26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 12 Eylül 1973 ice çoctık tarunm, evlnde şımartılrnış, sos dinlemez, anaya babaya kala tutan, dediği dedik, küçücük piç kurulan, okula başlayınca, ögretmen dediğlmiz, o sizin bizim gibi bir insanın karşısır.a çıktı nu suspus olup, ilkten yola yordama girmiş, hizaya gelmiş, evdeki şıma rıklıklan bir yana bırakıp, terbiyell maymun ke silmişlerdir. Nasıl bir mucizedir bu. kendi anası babası gibi, evinde belki de çocuklarmm kulu kölesl olan, hiç birine söz geçiremeyen bir insan, öğretmen olarak karşınıza çıktı mı, evdeki o çara »iz kişiliğinden soyunmuş bir üstün varlık, dediği dedik bir kişilik, bir otorite buluyor, bula biliyoruz onda? Yalnız çocuklar Için mi bu böyle? öğretmen lerin okul müdürlerüıe karşı tutumlannın bundan farklı bir yaru var mı ? Yirmi dokuz yıllık üniversite asistanlığı, ortaokul ve lise öğretmenüğimde, öğretmenler ve öğrenciler arasın da geçen mutlu mutsuz hayatımda, okul müdürlerine (değerli değersiz okul müdürlerine) ister Istemez duyulan, bilinçli bilinçsiz, çoğu zaman zorîazna, ya da zorunlu bir saygı, ürküntü ile besli resml bir saygı konusunda. nice yaşlı baş Iı, tilrlü deneylerden geçmiş savgıdeğer öğretmenlerin de terbiyell maymun durumunda olduklannı ibretle görmüşümdür. Yıllarca fcok yıllarca) önce Ankara Gazl Llsesinde, müdürlüğe atanan kır saçlı ama genç, toy, kültürsüz bir müdürün (müdürlerin ço*u kültürsüzdür zaten), ögretrnenleri. hem de Müll Eğitim Müdürlügü yapmış, çeşitli deneylerden geçmiş, saygıdeğer öğrermerüeri toplayıp, hepimize öğretmenliğin ne olduğu konusunda çektiği. çekmek küstahlığmda bulunduğu söylevi hatırlıyorum. Bu genç ve toy müdür, o gün bizlere, en azından kendisl kadar, ne diyorum, kendinden on kat, yüz kat yetkili olan insanlara, her türlü alçak gönüllülügü aşan bir pen'asızlıkla, nutuk çekmis, ama hiç bir tepkl ile karşılanmamıştı. O gün bugün düşünürüm, belü bir mevkiye getirilmis özünde kof, zart zurttan başka hiç bir niteligi olmayan, zavallı, kendini beğenmiş, iktidar maşalığından başka bir işe yaramayan kafa züğürdü kimselerin, çevrelerinde gördüğü saygınlık nerden geliyor, nerden gelebilir diye. Napolyon, o çeümsiz, uiacık tefecik, iktidar hırsıyla yarup tutuşan, Fransızlan dünya egemenlifi düşleriyle Moskova önlerine sürükleyip yüzbinlerce insanı açlıktan soğuktan kırdırmak la biriikte ytoe de saygınlığmdan hiç bir şey yitirmeyen adam «dünya, hayal gücüyle yönetilir» diyor. Memleketi yıkımlara sürüklemesine rağmer. yina de saygınlığını jitirmeyen, fizikçe bücür, ama ulusunun hayalinde yüc» bir varlık olarak yaşamasını beceren Napolyon, bilinçli bir yurtseverin bir fiskesiyle yok oîup gidebilecek olan Napolyon, nerden alıyordu, bunca yıkım M Olayliüye görüşler İktidar büyüsü, büyü iktidarı Vedat GÜNYOL lara, yenilgilere rağmen gücünü? Ulusunun hayal gücünden, «insanı yalnız hayal gücüyle yönetebiliriz; hayal gücü olmadı nu, insan bir hayvan dır» diyor bu Avrupa'yı bir zamanlar titreten çe limsiz adam. Evet, e!e avuca sığmaz bir çocugu öğre'men önünde, görmüş geçirmiş bir öğretmenl, iktidar maşası toy bir okul müdüril önünde; devlet g3 revlerinde ömür çürütmüş bir müsteşan, bilgisiz kültürsüz b:r bakan önünde; atalar mirası sağduyu ile be=lenmiş bir ulusu şarlatan bir baş bakan, bir diktatör önünde dize getiren ne oıabilir, çarpıtılmış bir hayal gücünden başka? Cocuklukta anaya babaya, dayıya amcaya, büyük sayılan herkese karşı beslenen, haysl gü cümüzde büyültüp yücelttiğimiz saygı, güven değil mi. büyük diye bellenen kirr.seleri saygın lığa yukselten, saygınlık katında tutan? Oysa, gözümüzde büyüttüğümüz bir çok insanın bizden ne farkı var, ne farkı olabilir, acarlıklarından. kendilerini bulunmaz htnt kumaşı gibi gösterip pahalıya satma yetkilerinden başka? nın devlet güctinü elfrıe gecirmrtc, yakınlanna, yakınlaruıin yatanlanna devlet kasasından defterine uydurulmuş çıkarlar sağlamak. sağhyabümekten baçka kaygıları olmayan kafa züğürdü, dangalak particilere değil saygı, sözleri dinlenir adam gözliyle biie bakmalanna o'.anak var mı, olabilir mi? Türkiyerninn. o zavallı ama güzelin giizeli lnsanlarla dolu Türkiyemizin başında, jüzyıllar boyurca, kendi kör olası çıkarları, rahatları, lükslcri, bel altı bel üstü zevkleri uğrunda, halkımızı kaderiyle oynamış olan nice nice kof, beş para etmez devlet adamlanna, hatta hatta kimi padişahlara yüce birer varlık gözüyîe bakmış, bakmak zorur.da kalışımızm nedenleri arasmda, iktidar sofrasmdan çöplenen bir avuc yardakçın:n, iktidardakiler etrafmda kopardıklan planlı, bilinçli ÖVRÜ propagandasmın ne denli rol oyna d:ğını dü?ür.dünüz mü? Geçmiş günlerin «Padişahım çok yaşa» bagırtüarı bunun en güzel örneğidir. Çocukhık günlerimden kulagımda yer eden sesleri arasında «Padişahım çok yaşa» bağırtılarının özel bir yeri olmuştur. Sultan Reşat'ın son günlerinde, ya da, özel çıkarı ugTur.da yurdıımuzu sömürücü Devletlerin kucagına atacak kadar hainliği ileri götüren Vahdettin'in son günîerinda olmalıydı. Bir cuma sabahı, babam, iki kardeşimle beni önüne kabp. üst ba» almak içfn çarşı pazar dola=tırmı=tı. Dönüş*e. dar sokaklardan bü\ük bir caddeye çıkmıştık. Dört bir yanımızdan sel gibi bir kalabaJık akıyordu caddeye doğru. Padişah cuma namazmdan dönüyormuş. Onu görmek için yolun iki kıyısına boydan boya yığtlmış, çoğu yoksul kılıklı kalabahktan, koro ha linde Padişahım çok yaşa sesleri yükseliverdi birder. Bütün bir kalabalığı tek bir insan gibi aynı anda çoşturup bağırttıran böylesi bir olayla .lk karşılaşmamdı bu. Büyüklü küçüklü, giyimli giyimsiz bu insan kalabalığından yükselen bu yedi hecelik bağırtı, ancak yıllar sonra, bilinç lenip hanyayı konyayı anlamaya başladığım çünlerde. gerçek yerini bulabilmişti kafamda. Belki bnparatorluğun gBrkemll günlerinde, îetm aonu? lerint4 , padişahlan karşüayan halkın lçinden kopan bi coşku çığlıgıydı bu başlangıçta. Ama benim çocuklugumda, o görkem, o fetlhler çok uzaklarda kalmış'ı. Yetisiziikleri, kafasızlıklan yüzünden devleti yıkmtılara sürükleyen son padişahlara karşı, hele o yoksul, o canı malı hiçe sayılmış halkın hâlâ çok yaşa diye avaz avaz ba ğırmasınm ne olabilirdi nedeni? Belki bir ahşkanhktı bu. diyeceksiniz. Kabul. Ama, anlamını yitirmiş her alışkanlık gibi bunun da sürdürülmesinde, padişahla biriikte, bir takım kimseJerin de çıkarı olmalıydı. Bu kim«eîer. padişahlık düzeninin sürüp gitmesini isteyen, onunla kader birligi yapan, nazın. devletlisi ile bütün bir çikarcı, uyarcı, parsacı azınlıktı. Altı yedi yıl önce, AP Gençük kollannın blr kon .esinde, başbakan Demirel'in «Türkiye Cum huriyetinin son fatihi» olarak gökleri çınlatan seslerle karşılandığını gazetelerde okuduğum za man, pa^ışahlığın kör aksak da olsa • sürüp gitmesinde çıkarları olan bu par=acı azınlıgı düşünmüş ve cson fatih» «ibi şaşırtıcı, dalkavukca bir övgü bağırtısınLı arkasında, sayılan iki yüTÜ bulan sençlerin se=ine sahip çıkan hmoğlu hin bir azınlı'îın hesaplı çabasmı sezer gibi olmuştum. Neydi bu hinoğlu hinlerin hesaplı çabası? önce, iktidara yaranıp parsa toplamak, son ra da onu gençliğin, giderek halkm gözünde efsan^leştiriD uzun ömürlü olmasına çalışmak. Bir bürvii oyunuydu bu. iktidan büyük gösterme yolunda tertiplenen bir büyü oyunu. Oysa. uyanm:?, avdınlanmıs bir toplumun inçanlarına söker mivdi bu büyü? Sökmezdi ama. birim halkımız henüz aydmlanmamıştı, aydınlatılmamıştı, aydmîanmaması için de elden jelenler esirgenmemekteydi. SOKRATES azan geçmişin binlerce yıl derinliginde kalan bir 8lümlü, dirilir gelir, yasadığımız toplumda guncelleşır. Sokrates, İsa'dan yüzlerce yıl önce dogmustu. 19731er Türkiye'sinde dolanır oldu. Yuvarlak yüzü, kaba görünüşü, giyime boşvermişliği, eşsiz yürekliligi, aıçakgönüllülügü, dobra dobra konuşması, canayakın bUgeüğiyle az bulunur bir kişilife sahipmis Sokrates. Gençler, çok severlermiş filozofu. Durmadan tartışmaya girişir, tutucuıann üstüne üstüne gider, düzeni eleştirir, aşın fikirler üerl •ürermiş. Sokrates: Benim tek bildijim, bilmediğimi bümektir.. diye söze girişir, kişiyi düsünmeye çağırır, eski deger yargılarının koflugunu, düzenin çürüklüğünu kanıtlam»ya yönelirmiş. O çagda Atina'd» köleler çalısır, vatandaslar devlet yönetirmiş. Köleliğe dayanan toplum düzeni egenrıenmıs. Emekçiler buğday eker, biçer, dover, ekmek Disırir; t»s taş üstüne evler. tapınaklar, tiyatrolar. su tcemerleri yaparlarmış Üretimi yapanlar kölelen ve yiyenler, ıçenler, politika yapanlar, yönetenler, efendilermis. Böyle bir toplumda Sokrates Ribi sivri dilli bilgenin tehlikeli ve asın fikirler öne sürmesi ne demek! Tannlann, Tannçalarm düzenini bozmaya kalkışanı, Tannlar, Tannçalar lânetlemez de ne vaparlar'' Zamanın egemenleri. binlerce vıl kejiflerince düzen sürsün isterlermiş. Şimdi bize 1973 yılından bakınca pek gtilünç gelen bu istek. o zaman devlet buyrugu olarak ciddiye alınırmıs. Oysa Sokrates'in evren, devlet, insan, yönetime değEin düsünceleri de toplumun evriminden doSmustuT. O dönemde İran ordularına karşı Atina ile Isparta ortak bir savasa katılmışlardı Isparta, kara kuvvetlerıyle savaşa girmişti, Atina süçlü deniz kuvvetlerine sahipti İran ypnilgiye uğrayınca Isparta'nın başanlı ordusu ülkenin başma dert oldu, iç sömurünun agırlasmasmı sagladı. Atina'nın savas filosu İse ticarete yöneldi. AÖn» dünyaya açıldı. Dış ilişkilerin gelismesi. yeni insanlann buluşması, deger ^Tirgılannm çeşitlenmesine vol açtı. Anlaşıldı ki, yalnız Atina yoktur dünyada... Başka başka Ulkelerde, baska başka Tannlar, Tannçalar ve düzenler vardır. Eski lnançlar yıkılmaya, yenl yargılar doğmaya yüzrutunca, Sokrates'in yetiştiği toplumsal ortam hazırlandı. Egemen güçler bir yandan yenl fikirleri engellemeye çalısıyor, bir yandan da yenl fikirlerin etkill kisisi sayılan Sokratese di» biliyorlardı. Sonuçta, Sokrates, ejremen çevrelerin mahkemesinde, yargüandı vt baldıran serbetl içmeye mahkum edildl. ölümdü sözkonusu olan. Sokrates'in ölümü kişiliğince oldu. Zehlrl Içmeden üne» yıkandı. hazırlandı: ölüyü yıkamm islni baskalanna bırakmamalı... dedi. öftrencilerl ve arkadaşlan yanındaydılar. Sokrates'i kaCrrmak lsteyenler oldu. Kaçmadı bilge... «Yürürlükteki düreni ve yasaları eleştiririm, ama yasalara da boyun egerim» düsüncesinl degerU buluyordu. Zehiri getiren görevliye: Gel bakalım arkada?, dedl. söyle bana ne vap»c«gımı? Görevli: Kolay. içtikten sonra odada dolaîirsm. bacaklannda bir ağirlık duyduğund* uzanırsin. Sokrates baldıran lerbetinin bulunduğu tası aldı. içU. Kılı kıpırdamadan... B Sahte Değerler Pransız düşününi Condorcet C17431794'). «F1lozofîarm ayrimlatmad'.ğı bir toplumu şarlatanlar aldatır. Bu şarlatanlar. halkm gözdesi olmaya nicir. can atarlar? Başına geçip zornahk st mek için» diyor. Buçün, Filozofların aydınlatamadıŞı, aydınlatmasına pek olanak bulunmayan TürMvede (Fi'ozof yok ki). bir takım sahte değfrteı ön planda rol oynamaktadırlar, çıkarcı, hino^lu hin bir azmhgm yardımı, propagandası il« halkm hayal giicünü çarpıtıp, kendilerin: bü.'lk pöstermek yolunda sonsuz bir büyü çabası harcıyarak. Bugün, bütün dünyada, bir bü'.ii; toplumîarın hayal gücünü kendilerinden yana çarpıtan, çıkarcı. egemen grupların yarattıkları bir büyü sayesinde sürüp gidiyor. îktidar bürJsü, bir çeşit büyü iktidarı yaratmaktadır. Bürün sonın : halkın uyanıp, büyüyü müyü\ni bir yana ataeak, atabilecek olgunluga erişebilmesinl?dir Çarpıtılma Almanya împaratoru Frederich I I . ordusunu teftis ettiği bir sırada. dizi dizi ve iriyarı as kerler arasından geçerken, yanmdaki Voltair» ve Maupertuis'ye şunları söyler: «Neye şaşıyorurn biliyor musunuz? Şu anda biz üçümüz. güç süz ve silâhsız olduğumuz halde. bu tepeden tır nağa si'.âhlı ızbandutlar arasında kendimizi büyük bir güvenük içinde hissediyoruz. Çok garip bir şey değil mi bu? Ötedenberi alışık olmasam, bunu kolav kolay göze alamazdım. Şu tnsanlar pek budala jaratıklar doğrusu..» Büyük bellenen, toplumun büyük damgasını vurduğu bir takım insanlara duyulan saygınlık, çoğu zaman, tnsanlann budalahğmdan, hayal güçlerinin belli bir yönde çarpıtılmış olmasından gelmiyor mu? Öyle olmasa, bugün Türk ulusunun, blr takım çıkarcı, açgözlü, her ne pahasına olursa ol NE OLACAK 0 MİLYONLAR? OKTAY AKBAL Evet Hayır DENGESIZLIKLER SORUNU nkarada işlerim olur. Sık sık gelirim. Bu kez geldiğimde bir arkadaşımla biriikte Gençük Parkınm bir lokantasına gittık, akşam yemeği ıçm. Pı'iç çevirıneleri bitirmeye yakın, bir çocuk yandan, lokanta dışmdan yaklaştı (masamız kenardaydı). Biraz ekmek ile katık istedi. Ekmekle, tavuktan kalan bir parçayı verdık. Sonra bir tanesi daha yaklaştı. O da ekmek istedi verdik, yanına katık istedi. Kalmamıştı, «yok» dedik. Olay, hiç abartma, edebiyat yapılmayacalc kadar acıklı ve belirgin idi. Partüer seçimlere giderken, Cumhuriyetin 59. yıldönümüne pek az kala, Ankara'nın ortasında bıraz yemek bulma umuduyla orayı burayı dolaşan 10 • 12 yaşlannda iki çocuk... însanlar gerçeği gözleriyle görmeden, gerçek yaşanmadan pek çarpıcı, anlaşılır olamıyor doğrusu. Ama düşünülünce buna benzer görüntülerin doğal olduğu anlaşılıyor. A flflft artinizi Türkiye'nin ilerici siyasl kuruluşlarından bi• l l v ri saydığım için biz Avrupa'daki Türk işçileri için ••• büyük önem taşıyan bir mesele ile ilgili olarak siza bu müracaatı yapıyorum.» Merkezi Münih'te bulunan Anadolu Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Sağır, dört partinin başkanına yazdığt mektuba böyle başlamış... «İlerici siyasi kuruluş» lar şunlar: CHP, TBP, MP, MSP. Demek emekçüerimiz kendi dertleriyle kim yakından ilgileniyorsa, bir avuç zengini daha çok zengin etmeyi değil yoksulluk içindeki yıgınlan düşünüyorsa o partileri «ilerici» sayıyorlar. O parti ister ortanm solund'a olfun. ister Atatürkçü olsun, İster bçürlj' dinsel görüş'.eri Jcen» dine baş ilke yapsın bir parti halk. pjğunhıRururt çıkarlarından yanaysa onu «ilerici» layıyor emekçilerimiz. önce belirtmek gereken özellik bu. En iyiFİ bu dört partinin genel başkanlanna yazılan mektubun önemli bölümlerini aktarmak: «Mesele bir buçuk milyon doları bulan işçi tasarnıflandır. Bu para hangi alanlara nasıl yatınlacak ki, hem yurdumuzun kalkmmasına yararlı olabilelim, hem çoluk çocuğumuzun geçimini sağlamış olalım, hem de yurda döndüğümüzde çalışabileceğimiz bir işyeri olsun, işsiz kalmayahm. Ça anda Avrupa'daki bir milyon Türk işçisinin çok önemli bir bölümünün başlıca meselesi budur. Biz Anadolu Yard:mlaşma Derneği olarak bu konuda işçilerin büyük baskısı altındayız. Işçiler bizden bu meseleye çözüm bekliyorlar. Ikti$at, işletmecilik gibi bilim alanlarının emrettiği doğru çözüm. Biz de işçiyiz. Tek başımıza bu meseleye doğru çözüm önermemizin olanağı yok. Bu alanda halkın dertlerini dert edinen kişi ve kuruluşların yardımına muhtacız.» Evet. ne olacak bir milyon işçinin biriktirdigi paıa? Yurt kalkınmasına mı harcanacak, halk çoğunluğunun yararma mı. yoksa bir avuç azmlığm zenginliğine zenginlik katmaya mı? Avrupa'ya koçup giden sçıkgöz bazı işadamlan şimdlden çalışmalara başladılar bile, sonu ne olacağı bilir.meyen birtakım örgütler, ortaklıklar kuruluyor. Ama bunlara ne denli güvenilir, işçinin karşısına çıkıp güzel öneriler yapan adamlar ne denli dürüsttür, ne denli içtendir? Bunlan nerden bilsin Almanya'nın bilmem ne kentınde, kasabasında gecesini gündüzüne katmış, mark üstüne mark biriktirıp çoluk çocuğunun geleceğini sağlama almaya bakan işçi? Kim koruyacak onu, kim doğru yolu gösterecek? Mektubu okuyalım: «Işçiye r e kadar sahip çıktığı lokavtlardan belli olan Çalışma Bakanı, bizi Almanlara küçük düşüren hükümet bu işe el atmıştır. Birtakım zenginler bu mesele ile yakından ilgileniyorlar. Bilmem ne firraası diye np idüğü belirsiz bir teşebbüse işçiler harıl harıl üye kaydediliyor. Peki. işçinin köylünün dertleri i!e samimî olarak ilgilendiğine inandığımız partiler bu alanda ne yapıyorlar? Hemen hemen hic bir çey. Nedir bu meseledeki tutumları? Bilmiyoruz. Rıcamız su: gerek resmî mercilerin. gerek özel kuruluşların bu mesele ile ilgili karar, teşebbüs ve önerilerinin içyüzü hakkında bize tam. doğru bilgi vermek. Bu arr.açla uzrr.an aydın kadroların, mühendis odalarım, Planlanıa uzmanlarını bu gönüllü iş için seferber etmek. bu meselede bize ve seçmenleriniz olan Türkiye'deki yakmlarımıza doğru çözümler getirmek.» Çok haklı bir istek bu. Emekçilerimizin güvenini kazanmış partiler bir milyon işçiji, onların aileleriyle biriikte beş altı milyon yurttaşı yakından ilgilendiren bir sorunu önemle ele alacaklarını sanırım Alınteriyle kazandıkları paraları karşılarına çıkan «özel girişım» ci açıkgözlere kaptırmarr.aları için. Hükümet eliyle yapılmak istenen işlere güven duyabilmeleri için, kısacası büyük yığınların çıkarını korumak, yararmı sağlamak için... KİTLELER VE BÖLGELER ARASINDAKİ DENGESİZLİK SADECE SİYASAL BAKIMDAN DEĞİL, EKONOMİK BAKIMDAN DA ULUSAL SORUNUMUZDUR. ARSLAN BAŞER KAFAOĞLU ni artırmakta, bu tüketim malları endüstrisıni daha da teşvık etmektedir. Sanayiin bölgesel dagılımı bakımından da durum aynıdır. Özlenen ekonomi politikasıyla büyük kentlerin hem nüfusu ve hem de birey başma geliri hızla artmakta, bu artış sanayi bırimlerinin bu kentlerde kurulmasma sebep olmakta, kısır döngii burada da süregitmektedir. • Bazan geçrrdsin binîerce yıl derinliginde kalan bir 61üm> lü, dirilir, gelir, yaşadıgımı* toplumda güncelleşir. Bazan Sokrates'i görürüz aramııda. bize günümüzün gerçejini aydınlatan bir ısık tutar. Essiî yürekliliği. canayakın bilgell» ği, ve baldıran lehirinl bir bardak saf su lçer gibi yudumlamasıyla... Koca bilg«. zehlr lçmeden önce ögrencilerlnin blrinln elinde bir saz görüp iljüenmis. nasıl çahnacaîını öğrenmek s. ö ğ r e n d : . Az sonra zetolr Içeeeksirüı, ç»lmay« vaktinl» olmayae*k, tad duymayacaksınız. Sokrates demis ki: Asıl tad, çalmakta değil. çalmayı o^renmektedlr. Dağılım Dengesizliği Ülkemizın asıl sorunlan budur, yani tüketim endüstrisi ve büyük kentlerdeki endüstriyel kurnlusların dığer ana endüstriler ve ge.' r: bırakılmış yöreler raranna hızla yayılmasıdır. Böyle bir gidiş hem ekonomik dengeyi ve hem de sosyal ve bölgesel dengeyi içinden çıkılmayacak hale sokmaktadır. Hükümetler ve ldareler bu gidişe bir çare düşünmemektedir. Eskidenberi sosyal blr sakınca olarak düşünülen bu d»ğılım dengesizliği aynı zamanda ekonomik bir sakınca şekline de girmektedir. örnegin, endüstrinin t Ankara, Istanbul, Izmir ve Ada î na bölgelerinde yığılması sonucunda bu illerde alt yapı tesisleri pahalılaşmakta, su, elektrik gibi hizmetler yerine gelmemekte ve bu nedenle fabrikalann islemesi aksamaktadır. Tek tek ekonomik bakımdan yararlı görülen tesisler belli bölgelerde yığılmca, ekonominin millî düzeyde zaranna çalışmaktadırlar. Millî Gelir Hesaba oturahm. Türkiye'de adam başına gelir, yılda 5.000 liradır. Yani milli gelir eşıt olarak dagıtılırsa herkese ayda 400 liranın biraz üzerinde bir para düşmekte. Bu para neye yeter. Üsteiik dağı'ım çok adaletsiz. Ankara'da karşılaştığım bir danışman arkadaşım Istanbul'da «ayda otuz binden aşağı geçinilemez» diyordu. Belk' abartmalı ama, herhalde ayda 5.000 lira ortalama gelirle geçinenler bu ilimizde az değüdir. Tabiatiyla ortalam; kişî başma 400 lira aylığın üstündeki harcamalar, bu rakamın aîtında kalan'.ardan çıkmaKtadır. Bir aile 5 kişiyse, 5.000 liralık her aile harcaması, birey başma 1.000er lirayı içine almaktadır. Bu harcama düzeyine gelmesi de 10 ailenin gelirinın ayda 400 liradan 300 liraya düşmesı anlamına gelmektedir. Yani Istanbul'da 400.000 ailenin ayda 5.000 lira harcaması, yuıt içinde iki müyon ailenin gelirlerinin ortalama harcama düzeyi olan ayda 2.000 lirayı 1500 liraya düşürmektedir. (Tabıi ki sile 5 kişiden ibaretsel. Şimdi bir de lısan, yaşayan kismen ve tamamen işsiz yurddaşları verimli şekilde çalıştırarak üretimi artırmaktır. Bunu yapmak için yatırımları alışılmamış bir düzeye çıkarmak, yatırımlan gerçekleştirmek için de sıkı tasarruf lâzım dır. Tasarruf denir.ce bizde sıyasal alanda hemen devletin pahah çalışması gelir. Ama aslında biz bugün çok >Tİksek bireysel harcama düzeyindeyiz. Büyük kentlerimiz bugünkü israf ve yaşama düzeyinde kaldığı takdirde, hiçbir sorunumuza çözüm bulamayız. Refahı tabana yaymak sadece kentlerde çalışan ücretli ve maaşhlarm gelirlerini artırmakla degil.'fakat aym Tamar'rfa îcöylüye daha iyi yaşama ve iş bulma olanaklan verecek yatırunlar yapmak ile mümkün.. Bu da tasarruf ve yine tasarruf gerektirir. Tüketim Tükiye bu yolda mıdır? Buna evet deme olanagı yoktur. Her yerde tüketim endüstrisi tesisleri yükselmekte, yatınmlann yurt düzeyine yayılması için ağır basması gereken kamu yatınmlan ise öneminden gitgide kaybetmektedir. Bir kısır döngü içindeviz. Yüksek gelirler daha yüksek hale gelmekte, bu durum tüketim ve hele lüks tüketim talebi ISTANBUL. EYÜP ALİBEYKÖY BELEDİYE BASKANLIĞINDAN İLÂNDIR 1 AlibeykSyiJ lçm« Suyu Şebekesl n . kuım lnşaatı 2490 «ayılı kanuna göre kapalı carf usulfl ile 25.9.1973 günü caat 13.00'de Belediy* binasınd» Belediye Encümenince ihale edilecektir. : 1J20.960.33 TL. n fcesif bedelll ise alt muvakkat teminat miktan 47.378.81 TL. a elup. insaat tutan 1974 yılı tahsisatından ftdeneeekiir. S thaleye «it kesif. roetraj, proje, fartname ve mukavel» tasansı mesai saatleri dahflind» Belediye Fen tslerl Müdürluğiince görülebilir. 4 thaley* istirak edeeeklerin. a) 1973 senesi tasdikli Ticaret Odası belged, b) B grubu en mx kesif bedeli tutarmda müteahhitlik kamesi. e) Makine, teçhlzat, personel ve mali durum belgesi O« biriikte 21^.1973 günü akşamma kadar mesai taatleri dahilindı mfiracaıtla ihaleye istirak belgesi almalan duyurulur. (Basın 22499) 7182 BÜYÜK KAYBIMIZ Prof. Dr. Kendisini ilme ve vatanma adamıs ÜLKÜCÜ ÎNSAN Dengesizlik Seçmenler ve liderler, adaylar seçimle derece derece tlgili olanlar kafalarında bu soruya karsıiık aramalı veya bu sorularla ilgili karşılıklan aramalıdırlar. Bu soruna karşılık verilmedikoe, Türkiye'nin gelecegi hakkmda aydınlanmamış sayılınz. Kitleler v* bölgeler arasındaki dengesi»lik sadece siyasal ve sosyal bakımdan değil, ekonomik bakımdan da en önde gelen ulusal so EMİN FAIK ÜSTÜN Tannnın rahmetine kavuşmuştur. Eşi Çocuklan Kardeşleri NOT: 13 Eylül Perşembe günü îzmlr Bornova Yenl Camiinde saat 11 de cenaze namazı kılındıktan sonra Balıkesir'dek' aile kabristanına defnedilecektir. Cumhuriyet 7193 runuznuzdur. ayda 10.000, 20.000 veya 30000 (dostumuzun söylediği^ harcayan ları duşünelim. Ki Istanbul'da, = bunlan çevremizde görebiliriz. !SS 20.000 lirayı bir ailenin harcaya^ bilmesi, 36 ailenin kişi başma 400 lir?lık ortalamadan 300 lirahk = ortalamaya inmesi ile mümkün : s s dür. = Aylık Harcama = Istanbul Telefon Başmüdürlüğünden Başmüdürlüğümüz ihtiyacına binaen aşağıda cinsi, evsafı ve miktarı yazılı malzeme kapah teklif alma suretiyle satın alınacaktır. 1 Bu işe ait şartname berfelı mukabilinde Gayrettepe, Yıldi2 Posta Caddesindeki binamız 3. katında Malzeme Amirliğinden satm al:nabilir. 2 Geçici teminat şartnarr.esinde yazılı nisbetlere göre verilecektir. 3 Isteklı olanların kapalı teklif mektuplannı en geç 20/9/1973 Perşembe günü saat 15.00'e kadar Malzeme Amirliğimize tevdi etmeleri ilân olunur. Miktan Cinsi ve evsafı 1 1 1 Ad. » » Saç giyotin tezgâhı disli tip 2x130 mm. (Baykal) Punta kaynak makinası 15 KW. 190380 V. 75 cmjik 2x4 mm. Saç kıvırma makinası 2x2000 mm. 170(1 kg.bk (Baykal SAVA) Saç silındir merdanesi 103 cm. boy 1 mm lik Marangoz gönye testere makinası Serit testere bileme makina'i (Sevindik rr.arka) Matkap motoru tezgâhı <Dik sütunlu ?an7imHn]i 32 mm.ük solu) Spiral zımpara motoru (N göre) Motorlu el daire testeresi (Blekenderl Kordon makinası (N. eöre) Pres (Masa tipi çift sütunlu) (Basın 224(141 îito Aydı. 300'e düşen harcama ne ^ E demektir ki? 300 lira bugün bir ^ ^ çift ayakkabı (erkek) parasından ^ = biraz fa^ladır. «Kimsenin kazan ^ ^ cmda kimsenin gözü olmasın» zzz demek kolaydır. Ama her fazla ^ = harcamanm. v»'altında çahşanla ^ ^ rm. knvlprde 50 yıi öncesi yaşa ^zz mmı sürdürenlerin ölçülmez acı ^~ ları bahasma gerçekleştiği de hiç. : = p.ma hic unutulmamalıdır. 1965 = r yılı ?eçim prot)afi a'ndaş;ı dnnemın •~ dp bir AP büyügü diyordu Ki. ^ ^ «Manfet yfikspk gelirüyi sşajıya rr: irrtiTnek de de§il düsük gelirli * ~ yi \ü>sek geürli düzeyine çıkar ^ = maktadır.» Asıl haval budur. De ^ = gil ayda 20 • 30 bin. her vurdda = r sa ayda 5 bin liralık eelir rere bümpk için mülî gelirin bugiin Z ^ künüı 12 misline çıkması lâzim ZZZ dır Buna süç vetirecek bir eko nomik kRdrn da herhalde yerytl ^ ^ züııde yoktur. ^= MALIYE BAKANLIGI 1,5 MİLYAR LİRALIK VERGİSİZ .%* 9 FAİZLİ İKİNCİ TERTİP c. 1973 KALKINMA İSTİKRAZI TAHVİLLERİ 1694 Sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak karşılığı Kamu yatınmlannın finansmanında kullanılmak üzere Hazinece İkinci Tertip 1973 Kalkınma îstikrazı Tahvilleri 10 Eylül 1973 tarihinden itibaren bütün banka şubelerinde satışa arzedilmiştir. Bu tahviller : HER TÜRLÜ VERGİDEN MUAFTIR. TAHVİLLER İTİBARÎ DEĞERLERİ ÜZERİNDEN HER AN PARAYA CEVRİLEBİLİR. DEVLET İHALELERİNDE TEMİNAT OLARAK KULLANIÜR. Tasarruflarını değerlendirmek ve sağlam bir kaynaga yatırmak isteyen sayın halkımızın bilgisine sunulur. Tasarruf = O halde Türkiye'de genel seçim : ^ lcro eidildiSi su sırada seçmenler S : bu konular üzeritırio riüsiinmeli ~~~ ve siyasa] oartilerin vaadlerinı tinkı vukarıda anlattıgımız vaad : = gibi akıl terazisine vurmahdır= la Ama aslında bİ7 bu ya?ıda. ^ sosval tarafı bir an için bir tara fa bırakara'T. ısin ekonon.ik va z^l nmı inceleyecegiz. Bugtin Tör W'e'nin konııçu calısanlarm dü v'k üovpt almalan yanmda ve n d a n da önemlisi köylerde ça (Basın: 22185) 7191
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear