26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CTJMHURÎYET 19 Şubat 1973 ir kadın var, blr başka kadın: Azra Erhat... Arra Erhat'ın kültür hazinemize son eseri, "Mitoloji Sözlüğü'dür. Mitoloji Sözlüğü ile biz, Anadolu'nun, bizim şu yaşlı, ama insan uygarhğının kaynaklarını yaratmıs olan doğurgan Anadolu'muzun, efsanelerine iniyoruz. Efsaneleri olan kutsal topraklarla, efsaneleri olmayan kısır topraklar bir olur mu?.. Efsaneler ki; tannlar şeklinde, kahramanlsr »eklinde, muhayyilemizin yarattıgı üstıin hayal varhklannın söylenegelen öyküsildur. Ama bu fistiin ve yaratıcı hayale yöneliş, eğer onlann ülkesinde bir de, düşünce, bilgi, güzel sanatlar ve hâlâ sırrına eremediğimiz bir yerleşme, inşa ve ihtişamh sehirler mucizeleri ile tamamlanmışsa, o zaman bu topraklar haklı olarak, insan uygarhğının «öncülük» bayrağını omuzlarında dalgalandırıyorlar, demektir. Evet, işte bu uygarlığın anayurdu, bizim Ege topraklanmızdır. Hayallerin, masalların, söylencelerin (efsanelerin), destanlann ve bılimle güzel sanatlann, ınermer ve altm şehirlerin yurdu olan bu kutlal toprakları biz, dile getirmeyi bilmeliyiz. Gerçi; çağdaş kültürun temelinde yatan bilim, sanat uygarlığına, Yunan Roma uygarhğı derler. Ama bu uygarhk, 3000 yıl kaö*ar önceden başlayarak, Ege eski Yur.an Girit üçgeni içinde oluşmuştur. Bu üçgende Ege toprakları, yani bizim eski ve doğurgan Anadolu topraklarımız, fikrin, yerleşmenin, sanatın ve aynca masallann, efsanelerin doğuşunda, sekilleşmesinde, anayurt, anakucağı verimliliğini göstermiştir. örneğin düşünmeli ki Ege; felsefenin, matematiğin, tarih bilgisinin, coğrafya bilgisinin, mizahın, »iir ve destanın ve daha nice bilim kültür hatnlelerinin vatanıdır. Felsefe ve matematiğin tarihi, Milet'te başlar. Homiros, Herodot, Strabn, Ezop ve daha niceleri, Anadoluludur. Çok tanrılı devrin baştanrısını doğuran Kibele Ana, bir Anadolu tannçasıdır. Tannlann saltanat siirdüğü 7 Olimp dağının, yalnız biri Yunanistan'dadır. Truva Anadolu'dadır. Tannlar Truva savaslarını, Anadolu olimposundan seyrettiler, denilir.. Doğurgan Topraklar B Olaylar ve görüşler tanlara..; Bir Başka Türlü İnsan Kısacası Azra Erhat, bir başka türlü insandır. Bir başka türlü kadın. Onun mağarasına, ümitsizlik uğ'ramaz. Azra, Ecce Homo'da lnsapı, jlkç"agda, ortaçağdave bizim çağda alır^ Kitap, blr symphonia (uyum) ile biter. Bu eserde insan, önce beden (soma) ve ruh (psykhe) olarak alınır. Sonra insanın maeerasını çağlar içinde izler. Ama hep, «insan» olarak. Kitap; hem üstün bir görüs ve düşüncenin terkibidir, hem de ganki baştan sona şiirdir. Çünkü insan dçnifen yaratığın muhayyilesi, ancak şiir ve sanarta en erişilmez ahengi ile dile gelir. Biz bu dar sütunlarda, «Mitoloji Sözlüğü» nün de kültür arşivimize katılması vesilesiyle, yazar ve eserleri hakkında ancak hayranhgimlzı ortaya sermekle yetineceğiz. Zaten, başka bir hümanist olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bu eser üzerindekı denn elestirisipe, istesem de yeni bir şey ekleyemem (2). Ama sanıyorum ki. bizim hümanist kültür aehgımız, bu tür eserler içindir. Eserin üçüncü kısmında bir Cantico del Sole, yani Günes llâhlsi verilmiştir ki. bu ilâhide. bütün dinlerin ıj)e7heplerin. daha doğrusu, hangi dinden ve inancadan olursa olsun, «insan» m ortaklaşa yakanşı dile gelir. Şu mısralan okuyalım: «Sana sükürler olsun Tannm, < ,. En çok Güne? kardej icin sükürler olsun, Bizi ısıtan, aydınlatan Güneş için,* O güzel, o nur saçan Güne? ki, Bütün panltısı ile bir elçin eibidir senin...» Ya «Mavi Yolcu1uk»ta volculan mesteden, Beethoven'in 9 Senfonisinde ruh olan, Sehilter* in şu Sevinç Türkö>;ü're ne diyelim. Haydi şu mısralan da okuyalım: «Milyonlarca insan. • * "" » Kucaklayın birbirinizi, Bütün dünyayı sarsın Bpüşmenlz,. Kard*esler, yıldızlı kubbenin üstünde, îvi yürekli blr baba otursa gerek... Koca dünya, sezinliyıjr musun yaradanı...» Vaktiyle öğretmen Okulumuzda Victor Hugo'nun bir siirinl ezberletmislerdi. tlk «afarlan au anlamdaydı: «Ey bütün âlemlerin yflee yaratıcısı! Senln nurunla doğru yollan seçip, bu yollan bize de gösterenleri öldürme!..» Hugo'nunki de tabiî sadece blr coşku, hir Cmit ve bir dilektir. Ama, bu gökkubbe altında, bu dileğe katilmayacak bir insaa bulunabilir (1) îste tnsan (2) Taknp Kadrl Karaosmano|1iı: BOyflk Blr Kültür Eseri. Türk Dil Knrama, Tfirk Difl Dergisi. 1 Ocak 970. N. 22* " • ECCE HOMO $evket Süreyya AYDEMİR Mitoloji tannlan ve kahramanlart ile, onlarm dîllerinde konuşur. Ve bugün de onlan her fırsatta, asıl doğduklan yerlerde arar. Kahramarv lar, efsaneler, ona her ayak bastığı yerden ses verirler. Homeros'un, tlyada ve Odisseia eserlerinin bizde son çevirilerini de o yaptı. O destanlar ki, temel sahneleri, bizim topraklarımızda geçer. Azra Erhat'ın «Mavi Anadolu» ve «Mavi Yolculuk» eserlerini ise. hele bütün yorgun ruhlara, aynca tavsiye ederiz. Onun bu yolculuklanna katılan bir hümanist, bir kamil lnıan olan Sabahatün Eyuboğlu ve Halikamas Balıkçısı ile beraber biz de hayalen katılmalıyız ki, kutsal topraklarda ve kutsal efsaneler içinde nasıl d*olaşılır ve bu yoleuluklarda İnsan nasü kendinden geçer, bunun zevkice varabilelim. Ama bu yolculuklara hayalen de elsa eslik edebilmek için, biz flkönce, Azra Erhat'ı tanımalıyız. Bunun için de onun başka bir güçlü eseri, Ecce Homo, yani «İşte İnsan» (1) adlı, başdöndürücü yapıtı üzerinde durmahyız. Bu sadece bir yapıt değil, «insan» denilen büyük yaratığın niteliğiede, belki de bir anıttır. Azra Erhat bu eserine, Inıan'a seslenlsi il« başlar: «Seni lana löylemek istiyorum: Sen kim•in?..» Bu seslenlşl yerindedir. Çunkü Azra Erhat, 6nee blr hümanisttir. Sonra onun için insan, her şeydlr. Kutsal bir varlıktır. Azra için karanlık, kötülük yoktur. Gerçi o da zaman zaman çilelerinl yaşamıstır. Çünkü biz insanlar, tıpkı bizim gibi ve tıpkı bizim kadar olmayanı, pek anlayamayız. Isteriz ki, bizden flrtün olanlar da, bizira dilimizi konussunlar. Ama o bizim gibi olmayanlar ve bizim dilimizi konusmayanlar, bizim bu halimize ktzmazlar, danlmazlar. Ve bizim karanhğımız, onlann ısıl ısıl alemmi karartmaz. Erhat için de «gök, daima i|ü ııüdır ve inıanlann hepsi de dost...» Azra, «İşte İnsan»!, Shiller'in su mısralan İle sunar: «Kim ennlsse yüce mutluluguna, Bir dost ile dost olmanın...» Evet, bu ne güzel bir mutluluktur. Ve Azra Erhat, bu mutluluğa, ömür boyunca erendir. Çünkü insanı, ömür bovunca dost bilen nadir, olgun insanlardan biridir. Onun için o, her inlanla dosttur. Sanki bu gökkubbe altmda bütün insanlar, onun dilini konusuyorlarmı? gibi... Çünkü Azra, insanlarda yalnız mutluluk se» zer. Ona g6re insan, «gücünü hep mutluluğa, « y tfınlığa vermistir». Zaten insanın kaderinde. tabiatm kanunu islemiyor mu? O halde, tabiahn içinde, örneğin daima yenilenen. tamamlanan bir yaprak gibi, niçin yasamayahm? Ve «u şiir parçasmı nakleder: «Yapraklar gibidir insan soyu, Bir yandan rüzgâr, bakarsın onlart döker yere, Bir yandan bakarsın bahar gelir, Yenilerini yetijtırlr, yesertir onnan, Böylece soylann. biri göçer, blri dogar.» Hem bu mısralan çöyle de anlayabfliriz: Madem ki hep bir soydanız. Madem ki hep insan denilen kutlu soydan; o halde bu kavga niçin? Niçin konuşmayalım aynl dili? Yani insan olmak mutluluğunun dilini... Çünkü Azra, her karanlığın, her gussamn ardından pembe safaklann doğacağıra inanır: «Sonunda gül parmaklı şafak doğar. Ve ns güzel müjdedir beklememlz, ümid'etmemiı ve coşmamız için...» Ve ister ki, bu kubbe altında bütün insanlar ümit etsinler, cossunlar, bekleslnler kardesçesine... Bu kadar mutlu bir insanlık olur mu? Insanlık bu tnueizeye ulaşır mı? Azra için böyle bir süphe, böyle bir endise yoktur. Çünkü onun havasında, dinmeyen bir imbat rüzgfin durmadan eser. Onun sözlügünde fena, karanlık ve ümltsizlik yoktur. Insanlann içinden, insanustü coskunluga yükselen bütün müjdeciler gibi. Ne mutlu, kendl âlemlni böyle kendl yara Haf tanm rapom SON TANGO POLtTtKADA, ÎŞ HAYATINDA. EVDE. SEVDA İLİŞKİLERİNDE . HEP ÖZGÜRLÜK UZEHINE KONUSUP TARTIŞI^ORUZ. ÖZGÜRLÜKLEB UĞRUNA, DÖ"ĞÜSÜYOR,'DÜSMAN OLUYOR VE AYRILIYORUZ. OYSA ÖZGÜRLÜK. DOĞAL HAKLARIN STNIR1 GENtSLEDtKCE YENİ SlNIRLARA DOĞRU KAC1YOR VE YENİ OZLEMLER Î ^ İ SADUN TANJU Hep özgürlük tizerine; kjjnuşmalarla geçiyor günlerimiz. Özgürlük için kavga ediyoruz." öz"gürlük uğruna düşman oluyonız b.irbirimize; özgürlüklerimizi korumak için aynlıyoruz. 'Berbat bir haftavdı. gecen.. Gazetelerdö. Parlamentoda. evlerimizde. her yerde. hattâ aşklarımızda hep o sorular: «Oz: olmavan havat «eye sarar?» Jerzy Stefan Stawiniki'nin dilimize «Bencil. adıyle çevirilen romanmı okuyordum bu çürültu patırtı arasında. Maya haftanın belli günleri bulustuğu sevgilisine karsı özgürlugunu koruma telâsma kapılıj'ordu. •Sen cıkm eiderek vasamın irinde kaybolduğnnda. ben ka. raya vurmııs hir halık eihl kalıyoT. çalısaımyor. yıyemiyot nynyamıyordum. Darmadan «enl düsünüyordom. CTerim mriyor. durmadan rözlerime yasiar doloyordu. Korkane bir kendbıl yıprahtıayaı bn. Kendimi kurtannak zornndaydım ve fcn tntkuva bnemaya knrar verdim.» • Ve basanyordu da Msya bunu. Kendinl »evginin »el gibi akısına kaotınp sürüklenmek istemiyordu. Çaedaş insan, aşKi bile özgü'rlükten ayrı dusünmüyor. Maya. İçinde büyümege başlavan revHiniri yaratacâöı mutsTizlnklan göruveriyordu bırden. Krzsio'nun onda bulduğu taÜUık. iç huzum, seks çekioliei bittiği anda isi tamamdı. Cekip «ddiverirdi ve peride terk ediimi». ezilmis. kendine güveni sardimış bir Maya kahverirdı OTATLtMAYA... İnsan Denilen Varlık Kısacası mitoloji, blze yabancı değildir. Mltoloji Sözlüğü'nde biz, biraz d a kendi toprakla* nmızın söylencelerinl (efsanelerini) okuruz. Mitoloji üzerinde bizde daha önce de bazı eserler verilmiştir. Bunlann en büyüğü, eski harflerla basılan ve eski Osmanhcanın çok lnce ve usta blr şekilde kullanıldığı «Esâtiri Yunâniyan» adlı büyük eserdir ki, şimdi mevcudu bulunmamaktadır. Öbür eserler, ömeğin Murat Uraz'ın «Yunan Roma Mltolojisi» gibi yapıtlar, ancak özetlemeler biçimindedir. Azra Erhat'm «Mitoloji Sözlüğü» nde ise konu, sözün tam anlamıyle, ehlini ve ustasını bulmuştur. Çünkü Azra Erhat, BİRER BENCİL MİYİZ? Maya bir^bencfl mîdir? Karşısmdakinin bendlli|inden Orkerek dikenlerinl çıkansı, kenainl kurtarmaya kalkışı bir baska bencfflik değil m«ir? Kolay kolay anlıyamıyacağız çagdas insanın eski ölçüleri yirtıp âtan düşünce ve davranıslannı. Bugünun asklarmda «Inan bana». «bırak kendml». «ölesiye tev beni» yok. Hepsi deözgürlüge karsı bir tuzak gibi görünuyoT insanlara ve bulatlann flzerinde dolaşmak yerine, ayaklan yerde olmak duygusallıktaa Mçbir «ey eksütıneı diy« düşunulüyor, Stavinski'nin romanmdald tetlı ve eşsiz Maya ve «evgülsl Krzsio ayn ayn Bendl» de sayılsalar, aralarmda doğan ve yafanmış*olan duygunun güzelliİinden bir »ey eksüecek değildir. Çağımızda bencü olmak artık bir kusur değil bir egitimin doğal sornıcu sayılıyor v kusur olarak görülmüyor. Çair ve % hlkâyeci Nevzat üstün'ün îsveç'teki yaşamı anlatan yazılannı Cumhurisft'te izlerken, «Bencilligin çağdaş mssna ayakta kalma gücu veren bir 8zgürlülc eğitiml olduğunu daha lyi anlıvorsunuz kiı»kusut BİR DOÇENTLE SÖYLEŞL OKTAY AKBAt Evet Hayır HALKEVLERÎ YAŞÂTILMALIDIR 41.Yıldönümü ULUSAL AYDINLANMA, BİLİNÇLENME RAN VE «YENİDEN UYANIŞ»IMIZIN HALKEVLERÎ SAYESİNDE SOFİLİZLENMESİ, SAYISI BİNLERE VAMUT BİR GERÇEK OLMA YOLUNDAYDI BOZULMAZ ESİTLİK Isveç'te eüthn. Hşiye ngmma. Mşiye dayanıp guç «lmı alışkanlıklannı yıkmağa çalışıyor Nevzat Üstün'ün gözlemlerine göre, kişinln kisiye verdiklerinden dolayı bir minnet duygusuna kapılmak, ayn bir bağlıhk gSsteririnde buluamak, kendi fizerinde başkasma hak tammak. Isveçllden uzaktır. Çocnk ögretmeninin kendisine 56rertiklerinin toplumsal bir görev geretri oldugunu, bunu üeret karsılıftında yaptığını, ona ayn bfr minnet boreu bulunmsdıSmı bîliyor. Memur ile iş fahfbl arasmdaki flişkfler bir tavsive kartıyle. bir telefonla. bir aracılıkla başka yönde eelistirilemiyor. tnsanm gOcünün. toplumun hangi katında bulunursa btdtmsun. örgütlerin ((ücü karsmnda anlamsız. etkisiz olduguna inanılıyor. FarkMasmayı sadere örtrüt yarafir ve tek insanlar armsında bozıılmaz bir esitlik vardır. denfliyor. Bu yuzdendir ki, Isveçli kadın «Kadm haklan ne demek? BByle bfr arncalık birim hâlâ özçürlüeümüzu kar»namadı Kaç yaşmdasınız siz? Hukuk, iktisat, tarih öğrenimi yaptığınızı söylüyorsunuz. öyleyse klrka yaklaşmışsınız. O kadar genç tfeğilsiniz demek! Yazdıklarınızı gençtir diyerek hoşgörmek de olanak dışı. Ama yeni doçent olmuşsunuz. Ney•e bu gidişle yakmda profesör de olursunuz! özellikle bu çeşit sözlerden, savlardan, girişimlerden sonra hemen! Kolay yolu tutmuşsunuz çünkü. En sağlam yoldur bu. Basaracaktınız. Umud var sizde!... Derslerinizde Atatürk'ün yeni bir devlet kurmaJığını Böylermişsiniz. Biz Osmanlı Imparatorluğunun bir çeşit devamı olan bir ülkede yaşıyormuşuz meğer! Sizin gibi aydınlar, bilim adamlan ortadayken belki de doğru bu savınız! Çünkü Atatürk Cumhuriyetinin ellinci yıbnda bir tarih doçenti kalkar da Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı Devletinin bir devamıdır derse, Mustafa Kemal Atatürk ne yapmıs ki 6*erse. 10 Kasım'larda Atatürk'ü yeren, elestiren, batıran konuşmalar yapmaya kalkarsa, yalan değildir dedikleriniz! Toplumca bir düş görmüşüz, Atatürk diye büyük bir adam çıkmış, çürümüş bir Osmanlı Devletini yıkmıs, yeni bir devlet kurmuş diye kendimizi aldatmışız der geçeriz! Herkes istediğine inanır. Siz de Osmanlı Devletlnde yaşa*ğımıza inanın keyfiniz bilir. Hatta yazılar yazın, kitaplar yayımlaym bu savı ileri süren, üç bes kişi de çıksın sizi alkışlasın. Beni ilgilendirmez. Beni llgilendiren çağın gerisina düşmüş bir doçentin Atatürk adını taşıyan bir üniversiteda genç kuşaklara tarih kültürü, tarih bilinci vermekle görevlendirilmiş olmasıdır. Acınacak yani budur işin. Bir de bana yazdıklarınızı okuyalım: «Ben Marksist Leninist olmadığım için tarihi gerçekleri rahatça söyliyebflirim. Fakat komünistler sadece partilerinin görüşünü müdafaa edebilirler. Siz de partinizin görüşünü uzun uzun anlatmışsımz.» diyorsunuz. Komünist değü «kominist» yazmışsınız, ben düıelttim. önce bir sözcüğün yazımını öğrenmeniz gerekir. Yazımını bile bilmediğiniz bir kavramı nerden bileceksiniz? Bilmediğiniz için de herkesi komünist sayar, çamuru atar geçersiniz. Profesör olmanın en kolay yolu budur belki de. özellikle Atatürk'ün adını taşıyan ama Atatürk'e de, devrimlerine o*e, Cumhuriyetine de hiç yaraşmayan, yaklşmayan üniversitenizde... Ben «partim»ln (hangi parti?) görüşünü savunuyor mugum! Ne diye? Atatürk Osmanlı'nın sürdürucüsü değildir, yepyeni bir devlet kurmuştur dediğim, bu görüşe inandığım için... Sizin gibi düşünmeyen herkes komünist mi yani? Ben Ankara'tfa bir çok bilim adamıyle de görüstüm bu konuyu. Atatürk Üniversitesinde bir doçent öğrendlerine Atatürk bir devlet kurucusu değildir diyormuş, siz ne düşünürsünüz bu konuda? diye. Hiç saşmadılar, Erzurum'dan böyle karsı dev. rimci seslerin çıkmasma. Alışmışlar çünkü. Günümüzün en büyük tarih bilginl, belki de hocanız, E. Z. Karal «Atatürk, Osmanlı Devletini yıkarak kurdu bu yeni devleti» dedi. Gerçek tarihçiler böyle düşünür bay doçent. Osmanlı artığı, Osmanlı özlemcisi kişiler de kendileri gibi düşünmeyenler» «kominist» diye korku vereceklerini, herkesl kolayca sindıreceklerini sanırlar. Mektubunuz elimdV belge bay doçent. Bana komünist partisinin görüşlerini savunuyorsun demenize güldüm. Adalete başvursam mahkum olurmuşsunuz. Gereği var mıT B«nim ne olduğumu bilen bilir. Bilmeyen de okur öğrenir. Ama sizin ne olduğunuz öylesine belli ki... Siz Atatürk devrimine karşısınız. Cumhuriyete karşısınız. Gerçek bilime karşısınız. Kolay yoldan ilerlemek, ucuz üne kavuşmak isteğindesiniz. Kutlanm, bu yoldan epey başarı sağlanır! Profesör de olursunuz, hatta o üniversiteye rektör de. Bakın Bay Bıyıkoğlu da beğeniyormuş sizi, öyleyse bosuna değil bu çabalannız... Bana gönderdiğiniz mektuptan bir • iki parça «unayım okurlarıma. Sizi daha iyi tanısınlar: «Koministler bana hep Atatürk aleyhdarbğı iddiasmda bulunurlar. Dört sene önce Üniversitede böyle iddialar ortaya atıldı. İki yıl önce 10 Kasım konuşmamı Atatürk ve Inönü aleyhdan iddiasıyle engellediler. Fakat hukukl bır sonuç alamadılar. Bizim üniversite roilliyetçilerin kalesidlr. Geçen 10 Kasım konuşmamı istediğim gibt yaptım.» Bir parça daha: «Size mektubu yazan öğrenciyi tahmin ediyorum. Onunla da görüşeceğim. Böyleleri kendilerini »mlftaki konusmalarda ortaya korlar. Biz üniversite öğretim üyeleri, sadec« dersimizi vermekle değil, öğrencilerimizi müli ıneselelerde aydınlatmak, onlan doğru yola götürmek zorundayız. Ben de bu vazifemi yapıyor, öğrencilerimi mlll! meselelerde aydınlatıyorum. Ne yapacaktım? Marksizm • Leninizmi mi anlatacaktım?» İşte size bir doçent! Atatürk Üniversitesinin Tarih bolümü başkanı bir doçent! Tanıyın iyice. Profesörlüğü yakındır, bakarsınız senatör, milletvekili, bakan da olur çok geçmeden! Bir kıyımcı daha kazanır ülkemiz. Atatürk Cumhuriy*. tini yadsımak, öğrencilerde bilim görüşünü yok etmek, gerçekleri ortadan kaldınp çağdışı bir kafayı yaşatmak .. Basarının yoludur bu. Ne kadar zaman? Orasını bilmem. Şimdilik Atatürk devrimcilerini «kominist» saymak, Atatürk Gumhuriyetini temelinden yıkmaya kalkışmak, en büyük yurtseverlik sayılıyor bazı çevrelerdel Bu bay doçent bu günlerin en çıkar yolunu seçmis. Bir gün kafası bir çıkmaza çarpana dek yolunda yürüyecek! Yolu açık olsun!.» U lusal Kurtuluş Savasından sonra, Cumhuriyet kurulmuştu, yeni bir devlet düzenine geçilmisti ama bu yeterll değildi. Türk toplumsal yapısına da, çağdas bir uygarhk, yeni bir düşünce aşısı gerekiyordu. Eski geleneksel yapı, Cumhuriyeti kaldıramazdı. Doğu uygarhk defierleri ile, çağın gerisinde kalan Islâm gelenekleriyle yoğrulmuştu çünkü. Bu duruk yapıdan na Batıh anlamda çağdaş bir toplum çıkanlabilirdi, ne de doîa». yısıyle bağımsız, özgür, etkin, yasamaya dönük, yaratıcı insanlar yetiştirilebilirdl. Bu yapı,' duruk, edügin, kalıpçı bir dünya görüsünün ö*urgun «ulannda çökelekleşmiş bir yapıydı. Bunun için de değismesi zorunluydu. Kurtuluşumuzun da, gelişmemiz ve ilerlememizin de anah tarı bu geleneksel yapının değişmesinde sakhydı. Öyleyse bunu nasıl değiştirecektik? Dıs düşmanlan «vatanm h«rimi ismetinde» boğan Atatürk, bu kez gözlerini iç düşmana, o geleneksel Doğulu yapıya, o yapıyı ayakta tutan yozlasmış eski güçlere, değerlere çevirmişti. Bir yantfan, çağdaş Batı uygarlığının ilkeleri, düşünleri, kurumları alınırken, bir yandan da o kurumlan, o ilkeleri, o düşünleri yaşatacak olan toplumsal • ekınsel ortamın hazırlanmasır.a girişmisti. O, bir ortaçag kalıntısı olan siyasal toplumsal Osmanlı devlet çatısım yıkarak, onun yerine çağımıza özgü demokratik, layik Cumhuriyeti kurduktan sonra, ilk iş'olarak da, bu yeni çatının gerektirdiği temeli, tabanı hazırlamaya koyulmuştu. önce üst yapıyı değiştirmek, onun arkasından aît yapıyı hazırlamak, yükseltmek, işe tersinden mi baslamaktı der«iniz? Alt yapı değil miydi üst yapıyı bellrleyen. biçimlendiren? Çağdaş düşünürler öyle demiyorlar mıydı? Atatürk'ün yaptığı, çağdaş dü»ünürlerin önerilerine, görüşlerine ters düşmüyordu, hayır! Öz mö biçimi, biçim mi özü getirlr tartışması. hila bitmemiş bir tartışmadır. îkisiııi de dognjlayan ömekler vardır yeryüzünde. Bu örnekleri var eden şey de »u olsa gerek: özdeki birikimler, gün gelir, eski biçimi, eski kabuğu çatlatır, kendine uygun yeni bir biçim oluşturur. evet, doğrudur bu. Ama şu da doğnıdur: Tarihin Szel bir kesiminde, dıştaki, kabuktaki hızh degişmeler. öyle yeni bir biçim yaratabilir ki, bu yeni biçtm, giderek 6zü de zorlar ve kendine uyd\ırur. Türk devrlminde bu her iki oluşumun da izlerini görmekteviz. öyleyse Atatürk' ün yaptıgı devrimde kuramsal yönden bir terslik değil, ülke HalkevleTinm, 1960 derrtmlıu «tou»onraki. ikinci fcurulusu ts«, , a+tı5ı farîditasma bile unufuTmaİKÎır dîyor, rsvei'i T?a(îm. Halkevlerini yıllann blriktırmgî O da erkek Rİbi .gerbestce ask yapabilir. çocuSunun doğmaöyle olumsuz bir ortamın lçine sroda feendi iradesinl Vullanır. lstediSl gibi yaşar ve bunlar atmışb U. artık devletimtrtn ye doğal haklardır, yasalarla korunur. Bunlan kadına verilmiş mizln coğrafya, tarih, toplum ftu Halkevleri yapacaktı. Halker ni hUkümetVeri. halkevlerme de5z?ürlQWer jrini gSrmek, tsveç tonlumunda kadmm özgür olgerçeğinden doğan bir özgünlük, leri, eski • yeni kuşakların bir ğişik bir gözle bakar olmuşlarmaflıSmt Vaiıtlamaktır diye düşünüyor zamane gens km. bir özellik vardır demek daha kucakiaşma, kaynaşma yerı ola dı. Halkevlerinin. Atatürk devcağı gibi, gönüllü yapısı dolayı rimlerinin ve ilkBlerinin nalka dogru olacaktır. NEDEN? '••••'.• bir sığınagı, bir yayılmasına çalışmak diye Bıet Atatürk, Birind Dünya Sava siyle de ışıksal olacaktı. Osman lenebilecek olan tanhsel ujlerl. özgürlüklerln var olup olmadıgı. her toplumda ve her toplaşma yeri şında yenik düşüp yıfalan Os lı toplum yapısındaki tekkeler, çaşılası bir ilgisizlikle, bir nmur çagda tartışılıp duracakbr. DoÇal hakhnn sınun genlsledikmanlı Devletinin yıkıntılan ara resmt eğitim kurumu medresele' samazlıkla karşılanır oldu. Oyçe. 3zgılrlük yeni nnırlara doğrufcaçacaktır.Bir tsveçll için nndan çekip çıkardıklariyle çağ re, onlann duruk, donuk, katı sa eski boşluk. tekkelerden kaaç olmamak, lşsiz kalmamak, gelecekten korku duymamak, daş siyasal çatıyı, Cumhuriyeti öğretisine, Türk halk vicdanımn lan boşluk. yasak. çagdışı egido&ı?la 51üm arasmda toplumsal blr gOvenlik içinde yasakurduktan sonra, onu temellen iç özgürlüğünün nasıl blr tep tim uvgulaması vapan onbinlermaV artık. özBürlük dsMldir. DoŞal haklardn bunlann tümu. dirme işine ağırlık verdi. İlk iş kisi idiyse, onlann, Cumhuriyet ce gizli Kur'an kursu ile hızla O halde SzKOriük nedir? Bizbn için özgOrlük olan her olarak da, gelişmiş Batı top döneminde, çağlannı ttikettikleri doldurulmaktaydı Karanlifc bes fevi doîal hsk olarak tammı« elde etmtş bulunan insanlar lumlannın Ustyapı kurumlanna, için haklı olarak Atatürk'ün eliy lenip semirirken avdınlıjhmıı nive cekivoriar kafalan da mutsuzluk Rözyaslan döküyorlar? Halk. hukuk, kültür kunnnlarına uzan le yıküması Uzerine meydana ge azalıyor, azalbhyorda Ber^man'm sinemssınd» destnnlaştınian seks doğal hakkı, salt bir oy deposu olarak eörüldı. Onlardan yapı taşlan abna Ien boşluk da, yeni caftn öt&ir ped«"n Insana, sevmek sevnmek öz^îîrluHne hSlâ erUemedidükçe bunun baska türlü olması ğa başladı. öğretim birliği, meSimizi en sarsıeı şekMyle duyuruyor, bu kadar acı? da zaten beklenemezdl Yeni ku deni kanun, layildik, latin alîa düşünsel değerierinin. halkm öz degerlerinin çiçeklendigi ve yine şaklann körpe dimağlan anlava besi. kadınerkek eşitligi, kılık devletin desteğiyle kurul?n çağdaş degişraü, yeni takvim, ölçü diz tekkelerle, yani HalkevT«riyle dol madıklan, ama birer kalıp olarak ezberledikleri bilim dışı ça5 gesi v.b. dönüşümler, hep o biçünsel atıhşın yeni eklentileri, dunılmalıydı. Devletin resml, bü dışı. gcrcek dışı bileilertn yttkil rokratik eğitiminin yeni ögeleri oldular. Artık sıra, halk ile devletin el yani başında, altında ezilip flttilenerek. layik • ele, gönül devletimizin yasalan önünde oyapının içlne, öae relmişü. Başka bir deyimle, alt yapının oluş gönüle verdiği bir soy halk okul lumsuz ve pervasız blr hoşeörü tunıhrıasına gelmişti. Alt yapı, lan da boylece kurulmu» oluyor daha do^Tusu Mr boçveri ortaekonomik yani ağır bassa da, du. Burada ulusal değerlerimiz, mına bırakılmıstı! özelliklerimiz işlenecek, ulusal bir dUnya görüşünü, bir yaşama Fakültemiz Sehir Sağlıği ve Tekniği Laboratuan (çin 10Pekl ama, bunun aorumlulafelsefesinl de birlikte getinnez bilinçlenme, aydmlanma kıvam zumlu 42.000 lira tahmini bedelle l adet Elektronic Photofluonoktasma gelecekti. gu, yarmki kuşaklara karşı vemiydi? öyleyse, kafalann, inançromater cihazı ve aksesuan 4936 sayılı Kanunun 59 maddesllann, geniş halk kitlelerinde dene göre pazarlıkla satın alınacaktır. Halkevleri, gerekçesinin gucün ritecek hesabı. Idmto Ostünde ğiştirilmesi, yenilenmesi de, den gelen bir hızla gelişti. Ata kalacakbr? Patarhğı 21/2/1973 Çarsamba günu saat 14.00te l.T.O. Say üst yapıdaM değişikUklerin hem manlık Müdürlüğü odasında yapılacaktır. Halkevlerinin Atatürk'ün ellytürk'ün kanatlan altında, binlenedcni. hem sonucu olabilecelc nitelikteydi. Bunu nasü başara re varan »ubeler açU. Onun sağ le kuruluşunun 41. fild8aflmO. caktık? lığmda olduğu gibi, 1950'lere kabütün yurtdaşlara kutlu olsun. (Basın: 11544 A083) Atatürk, bunun yolunu, yöntemini de çizmişti: Eğltimle, çağdaş atalcı eğitimle... İyi ama, uyeulaması nasü olac&ktı bunun? Şöyle olacaktı: önce devrimin ilkelerinl, amacını kavranus yeni ögretmenler yetiştiril©•V" .. cekti. Bu öğretmenler, yannm büyüklerini. genç kusaklan, girdiğimia yeni uygarlık yolunun pereklerine göre yetiştireceklerdt Ya toplumu oluşturan eski kuşaklaruı kafalanna, ruhlanna Merhum Müfit Erdemir ile Iffet Erdemir'in oğulları, tel germiş olan örümcek ağlannı kim yırtacaktı, nasü yırtaGüzide Erdemir'in eşi, Mert Erdemir'in babası, caktı? Halkevleri AtstUrk Enstitüsü Başkanı Mehmet SAÜHOĞLU > dar da Cumhuriyet hukumeUertnden milyonlara varan paraaal yardımlar, destekler gördü. Ulusal ayduılanmanuzan, bilinçlenmemizin, kaynaşmamızın may»lanması, yeniden uyamşımıza fllizlenmesi, binlere varan bu halkevleri, halk odalan sayesinde, blr düş olmaktan çıkıyor, s o mut bir jrerçek olma voluna giriyordu. Gelgelelim, 1952'de esen çirkln bir politika rüzgân, bu Ata ocagı, ışık gığınaklanm yerle bir etmeğe yetti. /. T. Ü. İNŞAAT FAKÜLTESt DEKANL1ĞINDA1S VEFAT 1932'de Kuruluş Atatürk bunun yöntemini de bulmıiştu. Bu işı de,. 1928'de yeni yazıyı öğretmek için açtığı ulus okullan gibi, 1932'de lcurdu Nesrin Yalçın'm ağabeyi İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü Öğretim Görevlisî, YENÎ AJANS SAHÎPLERİNDEN DIMD N EVİNİZE GELEN ÖĞRETMEN AFİF ERDEMİR Vefat etmistir. ..:.:: Cenazesi 20 Subat 1973 Sa!ı qünü (yarın) öqle namazını müteakip Sişli Camiinden kaldırılarak Zincirlikuyu Mezarlıgmdaki ebedi istirahatgâhına tevdi edilecektir. . • . . ... Tanrı rahmet eylesin. . '„ •'•."/ 4' a kendi kendmize HEDEF : DEV BİR DENİZ GUCÜ TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAĞINIZ YARDIMLARLA BU HEOEFE gLAŞABİLİRlZ. a FONO İNGİLİZCE ALMANCA FRANSIZCA MUHASEBE STENOveDAKTİLO "" ogrenebciirsiniz . ." ' '• * hemen bugün broşur isteyiniz AİLESÎ «enı Ajarı3 /1U71 Mektupla Öğretim EnstitUsü Halaskârgazi cad.207 ŞİŞLl 468713 4631M 40M65 (AJans 70: »2) 1039
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear