Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYE1 26 Ağustos 1975 Alaca Karanlıkta.. AYSEL ALPSAL40 Bu « a gerçek, «ehirll Wr yılan gflrf soktıvermıştı yureğını. Butun hucrelenne yayılmısb sehir. «Bunu bllerek niye surdürüyorum bu sevglyl? Nıye çekıp gıtmıyorunı? Çekıp gıdeyım demek kolaydı da, gitmek rordu. Şımdı ıse en guçü Lâle'den soz etmekti. Kocaman bır dağdı bu konu Hangı yoresınden tırmanmaya başlamahydı? Voksa hıç değinmese mıydı? Nasıl Sevınç'le evlenmek istedıgınden bıç soz etmeımştı... Bunu da ken dıne saklasa, kızdırümıs bır igne gıbi yureğınde rru taşısaydı? Turgut Beym kansıyla karıılasacağıraı hiç düfiınmedin mi? diye bırden bire «oze üagladı. Onun Helga diye tanıtuğın kadın olduğunu anlıyamıyacağımı mı sandm? Gundüzun şa&kınlığına sıkılmif kurfunlardı bu sozler. Çığdera de taskındı. Nasü söylıyebü Neler sayıklıyorsun giızelim? Hangi Helga bu? Turgut'un kamıyla ilışkisi ne? Anlayama Anlıyamadın mı? Yoksa hemen bir hikâye uyduramadın mı? Boşuna çırpmma. Bu kez ie na yakalandın. Bugün Turgut Beyin kansıyla karşılaştım. Hemen de tanıdım. Deraek sen sevgılı Antalyalı arkadaşının İsveçli sayın eşi Helgayı unuttun! Yazık! Yeteneklerıni bosuna tüketıyorsun hemen hikâye yazmağa başlasana!. Hayalin iyi çalıjıyor. Ağız kalabalığını bırak. Bagtan her şeyi birbirine kanştırmasan tabıi tanırdım Helga.vı. Ahmet'ın karısıdır. Sımdı de Antalyadalar mı? Bümem. Yine de sana kızamıyorum. Gerçekten. Turgut'un karısı da îsveçlilere benzer. Sen asıl maıal yazmağa başla! Akıl ve mantık dı?ı uydur malara yatkınsm çunkü. Kadını gorunce hemen benımle ılışki kurdun değil mi? Helga gerçek bır sarışmdır. Turgutun kansı boyalı sarı ama sen bunu farkedecek kadar yakından görmedın ki ka dını. Bümem o kadarım! Artık sen boçarrma davasında tanık olarak anlatırsın bunlare, Ne bunu Turgut'a söyledin mi? lyice eaşırmışsın. Ben söylemiyecektim ama, dedi yava$ça, kadın bellı etti. ŞaşırdL Falan... Kadın benım ismimi soyledi mi? diye yer« bakan Çiğdem'e doğru korkuyla eğüdi Gunduz. Zaten aptalın biridir. Allah kahretsin! Çiğdem dudaklannı ısırdı. «Hangisine üzülmelıyim? Günduzün bana yalan soylemesine mı? Çok saygı duyduğum Turgut Beyin aldatılmaiina mı? PLS bir rastlantıyla bu hikâyeyi öğrenmiş olmama rm?» Bütün bunlar kopkoyu, yıvışık bir sıvıda birleşip, beyninden aşağıya, ince ince, tel tel yayılıp oağılnordu. Ne düşünüyorsun böyle dertli dertli, tatlnn? Çiğdem çenesinl yukan kaldıran Gündüz'e baktı. Bir an telaşlanmıştı. O kadar. Yine eski aldırmazlığına gomuluvermışti demek! Bak, diye devam etti tatlı bir sesle. senin anlamak ıstemedığm bır nokta var. Ben keşış değilim. Tabıî kı kadın arkadaşlarun olacak. Bunlar gelip geçıd kadmlar. Lâle kafası fazla çalışmayan, yalnızca güzelliği olan bir kadm. Boyleleri sokakta binlerce. însanın bunlarla yatakta işi bitinee, arkasını donmekten başka yapacak bır şeyi kalmaz. Turgut boyle bir kadınla evlenecek kadar budalaysa ben ne yapayım? Çiğdem yüzünü Gunduzun ellerinden kurtardı. Arkaya yaslandı. Gözleri camlaşmış.t.ı. Parlıyordu. Lalenın Gündüzle yatmi} olmasına aklı fl mıyordu. Bak bu cumartesi seninle bir boğaz yapalun. Aşıyanın ustünden gıden yol var ya? Hava güzel olursa orada dolaşırız. Ne kadar guzeldı değıl mı'' Ne dersm? Cumartesi olsun da. «Ha;ır demeliyım ona. Şurdan da kalkıp gitmeliyım. Çamura daha fazla gömulmeden gıtmelıyim. Neden gıdemıjoıum? Neden?» Karşısında gülümsıyerek, sevecenlıkle bakan bu yuz muydü? Kendisinı tiksındıren. Bu yuz müydü'' Ara sıra, tanımadığı, ya da şöyls bir tanıatığı kadınlarla bile yattığıru Ueri süren... Yalanı ortaya çıkınca da yeni bır yalanla onu örtmeye kalkan... Çocukça bir gülüs, yeşil gözlerinden ince güzel çizgilerine yayılıyor, oradan da Çiğdem'in yureğine atlıyordu. Bu gülüş kızdaki bütun kujkuları, üzüntüleri silıp götürüyordu. Yüreğinde bır sevgi vardı yalnızca. Orta yerde pınl puıl duran. Gözlerinin ıslandıgım göstermemek için pen cereden baktı. Yağmur olanca hızıyla yağıyordu. Turgut gıbi yakışıklı, aküh, kültürlü bir koca aldatılır mı? Demek Lale Turgutu tenin gözünle görmü yormuç! Anlatılan yenı patronunu beğeniyorsun! Yak:nda sşık olursan şaşmam. AA! Bu kadarı da fazla ama! diye diklendı Çiğdem. Takıhyorum canım! Beni aldattığını ancak gözlerımle gorürsem inanınm. Ama yine de benira yanımda başka erkekleri övme. Ama sen başka kızlan översin. Bakarsın da.. Ben erkeğim. Benim hakkım bu. Bu biçim bir düjunceye söylıyecek bir «özü yoktu. Sustu. Yağmura ve yağmur!a inen karanlığa baktı. Bu karanhk dünyada, yüreğinde kocaman, yureğinin çekemiyeceği kadar kocaman, bir sevgiyle yapayalnızdı. Tek başınaydı. Karşısmda oturan, bu »evgisinin kaynağı olan erkeğin bu sevgiye katacağı bir şey yoktu. Yalnızlık ve bu kapkara sev gı... Bir de >agmur Çiğdem karanhk ve yağmurdu şimdı... Turgut da yağmura bakryordu arabasınm eammdan. Sılecek, titnyerek, aellere b»? kaldırarak iki jana gıdip geliyor, suları tavurup duruyordu. Bu ıslaklık ve yağmurla »anlıydı Turgut Bir de yalnızlık. Evle arasına bu yağmurun girmesini. gitmesine engel olmasını istediğıni farketti. Evet gerçekle yuz yüze gelmekten korkuyordu. Şimdiye dek olduğu gıbi.. Hiç bir sorununu çözmeden yıllann gcçm» sini nasıl seyretmiş.ti! Ama artık gerçekle arasına bir gece daha girmiyecekti. Lâleyle jimdi ko nusacaktı. Ya Çiğdem yanılmıssa!... Ne olacaktı? Bu evliliği sürdürecek miydi? Sorular birer vidaydı. Beynini dele dele gi rijorlardı. Evinin kapısından içeri adımını att.ğında, evini ilk goruyormuj gibi duvarlara, e;yalara bakmaya koyuldu Hizmetçi onu gözleri duvarl^rji .bakınııteı yakaladı. Şaşkınlıkla baktı. • H07 g e î Ş ı i r ef endim. Hanımef endı henüz Yaa! Kadın uzanıp ıslak pardösüsünü aldı. Gen; adam salona girmisti bile. Yıllardır içınde yaşadığım ev bu mu? Bu bağlantı birden bire mi ke sildı? Yoksa hiç kurulmamıs mıydı? Bazan yıllardır tanıdığım bir insanın yüzüne bakar, onun gerçekten tanığun o adam olup olmadığını düsünürüm. Şimdi de aynı duygu içindeyim. Bu evi gerçekten tanıyor muyum? Yatak odasına geçti. Şu kapı tarafmdaki kendi karydasıydı. Kitap okuyup, çalıçıp dönünce yavaşça girer di Laleyi uyandırmamak için. Uyumadan önce son düşCndüğü ya makinalardan bıri, ya da :ş yerinde yapılacak değışiklikler olurdu. Lale gu zel kadındı. Hep bakımlı, değismeyen bir guzellıkteydi bu vüz. Duvardaki tabloya da bir heykel gibi... Yalnızca bir am, değijmeyen bır anı yansıtan bir yiiz™ Anlamsız! Bu onun suçu muydu? Süslenmekten, gezaıekten başka konular da olduğunu düşünseydi... Hos geldın «evgüım? Bir ;ey mi arıyorsun? Bu saatlerde hiç gelmezdın? Hasta «nısın? Elbisem o kadar güzel ki sorma... Bir ıki duzel tılecek yeri vardı da. Bıraktım. Turgut döndü. Lâle her zamankı anlamsız yüzuyle kapıdan gırmışti Sesı hep bır çızgıde uzanıp gidiyordu. Hayta mısın? derken sesınde merak yoktu. Yuzunde de yoktu. Bu yüz otuzsekız yasında bır kadının olabıhr mij'dı? Yırmısınde bile gosterrnıyordu. Yuzünde hiçbir dujgu yansımazdı. Bu durumu ne zaman larketmışti? Bunu farkettığı için mı sevgısı bıtmıştı'1 Yoksa sevgisı bıttıfı için mı 1 bunu farketmışti ' Xe oldu Turgut' Yuzurre nıye Dakıp duruyorsun? Hastalandın mı? Hasta değılım. Seninle kcnuşmak ıstiyorum. A ' Ne konuşacağız İşlerın Konusunda desem! Hıç sozunu etmezsın. AA! Merak ettım. Gerçekten merak ettin mi? Demek arada sırada bazı duygular taşıdığuı da oluyormuş .. Ben senl taştan yapılmış sanıyordum da... Nıye boyle konuşuyorsun? Sarhoş musun' Çunlar da kulaklarımı acıttı Turgut kendisıni aynada inceleyerek küpelennı çıkaran Lâle'ye baktı Dönüp odanın kapısım kapattı. Aynanın önünde tasasız tasasiz saçlarını düzelten Lâle'nm Kautsızlıgı Turgut'u birden alttıst etti Gen v feadını kolundan tutup vatağın ustune fırlattı (Devamı »ar) Bir Maresarin Ölümü Yazan: V. ALEXANDROV Türkçesi: Em. General Celil GÜRKAN Tuhaçevski ve arkadaşları 1937'de idam mangası önünde ölüyorlar ve 19 yı! sonra saygıyla anılıyorlar 1» mayıs İ93V«te Gtiw8n.ik lşlerı Genel Komıserı Yezhov, Stalın ıle ozel bır gorüşme için gıttığınde bır saatten fazla bekletilmıştı. Nıhayet huzura aluı dı. Stalin, kendısinl, beyaz boyalı genış çalışma odasında ayakta kabul e t f . Odanın genışlıği Stalın'ın ablak çehresım sankı daraltıyor, mıskinleşmış, bıizülmüş olan Yezhov"u da büsbütun ufaltiyordu. Yezhov, ellndeki dosyajn açtı ve ucretlı casus (') Tukhachevsky^ıın suç kanıtlannı ortaya serdı Stalin, ikıncı bır kez kontrol ıçın dosyayı, Vısınskı've vermeden once, Yezhov'un gozden geçırmesmı soyledi. Son ra dosyayı yoketmeh, resmî bır rapor hazırlamalı ve belgelerın dogrulugu hakkında kendisinı ıkna etmek üzere Savunma Ko mıserı Voroşilov'u görmelıydı. «Ikna edılmesıne ıhtıyaç olan bır kımsedir o» diyerek sözlennı bağladı Stalin. Staımın bu ta!:matı üzerıne Yezhov ve o sıralarda Yuksek Mahkemenin Başsavcısı olan Vıçınskı, belgelerı gereken şekilde «kontrol» ett.ler Bundan sonra Başsavcı, kamt dosyasanı, şu kısa ve fakat son derece anlamlı nesruhatı yazarak ımzaladı: «Konu, Kırov davasmdan sonra çıkanlan 1 aralık 1934 tanhlı kanun gereğınce cezaı kovusturmaya tabıdır» Robespıerre'ın, «Fransız thtılâlinm dokuzuncu aymın 22. gunü kanunu»na benzeyen bu Sovyet kanunu da, her hangı bır savunma oianağı tanınmadan sanığın gıyaben yargılanmasına ırakan venyordu. Yargıçlar, sadece dosya ıçındekılerını ınceleyecekler, kanıtlan kontrol edecekler ve kararlarını vereceklerdı. Tabıı sonra KKVD de hukmü yenne getırecektı' . Başsavcmın, yukarıda sozü edılen «1 aralık 1934 tanhlı kanun gereğınce cezaı kovuşturraaja tabıdır» şeklındekı kararına karşı baska bır mercie bas ıiırma oianağı yoktu 22 mayıs akşamı durum Mareşal Voroshılov'a anlatıldı. Kanıtlar hakkmdakı beyan kendısine gosterıldı. Ne var kı Voroshuov, hazırlanan bejanatı ımzalamayı reddetti ve dosyanın Polıtburoj^a harale edılmesmı ıstedi. Bunun uzerır.e Yezhov, Stalın'e telefon ederek: «Klementi Efremo\nch'ı karanndan caydirmak ımkânsız'» dedı. Stalm «Budala » diyerek telefonu kapattı, arkasından Voroshılovu çağırttı. Savunma Ko rmsen Stalın'ın yanına geldiğmde yuzü sapsan kesılmiştt. Stalin: «Artık çok oluyorsun Khm!» dedı ve devam etti: «Başka şekilde hareket etmene ımkân var mı? Ya Yezhov'un ve benım dedığımızı yaparsın, ya da sen de komplocuiardan bıri sayıUrsın!..» *** Yezhov'un kanıt dosyasını Sta Im e vermesınden ikı gun sonra, yanl 30 mayıs 1937 günil, Mareşal Tuhaçevskı'nın, Mosko va'nın «Üç Istasyon Mevdanı»na ge'.dığını görüyoruz. Volga Askeri Bölge Komutanı olarak yeni görevıni devralmak flzere Moskova'dan aynlıyordu. Kendısine yaverl Mironor « f lilt etrnelrtevdl Uğurlamak !çin Savunma Komıserlığınden gelmış tek bır arkadaşı yoktu. Kendisının gozden düştUğU haberı Moskovada yüdmm hızı ıle yayılmıstı. Sadece, vaktiyle Polonya seferınde 16. Tümende ıstihkâm subaylığı yapmış ve Var sova Meyd&n Savaşında yaralanmış eskı bir asker olan Gar Mu düru Markov, Mareşalı uğurlamak cesaretıni gosterebilraıştı. Trenın hareketı biraz gecıkmışti. Hareketten hemen cnce Demıryolu Polıs örgütune mensup uç resmî memur, şeflen tarafından imzalı bır emrı göstererek Tuhaçevskı'nm vagonuna bındıler. «Seyahatı suresmce kendıstnın guvenUğını sağlamak uzere» Volga Askeri Bolge Komutanmın vagonunda seyahat edeceklerdı Bıraz şaşırmış, fakat endıçesız görünen Tuhaçevs ki, özel vagonundaki kompartımanlardaa bınnı kendılertoe verdi. Hava guzeldi. Gerçek bir Rusya ılkbahar gecesı . Bır naftadır bır damla yağmur yagmamış tı Mareşal uykuya geçmeden once bır süre calısmaya karar verdi; mahalli ihtiyat erlerden oluşturulacak Volga Oölgesindekı bır ihtiyat ordunun seferberhğı için. vaktiyle kendisınin teş vık ettiğı bır taslak planı lnceleyecektı. Kurulacak böyle bır ordu, Rusyaya karsı vakı olacak derinligine bır istilâ halinde ope rasyonel bir ihtiyat fcuvvet teşkll edecekti. *** Ertesi sabah Mareşal, kompartımanmm peıdesini kaldırdıgında serin bir hava ıle karşılaşmıs tı. Tren durmustu. Demiryolunun iki tarafı göz alabildığince ormandi. Yolun yakınında kesılmış ve istiflenmis kereste yığınları ve bir de rampa vardı. Her tarefta tam bir sessizlik hüktım sürüyordu. Mareşal, ara böl meji vurdu ama yaverinden bır cevap çıkmadı. Hayrete kapılmış bir halde koridora çıktı ve tuvalete doğru yürüdü. Ortalıkta kim ««cikler yoktu'.. Sankl vagon, perıii bır ormanda terkedilmiştl. Ch'sakı Maresalin gdrdüğtl yalnızlık sadece bir hayaldi. Vagonun bütün çıkış kapılan b!r Blnbaşı komutasında, NKVD Orifor ması giymis muhafızlarla tutulmuştu. Tuhaçevski'nln, vagonun kapısmda gorünmesı üzerine bu subay kendısini selâmladı ve Maresalden, yolculuğa çıkarken, yaverinin yerleştıgi kompartnnana ka dar kendisini izjemesini rica etti. «Mironov nerede? Sls kimsinız?» Subay tekrar selâm vererek: Mironov daha önce trenden ayrıldı. Bana gelince, ben, sızi k o rumakla gbrevli bir NKVD Binbaşısıyım » «Pekı iyi şimdi neredeyiz?» «Haydutlar durağı» adı venlen bır demıryolu durağmda3^z. Guvenlık lşlerl Genel Komiserlnin emrı ile vagonunuz katardan ayrıldı. Burada n« kadar kalmacağını bilmıyorurn. Mamafıh dort günluk yıyecek ve içecek madd« mız var » «Yani tutuklanmıs durumda mıyım?» «Bu hususta bir emır almıs değılım... Pakat vagonu terkedemiyecekslnız. Bu hususta aidıgun talımat kesln!.» Tuhaçevski omuzlannı alUrU. «O halde gozaltındayıra. Bu hu Aradan yıllar geçiyor ve Kruçef ddneminde Sovyetler Birlıği, Mnrejal Tuhaçevskı'ji çukran \e sajg,>la anıjor.. sus Savunma Komiseri'ne anlatıldı mı?» «Bir sey bilmlyorum. Bana venlen, sızı vagonda alıkoymak.. Gerısi beni ilgilendırmez.w «Uzerimdekı sılâhlanmı muhafaza edebllecelc miyım?» «Silâhınız: almamı ve, her çesit sılâh ve belge yönünden kompartmanınun arastırmamı emrettıler » «Voroşılov yoldaştan emlr almadıkça yanımdaki gizli savunma belgelerinı teslım etmeye yetkim yok ama.» Bunun Ozerine subay, cebindpn bır kağıt çıkararak: «tste Yezho\ yoldaşın imzaladığı ve Stalin yol daşın Özel Sekreterinin de vız€ ettigi emir!.. yeter mi?..» dedı. Mareşal Tuhaçevskl, üzerlndeki iki tabmncasını ve beraberındeiu dbrt gizli dosyayı Bınbaşıya teslim etmekten başka yapacak bır şey kalmadığuu anlamışti. «Teşekkür ederim!..» Zora bas vurmak mecbunyetinde kalsaydım herhalde hoş bir »ey olmı>acaktı» dedi Bınbaşı, ve devam etti: «Zıra ben de Polonya savaşına katılmış eski muhariplerd» nım. O sırada s ı i benım Baskomutanımdıruz!..» Binbaşı yanından aynldığında Mareşal kompartımanında kalmıştı. Dunım artık tam anlamıyİe açıktı. Buna rağmen son ana kadar tutuklanacağını hiç sanmıyordu Tuhaçevski. Öğle üzerl Bın başı, yemeğı beraber yemelerinl soyledi ve yemekte Tuhaçevski Bınbaşı ile konuşarak maruz kaldığı bu muameleden dolayı duydugu hayreti dile getirdi. Subay Mareşale mekanik cevaplar vermekle yetıniyordu «Bir üıtilil döneminde bulunuyoruz. Dün bir kahraman, fakat bugün bir hiç!. Tanhin diyalektiji bu Mareşal yoldaş!..» Az sonra trenle Moskova'dan btr başka Polis müfrezesi geldl. Mareşal in vagonu gerisin gerl sur'atle başkente çekildi. 23 Ma(Deramı 1. aarfada) DİŞİ BOND TİFFANY JONES DSON ÎCfM BİB ACSAhfi OlM&Z. SUNTfl TAHTA SANAYO T. A. Ş. DEN Fabrikamızın imalât üniteleri müdürliiklerinde görevlendlrilmek üzere MAKİNE YÜKSEK MÜHENDİSLERİ VE MÜHENDİSLER ARANMAKTADIR. ARANILAN HUSUSİYETLER: lebebi ^ bir 1 Askerliğınl yapmış ve kırk yaîinı geçmemis olmak. 2 Ingüizce veya Almanca lisanlarından birini bihakkın bilmek. (tkind Usan tercih olabüir.) 3 Smaî bir müesseserie fîtl! makine bnkımı işinde "Ti az beş sene çalısmış olmak veya fabrıka idaresmde mesul gorev almıt bulunduğunu tevsik edebilmek. GARTH Tallplerin kısa hal tercfimelerini ve tstedıkleri ücretleri bildirir yazıh müracaatlarını SITNTA TAHTA SANAYll T>A.Ş. Necatibey Cod. Demirbağ Han. Kat: 6 KARAKÖY ISTANBUL adresine göndermeleri rica olunur. Bütün müracaatlar gizli tutulacaktır. (Istanbul Reklftm: 3971/6737)