Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET 29 Eklm 1973 Bir Oyun Vardı ilmiyorum şimdilerde yine yapıhyor mu, ama bir zamanlar. okulların kır gezı'.erinde yahut kışla avlularında, kırlardaki e£lenceler sırasında, Halat yarışı yapıhrdı. Bu bir oyundu. Ortada bir kuvvetli halat (urgan) olurdu. Oyuncular iki guruba ayrılırdı. Guruplar, halatm birer ucundan yapışırlardı. Sonra çekijme başlartfı. Her iki taraf, kuvvet merkeziBİ. kendi taraflarına kaydırmaya, karşı tarafı surüklemeye çahşırlardı, ama her iki taraf ta, kendi alar.ında direnirdi. Bu bir sürükleme oyurtuydu. Hangi taraf, hangi tarafı sürükleyebilirse, söz ve meydan onun olurdu. Hakemlere gelince? Hakem, bütün meydandı, biitün seyircilerdi. Ama, yenenler de, yenilenler de, sorvuntfa inatlarından birşey kaybetmezlerdi. Herkese karşı birbirlerine güleryüz eösterirler, içlerincîen ise her seferinde «Bu sefer pek olmadı, ama bir daha sefere?...» der, geçerlerdi... B (Maylirve görüşler Gerçekçi Devlet Adamlığı v/ lendlrtlmelerlne. yahut topyekun Inkârcılıga kâdar varan hazırlıklardan. niçan vermektedir. Bu üzücüdür ve bu yola sapılacağına ihtimal vermiyoruz. Oy»a CHP eski yıllarda seri halinde bazı hâtalara rağmen, nihayet, Mustafa Kemai' in ve zihniyetinin, devamcısı olmak zorundad:r. Kısacası, bir CHP ve MSP koalkycnu olacaksa, bu ittifakın temelir.de, daha şimdiden bazı samimiyetsizlikler yatmamalıd'ır. Yani «eyredeceğinıiz halat yarışmda, soy bir spor rııhu olmalı, hınçlı bir boğuşma havası yerine! Demirel, bütün iktidarı boyunca, gerçi gamsızhâı, vurdumcuymazlığı temsil etmiş ve bu ruh halini çevresine de sirayet ettirmiştir. Ama Erbakan eger bir Devlet Adamı olmak isteyecekse. kendisini daha şimdiden bazı nefis denetlemeierine tabi kılmalıdır. Istiklâl Savaşının, raillî kurtuluş hareketinin tarihimizde ve çaŞm akısındaki yerini küçiimsfme ve inkâr hevesleri ise, cirfden yersiz ve hattâ teh.likelidir. Gerçi daha önce de: • îstiklâl savaşı üç ayda biterdi» «eklinde lözler. bu mcmlekette. aşırı bir benlik gururu ile konuşulmuçtur. Ama bu sözler hem gerçeğe uvmuyordu. Hem sonu, Iri olmadı o sözü diyen politikacılarm!. Ama biz simdi, olayların akışını lzlemek ve yorumlamalarımızın devamını, biraz daha *onralara bırakmak durumundayız. Belki de Meclisteki olusmalar, rfaha beklenmeyen şekiller gösterebilirler. Fakat, ileride, daha etraflı olarak üzerinde durmak iizere su kadannı kaydedelim: Eğer hepsi de milliyetçi sendikalar cepheslnde, Türk • Is'in güç'ü, ama en önemli konuda yanılan bazı liderleri engel olmayıp da, Batı Avrupa Parlamentolannda olduğu gibi, bir Sosyal Demokrat Parti kurulup Mec'iste yerini alsayrfı. CHP hükümette, en uvgun müttefikini bulacaktı. Milliyetçi, reformcu ve oyunbaz olmayan bir müttefik... Türkiye de bu suretle, Parlamentoda, tam anlamı ile Avrupaiı, bir hükümet teşekkülüne, ilk defa kavuçacaktı. Yazıkl Çok ilerici bir tarihi asam» kaçınldı... Haftanın raporu Ozgürlüğün Okseleri.. BÜTÜN O GÜÇLÜLÜK GÖETERÎLEHÎ VE ÖGÜNMELERI ARKASINDAKİ GÜÇSÜZLÜK OLMASA, İNSANLAR NİÇİN StYASAL BASKILAR VE ÖZGÜRLÜK ÖZLEMLERİ ALTINDA BIRAKILSINLAR ÇAĞI1IIZDA? Nefis Denetlemesi Şevket Süreyya AYDEMİR mında ve yolunda alır.an mesafeler, küçümsenemeyecek kadar önemli olmuştur. Meselâ tek dereceli bir seçimde bu tek dereceli bir seçimde bu tek derecelilik biraz kajıtlı olsa bile • hiylesiz ve kavgasız bir genel seçimin başarıUbilmesi ve adlî kor.trol'ün bu kadar tarafsız işleyebilmesi, sanıyorum ki. çok önemli bir başarıdır. Öyle bir zamanda ki. böyle seçimler, hatta bazıları için Demokrasinin bayraktarı ve Demokratik nizatnın diinya ölçüsünde örneği sayılan Birleşik Amerikada bile. Curahurbaşkanı yard'ımcısına ve hatta Cumhurbaşkanlığına kadar nicelerini zindrleme içine alan. yüzkızartıcı. binbir hiyle ve dalaverenin, adeta devlet nizamı haline getirilişi şeklir.de ortaya serilmiştir. Türkiyede ise, bu örneklerin, hattâ köksüz iddialar şeklinde bile olsa ortada görülmemesi, elbette ki. milli geîişmenin lehine kaydedilecek önemdedir. Yani kısacası (elbette ki) olağanüstü olan ve bir an önce tasfiye edlîip, bir an öncenorma!, ama çağdaş akışına başlaması binbir yarar vadeden milli hayatımıza da geçersek, derr.ek ki, nihayet 5 • 10 yıl scnra Türkiye, Batı anlamında, ama Amerikan mekanizmasmın oyunlarma da kaymaHan, kendi özelliğinde bir . milli üstünlük yolunda, pekalâ mesafeler alabilir.. şlmdf, esas konumuza, yanl oyunumuzs d'önelim: Çünkü yazımıza başiarken bir «halat yan•ı» oyunundan bahsetmiş ve şimdi de önümüzde, milleîçe seyirciçi olacağımız, memleket ölçüsünde bir halat yarışması ihtimalinden bahsetmiştik. Öyle görünüyor ki bu halat yarıçı, CHP ile Milli Selâmet Partisi adını alan, yeni siyasi teşekkül arasmda geçecektir. ESer bu böyle olacaksa. ortada çekiftirilecek olan halat, iktidar'dır. Taraflar, bu iktidar üstünde çekişecekler ve birbirlerini. kendî istedikleri yana çekmeye çalışacaklardır. Bu kendi istedikleri yanlar arasında ise, sanıyorum ki, ortak zemin yoktur. Halk Partisi kendi karşısında, bir müttefik değil. bir ayrı çrup, başka havalarda bir ortak bulacaktır. Bu âsi tutum daha şimdlden açığa vurmaktadır. Ve Selâmet Partisi: « Bu çefer olmatfı, 6bür tefereî» ruhunıı, «üçüncü Cumhuriyet ve onun öncdüğü, bayraktarlıgı» şeklinde daha şimdiden açıklamaktadır. Intikamcılığa gelince? Bunu bütün partiler için de söylüyoruz: Bu ruh halı, pek açı°a vurulrnamakla beraber, insana bir şeyler sezdiriyor. Inşaa'lah bu sezişlerde yanıhyoruzdur. Aydın bir Erbakançıdan dinlediğimiz bazı reaksiyoner fikir hazırlıkları, uçları, hattâ Mustafa Kemal'in Uk mücadelelerinin terı açırfan değer SADUN TANJU Erol TOT, tmparator'da, küçük bir bakkalken koskoca bir sanayi ve ticaıet imparatorluğu kuran iş adamının hikâyesıni anlatıyor Ülkenin tüm siyasetinin içıne gıren, partileri, parti liderlerini, işçileri. aydınları. devletin kuruluşlannı, basını bir satranç oyunund&ki taşlar sibi üeri 1 geri süriip oynayp.n bir imparator Yazar, büyüx sanayün ve güçlü azınlık olusmasının, gerçek egemenlığin gelişmesinin, bır msamn güçlenmesij'le paralel olas'lannı bir roman biçimi içinde anlatırken insancıl bir portre çiziyor. İnsan oluşu üe sınırsızlığa giden gücü arasmdiı sıkısmıj bir ölümlü Tanrı. Şımrii ga!:ba hepimiz. milletce, yannkl bir halat yarışınm hazırlığı karşiMndayız. Oyuntın kahramanîarının şahıslan değilse de, yarı? ve yarışçılarm ruh hali galiba, yukarıdaki hava lçinde eeçecektir. Biraz acıklayalım: 14 Ekim seçimleri yapılmış. sonuç alınmi?tır. Hemen şunu belirtelim. Türkiye. özellikle 1945'ten beri, çok partili bir parlâmento nizanının, hem yaşanmış dcğum ağnlan, hem süregelen yerleşme sancıları içindedir. Ve her şey, özellikle son 20 • 30 yıltfanberi onu göstermiştir ki, memleketimîz için Batı anlamında bir Parlamenter Demokra^i, bu doğum ve yerleşme sanc.larmı da göze alırsak, so^yal gelişmelerin çağdaş bir normallik içinde şekillerini bulması, muesse5eler.ini kurabilmesi için, en elverişli yoldadır. Ve vine kabul etmek yerindç olur ki. örneJSitı 12 Mart öncesinde olduğu gibi. bazan hattâ soysuzlaştırılarak, devletin ve haikın emniveti, Parlamentonun itibarı, hükümet kudretinin varlığı il"* yokluğunun bir endişe ve tereddüt haline getirilmesi pahasına d*a olsa, Batı anla Yarınki Oyun Tanrılar Değişmez Bütün Tannlarda merhametle katı yüreklilik, yumu»aklıkla sertlik, alçak gönüllükle bujuruculuk. meleklikle şeyHmlık içiçedir. Uçtan uca sallanma, beklenmez davranışlara geçme şaşırtrr.a, bunaltma, anlasılmazlık Tanrılara vergidir Erol Toy'un lmparator'u. ülkenin bütün iplerini elinde tuüın bir kukla ojnatıcısıdır Ama bir şeye egemen değildir İmparator, ona rağmen ona karşı gelişen, büyüyen. güçlenen bir şey vardır; oğlundan büyuk torununa kadar en yakmları bile bu gelişen veru şeym etkisi altındadırlar. Imparator, en güçlü olduğu yerde, gücünü kaybetmenin korkusunu duyabiliyor artık. Samimiyet Gerek Bu değinme ve açıklamalarımızdan lonra Toplumsal Büyümenin Gücü Toplumsal gelişrr.eye güç yetîrebilmek kolay değildir. O, büyümüş güçlenmiştir ama, ülke de artık 1920'lerin eavaş perişanlığmdan çıkıp kurtulmus, çağın büyük atıhmı içinde, ırmağm üstündeki kütük gibi, sürüklenip akmağa başlamıştır. Irmaktan odun toplamak isteyen akısı kollayacak. Düşünüyorum da, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin ellinci yılında, akısı bu kadar hızlanmış bir toplumd'a bir »anayi imparatorunun gucü nedir? Soruyu daha geniş kapbamı içinde de düşünmek mümkün: Yaşanılan dünyanm bütün imparatorlarımn gücü neriir, uyanan çoğalan aç ve doymaz toplumlar karş:sında? Bütün o güçlüluk gösterileri ve öğür.meleri arkasındaki güçsüzlük olmasa, insanlar niçin siyasal baskılar ve özgürlük özlemleri altmda birakılsmlar çağımızda? Sanayi ve ticaret imparatorlarının gucü o kadar sınıriırfır kl hâlâ, nimet ve ıdalet yerine acılar düşmektedir insanların payına. ONUNCUDAN ELLİNCİYE... OKTAY AKBAL Evet Hayır UJusal Birliği Kuran Bir Kültür Devrimi emalist reformlar, gelenekçiliğe karşı çıkan bir nitelik taşırlardı. Çoğu kea de, yeni kuşaklann geçmişl* baglannı kopardığı gerekçesiyle eleştirilmişlerdir. Ancak ne \ar ki, Kemalizmin kültürel prog ramı, beşerı, tarihsel, psikoloJik ve etnolojik bilimlera, o güne kadar rastlanmadık bir güç vermiştir. Mustafa Kemal ölümünden önce, iki büyük bilim kurulusunu kendi elleriyle kurmuştur. Bunlar Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumudur. Atatürk ölümünde de, kişisel servetinin tamamım bu iki kuruma bırakmıştır. Daha sonra lan ülkenin ikinci üniversitesi olacsk Ankara Dil ve Tarih • Coğ rafya Fakültesinin de kurucusu yine Mus'afa Kemal'dir. Antropolojik, entolojik bilimler, Ulke de ilk kez bu fakültede okutulmuşlardır. Kemalist ideoloji, geçmişle bağların kopmasını zo nınlu kılan bir tarzda, Batı uygarlığıyle, Batı endüstrisi ile bütünleşmeyi de öfütlüyordu. Kemalist devrımler, bir başka ırk yıl sonrayı görmek kolay değildjr. Hele Ilkokulun i . kinc: sımfında bir çocuk için bu kadar uzun bir zaman parçasmı düşlemes: olanaksızdır. Zaman öyle uzon geçerdi kı o yaşlsrda! Bir gün, bir hafta, bir ay, he!e bir yü sonrası çocuk kafasma sığmayan, gerçekdışı bir şr.yai. riem kim görür, kim yaşardı kırk yıl sonrayı'. Cumhuriyet'in onuncu yılıydı. 1933'ün 29 Ekimi... Günlerce önceden basladı heyecan. Marşlar öfrendüc kâğıttan süsler yaptık, fenerler, zafer takları, bayraklar. Bir çoşku vardı her birimizde. Sevjnç, mutluluk, yarına umut, Kenaine güven... «Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan». Güven de, umut da, sevinç de, mutluluk da oncian geiiyordu. Hepimiz biliyorduk bunu, ınandJğımız bir güç vardı, büyük bir insan vardı. O günlerde elli üç yaşmdaydı o komutan, o Önder. Çok gençti, uzun yıllar sürecekti yaşamı. Hem onun blebileceğini düşünmezdik ki! O ölümsüz Atatü.k'tü. Bir gün o da ölecek herkes gibi diye bir düşünce kimsenin aklının kıyısından geçmezrii. Özellikle ilkokul çağır.daki kuşak ölüm denen gerçekten öylesme, öylesine uzaktı ki! 29 Ekim günü Beyazıt alanında yapılan geçit törenini seyre gitmistim babamla. Gece de bir otomobil tutuldu, kentin alanları gezildi, ışıklar, fener alayları görüldü. Taksım'de sular renk renk dökülüyordu, heykeldem tanhi kişiler caniıymış gib* görülüyordu. Bir kalabahk, bir kaıabalık! Herkes ayaktaydı o gece, ondan sonraki gece... Dünyanın en güçlü devleti bizdik. Sonsuzdu kendimize güvenimız. tnancımız öylesine sağlamdı. Şimdiki gençler inanamaz Duna, Masal gibi gelir. Neden bu güç, nerden dpguyor^ natıV bptiÇı bir ulusıj kapsıyor? diye sormak geçer içlermden'.. Nüfus *öh beş milyön ancak, okuma yazma düzeyi çok aşağ;larda, aydını, okumuşu, teknik kadrolaVı ar,vTRt l i t e savâşlar^ân' çîSmış ordu kendini yeni yen'. toplamakta, iktisadi yaşam atılımların eşiğinde... Yani, Batı'nın uygar ülkelerine oranla geri, çok geri bir Ulkenin lnsanlarıyız. Gerçek bu.. Ama yanna güven duymamızı, kendimizi büyük devletlerin insanlarıyle eş bulmamızı önlemiyor bu. Tam tersine, inanıyoruz ki biz on yılda güçlü bir deviet, yeni bir uygarhk kurduk. Önümüzdeki yıllarda kat kat hızlanan atılımlarla ilerleyecegiz, «çağdaş uygarhk düzeyinin üstüne» çıkacağız.. Atatürk'ün Onuncu Yıl Söylevi bu inancın beigesidir. Sürekli bir devrimdir Kemalizm. Donmuş, dondurulmuş bir «kesin» progranı degildir. Her geçen gün yeni bir adım atılacaktır. Çağdaş uygarlıgın gerekleri yerine getirilecektir. Parmağını uzatınıştır Atatürk Batı uygarlığına... Onuncu yıldayız daha, yirrıi yıl, otuz yıl, kırk yıl, hele elli yü sonra Türkiye Cumhuriyeti teknikte. kültürde, bilimde, kısacası uygarlık alanında dünyanın önde gelen ülkelerınden biri olacak!.. Bizler, 1933'üıı çocuklan böyle düşünürdük. Başka türlü bir gelecek olanıazdı da ondan. . Açık almla on yılda her savaştan çıkan biı ulus, elli yılda yenilmedik düşman, ezılmedık, yok edılmedık çirkinlik, kötülük mü bırakırdı? Şımdi ellinci yıldajız. Bugün 29 Ekıtn 1973. Onuncu yılın mutlü coşkusunun üstünden de tam kırk yıl geçti. Benim kuşagım an an, gün gün yaşadı bu yılları. Benim Kusağim derken yaşı kırk altmış arasındakileri anlatmak istiyorunı. Yani bugün politıkada, basında, sanatta, kültürde, bilimde, teknik alanlarda iş başında, yetki başında buıunanlarm çoğımluğu. Biz, Cumhuriyetin ilk kuşağı sayıhnz. Cumhuriyetle beraber doğduk, Cumhuriyetle beraber büyüdük. İşte Ecevit, işte Demirel, işte Erbakan, işte Feyzioğlu, işte Bozbeyii, işte Çetin Altan. işte İlhan Selçuk. işte Dofan Avcıoğlu, işte ünlü sanavi adamları, iş adamları, tüccarlar, îabrikatörler, işte edebiyatçılar: Yaşar Kemal, Necatı Cumalı Attilâ llhar; v.b Hepsı 1923'ten ya bir İki yıl önce, ya bir iki yıl sonra doğdular. Cumhuriyetle birhkte yetiştiler. Ellinci yılda, Kemalist devrımin sürekli atılımlara dayandığını. hep ileriye. uygarlığa, çağdaş kültüre, en yararlı işlere doğru jürümek olduğunu benımseyen, >lirekten kabullenen kaç kişiyiz? İşte fırsatçı siyaset adamları, işte Türkiye' yi çağdışı eğilımlere itenler, uite Kemalizmi yalnızca bir görüntü sayanlar, i*te umuUaıımızı kıran tüm da\Tanışlar, düşünce diye ortaya süıülen hezeyanlar!.. L'mutsuz mü olmalı? Boşa geçmiş mi saymalı bu son kırk yıh? Hayır. Hiçbir şey boş değildir. Her yanılgı, her yenilgi, hatta her bczgun, yeni bir direnmenin bir kalkınmanın, bir güçlenmenin tepkisini yaratır. Elli yılda bunca aydm. bunca bilinçli insan, bunca yapıt, bunca kitap, bunca değerli kadrolar yetişti. Bir yandan ne denlı oaJtalansa, gerile:e çekilse de Atatürk Cumhuriyetinin temeli sağlamdır. Yitirilmiş yıllar kolaylıkla karşılanır, yarun kalmış devrimler sürdürülür, onlara, yenileri de eklenerek... örnek mi istiyorsunuz işte son seçimlerde bilinçlı halk oylannın yarattıgı sonuç. Öyleyse umutlu yarınlara, Atatürk Cumhuriyeti'nin aydınhk. mutlu altmışıncı, sekseninci, yüzUncü VL1dönümlerine... K K BORATAV'IN BU SÜTUNLARA ALDIĞIMIZ YAZISI, «LE MONDE DİPLOMATİQUE» GAZETESİNİN TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN 50. YILDÖNÜMÜ DOLAYISİYLE HAZIRLADIĞI ÖZEL EKTE YAY1NLANMIŞTIR. Pertev Nailî BORATAV lama aynı anlarda Rerçekleştirildi. Mustafa Kemal'in biyografilerinde ve yakınlarının anılannda, Gazi'nin tasanlanr.ı dikkatle seçilmiş sınırlı bir çevrede nasıl tartışmaya sunduğu konusunda çarpıcı ayrıntılar vardır. Bu tartışma toplantılannın. devrimcilifce biçim veren öğretici konferanslar olduğu da söylenebilir. Kemalist ideoloji üstüne ilk senra, bu toplanhlartia yetiştirdigi «evdalarından bir ölçüde v«zgeçmişlerdi. Ancak bunlar da radikal bir devrirncıliğe karşı>dılar. Gelişmeyi savunuyorlar, tslâmlasmıştan çok Türkleşmis kuruluşlarla geleneksel kuruluşlar arasında bir orta yol arıyorlardı. Modern bilim ve tekniği de amaç görüyorlardı. Mustafa Kemal ise, bu iki ideoloji arasında uzlaştırıcı bir rol oyııamayı cesaretle reddederek, bir imparatorluğun yıkınt^ları üstüne yeni bir Tıirkij^e kurma jerçeğine eğiliyord'u. Kemalist ideoloji. Türk ulusuna. dil, din ve etnik vapısı açısından yepyeni bir tanım geürmek istiyordu. 1920 yılında ülkenin toprakları, bugünküne çok yakın bir genişlikteydi. O günlerde bu topraklarda. yüzde 85i köylü olan 10 milyon insan yaşıyordu. Bugün bu rakam 35 milyona yükselmiştir. Sehirlerde yaşayanların sayısı büyük ölçüde artmışlır. Haikın kültür ve yaşama düzeninde büyük farklılıklar görülmektedir. Bu, ülkenin beşerl ve fizik coğrafyasının değişikliklerinden olduğu kadar, çok daha kompleks ögelerden de oluşmaktadır. Öncelikle, nüfusun etnik gruplarına bakmak gerekir: 1 11. yüzyılda Küçük Asya'ya yerleşen Müslüman Oğuz Türk leri. bu topraklara Çin ve İran kültürleriyle etkilenmiş Orta Asya geleneklerini getirmişlerdi. 2 Etnikleri çeşitli olan Hıristiyan nüfus, çok uzun bir süre özerkliklerini korumuslar v» çok ağır bir «üre içinde kaynaşmiîlardır. 3 Osmanlı împaratorlugunun toprak kayıplarmdan sonra, Türk olan ve olmayan büyük Müslüman topluluklar Anadolu1ya göç etmişlerdir. Bunlar şöyle sıralanmaktadır: Arnavutlar, Boi nahlar, Tatarlar, Çerkezler, Kazaklar, tran ve Kazak Azerlleridir. Bunlara başka etnik grupl»rı da eklemek mümkündür. Bu arada, ülkenin Müslüman çoğunlufunun ideoloji açısından türdeş bir bütünlük içinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye'nin bugün üstünde bulunduğu topraklarda, uzun yüzyıllar boju sağlanan siyasal birlik, dil. din ve etnik bakımdan farklı olan topluluklar arasında ırkların ve kültürlerin karıjmasıyle sağlanmıştır. d bir ideoloji olması gerekliydl. Hilafetin kaldınlışı ve devlet ilkeleri arasında layıkliğe yer verilişi, din ayırımcılıgma kesin bir son veriyordu. Bu ilke, islâm dinlnin mezhepçiliğini de kapsıyordu. Mustafa Kemal'in bağımsızlık ve kurtulus eylemlerıne ilk katılanların alevller oldu ğunu anmak, burada yerinde olur. Kadın haklarının kabulü de, bir açıdan layiklik ilkesinin bir »onucudur. Çünkü haklann tanınması, öncelikle kadınuı dinsel önyargılardan kurtulması an lamını taşıyordu. Böylece o güne kadar yalnız erkeklerle yürütülmeye çalışılmış ulusal görev ve iş alanlarına, büyük bir kadın gücii de katılıyordu. Kültür alanında da gerçekler söylenmek gerekirse, Kemalist ulusçuluk uzlaştıncı ve birlestirici ilk ?lere dayanıyordu. Manevi ve maddi tüm gerçek değer leri de çıkış yerleri ve kişilikleri ne olursa olsun kendinden sayardl bu ulusçuluk. O'nca, bu gün yeni Türkiyenin topraklan olan Anadoludan gelmiş geçmiş tüm kültür mıraslarına sahip çı kılmak gerekirdi. Osmanlı devletiriin tarihçileri, Türk'ün tarıhini, Adem'e kadar uzanan ve İslâmlık dönemlerini kapsayan bir öngirişle, Sultan Osman'dan başlatırlardı. Turancılara göre de, bu tar.ıh «Orta Asya"daki» atalanna kadar uzarurdı. Bunlar 1071 öncesj Ana dolu Ue Türkler araslnda bır bağ kunnaktan sakınırlardı. Oysa Kemaiıst ulusçuluiî için, Türk halkının tarihi, «Hem uzak Asya'dan gelen atalanna» hem de «diğer halkların atalanna» dayanır. Yine Kemalist ulusçulıığa gore, Türk halkmm geçmişı, ona hükmeden hükümdarlar değil, kendi kültür değerleri ve yaratışlarıdır. Kemalist ulusçuluk, bugün işlediği toprağında )ükselmi? tüm Anariolu uygarhklarını sayar ve benimser. Saray Penceresinden Dünya.: Payımıza dü«en büyük mutluhığa jükran topîantısı vardı cuma günü Gazeteciler Cemiyeti'nde. Başkan, «Ben Osmanlı idaresinde dafdnm. Osmanlı idaresinde büyüdüm ve okudnm, Cumharivet'i bir elbise gibi sırtıma Ki.vdim* diyordu. Her zamankı şıklığı içinde, özgürlüklerden ve dünya toplumlsn içindeki iftihar edilecek yerimizden söz ediyordu. tmparatorun saray.nın bir penceresinden bakıyor gibiydi dünyaya. Saraydan sörülebilenleri göriivordu. Bugünkü dünvada İnsanlara verilen özgürlük ve mutluluklann v e terli*ini de§il. insanların hakkı olan payın verilmeyişini söylese rfiye dü";ünüyordunuz içınizden. Birden. Mehmet Seyda'nın Içedönük ve Atak romanmdaki Ayı Saffet olabilmeyi özlüyordunuz. Kalk şimdi, Başkana de ki, Cumhuriyeti bir elbise gibi sırta geçirmek marifet değildir, Cumhuriyeti kafaya nakış gibi işlemek, çaçın akışına uygun bir felsefeyi benimsemektir asıl ma,/ifet. Mari£*t od»r biji. Batı ülkelerl ölçüsündefikir ve yazı özgürlüğümüz var, Cumhuriyetin ellinci yılını bu se'. vinçle kutluyoruz dedigin zaman, cezaevlerinde günlük • ..fı'ıtralarınd'an, Batıda bBsılmış eserleri tercüroe etmek. W>'.. basmaktan agır cezalara uğratılmıs yazarların, aydmlânh"' olmasın. Marifet odur ki, Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde, yemek yediği lokantada radyonun düğmesiyle oynayan genç öğretmen bir Türkçe yayın bulup da neresl diye kulak verince, Moskova Radynsunu açıp komünizm propagandası yaptı diye apar topar tevkif cdilmesin ve bazı gazeteleri okuyor ve evinde çu kitapları bulunduruyor rfiye aydmlar şiddetin kıskaçlan arasında ezilmesin.. â KARTAL KOLLEKTIF ŞİRKETİ HAMİT BÜKE ve ORTAKLARI siyasal ve kültürel reformlar, uzun süreçli genis bir dew*BJ panaramasmın ilk deneyleriydi. Daha derin sosyo • ekonomik de glşimlerin saglanması için yol açmışlardı. îlk sonuçlan, bazı psikolojik amaçlardan başka bir şey degildi. Gelecek konusunda geniş kitlelerde güven ve umut boyutîan yaratma görevi tasıyorlardı. Bu konuda en belirttin örnegi, alfabe reformu konusunda gösterebiliriz; okuma yazma bilmeyen genç köy delikanlısı, askerlik hizmetini yaparken, bu eksigini gıderiyor ve köyüne okur • yazar bir Icişl olarak dönüyordu. Yeni alfabe böylece herkese ulaşabilen kul lar.ışlı bir kültür aracı oldu. Buna rağmen, 45 bin köy için, 45 bin eğitmen yetiştirmek, uzun ve zoriu bir işti. Ancak yine de, kışlada birşeyler öğrenmiş olan onbaşılar, çavuşlar yeni alfabe akımmda öncü bir rol oynadılar. Bunlarm öğrencileri, daha sonra «Köy Eğitim Enst;tü»lerinde yetişen kişiler olduiar. İlk köylü yazarlar, bu gençlerin arasından yetişti (Makal, Baykiırt gibii. Atılan ilk adımlar. bazı riskleri kapsamıyor değildi. Bin yıllık ahşkanlıklan tepetaklak edecek, böylesine geniş ve cüretli bir deneyin tehlikeü sonuçlar ver mesi, ilkelerih yanlış yorumlanmasından, yetkinin yanlış uygulanmasından doğacak kızgınlıklar yaratması beklenebilirdi. 1928 alfabe reformundan sonra, ellerinde eski yazılı eserler bulunanların bunlan, cezalandır.lmak korkusuyle, nasıl yok ettiklerini, Anadolu köy ve kasabalannda yaptığım bir araştırma sırasında. tanıkların ağzmdan dinledim. Daha sonralan, 1939 yılmda MiHî Eğitim Bakanlığının bir komisyonunun çalışmaları sırasında, ünlü bir gazeteci de, çocuk! ar için hazırlanmış tüm masal kitaplarının gözden geçirilmesini önermişti. Bu önemli kişinin gerekçesi. kitaDİarda Padişahlardan, prenslerden ve prensesjerden iyimser bir düle söz edilmesinden ötüril, genç kafalarda geç miş rejime bir özlem duygusunun uyanabileceği endişesiydi. Meslekten gelme bir asker olan Mustafa Kemal. kendinde bir de politikacı kişiliği yaratmak zorunda kaldı. Bir politik görevi çözümlemek durumunda kaldığı her sefer, Uniformasını bir kıjnya atmak bilgeliğini de gösterirdi. Devrimci bir düşüncenin uygulanmasım zorunlu kılan olaylar sırasında da aynı yo!u izlerdi. Mustafa Kemal gerçekte teorisyen olmaktan çok bir eylem adamıydı. Kemalist devrimlerde, teori, geri kalmap.ıakla birlikte, genellikle eylemin peşinden gelirdi. Beformlar konusunda da proeraaı ve uygu KOKIU Cumhuriyetln llânından h^men önce, ülkede iki ideoloji ortaya korvmuştu. Bunlardan birini, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten ve Mustafa Kemal'in Başkanı bulunduğu Büyük Miilet Meclisi içinde bir grup, diğerini de savaşm dışında kalmış Istanbullu aydın sınıf savunuyordu. Birinciler tutucuydular. Bağımsızlığm tekrar kazanılmış oimasından memnun, eski Anayasanın ve bunun getirdiği tüm kuruluşların ikiliği ilkesine bağlı kalmak istiyorlardı; Cumhuriyet yönetirainin yanısıra ve ona rağmen Halifelik sürecek, Şeriatçı adalet ve eğitim, modern okul ve mahkemelerle birlikte yürüyecekti. Sosyoloğ Ziya Gökalp çevresinde yetiçen ve ilerici sayılan lkinciler ise «Turancılar» adını tasıyorlardı. Bunlar görüşlerinl gözden geçirmişler, genişleme emellerinden ve Birinci Dünya Savaçı yıllannda besledikleri, hayalci «Türk Birligi» (Pantürkizm) .»..• ı.. Atakhğın Haklılığı Kaç Para? Ama Ayı Saffet'in içedönüklüâü nasıl ataklığından daha baskınsa, nasıl ataklığın haklılığı para etmiyor ve içedönüklüğün yenilmişliği hoşa gidiyorsa, içedönük, üzgün, kızgmhğı bastırılmış olarak kalkıyordunuz yerinizden, salonun arkasından dolasarak varıyordunuz kapıya, çıkıyordunuz dışanya Ve af dileyerek elli yıldır özgürlüklerin ökselerinde avlanmış insanlardan, başınız önde, işinize jidiyordunuz» veni kurdugu modern fen laöoratuvarı ile « ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK KURSLARINA BAŞLAD1 BÜYÜK DERSANE tophvesemikvreievnleri • PEK YAKINDABB SİNEMA TARİHİNİN EN BÜYÜK HASILATINI YAPAN FİLM S K ı ı ı m 197) 1 H u i r a n 1974 19 K ı ı ı m 1 9 7 3 1 rlaziran 1974 7 Octf 1974 IS Htziran 1974 3 Arahk 1973 1 Huiran 1874 17 Arahk 1 9 7 3 1 Haziran 1974 Ankara dışında hiçbir şehirde şubemiz yoktur. * ölrepcileris FEN derslerinde ugrıdıklan ktfinsulıgı dikkıte alan BÜYÜK DKRSANE naddi hiçbir fedakarlıktan çekinmejerek, bütün konuları kapsayan ve ofrencilerin ikişerli kişisel çaiışmalarına imkan veren bir MODERN FEN LABORATUVARI kurarak ö?rencilerinin yararını sunmu$tur. Ögrenci dersteki konuları yalnu TEORİK delil, CÖRMEK DOKÜ.NMAK DUYIIAK T I YAPMAK sareti ile ö^renecek re bilgisini pekiştirecektir. Birlestirici Bir İdeoloü fRektaj: 1172) 8783 Böylesine karma bir toplumda ulusal birlik duygusunu sağlamak için, Kemalizmin birle»tiri ¥ ögrenci her fün resmi okal gibi nrantazam ders yapmak snreti ile ara yoklama re yetiştirme testleri ile değerlendirilecek, mBkemmel ve noksansız yetiştirilecektir. Aynca devre ortasında ve derre soınnda OBJEKTİF ÖLÇME TESTLERİ ile lîNlVERSİTEYE GİRME DÜRUMU SAPTANACARTIR. • TOPLU KURSLAR : Toplam 600 saat olap, dersler % 85 FEN, •:, 15 SOSYAL agırlıkta okotulacaktır. Yıllık ücreti 2.500.TL dır. 1.000.TL sı peşin bakiyesi iiç uygun vade ve taksitte alınır. * SEÇMELl DERS KURSLARI : ögrencinin kendi dornmnna göre seçecegi bir yıl süreli derslerdir. Her ders saatı 4,5.TL olap, yıllık itcretin % 25 i peşin bakiyesi üç uygnn rade ve taksitte alınır. * Taşradan gelecek kız ve erkek ögreneiler için ynrt sağlanmıştır. Rahat, gürenli bir yetişme araudu BÜYÜK DERSANEDE'dir. Telefon ile veya BROŞÜR isteyerek genis bilgi edinebilirsiniı. Saym «igorta müşterilerinin, akraba ve dostiarının bayrauılarıni kııtlar mutluluklar diler. (Cumhuriyet 8803) mılırn Cavit Orhan Tütengil'in Aranan Kitapları Az Geîişmenin Sosyolojisi, 2. baskı, 15 TL. Sosyal İlünlerde Araştırma ve Metod, 2. baskı, 6. 10 TL. Türkiye'de Köy Sorunları, 6 TL. Ağrı Dağındaki Horoz, 5 TL. Belli başlı kitapçılarda. Cumhuriyet 8804 ATATÜRK YAR6IIANIYBR «Kıır«a >"nlku Allnda Nlıılin'e Aıltir!» M"» ı*r.«. •• •• Dolma Kalem Admar: 73596) 8781 '. Duruşma tıSkimi. cufcbesinî 1 1 ; ı k a r ı r a k s ı l j nu terketti KIZLAY Merkez : İnkılap Sokak Nö 17 Tel. 25 5625 YENİSEHİR Şube : Mıthatpaşa Çad Sonu Tel. 178636 180955 CEBECİ $ube: Döttyol Tel 194243194344 ANK'ARA " Cumhuriyet 87J1 BUYUK DERSANE Poyrazlar: 3662) «»01