24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHTJRİYT3T 1 Şubat 1973 «OHA 6cNıM ,DA6LAdBENÎM, PÜZLCR. BENİM BENÎM «AK BENÎM, fliZEÜM BElJÎ BENiM. BENlfKÎH BENÎ BENiM NİM, SEUÖENİM, ADAIcrüS Mü^AVATüS Tu(^ ADlM hydİUETîASiHADlMADlM... froSTSfİMETVİN ASIA YÛZüMÜ HAIK OVüNft ADMtTı, &ECE Ü Û«YETSEHİM M' AZLEOEWîM DİHMtZ Lı'ft' BANA KiftiM. KiflJME İN 8ENİ D t ~ İtHE î f l İ İ E SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI • 21 Salona, kitaphğının yamna oturdu. Bir sür« koltukta bekledi. Yine düşunmeye başladı.En sonunda, yarım kalan kitabı aldı. Bır •nı kiUbıydı bu... Yadellerde yasayan birinın yapıtı. Kaldığı yerden okumaya başladı... Gözleri yorulmuştu. Üsumeye de başlamıstı. Saat gecenin biriydi .. Bir süre, hiç bır sey dusünmeden, okutnadan oturdu kaldı. Sonra, «Oblomovlaşıyorum» diye duşündü. Kalktı. Elındeki kitabın kaldığı sayfasmı katlayıp, yerine koydu. Yatak odasına gırip yatagına yattı... Yine uyuyamıyordu... Nesrin, yine çocuklann odasına yatmıştı. Yatağında yine düşunmeye başladı: «Bu kadına da ne oluyor? Yatağa yatmamakla, küsmekle, konusmamakla ne sağlanabiHr? Birinin küsmesi gerelüyorsa, o da benim. Çocuklara söytedlği söz büyük yanlıs. Sevil, bana arkadaşlık yapıyor. Evet, son günlerde çoğun beraberit. Hele de Nesrin'in pastane önündeki dsvranışmdan sonra, daha da çok ilgilenraeye başladık birıbırimizle. Nesrinln davranı$ı, Sevilie olan dostlugumuzu perçinledl... Dostluk, karçı cinsle yapılan dostluk hele, ne güzel $ey! Sevil, beni üzmüyor hiç. Ne desem uygun bnlnyor. Şakalanma bayıhyor. Bana açılıyor. Her şeyini anlatıyor. Benimle kaldığı sürece mutlu oluyor. Davramşlarından, konuşmalarından mutluluk akıyor. Gülmeleri ne kadar da gurel. Ya elleri!.. EUertni tutmakUn, avucumun içinde oynamaktan, parmaklanm parmaklanm arasına alıp yavaş yavas sıkmaktan ne kadar da zevk duyuyorum.. Terleyince, ellerini öpmek, sonra ellenni kendi cebime koymak. . Bütun bunlar beraberlıgimizdB doyamadıgım seyler. Ya o konuşmalarımız .» Saat ikiye geliyordu. . Kalktı. Bir uyku hapı içip yattı. Bu kez Nesrin'i düşunmeye başladı: «Karım iyi kadın. Evin işini yapıyor. Çocuklanma bakıyor. Bana da yardımcı oluyor. Kurulmus bir aile duzemmiz var. Bu aile düzenimiz sarsılmamalı. Bunun ıçin özen göstermeüyiz. Nesrin davranışlarımı bİTaz hoşgörü ile karşılasa. Belki o da kendi açısından haklıdır. Belki gönluroü birine kapürıp, kendinden ayrılıverecegimi sanıyortfur. Ama, bunu düşünmemeli. O kadar da çocuk değilim ki... Duygularımın yanısıra akhra da var. Aklımı kullanacağımı bilmeli. Aklım egemen olacak mutlaka en sonunda. Evet, en sonunda bu akıl bir ıse yarayacak.. Yarayacak ama. duygularıro da var. Dostluk ozlemlerim. gereksinmelerım var. Dostluğa karşı doyurasuzluklarım var. Evet, dostluğa doyumsuzluk.> Sevil de Nesrin de karanlığm içinde yitip gitÜ.. Hiç bir şeyi düşünemez oldu. Ve neden sonra uyuyabildi... *** Sevil, yatağında, yastığmı kucaklanuî yatıyordu... Bir ttirlü uyuyamıyordu. Besim'in verdiği uy ku haplarını da tüketmijti. Besimi ve Besim'le olan arkadaslığını dfl$ünüyordu: •Ah! Besim, ne kadar iyi. Böyle iyi biri ile bugüne değin karşılasamadım. Şakacı, güldürücü bir dost Onunla konuşmaktan, gezmekten bıkmıyorum. Ondan «yrüırken üzüntu duyuyorum. Ba na giızel, yararlı şeyler anlatıyor. Anılannı anlaüyor. Benden on beş yas büyük ama, yaşıtız gibi arkadasii. Sanki yıllarca berabermijiı gibi. öyle alıştım, öyle hoflandım ki, onsuz yapamıyacağımı eaaıyorum. Bu arkadaşhk, bu dostluk bitmesin isterim Evine de gitmek isterdim. Ama karısının pastape önündeki davranışı... Böyle bir durum la karşılaşacağımı hiç aklıma getirmezdim. Müthiş üzüldıim. Ne gereği vardı o davranışm. Hiç gereği yoktu. Benimle tanısabilirdi. Konuşabilirdı. Üçümüz pastaneye geçip oturabilirdik. Kııkanacaksa gene kıskansm. Ama öyle birdenbire çıki5 yapmak hiç bir şeye yaramaz ki Nesrin'in o davranışı dostluğumuza engel olmadı ki. Hattâ ilerletü. Yine konu$uyor, yine geziyoruz. O günden sonra daha çok seviyorum Besim'i. Besim'in yanında olmaktan daha çok mutluluk duyuyorum. Ellerimi nasıl da seviyor. Nasıl da okşuyor. Terletiyor. Eli elime değince öylesine şeyler duyuyorum ki. O, elimi bırakmak istemiyor. Ben hiç mi hiç istemiyorum. Kimi an, yeter, bırak eli mi diyorum ya, yalandan soylüyorum. Btrakma* sın ellerimi istiyorum. Parma^ aralarına Mişqışl&larıniı alsın, sıkfin isHyorum. Kolumu, * ocıuzlarımı da sık sık nksın isüyorum. Çabucak da ayrılmamalı. Ben, evlere gidelim deyince, biraz daha konuşalım diye zorlamalı. Göndennemeli... Engel olmah. Erken ayrılmamahyız. Ah arkadaşım! Arkadaş denen güzel beraberlik. Dostum. Dostluk denen doyumsuz içtenlik. Ama, evet ama... Biz sadece arkadaş mıyız?...» (Devamı varl MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU ürk Sınemasının 5nde giden bırkaç yonetmeni arasında adı geçen Atıf Yılmaz Batıbeki, jrirmibir yıldan beri aralıksız sinemada. Yonetmenliğinin ılk yıllarında güldürü filmleri çeviren, sonra piyasa romanlan salgınına öncülük eden Batıbekl, iş yonunden basarılı filmlerıyle kendini kabul ettirdikten sonra öze dönüş akımına uymus, ulusal, gerçekçı yapıtlara imzasmı atmıs, bunların birçoğu armağanlar kazanmıs. Türk Sinemasına llişkin sorularımızı Baübeki söyle karşüıyor: « Tflrk Sinemssı bngfln bir bnaalım geçiriyor muT Geçiriyors» nedenleri?» € Turk Sinemasında bunalım, denince «Nanl bunahm», «Kime göre> sorulan akla geliyor. Ekonomik bunalımsa, başlangıçtan bugüne bizim sU t nemamız sanatçı verimini her yonden duşuren teknik yetersizlikler içinde bunahyor. Nakd i sermaye, araç gereç yö" nunden Türk Sineması, dünyanın en yoksul sinemalarından biri. Profesyonel sinema sanatçısının bir endüstrı işçisi gbzonüne alınmadıkça, endustrıdekı maddi yoksunlukların, sanatçı verimınden neler goturdüğu hesap edilemez. Eğer sanat yönünden bir bunahmdan soz ediliyorsa, hemen «kime», «kimin sanat ölçüsüne göre?» diye sormak gerekiyor. Sinemamıza her zaman Batı sinemaslnı örnek göstererek «kalite» oğütleyen, «iyi film» ısmarlayan eleştirmeciler var. Batılı sinemacı, sanatını bağlı olduğu toplumun yerli ifade kalıplan, yerli sanat gelenekleri üstune kurarken, bu kışıler bızlere sinemayı, yabancı sinema ustalanndan öğrenmemizi cğutlüyorlar kl, biz bunu kültürümüzdeki değer bunalımının, Ueğer kargaşasının acı bir örneği sayıvcruz. Bunun düpedüz taklitçüik olduğunu, yabancı sinemayı kendine kaynak saydığı oranda sinemamızın estetik butünlükten uzaklaşmak, halk seyircisi ile bağlarını yitirmek, toplum kültüründen kopmak tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu savunuyoruz. Sinemada konuyu, ifaö*eyi, yapıyı kültürümüzün yerli kaynakları üstünde geliştirmek gerektigine, Batı sineması ile en eleştirici tavırla hesaplaşmak gerektiğıne inanıyoruz. Aydınlanmız ikiyüz yıl boyunca Türk sanatlannı yerli temelden kopmuş değer ölçülerine yöneittiler. Bunu «çağdaşlaşma» iddiası ile yaptılar. Hem çağımızı mekâmmızın ötesinde arayan bir sanat anlayısı gelişti, hem de halkla aydın arasında büyük değer uçurumlan doğdu. Bugün sinemamızın halkla ayd*ına aynı çizgiden, aynı duyuştan seslenişini zorlaştıran, kültürümüzde ortak değerlerin eksikliftidtr. Bu. sinernamız kadar toplum kültürümüzün bunalımıdır. Biz, bir grup sinemacı, bn görüşii »avunuyoruz.» f Türk Sineması nereye gidiyor? Yönet»en Atıf Ydmaz BatıbeU Atıf Tılmazın ydnetti|i «Kesanlı Ali Destaa» filminde Fikret Uakan ve Fatma Girik ATIF YILMAZ: ULUSAL BİR KÜLTÜR POLİTİKASI ŞART kur yazar topluluğunun Turk Sinemasına bugüne kadar okul saydığı yabancı cinema ürünleri, bu eğitimin ders kaynağı olacaksa, eski yanhslann yaldızlanmasından baska bir şeye yaramaz. Türk kultürü ve sanat gelenekleri bilimsel açıdan incelenmedikçe, çağdaş sanatlarımız klasik kultürümuzle hesaplasmadıkça, sinema sorunlarımıza yerli açıdan bakan arastırmalar gelismedikçe, Sinema Okulunun geleceğin Türk sinemacısına ne merak ederim.» öğreteceğini « Bizde neden hep aynı konular çevriliyor? Türk Sinemasının klşfliiini bnlması için ne yapılmalı?» « Tanmın ağır bastığı. hızlı endustrileşmeye açılmamı? toplumlarda halk sanatta ve eğlencede geleneksel temalara bağlılık gösteriyor. Aynca türleri ve keouian kalıplaytırmak «yığın> sanatlannın genel bir eğilimi. (Sinema, aydını ağır basan bir seyırciye yonelraedikçe konu bakımından muhafazakâr kalıyor). Bizım filmlerımizin klasik konulan incelendığinde, halk masallarımızın, destanlarımızın geleneksel temalanna kesin akrabahklar bulunur. Bu eğilim ancak bilinçsiz kaldığı, yabancı yığin sanatlanndan deyi? aktafdrğı oranda yozla;ma getırir» c Türk edebiyatı kaynak alınırsa, yararlı olur mn?» « Türk edebiyatı yerli kültürümüzün sözcüsü olduğu sürece, Türk toplumuna ve insanına yabancı edebiyatın penceresinden bakmadıfı sürece sinemamıza tema, duyuş, anlatım kaynağıdır.» < Bölse isletmeeilerinin kendi bejtenilerine göre Türk Sioemaaına kansmalarını, oynnen ve konu seçislerini nasıl karsıljyorsnnoz?» « Bölge ışletmedlerinin güçlenmesı, sinemamızdaki ser maye darlığının sonucu. Ekonomik çıkmazlann tümü içinde gözden geçirilmeli.» « BdUesel film senlflderi, Türk Sinemasına yararlı mr? Ulnsal film senüği yapılmalı mı?» « Nasıl ve nerede düzenlenirse düzenlensin, film senlikleri armağan töreninin gösterişinden çok. sorunların ve değerlerin tartışılacagı bir ortama çalısmalı.» 4 0 Yıl Önce Cumhuriyet 1.2.1934 B ERLİN, 31 (ajı.) Raystagın dünkü otunununda Başvekil M. Hitler, bır nutuk söylemıstır. M. Hitler, son onbeş senenın tarüüne üd noktai nazarın hâkjm olduguna diklcati çekmış, cBunlardan biri Marksızm taraftarlarının otoriteyi yıkmak ıstemelerı Versay muahedesi üe dünya nizamına ınancm yıkılması ve muahedenin ikti&adı ve siyasi HİTLER'İN YENİ ^antajıdır» demiş ve sözierine şunlan eklemistir gurdu. Alman milleti adalete ınancuu kaybettı ve dUnyanın nizamından nefret etmeye basİadı. Bu durumdan komUnizm ıstifade etti. Almanyayı bır ko ınünist ihtilâlinden muhafaza etmekle milli sosyalızm Almanyayı ve bütüij dünyayı bir MÜHİM NUTKU tVersay Muaheaesı bütün ümttlerı bosa çıkardı ve kin do«Junya ıhtılâlinden kurtardı. Milli sosyalızm, mılli ıraöenın canlanmasıdır. Irka tit fikn dı ger ırkiara karşı nefretı mucip olmaz. Bu fikrin neticelen g»liplerle mağluplar arasındaM ebedi anlaşmazhklaraan ziyade dünya sulhü ıçın lyidır > Y A R I N: Osman F. SEDEN DİŞİ BOND u KONAAA İUrJAtoU usrE. « Bug&ne kadar bir Sinema Kanmnn neden çıkanlmadı?» « Ulusal bir kültür politikasına dayanmadıkça, sinemamızın kendi toplum koşullanmız icindeki sorunları bilim«el incelemelere dayanmadıkça, tutarlı bir Sinema Kanunu çıkarılamaz. Çıkarılsa da, bugünkü sonınlan çözümlemez, arttınr.» « Filmciliîimizin HeTİeyemeyisinde baslıca etkenler nelerdir?» « Bizler içın etkenlerin en acısı, aydının sınemamıza karç! sorumsuzlugu. Meslek dışındakı aydınlar, sınemamıza kuruluşundan bugüne yapıcı, yontemli bir açıdan eğilemediler. Bu arada basınımız, yabancı sinemadan esinlenmiş tu tarsız değer ölçülerine, Türk Sinemasına çok sığ açıdan eeılen kurtulus (ormüllerıne hak«ız bir itibar kazandırdı.» « TSrk Sinemmmnin dflnymdsU yeri nedirt» « Türk Sınemasının dünyada yer kazanması, dünya sinemasına Türk toplum kültürünun özünden doğmuş tare teklif getirmesine bagh. Kendi yüzlerce yıllık krültüTümflzden, deneylerımızden, sosval politik birikimıraizden yararlanarak «inemaya reni bir duyuş, yeni bir görüs, yeni bir söz ve estetik getirmesine bağlı. Ulusal olmayan sinema. evrensel etki yapamaz. Bir de, düny» politikasında aktüel, ya da uıun sohıklu sSzü olmarfıkça. bir Clkenin sanatına dunyamn ilgi duvması beklenemez.» « Devletin stnemaTİa Hfakisi nasıl olmalı? Sinema Oknla ohnsJı mi?» « Devlet. sinema endüstririnin ekonomik ve teknik yönden güç kazanmasmda çok etkin olabilir. Stüdyo. laboratuvar vapımı. kaliteye prim gibi Sinema okuluna gelince, o TİFFANY JONES IMCtSf f 1"\1W 6 £ Ç A « > E udaaşı GARTH MAUC SEDEIj . fcOtDSÜ SıBI NEFEET D6 BDiyoo P Û ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear