Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 4 Aralık 1972 Şartlar ve Neticelef Mayıs İhtılâlini Demokrat Parti yaptı demek, elbettekı doğru değıldir. Ama bu • ihtılâlı Demokrat Parti hazırladı demekte önemlı bir doğruluk payı vardır. Nasıl ki 12 Mart Askeri Müdahalesı'nı de Adalet Partisi yaptı denilemez. Ama bu askeri müriahalede Adalet Partisinin, 12 Marttan önceki öiçüsüz gamsızhğının, uyuşukluğunun, vurdum duymazhğımn hıssesi, bu müdahaleye ginşenlerin kararı kadar etkilı olmuştur. Çünku ihtilâller ve olağanüstü müdahaleIer, once bjrer netîcedırler, Bu netıcelerı, onları davet eden şartlar hazırlarlar. Şartlar tamam oîunca, patlamaîar, yahut katastroflar, birden kendilerinı gösterirîer. Işte bu patiamaIsr veya yaratılan oiağanüstü iıaller. birer kaçınrînıaz netıredırîpr. Ama tau netıçeler de ye= ni şartiar y&faîîrlâr. Vanı, girtşıien ıhtuâiier, yaratılan eîağanüstü haller, toplumun bekıediklermı toplumn vermezlçrsç, yanut iopHıni ıçmdekı çfilı^mpjprı îftplumun yararınâ. yoneliömezlerse, yeni şartlar da', yeni birikimleri, yeI3i gerginlikleri davet ederler. îşte 27 Mayıs Devnmı'nde gelışmeler boyle oldu, Hatta bır ör^iıtun de değıl, ama genç, aktıf ve sayılarî, birkaç eîin parmaklan ile sayılabilecek Kadar az oian bir asktrîer kadrosunun, artik şartiaxm tamHm olduğunun sezısinden gelen karar güçlerı, ıhtılal hamleşıni yarattı Ve bu hareket, özellikle aydm veya sağduyulu çevreierde, tam bir kabul gördü. Evet, ne örgüt, ne iider, ne de ihtılâl sonrası için belirli bir program varuı Ama şartlar, hakıkaten tamdı Mechs könuşmalannda basireth bir msan oian inönii bile. hem de Meclis kürsüsünden, ihtılâlin gartlan tamam olunca, ihtilâlm kaçınılmaz oldugımu haber vermışü, Bu uy&rılannı daha da açîklayarak: «o fcaman sızı, ben' bıle kurtararnam» demişti. Halbuki bü iş için, ne ona danışan, ne de ondan destek isteyen vardı. Ama, olma&ı kaeımlmaz oian şeyler, artık havada esıyordu. İktıdann önderleri ve sorumlulan, bu esen ruzgHn, nedense değerlendıremedıler, Ûysa, bir önderden ve Lider vasıfh bir msandan ziyade, kendi halinde bir asker oian Kara Kumandam Cemal Gürsel bile, kendisinden bekîçnmeyen bir • cüret ve açıkljkla, devria Başbakanına, onu harekete getırmesını istedığı, bir mektup bile yazmıştı. Sonunda oian oidu ve bu olanın adma, 27 Mayıs İhtilâli denildi. Bu ihtilâl için sonraları, çeşıtli yayımlar yapıldı. Bunlann bir kısmı, derine inmeyen vs gunun fravaşı îçlnde yazılan hıkâyelerdır, Bır kısmı, şârtları ve Olayları daha doğru değerlendirmeye çalışan ve hissiyat aglarım açan araştırmalardır. Bir kısmı da ihtilâle, şu veya •t. Olaylar \^e |d|w§IIİ GEÇÎCl BİR İHTİLÂLCl Şevket Süreyya AYDEMİR bu sekilde katıîanlann araîarıdır. Bîz bu konuda çahşmalanmızî, hem «İkinci Adam» &d~ li eserimizin üçtincü ve son cıîdmde, hçm de aynca vs üzcllikic «Mendere&'m Drâmı* adii çşçrımjiide çok yonlu olarâk verdlk, 7 Anılar zıncırıne gehnce Kunlar h?nîiz tamamlanmış dpgıldır Ama bugüne kaddr yayimlananlsr, ayn ayrı dikkate değeııer. Bunları da önemle izlemeye ve degerlendırmeye 'çaljşıyoruz. Işte şimdi de 27 Mayıs üıtılâleîlerınden Orhan £rkanlı, hatıra ve mutalaalarını «Anıtar.. gcrunjar, , Sorumluîar» adh eserinde toplamış, yayımlamıştır. Bu yazsrmzda, bu kiraba de?mmek istiyoruz (1), Kitap yedi bölümde top!annuştir: İhtılal, İhtılâlin Adaîetı, Bolunme, SÜTgım, Pohüka Tuıkıye Büyük MiLlet Meclisi, Türkiye'yi yönetenler, Türkiye'nin yeni üorunIarı. Erkanlı'ya göre bu kitap, tanhî bır mceîeme, sıyast bır eleştıri değıldir Sadece bir devnn hıkayesidır. Ona göre kendisi, 1955 yıhnda, devrimci bir örgüte katılmıştır. 27 Mayısın öncesinde bir süre varhğmı surduıen boyle bir askerler grubu fılhakıka vardı Bu hadıse o devrede «9 Subay Olayi» olarak yankı yaptı Sert soruşturmaları davet etti. Ve aylarca sonra tutuklularm tahüyesi ile sona erdi. Mensuplan dağıldı. Bunun önemi, daha o sıralarda bile orduda, ıktidara karşı memnuniyetsızliğm belirdığini gost mesıdır Emekll General Faruk Güventürk, bu hadisenin elemanlanndan biriydi. Anılarım da kısmen yayımladı. 1950'den sonrası ise Orhan ErKanü için, adeta bir karışıklıktır: «1950'den günumuze kadar Vatan belkl onuncu dcfa, politikacılar ve askerler tarafmdaıı kurtarıldı. Ashnda ortada, Jcurtarılmaya muhtaç, batmış bır vatan ve zorla yaşatılacak bir demokratik düzen olmadığını, kahraman veya hain olarak nitelediğimız kişilerin iktıdar mücadel^sımn, galıuiennden veya mağluplarmdan ibaret bulundugunu bir türlü anlayamadık. Memleketimizin en ciddî ve hayati sorununun, vataru kurtarıcüardan kurtarmak oîduğunu, bıSchğımız halde açıklamadık. Bu yoîda samımı gayretler harcarnadık..» Bu sozler Erkanlı'mn, daha esermın önsözünde ortayâ koyduğu ve elbette kendi görüşünü ifacle eden hai'eket noktaîandır Ama kıtaba bakım oian ruh hakkmria bır fıkır vermeye yAıârlar. Fakat saniyorum kî, bızım için pek de anlaşıhr olmayan bu görüsier. kitabın ikıncı cildinde, açıkianmaya muhtaçtır, Yoksa, hıssî ifadeler olarak kalırlar. Esermin bu cıldınde, 27 Mayıs 196ü'tan, 12 Mart Î97î'e kadar devam eden donemde meydana gflen olaylar ve sorunlar ışîemr. 12 Mart müdahalesinin nsdenîerini ve sonuçîan «12 Mart ve ötesi» ismi altmda yayımlayacağı ikıncı ciltle goreceğız, Önceden düzenlenmiş bir teori, veva bır parti ve programla bır ihtilâle kanşanların amîarında, şa'ısilik ve şahsın bır nevi mıhver halınde dıîe getınlı^ı, muşterek bır eğılım veya zaaftır. Erkanh'nm e^erınde de aynı hava, ister İStemez hâkım gorünur. Ama, 27 Mayıs ihtilâlinın neredeyse daha ertesi günunden başlayan hedefsizlikle, bütün harekete damgasım vuran programsizhk. örgütsuzluk ve başsızlık, ErkanIı'nın bu eserinde, hıçbir maskelemeye sapılmadan açıklanır, Zaten onun ve 14 arkadaşının ıhtilâl cephesinde bütün varlıklan, 27 Mayıs'tan 13 Kasım'a kadar, ancak 6 ay kadar, sürer. Bu sebeple, biz de, Erkanh'dan söz ediîen bu yazımıza «Geçici bir ihtiîâlcı» ba^hğını seçtik. Bu kadar kısa zamanda, bu kadar dağılış, ıhtilâlîer tarjhinde nadır ^orulen bir haîdır. 13 Kasîm'da ve 14 ıhtüâlcırıın tasfıyesınden sonra devam eden devri i^e, gen" kalanların mutlak ıktidarı. olarak almaya, elbette ki imkân yoktur. Çünkü daha o tarihte, Millî Birlik Komitesinin dışansmda kalan bazı askerler ve az sonra da «Silâhh Kuvvetler Birliği» zaten bir yan kuvvet olarak beIirmişti. Ve Millî Birlik Komitesi, hem timidini ve şevkini, hem kuvvetini ve birliğini, artık yitırmışti. Bu arada, Bırliğm başı görünen, fakat daha başa dâvet olunduğu dakikada tereddütler, sarsmtılar geçıren Cemal Gürsel ise, o şartlar içinde, çok zayıf kalmıştı. Ne yapaca'ğım yalnız şaşırmış değil, h^tta zaman zaman dı^an vurduğu pısmanhklara da kapılmiştı Çünkü Gürsel, bir lider değil. sadece lyi myetli bir askerdi. O halde ıhtilâlin sansı, artık olavlann akışına kalmıştı. Vte teşebbüs gücü, artık îhtilâlcilerın elin, ctp değüdi T3u hale;, bu gidiş, bır süruklenışti dersek, fazla hata etmış olmayız Bız bu «artlara, Orhan Erkanlı'mn kıtabmda da, zengın işaretler bulabihriz. Erkanlı'mn "kitabma, sadece değineceğimi^î kaydettiğimiz bu kısa sütunlarda, kıtabm tüm muhtevâ?ınî eîeştirmeye, tabü girmeyecpğîz. Bu, okuyuculann isi oîacaktır Ve okuyucular eserde, hem ihtılâlin snrunîarı, hem sorumhılan hakkmda, Erkanlı'mn görusîermi bulacaklarrhr. Ama 'Erkanh'ya göre, ihtilâl öneeçîndeki Demokrat ' Parti ıktıdannm varattığı zaafîan tasvir eden övle pasajlaı* var kî, bu pasnjlar bugün de bize, hiitün sartların dp^erlendirilmesi bakımmdan :?ık tutabilirler. Çünkü ihtilâl çlbette kı, bu çibi soysuzla^nrmaların bir neticesivdı. Yam ıhtilâli, rejimin bu gibi zaafîan dâvet etmisti. Erkanh'nm uzun uzadıya işlediği seç'm ovunları, Demokrat Parti tarafmdan verîestırîlen, ama gene Demokrat Partıyi soysuzîaştırarak, millî irade denilen faktörü tamamen gblgeleyen bövle bir sisteme dayanan Demokrası ve Parlamento nizamının, 27 Mayıs ıhtılâlıne hak veren şartîardan bırı olduğunu anlatmak ist?r. Böyle bır seçım ve parlamento nizamında millî irad?, halkın egemenliğı ve parlamentonun, milleti gereğince temsıî ettiği elbette savunuîamaz. Böv^e yozlaştınlrruş bir seçim ve parlamento nizamının, ergeç tepkiler yaratmasi tabii idi. öyle de oidu. Erkanh'mn kitabını baştan sona özetlemeve bu sütunlar elbette ki müsait değildir. Ama bu ve benzeri anı ve kitaplarm, bugün de ve özelhkle ülkenin sorumlulan için bazı şartlara ısık tuttuğuna, önemle isaret etmeliyiz. Erkanlı'mn eserinde yeralan tamamen şahsî nitelikte ve çoğu köksüz görünen mütalaa ve hükümlerini ise, daha başta da işaret ettiğimiz gibi, geçıcı ve hazırlıksız bir ihtilâlciliğin, tabiî zaafîarı sayiyoruz. Bazı ihtilâl arkadaşlan hakkındaki hissı görüşlerini de bu arada zıkretmelivız. Bu meyanda meselâ, şahsımızla, onun ihtilâl arkadaşı bir saym General hakkındaki ilişki faraziyesi ise, hatta hissî olmaktan da daha öte, düpedüz ve dıkkatsiz bir hayal hastalığı olarak, pekâîâ tavşıf edilebilir.. (1) Orhan Erkanlı: «Anılar... Sorunlar... Sorumlular». 1971 Türkiyesi. Baha Matbaası. Istanbul 1972. 406 eayfa. BİR KÖYLÜYE RAPOR HANİ ÜNLÜ HİKÂYEDE ADAM HEP «OH! ÖLDÜM1» DİYE SOĞUK AYRAN1 KAFASINA DÎKERMÎŞ DE, SUSUZLUKTAN KAVRULAN ÖBÜR YOLCU «VER BÎRAZ DA •BEN ÖLEYÎM» DİYE CEKÎP ALMIŞ AYRAN BAKRAClNI..., BU, ÎŞTE, ONUN GÎBÎ... Nicin İhtiiâ! Oidu? Sadun TANJU hmet Can, Bu haftamn Yaporunu sana vermek geîdl içimden. Rır*birimize rapor verıyoruz da ne. oluyor? Oysa siz köylüler biz şehirhlerdcn bsmbaşka bir dünyada yaşıyorsunuz. Biz kendi meseleîerımm kanıksamışız artık. Herkes her mesclevi bır ucursrfan biliyor ve ne yaz^an ılginç gelmiyor. Ben de bu hafta drdım ki, bızım Ahmet'e bir rapor verevım bizım ^hvahmizden, bakahm ne cevap gönderir dedım. Ve işte raporumdur: A Önemsîz Şeyler övie pek büvük şeyîer olmadı bu hafta, Tstanburtfa Be"5iktas'tan Üskudar'a gıden bir yolcu motorune karanlıkta bır kıım motorü çnrpıp kaçtı. Yolcuîar denıze dökuldu. Kurtulanlar kurtuldu. 8 kisi sizlere ömür. Vadeleri gclmış'. Şehirde ınsanm vadesi çabuk gelivor. Motorde, vapurda, otomobîîde, trende, Kînemada vadesi gelivcriyor insamn. Gerçı bu hafta Çelo dive bir köv romanı okudum. Atıf Yılmaz'ın çevirdigi «CEMO» filmini sevrettım CEMO'vu bilpmedin mi' Kemal Bilbasar dıye bir romancı vardır, sizin yasantınız üzerine romanlar yazar. î^te onun filmini yaptıîar Türkân Soray'ı da duymadm mı canım' Hanı, ata binmiş Cemo Kız'ı canlandırıyorcfu da, düşüp boynunu incitti, tedavi için îsvıçrelere gitti, kendisi için özel uçaklar kaldırıldı. boynunu askıya aldıîar, ivi olamıvacak dive milletin ödü koptu .. Yine mi bilemedin? Yahu sen hiç kasabaya inince sinemaya gitmez mMn? Noyse, lâfın ucunu kaçırmayahm. Diveceğım kövlük yerde de, topraktı sevdaydı rierken vadesi geliveriyor insamn ama, bizım buralar bildiğin gibi değil. Şehir dediğin rezillik. Bir Karışıklık Cehennem Hayati S17 oralarda kırdan topraktan bir çevler bulup kayriatıvenrsınız bir as, olur bıtcr. Oh' Azıclk aşım, dertsiz basım! Bizim buralar öyle mi ya? Her şey para! Her şey ateş pahası. Aksam eve drinerken bir torba kâğıdı meyva ahyorsun, 20 lira. Bir kilo et diyorsun 28 lira. Bir misafirliğe gidivorsun, yol parası 30 lira. Karı koca tiyatroya gitsen sadece bilet parası 40 lira. Çoluk çocuğun sinema parası haftada 25 lira. Bansonot bassan yetiştiremezsin Ahmet Can Eve her gün bir yüzlük bırakıyorsun, Allah spni inandırsm, ertesi sabaha ekmek para^ını senden istiyorlar. Bereketi filân kalmadı hıç bir şeyîn. Yaşanmaz oidu şehir. "CEMİL,,E GÜVENMEK! OKTAY AKBAL Evet Hayır Tiyatromıız ve Düşündürdükleri ıllann ve komiktrajik nice olayların yıpratamadığı; beden, ruh ve kafa yapısıyle, anıtlar gibi, dimdik ayakta du, ran bir sanat (Tıyatro) adamımız var: Muhsın ErtuğnıM.. Geçenlerde (22 Eylül 1972) «KALKINMA ve TİYATRO» başlıklı önemli bir yazısı çıktı Cumhuriyet'te. Tekrar tekrar okunmaya, tümeeleri uzermde durup düşünmeye, ders ıbret alınmaya, kesüıp saklanmaya değer bir yazıydı o. O kadar ki; yankılar uyandıracak yorumlara, tuttışmalara, hatta tepkilere yol fıçacak sandım. Sessoluk ^ıkmaaı. Ağir basan olaylann, daha önemli sayılan nice konularm toztKtumanı fçmde kaynadl gittiL Şaşmamak gerek buna, «HAYATI HAKIKIYE» sahnelerinde oynanan bunca oyunlar arasmda tıyatronun sözü mü olur?!. Zaten, durum ve gidişi, yıllann deneyiyle çok iyi değerlendirebildiği için, Sayın Muhsm Ertuğrul da, sözkonusu yazisının sonuuda şöyle soruyordu: «Acaba dedjğimi duyan olacak mı?!.» Kuşkusu doğru çıktı; Sayın Muhsin Ertuğml'un sesini duyan olmadı, sanıyoruz. Bır Batıh yazar: «Bilmeyenın, bilmek ve anlamak istemıyen.n kulaklan sağırdır. Onlarm karşısında ya DÖVÜŞÜLÜR, ya da OLÜNÜR!..» dıyor Dovüşmek için; kalkan gıbı yürek, demir gibi bilek ıster. Ya da, koçlsr gibi vuruşacaksak. şayet, kafana denlfe kafa ister. Böylesine güç ve olanaklarımız bulunmadığma göre: ört ki; ölem!.. Aynî yazar'ın bu kez, 4 Kasım ve 25 Kasım 1972 günlü Cumhuriyet'lerde «EĞtTİM ve TIYATRO» başlıklı ıkınci ve üçüncü yazısı çıktı.' Tiyatronun önem ve yüceliğı, toplum bilinci yaratmadaki gücü, eğitimdeki etkinhği, uygar uluslarda tiyatro bilgi ve sevgisinin daha ilkokul çağlanndan ba^layarak nasıl yürütüldüğü, bilım ve devlet adamlarınm bu işe ne kadar değer verdiği, KÜLTÜR ve SANATI önemsememenin ne anlama geldiği ve ne sonuçlar doğurduğu... seçme sözler ve canh örneklerle çok güzel anlatıhyor bu yazıda... Yetkilisinden sorumlusuna, ilkokul öğretmeninden üniversıte profesörüne» genel müdüründen eŞitim uzmamna, TalimTerbiye Dairesinden Yüksek Planlama Kurumuna, Kültür Müsteşarmdan Millî Eğıtim Bakanına, ssnatöründen mılletvekiline, tutucusundan reformcusuna, taklitçl madrabazından yaratıcı sanatçısına dek, bütün sağduyu ve VİCDAN sahibı insanlarn okumasım çok isterdim bu yazıyı!.. «Nereden bılıyorsun okumadıklarım?» diyeceksiniz. Haklısınız!. Ancak, ben de derim ki: Yazmak ve okumaktan öte; uygulamak, gerçekleştirmektir önemli oian!.. Y «Cemil öynayacak*. «Cemil var takımda». «Sl7de Cemll varsa bi?,de de Mehmet var». «Cemıl'ı aldık, şampiyon biziz, Cemirden Sönra tamam işler!,.» Pazar sabahiydl. Maça giden gençler arasma d"üştüm vapürda. Bir Cemil'dir gidiyor! Butun umutlar Cemil'de! Karşı taraf Cemil var diye biraz kuşkulu. Belh etmiyorlar, ama kuçumsemiyorlar da Cemil'i. Bılmcm hıç seyrettim mi bu genç futbolcuyu, hatirlamadım. Çoktandır maçlaıa da gittiğım yok ya! Üstelik Lefter, Can, Turçay vb. en unluler dışında uzaktan görünce tamdığım oyuncular pek olmadı. Ama zaman zaman bazı futbolcu adları gundehk yaşamın ön planında kendini gösterir, dillerde sabahtan aksama gezer durur ister istemez ezberleriz o adlari. Lefter de Lefter. Turgay da Turgay, Can da Can. Şimdilerde de Cemil de C.emil. O.sman da Osman. Mehmet de Mehmet... Şımd"i siz spor Sayfasmda sonuçîan okuyacaksmız. Fener ml kazanmış Galatasaray mi, Öğreneccksıniz. Ben şu anda bilmiyorum, tahmın de ederniyorum sonucu. Maçın başlamasına beş saat var daha. Ama Dolmabahçe Stadı dolmuştur bile. U?un kuyruklar caddeleri bulmuştur. Bır heyecan dalgası îarmıştır o bölgeyi. Otobüsler, dolmuşlar, vapurlar, motorlar yığınları getirip boşaltir Dolmabahçe'ye. Turşucular, kofteciJer, lahmacuncular bilmem neciler bir panayır yerine dondurur alanı.,, Neyse ki hava güneşli, geçenlerde Fenerbahçe'nın bır maçı vardı, korkunç bir yagmur altmd'a beklesenlerı pnıdum. Sarılmişlar naylon örtClere, gîrmişler şemsıyelprın altma sabirla beklediler bilet almayı Sonra da birbuçuk saat o soğukta, o yağmur altmda sryrettiler takımlarınm bosarı.sını Nedir bu gÜÇ, nedir bu inanç şaşarim hep. Rırnz da anlayamam doğrusu. Daha olumlu, daha yapıcı bir ynnde niye kullaîimazlar bu korkunç çabayı, bu inançh direnmcyı 7 Hep Cemirdeymiş umut!.. Nerden nereye? Dald"ım gittim gene hcr 7amanki gibi Ordan buraya, burdan oraya . Hep bır «Cemil» e güveniriz. Bir «Cemil» çıkarmz yoksa bile oxtava. Hcr sey odur, hep onutıladır her şey! Bütün umut güven hep onun u&tundedır Yalnız FDorda değil bu. Toplumun her katında, her alanmda boyle. «Camm o var ya! Bir gün o, bir konuşacak, bir eyleme geçecek göreceksir»iz». «O çok dıkkatli kişidir, gününü beklıyor». «Bnkma sen onun şimdiki suskuntuğuna, hatta ötekilere uymus gnrunmesine». «O gelse işbanna bütün bunlar olacak». «O cruzeltecçk toplum işlerini...». Hop o, o, o, o! Yani bir Cemil nasıl bugunkü maçta Fenerlahçe'nin en güçlıi umudu, dayanağı ise «o» da bu toplumun, 3U yurdun en huyük umududur. Öyle bılmır, oyle kabul ediir. Adı dıllerde dolaşır, öyküler anlatıhr uzerıne, destanlaşınlacak yonleri buiunur, Gerçek dışına çıkarılır yaptiklarl /apmadıkları. Her şey ondan beklenir, her şev ona baglanır, lütün iyilikler, kntülukler, gü/eliikler, çirkinliklcr... Göreceğiz Cemil'i bu maçta Belki beklenenden çok daha >aşarılı olacak. Belkj de *Bu muydn hunra sö?ü edilen genç lyuncu!» denilecek. Bir kez de ayağı takıldı mı böyle ünlü biının, başlar basamaklardan aşağı vuvarlanmaya Tek tek nemez de. Tppe taklak gider. «CemıU gıbılerıni bekleyen onuç budur. Birdenbire «her şey» olmak, «her şey» sayılmak, 'irdenbire de *hiç bir şey» olmak!. > Cemil bir simge burda, Yoksa bu genç futbolcuya son<uız aşanlar dilerim. İsterım futbol alanlarinda yıllar yılı ba^aıd"an başarıya koşsun. Umutlari yanılmasın , Ama baska lanlarda 7aman zaman ortaya çıkan «Cemil» ler de öylesine ok kı! vSankı büerok itiliyorlar orta yere! Toplumu yanhş ollara itmek, gozlenni bağlamak, bilinçlendirmemek için.,. 1 var, bu var. falanca bir konus^a, feşmekânca bir buyursa, tekı bır bağırsa!.. Kısılere bağlanan toplumlar geri kalmıs toplumlardır. unu lyi bellemeli. Nasü futbnlda en büyük başarıyı kazaan takim tek bir oyuncunun u^tunlugune dayanmazsa yasaıın her alanında, özellikle politika alanmda da bovledir Taım oyunu gerekli başan, tam basarı için «Ferdî» yani bi•ysel umutlar, çıkışlar. başarılar toplum için yararlv değilr, çok arha çok zararlidır. İLÂNEN TEBLİGAT İSTANBUL 2. İCRA MEMURLUĞUNDAN Dosya: 972/3881 Borçlu : Selâhaddin Togan ' ,• Karaköy Rıhtım cad. Kozluca han No: 4/18 Hamıt Tlırkeri tarafmdan 36.000 TL.'nın icra masrafları ile ahvli zımmında aleyhınize yapilan icra takibi sırasmda: Adresımz meçhul kaldığından ödeme emrinın ilânen teblline karar verilmiştir. İşbu ılânm gazetede neşrinden itibaren (30) gün içinde ynanda yazılı borç ve masraflarım ödemeniz, takip dayanağı selet kambıyo senedı niteliğini haiz değilse yine bu (25) gün içine merciye şikâvet etmeniz, takip konusu senet altmdaki imza ize ait değüse yine bu müddet içinde bir dilekçe ile ayrıca ve çıkça icra dairesine bildırmeniz, aksi takdirde senetteki imanm sizden sadır sayılacağı borçlu olmadığınız borcun itfa eya ıhma! edıldigi veya alacağın zaman aşimina uğradığı hakmda bir ıtirazınız var&a bunu sebeplerı ile birlikte aynı mÜdpt içinde bir dilekçe ile tetkik merciine bıldirerek merciden irazımzın kabulü hakkmda karaı feetırmedığini? takdirde cebı ıcrava devam olunacağı. borç Ödenmez veva itiraz edilmezse i madde gereğınce mai bevamnds bulunmanız. buîunmazsanız apıs ile tazvik ohınacağınız odeme emrı yerine kaim olmak zere ilânen t''ıliğ olunur. (Basm 7837) 8695 sa haftanm behrli günlerinde, kendılerine de yer ve olanak sağlanmasmı, c) Koskoca'bir kuruluşun yal nız Devlet Tiyatrosunun emir ve hızmetine verilip başka topluluk ve sanat faaliyetlerine kapalı tutulmasını İstanbul halkmın ve sanatsever çevrelerin de iyi karşılamıyacağmı yolunca an latmışlar. • * • Sayın Başbakan da, istek ve öneriyi yerinde bulmuş, anla; yışla karşılamış ve temsilcı sa" Ahmet EVİNTAN . natçılara: «Çok haklısınız. O bina, yalnız Devlet «Tayatrosunun değil, a^ Milletindir. Oradan yararlanmak, rup kuzu kuzu çalışm. Çekısme sele.. Müsterih olun!.» demış. kanunlann ve vonetmeliklerin lerınızm, dert ve şıkâyetlerımzın Sonra aradan 3 yıl geçtı, U müsaadesi ölçüsünde, bizln de devam ettığmı gorursem, kapatı TANÇ verici sorun çözürnlene en doğal hakkınızdır!..» demiş. rım tıyatronuzu vesselâm!..» medı!.. Bu sevinçh haberi, MUJDE # Elinde bir tomar davetıye verircesme, bağlı bulunduğu ga• Bakan (Genel Müdüre) ile Büyük • MiHet Meclisine gi zeteye ulaştıran yazar, şu kuşTurne programınızı da ben mi den bır Devlet Tiyatrosu görev kusunu da eklemeyi unutmamış yapacağım? Bu, sizin göreviniz lisme değerli bir milletvekili ay tı: değil mi? Bir müessese böyle nen: idare edilmez beyefendı!.. «Sayın Başbakan (Pekiy!) «Nedır bunlar? Duğun daveti demiş ama, asıl buna, Devlet TiG. Md. Ben, boyle ıdare ederim Beyefendü. Beğenmiyorsa yesı mı?.. Devlet Tiyatrosunun yatrosunun AZAMETPENAH Genız, daha iyi birisini bulursu paralı koltuklarını, bedava tara nel MÜdürü ne der acaba? Onun fından, dağıtmaya ne hakkımz VİZESt olmadan tstanbul Şenuz!.. var? Çekıl, git karşımdan!. Gehir Tiyatrosunun Kültür SaraBakan Bu >ne biçim söz? G. Md. Işlerimize çok ka rekırse, ben; halkımla beraber yından içeri girebileceğini sanrışıhyor. O kadar kı; Önümüz kuyruğa girer. paramla bıletimi mryoruz!...» Gerçekten VİZE mi verilmedi, deki sezonda repertuvarı Bakan alınm.» Gun geldı, bu sayın mılletve Sayın Başbakanın gücü mü yetkğınıza getireceğim. distrıbüskılı, Başbakan oidu. Devlet Ti medi, yoksa Kültür Sarayımn yonu siz yaparsımz lütfen!.. Bakan (Yumuşayarak) A yatrosundakı çok iyi biküğı hu ömrü mü vefa etmedi, bilemiyoman aman; benı boyle bilmedı zursuzluk, şaşıp kaldığı sorum rum ama; Şehir Tiyatrosu Külsuzluk, ayıpladığı davetiye da tür Saravına giremedı!... ğım işlere kanştırmayın sakm! ğıtım ıslerı, daha da artmış oBaşka işlerım var benim. Otu• Çiçeği burnunda genç bir larak sürüp gıdıyordu.. Sayın run; turne programmı Müsteşar Bakandı. Beni dinleyip söyledikBaşbakanın çok ağır görevlerı Beyle yapm, olsun bitsin!. (Baarasmda Devlet Tiyatrosuyla il lerime hak Verdikten sonra. gükan, Genel Md.ün elini sıkarak gılenmeye sıra gelmedi herhal lümseyerek: «Herşeyi biliyorum. çıkar). Hattâ, sızin anlattıklarmızdan • Teletonda bir parlamenter: de!.. çok fazlasını da öğrenmiş durum # Günün birinde Opera sa dayım. Hepsi doğrudur söyledik«Yahu, kardeşim; sizm yeni kanatçılarından bir topluluk o lerinizin. Devlet Tiyatrosundaki nun komisyonda konusulurken kalktım, bir konuşma yaptım. günlerin M. Eğ. Bakanına gide huzursuzluğun çıbanbaşlannı da Nasılsa beğendiler.. «Aman, rek işlerin yolunca yürütülme tespit ettim. Ancak; bazı POLÎsen bu işleri ıyı biliyorsun» de dığınden dert yanarlar. Sayın T î k ' nedenlerle onlara dokunadinledikten dıler ve benı kanun sozcülüğü Bakan, sanatçıları mıyorum. Biraz beklemek gere1 ne seçtıler (Gulerek) Başımıza sonra: kiyor. Siz de biraz daha sabre«Vallahı, çocuklar; bu söyle din...» dedi. Aradan 15 20 gün iş açtık. Tıyatro hakkmda az çok bir şeyler biliyorum. Gere dıklennızin gerçeklik derecesıni geçti. Aynı Sayın Bakanın, bir bilemem. Genel MUdürünüzden oyun sonrası makiyaj odalarına kırse, senden de bır şeyler sorarım. Ama, şu OPARADAN hıç gelmedikçe de böylesı şıkâyetle kadar giderek, çıbanbaşları deçakmam!. OPARADAN bir ar re kulak veremem. Bız, genel o diği sanatçılardan birinin elini kadaş bulsak da biraz fikir al larak gıdışten memnunuz, Besıkarken, ötekinin'de elini ÖPER sam.. Kim var böyle birisı. kı ğenmiyenlere yollar, kapılar a KEN resmi çıktı gazetelerde!. çık!. Bır kısım arkadaşlarınız Politika bunu gerektiriyordu her mi tavsiye edersin?.» • Bir Sayın M. Eğ. Bakanı; ayrıldı; gazınolarda şarkı söylü halde!.. kendisine Devlet Tiyatrosu hak yor, filmler çeviriyor. Memnun Son Söz kmda bazı sorular yönelten mU değilseniz, sizler de öyle yapın!..» letvekılıne: Bir Divan ozanının, aşağı • yu«Vallahı bırader; ben tiyatro0 Sayın Vasfi Rıza Zobu baş karı şu anlama gelen bir beyticu değılım. Hatta,«ıyı bır e>eyir kanlığında İstanbul Şehir Tiyatni ansıyorum: «Sevgililer çekip cı bıle değılım. Tiyatroya, ope rosu sanatçılarmdan bır temsılgitmış, dostlar darmadağın oîraya; karımm. kızımın baskı ci grup, devrın Başbakanını zimuş, içkiler dökülüp saçılmış.. sıyle gıdenm çoğunlukia Bu iş yaret etmışler ve: Böyle bir gerenin sabahmdan haleri ÎYÎ bılen bır arkadaş yöa) Birı yanmış, öteki de hayır umulur mu?!..» netiyor orasını. Müessesede bır rap durumda olduğu için, şerefToplumumuzun karanlıklara huzursuzluk olduğunu biliyorum. li hizmeti ALT.MIŞ yılı aşan îsgomülmüş KÜLTÜR, SANAT ve Sanatçılardan gelip gidenler o tanbul Şehır Tiyatrosunun yerTİYATRO eecesine, Sayın Muhluvor. Fakat; açık söyleyim: Per siz yurtsuz olduğunu, sin Ertuğrul'un vazılarından esin deler kapanmadıkça kolay kolay b) Manevî anlamda da olsa, lenerek IŞIK tutmaya çahştım. burnumu sokmam oraya!..» bulunan, Böyle bir gecenin sabahmdan, • Bır Sayın Bakan; Devlet temelmde alınterleri şımdı faaliyele geçtığinı sevinç yarınmdan neler beklenebileceğiTıyatrolarının. bir baba çıftliğl gibi yönetildiği yolunda bazı ve gururla karşıladıkları îstan ni okujoıcuların takdir ve anlavı^ına bırakıyorum. vakınmaları ve müessespnin itı bul Kültür Sarayında, hiç olmazİlgisizlik mi, barını zedeleyen çırkın söylentılerr dinledıkten sonra: bîlgisizlik mi? «Size söz veriyorum arkadaşlar; bu SALTANAT yıkılacakBen; yazılanları, söylenenleri, tır!.» demıştı. Sayın Bakan. bel bilinenleri tekrarlamakla UKALA ki sözünü tutacaktı ama, ÎKİ I ve GEVEZE durumuna duşmek yıl sonra bakanhktan uzaklaşü! istemem. Geçmişin, gidişin tuPohtıka bu. ne yapsın? tum ve davranışın eleştırısine gi• Devlet Tiyatrosundan barişerek karamsar bir hava yaratyanh baylı (25) kişilik bir 1 Samsun iimanında yaptırılacak oian kapah tip konvermaktan da kaçınırım. Sadece; «EĞİTIM ve TİYATRO» konu topluluk o gün!.erın Başbakanıyörün. ' • na gıtmişler Huzursuzluk kavsunda, size örnekler, ipuçları a) Teknik $artnamesi . nağı • bir yığın dert, çikâyet, söy sunmakla yetineceğim Yorumlab) Avam proiesi Ienti ve üzüntüleri dile getirmak, yargılamak, değerlendirc) ön keşif değerleri. . mısler Bu arada; bır sanatçımek, konularla ilişki kurup sokapalı zarf usulü ile teklif almmak suretivle Ihale nın sımdı yazmaktan utandığım, nuçlar çıkarmak ve de kıyaslaedilecektir. a&ır bir suçlamasına Sayın malarla nasıl bır ANLAYTŞ ortaBaşbakan fens halde bozuimuş 2 Tekltf verme son günü. 18.12.1972 Pazartesi saat 16.30 mında bulunduğumuzu saptamak ve dığeı sanatçılara dönerek* ohjp. teklifler Fmdıkli Meclisi Mebusan CaddesJ D B. size düşeeektır sayın okurlar: «Arkadaşınızın bu sözlerine Deniz Naklivati T.A Ş. Malzeme tkmâl Müdürlüğüne • 1949 yılında Devlet Tiyatro sız de katıhyor musunuz? Dogtevdii edilecektir. sunun ilk Kuruluş Kanunu yürürru mu söyledıkleri'» diye sor3 Bu işp ait. kapalı konvevör teknik esaslarile, Liman lüğe gırdiğı eünlerin bırinde o muş (24) sanatçı koro halinde: vaziyet plânı, Malzeme tkmâl MüdürlUSÜnden almahilir. devrin M Eğ Bakanı. Izmir'd" «Evet doŞrudur kattlıyoruzt^ 4 Teşekkül ihaleyi yapıp yapmamakta ve dılediğıne vero sıra turnede bulunan biT avuç diye karşıVık vermışler. Savın Devlet Tiyatrosu sanatçısına şöy Başbakan kızgınlıktan mı, vokmekte serbcttir. . • < * • ,' ' le hitap etmisti: sa utançtan mı bilmiyorum. «Kanununuzu çıkarttım Ben'm mosmor kesilmış ve: (Basm: 24961/8639) görevim bitti. Bundan sonra otu«Pekâlâ; halledilecek bu me TİYATRO VE SANAT DÜNYASINDAN, HİÇBİR YORUM KATMADAN SUNU" LAN ÖRNEKLER, BU ALANDA NE • DURUMDA OLDUĞUMUZU AÇIKÇA .. * ... GÖSTERİYOR., . «Sen Ne Güzel Buîursun..» Düşünüyorum da bazan, ah gözünün bebeginl sevdiğimin köy hayati diyorum. Kadrinı bilin yasadığımz eyyamın. Ne elektrik var, ne kalorifer var, ne Azrailın kol gezdigi trafik var Ya o gürültü? Şehir homurtusu? Oysa siz orada erken inen karanlıgın tatlı sessizliginde, idare lâmbalannın sarı donuk ısığında, bakır sinilerin başına dız çöküp, tahta ka^iklarla sıcak aşınızı kaşıklarken nasıl da mutlusunuz kim bilir? Inanır mısm Ahmet Can, bu mutluluk denilen şey, muz gibi, niyete bakıyor, ne niyete yersen o tadı veriyor. Sen şimdi dersin ki: bizim de sizin gibi dertlerimiz olsa, biz de elektrik keRİÎmesind"en. trafik tıkanmasmdan, alabildigimiz etin, meyvânın pahalilıgından, tiyatro biletinin 20 lira, sinema biletinin 5 lira oluşundan, yol rnasraflarından, kira yüksekliginden, giyim kuşam derdinden şikâyet edebilsek... Hadi hadi saklama, içinden böyle dersin, değil mi? Tövbe, Tövbe.. Günah! Dersin ama, kurban olcîugum AHahın verdigi nîrnete karşı da günaha girersin, anladm mı Ahmet Can! Siz köylüler bir yiyin de bin şükredin. Bana sorarsan bu ülkede yaşayan 36 milyondan şehirlerdeki 14 milyonu çıkarsan, geriye kalan 22 milyon havatın tadını çıkarıyor. Ne gazete var, ne televizyon var. Olsa olsa tek tük evde radvo, onun da istemedin mi kulağını bükersin. Dertsiz insan olmaz Ahmet Can, ama hiç olmazsa köylük verde kendi derdinle yasarsın Şehir övle mi? Sehirde dert kol geziyor. Çocugu okula göndereceksin. dert. Aldığm maasla geçineceksin. dert ts buîursun dert. Işsiz kalırsın dert, sevdalanırsm dert, evlenirsin dert, gezmeye gidersin dert, apartman komşuları dert. tuttugun takım dert, tutmadığın parti dert, dert oğlu dert Okuyacak kitap bulamazsın, sevrettiğin ovun ya da filmden eksi yüzle çıkarsın, resim sergisindeki tabloları göpüp yahu bu herif badanacı dersin, zevkine uygun bir kravat bulamazsm, 200 lira verdiâin ayakkabmın iki av davanacağına güveTiemezsin; dostun olsa sözüne, yavuklun olsa yeminine inanamazsın, yolda yanındaki kadına omuz vururlar, kızına lâf atarlar, otobüste sıkıstırmaga kalkarlar, vanl anlıyacağın her an her yerde dert kol gezer şehirde. Medenîyet Denilen Canavar Aklın varsa Ahmet Can, sen şehrin parlak ışıklarına, asfalt yollarına, koca binalarına, mal dolu vitrinlerine, yoliannd'an sel gihi akan otomohillerine, sinemalanna, tiyatrolanna, gazinoiarına, sık ve güzel kadmlarına, iste n va f. â* D U ^ur diye imrendiren dıs cönintü<;üne kapılıp da köyü terketme. Otur oturdugun yerde. Bak, diyor ki Başbakan, 30 yıl içinde köylünün hüvük kısmı da $ehirlere akacak, şehirlef kuracak şehir havatı vasıvacaklarmış Sen şimdi inanmazsın bana ama, görürsün 30 vıl sonra ayvayı nasıl yediğini. Mpdeniyet denilen tek disi kalmıs canavar hart dive isırsın sızı de, hagırtıni7dan ver gök inlesin, o zaman anlarsınız ancak dünvanın kaç bucak olduğunu. Simdi artık sİ7 iflah olma7<;ini7 bir kurt girmîs içjnize, îlle de sehir diye oturamaz olmussunuz .. GeJih gelin de, gorün BahiTîn asma bahçelerini' lyi arna. kardesim, biz bunu gazeteye yazdık, sen gazete okuyamazsın ki... BEYOĞHJ CİHETİ MUVAKKAT GİZ İŞLETMESİNDEN ' 1 Poligon Havagazı Fabrikasmda mevcut 322 ton muhtelif eb'adta pik boru 250 ton pık boru malzemesı ve temiz pik ile 40 ton ı. cı hurda. 10 ton 2 ci hurda pik kapalı zart mektuola fivat ve tpklıt !<=tpme usulü iip satılanaktır 2 Bu isp ait şartnampier Beyo*ln îr>pk Snkak No 2 de kâin isletme veznesinden 100. CYÜ7) TL sı bpdel mukabilinde temin edilir 3 Maktu terninat. pik boru ve parçalan için 75 000. fYetmisbeşbin) TL. 1. cl ve 2 cj hurda pik için 6.000.(Altıbin) TL sıdır. 4 Teklif mektupları 13 121972 Çarsamba günü saat 16.00'ya kadar mühürlü zarf içinde t^letme SekrpterlıŞine tevdi edilmiş olacaktır. Postada vâki gecıkmelpr nazara alınmaz. (Basın: 24R56/8691"» D.B. Deniz Nakliyatı T.A.Ş. Genel Müdürjüğünden . SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ DEKANUĞJNDAN Fakültemızın Kurulusunun 113 yıldönümü 4 Aralık 1972 Paznrtesı günü saat 17 30 da Fpkültp'de kutlanacaktır Mezunlarımızın kutlama törenimıze onur vermeleıi rica olunur. (Basın: A. 16836 • 24869/8690)