24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
BugünİKÎi dünya ortamında Yazan: Cihad BABAH Hydrauli<lue devlette hürriyetten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü rençber, kendisine durumuna düşecektir. suyu temin edenin, istese de, istemese de esiri Su başını tutanlann otoritesi Bugünkü Çinde Hydraulique uygarlık ve Hydraulique devlet dediğimiz eski bir varlığın bütün Oysa, Asya uygarlıklan, büyük izlerini bulmaktayız. Marco Ponehlrlerin vadilerinde ve kıyıla lo gibi seyyahlarla, dll engeli d o nnda doğmustur. Bu nehirlere layısiyle incelemelerini derıne insahip olan otontesini kunnuş ve dtremiyen, yazar ve gözlemcileboylece suya sahip olan onu, dann, yazdıklannın hilâfına, Çinde ğıtma yetkısini de kullanarak so zunü yürütebümiştir. Nehir su kanunların eksik oluşu, daha lanna bağU uyfarlığa ve o uy doğrusu kanun denılen şeyin bizim anladığımız manada kanun garlığın yarattığı devlet otoritelerine Karl WıtUogal, 1957 de olmayışı, memurlann dıledıkleri gibi hareket etmelerine yol açyazdığı bir eserde Hydraulique tığı gibi, Mao'dan evvelki Çinde naedeniyet, ve Hydraulique devlet Ssmini veriyor. de olduğu gibi, bugünkü Çmde de büyük memurun brfl kararAsya problemlerinl lncelemek larla iş gbrmesine yol açmaktaistiyenlerin mutlaka başvuracakdır. Aslında Çinde büyük bir ları bu eser, bugün ortada yaşadeğişme olmannştır. Dün de; yan totalıter sıstemlerin temelini bu (suya sahip devlet nazari tıpkı bugün olduğu gibi, halk, devlet hesabına kollektif çalışye) sinde bulmaktadır. Hydraumaya tâbi tutulurdu. Gerçi Çınlıque devlet'te hürriyetten bahde ufak parçalara bolunmüş arasetmek mümkün değildir. Çünku zi az değildi, bu arazide aileler rençber, kendisine suyu temin edenin ister lstemez esırıdır. Top kendi geçimlerinı temin için, herağı eken, o toprağın kaderine le pirinç ektikleri zaman, sıtma sahip olanın kayıtsız şansız emile, sivrisinekle, rütubet ve sırinde olduğu gibi, suya sahip ocakia mücadele ederek, çalışırlarun kudreti de hiçbir şeküde lardı ama, evvelâ mahsullerınin inzıbata alınmış kaideye bağlan çoğunu, ya devlet, ya devlete sır mış değildir. Onun kudreti niha tını dayamış olan mütegallibe yetsizdir, yani o müstebittir. alır. Bu zavallı köylüler aslında, vrupa ile Asya arasında göze görünmiyen ve iki kıtanın kaderi üzerinde esaslı rolü olan bir fark üzerinde durmak istiyo rmn: Avrupa dar bir bolgedir, bu dar bölgede çeşitli ve kalabalık milletler oturur. Burada tanm yağmu ra bağlı olduğu kadar, sunî sulamaya da bağlıdır. Her toprak sahibi, komşusunu kıskanmadan ve onu hiç düşünmeden, şüphesiz buğdayını, meyvasını üretir. Â nehrin suyunu elinde tutan devlete de esir gibi çalışırlardı. Bu çauşmayı, devlet bir başka alanda zoraki imece yoliyle organıze ederdi. Köylüleri göreve çağırır, başlarına askerleri diker ve bu (Köylü . Işçi) ordulan, nehirlerın sedlerini inşa ederler, kanal aç&rlardı. Çin devleti, meshur Çin seddini, ekilen araziyi düşmanm şerrinden korumak için, bu köylü taburlanna, tabur ne kelime, Tumenlerine, kolordulanna yaptırmıştı. Ming hanedanının o muhteşem saraylan fle sunl gbllerinı de yapanlar onlardır.. Avrupada küçük küçük derebeylikler, birbirleriyle mücadele ederken, Çinde, Mısırdakl Fıravunlar metodu ile hane dao mezarlıklan yaptırıldı.. Çünkü Mısır da eskiden Nil dolayısiyle Hidraulique bir devlet ıdı. Bu gerçek, marksist metodlarla yaalmış Çın tarihl ile uyuşmazlık halındedır. Marksist nazariyeler isterler ki, halkı hizmete koşturan bu otoriteler tıpla Avrupadaki Ortaçağ feodal sistemine benzesm.. Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluş yıldönumü VRUPAT)A, bir tarafta imparator veya kral, diğer tarafta papa vardı. Bunlar blrbirlertnden ayn, çogu zaman bırbırıne rakip ıkı kuvvet ve iktidar merkezi ıdiler. Çoğu defa derebeylen, ken dılerıne bağlı askerleri, muayyen bir süre için kontratla tutarlardı. Oj'sa, Çinde imparator aynı zamanda (goklerin oğlu) olduğundan, hem siyasal. hem de dinsel başkandı. Hydraulique devletın başı olduğu için, böluk pörçuk feodal kalelerin değil, butün Çinın uçsuz bucaksız topraklann hftkimi idi; bu hakimiyetin m e r k e z i bürokrat bendeler yoluyla yurütüyordu. imparator, ekonomiye olan devletçi nüfuzu ile, bylesine kuvvetli idi ki, dünyada hiçbir makam, hiçbir kuvvet onunla boy blçusemezdi. Imparatora yakından ben zeyen bir derebeyine, Çıne benzeyen bir feodal bünyeye Avrupada rastgelmek mumkun değildir. Çünku, bünyelerin temelindeki elemanlar değışiktir. Yerin de, yani Avrupada feodal sistem, sosyolojık bir geiişimin neticesldir. Çinde ıse feodal sistem yerım, kuv\etıni, nehırlerin sulanndan alan tabita dayalı, büyük, kudretli, müstebit bir hükümdar lıktır. gösterilerinden biri yukanda goruiuyor. muşsa da organik olan bugünkü sistem, Çm'de tarihin karanlığında zaten yaşamakta ıd;, Rusya'ya Mongollar ydluy • la Çın'den« aktanlmıştır. Marks'ın Hydraulique devlet anlayışından uzak glarak ortaya, at tığı nazariye, bazen tam olarak, bazen yarım, bu iki büyük memleketin, bünyelerindeki sosyal du ruma, sonradan intibak ettinldil i için.'her ikisi de merked istibdat sistemlenni» proleteryay* koruma bahanesiyle kendi Ulkele^ rinde yaşattılkr. . «' •>•>'• 4 A sulü değildir. İki büyük komünist devlet, Çin ve Sovyet Rusya, her ikisı de Hydraulique devletlerin vârisıdırler. Aslında, eski Çinde tatbik edilen suya sahip devletin tutumu, 13 üncü yuz yılda mongollar vasıtasiyle Rusyaya sokulmuştur. Yani, Wıtfogel demek ister ki, her ne kadar komünizm, Marks'ın nazarıyelerinden dofr Y A R1 N BUGÜNKÜ' ÇtNDE KAO1NLAR VE KADIN HAKLAR1 YAĞMUR.M •••• ••' İNCEDEN" / v' ••II Yazan: • • • • TîmUÇİn IİLKOÇOÖLÜ ; PtfiıM ANİPA KAvBSTnVI... V * P© USAAStO R A » ©UDUUUZ. ! ÇALINAN TAÇ Yqxpı» ye tiîten: AYHÂN BÂŞÖĞlîf: Benzer taraflar DAM Smith, sımf kavgasım, bir nevi mülkiyet sahibj olma yanşması şekhnde yoruralamıştı. Onun için onun nazannda devlet memuru bir sınıf değıldı, devleti elinde tutan ıcra âleti idi. Bu düşunce bılhassa Asyadaki Hydraulıque devletlerde arzuya göre sınıf yaratabılme imkânını hesaba katmamıştı. Bilhassa Asyadaki komünist Ulkeler de, iktidan destekliyen köylü sırufı, Avrupadaki işçi gibi, mülkiyetin parçalanna sahip olmak için komünist olmamıştır. Gerçl Hydraulıque devlet, Avrupa doktrinlerınin tesıriyle ve sosyal gelışmelerle kuvvetinden çolc şey kaybetmış, sonunda Avrupa feodalitesıyle. dağılan kendı bünyesı içınde birçok benzer taraflar olmuştur ama: sosyal degişmeleri marksist ölçülerle ve Avrupa ile mukayese etmek mümkün değildir. Çinde zannedilmıştır kı toprak reformu, birçok mesele leri halledebılır Avrupada, yanı merkeziyetçı olmıyan bir sistem de, hele endüstri geliştıkten sonra, toprak reformunu, Avrupada a:le nın geçımını, devletin baskısmdan kurtanlan bir sebep, bîr burju valaştırma olayi olarak görmek mümkün defildir Hydraulıque bir devlet olan Çinde bu reform, istibdat idaresine karşı mukavemet edebılmenin son imkânlannı da ortadan kaldıran bir baskı vasıtasıdır. A meden. Gene çıkardım kitabı çantamdan, okur gibi yapıyorum. Bu kadını tanıyorum ben, bir yerden tanıyoI rnm. Biz, nüfus kâğıdında EK.MEK KARTI VEAlt kamarada üç kifiydik. t'çümüz de birbiriRİLMıŞTİR diye yaıanlar, biz ne kadar çekinmizi tanımıyorduk. Kadını göıünı ısırıyordu, adam geniz aslında. Sanki bütün bombaiar bize atıldı, tam tamma yabancıydı bana. Her birimiz bir yere sanki o koca savaştan beri ölüyüz. Bakışlanmıztavrılmıştik, birbirimizle Hgilenmemek için özel daki yakınlık bir eski yakınlıktan mı geliyor, bibir dikkat gösteriyordnk. BÖyledir bu Yalova valemiyonım. Evet, evet, bu kadını bir yerde görpurlan, hep önerali bir çey tasıyor gibidir. Elimmiiş olmalıyım, ama bu kırkbeşlik akşamcıyı bu deki kitabı okumaya zorlanıvordum. ama onuncu füne kadar hiç görmediğime yemiD edebilirim. sayfasını geçemedim bir türlü. l'u, hayır, onbirinl'zun süre birbirimizi süıdük kaçamak görci sayfanın başındaydım. Onbirinci sayfanın başınierle, sonra bizim kırkbeşlik akşamcı toparlanda birdenbire sesler, itirazlar yükseldi. Onikinci dı, gazetesini cebine yerleştirip çıktı. Kadınla sa\fanın başları; «En iyi yapımcüarla çalı$tım«> ikimiz kaldık alt kamarada. Baktım, bir daha Romanı çantama yerleştirdim. baktım, bir daha baktım kadına. Kmyor muyKorkunç sıcak bir yazda olgunlaşmış, sor.badu? Hayır. Tanıyor gibiydi beni. Kadın gözlerinl hara do|ru tavan» osılmıg bir salkım üıüm jibiyyere eğdi, öylece kaldı bir süre. Bakışlanmdan di karşundaki adam, elindeki bol renkli, bol reyorulmuş gibiydi. Gülümsedi birden. Şasırdım. simli bir gazeteyi yercesine dkuyordu. SaatlerBirden yanıma geldi. «Hüseyin değil misiniz?» dir okuyordu, aylardır okuyordu, yillardır okudedi, «ama bu kadar sişmanlamış olamazsınız!» yordu. Nasıl da yerlesmistl kendi rahatlığına. Hüseyin'dim. Hüseyin'in ta kendisiydhn. AVapnr yanasınca, iyi bijiyorum, katlayıp cebine yafa kalktım, yanıma oturttum onu. «Nasıl edip koyacak gazetesini, evde açıp okuyacak yemekde bu kadar şişmanlayabildin? Ben şişmanlamaten sor.rı, belki yarın sabah gene okur. dım. Oldnfum gibi kaldım. Ama sen tanımaKadına baktım, bir yerden tanıyordum onu, dın beni. Genellikle senin önündeki sırada otuhem iyi tanıyordum. Eski an çuvailanna benrurdum. Gene tanımadın mı? Gerçekten tanım*ziyor beUefimiz, ancak onda dokurunu tutnyor dın mı?» beUediginin, kalanını kıyıdan köşeden bırakıve«Tanıdrm, şimdi tanıdım» dedim, «blr saattir riyor. ^Ne^ çabuk unutuyoruz, ne çab.uh siliyoruz tanınMya 'çalışıyorum. Gerçekten şişmanladım aklıtTUMKik Kala kala bu yuzler kahyor fşte, b'ub*n, Yaşlandım da. tpinceciktim degil ad? Ama lanıks«l»r ; glbi, gelip geçici bulutlar fcibi. Ne iyice şişmanladım sonra. Ne garip, ahbaphk eder* çabuk unutu}orux gerçekten. Hele ben, hele ben dik senle, ders aralannda. Sen de degi»miş olne çabu] unutuyomm. malısın. Bir çırpıda tanırdım yoksa. Mavi bir Böyle olür bu sonbabarlar, daha da onatkan palton vardı, manton mu diyelim. evet, dedlgin eder bizi; yalnızlık duygusu verir. Oysa, ne kagibi önümdeki sırada otururdun. Hatırlar mıdar da vakınlaşmak isteriz. tnsan kalmsdl bn sın, bir rün yağmu rda yürümügtuk. Yağmur indünyada diye yaknurız da. jrene de bir bakış, bir ceden yağıyordu. Ayşe'sin sen. «Yağmur inceden duruş, bize doğru dönmüş bir vöneliş buldnk ysğar» derdin. Ama neden sen vanıma gelene kamu ölürüz sevincimiıden, iki elimiz kanda olsa dar tanıyamadım seni?> kosarız. Soğukların ucun ucun kendini duyurdu«DeğişmedJm dedim ben. Nasıl Inanıyorsun. ğu eylül ortalan. Dişanda rüıgâr, bulutlar, delişmen bir deniz. Ben bu alt kamarada bir sı Nasıl değişmem. On yıl geçmiş olmalı. Yeşil mantom yok şimdi. O zaman gözleriral boyardım. ğıntıyım. Ama yalnız değilim. Üç kişiyiz. Ben de boyalarla, hayallerle, umutlarla falan Biri kırkbeşlik bir erkek. Eve geç kalmış akNeyse, beni bırak, on yıl geçti işte. Ondan sonşamcılann hnzursuzluğu var gözlerinde. Her gerası karanlık. Zaten ondan sonrası karanbk. Once teper mi bu yolu. yoksa o da ber.im gibi kırk dan sonra ben çekip çittim, okumadım.» yılda bir yolcu mu dedi kendine? Elindeki gaze«Ben de okumadım. Neden okumadığımı bilteyi okunuyor, şimdi anladım, hayır okumuyor, miyorum. Bir şeylere mi sıkıldı canım, yoksa diievirip çeviriyor. Belli ki vapur volculuğundan sıpediiz okumak mı istemedim. Sen mi önce ayrılkıntılı. Ara sıra bana bakıyor, ara sıra kadına. dın rakülteden, yoksa ben mi? Bilmiyorum. çıCerçekte, belli etmeden. üçümüz de birbirimiıi kaamıyorum. Ama Ealiba sen önce gittin. Bir i,ö«etliyoruz, birbirimizde bir şey bulacakmışız ara görünmedin.» gibi. Öfkelenmeden, gücenmeden, çok şey bekle ^ • (Arkası var) DİŞİ BOND ' I ? SJZLI «blZLI IÇLE2 KtYOC BENJ Çinde dun sarayın, merkezî hü kümet sısteminuı nüfuzu o kadar kuvvetli idi kl, büyük toprak sahipleri bile bu büyük nüfuzun elinde oyuncak olmaktan başka bır şey değillerdı Aslında bugun olduğu gıbı, dün de bır ldareci ve bürokrat smıf vardı, o nun btesi de yiğin ve daha kibar bir tabirle halktan ibaretti. Toprakta veraset, Avrupada olduğu gibi. en büyük evlâda geçer, bütün vânsler arasrnda. bugünkü Türkiyede olduğu gibi paylaşılıyordu. Boyle bir cemiyette idare mevkiınde olan memurun merkezi devlete dayalı itiban vardı.. . 3 Çıkan kısmın özeti: Thames nehri yakınlarmda kuytu bir köşede, çapkın Alfie, lüks bir arabanın içinde, 33 yaşındaki evli uzun boylu bir yosma olan Siddie adındaki kadınla ikinci kez sevişirken, kadının uzun bacağı direksiyon arasına sıkışır ve kornamn ani bir çınlayışla ötüşü sevişmenin tadını kaçınr ve vazgeçerek dışarı çıkarlar. Üstlerini başlannı düzeltirlerken Alfie, böyie zamanlarda anî giirültüden hoşlanmadığını aklından geçiriı ve bir yandan da Siddie'nin güzel bacaklarına çorap giyisini seyreder. «Peçetenı de unutma» decfı Mendilı onun elinden ahp durdum ve tuvaletımi yapmağa başladım Kendıme has bir sistemim vardır bu hususta. önce mendilı ıslatır ve yüzümde ne kadar ruj izi varsa sılerim. Biraz tükrük, bir de beyaz mendille basanlan temizlik işi hayrettir dogrusu ! Siddie, cMendilını yakana koyduğunu ılk görduğüm zaman ne sandımdı biliyor mu. sun, Alfie?» diye seslendi. «Ne sandındı bakahm?» «Kemanını çıkarıp çalacak?ın sandımdı » «Çıkarıp da çalmadım mı yani? Çalgıcıiık benim soyumda var !» Kadın kısmıyla konuşurken mesele söylediğm lâfta degıl, lâfı söyleviş tarzindadır Komıkügim tuttu mu hemen hangi kadın olsa güldürebilirim. Yaıan: Çeviren: NİHAL YEĞINOBAU na bir seferinde söylerfıydi: cKocamın belkı iki bin kere dınledığım nuktelerme gülmek. ten juzümün bir yanına ınms indı» dıve Yalamm yok evli bîr Kadını güldürebıldın cm, volun vansına geldij demektır Bu kural bekâr kızlarda sökmez tabıl. Bilâkis işi baltalar Bekâı bir kızı b;r kere aüldürmeğe oaşladın mı sülücükten başks bir sev koparamajsın eayrl Bevaz mendille vüzümu ve üstumu basıraı silciikten sonra fop halıne getırip bu sefer de pabuçlarımı silerım ve sonra fırlatıp a*anm Her sefertnde bira? Daradan cıkmıs olurun1 bu vuzden ama sonund8 daha ucuza gelir bana Hesap vermek lüzumundan kurtuldutum sibt daha da sıhhîdir bfivlesı «Tamam mı Siddie?» diye scrdum ıtBen tamamım.» dive fevap verdi (tSenrien ne haber?» Ceketım üstüme daha iyi otur sun dive «övle biT serınerek, «Tamam gribı öir şev.» dedim. «Bir dahakı oersemheve ne dersın?» «Aynı ver avnı saat denm» «Alâ. had1 eir tçen dp Clapham ts^asyonuna kadar eötürevinn sen1 s Kollannı oeketlmın altmdan sardı bana DarmH&ım bel tcemlgimde dnlas'ınp panfnlon fcemerimden fcen sokarak oenl öpmPSe başlartı «Benı îahıden sevıyor musun, Alfie'» diye sordu (Arkası var) BIIL NAUGHTON Işin aslı çu ki, kadın kısmı erkekten espri beklemez o sırada 1 Eğer gülerse erkeğın hoşuna gıdecek mı, gıtmı>ecek mı, onu bılmek ister. Hoşuna gidecekse gülmekten katılır gayn. Sonracığıma efendlm. cebımden bikini kilodunu çıkanp Sıd. dıe'ye doğru attım. «Giv, yoksa snğuk alacaksın» dedim. Yüzümdekı rujları çıkardıktan sonra mendille kostümü ınce ince silmeğe başladım Sıddıe'nin kendi kenriıne. kıkır kıkır eüldüğünü dnyabıhvor ve, «Evine mesut dönecek> dıve düşunüyordum O zaman aklıma şöyle bır sev geldı: Siddie'nin kocasıra gerçekten büyük ıvilik etmlştim Gerçi su sırada karşımda Ol=a bunu ona kabul ettirtmekte güçlük çekerdim ama ısin aslı bövleydi. Ne garip şey; kansının âsığına, aile saadetlennı takvıve ettiği içın teşekkürde bulunan kocava binde bir raslanır nedense. BulustuSumuî zaman badincağızın suratından düşen bın parçaydı Onun dertlerını dınlemiş ve «sonunda aülriürmevı başarmıstım fste benden si7e agabev ögüdü • Evli bir kadım punduna getirmek Utivorsanız ilk isinİ7 onu FÜldürmek nhun Evli kadinlardan kac tane«fnıiî sövle dova dova eülmege muhtaç oidugunu bi!«eriz, sa=arsıni7 ! Kocalannsa aklından eecmp7 bu. Kendilerini komedı arti«ti sananlar hariç. Kadının biri ba TIFFANY JONES Koruma bahanesi IN KOMDNtZMt, dünkü Hydraulique devlet anlayışından esinlendiği ıçın, ıld sistemın birbırine benzer taraflan çoktur. Her iki sısterade de. zırvede olanlar, kararlannı tamseye duyurmadan gizli olarak verirler, her ık' sıstemde de devlet, asker bir liğı, daha doğjusu merkezî ıdarerün tesrii kazal ve dml kud • retı elinde tutması onunls başedılmez bir despotizme vol açmak tadır Hydraulique devlette ol • duğu pbi komünist devlette de merkezi kudret kendisine hiçblr rakip tanımaz, o hiçbir hata i$lemez Ne dini tesekkül ne kuv vetli aıle bırliğı. ne de ordu.~ Bu devletler de denge vazife^i gormez. Her iki devletin bir anavasası olabilir. fakat bu anayasa, o devleti ellerınde tutanlar tarafmdan hazırlanmıştır. Her ik: sistemde de eleçtırme. fikir hürriyetl diye bir şev tasavvur mümkün değildir. HeT tM sistemde de, devletin ufatt başan lan UiyütüJür fakat halkın acılannı ve sikâvetlennl açıkla • mr.sına tmkân verilmez.. C GARTH 1 DELf ALlM ı BEM 1 SEKH HEW DiME EÇOLACAK SEÇ •I V Vt c y ^ ^ ^ ^ ^l^uoî •" \ \ Hydraulique toplumla koml) nist sistem arasındaki benzerlik Wıttfogel'e göre tesadüfün mah
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear