26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
BJşazetelerde «Universiteye girmek için 150 " b i n öğrenci başvurdu^ başlığı altında su haber çıktı: «Ba yıl üniversitelerarası çiriş sınavına katılmak için 18 • 28 nisaıı tarihleri arasında 150 bin öğrenci miiracaat rtmistir. Sanat Enstitüsfi mfzunları. Miihendislik Mimarlık Akademilerine girebilmek için 5 temmnzda; Ticaret Lisesi meznnları da Iktisadi ve Ticarî Bilimler Akadem>»ine firmek için 7 temmnzda sınava katılacaklardır.» Bu haberin blrincl bölOmü lise mezunlarını, lklnci bölümü ise Sanat Enstitüleri ve Ticaret Lisesi mezunlarını ilgüendiriyor. Olaylar ve görüşler 150 BİN ÖĞRENCÎ Hıfzı Veldet Velidedeoğlu rfklerden bol bot s5z ediyoruz. O tahriklere kapılan körpe çocukları lânetliyoruz, tutukluyoruz, hatta asıyoruz, kesiyoruz, ya da bir yerde kıstınp temizliyoruz. Ama bir kerecik olsun: «Bnnlar bu tahriklere neden kapılıyor? Bn Türk çocukları daba snalanndan dogarken hain olarak mı dofdnlar, yoksa sosyal adaletten, sosyal eşitlikten (yani flrsat esitliçinden) yoksnn bir orUm içinde vaşayıp büyüdükleri için mi ba dnnıma geldîier?» demiyoruz. Hiç bir mikrop, elverlsli bir ortam bulmadıkça organizmada hastalık yaratamaz. Bilimsel açıdan, sosyolo.iik açıdan kanıtlanmıştır ki, toplumsal hastalıklar salgını da toplum bünyesinin türlü etkenlerle o hastalıklara elverişli durumda bulurmalarından ileri gelir. Ne yazık ki, «sağlık« bulasıcı degil, «hastalık» buiaşıcıdır. Ve bu bulaşıcılık zayıf yapılı kiçi veya toplumlarda çok Çuçlü ve hızlı olur çahşrnakla, durmadan çalıjmikl» olur. Buraya kadar hepsi normal. Asıl aksaklık bundan sonra başliyor. ÇünkO Sğrenmek için yalnız çahşmak yetmiyor: Özel ders, özel kurslar, özel tesfler ve kitaplar gibi türlü araç ve gerece başvurmak gerekiyor. Bunun için de para lâzım, para! Çocuğunu bir yüksek öğrenim kurumuna yazdırabilmek îçin vannı yoğunu satıp büyük kentlere koşan ve her çareye basvuran aileler çogalmıştir bugün. Acınacak haldedir bunlar. Calışkan ögrencilere törlü yollsrdan saglanan burslar yeterli olmadığı için, nice körpe zekâlar, sırf parasızlık yüzünden. vüksek ögrenim kuruTHİarına başvurma Birişiminde bile buİL'nar""ir ve sönüp gidiyorlar. tste «fırsat eşitsizliiM «sosral eşitsiılik» dedigimiz soyut kavram bu körp« z e k i l a n n a « k h rfurumunda somutlaşıyor, gözlerimizln önünde. mak lstenen Bflyük Atatürk'ün dedlği gibi: «Türk milleti zekidir, Türk milleti çalıskandır..» Bütün sorun bu tekâ madenıni işletmekte ve bu çalısma enerjisini özel çıkarların dogrultusun dan ayırıp kamu varan doSrultusuna vöneltebilmektedir. Bu gerçekleştırilebildigi gün, bugünkü zenginler daha yoksul olmaz. Fakat bugünkü yoksu'.lar daha varlıklı olur. Ve böylece Türkive'nin topvekun kalkinması gerçekleşir. Tekelci kapitali?t!erimiz ve onlann doŞrultusunda olanlar da böyle bir ortam içinde daha insanca. daha derinden mutlu olabilecekterinin bilincine bir varabilşeler, a?iz Ttrkivemizin çehresi pek çabuk değişirdi. Ama onlar kendi mutluluklannı hu dünyada bulmakla vetinin gems halk vığinls' • öte dünvada sürekli mutluluîa • kavusturmak ^i cok «fiücenap» ( ! ) bir tttmince tasıdıklarınflnn Türkive'nin yükçplmesini hafıs okullannın. Kur'an kurslannm. tmam Hatip okullarımn çoîalrpasıvle «aÇlamak yolunu yeg bulmuülardır. Çürkü onlara göre bu okullar ve kurOar kaderciHk fel?;efe?İTiin yataklandıriar. Ne var ki. bircok konuda olduğu gibi, bu konuda ria Fatlamalar acivat: Yar bana bir eğlence medetl Karagöz; Geliyorum patlam»! Kelimeler zaman içinde ne değişik anlamlar kazanıyor. Kim derdi k: Karagöz'ün patiaması ekonomik bir kavram değeri kazanacak çok ciddi ve bilimsel yazılara konu olacak? Nasıl su ısınıp ısınıp bir derecede kaynamaya başlıyorsa. ekonomiler de gelişip gelişip bir yerde patlıyorlarmış. Bir toplumun ekonomisi patlama noktasma erişip de pat ladı mı, tut tutabilirsen. lran ekonomisi e;iğindevmi$ patlamanın, Endonezjra bir kibrite bakıyor. Brezilya patlamış. Türkiye'nin eli kulağında. Su eli kulağında deyimi nereden bilir rfıisiniz? Aylardan Ramazan, evin reisi oruçlu, iftar sofrasının baJînda sabırsızlıkla bekliyor. Küçük oğlan pencereden mınareyi gözetliyor. Müezzin şerefeye çıkrftış. Ezan için elini kulagına götürmüş. Küçük oğlan gözlüyor. Eskiden fakir yerlerde ne top atılıyor. ne kandil yakılıyor Radyo zaten yok. İftar vaktini haber veren müezzine dikiliyor gözier. Baba soruyor. Oğlum tamsm mı? Oğlan: Eli kulağında baoa! İşte o vakitten bu yana «eli kulağmda» deyimi, ha oldu ha olacak. anlamına kullanıhr. tşte Türkiye'nin de eli kulağında imiş: bu yıl mı desem. gelecek yü mı desem. iftar topu gibi patlayacakmışız. Yetküiler turizm endüstrimizde patlama bekliyorlar. Patlayacak, diyorlar. Nasıl? Turistler akın akın.. Hazır mıyız? Yatak sayısı çok az. Yatak sayısına göre mi olacak patlamaî Eh. olmasa da paüayabilir. Peki nerede patlayacak? Trakya'da, Ege kıyılarında, her yerde... Turizmden sonra sanayide patlama bekliyoruz. Eskiden Mısır patlatırdık. kafa patlatırdık, göz patlatırdık, daha olmazsa kendimiz patlardık.. Of patlıyacağım yahu Neden? Sıkmtıdan. Zonın» bak! Ne sıkılıyorsun yahul Millet keyifte, revkte, yemekte, ziyafette. Kimi sampanya patlatır, kimi gazoz patlatır, kimi kafa göz patlatır, kimi ciklet patlatır, kimi balon patlaür, kimi d« ekonomi patlatır. Ekonominin patiaması d? kolay değil. Dağıtacaksın isçl dövizlerini. düzenleyeceksin teşvik tedbirlerinl, açacaksın kredileri, gak dedin mi et, guk dedin mi su, pompalıyacaksın. pompalıyacaksm, pompalıyacaksın... En sonunda: GüüOüm! önce turizmde patlama, sonra başka alanlarda patlama, trafıkte sıkışıp patlama. enerji yoksunluğundan patlama, susuzluktan patlama, elektrik yetersizüğinden patlama Zaten patlama her yerde hoş değil: Lâstik patiaması, apandisit patiaması, davul patiaması, atom patiaması hosuna gitmez insanın. Ekonomi patîaması giizel. Balonu patlaj"an çocuk ağlar. biz su ekonomimizi bir patlatsak da gülsek, gülüşsek, düğün bayram etsek... Ne dersiniz patlar mı? Simdilik patlayan baska şey, ama ona sıra gelecek. Bütün dünya ekonomileri tavadaki mısır taneleri gibi patır pa« tır patlarken biz daha ne kadar daysnabiliriz ki? Elbet bir gün patlayacağız. H Bu Rakamın Anlamı 150 bin öğrenci. büyük. çok büyük bir gençlik ordusu demektir. Yıllardan beri lise mezunlannın ve dolayısıyle üniversite ve yüksek oku) kapılarma baçvuraniarın sayısı gittikçe çoğalmakta ve devlet. yeterince üniversite ve yüksek okuî kuramamış olduğu icin o kapıdan dtiş kınklığı, yürek buruklugu, üzüntu ve küskCnlük duygusu ile geri dönenlerin sayısı da, özdes aranda artmaktadır. Demek ki toplum olarak biz, yüksek öğrenim yapmak isteyen gençlerden ancak üete birine olanak saghyor, üçte ikisinl ıçık'a bırakıyoruz. Bu durum, toplumsal bir hastalığın, az çok îüşünen kişilerce hemen eörülen, hatta görülen ieğil, o kişilerin gözlerine batan belirtilerdir. *îe yapacak universiteye girme şansır.a kavuşanayan 100 bin genç? Ne yapacak onların aJleJeri •e ne yapacak bu «gavri memnun» ve dolayısıye hırçın gençlik karsısında Türk topîurnu? Barajlar yapalım. vollar yapalım. köprüler, ahrikalar yapalım; Avrupa'yı Asya'ya bir a?ma röprü ile bağlayalım. Kısacası, paramız ve rföviiroiz olursa, çağdaş tekniein. insanlara sağladı:ı bütün olanaklan ülkemizde gerçekleştirelim. Mutlu olacak mıyız? Yukandaki bütün teknik ürflnler, lnsana ararlı olmak için değil midir? Biz Türk toplumu olarak, kendi insanımm etistiremezsek. o teknik vapıtlar bir gün yıkıp yok olmağa mahkum olmaz mı? O vapıtların akımını kim sağlayacak? Onlan kim koruyaak' 'Çendi alanmda iji yetişrnis ve yurt, ulus » v M ile yogrulmu? elemanla r olmadıkea,, yuarırtn saydığımız teknik yapıtlann bir değeri labiür mi? Hele daha ilk adımınd'a yüreğl burkula burula yüksek öğrenim kurumunun kapısından îrt dönen gençte, sözünü ettiğim sevgiler yeşep gelisebilir mi? Bir «anarşizm» lâfını tutturus gidiyoruz. Markslst, Leninist, Maoist, tah Ntcelilc ve Nitelik Üniversitelere ve yüksek otcullara bayvuran her Sgrencinin, hiç bir seçim yapılmadan ora!ara ahnması düsüncesinde oHuÇumuz »anılmasın. Biz, oldum olası. nireligp tfeeil. niteliSe önce'ıik verenlerdeniz. Dı'ieüncemiz. gepçlerimizinr < Bnnon ncnnda er olarak askere eitmek var; hançi yüksek okol olarsa olsun orava kapati atabilmeli...» dusüncesinden kurtularak, meraklı ve yetenekli olduğu konulan ögreten bir yüksek öğrenim kurumuna girebilmek İçin çalışmasıdır. Çünkü vüksek öğrenimde başan, valnız zekâya ve çalısmaya degil. çok biivük ölçüde özel merak ve yeteneğe bafihfiır. Ben buna kendi ailern içinde de tanık oldum: O kadar özledigim ve Utedigim halde. iki oğlumdan hiç btri hukukçu veya iktisatçı olmadı: çocukltıklarından beri biri mühendi= öbürü hekim olmak istediler ve sonunda oldular. Ben de bu konudaki mutluluğu onların yurda hizmetlerind'e ve ömrüm boyuncm bin bir emek. merak ve fedakârlıkla kurdugum hukuk kitaplıgımı bir vüksek öğrenim kurumuna armağan etmekte '••'ncajjım. Şu halde, başta sözür' UiÇim tCrlü araç ve yöntemlerle yüksek öğreiıim kurumunun duvannı aşmak, ülkenin kalkinması bakımından hiç bir önem taşımaz. Gençlerimizden çogunun, istedikleri dejil, puan tutturabildikler! kurumlara girmesi, bu kurumlardaki ba$anstzlıgın «n büyük etkenlerinden biridir. Kantmızca Türkiye'de orta vo yüksek öğrenim sorunu bugün bir çıkmaza gelmij sapîanmı?tır. Bunun nedenlerini araştırmak, «yrı bir yazı konusutfur. Yeni Bir Sömürü Alanı Bir yandan toplumdaki sosyal adaletsizlikten ve sosyai eşitsizlikten doğan ve özellikle yan okumuş gençler »rasında anarsi mikroplarının üremesine otanak sağlayan ortsraı giderme çarelerini düşünürken. öte yandan milll egitlm •lantnda yent bir sötnürü çıSınnın, yıll«rdan beri, alabildiğince yayılıp genişlemesi olayı üzerinde durup rfüşünmek gerfikir. Bu olay, yüksek ögrenime kavuşabilmek için büyük bir telâs lçinde bulunan pençlerin ve ailelerinin, özel derster. banrlık kvralsn. banriık kitaplan, bin •oru bin y»mt, test aorulan ve cevaplan gibi, türlü yöntem vt yollardan söraürülmest olajndır. Artık bu is, riski olmayan gerçekten tath bir ticaret biciminl almiftır. Çünkü ortada kıran kırana blr yanşma durumu vardır: Bilen girecek, bilmeyen evine dönecek, ya da er olarak askere gldeeek. 5 u halde bilmek, ba;armak gerek. Bunun için de testlerl, yöntemleri öjrenmek gerek. öğrenmek is» Doğal mı? Geri kalmıshk, geri kalmışiık, diyoruz. Bu geri kalmışlılc kendikendine olmaz. Bu bir kader çizgisi değüdir. Herkes kendi kaderinin yapıcısı oldugu gibi, her toplum da kendi kaderinin yapıcısıdır. Bizde şfmdilik egemen ıflmreler kendi dunyalık kaderlerfrıin yapıcıa olabiliyorlar. Fakat yığınların aynı bilince erişmesini i»temedikleri için. halkın her zaman: «Ne vapahm Allah böyle istemiş. Bu bizim alınvazımız. A!lah Isteseydi biz de çocıığumuzu okutabilirdik» diye her zaman boynu bükük bir tevekkül içinde bulunmasını, yani bilir.çlenmemesini istiyorlar. Yüzyıllardan beri toplumumuzda bu kadercilik egemen oldugundan, roplumea geri kalmı;ız. öğrenimin parayla satın alınmadığı, kafa yetenekleri elveri?li olan herkesin, iüter yoksul ister zengin, aynı olanaklara devletçe kavujturulabildiği toplumsal blr ortamda, geri kaimiş]ık pası, kısa zamsnd'a «Hinir. ve yurdumuz, fnsamyle, doğasıyle pınl pınl parlamaga baslar, bütün dünya ülkeleri arasında. Devrimlert ve devrimctligi bugün unutturul IN YIL ÖNCE !İR ŞAİR... IKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından AVRUPA YILI,,NIN ORTAS1NDA vrupa Yılı» olacağım haber verdiğl 1973 yılı ortalarına yaklaşırken Nixon, Avrupalı llderlerin başhcalarıyle temaslannı yapmış bulunuyor. Edvvard Heath ile Şubat'ta, Andreotti ile Nisan'da, Brandt ile Mayıs başında, Pompidou ile de Haziran basında görüştü. İlk üç liderle Amerika' da görüstiiğü halde, Pompidou ile görüşmek için Nixqn da'ya gitmistir. 18 «y ce, Pompidou 11» Nixoa daki görüsme de Âior da yapılmıştı. Bu, sadece bir protokol Jşi değil, Pompitfou* nun katı tutumunu gösteren anlamh bir davranıstır. Bütün bu görüşmelerde, Kissinger'in «Yenl NATO» adını verdiği, strateji üe ekonomi, ticaret ve para sorunları arasında bağlantı ku» ralması konusu ele ahnıyor. Fransa buna karşı çıkmakla kaimamıs, ortaya atıhs biçimin» de tepkl göstermiş, bu yüzden KİJsinger'in itibarı da sarsılmıştır. «Yeni NATO» görüsmelerinin ikinci raundu Sonbaharda yapılacak ve bunun için de Nixon Avrupa'ya gelecektir. Arada Avrupahlar kendi aralarında bu karmaşık konu üzerinde görüşblrliğine varmak için çaba harcayacaklardır. Bu uğurda temaslar da başlamıştır. F aşist Ispanya, Komünist Partisi üyesi Picasso'yu bugün «Büjük İspanyol ressamı» diye benimseraiştir. Barseiona'da bir Picasso Müzesi açılmıştır. Büyük İspanyol Ressamı Picasso'n yıllar yılı yurdundan uzakta yaşaması, Franko rejüninin cılması için elinden geleni yapması, hattâ Fransız Komünist rtisine üye olması. hiç biri hiç biri Picasso'nun «IspanyoU olısını önJeyemezdi. Zaten böyle bir şeyi de kimse düsünemez Bir ulus yetiştirdiği büyük sanatçılarla, bilginlerle gurur dur, duymahdır. Hayır o bizden değildir, istediğince «Büyük» ol1. bize ne, diyemezsiniz. Madem ki Picasso İspanyoldu, ömıün elll yıhnı Paris'te geçirse de İspanyolluğundan kurtulaz, kurtulmak da istemez, v\lusu da onu tspanyolluktan çıkaatamaz. böy!e bir feyi îspanyölu». CA 4aşisti, en antikomüti bile istemez... . •" ' • • " 'Bugün Nazun Hikmet'in ö l ü f l M p M l R D n vıl geçti 51ü. nden bu yana. 3 Haziran 1963'te odasuun kapısmı acarken sabah, yığıldı kaldı oracığa. Altmıs bir yaşındaydı. Gene lıir îaziran günü doğmuştu. Paşa tarunu oiarak... Binbir serüıle dolu bir yaşam geçirdi. «Otobiyografi» adlı şiirinde keni şöyle tanımlar: «Kimi insan otjann kimi insan balıklann çetıi bilir, ben ayrılıklarm. . kimi insan ezbere aayar yıldıziarın ru ben hasretlerin.» Bir insanm yasamında görüp duyabileceği herseyi o. Acılar, sevinçler, ltorkular, umutlar, duruşmalar, aflar, açar, hastalıkiar, seviler seviler, kadınlar... «Bugün Berlin'de erden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim» sonunda da... însanca yaşamak... Bu görüşe göre değişir, ama ıdığı bir ülkü uğruna harcarsa kişi bütün yaşamını, kendini •ıanca verirse, tüm, o inanç. o ülkü ne olursa olsun bir «in lık> gücü, bir €tnsanlık. örneği vermi| sayılmalıdır. îkîde yol, fîkir, inanç değiştirenler, eldiven giyer gibi kijiii çıkar kılıflarına sokanlar çağında belirli bir düşün, bir ii adına kendini acılara, gurbctlere, özlemlere mahkum eden şaire ancak saygı duyulur. Nazım Hikmet'in ölümunün onuncu yüındayız. Bugün n ö!üm günü. Şimdi bir yığın |eyi hatırlayacaksmız. Kimiüzülerek, kiminiz kızarak, kiminiz duygulanarak... Niye le yaptı, niye burdan gitti, niye komünist oldu, niye ötefairlerimizin ortak serüvenine uymadı? Daha böyle sorular... ladı. yapmads. ayn bir yol tuttu, çekti acılarını tek başıBaksanıza «Ben özlemlerm adıru ezbere bilirim» demiş. ırsanız son yıllarda yazdığı şiirleri yurt özleminin, Tfirk inndan koparılmıj olmanın zehir acılığını tadarsınız alabilne. O, oradaydı, ama şiirleriyle aramızdaydı, buradaydı: ı bir çınar ağacıjnm Gülhane Parkmda Ne sen bunun mdasın ne polis farkmda» diyecek kadar bu kentin, bu 3un bir parçası gibi duytıyordu kendini... Kim ne derse desin Nazım Hikmet bir Türk şairidir. Dize'le Türktür, duyarlığıyla Türktür, halkımıza karşı duydusevgisiyle Türktür. Bütün dünya onu en büyük bir Türk saymaktadır, siz ne derseniz deyin.. tstediğinir kadar hadeseniz de Fransızın, Almanın, ttalyanın, Amerikalının, înin, Rusun, Japonun vb. gözünde Nazım Hikmet «Türk şair. Biz onu Türk saymasak da Nazım Türklüğünü yitirmez. an geçer, yaşam öykülerinin ayrmtılan unutulur, kalın leri kahr bir yaşamın, bir de o ölümsüz dizeler... O zaman :ek kuşaklar şaşarlar. bizden öncekiler birtakım önyarpyanli} düşünüşlerle onu niye Türk şairi saymamışlar? der, larlar önceki kuşaldarı. Pransa'da kocaman iki kitabt basıldı yakmlarda. Biri Mekır'ı, biri Şiirleri. Kimbilir öteki ülkelerde daha neleri çıkır, çıkacaktır! Ya biz, ya biz ne yapıyoruz bu alanda, ne müyonB? Daha karar bile veremedik. Gerçi kitaplan sa5r açıkca, onlan okumak suç olmaktan çıktı, ama gene de lolu'nun orasında burasmda bir kusku üzerine evi aranıp m'ın bir kitabı bulununca kişilerin başı derde giriyor. Eret ıları çıkıyor, sanki lutfediyoruz, görmezlikten geliriyoruz, îamanlann yersiz bağnazlıgı az çok ortadan kalktı. Ama adyolarda, n« TVde adı geçer, ne de büyük sürümlü gaerde. Politi.kacıların büyük çoğunluğu ancak yermek için lü eder. Bazı edebiyat tarihçileri, bazı yazarlar onu unut^ aya, kötülemeye çalışırlar durmadan. îeyse, ne olmuşsa geçmişin yapraklannda kalmıştır artık. ıhJc, haksızlık, dofruluk, e*rilik. hepsi. Ç^kmis gjtmis lünyadan Nazım. Büjiik bir şairimiz. Türk'U yazmış, 'ü anlatmış bir sanatcımiî... Varsa yoksa Türk halkı. Ttirk [i demiş biri... Ortada bütün yapıtlan, insan sevgisiyle, sevgisiyle ciolup taşlyor hep?i... On jnl da geçmiş aradan. lez mi bu kadar aynlık? Tiirk şiirinin biiytik bir ustasmayırmak ulusunu, halkını daha yillar yılı? Nerdeyse suc ak onun siirlerini okumayı, seiTneyi? Nazım'ı övcnlerin ;wa yapışmayı... Evet. Nazım Hikmet büyük bir şairimizbizimdir, dizeleriyla dürıyanın malı olmuş, çağımızın en i birkaç şairinden biridir, onunla. onun şiirleriyle gurur yoruz, benimsiyonu, bîzini sayıyoruB demek güç mü, yanu? anlayamryorum. stesek de istemesek de Iröyük bir Türk şairidir o. Faşist ıya'nın Picasso'ya gösterdi&i saygıyı, sevgiyi Demokraı iye Nazjın'dan esirgeyemez. Ölümünden on yıl sonrs 'çup yasam kavgalan, serUvenleri. dizeleri kahr büyük bir ı... Ulusunun yüreğinde yaşar onlar o ulus yasadıkça. Büsairler yetiştiren bir ulus da ölmez h " bir zaman... ölülen on yıl geçti işte. 3 Haziran 1973'teyiz. kimse anmaya 3nu, radyolarda şiirleri okunmayacak. belki gazete'idp ^çecek, köttUemek, yermek için, o kadar! Ama şifrsever ;k genç acıp okursa dizelerini. yaşıyordur o. yaşayacaktır or da, dediği gibi: «Bir çınar agacıyım GUlhane Parkın fe sen farkındasın baınun ne poUs farkmda...» «YENt NATO» GÖRÜŞMELERİNİN İKİNCİ EVRESİNE HAZIRLIK BREJNEV'İN BATI'YA AÇILMASININ AMACI NÎXON'UN SIĞINAĞI: ULUSAL GÜVENLÎK! İNGİLTERE'DEKİ SKANDALDA BAŞKALIK YUNAN CUNTASINA UĞUR^U O^MADI kunıluna bırakılmıştır. Tüm 0yelerin birleştikleri konu, Rode* yaYı beyazların elinden kurtarmak için savaşan gerillalara yardım sağlanmasıdır. Latin Amerika: Güneydoğu Asya'da nüfuz kur mak çabasında iken Lâtuı Amerika'yı ihmal eden Blrleşik Amerika, şimdi bu kıtadasi ÜIkelerle ilişkilerini dtteeltmeje ça Uşmaktadır. Bu maksatia Dışfşleri Bakanı VVilliam Rogers, bazı Lâtin Amerika ülKelerini zi yaret ettnis vo her tarafta soğuk karşılanmıştır. Arkasmdan Nixon da bazı ülkelere gitmeyi düşünmektedir. îktidann asker lerden Peroncu Hector Campora' ya devri töreninde de Rogers, Buenos Aires'te idi. 1955te darbe ile devrilen Peron"ün partisi, Campora'nın kisüiŞLnde, 18 yıl sonra tekrar iktidara geçmiştir. Askerlerin yönetiminden oıkan sağcılar da solcular da hele işçi sendikalan. geriUaca gençler seçim de Peroncu partiyl destekle mişler ve iktidan elıne alır a!maz Campora, tüm sıyasî rjüküm lüleri ve gerillacılan serbest bırakmıştır. Çimdi herkes bayram içinde, fakat balayı geçecek. Zira Campora'ya agır bir miras kalmıştır. EkonomiK diizen bı> zuk, gerillalar da faaliyetlerinde devam edeceğe benziyorlar. Askerler ise, geri gelmek için, tetikte. Campora hemen Ktiba üe 1962'de Amerikanm baskısı ile kestigi diplomatik ilisöleri de tekrar kurmuştur. Arjantin, Küba iîe tekrar dipîomaök iliski kuran Lâtin Amerika Ulkslerinin sayısı dokua oluyor. ** . DrAfitnet $ökrü €smer yor. Hatta muhalefet lideri Wilson, olay yürünrfen duyducu ıstırtp dolayısıyle Edward Heath'ı teselli eden sözler söylemiştir. Amerika'daki olaydan farkh. İSTANBUL FESTİVALI Biletsatışlan devam eden gösterikr rilmesi yolu ile gerçeklestireceğini ummaktadır. Uluslararası düzenin temeli stratejiden ticarete kaydıkça, Kartaca anlayısında bir dünya meydana gelecektir. Nixon'un Başağrıları: Watergate Skandalı etrafındaki «Büyük Jüri» ve Sensto Alt Komisyonu araştırmaları derinlestikçe, Nixon'un baş»ğn!*rı da artıyor. Olayda parmağı ctduğu anlaşılmıs gibidir. Bunu gizlemek için NİTon, «ürekli olarak, tutum ve davranışlannı tîeğiştirmektedir. önce, hiç haberi olmadığını, etrafındakilerln de suçsuz olduklannı söylemisti. Sonra kendişine etrafmdakilerin yanlış bilgi verdiklerinl iddia etti. Şimdi de «ulusal güvenlik» düşüncesivle, olayın duyulmasım îinledigini öne »ürmektedir. Bu düsünee ile Federal Araştırma Bürosunun görevini yapmasını da engelleıniştir. Nixon. birçok kanun dışı hareketleri için de .ulusal eüverliîi» gerekce gösteriyor. Gazetecilerin. hatta Bevaz Saray mensuplannın telefonlannı dinletmi?, konuşmalarını banda aidırmıs, doktor muayenehanelerinden, kişilerin sağlık raporlarını çalriırtmıs: hepsi «ulusal güvenlik» düsünce^iyle. Telefonlan dinlenenler arasında Kissinger'in Yar dımcısı da varchr. Yardımcısının telefonlannı dinlettiginden Kiss ; nger'in itiban da sarsılmıştır. Demokrat Partinin Başkanı, Ntson'un «ulusal güvenlik» değil. kendi kîşisel güvenlijH dii»üncesiyle hareket ettiğinl *öyIemistir. Bölgesel Çatışmalar: Vîetnam'öa ve Kamboç'ta siîâhlı çatışmaJar devam ediyorsa da bunlara son verrnek için Kissinger İle Le Duk Tho'nun yeni bir anlasmaya vardıklan bildirilmiştir. Anlaşmanın na o!duğu, 6 Haziran'da açığa vurulacaktır. Bugüne kadar öğrenilen 27 Ocak anlaşmasındaki mühletlerin uzatılmıs olmasından ibarettir. Uygulanabileceği ayn sorun. Fakat Amerika Sihanuk'un Kamboç'a dönmesine razı olacak gibi gözüküyor. Ortadoğu'da Araplar, Güvenlik Konseyinde Israil ile karşılaşma ya hazırlanjyorlar. Moskova'dan dönen Mısır Dışişleri Bakam Zeyyat. Roma, Paris ve Londra'ya uğrayarak New York'a gitmistir. Şimdi de îsrail uygulamaktan daima kaçındıgı • 1967 Kasım Güvenlik Konseyi kararımn değistirilmesine karşı çıktı. Abba Eban. Amerika'nın Kuveyt ve Suudi Arabistsn'a silâh satmasından da yakımyor. Bir Araba verilen silâh, tüm Araplara verilmi? silâhtır demek istiyor. Gerçekten Basra Körfezi silâh deposuna çevrilmiştir. Amerika, Iran, Kuveyt ve Sırudi Arabistan'ı silâhlarken, Sovyetler de Irak'a silâh veriyorlar, fakat Sovyetler Irak'ı kızdırmaktan da çekiniyorlar. Amerika'nın gergin Araplara silâh saüşı daha çok karlı bir alış veriş anlamını taşıyor. Silâh fabrikalannın carkları da durmu» olmaz. opem 'Köroğlu' 'Aida' bale TYirk Baleleri Londra Festival Balesi Paul Taylor Topluluğu Bolşoy Balesi Fatih İlk Göz Ağnsı Hastalık Hastası İnsati denen garip hayvan Oedipus Hissei Şayia Antigone Yılın Adamı: Pekin ve Moskova'ya yaptığı ziyaretlerle Nixon, 1972 yılının «adamı» olduğu gibi, Bonn'a yap tığı ve 18 Haziran'da Amerika' ya yapacağı ziyaretlerle Brejnev de bu yılın adamı olmuştur. Brandt, «Doğuya »çılma» politikasım yürütmek için, kerv disine karşı gelenleri, seçim yolu ile bir yana itmişti. Brejnev, Çarlık zamanından beri süregeten «temiıleme» yolu ile bu işi görmüştür. Bonn'da vardığı anlaşmalar, uluslararası ilişkilerde yumuşamayı daha d*a hızlandırdı. O kadar ki, katı tutumlarıyle yasayan Doğu Almanya ve Çekoslovakya yöneticileri kaygılanmaya basladılar ve DoSu Almanya lideri Honecker, Fed. Almanya ile ilişkiler konusunda sert bir çıkıs yaptı. «Temizlemelerle» ordunun ve g!7Ü poli^in başlannı da Politbüro'da yanına alan Brejnev. riaha da güçlenmistir ve iç rejimde de yumuşama yaratacak bazı reformlar yapacağı söyleniyor. Brejnev'in Batıya açilma politika c ının hedefi rfısarıda yumusama, içeride de rahathk yaratmaktır. Bunu, Batı ile ricaretin gelişti tiyatro müzikal orkestra resıtal My Fair Lady Kesanh AK Destanı Yunan Cuntası: Yedinci yaşa bastnak Yunan Cuntası için uğurlu olmadı. ö ğ renci gösterlleri, eski politikacılann protestosu, emekll gene rallerin tehditlert derken, denizciler darbeyi indiriyorlardı. Üç emekli amiral hemen tutuklandı, arkasmdan «agır» diye nitelendirilen girişime 35 denizctnin adının da kanştığı resmen bildirildL Fakat NATO çevrelerini ve Amerika*yı da telâşlandıran 9500 tonluk «Velos» destroyerinin Sicilya açıklannda yapılmakta oian NATO manevralanndan lerek, îtalya'ya gitmesidir. Komutam Pappas kendisi ve 270 subay ve er için ttalyaMan sığınmak hakkı istemiş, 6 «ubay ve 34 deniz eri bu haktan yarar lanmıştır. NATO Başkomutam General Goodpasterte görüşen Pappas, Yunanistan'da subayl» rm yansı tutuklu veya gözaltmda, yansı da onlan gözlediğinden, iilkenin NATO"nun dogu wınadında yüklendiği görevi yapamayacak durumda olâugunu söy lemistir. Abartma olsa da, Cımta yönetlminde Yunan Ordusur nun hayli yıprandıgı sanılıyor. Cumhurbaşkanhğı Senfoni Orkestrası İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Belgrad Filarmoni Orkestrası Polonya Senfoni Orkestrası Budapeste Filarmoni Orkestrası i * odaıriüziği A. NavarralG. Uğurata Çapkın Lordlar: Ingiltere de, küçük SlçOde bir Waterg»te olayına sahne olmuştur. Elli yasınd» beş çocuk baba.«ı Savunma Bakani Yardımcısı Lord Lambton ile elli bp.« yssında vedi rocuk babası «Mühür Lordu» (Kabinede Bakanlıksız Bakandır) ve Lordlar Ksmarasında Muhafazakâr Parti Grubunun Başkanı Lord Jellico'nun fahi«elerle iliski kurduklan mev dana çıkmıştır. îngilizler bu konularda anlayı? göstermek eglllminde iseler de ulusal güvenlik bakımından kaygılanmışlardır. Her iki Lord da görevlerlnden, Lord Lambton parlamento üyeliğino*en de çekilmişlerdir. Lord Lambton. santa.1 yapılmadığını, gfivenligin söz konusu olamıyacagıni «nvlemlş. kızla iliskfsini füah ederken, erkeklerin sekste çesitten hoslandıgını ileri sürmCştflr. Gariptir ki, » y nı Lord Lambton. on vıl kadar evvel mevdana srelen ben7er «orunda olaym lt»hramanı Profumo'yu en cok kınavsnlar ara«tnda bulunuyordu. Basbakan Edn'grd Heafh'in Avam Kıımarasında, güvenlik norununun «öz konusu olmadıSırı söylemesi üzerine mesele kapanmı? görünü Avramov Kuartett Zagrep Solistleri Musica Antiaua Topluluğu | TES'FFKÜR Afrika Bîrliği: Afrika BirUğinin Adisababa'da, Brgütün 10. yıldönümii vesilesiyle yaptığı zirve toplantısı da sona prmiş, gelecek haktanda belirtiien dileklerle 41 üyenin temsilcıleri (28'i Devlet BaşkanO ülkelerine dönmüşlerdir. Zirvede en çok gürültU koparan Libya olmuştur. Dışişleri Bakan Vekill Abt Zeyd, tüm Afrika tilkelerinin Îsrail ile Uişkilerini kesmesini İstemiş, fakat bu istek kabul ediJmemis, tsrail'in işgalindeki topTaklartn kurtanlması için giriştikleri savaşta Araplann desteklenmesine, 3 çekimser ve bir muhalife (FUdişi kıyısı) karşı 37 oyla karar verilmiştir. Habeşistanin empervalizmden ve siyonizmden yana olması gerekçesiyle örgtJt merkezinin Adisababa'dan baska yere nakli için Libya tarafından ileri sürtilen öneri de Habes ve Libya temsilcileri arasında çok sert tartısmadan sonra reddedil mistir. öte yandan Habeşistan ile Somalva arasındaki sınır anlajmazlığı 5 üyeli bir arabulucu • Kızımız tRFANE'nin hastai Iıgmı teşhiste ve tedavide ; büyük yardımlannı gördüşö| müz Haydarpaşa Göğüs Cer• rahi Başhekimi î Sayın Dr. îstanbut Devlet Opera ve Korosu; Yunus Emre Oratoryosu İstanbul Devlet Opera ve Korosu: Catüli Carmina ve Türk bestecilerinin eserleri kam j Sivami ERSEK'E • • açık kalb ameliyatmı mahir elleri ile yapan, üiıkmuakisi J3 S • S : • J S î j ! [ ayrıca Kardoloji Şefi Dr. Ayhan Caner'e. Kardiolog Dr. Cemal Berksov'a, Dr. Ysşar Yıldınnt'a, Dr. Selâhattin Senyüz'e, Dr. Fikret Maçin'e, Çocuk Müt. Nimet Kayaalp'e ve diğer hastane personeline teşekkürü borç bilirim. Babası: Süleyman BİBCR (Cumhuriyet: 4168) Doç Dr. Semih TULPAR Op. Dr. Hüseyin ÇETİN Op. Dr. Sümer TARCAN'A TESEKKÜR 24.5.1973 günü aramızdan aynlan, aziz varlığımız Prof. Dr. ! : Türk Musikisi İcra Heyeti: M. N. Selçıık Türk Musikisi Korosu: N. Atlığ Selâhattin Batu'nun vefatı dolayıslyle, cenaze törenine katılmak, çelenk göndermek, ziyarette bulunmak, telefon, telgraf ve mektupla tariyetlerinl bildirmek suretiyle «cımızı payl=ışan dostlanmıza »onIUZ çükranlanmızı lunanz. AtLESt Mehter ve FolklorHalk Türküleri fiJkhr İSTANBUL FESTfVALİ ÖN BİLET SATIŞLARI AŞAĞIDA OÖSTERİLEN BÜROLARDA YAPtLMAKTADIR TOrklya Turlng v » Otomebll Kurumu: Ş s i Türk Hava Y e l l a n : Taksim Gezisl Mlllt Piyango Gi»esl: Araa Verı^ehir TUrk Hava Yolları: izmir, Efes Otelı altı Eczacıbaşı Satış Bilrosu: Izr^ır, Kc^e'clM KonaK * l l ı n P a r : jzmr, Kar 5 ıyaka, Ke^alpaşa Cadîfesi 83 vurt'aki biitun T.H.Y. BLTC *•< ve Hi'ton Girişi V<kke M»§»ı»u: Beyoğlu, Is'iklil Caddesl Daroşfafaka Catorisl: Çembcrlıtaş BtyoJ'J v« Kadıköy Şubaleri Vt
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear