24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYFT 13 Kasım 1972 ON(E MOLU 58zALDı... I ÜRHÎt.MfrEUll?«. 4(ET KB. M£iElEK'l/MUMİy?(HUluRU« A'ıltlAfjP N0KTAUYAlA«ritf. t M t L AMET ı'tÎM Ğ t l i ü E l . Bü HWAU&A Y A R A L A ^ AVjiATl ADl MÖW.,8iMwAir4 HMMUK. î5TAriBüUiMUZO 50Uu çeşîr AVKATLAR. EVPE VEPE &UTAKlM;QRMlh.ı TEJ>Hİ&Cİ>^KEHPİUpİHİ 4lPlAfc. j5îft TAKlM ĞOzü AMMAMlf fcüSU MÎİALİ AD£ML£ft£... 6 c ; W W KARlYAkADAA. EtfLBMME Î2Mİ VAfc'. Bü YA$Al^'KALDıftıLMAİiî>lıİ. Bu ^EfttPLt Evte.ft İ5İP f^SlM.KAR4K«l... cvDf KAKMCAİDA ÖüHMTAU&ıH kflKüMÜ fcUWT.MAK lîTİYOıîÛHt TAHDİDÎUı kALPlgMAÜY'Z. fc£K£K KKMI İSTEPİ&İ Ktöfe AtABı'LMEü'piA.. ÛSMANLI p£WErıiuM A&APLAÜDAM ftga /7 îzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 99 Büyük Taarrur basladığı sırada Genelkur» may Karargâhı da elbette cephedeydi. Yine kendimizi yoğun bir çahşmaya vermiştık. Cephenin dörtbır yanından durmadan telefonla, habercilerle raporlar geliyor, değerlendinliyor, komutanlara iletülyor; emirler ahnıp bildiriliyordu. Bu raporlann araıtna, birlilclerin yitirdiği erlerimizın tutarı, subaylanmızın sayısı da kanşmaya başladı savaş kızıştıkça. Birara. çadınn içinde elimden düşmeyen sahra telefonunda Tınaztepe'ye hücuma kalkan Alav Komutanının sesinl duydum: «tkinci Bölük Kotnutanım şehit düştü. Tümen Komutanıma an cderim. Bölüğün takım komutanlan çavuş rütbesind'edir. Ikind bölüğe bir subay komuten göndermek lmkânı var mı?» diyordu. Tümen Komutatıı da Başkomutan tarafınöan bir durutnu incelemek için karargâha çağnlmıştı; bundan gürel b!r fırsat elime geçemezdi. Çadırdan fırladırn. Büyük komutanlann bulundugu Kocatepe'de soluğu aldım. Tümen korautanına raporu sözlu olarak verirken, yan gözle Fevzi Pasa'ya bakıyordum. OT&U Komutanma baktı Tümen komutanı, Ordu komutanı da çaresizük içlnde Fevzi Paşa'nın yüzüne baktı. Fevzi Paşa'ntn kaşları çatıldı. «Eh Nazif.« dedinı kendi kendime, «ya Fevzi Paşa. canına okur, ya da kazanırsm.. » Kendimi yitinniçcesine. üç «dtmda Fevzi Paja Hazretlerinin önüne vardım dikildim: «Paşam, kaderde varsa, sizden şehitlik rütbesi ıstiyorum. Allah aşkına benden bunu esirgemeyiniz! Bu bölüğün komutanlığını bana veriniz!» dedim. Mustafa Kemal Paşa, biraz uzaktaydı elinde dürbünüyle. Gözünün ucuyla bize bakıyordu. Fevzi Paşa, gözlerini gözlerime dikti. Sert yüzü biraz yumuşadı: «Peki Yüzbası, Tınaztepe ele geçinceye dek, tkinci Bölük Komutanlığına atandın. Sonra gereğini düşünürüz.» Buyruğunu verdi. Neredeyse Paşa'nın teşekkür için eline sarılacaktjm. Kendimi tuttum; selâm verıp, tepeden aşağı koyverdim kendimi. Mustafa Kemal Paşa, bıyık altından bana güluyordu. Komutanlara, «Yüzbaşı hakll... Bizira gibi savaçı uzaktan dürbünle seyredecek değil ya!» diye jaka ettiğjni duydum. Kurşun yağmuru altında Bölüğümün başma geçtığimde, erierime, çavuşlanma. «Arkad'aşlar! tınaz ne demek?» diye bağırdım. Askerler, cBu da gorulur mu?» gibisine bana bıktılar. Hepsl köylüydü, bilmezler miydi tınazm ne olduğunu? cTınaz, ot yığını detnektir kumandanım!» kırşıhğını aldım. Bütün gucurale bağırdım: «Bu tepe ot yığını ile dolu. Otlan, kuru otjın ateşe vereceğız arkadaşlarım! Adı üs> tünde Tınaztepe; ateşe vererek ^epesine ulasacağız!» Ve tabancamı çektim. m / Babam, Albay Nazif Tınaztepe'nin anılartnm bu son bölümünıi okurken, Gülseren, gözleri dblu dolu dinliyordu. Çok heyecanlanmıştı; dudaklarını kanatırcasına ısırıyordu. Yine bir pazar sabahıydı. Artık Bahara girmıştik; kortlar açılmıştı. Sabahleym erkenden gıttiğımiz antrenmandan bızim eve donmUştük. Babam, şöyle bir sabah gezisine çıkmıj, daha dönmemişti. Belki de arkadaşlan ile kahvede biraz oturayım demişti. Annem, mutfakta yemek hazırlıyordu. Gülseren, yarrfım edeyim demiş, annem onu, «yapılacak bir iş yok» diye mutfaktan çıkarmıştı. Salonda oturmuş, babamın bu anılannı okuyorduk Sonunda Gülseren'in heyecanı yatıştı: «Emre.» dedi, «bizim Albayımız, çok sakin görünen bir adam. Oysa şu yazdıklarına bak! Nasıl da canıtez, heyecanl», yerine gore öfkeli.. • «Elbette, veslegi askerlikmi?. Askerlerln, askerlik işinin birlnci özelliği, Eoğukkanlı olmasını bılmek, hislerini, heyecanlannı akıl yoluyla baskı altında tutabilmektir. Sen, bunu nereden biliyorsun? diyeceksin. Babamı biliyorum da ondan. Babam, en öfkeli anlarınd'a bile gulümsemesini bilir. Onu iyi tanımazsan, öfkesinin, ne düsündüğünün farkına varamazsın... Şımdilerde artık yaslandı da öfkesini, heyecanını sırası gelince bağınp çağırıveriyor biz bizeyken Çocukluğumda bir kez. işledığim büyük bir kabahatten ötCrü, bir tokatmı yedim babamın; niçin vurdu bu tokatı diye günlerce düşünrfüm kaldım: Çiinkü hiç de kızmıs gibi görünmüyordu. Şonradan çok kızdığını anlayınca ödürn koptu. Şu. sıra şöyle bir iş olabilır: Babam. hiç kızmarr.ış gibi, Adnan Menderes'i kulağından tutar, oturduğu koltuktan atıverir. Hani askerler demek istiyorum. Bakanlar da, «vahu bu askerler neden kızdı?» diye, merak içintfe kalırlar...» (Arkam var) Tren sabaha karşı Eskişehire, akşama doğru Afyon'a ve ertesi sabah Konya'ya geldi. Biz Uk defa gördüğümüz Anadolu'yu istasyonlarda izliyorduk. Yalmayak çocuklar, sef.il ve pejmürde giysili Türk kadınlan.. Her istasyonda ne bulursak a' lıyorduk. Fakat bulduğumuz şey ler ya yemiş, veya yoğurt ldi. Geceyansına doğru tren Toroslarda Pozantı'ya geldi. Demiryolu burada bitiyordu. Vagonlardan indik. Hava müthiş soğuk, dağlar karlıydı. Portatif karyolalanmızı açtık, açık havaya kurduk ve elbiselerimlzle yattık. Üç gün üç gecedir tnende sersem olmuşttüt. Benim karyolamla HUsevin Rahmi'ninkl yanyanaydı. Biraz üerde Emin Ali yatıvordu. Cemal, Basri beyin yanına gitmişti. Yoîda Cemal'ln. Kurmavbaşkanı YUzbası Basri'nin kansıvla karde? çocugu oldugunu öğTenmiştlk. Cpmal, hem Trabhıs kahramanı, hem de Tümen Kurmaybaşkanının akrabası olunca kendlsini bizden üstün störiıyor. birimle konuşurken büvtlk adam tuttımunu benirr^h'ordu Yüzbaşı Selahattin'in Roman I Dağ başında lisan kursu mur altında, on saat kadar atla giderek gün batmasına yakm Gâvur dağlannın içine girdlk ve bir derenin üd yamaona dagümış bağiık, bahçelik bir Ermeni köyüne vardık. Bu köyün adı Hasanbeyli idl. Derhâl yerleşecek bir yer anyorduk. Köy muhtan, bizim grupu karargfthın en kuvvetli grupu olarak gördüğü İçin musaade istedi. Bizi'bir yerde oturttu. Kendi evinde bize bir oda hazırlattı. Odaya girdik. Bos, fakat köy odalarına benzemiyecek kadar temizdi. Bu dunım Rahml beyin dikkatlni çekti. Ne oldugunu muhtara sordu Muhtann cevabından anladık ki 17 yaşındald kın Amerikada tahsilde lmiş, tatil zamanını geçirmek Uzere Türkiye'ye gelmiş, gavaş Uânı üzerine Amerikaya dönememiş, şımdi bu odada köy çocuklannı topluyor, onlan o•kutuyor ve Ingüizce ders veriyormuş Rahmi bey «~ı«i çağırdı. K12 mükemmel Pransızca ve îngilizce biliyordu. Gâvur daglarında Derleyen : İlhan SELÇVK mal bir teneke kutu çıkardı ve bana dedl ki: Sana ne versem beğenlrsinT Ögrenim için Amerika'ya gittikten sonra Gâvur Dağlanndaki köyüne dönen bir Türk' km, günün belirli saatlerinde çocuklan topluyor, İngüizce ders veriyormuş. bir köy .. ve köyün kızj Amerikada öğretım görüyor... co'ya geldik. Bu uzjjnca mesafeyı bir günde aUnak ıçln sabah erken yola çıkmıştık Ve ikınci defa olarak bu yol üzerınde portakal agaçlannı görüyorduk BtR SÜRPRtZ TEKRAR YOLA Sabah, gün açılırken uyandığımız zaman gece yağan kırağı nedenıyle battanivelerimizin üzerinin buz tuttuğunu gördük. Kalktık. Yakmda bulunan bir isçi kahvesinde çay içtik. Birkaç saat içinde biz% binek hayvanı vsrdiler. Esyalanmızı toplattık. Yola çıktık. Kumandan Halil beyin otomo bili varmış. Halil bey kurmayı ve yâverleri otomobille Tarsus'a gittiler. Biz de atlarafcurulduk.YUrüyüşe çıktık Ogle üstü bir yer' de mola verdik. Herkes bhşeyler yiyordu. Rahmiyle bende yiyecek birşey yoktu. Tanıdjğımiî da olmadığı için o giin aç kalmıştık. Akşam bir hana geldik. Ekraek ve yoğurt anyorduk. Usteğmen Cemal heybesinden çajdanbk çıkardı. Çay pisirttl. Bisküvi, çıkardı. Yemeğe başladı. Herhalde havanın soğukluğu ve açlık nedeniyle içi ezilen ben, böyle karşunda şapır şupur yemek yendigıni görünee bakakalmış olacagun ki Cemal bunun farkına varmış: Mülâzım efendi, demişti, galiba canm bisküvi istiyor, olmadığı için yıyemiyorsun. Herhalde çay da içmek istersin. Bana bakıp içini çekiyor, ve bel ki de kızıyorsun. tstersen sana bir bardak çay vereyim, saglığl ma dua etl Bu başlangıç, aramızda bir arkadaşlık bağı kurdu. 4 0 yıl önce Cumhuriyet P ARİS 12 ( s x ) Temps gazetesi, «Silâhlan Azâltma Konferansunın izledlfi •u'sul hakkında Italya temsilcisinin dün ıleri sürdüğü Itirazlar bazı çevrelerde başka başka tefsirlere yol açmış bulunduğunu yazmakta ve şöyle demektedir: «Bazı kimseler Italya delegesinin sözlerini konferans muzakerelerinin bundan sonraki kısmında Italya'nın sadece bir müşahit durumu almakla yetineceği karan verdiği şekilde telâkki etmektedirler. Bazı çev releroTe ise Almanya'nın herhangi bir mesuliyeti kabul etmek istemediği manası çıkarıl MALKOCOĞLU yazan ve çızen: Ayhan BAŞOĞLU ÇELİK HANÇER ömrümde görmediğım bu teneke kutunun içinden ne çıkacağinı tahmin edemivordum. Hasanbeyli'den bir sabah tekCemal nihavet teneke kutuvu rar atlara bindik, Gâvur Dağlaaçtı', îçinden zevtinva8h enginnı aşarak Islahlye'ye geldik. narlı bskla çıkardı. Ben havBiz geçerken Gâvur Dağlan taretle olanbıteni ızlıvordum. mamiyle bulutlara gömülmüştü. Portakal agaçlannı ilk defa Cünkü pışmemiş konserveyı biBiz bulutlara daldıkça Üsteg. Tarsus'ta gormüştük. O gCn akliyordum, ama pişmiş yemek men Cemal: şama kadar ellisı, altmışı bır kon.«ervesinı duymamış, görmekuruşa alınan ve yollarda yığı Hazreti Isa gibi göğe çıkmiştım. Bunu bana ilk öğreten lı dur.ın portakalları yemekten tıkl Ya melekler neredesıniz?! Cemal olmuştu bıkmamıştık. Biz o gün çok udiye bağmyor, hepimiz gulCşüErtesı sabah Raco'dan trenle cuza ajdıgımız portakalları âcfeyorduk. hareket ettik. Halep'ın 10 kilota yağma etmekten memnunduk. metre kuzevinde Müslımıyve 15Ama düşunemiyorduk ki, bütün TAĞMA tasyonunda. Kumandan Halil yaşama koşullannı portakallara bev rfe trene bmdi Ertesı sabağlamış köylü mahvolmaktayIslahıye'ye üç gün tren, bes •bah, o tarihte trentn «on vardı. gün at yürüyüşu, beş gün ıstidıgı ver olan Tellülebvaz'a eelYürüyü? uzun, yollar çamurrahat ederek on üç gunde geldik. Simdi bu istasyon Akcadu, Hayvanlar ve biz yorulmuş, miştik. kale adını almıştır. Orada Ö B yağan yağmurla ıslanmıştık. Akşam olmak üzereydi. rendik kl, kumandan Halil bey Akşam hava karardıktan sonra bizden avnlıyor ve başka vera îslahiye'de ikl gün istirahat Raco'ya geldik. İstasyonda işçi ffidivor. Bize de kumandan olaettik. blnalan ve Arap çadırlanndan rak Tümenimizin 43'üncE Alay Sonra tslahiye'nin kırk küobaşka bir şey yoktu. Biz Cemal Kumandanı Binbaşı Beklr Sarr.etre güneyinde bnlunan Raile bir işçi odasına girdik. Cemi bev geliyor Birkaç saat Tellülebyaz'da kaldıktan sonra Urfa yolunu tuttuk Tam bır çöl olan bu bölpevi hepimiz ilk defa görüvor13.11.1933 •*(îuk. külâh .biçimınde çabıurdan yapılmış evlerl hayretle seyrediyofduk O B9C8 b4f verİTALYA VE SİLÂHSIZLANMA de ordugâh kurarak Iraldık Ertesi günü ögleden sonra Urfa'va maktadır. Bu suretle Ualya ya ile aralarındakı münaseba.girdigimi? zaman Karacaahhem îngiltere ve Fransa ile bir tın samımiyetini bozmak istemet'e bpnziven mezarlıklara dol arada çalışmak, hem de Alman memektedir.> muş Urfa halkı bizi «Lu. lu, lu» dive haykırmaiarta selâmlıyorDÜN DOKTORLAR toplanüsında, doktorlann halkdu. tan aldıklan ücretlerın çok olmadığı kararlaştırılmış, hattâ Türkiye'nın doktorlara en az ücret veren memESKİ V]E YENÎ leket olduğu açıklanmıştır. v ALMANTA, Türkiye'den yumurta aimak istemekteBize bir handa odalar göstedir. Almanya için hudutta teslim şartı ile 100 kilo yunldi Birkaç gün burada kaMık. murtaya 50 lira fiyat konmuştur. Yunanıstan ıse Pake Halil bey. kumandanlığı Bekır vapurlannın Yunanistana uğramaması yüzünden bızSami bevc teslim etti. den yumurta almadığını söylemekte ise de Türk vapurlarının Pire'ye uğradığına göre Yunanistan'ın bizYARIN: den yumurta almamasının sebebi fiyatlann Yunanlılar tarafından pahalı telakki edilmesinden Ueri geldiği anlaşılmıştır. ' ÖLMEĞE VE ÖLDÜRMEĞE DİŞİ BOND BİR NÎMET Oçüncü gündü. Atlı karargâh Uyeleri, Toroslan aşmış Tarsusa gelmiştik. Bir hana indik. O tarihte elektrikli bu kasabacık; lokantası, berberi ve otelıyle bize bulunmaz bir nimet gibi geldi Postabaşı Rahmiyle beraber, berbere gittık, lokantaya gittik. üç gündenberi yoksun bulunduğumuz bir sıcak ye meğe kavuştuk. Akşam hamamdan sonra geceyı Tarsus'un bir otelinde geçirdik. tki tiç gün orada kaldık Bizim Tümene mensup birlikleri bekliyorduk O tarihte Mersin • Adana treni, Adanadan sonra Antitoros fGâvur) dağlannın eteğindeki Mamure'ye kadar lşliyordu. Biz de Adana Ovasını bu trenle geçecektik. Nihayet 2627 Aralık 1914'te Adana*ya hareket ettik. Kumandan Halil bey Adana'daydt Oradan trene binecekti. Bi? Toprakkale istasyonundan Isken derun'a, ve tskenderun'dan at la Halep'e giderek, Halepte tek rar trene binecektik. Adanaya vardjğımır zaman tre ne binen kumandan ve kurma yından şu haberi aldık: Fransız donanması îskende mn'u bombsrdıman ederek karaja asker çıkarmak istemış, bizim önden giden alaylarımız tesadüfen bu muharebeye tranş mış, bır kaç nefer şehit vermişiz, ama Fransızlar da karaya asker çıkarmadan çekllmişler. Bunun için, biz îskenderun'a değil, Mamure'ye giderek, oradan atla Gâvur dağlannı geçecekmişiz. Mamure'ye akşamüstü vardık. Gene trenden iniş, ve gene açık havada toprağa kurulan karyolada uyku... Bereket versin burası soğuk değü, ıhktı Ve herkes birbirini tanıyordu. Samimiyet vo ırkadaşlık ilerlemeye yüz tutmustu. oî3Se'f? suwsu ^ f pıSŞf'u N( ı OOVMEK DEĞJL K4O''»Âd"f SEESE.E1NİH NlN PESIN Ş I M DE ĞİLMl P BöyıE TİFFANY JONES GARTH J8. U'AN <EULOtA Baz CA. ~ eoz uZAy 6 e . EĞİTtM Ertesl sabah hareket saatlnde muthış bır yağmur başladi. Cigerimiza kadar işleyen bu yağ6OG0B.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear