28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 1 Kasım 1972 ahya Kemal, 1 Kasım 1958'de aramızdan aynldı. Fakat bunca • yü geçmesine rağmen şür şiir, mısra, mısra hftla aramızda. Benim hayatırnda Ise Yahya Kemal'in ayn blr yeri var: fion yülaruıda, 18 yıi oturduğu Parkotel'deki odannda yapmış olduğumuz sohbetler en tatlı.anılarun arasında... Ölümünden az sonra yayırüadıfım «Yahya Kemalle Sohbetler» kelimelerin kuru kuru kâğit üzerine geçişinden ibarettl... Oysa ki Yahya Kemal'i tadabilmek ve sohbetirün zevkine erebilmelr için, pnu kendine has çivesiyle konuşurken, eUerini koUannı açarken coşkun coşkun şiir okurken dinlemek gerekirdl. Şu anda, bu satırları yazark'en bile' • orta boylu, göbekli şairin, yuvariak, buğday rengindekl kansız yuzünü, elâ gözlerinl, ortaya yakın yerden aynlıp özenle taranmış seyrek ve kır saçlaruu, ince stmsıkı kapanan dudaklannı, çenesinin altındaki iri gerdanı ile güleç yüzundeki çocuğumsu, masum, sevimli Ifadeyl görür gibl oluyorum... Y Olaylar ve görüşler YAHYA KEMAL ARAMIZDA SermetSamiUYSAL re başliyor: « Şür pek kolay yazmr bir sey zannediHyor. Kolay olmadığına bir misal vereyim: Meşhur ressam Degas, bir gün Mallerme'ye: «Fransızcayı, vezni, kafiyeyi biliyorum. Ostelik bazı fikirlerim de var. Fakat yazdığım şeyler çiire benzemiyor; acaba neden» demiş. MaUerme', gülerek şu eevabı vennlş: tŞiir fikirle değil, kelime ile yazılır.» Yahya Kemal cevabma şöyle devara ettl: «Ben evvela şiirin mevzuunu kalbimde muhafaza ederim. Sonra onu keümelere dökerim. Bu kelime istifindeki ritme, fthenge bakanm. Kelftm olunca şür olur... ŞUri söylemek' lazımdır. Asıl çiir o zaman meydana gelir. Kelimelerin ianesi ile bazı mı?ralar yazüabilir. Fakat daha ileriye gidilemez... Mevzu, kalbimde doğunca ona ifade aranm. Duyduğum mevzua sadık kalınm. Ona başka şeyler katmam. Ben Türkeede poed pürü (saf jiir) aradım...» Yahya Kemal'in TUrk tarihine olan düşkünlüğünü ve bu konudaki engin kültürünü herkes bilir. Acaba neden şimdiye kadar, tatlı tatlı anlattığı tarihi olaylar hakkmda bir Tnan*nTn piyes yazmamıştı. Bu hususu sorduğumuz zaman iç çekerck şöyle konuştu: «26 yıl evvel piyes, hikflye ve roman yazmayı dUşündUm. Fakat zamanla hepst düşünceden ibaret kaldı... Ah. bir düsündüklerimi yazabüseydim. Bumm ıztırabını ne kadar çekmişimdir.» Yahya Kemalin birçok aşk şiiri vardır: Ses, Viranbagı, Eski Mektup, özleyen, Geçmiş, Ya», Erenköyünde Bahar, Güftesız Beste, Kamaval ve Dönüş, Ric'at, Bir Tepeden ve o "birbirinden gürel «Şarkınlan hep sevgili üstünedir. Endülüs' te Raks'ta ise, bir îspanyol dflberine, raks ederken d^yduğu bir anlık kuvvetli arzu gizlidir: «Gül tenll. kor dudaklı, kömür gözlü, sürmell,» «Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre .öpmeli.» Şairin eski dille canlandırdığı muhayyel sevgililerse saymakla bitmez... Fakat Yahya Kemal, hiç dünya evine girmemiştir. Yoksa evlenmeden vana değil midir? Bu hususu kendisine açtığıında: «Ben, diyor, evlenmeye taraftar bir insanım. Ve bugün evlenmediğiroe çok pişmanım. Gençliğimde evlenmeyi hiç düşünmedim; çünkü kayıt altına girmek istemiyordum. Kırkımdan sonra evlenmek istedim; fa^at istikrarlı bir hayatım olmadığı için evlenemedlm.» Neden hayatınız istikrarlı değildi? • «Zira memuriyetler ve aziller üst üste geldi. Bazan parasız kaldım. Sık sık maaşım kesildi.» Şimdi ne ile geçiniyorsunuj? «Tekaüt maaşım var.» Parkotelde kalışu^z hakında türlü riva. yetler dolaşıyor. Kimisi otel masrafınızı hükümetin verdiğmi, kimisi de otel müstecirinin sizden para almadığını söylüyo'r. «Bu iki rivayet de yanlış. On beş yıldır muntazam olarak, her hafta otel borcumu ödemişimdir. îşte son makbuzum,» dlyerek Yahy» Kemal para cüzdanpdan bir kagıt çıkanp uzatıyor: Son haftanın faturası ve toplam 154 lira~ Haftada 154 liraya yemek dahil mi? Ve iri gövdesini yerleşttrdjği karyolasından, odasının önünde uzanan Marmara'nın eşsiz gü»Uiklerine dalgın dalgın bakarak, çeşitli konularda anlattıgı birbirinden ilginç şeyleri ve ara sıra, içtlğl Birinci sigarasının ardından keskin keskin öksürüsünü, şu anda bile duyar gfbiyim... îsterseniz, aradan yüi&r geçmesine rağmen tazeliğuKjen hiçbir şey kaybetmeyen «Kendi Gök Kubbemiz» altındaki o güçiü sese, önce çok sevdiğl «Aziz Istanbul» hakkındaki söylediklerinl dinleyerefc, hep birlikte kulak verelim: «Bunca yıl tstanbul'u dolaştım. Sevmediğim tek semti oUnadı. tstanbul. bütün TUrk tarihlnin, TUrk coğrafyasının bir terkibi, hulasası ve tecelllsi olmustur... Bu idrftk beni gün geçtikçe sarmaya ve îstanbul'a bağlamaya başladı. Anladım kl, hakiki vatan ve insam mesud edecek tek yer, bütün vatanrn ruhunu teşkil eden bu fehirdir.» , Bundan dolayı da Yahya Kemal'in, yalnız Istanbul için değil îstanbul'un semtleri lçin de bol bdl şürleri vardır... Yahya Kemal, bir okunuşta hafızalara sinlreren o güçlü şiirlerini nasü yazıyordu acaba? Bu konu hakkmda bilgi isteyinee, yeni yaktığı •igarasından derln bir nefes çektkten sonra sö «Hayır, bu para yalnız yatak, kabvalta ve çamaşırlanmı yıkama masrafıdır. A n sıra ziyaretime gelenler birçeyler içerler. Bir de o.» Üç ayda emekll maası olarak ne alıyorsunuz? c 1300 Ura.» O halde buraya ayda 600 liradan fazla para ödediğinize göre, başka bir geliriniz olmah. Vaktiyle çok rengln olan ailenizden birşeyler kaldı mı? «Hayır, topu topu blr basma Kur'an kaldı. Onun da kenannda benim doğum tarihtm kayıtlıdır.» O halde? «Yapı ve Kredi Bankasmdan biraz para alıyorum. Ayda 300400 lira kadar birsey.» Orda esteük müşaviriymişsiniz öyle ml? «Hayır, ara sıra tercümeler yapryorumjı (Daha sonraki sohbetlerlmizde Yahya Kemal'Ia başka gelir kâynaklannı da öğrendim.) Yahya Kemal'in Tiirk ırkından gelmediğinl birkaç yerden tiedikodu halinde duymuştüm. Acaba bu hususu kendisine sorsam mr'sormasam mı diye tereddüt ederken o: • • «Düşündüğünü sor, diyor, zaten kaç defa söyledim; bana çekinmeden herşeyi sorabilirsin.» Bunun iizerine işittiklerimi kendisine naklediyorum. tlgl ile dinledikten sonra gülerek diyor ki: «tslav, Boşnak ve Arnavut hânedanı tle hiçbir alakam iok. Niş'i 1377'de fetheden Yahşi Bey'dir. Yahşi Bey"in mâiyetinde bir «Bey» olan Şehsuvar Bey benim bilinen ilk ceddimdir. Şehsuvar Bey"in ahfadından Şehsu\ar Paşa V«P: kendisi ÜrgUp kasabasmın bânisi.» Yahya Kemal bü^en elini masay» vurmrak sözlerine şöyle devam ediyor . «Buldum, buldura, bu dedikodunun asluıı. Leskofçalı Galip Bey annemin babasının agabeyidir. GaJip Beyin hanımi/ Bosna Beylerinden bJrlnin kızı idi. Belki bu'havadis ordan çıkmıştır. Fakat o hanım ihtlda etmlştir.» Şair bir an daldı. Kimbilir çu anda hangi anısıru hatırlamıştı? Hemen şu 'ımsra aklıma geldi: tGeçmiş ^aman olur M hayali cihan deger». Ama ne yapalım kl: «Insan ftlemde hayal ettigi müddetçe yaşar»mış!.m YILDIZ FALI on günlerde bir şeye adamakıllı mandım. Aslanlar, boğalar, balıklar, yengeçler, oğlaklar, koçlar biz insanları idare etmiye başladılar. Hiç şüpheniz olmasın, adamakıllı idare etmiye başladılar. .* Basın dediğimiz nedir? Memle&et idaresinde dördüncu kuvvet. îşte bu basında bir beşinci kuvvet var. Adı: «Yıldız Falı»! Bu yıldız falı her gazetenin en itibarlı köşesine yerlesmiş. Erbabına sorarsanız gazetelerde en okunan köşe de bu Imiş. Bir hastalık ki sormayın... öyle kimseler türemiş kl ararnızda tanıştırıldığı kişinin önce hangi burçtan oldugunu loruyor. Öyie kimsfeler var ki borç para istediniz mi: Müsaade et falıma bir bakayım, ne der? diye gazeteye sanhyor. Geçenlerde kocasından şik&yet eden bir hanım: Ne yapalım? diyordu, kabahat ne onda ne de bende... Kabahat burçlanmızda! Gazeteler umuml efkâra yol gösterirmtş... Nasü gösterlr? Ne başmakale. ne fıkra, ne inceleme I... Yıldız talıyla yol gösterir. Bu yıldız falmı tertip eden arkadaşlar, o yazdıklanm nereden bulup çıkanyorlar bilemem. Ama her insanın bir yıldızı olduğuna göre ve bu yıldız da her gün yalnız bir şey söyliyeceğine göre her gazetede ayni falı bulmamız lcsp etmea mi? Geçen gün raerak edip bütün gazeteleri teker teker gözden geçirdim. Benim burcum balık burcu. Bir gazete : Kendine çok güvehme yanlış yoldasın... diyordu. Bir başka gazete : Tereddüt etmiye gelmez. Tuttuğun yolu bırakma...diyordu. Bir başkası: Son daMkada aklınıza gelecek bir fflor aizl büyük blr •ıkınhdan kurtarBcak... diyordu. Bir başkası: Sakın son dakikada aklınıza gelen tikirlere Uyarak adım atmayımz... diyordu. Bir başkası: Başınıza bir belâ gelecek... diyorda. Bir başkası: Talih kuşu başınıza konacak... diyordu. Bir başkası: MUteşebbis adamsm... diyordu. Blr başkası: Pısınklığın sonu kötüdür... dlyordu. Şaşırdık... Hangi birine lnanalrm? Birbrrmden btı fcfr dar farklı fallar lster lstemez İnsanın aklını kanştırryor. Gazetelerimizden ricamız:Bir anlaşmaya vararak yıldn fallan arasında bir uygunhık sağlamalan I... Hattâ bunun lçin blr fcoordinasyon heyeti bile kurulabillr. Sayfalanmı» da bu kadar çok yer tuttuğuna ve bu kadar zahmete değdlğine göre elbette bu falm bir Cneml var. Kırk evUyanm türbelerme mum diklp, çaput sanp, hayatma düzen vermek lstiyenlerln bol bol yaşadığı blr roemlekette, yıldıa falınm gittikçe artnn roltinü kimse inkâr edemez. Eh... bu lsln itJbannı baştan kırmamak için de bir ağızdan kelâm edecek müneccimlfire muhakkak fhtiyacunız var. Siz ne dryorsunuz, biz yakmda koalisyon kmbinesinl bile yıldız falma bakıp kuracağı* Başka çaremiz mi kaldı? S HER f.tlN DRAM! OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışmâ Atatürkçü Öğretmenler Sesleniyor Umut yine öğretmende KLUNCt YILA GİRDİĞÎUtZ ŞU GÜNLERDE, ANCAK ATATÜRKÇÜ ÖGRETMENLER IŞIK SAÇACAK. ski ramazanlarda bir kıraathanede akşamları temsil^er verilırmiş. Küçük bir kumpanya o günlerin ünlü eserlerini gelir oynarmış. Kıraathanenin müşterilerj öncelerı artraış, ama zaman geçtikçe azalmaya başlamış. Sonunda bir avuç insa.n kalmış kıraathanede. Kıraathanenin sahibi Arnavut, çagırnuş kumpanyanm baş aktörünü: «Nedir bu, her gün dfam, her gün dranı, her gün dram, kalmadı ortada adam» demiş, biraz da komedi oynamalarını öğütlemiş. Her gün dram, her gün dram!. Çekilmez oluyor. Hele dramın içinde yaşarsanız. Mektuplar gelir, bırbirinden hüzünlü birbirinden acıklı. Her mektupta bir dram var, hem de yaşanmış, çilesi çekilmiş. Hepsi yazllmayı bekliyor. «Adımı yazrr.asanız daha iji olur» kaydı var çoğunda. Haksızlar mı böyle yazrnakla? Bilinmez na olacağı. Ne ben bilirım, ne siz Adam Anadolu'nun bilmem hangi kasabasında. bakıyor çevresine, gericilik ağları durmadan örülüyor, genişliyor: Arapça öğretimi, Nurculuk, şuculuk, buculuk her yana el atıyor; kîm, onlara karşı çıkarsa ertesi gün başına gelmedık kalmıyor. Bana yazdığı mektupta bir bir anlatıyor bunlan. Cumhuriyet hükumeti, kaymakamı, savcısı, polisi nerde, niye bualarla ilgüenmiyor, ben görüyorum, onlar nasıl görmüyor, diye soruyor. Bir yazı yazıyorum burda. Derken o ilçenin savcısından bir yazı gelıyor bana: Size o mektubu >nzanln adını, adresıni verin, durumu inceleyecegiz, diye. Bana mektubu yazanın kintiiğini ögreneoeksiniz de ne olacak, siz o mektuptapu ~ zılanlar doğru mu, yanlış mı onu inceleyin, anlayın. Cumhuriyet yasalarını uygulayın sonra da... Bana mektup yazan kım, bileceksin de ne kazanacaksm!. Günde beşaltı, bazan daha da çok mektup geliyor böyle dramlan y&nsıtan. Çogu ögretmenlerden, memurlardan, kasabalarda, köylerde bir devrim ışıgını sdndürmemek için korkunç bir çaba harcayanlardan .. Harigi birinden söz etme11, hangi birinin derdini ortaya dökmeli? Bir bölümilnün yazdıklannı açığa vursam olmaz, ispat etmek zordur, sonra b mektubu yazanlar da birden kayboluverirler ortadan, ekmek derdi, geçim korkusu yüzünden. Siz kalıverirsinız birden açık ta! Daha önce çok başıma geldi bu.^Adam yazar, bana güve' nin, elimde belgeler, tanıklar var der. Sonra sordular mı, nedir bu yazdıklarm dediler mi, o adamı sen ara da bul! Hattâ. «Lütfen bu konuyu bir daha yazmayın, burda ışler kötü. kim yazmış o mektupları diye araştırma yapıhyor» diye ^haber. oa gönderir! Siz kalırsınız ortada birdenbıre. Oldu bütün bunlar. Bu yüzden bana her yazılanı yansıtmam burda.. Ne denıi acı, korkunç olsa da, gerçekligine ne denlı in&nsam da... Tanığı, belgesi olmayan bir olayı kamuoyuna dujurmak. agır bir aorumluluktur. Ben o olaya gerçekten ınanmalıyım.. O yazıyı yajsmamın kaçınılmaz bir görev oldugunu ta ıçimden duymalıyım. E Her gün dram!. Okur da bıkar bir yerde dramdan. Etkisini duymaz olur. Kişi çabuk alışır acıya. Kım acıdan uzak değil zaten. trili utaklı acılarla doluyuz hepimiz. Kimunizmld blreysel dramlar, ev, karı, çocuk, geçim, iş yerinde tatsızlık, gidip gelirken çekilen zorluk, şu bu Herkesin gündelik dramı var. Yazsan da yazmasan da böyle bu. Değişmez. Böyle dramlar komedi olur sonunda. îşı gülünç yanından almaya başlanz. Mizah çıkar kurtarıcı olarak ortaya. Her mizahı olayın ardında bir dram yatar. Baîan o güldürücü öykülere, karikatürlere; hepsinin çekirdeği acıdır, hüzündürr dramdır. Yaşamda «öz», acı galiba. Mizahı insanlar bir avuntu olsun diye yaratmışlar sonradan. Bu yüzden güldürücü yapıtlar o^' yunlar, filmler dramlar kadar, hattâ daha da çok ilgi toplar. • Kisinin yaşamı dramla doludur, ama bu dramın gülünçlügünü ortaya çıkaran birini bulunca sarılır hemen. Kopmak, kur>tulrrak ister acılanndan. Değiştirmek gücü yok nasıl olsa hiç degilse avutsun kendini gülerek. Ağlayacağımız yerde güleriz. . Bu yüzden ışte, bu aldanıştan, bu bıkkuıiık'tan... • • Bir sürü mektup önümde. Bir anne yazmış Afakara'dan. Tutuklar evindeki oglunu görmeye gidişini anlatıyor. Bir dost sayarak beni. Ama biraz kınlmış bana. Neden diyemeyeceğim, biliyorum nedenini. Bir cümleden alınmış. Haklı belki. Ama ben de haksız mıyım büsbütün? Temelde öyle dusünüyorum, şiddete karşıyım her zaman, bir çaresı vardır elbet. Hem her zaman bir yolu vardır, bulunur. Bir annenin. şıddeti övmesi... İşto gerçek dram budur. İçinde mizah ögesı bulunmayan bir dram hem de. Anneler kadar barışçı, iyiliksever, anlayışü kim olabilir? Ama tutuklar evindeki oglunu görmeye giden bu anne yıkılmış, kirılmış yazarlara, dUşunürlere; sanatçılara karşı bütün güvenini yitirmiş. Bir yerde anlıyorum onu. Geregi gibi kim anlayabilir bir annenin acısını? Kimse. Ben anlamaya çakşıyorum. Duymaya onun acısını, öfkesınl, bana kırgınlığını. Üzdümse bağışlasın Yaınız büsbütün haksız da bulmasın öyle yazdım diye. Başka anneleri düsündüğüm için yazdım belki de. Şiddetin bır çıkmaz yol oldugunu bildiğimden. Daha başka yollann 'varlığına inandıgımdan. Böyle işte, böyle.. Her gün dram... Yaşadıgımız bu. Mizah da yok içinde. Didin uğraş çabala bir gülümseme yarat bakalım dudaklarda! Bır acı dudak kıvnlışı yalrue, olsa olsa... O da gülmek, i ç i a ' değil, ağlamaya başlamak için belki! Ağlaya' ağlaya gtilrnek, gülerek ağlamak için... Evet her gün dram,'her gün dram.Bıratop dranıı güldürüye geçsek!.. O da gerçek oir güldurtt olamayacak ki! Acıklı güldürü, dramdan da beterdir. Bütün bu mektuplar, bütün bu çıghklar, gerçekler, acılar, insanlar, anneler, çocuklar, ezilen aydınlar, ezen açımasızlar, ıstıraplar: ışkenceler, çöküşler, yıküışlar varken sen mutluluk ara. sevtaç ara!.. Evet büyük bir dramda yaşıyoruz. Bir perde inmeden öteki perde kalkıyor. Gözyaşları kuruyor gözlerimizde.*Taş gibi oluyor damlalar. Anneler, kardeşler; • babalar çıkmazlarda bir kurtulus yolu arıyor. Uçurumlara atılarak bulduğunu sanıyor kimileri de çıkışı. İşte dram. İşte o dramda' oynayan ' bizler... . • . *' . . öğretmenlik Ustüne dinlediglmiz, okuttugumuz yanlar, sözler, söylevler kulaklarınuzda gittikçe çullandı UstümUze. Buçınlıyor daha. tnançlı, içten, ül lut gittikçe karardı. Elifle merkücü, amaçlıydık. ögretmene şite£4 seçemiytnlerin sayısı gün irler. ülkücü öğretmen. öğretgün arttı. Oylar da gittikçe armen Atatürk... Bunlan okuma tıyordu. Sandıklar böylece doldegil, yutardık, az geUrdi. Hele du. Sandıktan çıkanlar da işte okulun sonlanna doğru sapana yurdu bu hale getirdiler. Yine konmuş, sallanan taş gibiydik. de yümamalısın: «Atsalar da düşsek, köyümUze, Ey saygıdeğer ögretmen ortaokulumuza, çocuklanmıza kaya çık! Cumhuriyet 50. yaşını vussak. derdüc Sabırsnlarür sUrerken sözün sesin duyuldık, sun. AtatUrk'U tanımayanlara Çok «ürmedi, düştük. Şavurtamtmak görevinl de sana yukdular sapandan. öyle bir duttük lemiştir AUturk'ün! ki bir daha kaTkamadık. Yolluk1 Garip TATAR lanmm almadan, alamadan işimizin başına vardık. Kadrolarıtstanbul mız gelmemişti. .Elimiz cebimize gitmiyordu. önce kaymakamlaBaşöğretmenler " nn odasmda koltuklara arka vermiş «göbekli esral>la taruştık, Atatürk'le egildik, eğdiler. Sonra «esnaf>a tanıtüdık, ezüdik Almadıgımız haşır neşirken aylıklarımıza «hacız» kondu. Almadan veresiyeye gitti aylıklanOKUL. O ZAMAN BİR İBA mız. \ a n aç, yan çıplak sürünDET HlSStYLE KUCAKdük. Seçimierde .tek oy> yüzünLANIYORDU. den köyden köye, Uden ile sürulduk. Yırtık papuçlarumzla al Bilindigi gıbı bızde de bir ü toprak. ustü gökyüzü sınıflabaşöğretmenlik sistemı vardı. r girdik. Ülkücülüğümüz böylem Köy Enstitülerinin, boz eUjiseü, ce bitirildi. yendi. yok edildi... bogma paçalı, ülkücü çıkışlı yeni kuşağın göreve başladığı gün1960 güneşimiz ise, karabulutlerde tepeden tırnağa ideal doların arkasından göründü, görulu, heyecaniı, biraz da' gururlu nür görünmez de battı. Artık ne gün, ne güneş. Bir daha da doğ sanılan öğretmenleriydi bunlar. AtatUrk'ten mırasın umulmadık madı. Aşagılandık, bölUndük, bir kesimi, hiç akılda yokken «yerildik. Görevimizi yapma yenne, «yapmama» ortamı ve ola ihsan edümisti sankfc Başöğretmenler Tanrı sanatıyla sırsıknagı hazırlandı bize Kim gellam, Ataturkle haşır nesir gündiyse öğretmene yüklecdi, kim lerinde okulu bir ibadet hissigeldiyse öğretmene saldırdı. lyiyaUyle kucaklıyorlardı. Miras yi yaptık begerülmedik. körüyü gUverjUen en bUyukten alınmıştı, yapmadan suçlandık. ayagı yer tutuyordu okul diyenGün gün öğretmerün onuru lerin. * kınldı. Kolu kanadı yolundu. Yeşil çamdık, gölgemizde bin •Bunlan bize hatırlatan Atakoyun otlardı... Kesıldtk. Yerle türk'un basöğretmen olarak, re serildıkten sonra baltalı, balTürk Milli Efıtim tarihlhdeki tasız herkes koştu. Yağmur al . sayfalandır. Ataturkün başöğtında kahncfl imriTp ağladıgı, kiretmenliği bu tarıhin önemlı.bir min güldüğü beUi değüdi. Kimin formasıdır. Atatürk başoğretAtatürkçü, kimin Atatürk düşmen lken tam Atatürktü, bunmanı oldugu seçilemedi. Belimiz dan önce Mustafa Kemal iken iyice kınldığuıdan, bir daha doğ gene Atatürkçe idı. Kendi kenrultamadı|ımızdan eli yeten yük dime sorarım bazan, Ataturkü lendi. Öğretmenjn nesı vardı? faz!a mı büyütüyorum, put mu Mor sümbüllü bağları, kat kat yapjyorum kendi gönlüme göre, yapılan, hanı hamarnı mı vardiye". Fakat imkânsız; aldanrhak ' dı? Ne^ gitti eljnden? Yazhgı şoyle dursun onunla ilişkin bır kıslığı kiralık bir gecekondu, kl söz, bir konusma geçtı mi ınsan ralık bir köy eviydi. Giygisi mı tazeleniyor. Bir örnek aktaragitti, arabası mı gitti. Saltanatı yun, burada tiih zamammıza^ö mı vardı kl son bula? ögretre ağdalı ama gene okuyoruz've menden hiçbir şey gitmedi! Gipırıl pırıl modern duşünceler denler, onlar bu ulusa. bu ulubuluyoruz: «Atatürk, maarife sun geleceglne oldu. Karanlık aıc bir konuşmasında, «Bir he ATATÜRK'Ü tANIMIYANLARA TANITMA GÖREVINİ DE ÖĞ^ETMENE YÜKLEMİŞTİR ATA'N UMUDUNir YtTİRMİŞ ÖĞRETMEN OLAMAZ ULUSUN ARABASINDA VE, BİR HÂKİMİN AYLIK GEÇİM NOTLARI. yeti içtimaiyenln marazı ne olabilir?» diye sorduktan sonra, «Fikirler manasız, mantıksız, safsatalarla dolu olursa.>o fikirler marizdir. Hayatı içtimaiye akıl ve' mantıktan âri, bifaıde, muzır bir takım akideler ve an' anelerle dolu olursa, rpefluç olur. İşte cemiyetin marazı budur» diyor. Atatürk devlet adamıdzr, irticalen konuşmasında olağanüstü dehaya sahiptir, yazıda ve dilde devrim yapan bu büyük insanın, o zaman kullandığı dile kimse şaşmaz. Asıl şaşılacak şey çürümüşlügün, Atatürk direktiflerinde düşünüş, karar ve icraatla birlikte devrim tarihimize gömülmesidir. Atatürk'ümüz: •Hanımlar, bey ler» denuşb bir söylevinde. «Goz lerımizi kapayıp mücerret yasadığımızı farzedemeyiz. Memleketırrnzı bır çember içinde alıp cıhan ile ilgisız yaşayamayız, maarif islerinde. behemahal muvaffak olmalıyız İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ferch milletin kalasuıa koyacagız... Atanın sesıhde inandığııia karşı bır endışe s*zilnnyor. Bu seste «gereklılik» vurulacak bır hedef gibi. herkesin dikkatinı çekecek iki nokta arası kadar kesin. Gereklılik mekanizması kuruldu mu bir kez,'işler mutlaka;, atıcı binnde, ıkisinde vuramasa üçüncüye (ırsat hazırlamış olur. İşte Ataturkçülük demek, hedef ve gaye demektir. Para ve berızeri gibi şeyler bundan önce gelmez çünkü, hedefini gören, vuran her seyi birden vurur. Çalışmak, umutsuz, kopmuç, moralinı yıtirmis olmamak öğretmenliğın doğal kuralı olmaktan çıktığı an görülür ki bunun sarsıntısi! tüm yaşantıyı etkile•yecektir. yeni kuşaklara bir darbe inecelstir. dayanak olacağını nesaplryordum. * Sonradan lkl yülık bir yüksek öğrenimden geçip, 1966 yıiında, bugün' de öğretmenl olduğum okuluma geldim. O yıl sınavlannı . yapıp, ögretime başlattıgımız öğrencüer, bugün, beni ve benim gibi olan öğre'tmenlerini, geriden gelen arkadaşlarına bırakıpi köylere gittiler verilebildiklerince. Bbylece, ayni okulda, yedinci yüımı yasıyorum simdu Bugüne degin, hiç kimse, aı çalıştığımı, kendimi öğrencilerime az verdiğiml söyleyemedi. Ve bu,okulda. çalısırken de, sız yanımda .değilsiniz, Bakanlığım yanımda değü. Saşırtılanlanmız, aklı .çetınenlerimiz olsa da, biz, Atatürk'ün öğretmenleriyiz. Kimin arabasına binerse, onun düdügünü çalan da olamayız biz. Bizim bmdîğimlz araba, Türk toplunhınun araBtesıdJr. Çaldığımız ise, Türk toplumunun bugünkü ve gelecekttki esgisidir. J/HAZİRAN/196J TEKHIKİn FUEL O I L MAZOT Brülör Pompoları Kllma Tesisat ve Tlc. Yeni Tarlabaşı 6, Takslm Jlâncilık: «567 7857 60. Kasım sayısı çıkö. Bütün bavilerde bulunur. BIUM ve Nizam ÖZER Meslek Dersleri ögr. YUdızeU TBTAK (Basuı A15798 • 2361) • 7855 Bir hâkimin bilançosu «BU BÜTÇEYLE, MESLEKLE İLGİU KİTAPLARI OKUMAYA İMKÂN YOK.» Aylığım 1.705 lira. Evli ve bır çocukluyum. Hikimhk yapıyorum. Oturup bir aylık orfalarca masrafımızı hesapladım. Toplam 1574 lira. Her ay 269 lira açık çıkıyor. İşte durum: 300 lira kira, 150 lira sigara (eşim ve kendime 2 paket, 2,5 liradan gıinde 5 lira), 40 Ura elektrik, 54 lıra zeytinyagı. (3 kilo), 45 lıra gazete, 60 lira ekmek, 20 lira pul zarf kâğıt mürekkep, 50 lira tüp gaz, 135 lira et, 250 lira »ebze, meyva, 250 lira kahve, çay, şeker, kahvaltı yiyecekleri ve kuru yiyecekler, 30 lirâ doktor ve ilâç, 120 lira çocuğa mama, 50 lir» çocuğun "gvyeceği, 100 lira ya' kacak (yılda lİt» lira), 50 Ura elbise (yılda 1 taltım 600 Ura), 40 lira ayakkab'ı (yılda 480 lira, eşim ve kendime 2'şer çift), 90 lira giyecek (kendim İçin), 140 lirâ' 'giyecek (eslm için). Toı*lanj: 1974, IL. . Bunların dışında daha akla gelmeyen bir sürü ufak tefek masraflar,. örneğin bir arkarfaşa nişan • düğün hediyesi, yol paraları, tıraş masraflan, T J . BunUnri dışında en azından sinernara gitmek de mi hakkımız değil? Aylık izinde bır 10 gün de mi tatil yapmayacagız? Meslekle ılgili yeni kitaplan alıp okumamız lâzım değil mi? Oysaki bizim aldığımız para, her ayın mecburi masraflarını karşilamaktan bile uzak. Bir hâkim glarak ne yapahm? Bana yol göstereceklerin cevapla. rını teşelikürle karşılayacağım. BÜYÜK KAYBIMIZ Çok kıymetli eşim ve sevgili babamız Pertevniyal Lisesi Müdürü ve matematik öğretmeni 31.10J972 Salı günü Hakkm rahmeune kavuşmu|tur. Cenazesi 1.11.1972 Çarşamba günü öğle namaanı müteakip Aksaray Valid* Camiinden alınarak Edirnekapı Şehitliğindeki aile kabristaalığına defnedilecektir. (Cenazesi 1.11J972 günü saat 10^0'da Türbe Klot Farer Cad. 27/9'daki evinden alınacaktır.) Esi: Fatma Dinç Çocuklan: Şenay, Oya, Emfn Din« Cumhuriyet 2860 j. 1 AHMET DÎNÇ BÜYÜK Değerli Müdürürflüz KAYBIMIZ • • * Yaşar ÇAKIR ögretmen kaybetmenin üzürAüsu içindeyi^. Merhuma Allahtan rahmet, kederli ailesine ve Pertevniyal Caniaıma bajsagiığı ve sabırlar dilent Pertevniyal Llsesl Aile Btrllğl ve • Vardun Oeme£i Cumhuriyet 7861 Sayın Ahmet Öğretmenin yalnızlığı BAKANLIGIMIZ BİLK BlZİMLE DEGİL. • 1960 yıiında, öğretmenlerimin elini öptükten, arkadaşlanmla, aglaşarak kucaklaşuktan sonra ayrılmıştım, beni ögretmenlik katına çıkaran okulumdan. Yaşayısına tekerlek bile girmemış bir Doğu köyünde başlamıştım görevime. Köyümün halkıyla, okulumu temizlerken; elimde sü. pürge, sınıfın örümceğirk indınrken; keser elimde, okul çatısını ormrırken göz göze gelmiştira Okulumu açtığım gün, bayrağı bir kapışım, sokaklara bir tasışun vardı kl öğrencilerimle; bir mandolinle öylesine dslduruyordum ki yollan, orda olsajrdınız, köylUlerimio yaptığı gibi yapar, arkamdan gelirdiniz sia de. O gün, köylülerime dağıttjgım, çay şekerlerinden biri de sizin oiurdu. Sevinirdiniz onlar gibi. Ama, sız orda değUdiniz. • Orası uzaktı, kıyıda kösedeydi, çağ dışında yaşıyordu» desek ama, siz. o Doğu kentinln içinde de bizimle deglldinia. Çocuklanmıza TUrkcemlzl öğretirken, başkurt giylüeriyle, çocuklanrmn başmda bayram yerine kosarken, Siz tanımadığımızı ^öylefieniz de AtatUrk'Umüzü öğretir ve de küçük öğrencilenmle yaşarken. ben slzi, gene yanımızda arumsamıyorum. Bakanlığımız da hiç yanımızda olmamıştır. Öğretmenin yalnızlığını bilmiyor, g3rünmez blçlmde de olsa, adı «UlusaJ» sözüyle tamamlanan Bakanlığımızın, koca bır BÜYÜK KAYBIMIZ Değerli Maarifçl Müdürümüı Sayın Ahmet DİNÇ'i 31.10.1972 Sah günü kaybettik. Acımız büyüktür. üîcrbuma ülu Tann'dan rahmet, k'ederli ailesine bagsağlığı ve sabırlaı dileriz. Pertevniyal Llsesi Müdtiryanftıneılan ve MemurUn Cumhuriyei 7862 Cemâl GÜRSOY Hâkim. Gürpmar (Van) Uriversiteye girişte biilenl eçevit turanaüneş ozhan uluatam KARİKATÜRLERLE "DEMOKRASİ en yüksek Duan iciı BÜYÜK Çok KAYBIMIZ Sayın Ahmet DÎNÇ kıymetli büyüğümüz, değerli Maarifci Müdürumflz I • DİRSHANESİ Biröğretimyılısürel 31.10.1972 Salı günü Hakkın rahmeune kavusrnuştur. Cenazesi 1İL1972 Çarjamba günü öğle namazını müteakip Aksaray Valide Camünden alınarak Edirnekapı Şehitliğindeki sile kabristamnda ebedi istirahatgâhına tevdi edilecektir. Merhuma Tanrıdan rabmet, kederli ailesine başsağkğı ve Fabırlar dileriz. . Pertevniyal Llsesi Ögrctmenlert CumhUri ^et Kızüay Nişantaşı Şubesi yaranna MUmh Olimpiyatlannm açılışında büyük başan gösteren tSTANBUL'DA 6 Kasım 1972 Pazartesi saat 21'de Şehir Tiyatrolan Harbiye bölümünde, 7 Kasım 1972 Sah saat 21'de Şehir Tiyatrolan Yeni Komedi bölümünde temsiller verecektir. BUetler gösterOerin yapılacağı tiyatro pişelerinde satılmaktadır. ayın olayları ÖZLEMİ,, FfN E6ITIMÎ UlcUsrdıı cad243 t»! : ;; 7162 (Cumhuriyet: 7859) BÜYÜK , Çok KAYBIMIZ değerli büyüğümüz ve MCdürümfiz GÜNEY KORE FOLKLOR EKİŞİ 6.saqı eutfı Cumhuriyet 7846 saym Ahmet DlNÇ'i kaybettik. Acımız büyüktür. Pertevntya] Ll««si Öğrendlerl Cumhuriyet 7864
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear