18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHÜRÎYET 18 Ağustos 1972 ürk U Genel Sekreteri Sayın Halil Tunç son demecinde ücretlere de değinmiştir (1). Ücret ve maaşlar, devalüasyondan bu yana esaslı zamlar görmüştür. Bunlann Emekli Kanununda yansımaları olmustur. Hemen şunu kaydedclim ki, bu zamlarda gerçekten ölçü kaçırılmıştır. Sadece Personel ve Askerî Pcrsonel Kanunlannra milli ekonomiye yüklediği yükün, gayri safi millî hasüanın •« ll'ini / bulduğu hesaplanabüix. Ücretlcrdeki artışlar, yatinm fonlannm esaslı şekilde azalmasmı doğuruyorsa, bunun, anlamı sosyal adalet yönunde değil, sosyal adaletsizlik yönünde bir. gidiştir. Çunkü, Türkiye'de nüfusurj yüzde 65 . 70'i köylüdür ve Türkiye'nin ekonomik kurtulnşu bu köylulerin işçileşmesine geniş ölçüde bağlıdır. Bu sadeee sosyal yönden değil fakat ekonomik yönden de büyük önem taşımaktadır. Köylü njüfusu, kentlere getirip endüstri iscisi yapabilmerin yolu da, yatırımları arttırmaktan geçmekte'dir. 1971 yılında gayri, safi millî hasıla yüzde 9.2 artarken, yatırımlann sadece yüzde 5.4 oranmda aTtması ve hele kalkinmada en önemli payı bulunması gereken kannı yatınmlannın oran olarak azalması bu açıdan cidden üzücü bir sonuçtur (2). Daha önce de birçok kez yazdığımız gibi Türkiyede hükümetler çu seçimi temelden yapmahdırlar: Çalışardarın daha iyi yaşamalanna raı ağırlık verilecek, yoksa çalışanlann yaşamlan da iyileştirilmekle birlikte, ağırlık kırsal ücretlilerin kentlerde düzenli iş bulmalarına nu verilecek? Biz sosyal nedenler ve bunlar kadar önemli ekonomik nedenlerle ikinci seçimin yapümasının doğru olacağı kanısındayız. Sesi çıkabilenlere karşı fazla şefkatli olurken, sesi bize kadar ulaşamayanlan çok eski dönemlerin insan ve toplum düzeyinde bırakamayız. Kaldı ki, bu geniş kitleye satın alma gücu aşılamazsak ekonomik entegrasyonu sağlayamayız. Ülkemiz siyasal olarak bütün oîmakla beraber. ekonomik yönden bütün olmaktan uzak kalır. Endüstri <şimdi olduğu gibi) lüks tüketim alanlanna kayar. En ufak bir saliantıda satış daralır, stoklar birikir. Çünkü lüks ihtıyaçları, insanlar kolayhkla gözden çıkarabilirler. T Olaylar ve görüşler işçi liderleri yaünmlar artsm ya ia aynı kalsm dly« Isteklerml tasacaklar mıdır? Ya da ha'klı telepjerinde direnen işverenler karsısınd» direnmeyi bırakacaklar mıdır? Herkes ücret ve fiyat «rtısı için uğraşırken bunu işçi kitlesine kabul ettirmek kblay bir jey değildir, hattâ imkânsızdır. Ucretler ve fiyâtlar ARSLAN BAŞER KAFAOÛLU "Türk ekonomisini tehdit eden en büyuk hastahk «Tüketim Hastalığı» dır. Tüketim hastauğ:, bütün kitleyi en dar halkadan başlayarak, merkezleri bir daireler şeklinde kentler ahalisine yayılan bir hastalıktır. Bu hastahk en iç daireye «en yüksek gelirlilere» yapılan aşıların (tüketim alışkanlıklarının) kısa zamanda daha dışarıdaki dairelere (derece derece daha aşağıdaki gelir sahiplerine) bulaşması yoluyla, toplumun gerçek yatırım fonlarını tüketerek, yaygın. bif tüketim kastı yaratır. O derece fonlan tüketir ki, kitleler kendflerini aldatmak için sadece bu kastın, hattâ bu kastın bir kısmınm tüke'ttiği lüks malların yapımı için kurulan tesisleri de yatırım hesapları içine alırlar. «Tüketim Hastalışına» bir çare bulunmadan işçı ücretleri artacakttr. nıemur maaşlan yükselecektir. Çünkü, memur ve işçi de tüketici halkalardan birinin içindedir. Hastalık ona da gelecektir. İç halkalardaki müteşebbisler, sa>fiyelerde yaz tatillerini geçiriyorlarsa, işçi ve memurlar da mütevazi bir yaz kampı arayacaklardır. Bu tüketim harcaması gerekli olacaktır. Zaten aslında hayat pahahlığı endeksleri de burada yaya kalmaktadır. Bu endekslere dayananlâr, hayat pahalılığı şu kadar fdiyelim bir yılda °o 6) ar/ tarken işçi ücretlerine şu kadar (diyelim °,i 15) zammı niye yapalım diyorlar. Oysa bu endeicsler gerçeği yansıtmaz. Hayat pahalılığı eridekslerindeki beş kişilik aile hep aynı aüedir. Yirmibeş yıldır. ne çocuklarını sünnet ettirirler, ne dügün dernek yapıp jocuklaTinı evlendiriıler. Mobilyalan ya hiç eskimez, demode olmaz, ya da ancak uzun zamanda değiştirilmeleri gerekir. Herkes otomobil, televizyon alır, pikap ve plâklar edinir, onların bunlara ait hiçbir harcamalan endekste görünmez. Yazlığa gitmçzler, bir kampı göremezler. Ameliyat v.s. gerekmez. Böyle statik hayat pahalılığı endeksleriyle işçinin ya da sendikalarm karşısına çıkıp, bilimsellikten söz ederseniz tabii inandırıcılık kalmaz. Tabiatiyle artan toplumsal hasıla ile birlikte tüketim yapısı ve dağılımı değişmektedir. Ama bu değişmeler de bizim hayat pahalılığı • endekslerine girmezler. ^' . Ücret ve fiyat artışları Katıldığımız görüş Bütün bunlara rağmen son 3 4 yıllık politikanın ve hele ik\ı yıllık politikanın en büyük mağdurlan hiçbir zaman ijçiler, memurlar (asker, sivil) değildirler. Bu konuda Eskişehir Sanayi Odasının 3 ajustos tarihli bildirisine hak vermekteyiz: •Bugiik Türkiye ifin belki en önemli sorun olan işsizliğe Türk işçi örgütlerinin en önemli kişilerinden birinin hiç değinmemiş olması üzücüdür. Sayüan sanayi isçilerinin iki katına varraış îşsizlerin... en çok ürküteceği kinıselerden birinin sorumluluk duygulu ulusal çıkarların savunucusu, Sayın Ha4il Tunç olması gerekirdi.. Ama bnnn en önemli,sorunumuz olarak benimsemez. diğer konulardaki gözlem ve onerilerimizi işsizlik konusuyla ilişki t e örguleri İçinde Işlemezsek ve nıutlak bir çare bulamazsak. bugün üstüne titredlğimiz brçok kurumumuzun temelden sarsılmaya başladığını gorürfiz.» O halde çıkış yolu ücretlerde nedir? Sayın rİalil Tunç ve emsali Tüketim hastalığı Yukarıdaki yazdıklarımız doğrudur. Ama sosyal doğrulann da yüzde yüz gerçeğe uymadıkları haller vardır. Türkiyede «tüketim düzeyi» başmı alıp gitmektedir. Özel sektör tüketim olarak, kamu teşebbüslerirü eleştirirken, kendisi büyük israflar içtndedir. Bu kesimin konut, mobilya, eğlence, otomobil ve deniz taşıtları harcamalan hızla artarken; yatırunları arttıracağız fiiye.. sadece çalışânlardan kısmak da her halde ne sosyal adaleti ne de özlenilen ekonomik sonuçları sağlar. Fonları tüketirken, Hem tüketim ve hem de yatıran .ve işletme alanlannda devlet de, özel teşebbüs de dikkati olmahdır Asimda ne Sayın Tunç'un ne de işçi kitlesinin bugünkö Statü içinde, atmosfer içinde yapacaklan bir şey yoktur. Devleün büyük ölçüde işveren olduğu Türkiyede, ekonomik dert}ere ve arzulara kı•sa süreli, geçici çözüm bulma yoluna giren, . uzun. süreli • yollardan derflere çare aramayan hfikümetlerimiz ekonomiyf bir kısır döngüye sokmuşlardır. Iş yerlerinde açüan topIu.U görüsmelerinde, b.ükümetln ilgili bakanları ekonomik olmaktan çok sosyopolitik bir davranıs ieindedirler.' Hükümet her şevden önce kitle tepkilerini hesaba katarak ücret hesaplan yapmaktadır. Gelen hükümetler Sayın Şevket Süreyya Aydemir'in T agusto» tarihli Cumhuriyet'teki yazılarında belirtflkleri gibi. ucret artjslarına da fiyat artışlarms da yeşi) ısıfc yakmaktadır Kitlelerden va da pivasadan gelen arrıs taleplerinp de boyun egmektedir. Bu durumda ücretlerin düzeyini belirlcyen toplu sözlesmede etkin rol. taraflann eüderinde değil. farklı siyasal etkenlerdir. Sayın Tunç da bunu bildiği. yani ücret düzeyinde hükümetın oynadığı rolü ve güçlü etkiyi deneylerle gördüğü için öze! sektörcü hükümet beyanlarmın karşısına dikilme zorunluiunu duymuş olmaktadır. Hükümetin ücret. zamlanna yeşi] ışık yakrıktan sonra, fiyat artıslarına da karşı çıkmayışı.1 tüketim ve israfı arttırmaktadır. Bu da piyasa ekonomisine katkısı zayıf. duzenli iş olanaklarından yoksun kitlelerin mağdurluğunu arttırmaktadır. Sayın Halil Tunç üçretlerle ilgili endişesini hükümetin özel sektörü tutan beyanları karşısında açıklamak zorunda kalmıştır Çünkü. son iki yıld» alman ücret ve maa? farklannm. birkaç aylık zamü özel sektör politikasiyle işçinin ve de memurun elinden uçuvereceğini eski bir işçi lideri olarak bilmektedir. Ancak ekonomiyi bir bütün halinde görmeli. hükümeti «Tüketim Hastalığı»n»n ağrı dindirıci zam politikası yolundan çekîp, gerçek tedav) yolu olan «Plânlı devletçilik» yoluna sokmaya çahşmalıdır Sayın Tunç. sayın özel sektör temsilcileri yurttaş olarak hepimiz, tek kurtulus yolunun «tüketim hastalığından arınma. ve «köylümüzü piyasa ekonomjsinin ıçine tamamen sokacak> güçlü, plânlı, teknolojiyi güçlendirici bir ekononri polttikası olduiunu bilmeliyiz. (1) Bu demeçle ilgili Uk yazı 9 ağustos günlü •Cumhurijct. Gazetesinde çıkmıştır. (2) Rakamlart1372 proeıaınmdaıı altnmıstır. Hep aynı hikâye > ; Tartışma . JALE CANDAN ': ,i : ir zamanlar, devrin iktidar psrtisi güçlü DP yöneticileri ile devrin ateşli ana muhalefet partisi CHP yöneticileri arasmda, yurttaşlarm âdeta bir futbol maçı gibi, ilgiyle izledikleri temel fikir tartışmalan olurdu. CHP demokratik sisteme tüm varlığı ile bağlı bulunduğu halde ülke koşulları içinde, mevcut seçim mekanizmasının, halk yararına reformları yapaeak kadrolan, Meclislere getiremediğinden, Atatürk devrirrüerinin bu yüzden baltalandığından. yürütülemediğinden, egemen sınıfların, kendi çıkarları pahasına. sözde halkm isteği gibi gösterdikleri bazı gerici eğilimleri beslediklerinden şikâyet eder ve yeni bir seçim sistemi ve Anayasa düzeni saptamaya çalışarak derde çare arardı. Yasama ve yürütme organlarının, daha fazla yargı denetimine tâbi tutulması fikri böylece doğmuş, günden güne gelişerek kamuoyunu etkilemiş ve gitgide sıkıntılardan tek kurtulus yolu gibi görüldükten sonra nihayet. maddeler halinde, 1961 Anayasasına girmişti. îşte bugün, Melen hükümetinin, değiştirmek lstediği IH'üncü madde bu maddelerden bir tanesidir1 ve idarenin her tür eylemine ve işlemine kârşı yargı1 yolurfu" 'açık tuhnakta, büindiği gibi örneğin memurtarm nakil ve tâyirüerinde, • Danıştaya baş\nırma hakkına sahip olan memurlar, bu haklarını kullandıklannda, bazan, idarenin tasarrufu haksız .bulunarak durdurulabilmektedir. Gene demokrasiye geçiş döneminde atlattığımız badireler, devletimizin bir hukuk devleti olma niteliğinden çıkma tehlikesi karşısmda edindiğimiz dersler yüzündendir ki kanunların Anayasaya aykırı olamıyacağı ve Anayasaya aykın kanunlann Anayasa Mahkemesince iptal edileceği hükümleri 1961 Anayasasına girmiştir. Oysa ki 27 Mayıs Devriminden önce olduğu gibi 27 Mayıs Devriminden sonra da, sözde halkçı geçinen bir zihniyet, hukuk müesseselerine dayanan bir Anayasa düzenini kabul etmek istemiyor, bunu genel oyu kısıtlayıcı bir faktör olarak görüyor veya gösteriyordu. Nasü görmesindi ki, bu zihniyet, bir Temsilciler Meclisi karşısına «Sız isterseniz hilâfeti de getirebilirsiniz» teranesi ile çıkabiliyor, emri altına alamadığı memurları dama taşı gibi yerinden oynatıyor, parti ocaklarından ülke yönetmeye kalkıyordu. Eğer soracak olursanız, bunların pek çoğu. B Atatürk Anay«sası dediklerl 1924 Anayasasına bağlı bulunduMarını, kuvvetli hükijmet, felsefesine inandıklarını ileri slireceklerdir. Gene soracak olursanız niyetler son derece temiz ve iyidir, kuşkuya düşülmesini de ancak, bir politik önyargı ile izah etmek mümkündür. Örneğin,'^u 114'üncü madde, hükümet olarak ellerini, kollarını bağlamakta, iş yapamaz hale getirmektedir. Hem hükümetlerden görev bekliyecek, iş isteye' ceksiniz hem de yetenekli kimseleri gerekli yerlerde kullanma, bunlardan yararlanma olanağını ondan esirgeyecek,' kilit noktalara yerleşmiş, yıllarca bu mevkileri bos yere işgal etmi}> işe yaramat kişileri yerinden oynatma yetkisinj ona tanımıyacaksmız. Bu nerede görülmüştü^? Benzer sözleri, oldukça yakın bir geçmişte, AP Genel Başkanı sayın Demirel'in ağzından' duymuştuk. tlk bakışta manüklı da gelebilir in« sana hele yüksek mahjceme yetkilerini çok iyi bilmeyen kamuoyunu, bu mantık çiigisi içine almak oldukça da kolaydır. öyle ya, devlet, memurunu istediği yerde kullanmalı, kulhınabilmelidir. Konuyu en ince noktasma kadar inceleyip gerçekleri konusturan hukukçiıların bütün uyanlarına rağmen Anayasa değişikliğini isteyen gerekçe p e t çok kimseye yatkın gelebilir ama 'duşunmek g>rekir, uygtılama nasıl olmuş1tur? Dengini çözmekten korkar hale gelen me' murun, politik düşünceleri yüzünden, bir sürgün yaşantısma mahkum edüdiği, vatan sathında oradan oraya atıldığı günler, daha çok eski değildir. Anadoluda, CHP Kadın Kollanna kaydını yaptıgunız bir kadm, kısa bir süre sonra bize, Genel Merkeze şöyle bir tel çekmişti: «Partiye girdiğim Ankarada duyulmuş; tâyinimiz çıktı. Memur eslerinin de politikaya girmesi yasak mıdır?. Yalnız memurun eşine değil, anasma, babasma, kardeşlerine, tüm ailetine yasaktır muhalif partiye girmek. , Yeni kısıtlama, en iyi niyetlerle istense de, kısa süre içinde keyfî iktidara yol açacak adımlardan bir tanesi olacaktır. Eskimis, çoktan unutulmuş ban alaylar. bakıyorsunuz bir gün, tarihin tozlu yapraklan arasmdan silkinip, taptaze çıkıvermiş karşınıza. Sanki hiçbir şey değişmemiş; bunca mutsuzluk yaşanmamış, denenmemiş gibi.. Oysaki çok iyi hatırhyorum, saym Melen'le dertlestiğimizi, bu konuda, bir zamanlar uzun uzun.. VERGILENDİRME YOLLARI YENİ GELİR KAYNAKLARI SİLÂH VESİKASI VFRGİ, Sİ, ASKERLİKTE 6 AY EĞİTİMDEN SONRA BEDEL, ASKERLİK SÜRESİN'DE YURT DISINDA ÇALIŞMA GELİRLERİ YENİ KAY NAK .OLARAK ÖNERİLİYOR. Vatar.tfaşın devlet giderierine katkıda bulunması, v e r g i verme yolu ile olur. Ancak verginin, mükellefin telâketini hazırlayıcı nitelikte olmaması genel prensiptir. Maliye uzn»an4 ı; «erçeği ifade oden, blr de«Vergi alrra poUtrkaa, ka~*si"bftğırtmaclan y^ftıHü *TpoTîtTîtasıdır» şeklinde bir tammlama yapmaktadırlar. Tabirde geçen «Kazsj deyimi mükellefi tezyif e t me kastı taşrmamaktadlr. Bu sözden makşat, vergi yükümlüsil nün devletin masraflanria «isteyerek katılmak» anlarmnı taşır Son zamanlarda verginin klâsik yollarla yükumlülerden almması cihetine gidildiği malumduT. ö^ zellikle taşınmaz malın vergisinin binde nispetindeki basit oran büyük tartışmalara vesile ol muştur. Görüsümüze göre Dev let; otoritesinden istifade ile ve hiç bir büyük yatınma girişmeden, hele sımdiki halde olağanüstü gelir kaynaklan bulmak zorundadtr, karmtndayız. Şöyle kı: bugün için taşmmaz mal üzerine vergi koymak, gerçekten ekorramik bakımdan teh likeli ve hayat konjoktöründeki yukselmeyi derhal maksimum nokiaiına getirecek bir vergilen dirme yoludur. Nedeni fle şu d«ır; taşmmaz mailann iki kısım da toplandığı belirgjn bir haldır a) örtülü taşınmaz mallar (Binalar gibi) b) örtüsüz taşınmaz maı lar (Tarlalar gibi) Sözü edilen taşınmaz mal ver gılepdirme yoluna bugün gittiğı mij; takdirde, söz konusu vergj yi; binalarda ev sahibi kiracıya: tarlalarda ıse üretici, tüketiciye aksettirecektir. Her iki durumda ıktisadt konjöktör olağanüstü bir şekilde dalgalanma yapaeak ve kamunun zaranna bir tutumdan ileri gidilemiyeceği açık, ve seçik bir şekilde zamanla müşahed«ş edilecektir. «KENDİLERİNİ SEVEBİLENLER BASKALARINI DA SEVMEKTE ZORLUK ÇEKMEZ LER. ÇÜNKÜ BAŞKALARINDA DA SEVİLEBİLECEK BAZI VEYA BİRÇOK ŞEYLERİN BULUNDUĞUNU DÜŞÜNÜRLER» Türkiye'nin mevcut yıllık asgan kuvvesi yaklaşık olarak iki yüz bin kişidir. Halen askerlik çağırida bulunup da, gitmeyenler ile birlikte bu rakam üç misUni bultnaktadır. Bugunkü ferdi yetişme şartları ve tekniğe göre bir er 6 ay içinde harp sanatmı öğrenebilir, kanısındayız. Bunun dışmdaki 14 aya karşılık tjetlei almması hem ferdi ve hem de Devleti maddi ve manevi yönden güçlendirebilir. Dört yüz bin kisinin, üç yüz^bininin bedel verdi ğini kabul edersek hiç değilse, toplam gelir, beşer bin lira hesabiyle bîr. buçuk milyar civannda ohır: Bunun 14 aylık askeri masrafının da (laşetbate) yapılmayacağı dikkate alınırsa, asgari45 rtlilyar lira daha, bu yol dan gelir temin edilmiş olunabilir. Bunun Anayasaya aykırı bir tarafı yoktur, zira Anayasaya aykmlık. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yüksek yararlan ile orantıhdır. Eğer olağaüstü bir gelir kayr.ağı elde etmek istiyor ve kendi ihtıyaçlarımızı âlınterimi?!e finanse etmek istiyorsak, asağıda belirtilecek askerisçi sorununun kuvveden fiile çıkması ve hemen bu yola vakit kaybetmeden gitmek zorundayız. Türkiyenin yukanda belirtildiği gibi. yıllık askefi kuvvesi takriben iki yüz bin civann dadır. Bunun üç mislini silâh altına almak ve bu tip askerler •için sürenin 40 aya çıkanlârak , 6 ayınınmecburi, bakiye 34 ayının ise askerışçi olarak emeklerinln (Örneğin, Avustralya, Nîeksıka, Kanada, Avrupa Devletlerinde) değerlendirme yoluna gifülebillr. Bunun yüzbininin sağlık vesair yönlerden tasviyesı haliricie, beşyüzbin «asker işçinin emekierinin döviz karşıllğı de•ğerlendirilmesi ve dış ülkelerde kaldıklan sürece askerliktçn mu af tutulmalan ve bu hizmetı yap mış sayılmalan ve yurda emek kar?ıhğı gelen dövizler transfer edildikten sonra, kendilerine W20 bir kontenjan tanınarak .döndüklerinde. 2530 bir lira ğibl bir mali güjele k 8 ^ r i n e gitmfclaBıgn; temin etmek ye> ecnebl fneıalo Ketlerd* görd'İfcuerini ttflBrkt^ mek üzere fırsat vermiş olunur. Bu halde, vakl yıllık gelir yaklaşık olarak 14milyar'a yiikselir, burada ki bilgigörgü kanımızca ayrıca kayda değer bir kazançtır. Cevdet ÇATALKAYA İYİ GEÇİNME VEMUTLULUK < fNSANIN VARLIK DÜZEN. LlLÎGtNİN TEMELİ ÇOCUKLUK ÇAĞINDA. ATİLIR. Insanlarm rahat yaşamalamun temel koşullanndan biri de birbirleriyle iyi geçinmeleri, anlaşmaları, düzenli ilişkiler kurmalandır. Gerçekten, başkalanyle iyi geçinebilen, anlaşabilen, düzenli ilişkiler kurabllen İnsanlar gerek evlerinde, gerekse iş hayatlarında, bulundukları her yerde huzur içinde yaşarlar. Yakınlık duyduklan, bunun da sonucu olarak, kendilerine karşı dostça hareket eden insanlarla bir arada buiunurlar. Başkalariyle ilgili olumlu düşüncelerinin, duy gularüun etkileriyle başkalanndan daima iyi şeyler beklerler. Başkalannın kendiieriyle ilgili düşüncelerini, duygulannı, davranışlannı, onlar hakkındaki düşüncelerine, duygularına dayanarak yorumlarlar. Onlan. birer başka «kendileri» gibi görürler. Hollanda'da neler oluyor? CİHAD BABAN ollanda'da cereyan eden üzücü olay hakkında Çalışma Bakanüğrnın Türk kamu1 oyunu aydınlatmasını bekleriz. Böyle bir aydınlatmaya cidden ihtiyaç var. Çünkü olay ve olaydaki sorumluluk konusu çeşitli gazetelerde çeşitli şekilde anlatıldığı için biz kesin bir fikir sahibi olamadık. Hollanda yı dost bıt memleket. biliriz. Dostluğun gereklerinden bir tanesi, kendisine yardıma gelen, kendi vatandaşlanndan elde edemediği emeği, ona getiren yabancı işçılere ve bu arada da Türklere karşı dostça, anlayışla ve insanca muarnele göstermesidir. Gazetelerin yazdıklarından anladığırruza göre Hollanda'daki Türk işçileri halkm gösterdiği düşmanük yüzünden kapalı bir getto halinde yaşamaktadır. Bir Türk vatandaşı orada bir kusur, hatta bir suç işleyebilır. Ama uygar bir memlekette suçlular da devletın himayesinde olduklanna göre, halkm bir kitleyi linç etmeğe, evlerini, eşyalannı yakmağa teşetbü's etme cesaretini göstermesi kolay anlaşılır bir olay değildir. Özellikle bızim bildiğimize göre, HoUandalj, öyle kavgacı, sert mizaçlı da değildir. öyle olsa idi, Alman işgalı sırasında ve esnasmda kendi topraklarını istiîa eden diışmana karşı hiç değilse Türk işçisine gösterdiği husumeti gösterirdi. Asimda dınsel yönden Hollandahların çok mutaassıp olduğunu biliriz. Ama bir toplum ne kadar mutaassıp olursa olsun, Türk .Işçilefi kendi dinlerinden değildirler diye, onlara barbarca hücum ederek orta çağ se\iyesine inmemeleri lâzım gelirdi. Biz Hollanda ve HoHandalılara karşı yalnız dostluk duyguları beslediğimiz halde ve hiç birimiz de ne bugün, ne de dün ve evvelki gün Türkiye ile Hollanda arasmda böyle hal Günden Güne H kın nefretini gerektirecek bir olayı hatırlamadığımıza göre, bu kollektif kin tesahürünün sebebi acaba nedir? Hollandadaki Türk hep korku içinde mi yaşayacak? Kraliyet hükümetinin bu kollektif suç işleme tesebbüsü karşısında gereken tedbirleri alacagını ümit etmek isterken bize karşı gösterilen düsman'.ığın nedenini de sarnlmiyetle öğrenirsek belB ortak bir çaba ile yanlış anlama sonucu meydana gelebilecek bu, veya buna benzer olaylarm getecekte tekerrür etmesine mani oluruz Bize sorarsanız, hiç bir sebep Hollandalılann böyle barbarca hareket etmelerini rnazur göstermez. Bir insan veya toplumu sırf ayn bir millet mensubu olduğu veya ayn bir din sahibi bulunduğu için frâkir, görmek Hollandahya yakışmayacak çok ilkel bir tutum olur. Bütün bunları söylerken .bir Türk vatandaşının Hcllanda'da suç lşlemlş ulması ihtimalini hesaba katarak.konuşuyoruz. Cünkü Hollandah dostlarımız da' bilirler ki, suç şahsa bağlıdır ve işlenen ttir suç, suçtan haberi olmayan masum insanlara âirayet ettirilemez. Hollandah ve HoUand*Iılar bunu bihrler Buna rağmen acaba 'neden böyle kollektif bir tecavüzle kendi uygarlık ve faziletlerine leke sRrecek bir iş görmüşlerdir? Bu düşünceferle isîyoruz ki, olay açığa. çıksın. Hükümet her gün tehdit altmda yaşaması mümkün olmayan kendi' vatandaşlarının geleceğini nasıl teminat altına alacağım açıklasın. Hollanda .endüstrisinde evıni vatanını brrakarak çalışmaya giden masum insanlar taassubun kudurttuğu insanlar elinde ölüme terkedilmez. Bu mesele susmakla da geçiştirilemez. Çünkü ciddi tedbirler alınmazsa yarın büyük facialar Hollanda tarihini lekeleyetrilir. Ama iş işten geçmiş olur. Ayağımız Yerde BAŞIMIZ GÖKLERDE OLMALIDIR HAVA KlAVETLERtNİ GÜÇLEN'DİRME VAKFI Yukanda bir nebze belirtildiğı gi'bi, blzce Devlet; otoritesinden istifade ile, aşağıda kısaca zikredilen vergi kaynaklanna, geçici dahi olsa başvurması, olağanüstü ekonomik ve sosyal bir ferahlık yaratacaktır. Deginmek istediğimiı gelir kay nakları şunlardır: 1) Silâh vesikası vergisi, 2) Askerlikte bedel, 3) Asker • tşçı Gelirleri, 4) Yurt dışına gidecek serbest işçilerden temin edi' < lecek gelirler. Şimdl bunları kısaca izah ede,. lim: Bugün için silâh vesikası'; 6136 sayılı Yasaya göre, ba • zı hallerde ve şartları taşıyan mahdut .ayıda kişilere verilmekted'r. Bu hususun kapsamını genişletip. satancasız bulunanlara ruhsat verilmesi halinde, halkımızın en azmdan on nulyona yakın kişisinin taşıma .veya bulundurma belgesi almak isteyeceği, istatistiki bilgilerle ve tatbikatla sabittir. Hâl böyley ken, yasalardan çekinen kişi tab<tnca taşımamakta veya bulunduramamakta olduğu halde, cüretkârlar, makineli tabanca dahi taşıyıp, kullanmaktadırlar. On milyon kişinin yaklaşık olarak si lfih vesikası alması halinde yine yaklaşık olarak bir milyar lira bütçeye gelir temin edilir ve bu hâl, devletin özel silâh kuvvesinl bilmesine de yardım eder. Bunun tahakkuku halinde, Makine ve Klmya Endüstrisi Kunımu daha faâl bir şekilde çalışma) a zorlanır. KİM? NEREDE? NEKADAR? REKLAM YAPTI BASIN REKLAMLARI EtÜDÜ Temmuz 1972 RADYO REKLAMLARI ETÜDÜ Haziran 1972 SAYILARI ÇIKTI Gazetelerde Sayfalara ve Boyutlara Göre Reklâm Analizi İstanbul ve Ankara Radyolarındaki Reklâm Dokümü Ödemeli Gonderilir Basın 250 TL, Radyo 300 TL. PEV A Istiklâl Caddesi, Imam Sokak No. 1 Beyoğlu «Istanbul Tel: 4o 66 47 * • * * Cumhuriyet 5907 yanında kendilerini güven içinde bulurlar. Onlan memnun etmege, sevindırmeğe çalışır, tncitecek. kıracak davranışlardan uDr. Halis ÖZGÜ zak kahrlar. Başkalariyle iyi geçinebilenler, anlaşabilenler, herseyden önce kerfiâleriyle iyi geçinebilen. an , lasa*{U(n"'kendilerinden' memnun olanliirdırfönemliliklenne. değer ' BÎR ATILIM YAPMAK" tSliliklerine lnanabilenler, kendiTİYORSA. ÖNCE ÖĞRETlerinl olduklan gibi kabul edeMENE SAHtP ÇIKSIN. bifenlerdir. Böyle olanlar baskalarına da gereken yeri verebilirSayın Behzat Ay'ın bu sütunler. Başkalanna, kendilerinden larda çıkan «Eğitimde Başarı» beklediklerini verebilirler Başbaslıklı yazısını ilginç buldum, kalannı eleştirmek. yermek. kü Milli Eğıtim Bakanı, özellikle çük düşürmek îorunluğunu duyortaöğretimde, sınıf geçme oramayanlardır onlar. Başan güçnını düşük bulmuş... Bunu önlerinin yeterlilığine inananlar lemek için •Gerçekten millî bir için, başkalarını kıskanmayaniş yapmış.» lardır. Başkalannın başanları Ne imiş bu «millî ış»?.. Ohulkarşısmda bir rahatsızlık duylara bir genelge yollamış... Ne mayanlardır. Bılinçaltlannda odiyormuş genelgede?.. «öğretlumlu, yaratıcı bir «kendilen» menlerimizin başarısının yetışhayallerini banndırabilenlerdir. tirdikleri ögrencl sayısıyla ölçüBöylelikle, iç dünyaları ile dış leceği unuturmamalıdır» diyoryaşayışları arasmda bir benzermuş... tik meydana getirebilenierdir. Bu fantezi lâflar karşıslnda, insanın soracağı geliyor,. Sayın Kendilerinl sevebilenler basBakan'a: • ' kalannı da sevmekte zorluk çek cDiyelim ki. 6gre1men f'o9O mezler. Çünkü. başkalannda da başarı gösterdi. Ne yaparsınız o sevilebilecek baeı veya bir çok öğretmene?.. Yani başannın kar şeylerin bulunduğunu düşünürşılıgı nedir?..» ler. Ben söyleyeyim: Ya teşekkür, İnsanlar başkalarını, cadece ya takdir... olduklan gibi görmezler, algıla «Pekı, bu teşekkür veya maz ve değerlendinnezler. Baştakdirnameler neye yarar?..» kalarmda kendilerini de ararlar, Yine ben söyleyeyim: HÎÇ ! bulurlar. Başkalannı kendi varEvet, ben tam altı tane takdit lıklan tle ilgili düşünceleri, duyname aldım. Ve bunlar Tebliğ* gulan ile da yeni baştan yaraler Dergisı'yle yayımlandı... Ba» tırlar. Olumsuz veya olumlu anna ne sağladı?.. İkinci derec* lamda, «kendili» bir «onlar» hamaaşta geçen iki yıl dokuz ay« tine gelirler. Başkalannı, kendilık hizmetim heba olmarfı tnı?leriyle ilgili düşüncelerinden, Yine meslek uğrunda kaptığım duygulanndan meydana getirdikbir hastalığm pençesinde kıvraleri bir prizma aracılığı ile denirken ve 36 yıllık hizmetteA ğerlendirirler. Varlıklan ile ilsonra yatacak bir hastane bula» gili bütün düşüncelerini, duygumazken, bu takdirnameler banâ lan başkalanna yansıtırlar. Baş yatak mı buldu?.. Bu takdlrna» kalanna, kendi hayatlannı anlameler; ne çocuklanmın tahsi» tan piyeste rol verirler ve onlalinde, ne bir nakil veya tâyinds, n kendileriyle beraber alkışlarhiç, ama hiç bir yarar sağlama» lar. mıslardır bana !.. Kendileriyle uğıaşanlar başkaVe yine diyelim ki öğretmen, lariyle de geçinemezler, anlaşaaz öğrenci geçirdiği için başarı» mazlar. Anlâşamazlar; çünkü sızdır. Ona ne yaparsınız?.. başkalannda «kendileri» yle karBurada Bektaşî'nin ünlü fık» şüaşırlar. Başkalanna karşı, rası hatıra geliyor: Herkes kakendilerine karşı hareket ettiktırına, eşeğine çadınnı, yatakleri gibi hareket etmekten uzak lannı yüklemiş, yaylaya çıkıyor kalamazlar. Kendilerine üzüntümuş.. Bektasî Babası da bütün ler yarattıklan için başkalanna varlıgını sırtına sarmış; kan ter da üzüntüler yaratırlar. Kendiiçinde göçe katılmış... Bir ara lerini fcırdıklan gibi başkalannı bir köprünün üstünde, yükünü da kırarlar. Kendilerine saldırköprünün korkulu5una dayadıklan gibi başkalanna saldmrmış, biraz nefes almış.. Sonra lar. Kendilerine düşman oldukda Tannya yakarmış: «Ya ilâlan için başkalanna da düshî !.. Ya bana blr esek ihsan et, •mna olurlar. Kendilerinden nefyoksa, başıma bir taş düşsün de ret ettiMeri için başkalanndan şuracıkta öleyim..» Köprünün da nefret ederler. Varhklan ile altında bu lâfları dinleven bir ilgili olumsuz düşiincelerîni, muzip. Bektaşinin başına ufak duygulannı başkalanna da paybir taşı savuruvermis... Bektasî. laştınrlar. Başkalannın da kennin tepkisi sert olmuş: "Hayra dileri haklnnda kendileri gibi değil ama, şerre hazırsln, ya düşundüklerinî sanırlar. Rabbelâlemîn !."» însanlann, geçimli, geçimslz Evet, başansız ögretmene. «ce olmalannda. özellikle çocukluk zalardan ceza beSen!» denir... çağmdald yaşayış şekilleri, bu Sürgünden maas kesimîne; kıyasayış sekillerinin bilinçaltındem inflrmeden emekliye ayır» daM lzleri. ödipal hayat tecrübemağa "kadar cezanm çeşitleri uysi İle ilgili kabahathhk duygugulanır zavallınm sırtında!.. su, çeşitli nedenlerle meydana Biz. Bakanlığın 6gretmene sasrelen asağılık kompleksl genis hip çıktığı devirlerde, saglığıölçüde rol oynarlar. mız pahasına çalıştık.. Maddl Insanm varlık ahenginin, doyarar aklımıza bile eelmezdi» layısiyle, alın yazısının temell Ve bugün Millî ESitim aoTına çocukluk çağında atılır. Çocukbir şey varsa. Savın Bakan da luğunda gerçek bir çocuk olabidahil o devrin ürünüdür .. len, çocukluğunu tam olarak yaEğer Bakan bir atılım yapşıyabilen tnsanm bilinçaltmda. mak ıstivorsa. önce öğretmene sürekll olarak etfcilerini gösteresahip cıkmalıdır... cek olan olumlu, yaratıcı bir Ostnan TÜNGER kendisi hayall meydana gelir. Sonuç olarak sunu belirtip ErenkSv • tstanbnl tartışabilinz: Insanların, bütün çağlar boyunca dılediklerı mutlu bir navat düzeyine ulasamamalarında dün.vamızın ıstenen bir dünya tıaline gelememevınde bu dünvavı oaylaşan bit cnk kımselerın kendilerivle çatışmalan. kendilenni sevememeleri, bunun da sonucu olarak kpndilerinden kolaylıkla nefret et melen. kendilerine düşman olmalan geniş ölçüde rol oynamıştır. OjTiamaktadır ve gelecekte de oynavacaktır EĞİTİMDE BAŞARf
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear