26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
43 5AÂAYAfrıYL4,Ftii.NAMDO OLEVEY'İK ATllMtfTilt 0ü «ALKTı * ÖLMAü Kİ, MAİA GAi.Uft OLfVfyE. KAf4 D \ r .c •«.«'. Hı(2.$U vıijî İri4 KZİtlÜHİM ÜtfÜME {Ü JiüKiiJYufi. SufKATiHl.. VETE&E BiitAMMlf YülK YülKN KATUMAM 0İEVEY, BiltffN V StflEfU frElfruC MCYPA öltVEY DAYANAMlYACAK âALı'te, EUcJtfc İ iirtto KARATKİNİNl I Toz Duman Içinde TALİP APAYDIN • 58 Kökez çayını geçti. Su ayak bileklerine zor geliyordu. Yaz giınu su lyice azalmıstı. Ta$lık çakıllıktı oralar. Yalgınlar, yer yer söftttler vardi. Buralarda saklansa mıydı bugün acaba' Gün ağanyordu. «Bu ekmekle akşama kadar durulmaz, dedi. Gideylm en ıyisı. Sabah ezanında köye vanrım. Künseye gorunmeden usulca eve girerim.» Sapadan yürtidü. Anız tarlalann ortasından geçti. Sabahın ilk aydınlığı başlamısü. tki yanına baka baka yürüyordu. Tanıdık kırlar, tepeler, ilerde dağlar .. Koy iyice görünmüştü. «Geldik be, dedi. Rüya degil, gerçek. Memleket işte.. Taşlı düzü geçti. Üzerlik otları tohuma kaç mıştı. Sararrmşlardı hep. Başka ot yoktu. Hayvanlar yeyıp bıtırmıslerdi. Verler kupkuIU topraktı. Kurak bir yıl geçiriidigi beiliydi. Kuzeyda tepelere baktı. Tacım dedenin ağaçlan duruyordu. Yapı belli belirsiz görünüyordu aradaa. Hiçbir şey değişmemisti. Dört yıl önceki gibiydi kırlar. Bir sel yarıntısına girdi. «Bak bura degişmiş işte. lyice derinleşmis. Demek çok sel almış baharın. Hey gidi..» Bir tilki îırladı ilerden. Kuyrugunu kabarta kabarta kaçıp uzaklaştı. Sel deresinden çıktı. Köytin alt başından giriverecekti. «Aman bir gören olmasın.» îleriye geriye bakındı. Ortalık iyice aydınlaşmıştı. Amı köy uykudaydı heniiz. In cin yoktu. Eğilip UstUne basına baktı, perisandı. Kirliydi. Tepcden tırnağa boz bir görüntüydü. Saç s&kal b'.rbırine karışmıştı. «Bu kılıkta beni kimse taşıyamaz zati» dedi. Kendikendina gükiü. Gülüyor mu ağlıyor rou, belli değildı. Tacım köyünün evleri... Boz kerpiç, toprak Biva. Çoğunun sıvası da dökülrnüştü. Yoksul, bakımsızdı herşey. Hey be, iıiç insan yok gibi. Ne bu yavu? Kendi evine yaklaştıkça içinin kabarması arttı. Sağa sola bakmıyordu. Hep ileriye bakıyordu. Bazı avlulara ineklerı bağlamışlardı. Yalnız onlann kırrultısı vardi. Kimisi yatmış gevişleniyordu. kimisi ayakta kuyrugunu sallıyordu. Boz bir köpek gördü, yarı tüyleri dökü'.müştü. Huylanarak baktı Hamit'e. Ürsün mü ürmesin mı, bılemedi. Kuyrugu kıstırıp uzaklMU. Köşey: dönünce kendi evini gördü. EskL miş, küçülmüş. Aşmmış iyice. Nerdeyse yıkılacak. «Erkeksiz ev. ne olacak... Bıraktığım gibi baksana. El değmemiş hiçbir yerine. Ne sıvanmış, ne onanlmış. Vay ajzın* tükurdUğüm.» Çevreye bakındı, kimse yoktu ortalarda. Usulca kapıyı \urdu. Egilip seslendi: Nazifee!. Narife ııçradı. Rüya görüyordu. îmam Zi ver efendi yiızüne soluyordu. Naafe kız! Kalbi JtUt küt vuruyordu. Ter içindeydi. Dınledı, onun sesi değildi. Kiiçük pencereye baktı, ortalık ışımıçtı. Kimdı bu seslenen? Oğ lunu yatagın ilerisine itti. Başörtüsünü düzelterek yürüdü. Kapı tekrar vurulmuştu. Nazife, hişt! Kirr.di bu? Kapının aralıgına eflhp baktı: Kim o? Aç aız, benım. Kocasının sesıydi. Uzaktan uzafa benziyordu. Boğazı tıkanacak gıbı oldu, yutkundu. Gözleri iri iri açıldı. Hamit sen misin? He kız, benim. Aç hele. Kapının sürgüsünü çekip açtı. Kuçku ıçinde baktı, önce hiç benzetemedi. Neydi bu hai? Kül Hamit gülümsedi Suss... Yava» ol. Tanıyamadın detü mi? Kadın şaşkındı. Ne diyeceğini bilereedi. Sahl sen misin? Donmuş kalmıştı. Kımıldıyamıyordu. DBmin gördügü rüya devam ediyordu sanki. Hamit önllnden geçip içeri girdi. Sedirin ucunm oturdu. ört kapıyı. Ne var ne yok bakalım, naEilsın? Örttü. Dili b&ğlanmıştı. lyiyiz, dedi usulca. Hoş fceldln. Hoş bulduk. Ne bu hal? Nerden geliyon sen böyle? Askerden. Askerden böyle mi gelinir? Böyle geldik işte. Benı kimse görmıyecek. Saklanacaftım. Kaçtın mı? He... Niye? Anlatırım sonra. Uzun. . Sen şimdi bir kazan su ısıt. Temiz ^^g^ecek varsa jçgr. Bir aydır yol teptik. Çekmediğimiz kalmadı. Nazife hâlâ kendine gelememişti. Şaşkın bakıyordu. Allahım, dedi. İki eliyle sözlerini kapadı. Bir tuhal oldum ben. Sevinemedim büe. Niye? Bilmem. Hiç böyle beklemiyordum. Ne yapalım, böyle oldu. Sen nasılsın, oğlan nasıi? Yerde serili yatağa baktı: lyiyiz işte. Canımız sag. Selim hastalandı biraz, d&ha düzelemedi. Okuttum mokuttura, faydası olmadı. Neyi var? (Deramı Var) Atatürk Günlerinde Sosyal Demokrasi Prof. Dr. Muammer AKSOV «Fabrika. Evet bize en lâzım şey bu» Hüseyin Ragıp'm bir kısmım aktardığımız «Sagdan Sola Doğru» baslıklı makaleleri, Yunanlılarl» cepbede çarptsüğımız günlerde yazılmış yazüardlr. Herşeyden önce düsman ukerlerinl yunlumuzdan kovmak gibi haya^ ti bir görevle karşı karşıya bu> lunan yurtseverler. ekonomik vn sosyal alanda tutulması gerekea yolun da hayati önemini kabul ederek, bu dâvâları tartışmaym. daha Kurtuluş S*v*?ı içinde başlamışlardır. Bu dönemde yayımlanan yazılan, yapılan konuşmaları, hattâ kurulan siyasal kuruluşları. ıki gruba ayırmak mümkündar. Bir kısmı, Sovyet Rusya ile aramızdaki dostlugu sarsmamak, hatta kuv\etlendlrmek için «bir taktik ürünü» olarak düzenlenen veya razı olunanlardır: Komünist Partisinden. ^ e ş i l Otdu'iiaa Juaşlayarak birçok yazı ve konuşmalara kadar böyledir. Fakat bir kısım yazılar ve konuşmalar ise, «ekonomik ve sosyal alanda ruillî ve ılrmlı bir toplumculuğu». yani devlet müdahalesini ve sosyal hayatta sosyal adalit dogrultusunda köklü reformlar yapılmasını öneren saraimi yazılar ve konuşmalardır. Bu ikinci kategoriye giren yazılar ve konuşmalar, özelllkl» doğrudan doğruya Atatürk Ur»fından yapılan ve Atatürk'a devamlı olarak jTikın bulunan kimselerin Atatürk"ün ilhamı. denetimi ve iznı ile yaptıkları konuv malar ve yayımladıkları yanlardır. İşte yukanda naklettiğimla «Sağdan Sola Doğru» başlıklı yazı serisinin, bu ikinci kategoriy» girdiğinde şüphe yoktur. önce belirtelim ki. bu yazı, Sovyet Rusya'yı memnun etmek için yazılmış yazılardan olamaz. ÇUnkti, yazının ıçinde komünizme karsı «FABRİKA FABRİKA!!» b»şlıkh yazınm fotokoplsl.. sert ithamlar yer almakta; ve komünizm. Türkiye ıçin kesin sunemde, Osmanlı İmparatorlugu lelerini aktarmak lsteriz. Böyrette reddedilmektedir. Bu nitedurumuna, lece aynı zamanda, o gunUn Ma likte bir j'azının, Sovyet Rus nun yarı sömürge bzellikle ekonomik bağımsızlığı hye Bakanmın «dıs sömürüye ya'yı memnun edebilmesi dusUnı kaybetmesı yüzünden ulaştı karşı isyan edışini ve millî bir nülemez. Bu yazılar, samimS ola ğını bilen Atatürk, ekonomik ve sanayi kurma sayesinde yabanrak, Türkiye'nin ekonomik ve her alanda bajımsızlık (tam bacı devletlerin sömürüsüne son sosyal sorunlannın çözümunde ğımsızlık) parolasıyla, Türk verme azmini» de göstermis yön arayan, sistem arayan yazı ulusuna büyük ışik tutmuştu. olacağız. Ne yazik ki, 1964'le lardır. Atatürk tarafından tasvip AtatUrk'e dayanan bu tam ba rin, 1970'lerin Bakanlannda bigördügü, en azından beğenlldigi gımsızlık ılkesi, özellikle «eko le, ayru milliyetçi ve aynı topnin açık bir kanıtı da. yaıan nomik ve malî bakımdan yaban lumcu zihniyeti görememisiznın bu yaaların yayınlanmasın cı büyük devletlehn (Kapitalist dir. dan bir hafta sonra • Türkiye dünyanui) sömürüsünden kurBUytık Millet Meclisi Başkanlı«Fabrika, fabrika» tulma parolası», O'na inanan siğına baglt olan Haklmiyeti Mil yaset adamlarında ve kalemlerŞimdi Hüseyin Ragıp'ın 9.3. liyenin Basyazarlığı sıfBtım da de de yansımasım gösteriyor. 1921 gunlü ve «Fabrika, Fabrikoruyarak Basın Yayın Genel Atatürkün bu konudaki, bütün ka! !» başlıgım taşıyan yazısıMüd'ıirlUgune at3nmasıdır. Eğer gerı kalmış dünyaya ışık tutan nın bir kısmını aktanyoruz: bu yazılar benegilmeseydi, Genel ölümsüz sözlerini, bu yazılan «Dun Millet Meclisinin iki celMUdiirlük bahanp edilerek, baş rımızın sonuna bırakarak, Hüse sesi arasında Maliye Vekili Feyazarlıga son verılirdi. Oysa Hü yin Ragıp'ın bir basmakalesın rit Beyi gördüm. seyin Ragıp, «Matbuat Umum den bu konuyu ilgilendiren cüm Azizim dedi, Londra; «SagMüdürü* olarak Basmakalelerini yazmağa devam etmış. fakat memur oldugundan • >asaktan ötürü bftşmakalelerinı imzasız ya DİŞİ BOND da 2 yıldız Işareti ile yayımlamıştır. AUtürk'ün takdir etmediğt bir şahsın. ne Matbuat Genel Mudürlügü'ne getirilmesi mümkündür; ne de memur oldugu halde başmakaleleri yazmasına müsaade edilmBsi .. Atatürk'un bu yazılann yazanna karşı olan sempatisi ve güveni, bir süre sonra (Fransıriarla ilişkilerimiz kurulur kurulnıazi kendisini Paris Temsilciligimlze göndermesl ve Hüseyin Ragıp'ın 1924'ten itibaren de Büyükelçi olarak Avrupa' nın çeslt'.' Başkentlerinde vazife görmesi ile karutlanmıştır. dan sola doğru», Yunan meselesi... Okuyoruz; fakat y'azmayı unuttugunuz mühım bır şey var. Fabrika. azizim Fabrika! Evet; Dize en lâzım . şey bu!.. Yazınız, tekrar yazıhiz, her kese anlatınız ki, bize fabrika yıne fabrika lâzımdir. Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığı (istik lâli iktisadısı) ancak1 bufıunla sağlanacaktır. Bu olmazsa, kazanacağımız siyasal bagımsızlık neye yarar? Şimdıye kadar ve hâlâ Türkiye çalışıyor, Uretiyor. fakat Urünlerinden başkaları faydalanıyor. Ülkemizde herkes çalışıyor; fakat bır çok ahnterl dökerek vücude getırdığımiz hammaddelerı, bin rica ve minnetle yok pahasına dışarıya satıyotuz. Sonra, ya r bancılar bu maddelerin biçimıni biraz değiştirerek bize gert veriyorlar. Bir kuruşa satıyoruz, yirmi kuruşa geri alıyoruz. Bu dünyanın nereslnde gö rülmüs? Kırk kuruşa karşı 1200 kuruşü Bastan kara gidiyoruz. Evet, Al kuruşa satıyoruz, 1200 kuruşa gerı alıyoruz. Aradaki fark, bu ham eşy« dolasmasım bitirip bize gelinceye kadar hep ecnebi ellere, fabrıkacılar», tacirlere, hat tâ ecnebi hukümetlere verdıgi vergl, 40 kurus yüktin bedelı, 40 kurus ulastırma masrafı, 50 kuruş kömür, 100 kurus işçt gün deligi, boya vesaire... 150 kuruş, fabrika masral ve kfirı.. 200 ku rus yükün islendigi yabancı ülkedekı vergi.. Üst tarafı, 1200 kuruşun yansmdan fazlası, sadece elden elo kâr!.. Bu kSrın 6 hissesini yabancı, 4 his«esini yerli tacirler alıyor!» Ferit Beyin bu söılerıni nakleden Hüseyin Ragıp söyle devam edıyor: «Gerçekten sorun pek önemliydi. Askeri cephelerimiz, sıyasi cephelerimu metin ve girilmez niteliktedir; fakat dışa karşı ekonomik cephemi» hergun biraz daha yıkılıyor, hergün büyük bir gedik karsısuıda kalıyordu. Fakat 40 kuruşa satalım 1200 kuruşa alalım! Maliye Vekilinin UzUntusU benı da sarstı, sordum: «Pekl bu felâketin içinden nasıl çıkmalı? Evet bu yükün altından azim ile cesaretle çıkmak lazım, yoksa bızi ezer, mahveder. Ve günUn .birinde görürüz ki, siyasal istıklâl diye elde ettigimiz şey, parmaklanmızda yaldızını bırakıp uçan bir kelebekten iba rettir. 1200 kuruşun 700 kuruşu nu kaybedersek, düşünun mil yonlara varan alış • • verişteki kaybımız neye ulasıyor. Bunun ıçın, yazınız azizim yazınız. bize fabrika, bize yine fabrikta lâzımdır, Yurtta kömlir var, su Jx>l, hammaddefer bol... Yurt ta yetişen hammaddçleri kendimır imâl etmeli, ihtıyaçlarınıı zı kendimiz Uretmeliyiz. Aksı takdirde intihar muhakkaktır. Farkında olmadan müthis bir uçuruma gidiyoruz.» Hüseyin Ragıp söyle devam edi. yor: «Ferit beyin. teessürüne, heye canına hak verdim. Ne demck ce bimizdeki paranın hep gün 1200 ku ruşunu çıkanr, buna mukabil 40 kuruj koyarsak, bu işin sonu nereye varır? Avrupa"lüar bize «S«vr» Andlaşması diy» bir hak» retname uzattüar. Biz de kâgıt lannı yırtıp yüzlerme attıkl Bugun harbediyoruz. Fakat bu ekonomik uçurumu kapamazsak, bu kesin iflâsm önünü alamazsak. bağımsızlık için verdiğimiz ernek, döktüğümüz para, akıttığunız kan neye yarar? Farzedelim kl andlaşmalarını taınamiyle değijtirdiler, ulusal sınırlarımızı onayladılar. ve kapitülasyonların ilgasına razı oldular. Fakat 40 kuru» için 1200 kuruş vermekten büyük kapitülssyon . mu olur? Biz yine efki âlemde, yine eski devranda kalacaeız. Millî servet, 40 kuruşa karşı 1200 kuruş vere vere bir güa sıfıra ir.ecek. Yakamızı 6arraflar dan (faizle borç para veren murabahacılardan), iç ve dıj «arraT lardan kurtaramıyacağız ve yin» hacız oluriacağız! Evet fabrika yapmalı, hammaddelerimizi kendi miz kullanmah ve hareketsizliği* mizden gelen en müthiş vs en öl dürücü kapitülasyonu yok etmeli!.... (Hüseyin Ragıp, "93.1921). Ev buhranı Hüseyin Ragıp, sosyal adalet va d&vletin ekonomik hayati düzen lemesı dogrultusunda daha 1921'de birçok yazısı yayımlanmıştır. Bunların hepsinden örnekler verecek değiliz. 19 NLsan 1921 günlü • Ev Buhranı. adlı Başmakalesin dcn de birkaç cümle aktarırsak, hem >ne kadar sosyal nitelikteki önerilerin daha 19211erd9 yapıla geldiğini. ve hem de «bugün dahi çözülemeyen bir sosyal davaya, Hakimiyeti Milliye Başyazarmın (De^anu 7. saytadı) < ••rtf ' J.Jİ jl . 1 MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU SÜPHELİ ZAFER v o^J* >t <\ .. t d U i l u •ı &Mifj Hüseyin Ragıp'ın «Ev Buhranı» başlıklı yazısının fotokopısi Dış sömürüye karşı «Mılli, ılımlı, demokratik bir toplurnculuk», başka ülkelerle olan ekonomik ilişkilerı dahi, dogmatık bir sekılde kesin olarak reddetmeı. Fakat somut bir sömürülme durumu varsa, bu r somürU olgusunu önlej ecek akla dayanan pragmatik tedblrleri almayı da inmal edemez. Çünktl yatmz içten gelen sömürü değil, synı zamanda (ve daha taılasıyle) dıştan gelen sornürü, nalkın ve ulusun soyulması, kuşaklar boyu yoksulluga mahküm edilmesı gibi P*lt olumsuz bır sonuca ulaştırmaktadır. İşte daha Kurtuluş S«vaşı yıllannda bu konuda, hatta özellikle bu konuda büyük bir hassaslık görüyoruz. Bağım sızlığımızın en kesin biçimde tehlikeye düştüğü böyle bi r âö GARTH CLAV aBBATT RÜBVf OU3UPDC/N
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear