01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 16 Aralıfc 1972 0 ^ÜHDFN SOMRA GOZLuKLu f A M İ , Bı İ SALİHA'MlM ÛDASIMPA KALMAĞA BA$LADf... F A M r Y i H E BAŞ&ASA VcftîPi DufcuM MıitfA KAKı Üzü' trUTi GAU ÎVe" ĞıTTiGtMl FİLÂN $Ö rrfll îzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 132 • «Oldu Natri Bey, kesintisiz size beş yüz elli Iira versek tamam mı?» «Çok tesekkür ederim. Sizi Tnemmii] etme.' ye çalışacağım.» .'•..•• • • ' ' Zarfuıı geri uzattım: ".' " •«»•».. «Hemen şimdi işe başlayabilir misiniz?» «Elbette.» «Şu yandaki oda sizin. Bir kapısı da koridora açılır. Masası, iskemlesi, dolapları tamam. Şu evrak, içerde çalışan ışçilerircnzin. Bu deftere hepsi ışlenecek. Şu listede de ustalarm. işçüerin gündelik hesapları var. Bunlar ' da şu deîtere... Sonra fabrikayı gezer götürsünüz. Arkadaşlarla tanışırsınız. îşletmeve başlaymca elbette işler çoğalacak, başka memur. yardımcı arkadaşlar alacağız. İşiru2" şirketçe beğenılırse, elbette aylık ve durumunuz ona göre ayariamr..» Bır soluk aldım. îçımden, ben de na 'patronum ya! cüye geçırdım. Delikanlı, evrakı. defterleri kaptığı gibi fırladı gitti yandakt odaya. Yine bir siire çalıştım. Birden ellmdeki kendı dohnakalemim gözüme battı: «Nabi Bey?» diye seslendım. «Buyurun!» diyerekten karşıma dikjldl. «Kuruluş halindeyiz Nabi Bey. Bire, tartasiye gerek. Akluna geldi: Ben, şu listeyi nazırladım. Kalemler, kâğıtlar, gereken daha bazi defterler. Sizin de akhnıza gelenlert bu lısteye ekleyin. Şimdilık bir yazı makinemiz, yet»r. Sonra, fabrikamızın tescil ediimiş adı şu; bu başhkla şimdilrk bin zarf, kâğıt bastınn. Faturalan sonra Bastınnz. îzmir'e değin bir <pdin bu işler için. Öğle vakti de oldu. Hem bu işleri yapar, bera de yemeğinizi yer gelirsiniz.» dedim. Yeteri değin para verdim. «Belki ge reklıdir...» diye. kendisine de ikı yüz lira avsjns verdım; pek sevindi. Fatura almasını, buniarı gelince defterine işlemesini söyledim. Cebinden zarfını çıkarıp bana uzattı: cBunları cebımde gezdirtneyeyim, sızde kalsın; zaten kendi künyemi de anlaşılan deftere kendim ışleyeceğim... dedi. Zarfı alıp çekmeceye ahım. Sonra birden anladım ki, bu işi Nabi Aslıer, bana güven vermek için yapıyoj\ Sesimi çıkarmadım. «Geç kalmarn hemen dönerim..» diye, kapıya yöneldi. Bu sıra" da kapı açıldı; Cahit'le İ'ğıır, girdiler. Onlarla Nabi Beyi tanıştırdım: «Muhasebecimız!» dedim. Cahit, başanlar diledi delikanlıya. O, çıkıp gittikten sonra, hizimkilere, hakkında bilgi verdim. Cahit, dikkatle dinledi. İş konusunda çok ciddiydi Cah;t; sonunda: «Askeıliğini de bitirmış.. Doktor oıacak kardeşi var.. Evrakını da sana bıraktıgına göre, kuşkulanacak bir hal yok ortada.. tşimize yarar.» d:ye söylendi. Uğıîr, sabırsızlanıyorciu: «Memlekette sabotaj, bizim fabrikada mcntaj! hızlı gideceğiz çocuklar, işimiz çok. YürUyün yeme*e..» Cahjt, üstunü değişti geldi. ügur'un arabasına atladık. Tuttu Bornova yolundan tzmır'in Alsancak'mdaki bir lokantaya götürciü bizi Uğur. Yolda, Cahit, söylendi: «Fabrikada işe girışince, bu yemek sorununu halletmeliyiz. tşçiJefimi2e. bize bir kan tin gerek.» Ugur, gülrneye başladr «Oh! ne âlâ kardeşim. Her giiıı bfle yemeğinde kuru fasulye pilâv, üzüm ho^afına vatacagız demek?» Cahit Demiroğlu güldti: «Canım patron sen olduktan sonra, işçine de kendine de ıstedigin yemeği yaptınrsın.» «Dur nele Cahit, aklımı kanştırma şimdi..» diye söylfcndi Uğur. Yemekten Sonra fabrikaTa döndük Ne ki. sokaklar, caddeler, bana, hep siyah bir duman içindeymiş gibi görünüyordu Insanlar, fcorkak, kuşkulu adımlarla kaldınmlarda sekiyorlardı. Herkes, birbirine bir tutaf bakıyordu. Bana mı öyle geldi bilmem, ıçimâe tarifsiz bır üzüntü duyuyordum. v Dayanamadım; fabrikada arabadan ınerken, «Farkında mısınız çocuklar? Ortalıkta bit yağmur • sıkıntısı gibi bir şey var. Oysa nava açık. Herkes, sokak, çarşı pazar. bir kasvetli..» aedim. Cahit, ıçinı çekti: «Al benden de o defin.jj diye söylendi. Uğur, «Durmadan sö7ü ediliyor: Şu Menderes bir istıfa etse de kurtulsak!» djye karara vardı. Vardı ya, bu «ararı Cahit, begenmedi: «Menderes istifa etse ne olur.'etmese ne olur? Bu Meclis'le yerine kim gelecek?» Uğur'un pratik zekâsı işi halletti (!) •Mecüs de istifa etsin!» «Tamam! Şimdi oldu, işte.. Bu işe Bayar'ı katmak koşuluyla!» diye' Cahit. gülmeye ba$ladı. Uğur, kızdı: «Yahu siz de işi hep yokuşa sürayorsunuz.. çaresı bu ışin? Türkçesini bilmiyorsanız, frGnk çesini söyleyin bari de anlayalım?» Cahit Demiroğlu, ciddi ciddi Uğur'un arkasır.ı oksadı: «Şimdilık, bütün bu olup bitenlerden sonra, olup bitenlere Katşı frenkçe de söylesok; 11 n'ya rien a faireü»' • .. . «£!.. patîâyalım be yahu!» «Bekleyehm Uğur, bekleyelım.. Bakalım nasıl olsa bardak taşacak ya... ama nasıl taşacak?» Uğur, öfkeli öfkeli, karşısındakı deponun içüıdeki molozları temizteyen ^çilerin başına yürüdü. Ben de odama işlmin başına' vardım. Cahit'in tulumunu giyip, makinelerm montajının yapılacağı bölüme geçtiğini araıık bıraktığım kapıdan gördüm. Makinelerin montajınm yapılacağı bölümden, ışçilerin güriıltüsü gelmeye başladı. Kalktım. açık unuttuğuın kapıyı kapadım. İşime oturdum. (Arkası var) 7 Şubat 1917'yı 8'e baglıyan gece başlıyordu. Hava karanyordu. Ben hem savaşın gidışı bakımından hem Ahmet beyin durumu bakımından üzüntü için de kıvranıyordum. Bir tek umu dum vardı: Ahmet bey öteymı Basri beye anlatmıs ve pr^u kumandanınm dikkatini çekmiştim. Zaten eniştera davasmda haklı çıkmıştı Yüzbaşj Selâhattin'in Roman En ağırından daha da ağır Yann sabaha kadar, size bu bilgı> i vermiş olanın toıh olduğunu öğrenmek ısterim. Derleyen: İlhan SELÇVK yıvle çatısmıştı. Kolordu karargâhı blr hendek içinde çahşıvordu. Öğleye doğra Ahmet bey ap> tık muharebeye devam olanağı kalmadığmı haber verdl. Esassn gün batınca bütün bırlikler çekılecektı. Ahmet bey ısteneni vapmıstı. YUzbası Berkuk yanımdaydı: Gel, dedi, Ahmet beyi k«dıralım. Telefona gittik. Ahmet beyl bulduk. Ben: Ahmet bey, Kolordu sirden daha büyük bir umutla duıdurma savaşı istiyor. YüzbRî. Berkuk bey «Ahmet bey de m? korlc mava başladı?» diyor. ce dcrsiniz? Bu biçim konuşmaya h:c tahammülü olmayan Ahmot bey çok şiddetli bir dille: " BİRTAHMİN Anika yaşarken YAZAN: İVO ANDRİC ÇEVİRENLER: Adnan ÖZYALÇINER Ühami EMİN Yanımdaki çadırda yatan Kolordu İkinci Sube Müdtirti Yüzba«ı Şevket'le benim çadınmın önünde konusuvorduk. Karabekir'in neferi geldi: Sizi Kolordu Kumandanı istiyor.. ,. ( .• • Ben bu anl çagrılısın İıaVırlı olmadıgını sezdim. O gün Basri'ye anlatfağım acı gerçeklerin Ordu Kumandanı agzıyla, Kolor du Kumahdamna sovlendiğinl ve Kilcrdo Knmandanınjn da bu acı perceklerin benim tarafımdan Basri bey kanalıj'le Ordu Kumandanma duyuruldugunu tahmin edecefini hesaDİadım. Bu düşüncelerimt $«vket'e açtım. Şevket r Selâhattin, bu adamlarda insanlık kalmamıstır. kendini koru ve mutedil komış.. dsdi. Nasıl? Haberim yok de'. Ama ben valan sövleyemezdim. DoSruyu sövlemekten korkarak kücülemezdim. Her yer kapkaranlıktı. Istıraplar içinde kıvranarek Karabekir1 in oiasma girdim. Kumandan masasının basma oturmuş. önüne bir bardak bira koymııstn. tcki Içmeven ve içtiSi zaman çok gizli kalmasını Isteven Karabekir'in btı hali cok ü7fintülü ve heveoBn }çinde bulundugunu ve firmaliteve aldırmaz bir dunıma dü^ttiğiinü gösterivordu. Masamn üstünde yanan petrol lâmbasmın ısıgı'odaya hafif bir aydınlık serpiyordu. Kumandanın arkasmda Saffet bev. Saffet beyin yanında Yüzbaşı Halis ve bfraz öterfe Kolordu Tooçu Kumandanı Binba<;ı Kemal nfuruyıvrlardı Adeta bir Divanı Harn düzpnlenmis gibivdi. Saffet alaycı bir edavla beni beni sflzüvor «Simdi kabadavılığını görelim bakalım. ben ndamı nasıl teneîprim anlarsıni defnek istfvordu. Su riakikada Saffet'in kafasından geçenîeri adeta okuyordum. BİR RİCA Dısarı çıktim. Hiç kuşkusuz çok kötüydüm. Derhal Ordu Kurmay Başkanına mektup yazarak durumu açıkladım ve benim derha! bu kararçâhtan alınmamı rica ettim. Mektubu götüren süvan aîdığı talimat gereğince Ordu Karargâhına gidıp Basri beyi uyandırmış mektubu \rerip' cevabını alraıp... Sabaha karşı geldi. Basri ozetle sdyle divnrdu: « Bugün senin anlattıklannı Halil Paşa'ya söyledim. O da Karabefcir'e söylemiş. Gerçi senin söyledigini söylememiş ama, demek ki senın OrJu Karargâhına gehnenden şüphelenmişler. Müsterih ol, sana tomse birşey yapamaz. Durumda yeni bir değişiklik olursa bana haber ver.» Ertesi gtin açılırken Saffet beni çagırdr Dün gelen Alayın geri ka Selâhattin'j, sıkı bir sorguya çeken. kumandan şöyle diyor: «Bir karargâhın sırrını, başka bir karareâha söylemenin, bir subay için çok fena olduğunu elbette bilirsiniz.» lan bir taburu bugün Ordu Karargâhma gelecek, git onu al, getir. Bu anlamlı bir görevdi. Dün gittim. casus dediniz. Yann da hain dersiniz. Bu işi baska arkadasa veriniz! Saffet: Canım sen Karabekir'in ne kadar vehimli bir ınsan olduğunu bilmiyor musun! Sen onun dediklerfhe aldırma. git görevini yap! Gerçekte bu işler hep Saffefin başınm altından çıkıyordu. Pakat o kendisini daima geride turuyordu ve başkalannm arkasmda kalıvordu. Ordu Kararsâhına gittim. Bas ri beve durumu yeniden anlattım. p da bana mektupta .yazdığı şevteri tekrar etti Taburu aldım, akşama doğru Kutülammare'ye geldim. Geldiğim zaman artık bütîin ağırlıklar. hastaneler Bağdat'a doğru çekümek emrinı almış.. Her taraf anababa günü gibiydi. Düşman uçaklan başımızda dönüyor. birliklerimizı harap edivordu. Ve biz tarihl şerefler kazandığımız Kutülammare topraklanndan avnlıvorduk 10.2.1917 sabahı tngilizler yogun bir topçu ateşi desteğinde suvu geçtiler Muharebe bizim kıyıda başladı. Ve her tarafta kanlı boğuşmalarla ilerledi. Felâhive'yi dün bırakmıs olan Bekir Samj'nin tümenirrl izleven îngiliz kuvvetleriyle kanlı bir boğuşma sürerken Ahmet bevin alayı da bir tngiliz süvari tuga ÖFKE Ben ölümden korkar bir adam değilim. Bunu hepin'2 bilirsiniz. Fakat daha fazla kalırsam bu sefer alayı geri getirmek irnkânı kalmaz. Benim diye ceğim bu! Siz istediğinizi ynpın» Ahmet beyin öfkesine knTTi bunun bir şaka olduğunu bıldiHim, ve gün batarken Kutül»:nmare kuzeyinde bülunacak biçimd? ha reketini düzenlemesinin Kolordu emri oldugnnu söyledim. Saatler geçiyor, her UvtatU mu harebe daha kanlı bir $«kil alıyordu. fngylîzler hepimizi topvekun esir etnieve uSraşıyor ve biz de bu esaret çemberindrn ra kamızı lnırtarmaya uğraîiyorduk Gurupla beraber ateş muhare besi hafifledi ve birlikler ypvaj yavas çekümeye başladılsr 5 Ekim 1916'da geldiğimı? Kutülammare dolaymdan 10 S'îbat 1917 akşömı aynlıyorduk. Kutülammare savaşlan sinesinde o*uz bine yakın Türkün cesedini kanmı 4 0 yıl önce Cumhüriyet • DLİl'E yanginında yanan A evraitan ticaret ve hukuk " davalanna ait haklan zayı olmaktan kurtarmak için tkinci Ticaret Mahkemesi tarafından bir kanun tasarısı hazîrlan mı^tır. Bu tasarı dün tıcaret ve hukuk kâkimlerı ile baro temsilcilerinin katılması ile ya • p4anbüyuk toplantıda görüşü!müştür. Bu tasannın esasları şöyledir: «Eskı'dava dosyalannın yem den teşktli IÇİT her mahkemede husuai birer mahkene ya. pıhnalıdır. Bu kabul »edildı*i. takdirde bu mahkemenm ıki âzası bülunacak ve her dava tetkik edilirken aıt olduğu mah kemed^n birer âzanın iştıraki ile hususi mahkeme heyeti temamlanmıs olacaktır. Baro'în 16.12.1933 Y E N I ADLİYE KANTCJNU ziba't Meclisinin seçeceği avu ve dosya nıırtıaralaıHnı bildirır kat da heyetin çalışmasına ka' bir beyanname vermeye mectılacaktır. Her davacı bu ka burdur.» nunun neşir tarihinden itibaren Adliye ilerı gelenleri bu kaonbeş gün içinde yangm tari nun projesindeki esaslara tahıne kadar mahkemelerde ba raftar olduklannı ve hiçbir dekılmakta olan davalann tarai ğişiklik yapılmayacağını söylelarırlın isim ve hüviyetlferini. vc mişlerdir. • • işin mahiyetini, dava tarihini • ÜÇ GÜNDEN beri dinmeyen yagrnuı dün gece yine « yurdun her tarafında yağdı. înebolu dalgakıranı da parçalandı. • ' B ü î Ü K HARP hakianda yapılan istatistığe göre çarjıışmalar sırasmda sahillerimizde batan gemiler 164 adettir. • DÜN TAPILMASl bekienen Galatasaray Besık taş maçı havaların kötü gitmesi yüisünden ertelenmiştir. Dün yapılan maçlardan ise Fenerbahçe Vefayı 40, Eyüp Beylerbeyüıi 61 yenmiştir. YARIN : BÜTÜN KOLORDU TEHLİKEDE İStM LÂZIİVI Karabekir bir süre susarak bekledi, beni manzaranın etki^ine bıraktı. sonra bu etkınin yeterli olduğunu hesaplayarak sor du: Esir olanlar hakkında birşeyler duydunuz mu? Evet. Ne duydunuz? Eğer korkaklik gösterilme miş olaydı. bunlann esir olma5'acaklan, salt Kolordunun geçisi vakitsiz durdurması vüzünden düşman eline düştükJeri sdyleniyor Kim söylüyor? Herkes. Bana fsim lâzım. Kimse fikrini saklayacak durumda değil. Herkes,' söylüyor. Birliğini düşmana teslim eden Kolordu olmak durumundayıa. Bunu kime sorsanız, size söylevebilir. benim aracilığıma ihtiyaç yok. Pekalâ bunları duydunuz da bana nive söylemediniz? Evvelce size sövlenen seylere dedikodu dediniz. Sövlemis olsaydım. bana da bunu söyleyecektiniz. Pekalâ. bana söylemediğiniz halde baska bir karargâha gidip bunlan söylemekte ne manâ vardı? Baska bir karargâha değil, Kolordunun üstü olan Karargâha... Bir Karargâhın sırnnı baska bir karargâha söylemenin bir subav için çok fena olduğunu elbette bilirsiniz. Karargâhırr sırlannı ifşa et mis değilim. durumdan müteessir olan Ordu Knrmay Baskanına. sorduğu sual üzerine olayı anlattım Böyle bir hareketin hakkınızda en agir cezayı gerektireceğini düsünmediniz mi? Bu agır cezanm tarihin korkak e becerizsiz demesinden daha hafif olduğu inancmdayım. Son cümle Karabekir'in yüzüne vurulmuş bir tazgın demir gibi geldi. Sfffet saşırmıs titriyordu. Karabekir ayağa kaiktı. O kalkınca odadakiler de ayağa kalktılar. Kumandan: DFSLBOND 13 Avladıklannın hepsini sattığmdan beline tık. Zaptiyelerin sayısı azalmıştı. Bir Ali Bey, kadar ıslanmış durumda, titreye titreye rakıVişegrad'ı bırakmak ıstememiş, burada kaymayı üstüste yuvarüyordu şimdi. Bu yıl balık avıkara olarak kalrmstı. Babasıyle birlikte ikl kere nın nasıl geçtiğini, ne kadar balık avlayıp kaç Ulah "clleriyle Sırbistan savaşlarına gitmış, her para kazandığını soranlara bütün balıkçılar gibi ikisinden de Vişegrad'taki eski görevıne dönmüştam karsüık vermekten kaçımyordu. tü. Keseyi doldurup Anika'ya peşkeş çekece ., . • Drina kenarında, Vişegrad'm en güzel ev" ğini söylüyorlar, diye aüldı gençlerden biri. " • •' lerinden olan genis bahçeh iki evi vardı. Birkaç Ben mi Anika'ya gidecekmişim? Sizin akere evlenmiş. hepsinde de kanları ölmüştü. Kağalardan bana sıra mı gelif, diye bir yandan sidınlara olan düşkünlüğüyle tanınırdı. Yıllar geçgarasını sararak bir yandan da ayak değiştiretıkçe daha çok ıçiyor, ama ölçüyü de eldaı bırek karşıhk veriyordu Gazi. rakmıyordu. Düzensiz yaşamasıyle yaşınm geçGerçekten o da Anika'ya gittnek içîn bosu kinliğine karşılık ince yapılı kalmıştı. Yüzünün boşuna bekleyenlerden biriydi, ama oradakiler sert. tedirgin çizgileri, zamanla gülümseyişi ankonuşmayı Anika'ya flökmek istediklerinden tadıran bir sakinliğe" dönüsmüstü. Bembeyaz bıküıyorlardı ona. yıkianyle iylce seyrekleşmiş sakallan ara^ınGazi, parasmı ödeyip silkinerek, titriye titdan yıpranmamış, pembe ağzı görünüvordu. Koreye dükkandan çıkarken: r.u«urken sesi sıcaklaşır, gözleri içtenlikle pa Bunu sizler, siz ağalar becerirsiniz, diyorrıldardı. Ilıcalara tutkundu. Onlan duyduğu her du. Bu mal bana gör£ değil.ben sudan geçinen yerde arar; şifaiı kaynağın bulunduğu her yerde bir adamım. dp kendi parasıyle ya bir çeşme ya da hamam Dükkânda kalanlârsa Anika konusundaki sohyaptu"irdı. betı sürdürüyorlardı. Hemen o gece Yakşa, Anika'yı görmüştii. Nüfus bakımından oldugu gibi. ahşveriş Bir daha da Dobrun'a, evine dönmek istemedi. bakımından da çökmüş olan kasabada kayBütün sre'celerini Anika'nm yanında geçiriyordu; makamın çoktandır herhangi bir işi, herhan»adın da galiba yalnızca onu alıyordu yanma. Bu gi bir kaygısı yoktu. Soyluluğunun bütün /üzden şimdi kasabalılar hep Başpapazın oğlubelirtilerini kendinde tasıyan suskun, güleç IU konuşuyordu. Kadınlar onu görünca, başlabir insan olan kaymakam* yavaş yavaş yaçını çeviriyor, erkeklerse kendisine ya akıl veiyor, dedikodu ediyor ya da düpedüz kıskanılanıp hem kendisine, hem de başkalanna yar•orlardı. dımcı olarak ya?avıp gidiyorr1 ı. Ya Plevlye'Başpapaz. boşuna adam gönderip haber sadeki mallarını yoklamaya gider, ya da dostarak korktıtmaya, gözdagı vermeye çahşıvordu. larıyle sazlı sözlü teferrCçlere çıkardı. liçbir şeyin kâr etmediğini gbrünce kendi giDirek gibi doğru, derin, resmi sesi, donuk ip oğlunu geri getirmeye karar verdi. Bu da bakışları, bembeyaz yüzü. her an değirmen;e yaramadı. O zaman Vişegrad kaymakamına den geüyormusçasına yüzü gibi beyazlaşmış aşvnrdu. .• elbiseleriyle bu Dobrun Başpapazı ötedenbtrl Ünlü zenginlerden Plevlyaklı Ceva+ Paşa'nm kaymakama" sıkıntı verirdî. Şimdi de onu soSIu kavmakam Ali Bev. çoktan daha iyi, daha ğuk karşılamıs, ama kendisini dinledikten iiksek bir mevkî sahibi olabüirdi. ama o, Sosonra ise el koyacağına s'öz vermişti. Rahmetollu snvundan gelen annesinden ötürü her ttirli Kırnoyelçev'in kızıyla ilgili bir şeyler duyi büyüklükle efendiüğe, özellikle hesan kitapmus, ama ilgilenmeTnisti: bu vüzden birçokzenainlige karşı 'ileîsiz Jcalmaktavdı. Yirmfbeş ları burnünun büyüklüğünd'en dolayı acıraıs1 önce. kasaba. kısa süren bir gelismeyle bollafdı ona. Zaptiyeleri sahp Yaksa'yı Dobrun'a ğa. ksvııstuŞıı dcrede. Ali Bev, daha virmibir gönderecek. kızı da yola getirecekti ışındavken kasabanın nolis kumandanı olmus.. TiVaret, o vıllarda Vişegrad köprüsüne vöBaşpapaz, utancınrian ölerek, çirkin, yarl îldiŞindsn ka«aba rnaHa. parayla, volcularla kör bir adam olan Vişegrad papazı Yose'nin rirrsuştu; onun icin, kasabada veterli sayirîa evinde kalmış. oğlunun gelmpdigini, kaymaptivevle becprikü. rü"^vet dfi>:künU olmavan bir kamdan da hiçbir habcr çıkmadığını görünce uslu atına atlayıp yüreği acıyla yüklü Dobımandan bulunmslıvdj. Bu aradp. vıüar eeçrun'a dönmüştü. îçe ticaret ba<;ka yöne yöneîmiş Visetrrad volu•' . .• (Arkası ; bırakmıs*ı. Ygbancılar seyrek ugruyordu ar TİFFANY JONES •«" • • » " * GARTH LEE LEE... . ^ Q YEMI Bl'B CBLİt 4CA1A8UMU YOK BDELİM EM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear