24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURIYET 3 Şubat 1973 vîtoufcpu HARAP EPÎYORSUNUl. 4 AUHlI... ' SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI • 23 Bir yandan da, Doğuda gezgin görevi sıralarmdaki ıslanmalannı, yolculuklannı, köy okullanna ıpıslak kendini atışını ammsıyordu. Sevü, gülerek Besim'in dersanesine girdi ve: «Ne yapıyorsun arkadaşım?» dedl. «Pantolonumun paçasmı kurutuyorum.» «Benim de bacaklarım ıslammş üşümüştü, ısıttım.» •Aımn ısıt.» SevU, gülümsedi. Ikisi de pencereden dışanya baktılar. Rüzgâr agaçları eğiyordu. Zorlu bir yağmur yagıyordu... «Eee, artık kış tam anlamıyle başladı.» dedi Besim. «Amaan! Hiç sevmem kısı... Havalar ne de güzel gidlyordu.» «Doga yasası. ne yapabllirlz ki.j» «Sonbahar ne kadar da uzamıştı.» «öyle olmuştu.» «Çok üşüyorum. Tlrtlr tltrerün kıs boytı ben.» «Kışın lhtiyaçlar da çoğalıyor Sevil.» €ÖyIe. Yünlüler, kat kat glyinraeler, paltolar, mantolar, çizmeler... Ihtiyaç zaten tükenmiyor ama, kışın da alabildiğine çoğalıyor.» «Kış zenginler için iyi.» «Onlann soğuktan, ihtiyaçtan korkulan olmuyor M...» «Bizi bdyle kara kara dUştindürüyor bu soğuklar, bir de yoksullan düşün Sevil.» «Biz zengin miyiz sanki?» «Zengin değiliz canım; ama bizden daha kötü durutnda olanlar var.» «Doğru. Onlann durumu bu mevsimde daba kötü.» Zil çaldı. Sevil, kendi dersanesine gitti. Besimln dersanesine okul mUdilrU girdi bu kez. • Günaydın Besim Bey,» dedi gülümaeyerek. «Günaydın Cavit Bey... Pantolonumun paçasmı kuruttum da.» «Sorma, ben de ıslanmıştım; dolapta yedek pantolon vardı, değiştirdim de rahat ettim.» öğrenciler içeri girerlerken, müdüıle blrlikte dısan çıktı Besim. Müdür, genç, uysal. iyi bir insandı. Besim'e karşı da iyiydi. Üzmek istemezdi. Besim de, elinden geldiğince, iyi, insancıl ilişkiler kurmaya çalışıyordu. Meslekte epey yol alan ve fakat ileri kademelerde gözü olmayan Besim'in, ögretmenliğinin dışında da bel bağladığı uğraşısı vardı. Müdür de Hukuk Fakültesine dısardan devam ediyordu. Yani, mesleğinin dışında bir amaca yönelmiş bulunuyordu. Besimie kitap alışverişi ve baska konularda da yardımlaşmalan oluyordu. Müdür, biraz çekimser ve gülümseyerek: • Besim Bey, Nesrin Hanımın bize geldigini biliyor musun?» dedi. «Bilmiyorum.» «Eeni. Sevil'le birlikte Kadıköy'de geeerken görmüs. Okuldaki bizim arkadaşlardan biri de, Nesrin Hanımın okuluna gidip bir şeyler demiş.» «Ne gibi?» «Seninle, daha doğrusu ikinizla iİRili.» «Ne demiş?» «Kıskançük canım !> «E ne demiş?» «Sıkıfıkılar. ayrümıyorlar hiç demis.» «Kim?» «Hangisi bilmiyorum. Söylemeai Nesrin Hanım.» «Desin varsın.» «Arkadaşlar, Sevil'le senln arfcadaşlıgını çekemiyorlar.» «Sezinliyorum.» «Sezinlediniz değil mi?» «Elbette.» «Besim, SeviHe olduğu kadar bizimle de konuşmalı diyorlar.» «Onlarla konuşmaya, SevUie kunustufcum kadar konuşmaya zorunlu değilim ki..» «tşte onlar da Sevil'le konuştugu kadar bizimle konuşmuyor diyorlar.» «Bundan doğal bir şey olmaz Cavit Bey. Herkes, herkesle, aynı arkadaşlığı kuramayabilir. Insanlar, yönsemeleri, davramşlan. sezgileri. sevgileri ile birbirlerine tıpatıp uyamazlar. Herkes kendine daha yakın bulduğu kimseyle daha çok ilgilenir.» «Onlar da, biz Besim Beyi sfiviyoruz; o yaklaşmıyor bize, elin kızından baska kimseyl görmüyor diyorlar.» «öyle degil canım.» «Bizimle tartışmalı, düşüncelerinı söyleme11, düşüncelerinden yararlandınnalı. kitaplar saiık vermeü diyorlar.» (Devamı var) ıllarca önce başlatbğı «ülusai Sinema» akunının öncü lüğünü yaparak, halkın dili ile ve halkın yararına bir sine manın kurulusuna önayak olan birkaç sinema kisisinin içindeki Halit Befig, Türk Sineması'na ilişkin sorunlan şo'yle anlatmaktadır: « Türk Sineması bir bunalım seçiriyoc mn? Geçiriyor u nedenleri?» « Türk Sinemasıyle ilgimin basladığı 30 yıldan beri ayni bunalım sözünü ifitmekteyim. Bunı» karsı bu 20 yıl içinde yapılan filmlerin sayısında yüzde 750, maUyetlerinde yüzde 900. hasılatında yüzde 900, salon sayısında yüzde 500, yıllık seyirci sayısında yüzde 750 oranında bir artış olmuşsa, 20 yıl önce hiç bir dış pazan olmayan Türk Sineması, son bes yıldan beri 500.000 dolar civannda bir ihracat sağlamışsa, sözü edilen bunahm, maddi bir bunalım değil de, Türk Sineması'nm hastalığma teshis koymağa çabalayanlar için akli bir bunalım olsa gerektir. Türkiye'de okuryazar geçinen, ülkenin tarihsel ve maddi gerçeklerinden habersiz, kendilerine aydın denilen kapıkulluğu heveslisi küçük bir RTup. yurdu siyasal ve ekonomik bunalımlara rasıl itiyorsa, sinema alamnda da ayni çabayı gös termektedir.» Y "Türk Sineması nereye gidiyor?,, turhan G R A Ü KN HALİT REFtö •3İR TCRKE GÖNÜL VERDÎM" Abmet Mekin Eva Bender Bclsin Dornk < Cüneyt Arkın "KIKIK HAYATLAR* « Burünkö Türk Sineman yeterli mi, değil mi? DegUse eksiklfri?» « Türkiye'de sosyal smıfların aralanndaki siyasal dengeyi sağlayamamış olmalan, ortaya dehşet verici bir düsünce ve hareket keşmekeşi çıkarmaktadır. tç pazar kaynaklannın yeteri derecede degerlendirilememesi. stnema endüttrisinin ham mRdde ve teknik araç ihtiyacının, yapılı film ihraç imkanlarının çok üstünde oluşu. Türk Sinema ekonomisinin gelişmesi ni engelleyen unsurlardır. Hepsi nin de üstünde devletin Türkiye'de nice yıllardır açık ve belirli bir ulusal kültür politikası olmaması, sinemanın bu yoldaki önemini bir türiü kabul etmeğe yanaşmamasıdır.» « BuRÜne kadar bir Sinema Kanunu neden çıkmadı?» « Sinema Kanunu konusunda her kafadan bir ses çıkması, devletin belli bir ulusal kül tiir politikası olmaması, bu kanumın hazırlanışmı engellerdi. Za ten böyle bir ortamda çıkacak kanun, hiç kimsenin işine yaramayacafı gibi, yürümesine de Imkan olmayacaktı. Tıpkı oan•tr yönetmeliği gibi, TUrk Sine ması'nın sırtında taşımak zorun da kalacagı bir ceset haline gelecek bu kanunun çıkmaması şimdilik çıkmasmdan daha hayırlı oldu. TUrHye'de sinemanın bir sosyal ihtiyaç olarak maddesel imkanlan içinde doğ ru bir değerlendiriltnesi henüz yapılamamıştır. tyi, yararh ve kullanışlı bir Sinema Kanunu, ancak böyle bir değerlendirmeniıı ışığı altmda hazırlanabillr, Bu bakıından sinemamızın kanunsuz yönetilmekten doîayı, hamdolsun. bugüne kadar ciddi bir kaybı olmamıştır.» « FUmcilijHmirin Berleyemerişinde başlıca etkenler nelerdir?» « Devletin ilgisizligi, aydınlann kendi halklannın duyuş ve düşüncelerine karşı korkunç bir anlayışsızlığa kapılmaları, seyircinin sinemada genellikle suya sabuna dokunmayan maslrr.ralıktan başka bir sey beklememesi, filmciliğünizin düşüncesel gelişmesini köstekleyen başlıca etkendir.» « Devletin sinemayle ilişkisi nasıl olmalı? Sinema Enstitüsii ya da Akademisi kurulmalı mı?» « Türk Sineması'mn tüm pkonomik teknik, sosyal ve kültürel sorunlarını inceleyip değeriendirecek, cözüm yollan arayacak bir sinema akademisi kurulmasında, sinema . kanunu öncesinde ve sonrasında sayısız yararlar vardır. Ama bu akademinin üyeleri kimler olacak? Türkiye'deki düşünce hayatını yönetmek içiiı her fırsatta ortada boy çösteren kâzip şöh^e^ ler mi? TRT yanşmalarındaki yargıcılar kurulları mı? Sinema tekçi oğlanlar mı? Sansür mü? Akademi iyi, hoş, güzel ama, nasıl kurulur ve işler?» « Neden birbirine benzer konuda film çevriliyor?» « Yılfüzlann kalıplaşmı? kişilikleri, film konulannm birbirine benzemesine yol açmaktadır. Seyirel, bu yıldızlardan bıktığı ve bunlann fllmlerini seyretmez hale geldiği gün, degişim meydana gelebilir. TUrk Sineması'nm kişiliğini bulması, film yaratıcılannm (re; Jisör, prodüktör, senaryocu) ki•İÜSInl bulmssıyle m'imkündür. Yıldızlar saltanatı sÜrdügU sü Halit Refiğ, seyircilerin ilgisizliğinden şikâyetçi rece bunun olması çok güç. Senaryocu yetismeyisinin başlıca nedeni, edebiyatçılann sinemadan genellikle hiç anlamamaları, filmlerin seyirci ile ilin tisini küçümsemeleri, ya da kavnjamamalan, ayrıca senaryo ücretlerinin sarfedilen emeğe karşı bahşış kadar bile bir değer taşımaması.» . . « Tflrh edebiyatı kavnak alınsa, sinemamıza yararlı olur mu?» « Türk Sineması'mn fersah fersah ilerisinde olan yalnız bir tek edebiyatçı vardır: Kemal Tahir. Sinemamızın bugün hiç bir şartı, Kemal Tahir'dem istifade etmek için yeterli değildir. Buna karsılık sinemaraız Halit Ziya ve Yakup Kadri'nin vardıkiarı çizgiyi aşabilecek olgunluğa erişmiştir. Nitekim Reşat Nuri ve Halide Edip ile sinemacıların anlaşması çok kolay olmuştur. Yasar Kemal'in dağları, eşkiyaları, efsane kahramanlan; Orhan Kemal'in kenar mahalleleri, küçük insanları yeteri kadar sinemamızda yerinl bııimuştur. Neeatl Cumalı, Fakır Baykurt Kemal Bilbaşar'a da gerekince bajvurulmak tadır. Ömer Seyfettin, Hüseyin Rahmi, Sabahattin Ali ve Azis Nesin'in Türk insanının dünyasma ilişkin gözlemleri, Mehmet Akif ve Yahya Kemal'in kaybolan bir dünya tçin duydukları acı. sinemacılanmıra hiç de yabancı değildir. Naaıro Hikmet ile Sait Faik'ten sinemada büyük vararlar sağlanamaz. Geriye kalan edebivatcılanmız, uğraştıklan meseleleı tle sinemamıza değil kaynak, dipnotu bile olamazlar.» « Film festivallerl yararh mı, değil mi?> « 1. Adana Altm Koza Film Festivali'nin dışında şimdiye ka dar hiç bir film festivalinin jürisine aklı başında adam toplamak mümkün olmadığı için, bu yarışmalarda alınan sonuçlann sıhh? kuşkuludur. Beyin ve vicdan sahibi jüri üye'.eri bir araya TP^]eb'ld'.sı takdirde ulu sal bir film festivalinin yaran olacağına tnanıyorum.» 40 Yıl Önce Cumhuriyet 3.2.1934 C MALKDCOĞLU yazan veçizenrAyhan BAŞOGLU umhuriyetimizın onuncu yıl YENİ TÜRKİYE dönümünde yenı Türkiye ve Mustafa Kemal hajtkın şahit oluyoruz. Suıtanlann kay da eski Fransız Maarif Nazır bolmuş otoritesinıu remzi olan ıarından M. De Monzi ile M. saltanat ve hilâfet yuvarıamp Jan Döni bir kitap yayımlfldı giderken Mustafa Kemal'in selar. Eski Turkiye Büyükelçisi si ile TUrk milletınin ayaklanbulunan M. Sarrot'nun bir su aığını ve müdafaa işinı teşkinuş yazısı ile başlayan bu ki tâtlandırdığmı görüyoruz. Butapta yeni Türkiye ve üazi Hazretleri için çok övünücü kı gün Türkiye'de sanayı ziraatsımlar bulunmaktadır. Bu ki ten daha az yardım Rörmekte. ınall ve nakdi kaıkınma büyük taptan şu satırlan alıyoruz: «Genç Türkiye'de Büyuk Mil nafia işleri ile oeraber yapıllet Meclisinde bulunan vatan nıakta, bir demir yolu şebekeseverlik zihniyetiııin uyanısına si Anadoluyu örmektedır. Lıbe VE GAZI IÇIN ral kanunlar, çocuğun korunması, maarifin yayılması ve layikliğe hürmet edilmesini sag jayacak nitelikteair Nihayet kadının serbestliğini kazanması toplum hayatını degiştirip onu ırkının en eski ânanplerine eriş tirmektedir. Aynı zamanda lâtin alfabesinin kabulü de TUrkije'yi Avrupanın gerı kalan kısmından ayıran maniaian devirmekte ve Balkanlarm teskimne uğraşmaktadır.» ¥ A RI N: HULKİ SANER. • ; DİŞİ BOND TİFFANY JONES GARTH ONLAJ?l SEUfa +4DNEBLI EOERILl'M
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear