Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
s ış görünüçü lle ufak tefek, kabuğuna büzülmüş, ama lçtnln gücü ile bir dev ki, alabildiğine dünyaya açılmış. Büyük vakannı alçak gönüllülükle, ihtirasım da sakin bir ölçülükle gizlemeye çahşan, hem ihtisas adamı, hem çok yanlı; hem uluslararası çapta bir Amme Hukuku bilgini, hem çağınm fikir ve sanat harcketlerini içtenlikle izleyen bilinçli bir aydm. Çogu gerçek bilge gibi, hem biraz buruk, hem yine onlar gfbi hümura, ironlye, neseye açık. Hem toleranslı, hem tavizsiz. Hem aşırı nâzik, hem sert ceviz. öyle çelik blr irade ve enerji ki, yaratılışınd'aki mutsuzlugu yenmiş, en zor koşullar içinde kendini yetiştîrmlş, üstelik de ortamının zavallı şartlandırmalarının çoğundan sıyrıhp dünya 81çüsünde bir seviyeye erişmiş. öyle yaman bir bilimsel vicdan ve tarihi sorumlyluk duvgusvL ki, çekimser ve tedirgin yaratıhşına karşm, onu zaman zaman çok yürekli çekişmelere zorlamış, her bunalım dönemimİ7de, hakkın, hukukun sözcüsü olarak, bu kavramlara her zaman ayni titiz özeni pek gösterememiş, sadece günü ve görünüşü kurtarmaya kalkmış politikacılarla sürtüşmelere götürmüş. öyle geniş kapsamlı bir hukuk kavrayışı ve sentez yeteneği M, bütün olayları hep yukarıdan e! atarak dteğerlendirmiş, onlan tarih içindeki yerine oturtmayı adet edinmiş. îşte benim tanıdığım Sıddık Sami Onar. CUMHURÎYET 7 Evlül 1972 D Olaylar ve görüşler den gelme iki kardeş gibiydik. O, Ahmct Selâhattin'in en gözde^ öğrencisi, eseri, bir bakıma rnanevî oğlu, bense sadece öz oğlu idim. Bundan ötürü yaşamımız boyunca onunla bir ağabey kanie| ili{|kisini hiç kopuksuz sürdürdük. Cop olayınm hemen haftasmda idik. Geçmiş olsuna gitmistîm. Kaşınm üstünde hâlâ bandaj vardı. Onu hiç bu kadar karamsar v« . umutsuz görmemistim. Beni yanına oturttu Kolumu tuttu. Kendin» özgü nazik, yumuşak ses tbnu ve tane tane konuşması ile: ' Baban. Sevr'i imzalavan iktidara karsı derslerinde. nutuklarıhda başmakalelerinde ve' halk mitinglerinde ateş püskürüyordu, dpdi: Daha ortelarda millî hareket voktu. O bir başma Türkiye'nin nrden Türklerin olması g^rpkti^ini bütün hukukî gerekçeieri ile dünHaldun TANER yaya «nlafmava çalı«:ıvordtı Bu sırada Vahdettin saravda bir Su rayı Saltanat topladı. Bu .Sura'va üniversite temsilcisi olarak Ahmet Selâhattin Bev katıldı îik sözü o aldı ve Sultanm suratma karşı, «Artık Surayı Saitanat toDİamanm zamanı çoktan geçmiştir Artık 'devir. Sı'ıravı Miliet toplama dpvridir» dive havkırdı. Padisahın aşıbir arkadaşı bu sütunlartfa eanlandırdı" DP ile ve 27 Mayısçırı öfkelendi&îni sonr?>dan ögrendik Sonra baban öldü. Ailesi onu larla olan ilişkılerini ve surtusnielerinı anlatmak da yine bıze do»duŞıı î^kıidara dpfnetmevp hazır'anıvordu Ona dis bilemesi gedeğıl, o olaylara vakından katılmıs arkaclaşlarına, doçentlerme rcken V?hdrttin'in. .babanın ölümii haberini ald'5ı zamanki tepkisl .duşer samyorum ' * . . ' « « , ne öldu hilir mi^in'' «Cok vazık oldu» dcdi. «Cok hamivetli. vatanperver bir hpca' idi» VP irade etti: «Fatih Küllivesine. Ceddimin ya27 Mayıs öncesı' nma defnedilşin» Dediti yapıldı. SHdık Sami Onar'ın hüzünlü sesi burada durdu. sonra yüksek sesie ekledi«Simdi bir o zihrtiyete bak, Ben burada sadece Sıddık S?mi Onar'ın hayahnda onu en bir de bueünkü vahşete. Ben ölsem belki bunlar ölümü bile ortada çok üzen bir olavj hatırlatmakla vetmeceğim 27 Mayıs "öncesi bırakırlar.» . • . * oğrencı kaynaşmaları sırasmda Üniversıteve giren polisierı, o Zeki Sahin'in copu onu bu rütbe içten üzmüş. etki.lemişti. zaman rektör bulunan Sıddık Sami bahçedV karşıiamıstı MakOnar'm zaafları, yanhşları, hîç mi olmadı? Elbette oldu. Bımsadı öğrencileri. poSKsız bız7»t vatı^tirmak ve bir ölaym çıklan konu^manın yeri her halde bir kardeşin asabeye btı son selâm masmı önlemektı Tam bunu nrlrvlilere anlatmak üzere idi ki. yazısı desildir Onar her ne k.adar kendini bu ortamm birçok şartbaşma bir cop yedı Sendeledı ve düsiü. landırmasından kurtarabilmisse de. yine de toplumsal bir ürün oîaOnu, kendini bilmez. bir manv.ik' olduğu sonra Yassıada rak o ortamm bazı ortak kusurlarından büsbütün sıvrılamamT'tı. duru<malannda ortava oıkrrm hıı M ievfırfen yediği bu cop deAma bunları da beseri saymak gerekir Bu ufak tefek aksamalar bir ğıl, kendini desteklemediğı ıçin unıversiteye ve profesörlere yana. vine en tutarh en yürekli bilginlerimizin 6n safmda gelir. karacüppelıîer diyen. karaçalar hır iktidarm Üniversite RektoSıddık Sami Onar. Âmme Hukukunu bir Kamu Hukuku. bir Devrüne reva gördügü bu ham davramş yıkmış, mahvetmışti. let Felsefesi haline getirmişti. Türkiyede hukukun tam bir senteziEvinde dınlenmesı gereken ilk eünler inadma makamarabası ne varan ve hukuk dalîarmm ihtisasîasmasmda en yspıcı rolü oyile gezdi. Hukuk dısı davranışlarını büsjjütün arttınp azıtan bir nayan insandı. özgür üniversitenin ilk rektörü olarak, bu henüz kâiktidarm soh marıfptı olnrak Varaîadığı rektörü millete adeta jkıt üzerindekî özgürlüçü hayatta işleyişte de gerçekleştirmeyi, Özteşhir ediyordu gür Üniversiteyi, ağiTİığı oîan, saygı ve güven duyulan bir beyin haBen hukukçu dcğilım. Onun öğrencisi de olmadım. Ama kendiline getîrmeyi, kendine baslıca iş edinmişti. Bu uğurda da nahif siyîe yine de büyük hııkukumuz vardı. Bir başka insanın anısma bübünvesinin srücünü aşan tükenmez bir enerji iîe didinmişti yük vefa ile bağlanmıs oimak bizi de birbirimize bağîardı. Mütare. Alaîn, insanı hayvandan ayıran duygularm başmda vefayı sayıke yıllarmda Hukuk Dekanı ve Devletlerarası Hukuk Profesörü bu"or Onar'ın ölümünden sonra yazılan ve söylenenier bize bir şeyi lunan Ahmct Sclâhattin, Sıddık Saminin cevherini ilk keşfeden hodıha gösterdit Vefa duygusunun köklerinin toplumUmuzda tam olacası idi. Türk istiklâlinin iîk hukukî savünucusu, bu genç ve ateslı ?ak kurumadığını. Yüce insanlar insana yücelik. vefalı insanlar vehocaya Sıddık Sami Onar büyük hayranhk duyardı. Türk istiklâli falılık asıîıvor galiba da ondan. konusundaki büyük titizliği, hukukî, idarî, iktisadî ve kültürel emO sag oldugu sürece en zor durumlarda herkes onun ağz>na baperyalizme karşı taassup derecesine varan meşru nefreti hep bu ateşkardı. Herkeste bir güven vardı. Bir haksızhğa. bir adaletsizliğe karli hocasma borçlu olduğunu tekrar ederdi: Odasından eksik etmeşı o muhakkak direnir, billmin, aklm, hakkın yolunu efendice gösdiği portresinin zor anlarda kendine güç verdjgini söylerdi. îşte biz terir, diye. Şimdi bu duygumuz da öksüz kaldı. Hem de, ona en çok ikimiz, otuz dokuz yaşında ölen bu büyük vi"t^ever .hocanm sulbünihtiyaç duyulan bir dönemde. Bilge bir dost üstüne ve hayal kınkhğma ugramıs olmanın haklı bir öfkesi de sayılabilir. Yüze gülüculüğün, giden agam, gelen paşamcılığın, butun dünya ile yuzsyzce bir barışık'lığın at ovnattığı bir aydınlar ortamında sade küsebilmek bile insanı tavizcilerden ayıran bir nitelik oluyor Tev.fik ^Fikreti küskünlüklerir.den ayrı duşünebilir misiniz? Elbette bu kadar duygulu, alıngan bir insan, meslekı basarısını tüm duygusuzluğun üzerine kurmus bazı hı^ır pohtikacîîarîa çatışmca, hukuken, mantıken yenılip hep bu ıkıncıler, ama yaralanan, küsen, kırılan ve yıpranan da hep Sıddık Sami oluyordu. Bîr anı Tarihî sorumluluk duygusu Yukarıda toîerans sözfc ettik. Bu tolerans onun iriandıgı. yani müesseselerin birbirlni denetlediği demokratik rejimin gerefctirdiği toleranstı. Yoksa inandığı, düşüncelerincfen en küçük blr fedakârlık değiîdi. Hem demokrasi yoîuyîa başa geçen, hem de bu karmaşık rejimin koşulları içinde devîeti yönetemeyip oyun bozanlığa kalkan mızîkçılar her sefsrinde Onar'ı karşılarında diklenmiş buîduîar. Hiç bir baskı ona kendi deyimiyle «hayatı bahasma dahi olsa inanmadığı fikirlerl onaylatamadı». Onar'ın en büyük korkusu tarih önünde ödevini yapmamış bir hukuk. çu olmaktı. Bu büyük kaygunun yanmda •u veya bu, geçici s kuvvetin hışmı elbette onu yıldıramazdı. Her iktidar, üstüne tırmamp çıktığı rejimîe baş edememeye, hukuk dışii oyun djşı tedbirlere başvurmşya kalkınca bir kere bu büyük otoritenin,bu «Hocalann Hocası»nm onayını (fetvasını) almayı denedi. Çeşitli iktidarlarla bu zoraki ilişkileri ya sert sürtüşmeler, kar • şılıkh meydan okumalar, ya da devletin içinde bulunduğu bunalımı hafifletmek için onun babaca uyanları, yardımlan ile sonuçîandı. Yine yukarda onun için buruk deyimini kullandık, Üstadın «ismograf gibi ince aîgıları bazen giderek küskünlük halini ahrA. KCskünlük deyip geçmeyelim. Küsebilmek her babayiğitin harcı değildir. Küsebilmek, tutarh bir kişilik ister her şeyden önce. Küsebilmek bir takım ilkeleri olmafc onlardan fedakârlık etmemek demektir. Hatta hatta, küsebilmek bir takım insanlara, nvöesseselere §ıcak bir güven yatınmı yapmıs Politikacılarla Bir keresinde Cumhurbaşkanlığı ?öz konusu edilmişti. Prestiji, otoritesi, Sorumluluk duygusu ve hepsinin de ü^tündeki yurtseverliği iîe elbet bu onurlu makama en lâyık memleket çocuklarının başında geliyordu. Ne var ki, bu teklif'bir vefa ya da ünleme nedeninden doğmamıştı. O sıradaki iktidarm, o sıradaki siyasal çıkan, bir süre için Devlet Başkanhğma tarafşız bir şahsiyetin geçirilmesini yeğ görmüş olacaktı. Yaman sezgisi ile isin içyüzünü ve belli gelisimini keşfetti. Aracılara kürsüsünde kalmayı tercih ettiğini bildirdi. Daha sonra romantik yorumcular kürsüsünü devletin en yüce mevkiine tercih edişi,ni, onun alçak gönüllülüğüne, ruh olgunluğuna ve doygunluğuna verdüer. Bu nitelikler onda var olmakla birlikte, Onar'ın bu jesti, çok daha ileri ve meşru bir görilşîe, güvenmediği politikacılara alet olmama ve iierisı için uyarıcıhk ödevini yapabilme olanağım elde tutmak için kendini harcatmama kaygusundan geliyordu Sıddık Sami Onar'ın çeşitli dönemlerde çeşitli iktidarlarla sürtüşmeleri ilginç blr bahis tutar. CHP devrinde kürsülerinden edilmek istenen üç hoca yüzünden devrin Başbakam Hasan Saka'yı ne uygar bir yüreklilik ve sözü peklikle susturduğumı Güvercinlerj kitaplar OKTAY AKBAL am yirmi iki yıl olmuş. Her sabah erkenden gelir bu duvar dibine, serer kitapları, kimi yüz elli, kimi yüz yirmi beş kuruştur, geçenler bakarlar, eğilir alırlar, karıştırırlar, bırakırlar. On kişiden biri para öder, gerİ3İ bakar geçer. Cağaloğlu yokuşundan inerken çıkarken birlki dakika durulur önünde. Yıllar önce çıkmış bir eski kitaptan ikiüç sayfa okunur, bakarsımz hiç'görmedîğiniz, ya da cocukluğunuzda okuyup unuttuğunuz bir kitap oraeıktadır, bir eski dostu, bir uzak sevgiliyi görmüş gibi olursunuz birden. Kısacası Cağalağlu yokuşundaki duvarın dibine kitflp= larını «ermiıj olan kitapçı, bu yokuştan inip çıkanlann bir parçası gibicTir, görmöye alışık olduğu, vazgecemediği bir görünüştür. Evet Hayır ATATÜRK S SON VERILMELİ ATATÜRKÇÜLÜK, UYKULARIN1 KAÇIRDIĞINDAN, BU KONULARI SULANDIRMA YARIŞI YAPMAKTADIRLAR. Türkiye'nin her bakımdan geri kalmasmda, bunalımdan bunalıma sürüklenmesinde; mllyonlarca insanın işsiz kalmasmda, ormanlann yokolmasmda ve yurt çıkarlanna göre işletilmemesinde, politikacılar çoğunluğu ile kendisini aydın aanan birtakim klmselerin büyük sorumluluklan olduğu kanısındayım. Bu adı geçen çevreler; memleket sorunlanndan haberdar olmadıkları gibi, gerçekleri görmesini de bilmemektedirler. Açıkça söylemekte yarar vardır: Çıkarları ve içinde bulunduklan durumlarmı sürdürebilmeleri başlıca uğraşılandır. Bu uğurda yapamayacaklan yoktur!. • Yıllardır, gerçek Atatürkçülüğün anlaşılmasında başlıca engel, gene bu tip kimselerdir... Atatürk'ün ve Atatürkçülüğün düşmanı oldukları halde< Atatürkçülüğü kimseye bırakmayan bir tavır takmmaları yok mu, öfkeüen deli eder kişiyi.. Oysa, Atatürk kim, onlar kim? Atatürkçülük, onların ve de her türlü çıkarcıhğın, tutuculuğun, irtıcaın kökünü kazıyan bir yoldur. Arrn, neylersıniz kı, adamlar üçkâğJt çıdır, sömürücüdür. Herşeyi sö> mürdükleri gibi, Atatürkçülüğü de sömürülerine âlet ederek, ortalığı toza dun.ftna katarlar. Atatürk'ü anlamazlar. Anlaşu maması içir de ellerinden gelenl yaparlar... Ata^ürk'le ilgili yazılanları, Atatürk'Un kendi yazdıklarını, söylediklerini bile okumaz, incelemez ve anlamazlar..1. Ezbere, kulaktan dolma şeylerle bilgiçlik taslarlar; kendi dar kafalanna göre, karmakarışık ıç dünyalarına göre yorumlarlar Atatürkçülüğü... Atatürk'ün, Atatürkçülüğün ner türlü sömürüye; zulme, insanlık dışı davranışlara karşı olması uykulannı kaçırdığından, bu konuyu sulandırma yarışı yapmaktadırlar... Bu tipler, Atatürk'ün sofrasından kovduklarmın, çıkarlanna ve kîşıliksizliklerine göz yummadıklarının kalıntılarıdır... «Din elden gidiyor» fetvalariyl8 Anadolunun her yanmda mantar gibi biten kuran kurslarını açanlar, açtıranlar ve lâikliğe aykırı herşeyi yapanlar, yaptıranlar onlardır. Dil devrimine karşı çıkarak, «dilimizi bozuyorlar» diyenler ve en berbat Arapçayla konuşanlar, yazanlar onlardır... Türkiye'nin çağdaş uluslar çiagisine ulaşmasını isteyen, bu uğurda kd^kıda bulunan; aydın, ilerici, Türkiye'yi cam gibi sevenlere iftira yağdıranlar, çamur atanlar onlardır... Anadolunun en ıssız köşelerine değin, Atatürk devrimleri ve ilerici hareketler dinsizlik, sapık hareketler diye kampanya açanlar; utanmadan bir de sıkışınca Atatürkçülük söylevleri çekenler onlardır... Tüm bu nedenlerden dolayı; gittikçe Atatürk'ün, Atatürkçülüğün daha iyi anlaşılması, uykulannı kaçırmakta ve bu yüzden yüzme bilmeyenlerin durumu na benzemektedirler... Sürdüregeldikleri gerici, çıkarcı tutumlan açığa çıktıkça da tedirginliklert, telâşlan artmaktadır. Bunlara aldanmayalım! Ve Atatürkil ÇOK, ama çok iyi anlamaya çalışahm. Bu da ancak, O' nun söylediklerini, yazdıklanm, yaptıklannı, yapmak isteyip de, o günkü koşullar gereği yapamadıklarim çok iyi bir şekilde değerlendirmekle rhümkündür.. Aynca, O'nunla ilgili en tutarh klşilerin gerçekçl yazılannı gözdeo ÜRÜCÜLÜĞU te halinde yazıldığı halde Türkçe îsvee takımı diye ısrar ediş.leri.. Yarış bitip de tsviçre takımı derec* alınca yaptıgı yanlışı anîadığı zaman seyircileri sayıp da bir özür dilemeyişine ne demeli. Acaba Türk spor spikerleri arasmda Olimpiyat Oyunlarını dogru olarak bizlere nakledebilecek hiç kimse yok muydu da bövle mesuliyetsiz insanlar gönderdi. Anne, diyordu oğlum, işin aslı fSİîbâ zlhnîyet meselesl. Tam turist mevsiminde Yeşilköy Havaalanmı tadilât veya tamirat dolayıslyle altüst eden, turistleri «bu ter! memlekete Keldiğine geleceğine pişman ettiren, çalısıp memlekete üe beş kuruç getirmek lçfn Almanyaya gitmiş olan v« izlnli gelen fscilerimİTe günlerce sıkmtı ve eziyet çektiren bu sorumsux İnsanlara blçbir şey diyen olmıyacak mı? Memleketînl seven, problemlerlnl düzeltebilmek Için içten çalısmak, yediği ekmeğl haketmek Isteyen bilgili, yetiskin elemanlar yok mtı bu sahalarda çalışacak?» Gençliğin verdiği bîr coşkunlukla ve menfaat gözetmeksizin konuşan oŞluma verecek cevap bulamadım. Ona anlatamnzdım ki kendilerine güvenlerl olmadıgı için yaban cı e+iket taşıyan giysileri kullandıklan zaman bir şey olduklannı zanneden, bos vakitlerini kumar partilerînd*» gecirpn zünnp hanımlarla; kendf çıkarları îç!n valan söyleyen. ruşvet vermeyi veya almayı mi'ıbah savan. çahşmaktan çok çalışır gîbî cörünpn. ffününü pün eden beylerin vetİRtirdiği evlâtların sorumsuzluŞunu. vatar sevgi*:} fleri mpmlekptlere vetişme hatfS onları peçmek için çalısmak, bîr vatanrtas olarak fizerimize düsen eörevleri yapmak aı zusunun ailede bnslavıp yetiştigimiz ortamda ve okulda devam ettisini. ancak birbîrfmîz için çalısıp elele vermpk ve valnız kendimizî deŞil milletîmizî de kalkmdirmak için çalışmamız icabettlgini... Egitîmden başîayarak trafiğ' kadar bütün sonmlarımı? için v; bancıîara alay konusu olmadat çaîı^cak memleket eviâtlarınn her halde var olduguna. işleriı gittikçe daha ehil ellere gecti&in< înanms«inı vc gelecpkte İleri mil letler sıra^rtda mutlakR yer aia ca^ımızı. o51um ve onun gibile bu jrözel mpmleket ıcin çalistıkçs bu «lstek düsüncelerîn» gerçek lesmemesî lçîn bir sebep olmadı Smı anlafma&a çalıştim. tncf ALP1NAR Leven olmak, hepsi hepsi bitecek. Belki aym işi baçka yerde yapacak, ama bir şeyler bitecek onun içinde, ölmeden ölecek... Yasa dışı işleri «avunmak değil bu. Yasaların yerinde, tam zamanında uygulanmasım istemek... Niye tam çeyrek yüzyıl Belediye se» çıkarmadı bu adama? Niye »okaklardaki kitap sergüerinin yasalara aykırı olduğunu hatırlamadı? Niye şu anda? öyle birdenbire? Tam da kitap yılında, «her seyin üstünde kitap» dediğimiz günlerde? Dünyanm her yanında, en uygar kentlerde bile gokaklarda kitap satıcılan yarçhr. Belîrll yerler ayrılmıştır bu iş içiö. ParFs'te Seine kıyılan boyunca dolaşın, »ayısız kitapçılar görürsünüz salaşlarda iş yapan. Bir renktir, bir özelliktir böyle yerler. O kitapçılar da bir ömür boyu kitapla içli dışh ola Talmz bir derdi vardır: Güvercinler. '•'•<& * öteki insanlardan ayrılmışlardır,' başkalaşola duvann oyuklan güvercinlerle doludur da mışlardır, Sergilerinin başında bir başka renk ondan, Onlar kitapçıdan daha da eski sahibikatajTİar o değişik görünüşe... dirler bu duvarin. Vazgeçmezleı» yerlerlnden. Cağaloğlu yokuşundaki şapkalı kitapçı Girer çıkarlar durmadan. Tepeden birtakim kuşları unuttu şimdi. Defdi başka, burdan çeyle? gönderirler kitaplara, kitapçının sapatılmak, uzaklaştırılmak kuşlarin gürılltÜBÜnkasma. O da durmadan temizler kitaptaki pisden, düşmanlığmdan, tepeden aşağı gönderdiği likleri, durmadan 'çapkasım sallar kuşlara. pisliklerden daha önemli, daha korkunç. YaEanki korkacaklar, duvarlanndan aynlacaklar, şam savaşı bu, kuş savaşı değil ki !.. Ne yapya da blr daha yukardan aşağı iş becermeyemalı peki? Belirli sokak sergilerinden Beledicekler 1 Günde sekiz saat sürer bu uğraş, Geyeye bir vergi mi almalı, yoksa bazı koşullan len geçen sorar «Nasıl güvercinler?» diye. Ahr düsünüp izin mi vermeli? Ama bir şeyler yapbir yırtık kitabı karıştırır, »rada bir de îş olmah, yirmi iki yıl bir tokak köşesinde, bir sun diye çıkarır bıriki lira verip bir kitapçiğl duvar dibinde yazkış kitap satarak geçinen satm ahr. bir insanı bir çeşit kültür yayıcısı saymah. Böylelerine ödül bile vermek gerekir. Nerde Kitapçı dert yandı geçende. Güvercinlerkaldı çeyrek yüzyıl sonra lşinden etmek, y«den değıl, o tatU uzuntü., Onlar iş becerecekrinden atmak... ler, bu kızacak; onlar girip çıkacaklar, o şapkasını sallayacak. Yaşamı boyle sürilp gideEvet, bir kez daha güvercinlerden söz etcek. Bu kez durum başka, Belediye karışmı? tim işte ! Gene ne anlam çıkaracaklar bilmem? işe. Sergıdeki kitapları toplatmış, cpza da kes Vızgeliyor, şunun bunun yalan yanlış saldırılan, vızgeliyor. Açık açık yazıyoruz, söylüyomiş. Meğer yasakmış bu duvar dibinde kitan ruz. Onları duymuyorlar, görmüyorlar. Sonra sergilemek. Yirmi iki yıldır yapılan bir iş bir tutup güvercinlerin beleşçiliği, çıkarcıhğından arda yasalara aykırı oluverar işte ! Yıllarca soz açınca «sembolik»' anlamlar arıyorlar sözkimse görmez ses çıkarmaz, sonra kesfederler lprin altmda. Sonra da tutup. Türk basmımn yasalara aykırı olduğunu ! Nasılsa, öylesine I fıkir düzeyinin düşüklüğünden yakınıyorlar. Şimdi kuşları unutmuş yirmi iki yılhk kitapçı, Eöyleleri önce bir aynaya bakıp kendi yüzne yapacağım düşünüyor. Burdan aynlmak, lerini görseler, yıllardır çiziktırdikleri yazılan ölmekle eş. By duvar dibi, bu kuşlar, bu sabir okusalar, o düzeyin neden bu kadar düşük bahtan akşama dek süren çaba, gelip geçen olduğunu çok daha iyi anlarlâr. aşina yüzler, yokuştaki sürekli akışın içinde T ATATÜRKÇÜLÜK, ÜLKEMİZÎN KURTULUSUNDA BİR ÖNCÜ YOL. BİR KURTULUŞ YÖNTEMİ OLMALI OLİMPİYATLARDA DURUMUMUZ BU MU OLMALI BİLİMSEL ÇALIŞMA VE «YANILMA ÖZGRLÜĞÜ» NÜN YOKLUĞU İNANCINDA OLMA ZORUNLUĞU geçirmekte yararlılıklar vardır İyi bir Atatürkçü Encak; bu yöntemle Atatürk'ü anlayabilir ve O1 nu, günün koşulları ve çağımızın içindeki gerçek yerine, büyük yerine oturtabilir... Böylesine gerçekçi bir yöntem le yapılan değerlendirmeler büyük bir heyecan ve görev duygusuyla tüm yurtta işlenmeli ve anlatılmahdır. Atatürk adına büyük inceleme yapıtlan hazırlanmalı, her ay O'nu anlatan dergiler yayınlanmalıdır.. Bunlar yapılmadıkça; ' yobazlar, Atatürk düşmanları bildikleri gibi at oynatacaklar ve her ileri hareketin; her doğrunun karşısına kara güçleri, iftira kampanyalariyle karşı çıkacaklardır. Türkiye'nin çağdaş ülkeler gibi kalkmmasına; uygar bir ülke olmasmı engelleyecekler ve her türlü sömürülerine, tutucu hareketlerine, Atatürk'ü sömürmelerine devam edeceklerdir. Karşılanna çıkılmalı ve dur denilmelidir! Bu sömürüye bir son verilmelldir! Atatürk, Atatürkçülük, ülksmizin kurtuluşunda bir öncü yol, bir kurtuluş yöntemi olmalıdır. îsmall GENÇTÜRK koyuyor ve, «Kimin, kimlerin sırtına yükltmeli bu kusuru?» diy« soruyor. Bu kusur, her halde toplumların düşünen beyni durumunda olan, ya da öyle olması gereken üniversitelerin olduğu ortadadır. Fakat, ne yazık ki, üniversitelerin Edebiyat, îlâhiyat, Siyasal Bilgiler, Hukuk ve Iktisat Fakültelerini dolduran saym öğretim üyeleri, bu dünyada yaşayan hiç bir canlmın «yanılma özgürlüğü» olmadı gını hiç bilmiyor gibi görünmektedirler.. Araştırdıkları, okuttukları, öğrettikleri konularda yanılmamak, gerçekten doğru ve iyi olanı yanlıs ve kötü olandan objektif olarak ayırdedebilmek için, gerçekliği ve doğrulutu tartışılamaz ilkelerden kurulu bir «yöntem»e dayanarak araştırma, ögretim, eğitim yapmanm şart oldu&undan hemen tamamiyle habersiz görünmektedir ler!. Bu nedenle, virminci yüzyıhn şu gününde, bu dünya durdukça birbirleriyle ister istemez ilişkiler kurup yaşamak zorunda olan insanlar ve bütün toplumlar arasmda «fiilî ve devamlı bir iyilik» (insaflı ve âdil olan bir anlaşma, uzlaşma, dostluk, huzur. güvenlik, refah, mutluluk) yaratan her şeyin bu iyilikleri yarattığı oranda dofrru, iyi, güzel, gerekli, yararlı; bu iyiliklerin gerçekleşmesine engel olduğu oranda da yanlıs, kötü, çirkin ve zararlı olmamasmm imkânsız olduğu apaçık gerçeği hemen hiç bilinmemektedir!. Memleketler, milletler İçinde ol duğu gibi milletler, devletler arasmda da «hakkaniyet ve adalet» ilkesini elbirliğiyle ve imkânm son smınna kadar egemen kılmaktan kaçman devletlerin bilmiyerek, istemiyerek memleketlerine, mnletlerme lhanet etmiş ve ebediven de bu kötülügü ve düşmanhğı yapmış olacaklarını ren, bilen ve bunu dünyaya duyuran bir üniversite ortalarda görünmüyor!. Bayram Fikri İNCECtKOĞLU Karaköy ÜMİT GENÇLERDE YURDUNUN PROBLEMLBRİNÎ HALLEDEBtLMEK İÇÎN, ÎÇTEN ÇALIŞACAK, BtLGÎLÎ, YETÎŞKÎN KtŞtLERE ÎHTtYAÇ VAR. Geçenlerde oğlumla konuşuyordum, konu döndü dolagtı Olimpiyat Oyunlarma geldi. Genç delikanh çok üzgündü, «Haydi» diyordu, «olanakları bu kadar geniş ve iyi yetiştirilmig sporcular arasmda belki altm madalya alamazdık ama sportmence karşılasmalar da mı yapamazdık? Güreşirken burnunu kanattı diye bir güreşçiyi sopa ile kovalamak, vazifelilerin saatî yanlış öğrenip müsabakası olan bir güreşçiyi otelde unutmalan ne kadar büyük sorumsuzluktur.» Münih'e amatör karşılasmalar yapmak için Türkiyeyi temsilen bu fakir milletin parası ile gönderilen sporcularm Almanyada bütün gün dolaşıp iş aramaları ne demektir. Bunlann ve böylelerini seç'p fle spor kafilesine katıp gönderenlerîn hiç' mî sorumluluk duvsfiRU. vatan sevgisî yoktur? Türkçe yayın yapmasi iç'n ç5nderilen Televizyon konuşmacilarınm yaptıkları yanlıslara ne buyrulur. Meksîko'dan yayın yaptıŞmı s5y lemek veya kürek yarışlannda bir çok defalar baska dillerde îsvlçre diye anons edildi^i halde v* Hs, Insanlığın zateri için: Cesaret CİHAD BABAN Gündcn Güne BASARISIZL1CIN SORUMLULARI TOPLUMSAL KONULARDA DA DOĞRU BİR YÖNTEM ZORUNLUDUR VE BU KONUDA KUSUR ÜNÎVERSÎTENÎNDÎR. Sayın Nadir Nadi, «Ara ki bulasın!» başlıklı başyazısında teknik konularda olduğu gibi toplumsal alanlarda da €yöntem»in zorunlu olduğunu cok haklı olarak ortaya R usla Amerikalının centllmenlik ruhu lle birbirlennin boynuna sarıldıkları bir er tneydanmda, Afrikalı zencinin başan k&zandığı zaman mensup olduğu az gelişmış mii lete bir şeref getirdiği inancı ile göz yaşı dbktüğü olimpiyatlarda. işlenen bu facia tarıhe nasıl geçecektir? Birşey diyemem ama bu olay bugün yakıız insanların değil, dağlan, tepeleri ovalan ve denizleri lle bütün dünyanın da kabuğunu tirpertti... Bu işi yapanlara kahpe diyemiyeeegım, çünkü, kendi hayatlannı da ortaya atıyorlar.. Doktor olsak, belki mesleıü alışkanlıkla bunlara ruh hastası teşhisini koyabiliriz, bu ruh hastalığı denen şey birdenbire bu kadar yaygm, bu kadar sarı olabilır mi* İnsan hem başkasına, hem kendisina karşı nasıl bu kadar merhametsiz ve zalim olur? Bu soruyu kendi kendîme $oruyor ve cevabını bulamıyorum. Acaba diyorum. Dünyada mantıic, düşünce kurallan, beynin biyolojik işleyiş tarza mı değişiyor? Hiç bir sebep, hiç bir tutum, hiç bir öç alma duygusu, böyle bir şenaati mazur gösteremezi Tarihin hiç bir aşamasında böylesina bir barbarlık şimdiye kadar kaydedilnıiş değiîdir. Bu facıayı, ideolojik nedenlerle lzaha lmkân yoktur; hiç bir din taöyle sefil bir eyleme İzin vermez!. Fakat olay da bütün çıplaklığı ile gözlerimizin önünde... Belli ki, yer yer bütüiı dünyada bu hareketleri yapacak unsurlar do ğabiliyor... Bir zamaniar devlet mefhumünu yıkmak için türeyen anarşiştler ve nihilistler türemlşti.. o zaman barut devrini yaşıyorduk. şimdi Atom devrinde dünyayı yıkmak isteyenler ortaya çıktı, demek ki; teknik ilerledikçe. uygarhk ta kendini yok etmek isteyen daha kuvvetli olanaklara sahip olabiliyor ve bir yere geliyoruz ki, orada artık insanlıktan da medeniyetten de nefret ediyoruz! ••• Herşeye rağmen bu tedhışe papuç bırakip olimpiyadlar tatil edilmemeli diyeceğiz ama, bunu soylemeye de dilimiz varmıyor! Bu tedhişin etkisi altmda atlet nasıl koşsun? hakem yarışmalan nasıl takip etsinl Zor iş vesseIâm!.. Komşumuz îsrail'e taziyetlerimizi sunarız, en büyük temennimiz, kendilerini intikam duygulanna kaptırmamalandır. Ne var ki, bu tedhiş eylemıni bütün dünyada durdurabilnıek için ortak bir strateji ile beraber teşebbüse geçmek de artık zorunlu oldu. Çünkü bu çılgınhk, bir gün bütün dünyayı ateşe verecek> Alman milletine de en samimi duygularla geçmiş olsun demek isteriz! Büyük bir dert ve felâketle karşı karşıya kaldılar... Bütün temennimiz iyilik, güzellik ve kardeşlik u*runda, insanlığın blrleşmesi ve Du canilcrden daha cesur hareket ederek, lnsanhk mücadeleslnde bu sefil duygu ve eylemlerin kökünüı. kazmabilmesid^ Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği Genel Merkezinden I Ocak 197S tarihinden ltibaren Demeğimlze üye plmak isteyenler, Yönetim Kurulu tarafından tesbit edilen esaslara göre imtihana tâbi olacaklard». . ' x Keyfiyet, yenl Uye adaylannı' teklif edecek saym üyelerimlzin ve ilgililerin rilgilerine sunulur. .• k Cümhurlyet 634? isfanbul Teknik Üniversitssi Nükleer Enerji Enstifüsünden 1972 • 1973 yıh 12 DSnem üniversite Ustil NUkleer Mühendislik öğretimine 15 öğrencl alınacaktır Mimarlık hariç I T. Ü. Pakültelerl mezunlan veva eşdeğer öğrenlm görmüç olanlarla Üniversiteler Pen Pakültelerinden Pizik Lisansı ataıış olanlar kavdolabilirler. Kantlar, Gümfissuvu binasmdaki 410 No lu Enstitü Bürosunda 11 Evlül 14 Ekim tarihlerl arasmda açıktır Yenlden ders takip edecek olan eski öğrencilerin kayıtlanm venilemeleri zorunludur Girlç lmtihanlan 17 ve 18 Ekim günlen vapılacaktır (Basm: 186196341) Ayağımız Yerde BAŞIMIZGÖKLERDEOLMAUDIR Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı 1 îstanbul Cezaevl artezyenler sahasmda her blri ayn ayn yerdekl yüksek basınçlı tulumbalar. derin kuyu komprösörlerlnin yapılaeak yeni bina içinde toplanrrası işi kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkanlmiştır. 2 Bu tse ait özel ve fennl şartaame ile keşlf özeti mesai saatlerl dahilinde Cezaevi tşyurdu Mümessilliğinde ve Baymdırhk Müdürlügti kaleminde tetkik edilebilir. 5 tşln keşif bedeli 134.402.16 lira olup geçici temlnat 7.970.00 Uradır. 4 thale 12.9.1972 tarihlne tesadüf eden Sah günü saat 15.30'da BayrampasaSagmalcılar'da kaim îstanbul Cezaevi I LAN İSTANBUL CEZAEVİ İŞYURDU MÜMESSİLİĞİNDEN: tşyurdu Mümessilliğinde toplanacak komisyon huzurunda yapılaeaktır. 5 thaleve lştirak eden flrmalar muvakkat teminat mektup veya makbuzlarmı 1972 yılı Ticaret Odasj belgelerinl, en az 150.000.00 lira değerindeki benzeri İşi vapmış olduklanna ve katî kabtılün vapiidığına dair belepyi, teklit mektuplanyla birlikte en peç Ihale günü saat 14.30'a kadar tşyurdu MümessilH&ine tevdi etmiş olacaklardır. 6 Postada v&ki gerikmeler na^ara alinmavacaktır. 7 Müessese 24D0 sayılı kanuna tabi deŞildir. (Basm: 205R4~fi345)