimlerinde Allende oylann •i>43'ünü aldığına göre, Şili'de solculuk hayli kuvvetlidir. « #% prçekten önemli tek bir »orun var: Cana kıymak. k Yaşamın şürdürülmeye değip değmediği yargısına ™ wrmak. Zaten bu, lelsefenin temel sorununu yanıtlamaktır.» Albert Camus böyle yazmıstı. Yaşamın şürdürülmeye değip değmediği '... Hamlet de «Var olmak mı yoksa yok olmak mı?» diye aynı soruyu sormamış mıydı kendisine? Bir an gelir kişi ölümle yasamı birleştiren noktada durur. Kaçımlmaz bir andır bu. Ya yaşanacak, en acı. en yoksul, en yenik, en umutsuz biçimde yaşanacak; ya da yaşamına son verecek kişi, bunda bir anlam bulacak, toplumuna, gelecekteki insanlara, hatta yeryüzüne bir simge verecek ölümüyle... Daha çok yaşayacak, ölerek. Büsbütün ölmemek, çürüyüp gitmemek, belleklerde toz olmamak. kurduğu bir yaşam yapısının çöküntüsü altında yok olup gitmemek için... yğ bazen".. "Toksâ g y î ç mafctır bir in«anın kendi eliyle ölümü seçmesi. însanoğlu dunyayı o*aha güzellestirmek. değerlendlrmek, başkalanna yararlı olmak için yaşamak görevinde. Zor bir görev bu. Binbir ölüm bekler bizl pusuya yatmış. ölümden beter durumlar, acılar. Balzac diyor ya «Cana kıyma, bin türlü ölümden kaçma yoludur. Tek bir ölümü benimsemek akülılıktır.» Allende'ye geleceğim. Birkaç gündür unutamıyorum onu. Çağımızm unutulmayacak kişilerinden biri oldu, inandığı ülkü uğruna sonuna dek savaşmasıyle. Yalnız kendi ulusuna değil, bütün Latin Amerikan topluralanna, az gelişmiş ülkeler halklanna öyle çok sey kazandırdı, öyle çok şey öğretti ki ! Dört yandan çevrilen sarayında tabancanın namlusunu ağzına dayayıp canına kıyması ya da başka bir söylentiye göre bir manga askerle vuruştuktan sonra Castro'nun armağanı olan gümüş saplı tabancanın son kurşununu beynine sıkması... Anlamlı şeyler bunlar. Kuşaktan kuşağa anlatılacak. gün geçtikçe büyüyecek. yüceltilecek anılar... Ölmesini bilmek gerek. ölmenin zamanını kendi eliyle seçmek. llle de yasayacağım diye sürüklenmek, ayaklar altmda ezilmek, horlanmak yerine onurlu bir davranışla son verebümek yaşamına... «Var olmak mı yoksa yok olmak ım?» Bu soruya «Hayır, var olmam hiç bir işe yaramaz artık, oysa ölümümle toplumuma, halkıma, lrsanlığa birçok şey kazandırabilirim» dıyebilen bir insan için tutulacak bir tek yol vardır, ölüm... Kimi yaşadıkça ölür, daha doğrusu bir canlı ceset halinde yasar, ha vardır ha yoktur! Hele politikacilar, yığınlarm öncüleri, davalannı yitirdiler mi, başka güçler Önünde yenik düştüler mi ölüm yolunu seçmek zorundadırlar. «Ben yanılmışım, ya da ben becerememişim. hayatımı bağışlayın, gönderin beni yabancı bir ülkeye, orada yaşavayım» diyeır.ez inançlı bir lider. Ölümünün, gelecelc kuşaklara bir simge olacağını düşünerek basar tetiğe... Göüyoruz. bir zamanlar neler yapmış, ne önemli isler basarmış kiçiler yaşlanıyorlar, biüyorlar. bir yerden sonra da ken dılerini yadsımaya başlıyorlar. Kendi ünlerini, kendi yararlı anılarını kendileri yiyip bitiriyorlar. Son soluğunu verdikleri an tükenip gidiyorlar, insanlığın, kendi uluslarının belleğinde iz bile bırakmadan... Bilmeli ölmesini, bitaeli savaşmasmı, bilmeli insanlığmı savunmasını.. Yaşamm şürdürülmeye değip değmediğini her insan kendinı göre anlar, ölçer. Evet, her şeye rağmen güzeldir yaşam, güzeldir doğa, dağlar, denizler, kadınlar, çocuklar, uygarhğın verileri.. Bir insan kendiliğinden nasıl kopacak bütün bu bencil tadlardan? Varsın iktidardan düş^nüj olayım, varsın yarıda kal sın giriştiğim atıltm, varsın yerimi alanlar tepetaklak etsinler yapüklanmı,. varsm yanımdakileri, benden yana olanları yerden yere çalsınlar, ben gideyim Isviçre'ye, îspanya'ya, Amerika'ya son gunlerimi huzur içinde geçireyim» Allende bu yolu tutabilirdi baskaları gibi. Güney Amerika'da benzerini çok gördüğümüz diktatörler gibi sığmabilirdi rahat bir köşeye Yapmadı. Ölümü seçerek gerçek yaşama kavustu. Vücut çürür gider, ama bir anlamın, bir simgenin sonsuza dek yaşamasını kimse önleyemez. Allende ölümden sonra <iaha güçlü, daha sağlam bir kisiükle etkisini gösterecek, duyuracakür. Yalnız Şili'de değil hem.. Yeryüzünün dört bir yanında, adalete, eşitliğe, inanan bütün insanların yüreğinde, kaîasında.. D LÂTİN AMERİKA'DA SOL'UN DAYANDIĞI TEMEL BLOKSUZLARIN KARARI, ARAPLARI TATMİN ETMEDİ «BATI AVRUPA DIŞ POLİTİKASI» OLUŞMA YOLUNDA. Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER Araplar Arası Barış Sovyetlere güvenemiyen Amerika'ya yanaşamayan ve Bloksuzlardan da umudunu kesen Enve r Sedat, İsrail'e karşı savaşta, Arap lar arasında banş ve dayanışma kurmaya çaba harcamaktadır. önceki hafta Suudi Arabistan, Katar ve Suriye'yi ziyaret etmişti. Geçen hafta da Ürdün Kıralı Hüseyin'i Kahire'ye çağırdı. Bu çağnnın Faysal'ın ısrariyle yapıldığı anlaşılıyor. HUseyinin 1971' den beri Suriye ile, 1972'den beri de Mısırla diplomatik ilişkileri kesilmiştir. :îahire"ye Suriye Başkanı Esad da gelmiş ve üç lider barışmışlar, diplomatik iîişkilerin kurulmasına da karar vermişlerdir. Sedafin zıpir Kaddafi yerine ağır başlı Faysal ile birlikte yüriimeyi tercih ettiği eörülüyor. Sedatm Ürdün ordusunu da içine alan «Doğu Cephesini» cezalandırmak hevesinde olduğu söyleniyor. Bu Ürdün ordusunun Mısır Komutasma girmesi demek olacakür. Mesele Kahire'de görüşülmüş, fakat yenilmiyeceklerinden emin olmadıkça, îsraile karşı savaşın tekrar açılmasma Hüseyin karşı çıkmıştır. Nasıra güvenip de başını derde sokan Hüseyin şimdi Sedad'a güvenemiyor. sonra ticaret sorununun ele alınmasını istiyor. Amerika ise, önceliğin ticare^Jg oldjjgynuüeri sürmektedir. TokVo'da iki görtt şü telif eden bir formüı tizerinde anlaşmaya varıldığı bildirilmektedir. Fakat Tokyo'da iki gün içinde ancak prensipler tizerinde anlaşmaya vanlmıştır. Bu karmaşık sorun 6 hafta içinde mütehassıslarca ele alınıp, işlen«H*ktir. Ay sonunda Kenya'da Îİİ.F. (uluslararası Para Fonu) da toplanacaktır. Nixon'ın Mesajı Normal olarak Amerikan Cumhurbaşkanları. yılda bir kez, «Birliğin Durumu» adlı bir mesajı kongreye sunarlar. Bu politik, ekonomik. sosyal ve kültürel konulan kapsayan bir mesajdır ve hükümetin programmt da açıklar, Nixon geçen hafta kongreye ikinci bir «Birliğin Durumu» mesajı yollamıştır. Başkanı böyle bir davranışa iten Watergete skandalidir. Nixon, kongreyi görevi başına çagırmakta ve bunu ihmal ettiginden yakınmaktadır. Dolayısiyle artık Watergate olaymı bırakınız da, çalışınız demek istiyor. Fakat kongre pek orah değil, 24 Eylülde. senatonun ö?el komisyonu. Watergate araştırmalarına başlayacaktır. Nixon mesannda, kongre'nin bugün elinde olan ve daha da sunulacak 50 kadar tasan saymaktadır, fakat savunma ve enflâsyona oncelik vermektedir. Nixon vermese de, fiyatlar o kadar yükseliyor ki, halk enflâs\ona oncelik vermiştir. Hattâ Watergate'den de daha önce gelmiye başladı. Fiyatlar, bir yıl içind» 0b6 yükselmistir ki, Avrupa'daki orandan '»2 eksiktir, fakat Amerikalılar, buna aîışmış değillerdir ve son aylarda fiyatlar daha hızla yükselmektedir. onaylanması için 10 gündür Dışişleri Komisyonu karşısında sıkı bir sınav geçirmektedir. Herşeyden önce, komisyon yasama organları karşısında Kissinger'in ne davranışta olacağını öğrenmek istemiştir. Başkanın danışmanı olarak yasama organlannın karşısına çıkmayı reddedebilir, Bakan olarak sorgu için çıkmak zorundadır. Kissinger, çıkmaya he r zaman hazır olacağını, dış politikayı yönetiminde kongre ile işbirliği yapacağmı ve gizlilikten kaçınacağmı söylemiştir. Öte yan dan'parmâfi o'duğu anlaşılan telefon dinlemeleriyle ilgili bazı sjrular Kissinger'i terletmiştir. llişkilerini düzelttiği Sovyetlerin bilgin Saharov ile Soljenitsin'e \tiptiklan muameleye ne diyeceği sorulunca, Kissinger, bu iki kişi için sempati duyduğunu, fakat Sovyetlerle ilişkilerin sadece bu açıdan değerlendirilemeyeceği cevabını vermiştir. Görünürde, smavı geçecektir. Fakat Brandt buna benzer bir soruya, «Stalin iktidarda olsa Moskova ile yine uzlaşırdım» demiştir. mıştır ve bu atamanın senatoca MALİYE BAKANUCl BÜTÇE VE MALÎ KONTROL Çin • Fransa İlk Avrupah Devlet Başkanı olarak Pompidou, Cin'i ziyaret etmiş, sıcak bir kabul görmüş ve Mao Tse Tung tarafmdan da kabul edilmiştir.. De Gaulle komünist Çin'i daha 1964'te tanıdığmdan iki Ulke arasında dostluk ilişkileri kurulmustu. Gerçi tngiltere Cin'i 1949'da tanımıştır, fakat Çin ile çatışma halinde olan Amerika ile ayni paralelde olduğundan, Çinliler Ingiltere'ye soğtık davranmıslar, Büvükelçisini de kabul etmemişlerdi. Hattâ De Gaulle Rusya ile dostluk ilişkisi kurduğundan Çin, Fransa'dan da uzaklasmıştı. Şimdi tüm Avrupa Ulkeleriyle yakm ilişki kurmak çabasındadır, fakat bunlarm Sovyetlere yakm veya onlardan uzak olduğuna göre farklar da gözetmektedir. Sovyetlere uzaklığı oranmda bunlar, Çin'e yakındırlar. Yakında Edward Heath âp Çin'i ziyaret edecektir Çin NATO'yu hayırlı ve Ortakpazan yararlı birer kuruluş sayarken, Sovyetler her ikisinin de karşısmdadırlar. Bu kez Sovyetler Pompidou"nun Çin'i ziyaretini de beğenmemişler ve nerede ise, Pekinde bir komplo hazirlanmakta olduğunu iddia edecekler, fakat Pomnidou'yu gücendirmekten çekindikleri için Çin ile yakmlığın Fransa'yı Sovyetlerden uzaklaştırmaması dileğinde bulunmakla yetinmişlerdir. Komüknrdesler böyle!... Bloksuzların Sesi Beş gün süren tartışmadan sonra genel siyaset konusunda bir bildirge ile iktisadî konularda bir bildirge yayuılayarak ve sayısız karar tasarıîan kabul ederek, Cezayir'de toplanan Blokstız ülkeler zirvesi dağılmıştır. Bildirgede deniliyor ki, büyükler arasında huzur kurulmuştur ama, üçüncü dünya ülkelerinde barış sağlanamamıştır. Saldınlar ve sömürü devarn ettikçe de sağlanamayacaktır. Araplar, Israil ile diplomatik iîişkilerin kesilmesini öngören bir karar almacagını ummuyorlardı. Çoğunluk buna karşı çıktı ve İsrail'j işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağıran, ve çekilmemekte devam ettiği takdirde, toplu olarak veya ayri ayrı tedbirler alınmasmı öğütle5ren bir karar verilmiştir. Bu sonuç Araplan tatmin etmemişti. Bloksuzlar grubu için bir daimî genel sekreterlik ktırulması Cezayir tarafmdan Bnerilmiş ise de, bloklaşmak anlammı taşıyacak diye, Hindistan buna razı olmamıştır. Aslında Sovyetlerle antlaşmalar imzalayan Hindistan, Mısır ve Küba gibi Ulkeler tam anlamda bloksuz olmaktan çıkmışlardır. Genel Müdürlüğüne Personel Alınacaktır Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mal! Kontrol Genel Müdürlügu Merkez ve Bakanlıklar Muhasebe Mtüdürlüiclerine vüksek öğrenlm görenlerle Use ve Ticaret Lisesi mezunlan arasından 10 ve 13 üncü dereceli kadrolara smavla personel alınacalt tır. tsteklilerin, sınava katılabilmeleri için: Hukuk. Iktisat. Siyasal Bilgiler. Ortadoğu Teknik Üniversitesi tdari îlimler Pakültesi. îktisadl İlimler Akademileri. özel Iktisat ve Ticaret Yük sek Okullan veya Akademüeriyle eşitligı Milli Eği tim Bakanhğmca onanmış yabancı Fakülte veya Okullann Maliye ve tktisat bölümü mezunlan ile Lise ve Ticaret Lisesi mezunu olmalan ve askerll Sini yapmış bulunmalan sarttır. Yapılacak yazılı sınav için en geç 27 Eylül 1973 günü akşamma kadar öğrenim belgesi, terhıs beleesi, 2 adet vesikahk fotoğraf ve bir dilekçe ile Bfitçe ve Mal! Kontrol Genel MUdürlüğu tdari ve Mali tşler Şubesine başvurmalan ilan olunur Avrupa, Amerika Diyaloğu Nixon'm Avrupa gezisi yaklaştığmdan Amerika ile bir diyaloğa girişmek için ortak bir tutum üzerinde anlaşmak üzere, 9 ortakpazar ülkesinin Dışişleri Bakanlan, Kopenhag'ta toplanmışlar ve bir anlaşmaya varmışlardır. Anlaşma ortaklaşa bir Batı Avrupa dış politikasımn oluşuna doğru atılmış ilk adım olduğundan büyük önem taşımaktadır. İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Alec bunu tarihsel bir olay diye aitelendirmiştir. Bildiriye göre, politik ve ekonomik sorulan kapsayan bir liste hazırlanacak ve bunların kapsamı Nixon ile tartışılacaktır. Artık savunma ile ekonomik sorunlan arasında bağlantı kuran «Yeni NATO» plânı suya düşmüştür. Bunun yerine sadece malî ve ticarî sorunlan kapsayan bir deklârasyon yapılacaktır. Savunma işleri bunlardan ayrılıyor. Ticari ve parasal işler Ortakpazarîa, savunma işleri de NATO üyeleriyle sröriişülecektir. Amer.kanm da buna razı olduğu söyleniyor. Şu halde Avrupa • Amerika diyalogunun başlamasına engel kalmamıştır. Kissinger Sınavda Nixon'ın başdanışmanı Henry Kissinger, bu görevine ek olarak, Dışışler Bakanlığma da atan fBasın '£«178/73031 TEŞEKKUR Bizleri derin keder içinde bırakarak aramızdan ebediyen aynlan sevgiü ve kıymetli varlığımız, eşsiz insan İstanbul Barosu Avukatlanndan Ticaret ve Para Ortakpazar Dışişleri Bakanlan Kopenhag'da görüsürken. GATT (GUmrük ve Ticaret genel antlaşması) örgütünün yüzden fazla üyesinin Türkiye'de Maliye Bakanlan da Tokyo'da toplanmışlardır. Görüşülen problem, ticari engellerin kaldınlması ve ticaretin liberaKeçtirilmesidir. Odeme ve ticaret dengesindeki acığı kapamak için Amerika'nm aldığı tedbirler ve buna baglı olan dolann devalüasyonu yüzünden uluslararası ticaret ve para düzerıi borulmustur. Avrupa, hele Fransa, para dürenine oncelik verilmeslni, dolann dejSerinde istikrar sağlanmasmı * • Merhum Mehmet ve merhume Süreyya Şamh'nm kızı, merhum Memduh Moran'm eşi, Haver Canal, Fitnat Akduran, merhum İhsan Şamlı, Fatma Cezzar, Hikmet Şanılı, Ayşe Kapancı'nın kardeşleri, merhum Naili Moran, merhurıe Nazlı Tlabar'ın yengeleri. Eroi Mo ran'ın üvey annesi AKGÜN ERSOY'un renaze merasimine bizzat gelerek iştirak eden, çelenk gönderen, telgraf, telefon ve mektupla taziyetlerini bildiren bütün arkadaşlanna, sendika mensuplarına, İstanbul Barosuna, Adliye mensuplaruıa, büyük yakınlığını gördüğümüz Türkiye Banka tşçileri Sendikası mensuplanna, akraba ve dostlanmıza teşekkürlerimizi büdiririz. ERSOY AİLESİ Sevim MORAN 13 Eylül 1973 Perşembe günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 16 Eylül 1973 Pazar günü (Bugün) öğle namazını müteakıp Teşviki Camiinden kaldınlarak Edirnekapı Şehitliğine defnedilecektir. A t LE Sİ İIIIIIIIIIIIIIHIIIÜIIIIIIIIÜIIIIIIIIIIIIIIIIHIIIlülllllHüülül M'"!| (Cumhuriyet: 7309) r;
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear