24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SATFA DÖRT :CUMHURlYET 20 Haziran 1972 Bazı gerçekler yalnız lâila çözümlenmiyor NATO'dan çıkalun... diyenler olabilir.. NATO'dan çıkmayalım... diyenler olabilir. Herkes muhakkak şapkalannı öne koyup düşünmek sonmdadırlar.. I İTTÎK, gördük, yendik değü, bilgi ediadik Bu gerinin ' NATO ile ügili bölUmünün özeti anhası tninhmn şu: Etrafımızda olup bitenlerden hiç mi hiç haberüniz yok! Kendi dalgamıza kapılmış gidiyoruz.. Dünya'da, hattâ burnumusun önünde neler ohryor? Bilen v&rsa beri gelsin, anlatan hal böyle boyle diye.. Kapanmısız içimize, gözlerimizi da yummusuz, dönüp duruyoruz. Bir Türk yetkilisi, içtenlikle, «Hiçbir olayı görrmİToruz.. Siz dcğil. haydi sizinki kısa bir gezi.. Bunlan göriip, izlemek, ilgilileri gerefinde uyannakla g5revliler de olnp bitenlerin fartanda degil!..» derken gerçegi ifade ediyordu.. lyice kanaat getirdim ki, b«r iste olduğu gibi, dış İHşkUerde de çafın gerisinden gitme rekorunu muhafaza ediyoruz'. Ne saklamalı, kimden, neden saklamalı, sekiz asır lık bağunsızlık T« Devlet deneyimize r&ğmen sanayileşmeyi gerçekleştirememiş, zamanında başaramamıs dünyadaki dört ulustan bırisi degil miyiz? Ikinci Dünya Savaşından bu yana kurulan ve önemli çıkarlarımızı bulabılecek ulusiararası kuruluşlara, sonradaa kapılarım çalarak ve ac:s: «onların «artları» BRÜKSEL OTYflM Şapkaları öne koyup düşunelim ils girmedik mi? örnegin NATO, Ortak Pazar... gibi.. Onbeş yıldanberi ekonomik alandaki entegrasyon hareketinl geliştiren «Altılar» Zirve toplantısında iki ana hedef saptamışlar. İlki genişleme, ikincisi derinleştirme. dır. Uzak Doğu'da dünyanın yakın bir gelecekte belki de ikinci ekonomik giicU olan Japonya ortaya çıktı bu arada.. Bir de Kıfa Çin'i gerçeğt var» Nüfus ve nükleer gucü sonucu yerini almaya başlayan, bu kutuplardan birisi haline gelmeye aday Çin gerçeği.. Bu dört büyük kutup karşısında; ekonomik seviye ve teknolojik bilgileri itibariyle ilerde bulunmakla beraber kiiçük ve kısa boylanmn, kendilerine kutup rolünü oynamak olanagını vermediği lrili ufaklı Avrupa memleketi, daha onbeş yıl önce 1957 Roma Andlaşmasını imzalajtırak bir gerçegi, bir gereği gözönünde tutmuşlar, şimdileri de daha, daha birteşmek çabalanm hızlandırmı?lar. bu da i?in bir başka yönü.. Bunlar; güçlü dört dev karşısında, yannın dört devli dunyası karşısında tek başlarına, ekonomik ve teknik güçleri ne olursa olsun, seslerini duyuramayacaklannı, tek başlanna esâmilerinin bile okunamayacağı nı anlamışlar ki, yeni bir yola girmeyi en büyük ihtiyaç olarak görmuşler Demişler M, biz, onumuz bir araya gelirsek, bir olursak bu dört devin karşısında ancak aslan kesilebiliriz!. KUŞKU IİÇ KtMSENtN, ama hiç kımsenin kuşkusu olmasın, I bu ülkenln bürünlüğünü, yüce bağunsızlık duygusunu, taşını toprağını yürekten seven bir kisi olarak önemli bir noktayı gözler önüne sermeyl, bütün bu sevgilerin bir gereği olarak görmekteyim.. Bu kere yeni belki diğerlerinden de daha pahalıya malolacak acı bir deneyın eşigindeyiz. Bu gözlemle döndüm yurda.. Zi ra dinledik, ögrendik ve anladık kı, k&ranhkta yumruk sallamakla gücümüzü tükettigimiz bu devrede; dışırruzda, dünyada artık teknolojik gelismeler sonucu küçüle küçüle penceremizden içeriye bakacak hale gelen dünyamızda önemli gelişmeler yer almaktadır. Bunlardan üki. istesek de istemesek de üzerinde yasadığımız, yasamaya çalıştığımız dünyanın kurulu dengesi, jeo politik haritasıyla ilgili.. Yani, baxı siyasi tarihçilerin dediği gibi, son çeyrek asırlık olaylara şekil veren, iki kutuplu «Ameriks Birleşik Devletleri / Sovyetler Birliği» denge sisteminin esasını teşkil eden Yalta dönemi kapanmakta, yeni bir sistemin esas lan hazırlanmaktadır.. Iki kutup da bu gereği kabul etmiş görünmekte ve yeni dengenin kurulmasında yardımcı olmakta 6 H! NEREDEYİZ? P EKt BU ARADA biz neredeyiz ve ne yapıyoruz? Bütün bu gerçekler gözönüne alınıp siyasal plânlanmız buna gore yapüıyor mu? Ya biz dalmışız hay huya, yan' basm, bu işler oluyor da haberimiz yok, ya da parlamentomuı. gizli gizli oturumlar yapıp, dış plânlamanm uzmanlannı dinliyor Ne yazık ki, bunlann hiı; birisi olmuyor, gerçek bu.. «Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de burada yerini alır» demek çözümlemiyor bazı acı gerçekleri.. Ulusal çıkarlanmızı en başa alarak ne yapmarmz gerekir, ne yapıyoruz toplumumtos artık bilsin bunlan!. Konuşmalarda sık sık «Avrupa Birli(i> geçti.. Ncdir bu Avrupa Birliği? Ne yapar, ne yapmak ister? Burnumuzun ucunda birşeyler olujor.. Onbeş yıl danberi ekonomik alandaki entegrasyon hareketini geliştiren 61ar, La Hey arve toplantısında iki ana hedef saptamışlar, ilki genişleme, ikincisi derinleştirme.. İngiltere, Norveç, Danimarka (bu Danimarka ismi geçince aklıma hep bu soru gelir, (Hangi marka?) ve Irlanda'nın topluluğa aluımaları ile birinci amaç gerçekleşmiş.. 61ar, 1 Ocak 1973'ten itibaren uilen ve hukuken 101ar oluyor.. Şimdiden böyle anılıyorlar zaten. î kinci amaç, yani derinleştirme.. Neyi derinleştiriyorlar? Derinleştirme çalışmalarına başlamışlar.. 22 Ekim 1972'de Paris'te yapılacak 10'lar zirve toplantısmda «derinleştirme» de saptanacakmış!. Ele alınacak önemli sorunlardan birisi siyast işbirliği sekreteryasmı kurmak.. NATO bınasını Brüksel'e buyur eden Fransa, bu sekreteryanın Paris'te kurulmasmı sağlama çabaları içinde.. 101ar, yani onlar, hükümetleri içinde Avrupa tşleri Bakanlıklan kurmayı da plânlıyorlar!. Siyasal işbirliği alamnda önce 6'lar arasınriaki düzenlemeyi sağlayan Davignon Komitesl bu kere dört yeni üyenin katılmasıyla 10'lu olarak toplanıyor! Eskiden güçlükle toplanırmış bu komite, seyrek toplanırmış. şim dileri kolları sıvamışlar dünya sorunlannı onlu ağızdan «tek s«s» olarak duyurma, çozümleme yolunu seçmişler.. Bengladeş, Ortadoğu, Avrupa Güvenlik Konferansının gündemini saptamada olduğu gibi!. Ortak bir görüşle çıkıyorlar ortaya Bir ses geldi yanımdan.. «Çıkılım..» «Niye» dedim, «nlye çıkalım?» «L'ykum geldi» dedi arkadasım.. Tavernadan çıktık.. Rahatladı kafamız, bu kadar özgürlükten, barıştan, içiçe dostça yaşamaktan.. Ya fazla kahp alıssaydık? Döndük otelimize.. Y A R IN: Müşterek Pazar mı? Ortak Pazar mı? Brüksei de bir çeşit Hippi cennetiydl... Tıpkı Istınbul gibi 60 Kel Hiiseyin, çeşmenin karsıstndakl duvann di blne çömelmi;, hem çamajır yıkayan kadınlaım rıplak bacaklannı seyrediyor. hem de onlara iâl yctistiriyordu Hapın kötüsü mü olurumuş. Vallaha hal.kını yememeli her bi şiye iyi geliyo. Abdonun Mustafa öteğen güo bajını yastukUn galduramıyodu. iki dene hap ilcttim; çirpitek kesti atıverdi. Allahtan Hüseyin afa Allahtan. Hatçanın kı zına hap map kâr itti mi. Böyük doktorlara ilettiler; avuç dolusu para harcadılar. Vâdesi gelmij bi kere... Kel Hüseyinin, vâde meselesine lyice aklı y»tmamıstı. Onların hastaya iyi bakmadıklarmı, biraı lyileçince gene en ağır isleri gördürdüklerini biliyordu. Fakat daha (azla direnirse •Gâvur» de>ivereceklerinden korkuyordu: O da doğru dedl sadece. Emin elcndi köy odasının önüne gelmişti. Kapısında kırmızı hir lev ha üzerinde .Taşlıcvlek köyü muhtarlıp. yazılıjdı. Köyiin kâhyası kapının önündeydi: Hn; eelmişin Emin efcndi. Hoş gelmişin diyeceğine ab tnt. Kâhya atı tuttuktan sonra inerken, blt Jandarma gediklisi olmak varmif, elpençe divan dunırlardı o zaman diye aklından geçirdi. Çekiver onn bir yere. Saman da ver bir parça. Çekerim husulanma sen. Zayıflatmışın hayvanı. Bırakur seni bi gün yolda. Bırakana kadar bineriz. Mnhtar lçerde mi? Deriye aşağı gitti birezden gelir. Gene pislik içinde yuiüyot her'taraf. Siz şa ka siırtlfoisunuz ceza yazârun diyince. Derentn içi iylce göifenmiş, hayvan leşleri var. Nasıl da dayanı yorsunuz. Sizde burun diye bir sey yok mu? Bana ne sölüyon Emin efendi! Bu köyün muh tan ben müyüm? Benüra gibi fıkara bi adamın ne aklı erer. Lâfa mı ganıştıırular bent Hem köylü olur. böyle olur. Kâhvanın snn sözü kafiyeliydi de üstelik. «Her şeye domuz gibi akılları erer; tembelliklerinden, işierine gelmediğinden» diye kendi kendine söylenerek odaya girdi. Bütün köy odaları aşaçı yukarı birbirine benzerler. Dış kapıdan girince bir aralık vardır; umumiyetle doğrudan dognıya odaya girilmez. Iç kapıdan geçtikten sonra da bir parmaklık gibi set. iki »ğaç ayaklı sütunla aynlmış bir giriş feısmı daha vardır. Odanın diğer üç duvarını kerevet dolanır. Ortada soba bulundnğu balde. oda eskiden yaptmldığı için ocak da hâlâ vprindedir. Emin efendi içeri girdiği zamın oda dakiler yeı vermek için kımıldadılar. Hoş gelmişin Emin efendi! Nasısın? Hoş gelmişin Emin efendi! Nasısın? Odadakilerin hepsi aynı merasime iştirafc ettikten sonra herkes yerine oturabildi. Topal fiza Satılmış, bir köylü sigarası atö Emin efendiye: Ne yandan eeldin Emin efendi? Uogru kazadan mı? Gündoğandan çeliyorom. Hasan efendlnin sclâmı var sana. Getiren, gönderen sağ olsun. Kazadan çıkalı epl oluyo mu? Üçdört gün oluyor. Kazada ne var ne yok? Ne olur. kaza hep bildiğin kaza. Ratetin işi ne oldu? Para vimiş diyorlar. essah mı? Emin efendi durakladı birdenbire. Insının başına (ena bir sev geldi mi. her tarafa ne kadar çabuk ulaşıyordu. Ben kendimi alâkadar etmeyen şeylerle uğraşmam. Neme lâzım benim. Topal Satılmış bu cevapla Utmin edilmemişti. Insan heç argadaşının işini merak ıtmes mi? Biiin büin de bize sölemek istemen. Sanki biz bu melmeketten degülüz, yedı yad ilim sanki. Oeliir bize de hesab verecegünüz gün> ler... • Bununla, demokratlığını bir kere d»ha dayurmak ister gibi bir haU vardı. Emin erendi kızmıştı. fakat karşısındakinl daha bzla söyletmek istemiyordu: Çatetin hesabma ben mi bmktım da bana soruyorsun. Âlemin işinin kendi mütetHsi var. Ben ne bilirim. ne anlarım. Bizim ışimu •ıtmahvı bıılmak. hap dağıtmak. dalak muayene etmek. Ocağm bemen böğründe oturan Uıtiyar. tabakasuıdan bir tutam tülün alıp aigara kâğıdırun arasına yerleştirirken: Bi de fakıra fıkaraya ceza razmak evlerinin önünrle çübre var diyi... iyi dedin rtmar dayı. Llan biz ireçber milletüz. Gfibre de olur, her bi şey olur Emin efendi, kendifiini bızdınnak İçin hep birden yükiendiklerinin (arkındaydı: Biz de sizin sağlığınız için uğraşıyornz. Bana kalsa size hap değil zırmb bile vermem. Devlet verdiriyor. Kendi menfaatini bilmiyenlere hap filân dağıtmak neye varır? Daha geçen sefer geldifimde kendi ağzımzla söylediniz, iki sene evveline kadar bu köylerde dalaktan bebe vasamıyordn diye. •""" ' (Arkaaı t»rj NELER? ÇALINAN TAÇ Yaıon VO çricn: AYHAN SAŞOĞIU ü TENt durumun da sonucu olarak, şimdiyedek bu sorunlann görüşüldügü, danışma konusu yapıldığı NATO Konseyine, bir nevi, önceden saptanan tutum ve görüşler getiriyorlarmış.. «Hani hrp biliriz: Hükümet içinde Hükümet, Devlet içinde Derlft deriı.. Bn uz Wr nevl NATO içinde NATO mn olnyor?» sorum, sükut ikrardan gelir gibi cevaplandınldı en yetkili tarafmdan!. Peki bundan bize ne? Bize şu: lOlann çalışmalanna katılan lzlanda, hani şu hiç ordusu olmayan, savunma masraüarımn gayrisafi milli hasılaya oranı bile bulunmayan, ama fert ba^ şına gayrisafi millî hasılast 1.892 Amerikan dolan olan îzlanda, bugün Avrupa ve dolayısiyle dünya meselelerinde bizden, yani Türkiye'den daha önce belki de fazla söz sahibi oluveriyor!. Bu farklı esitsizlik tabiî, haydi öyle diyelim bazı NATO'cuların, daha açıkçası NATO Genel Sekreterinin de uj'kusunu kaçırıyor olmalı ki, Londra'da «Tabancı Basın Birliği» önünde vap tığı konuşmada bu hususa dikkati çekmiş, tehlikelerini belirtmiş.. Allah razı olsun.. Bununla yetinmemış, nihai danışma merciinin mutlaka NATO Konseyi olması gerektiğini de hatırlatmıs!. O hatırlatadursun. bugün NATO yetkililerince «Gavet anormal» olarak nitelenen bu durum. yarın Paris zirve toplantısında bizim yönümüzden daha da «anormal ve nahoş hale gelebileceği» endişesini saklamadı birkaç Türk yetkilisi ve ilâve ettiler: «Fransız Devlet Başkanı ve tngUtere Başbakanı, bugün »rtık kolaylıkbt bir (Avrupa Konfederasyonundan) söz ediyorlar Bu gerçekleşince arkasından Amerika ile işbirliği, Dojhı Avrupa ile ilişkilerde de ele alınacak.» B KP TİFFANY JONES ENJ ÖNEMLİ İMTTUA i A Eıvl! ' UA7ICHOFCÜ p e & j EKÎ, BCTÜN bunlar olurfken biz nerede olacağız?» «Yann herşey bitecek... Kendimizi yine dışarda bulacağız.. Olaylann yine arkasından koşarak, yeni konfederasyonun kapısını d&n dan vuracağız, derdirnizi anlatabilir tezimizi kabul ettirebilirsek onlann şartlan ile içerl alınacağız??» Sorunun cevabı buydu.. «Peki, önceden kunıluşa iştirak etmemiz, ev sahiplerinden olmamıı mümkün değil mi? Dnrt dev birleşiyor. birleşebilir, vahut dört dev dünya dengesinde söz uhibidir, Avmpalılar da birleşir denildi, bu arada bizim de durumumuz var. bizim halimiî nic'olacak bn ağır ve hattâ Knrkunç çizeiler. görüşler içinde?» «Daha büyüklerimiz vermelı bunun eevabını. HaTka parlamentoya anlatılmalı bu durum.. Bu. ulusal bir davadır. Batılı dost ve müttefiklerimize milletce söylemeliyiz, bu kadar yıllık işbirliğinden, yirmi yıllık NATO katkımızdan sonra ikinci plâna atılır, tzlanda'dan daha geride bırakılırsak dostluklanndan şüp he etmekte haklı oluruz.. Bu denmeli duyuruİTialı!» 17 Ne var kl resim nosyonunun tam olmayışmdan dolayı, isi sona vardıramayacsğını anlamıştı. öyleyse şimdl, kendisiyle birükte model hazırl»yacağı bir desinatör ya da zenaatkar bulması gerekmekteydl îktnci çözümU seçmlş ve altı hafta sonra da, bir çocuk oyuncagı kadar güzel narikulâde lşleyen, küçük ölçekte bir maket meydana getirümlşti. O vakit Başkan'a hitaben. bir bröve ist e f kaleme aldx Venedik için yola çıktığında ilk kez, Benedetto Zorzi'ye uğradı. Ondan. istemde bulumıbilmek için nereye basvurması ge rektiğinı öğrenmelt istiyordu. Dostu, ivedilikle kendisine, Signoria"ya kadar eşlik etü. Senatörün oğlu, Başkan Sarayı lâbirentini çarçabuk çözümlemiş ve az sonra bir görevli kendilerine bir brövenin karmaşık fprmülünü açıklamış bulunmaktaydı. Bu ne kadar bir zaman alabiUr? diye sordu Urkerek Gaüle. İki yıl. Yalmz, etkin bir kimse tarafmdan desteklendiği takdirde bu, altı aya mebilir. Galile bu sözleri, başına vurulmuş bir darbe gibi karşıladı. Henüz aralığm başıydı ve biraz delice şu hayale kapılmış tı kl, «Serenissima». makinesinden diizinelerce ısmarlamaktan geri kalmayacak ve Noel'den itibaren para. kesesine oluk oluk akacakü Küçük modelinlzl geri götürUnüz, dedi Benedetto, buralarda aylarca siirüklenroeM yn. rarsız. Onu ne yapmamı lstiyorsu nuz? Bana güveninlz, onu babama göstereceğ's. Eğer bulgu hoşuna giderse. işi ivedilendirebilir. Galile tamamlyle yıkılmıştı. öyle boynunuzu bükmeyl Yazan: Zsolt HARSANY Çeviren: Tank ÖZBİLGEN niz, dostum. Aülımımızı oıtirdiğımıze göre, artık biraz eğlenebiliriz. Kendileriyle «Üç Gül» hanında güzel anlar geçirdiğimiz genç Magagnani ve Boccalini'yi anımsıyor musunuz? Şöyle böyle. İşte onlarla randevum VRT. Birşeyler içecei bir yer aramalryız. Bir saat kadar sonra. dördü birden bir tavemada, sofranın başındaydılar. Galile'nin eşlîğindekiler genç ve neşeli huylu kimselerdi; otuz yaşı ile o. onların yanında ihtiyar gibi kalmaktaydı. Masadan geç vakit, ikindi üzeri kalktı. Padua'ya dönmeye hazırlandı. Diger üçü şiddetle itiraz ettiler: Yann dersiniz var mı? Hayır. öyleyse nıçm burada kalınmıyorî Oysa ne kadar eğleniyoruz. Bizlerden birinin evinde yatabilirsiniz. Nedeni bu degü. Sıze ttiraf etmek zorundayırc k l oaram yok. Üç eenç Kahkahalarla güldüler: Bizim de öyle. Kredimiz var ya, bu yeter. Size teşekküı ederim. fakat bunu kabullenemem Siz ne anlatıyorsunuz? diye Benedetto sözünü kesti. tşte bir makine ki, bir servete değerl Durun bakalım şarapla işleyecek mi? Sevinç çığlıklan ataraktan küçük modeli şarapla doldurdukian bir kaba koydular. Galile'nin başparmagı at görevini görmekte ve oyuncak. sıvıyı tüm masaya oüskürtmekteydı A» sonra ondan bıkmıs ve maketl bir vana ıcoyarak politikadan söz etmeye koyulmuşlardı Ağız patırtısı yartılar, uzlaştılar ve sarmastılar. Sonra Beecalirü'nin önerimi Urerin* tondolia, narıkuiâae Kıbrıı şarabı satan bir küçük hamn bulunduğu Guideccaya gıtmeyl kararlaştırdılar. Ordarj da, Magag nani'ye takılaraktan. müşterileri emrinde daima güzel kızlar bulunduran bir Yunanlmın pat ronlugunu yaptığı bir tavernaya yollandılar Dilleri gittikç* ağırlaşmakta ve Konuşmalan birbirini tutmaz olmaktaydı... Floransah, Paduaya ancak er tesi günü ikindi de devinebilmışti. Arâbada uykuya dalmıştı ki, bir sarsıntıyla uyandı: Makine neredeT Gözierini oguşturaraktan boşuna anımsamayı denedi: G«ceki anılan kalın Oir sis perdes) içinde kaybolmaktaydı Eviııe döner dönmez. Benedetto' ya yazdıv Üç eün sonra eevap gelmışti: Objeyı Duimak olanaksızdı. Gırtlağma kadar borca gömülmüş olarak Galile, bir başka maket vapmayı düşünememekteydi * * * Dört iyi dost, geziye çıkmışlardı: Zorzi. Boccaiinl Magagnani ve Padua'lı cnatematisyen arkadaşlan. Monoton vaşantıdan bunalmış üç zengin Venedikli için bu uzun yürüyüs. bir değışiklikti: Avantür cevki. ken düerine vorgunluklarım unutturuyordu Galile"ve gelince. bu çeşit geziier ona hiç yabanca değildi: uzun yer degistirmeleri çoğu kez yayan vapmıstı ve bundan büyük haz duyuyordu. Sabah çok erken yola koyulmuşlardı. Herbtrinin sıründa bir çıkm ve itemerindf de bir tcama vardı Kalpleri adımlarına uygun bir neşeyle atıyordu. Dinlenme arzusunu her duvuşta durmaktavdılar Onlar için herşey pilme vesilesiyü: kendilerini. genç ve tasasız duy maktaydılar. (4rka<n var) BRİFİNG GARTH B V GEZİLERtN en çekilmez jyanı, briünglerdir. Bilgi 'vermek.. Yani fcsba. en k£ba deyi le «kafa ütülemekj fster hosumuza gitsin. ıster (jitmesin, gidin NATO'ya sağa Bola kulak verin, konulara egilin, yurısever ilgililerimizi, yetkililerimizi dinlevin onlarda da bir «burukluk» gftreeekslniz, bizim buruldugumuz sibi, brifinglerden çıkarken.. Sohbetlerden aynlırken.. Gece bir yere gittik arkadaşlarla.. Bir Yahudi ban kahvesı.. Gitarlı hir kız hans "/çiirlük ve kahramanlık sarkılan çağırıyordu. Dünyanın dört bir yanından ıtelmis genç, Ihtlyar dudak dudaga, Rönül gönOleydi. Hani oralara eittin kalanı dinlendirdin demeyin..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear