28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA1PADÖRT: sCUMHÜRİYET: 20 Mart 1972 İZ tSTEDİĞtNİZ kaıUr giıi| kapüarının turizmdeki rolünden, «Ük izlentm.in önemin den dem vurun. Rıhtım civarı, yine pıs, yine bakımsız, yine ügisiz kalacakür. Yol sorunundan baflayalım: Rıhtım caddesi, yıllar yı lı bozuk bir halde bırakıldıktan sonra, asfaltlanmasına geçen yaz mevsiminin tam ortasmda basîannuf, Yolcu Salonu karsısındaki otoparkın onüne dügen. ve turıst lenn, burada park eden otobuslerme bindikleri bir serit ise (herhalde otobuse binerken ayakları takılıp düşsünler diye, nitekim dufenler olmustur) nedense yamrı yumru bırakılmıştır. Bu kıımın da asfaltlanması ne zampn yapıl mıstır, bilir misiniz? Tam 12 Eylül Fazar gunü, yani mevsimin biUne sine yakın!. Tophane çeşmesi cıvarmda ve yine mevsim ortasında yapılan asfaltlama, yine kaldırım önlerinde otobüslerin durdukları ve turıstlerin bindikleri kısımlar da tamamlanmadan bırakılmıştır. Belediyemizin turizme olumlu hiz meüerinin ilk ömekleridir bunlar ve doğrusu, bu yazı serisi boyunca, Belediye'nin lculaklaıı sık sık çınlayacaktır. S • KARGAŞALIK \ ALATA nhtımınm turizmın I joğun günlerinde üstuste gelcn "turist gemılerı için yetcrsız olusuna paralel olarak, nhtım ci varı da onca turisti alıp şehir tur larına götürecek otobüsün park ve hareket etmesi için yetersizdır Birçok geminin üstüste yanaştığı sabah saatlerinde, hele bir de örneğin Karadeniz seferine çıkan bir gemimiz varsa, ortalığın halı bir faciadır. Turist, o kalabalığı yanp otobüsünü buluncaya dek. seyahate çıktığına çıkacağma pış man olur. Otobüslerin birkaçı >ol cu salonunun karjısında otopark onunde, büyuk kısmı ise, Denız Işte, heyecanlar diycırı bir iillce Trafiğimizle ilk defa karşılaşan bir turist, kendince d e r h a I böyle bir k a r a r a varacaktır. cüik Bankası binalanyla Karaköy iskelesi arasmdaki küçük boflukta dizüirler. Bu alanın yetersizlıği, yüzlerce turistin otobüsünü araması, gelip geçenlerin, taksi 50förlerinin, meraklüann kalabalığına kansınca ortalık tam bir kar gaşa olur. Halbuki bu işin uygar bir «ekilde çözümlenebQeceği bir yer vardır: Yolcu Salonu kaışısındaki koskoca otopark.... Bu otoparktan cadde boyunca bir şerit. otobüslerin yola dık olarak ve doldukça kolayca hareket edeb'tlecekleri biçimde aynlsa (gereğınde acentelerden park kirası alınarak) bu iş hallolur.. Ama ha>ır, bu yapılmak şöyle dursun, koca otopark, bütün bir mevsim boyu etrafı tahtaperde ile çevrilerek battal hale getirilmistir. Etraftaki kargaşa ile alay ediyormuf çasına. Nedeni? Buraya otopark binası yapılacaktır da, ama inşaata tam başlanacakken Belediye i!e Petrol Ofisi arasmda anlaşmazlık çıkmıs da, v.s., \\s.. Peki ama, burası halen Belediye'nin malı oıduğuna gore koskoca Belediye'de ınsıyatifini kullanıp da, koca bı r mevsim boyunca burasmı âr.ıme ve turizm hızmetine açabilecek bir tek yetkili kişi çıkmamış raıdır? Bütün bir yaz mevsiminde li man turizminin içine düştüğü perışanlıgm ve diğer yandan bir yıldan fazla yoksun kahnan bir otopark gelirinin hesabını kim verecektir? Kendi kaynaklannı bbyle kurutan, sonra da gelır azlığından yakınan bu tur bir Belediye'diı biziroki... Atlı arabalar üslunde trafiğin ertasında gezip duran modern Ben Hur'Ian,' hajret \ericidir. jabancı için gcrçekten • VE TRAFİK RAFİK konusunda da nhtım civarında bir «giriş kapısı»na yakışacak ılgi ve uygulamayı bulmak olanak dışıdır. Yolcu Salonundan çıkan turisti, eğer otobüsü karşıdaysa, hiç bir kolaylık beklemez yolu katetmek için.. Ne bir yaya geçıdi, ne de yardımcı bir trafik polisi.. Rıhtımda görevli trafik poİisi. bu arada daha ziyade turist otobüslerinin durmalan, kalkmalan, yola taşmalanyla trafik akışına verdıği zararı telâfi ebneğe uğraşmakla mejguldür ve çoğu zaman bu zor duruma olumlu biçimde yardımcı olacağı yerde, otobus şofdrlerini haşlamak, binıslen zorlaştırmak, bazan kısmen dolmrş ve içinde sorumlu kimse henuz bulunmayan otobüsleri hareket et tırmeğe zorlamak yolunu seçer. O da kendi anlayışına gore gorevıni yapmaktadır, ne var ki bu goıev anlayısı genellıkle nhtım karga^a sına turizm açısından olumlu b,r I katkıda bulunacak doğrulruda değildir. Böylece turist, «Roma'da Romalılar gibi davran» frenk atasözü uyarmca, daha karaya ay?k basar basmaz, kendini gelip geçen arabalann arasma kahramanca at mayı, bız Istanbullulann yıllar yı lı alıştığı biçimde trafığe meydan okumayı oğrenır. Bu ilk tecrübfi gerçek bir heyecandrr onun için.. Eee, •TurHye bir heyecanlar nlkesidir», fişte Bakanlığın turistik afışlerde kullanması gerekli bir cümle bizce> ve turistin ilk kez kendini şaşkın tavuk gibi iki kamyonun arasından karjıya attığı an kimbilir ne unutulmaz bir anı ola caktır.. • ÖZEL TEŞEBBÜS ENARINDAN bucağından değınmısken, trafik konusunu biraz daha işleyeüm .. Kım ne derse desın, ne denli yakırursa yakmsın ve trafiğimizi alay konusu yapmaya cüret eder\s etsın, trafik, aslında büyük kentlerimizde ve ozellıkle Istanbul' da tunste sunduğumuz atraksiyonlann başuıda gelmektedır. Turist, kendi ülkesinde milyonlarca sarfıyla yapılan isarcUer, ışıklar, alınan tedbirlere rağmen çozumlenemeyen trafiği düsündukçe bızım bu işı böyiesine dofal biçimde halletmemize herhalde gıpta etmektedır. Bu derece orijınâl, hiç bir zorlayıcı tedbir olmadan kendi başına işleyen bir trafiğin taşıdığı turistik değer açısından mümkün mertebe koruntnası gereklıdır Eski eserle n m ı n korumakta bırtürlü beklenen ilgıyi göstenneyen sorumlularımız, Allahtan kı bu konuda hidayete ermıMerdır ve trafığımızı uygar ulkelerde görtile gorüle çekıcüiğmi yıtirmis, «banal» bir trafik haline sokmam%kta kararlı gözukmektedirler. TiDfığımiz, aynca yabancılann Türkler hakkında iyi düşıinceler beslemesme vesile olmaktadır. Bir gün bir Fransız turisti bana: «Siz Türkler zamanımızın şövaiyelerisiniz» demişti.. «Neden» dıyınce de «Nasıl eski şö^alyeler, kendilerini korkusıuca yedi başü ejcterhatann önüne atıyorlarsa, sizin vatandaşlannız da kork madan kendilerini kamyonların, otobüslerin önüne, arasına atıyorlar» diye cevaplamıştı. Yaa, sevgılı vatandaşlanm, bızi yatıancüarm gozunde «şövalyeleştiren» işte bu trafik düzemmizi elden geldiğınce sürdUrmek gerrkir. Toplum duzeninın, baskısınuı, bire>ci nıhu, kişisel özgürlük ve inısiyatifi yok ettiğini kavT.ırnıs batılı aydın için de, trafığımız hayranlık ve umut venci bir o!ay dır, çünkü hıçbır ışığa ve ışarete (yani hıçbir toplumsal garantiye) guvenmeden kendini trafik selinın ortasına atan bir vatandaş, veya bir kavsaktan fırlayan bir araba, kişisel ınısıyatiiın, cesaretin, bireycı dürtünün ve, ekonomık açıdan yorumlandığında, özel teşebbüs ruhunun en güzpl bir örneğını vermektedır. Bu yazıyı yazana dek düşünmemiştım Ama, trafığımızi seyrederken bazı yabancılann gözünde gördüğüm ve o zamanlar yanlış yorumladığım • yaşlar da, herhalde batılı bireyin bu hayranlık duygularının bir belirtısi olsa gerektir... K Istanbul trafiği, turist için gerçekten saşırtıcıdır. Atlı arabalann yollan doldurduğu, yayalann trafiğin ortasında koikmadan dölajtığı, isporUcıların yoUara, tashğı bir kargaşadır 4>u.. Galata Tolcu Salonunun karşısındaki otopark.. Buyuk bir ihti>aca cevap verebilecek bu otopaTk, butun yaz boyunca. etrafı tahta pcrde ile çevrilerek knllanılmaz halde bırakılmışttr. YACMUR... ••*• »•'/ İNCEDEN" ^ Afsar Timucin 12 «Böjle oldu ya. Hep öyle oldu. önft, şn ve ' bn nedenle gibilerden çıkıs noktahın belirledim. Sonr» iyice beceriksiz bir akılla daldım bu ise. Kurtnlmak isteyene kadır da böyle sürdürdüm. Kurtulacağım zaman çağırdrtn ancak gerçek aklımı.» «Dediklerini anladım da bu gerçek akılla gerçek olmayan aklı anbtmadım.» «Yok canım, bu kavramları gözünde büyütme. Şunu demek istiyorum. tnsan, bir tutulurken doğru düriist görür, bir de Iturtnlurkenj» «Sende nasıl oldu bu?» «Bana neleri anlattırmak istiyorsun.» «Yok oanım, s*na bir sey anlattırmak istemiyorum.» «Evet, bende de öjle oldu. Gözüm açiktı baştan, sonra birdenbire kapadım. Kapayınca da olan oldu. Ama sen neden şarabım içmiyorson! Birazdan kalkar mırdık?» «Içiyorum şarabınj» daj.JBir sey bilmek istiyorum. Seain dediğin şe^«|^«t4adıA. Yalriız bir sey var: JBana öyle gçlir ^ t h v ı If şilerde bazı ortak seyler vardır, bu ortak şeyler kendiliklerinden birbirlerine bağlanırlar. Bu da askı dogurur.» «Sen daha ülkücnsün öyieyse. Ama, evet. neden olmasın. OUbilir. Olnr ya. Ortak yanlan olnyor insanlann hem de. Ama her taman oluyor (bu ve aşkta önemli «luyor mu?> «Olmuyor belki ama, hiç değilse insan olduğunu sandığı yerde bağlanıynr. Ve aynca olmak corunda, değil mi?> «Olmak zorunda. evet. Zorunda amajı «Ama?» «Ama, olmuyor pek. thsanlar olarak, ortakIddardan çok aynlıklanmız var. Belki ortaklıkları ölçen bir âlet olsaydı...> «Olsaydı. aşk dediğin sey amma da apUlca bir iş olurdu.» «Belki aptalca olurdu. Ne var ki daha nygun, daha sarsıntısız, daha yaratıcı bir iş olurdu.» «Sarsıntı konusu Ugüendirmez beni. Yaratma konusu da bir ölçüde ilgilendirir. Önemli olan raşamaktır. Ama istekle elbet. Hep bir ir.sanca değerden ötürü. Ama. aşk aşktır işte, sarsıntıdır, ne dertin?» «Neden olmasın. özel oUrak döşunmediın bu sarsıntı konusunu. Ama, belki erkek yanımdan ••II •• •• ÇALINAN TAÇ Yazon ve tfjrem ArHAN BA$OĞt$: gliyor, ben her sey daha akülıcm, daha ölçülu biçili olsun. isterim.» «Aşkta da mı ölçülii biçili? Amma yaptm ba!» «Hiç değilse belirlenmiş' bir ortaklığa gore.» «Neyse, bir daha Yalova vapurunda rastlamak ister misin bana?» «Sana Yalova vapurunda rastladım artık.» «Rastladın ve on yıl sonra dunnadan konnşan bir kadın buldun.» «Kor.uşman iyi. Neden konuşma>acakmışsın:> «Ya'nr kocam gelecek. Yani belki gelecek. Daba doğrusu yarıh belki kooam gelir^ «Seai götürecek mi Ankara'ya?» «Götürmeyecek. öyle bir anlaşma yok a r v mııda.» «Ayrumak da ısteumecek sendenji • ;«lstemlyecek.» . •'" «Zamana mı üMunyor.» «Fena hakie.» . «Ya sen.» «Benim için konu yok. Bekleven ben defi» lin>. o.» ' «Seni taskanmıyor mu?»« «öhrmli değil benim için.» «Pekiyi, sen hayatını yeniden dflzenlemek !»• temiyor musun?» «Benim hayatım düzenH değil mi?» «Düzenll ama kadınsın. ev istersin, belki çocuk istersin.» «Bütün bunlar yanlışlarl* bir arada istenebiiecek seyleı değ" ki.» «Yeniden anlaşmava çallşsaydınj» «Duygulanmla mı?» «Elbette duygulannla. Başka türlüsfi çirkin «imaz mı?» «Çirkin olur, hem de nasıl çirkin olnr.» ' «Duygularınla diyorum.» «Onun karşısmda susuyor duygulanm. Onnn karşısınds. duygulanm sağır ve dilsiz kesiliyor. Duygulanamadığın birine dokunabilir misin?» «Yalnızhk duymu>orsan iyi.» «Duyuyordum ya, sen varsın artık, duymsyacağım. Roman konusundaki safditliğine rağmen. Sen» varsın simdi. Ya da yoksun tstemez misin yağraurda yuriimeyi? Islanabilen birisin. tncecik yağmurlar. Belki bardaktan bosanırcasma da yağar. O zaman da kaçmaz mısın saçak alt> Ianna? Ban akşamlar beni istasyonun önönde biılmak, benle yürümek, burada ya da bir başka yerde otunnak, konuşmak istemez misin? (Arkan var) DİŞİ BOND DEOI&' <5<& 4 T E S B.JMBDI • CANIMIZ VET, İŞTE turist böylece gelır, çıkardığımız guçlüklere rağmen yurda «yak basar. tlk heyecanlannı tadarak Türkiye'deki unutulmaz günlenne beşlar... îlk andan itfbaren insanlanrmzdan göreceğı, turizm e*ıtimınin henüz yaygınlaşmamış olmasına rağmen, ıyı niyet, ilgi ve yardırndır.. Gerçi bu ilgi ve yardım bazen değişik biçimlerde tezahür eder. ama turist, bir süre sonra kendısine değişik göninen davranışlann altrndakı iyi nıyeti anlar.. «Turîste yardımcı olalım, h i davranalun» sozu herkesin dılındedir. Bunun ıçindir kı camılenn, müzelenn 6nu turisti görür görmez üzerine hücum eden bir süru satıcıyla d o l ^ dur; Aman, turist îstanbul'dan kartpostalını, slaytını. hâtıra eşyasmı almadan gıtmesln diye!.. Bunun için birçok vatandasımız, aman turist yabancılık çekmesın diye yanına yaklaşır, bildiklerl neyse konusmaya çalışır, onu da yapamıyorsa ılgısını ve sevgismi ona diktıği ve katiyen ayırmadığı sürekli bakışlarıyla gdsterır!. Ve bunun için, bütün ziyaretleri esnasında turist, bu ilgının zaman zaman el hareketlerı, okşamelar, vjs.'ye ddnüşen bıçımlenyle karsılasacak ve eğer kötü nıytrtli değilse, yurdumuzdan «Şu TÜTkler, ne sıcakkanlı insanlarınış» dive duşünerek aynlacaktır... E lamane Çocuğu Yazon: BİLL NAUCHTON 14 diydi. Aniden düşündüra kl parah filra yüdızJan çok zaman evlât edinecek çocuk pesmdodır le/. Benden doğacak bir çocuğun dzel yüzme ha\uzu sahibi o'n'ssı hiç de fena fıkir değıldi liğrusu' Hani Uftup beni davet edecek değildi, elbet ama Jun.va hali bu belli olmaz' •Çeviren: NIHAL YİĞMOBÛU TİFFANY JONES GARTH wm • • l. MELEÎE ŞAS. Y AR IN: Inıtlanmız, gerekli ilgiden yoksun Y J H E E N İYİSI K A RO LıU K S YER DÖŞEMELER! T«nelCad. 40/2 Tel: 44 72 96 (llâncıhk: 6564) 1902 / I «Lovarno'da danssettigun uzun boylu bir piliç vardı hani, hatırladm mı?» Böyle birşeyler yumurtlayacağı «Hani şu çirkin suratlısı m>?» az buçuk ıçıme doğmadı değıl«O kadar çirkin de değildi ha dı, hani ama gene de boyle soy mmefendi. Çok güzel dansederleyıverınce beynımden vuruldi. Bir Cutnartesi gecesi bana muş gıbl oldum bir ameliyat izi gösterdi ÇocnkcDoğurmak mı! » dı\e bağırken eeçirmiş» Upuzun bir izdi mısım. «Ne korkunç sey!» vacm tath acı hâtırası ve Gilda. «Ona böyle bir Imkân Gerçekten de korkunç bir fıetrafı bembeyaz. Ne yaptım bili hazırlamak isterim,» diyordu. «îyi kırdi bu benim için. yor musun? Hemen yataktan bir Utikbal hazırhs'acağımdao e«Üzulme, Alfıe.» dedi Uılda. kalkıp üstümO başımi eiydim. «Demesı kolay, ben onrümde min olabilirim o zaman.» Ne oldu sana? diye sordu kızca «Ama burda bir sey olup oldoğum yapmıs, yani demek ısğız. Böyle bir sey görmektense madığmı bile bUmiyorsun daha.» tediğim dünya evıne gırecek korkunç' fîlm seyretmeyl tcrdh dıyerek o gergin. minnacık kaadam değilim. ben.» ederim, diye cevap verdim Key rmcıgını oksadım «Bunun lüzumu yok ki!» fımi kaçırır bu çeşit şeyleı be «Demek istediğim, ben sana ni•Dün gece yatakta *.. içimde nim hızımı keser valla kâh yaparsam belki bir koca bu çocuk kımıldadı gibi geldi. Al«Alfie,» dedi Gilda. «Ne olur? lursun, kızcağızım. ama en va fıe. » Ne olur doğurabilir miyim bu km dostundan da olmus olurBu sefer resmen «ok geçirdim. çocuğu7» sun.» Nasıl anlatayım, sen oturmus pi Yüzüne bakmca ağlamakli ol «Ben hepsinın çaresinı düsun ücin biriyle çene çalıyorsun o da tutmuj sana İçinde kıvıl kı duğunu gördüm Sanki benden düm. Alfîe.» dünyayı istiyordu Nedir bilmem «Sen git de evli kanJara sor, vü bir çocuk olduğundan dcm bövle zaifanlarda kafamm içinhangisıni tercih ed^rler diye Hep vuruyor. deki akıl ters yüz olur sanki. Her sinin kocası var ama föyle dört «Kımıldamak mı'> dedim, «Na başı mamur dostu olanlar kaç M sıl olur be. parmak kadar vok sey başka türlü görünmege bas Iar gözüme Övie ya. onun bana ne acaba? Derdini dostuna s3y tur daha » yalvarvakar olup Izin Istemesi leyebilirsin ama kocana . asla!... «Vaila bilmem Alfie. bir Jaha için ne sebep vardı? Demek IsNeyin çaresini düşündün bilmem olursa sana söyierim. Karnıma tedigim nerdevse kendi kenama bu dünyaya bir küçük in elini koyar, bakarsın.» dimden utanacaktım. san çıkarıp salıvermek şak» de«Sakın ha!» diye bağırdım «Bana ne soruvorsun'u dedlm. ğil. hanımefendi.» «Rem ban» baksans sen. böyle «Çocuk senln değil mi? Aklıııa saçmalayıp duracaksan benden •Salıvermem ki Alfîe mancvi birşev fcftvdunsa vap. Ben öyleAUaısmarladık.» evlât veririm ben onu.» «Evlât mı? Manevi ha? Neler«Yok. Alfie stnirlenm* öyle . vıradir Kimse de karanmdan döndürpmer beni.» den bahsedıyorsun sen?» Mrs. Artoni hamileyken. çocuk Kızca5i7 feucağıma sokuldu ve «Hani zengin kadınlar var ya kunıldadıpı zatnan kocasma hiyüreği «ökülürcesine hüngür ber verirmis de» manevi evlât edinmek için cociık aravıp dururlar hep.» t^Irs Artoni kime isterse ha hüngür aSVTiaga başladı. «Dur be, kızım,» dedîm «Our •Ha. su zengin kanlar, simdi ber versin bana vermesin de!» anlıyorum.» be.» Hassasımdır ben bu bususlaıBu benim hiç aklıma gelmeda. {Arkam var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear