24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CTJMHURİYET 28 Ekim 1973 MAC£KAUW/... MMAN SK1 MEMNU, AŞKI MEŞfcU. S LlK,. VEDE HÎSSBlî KI SS£s.U, NİNHASAKKA OİM&M Lt 5ARAYNA YAKIH D V t MfiCliSı PuŞMAMl, S.iŞMAfdl. 5AMİCİ... yoooooo R. ?... Bjfc. Izmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN «Hava bahara döndü... Ne güzel.. Ama bakarsın, yann zehir gibl bir soğuk çıkar... îımir'ln havası bu... Anneannem, Mart kapıdan baktınr, kazma kürek yaktınr... derdi.» tEh...» karşılığını verdi Uğur, «Blr de havaya, bahara ilişkin karşılüch silr döktUrun da tamam olsun!» «Senin yanında da bir çrft laf edilmpa ki!» diye Gülseren öfkelendi. Atatürk MUsesi'nln biraz ilerisindeydi. Nazlıiann apartmanı. Büti, kapmın iç yakasında bekliyormuş, kucağında raketleri, merdiveni lndi. O da eşofmanmın üstüns palto giymişti. San saçlannı pembe bir kurdeleyle baglayıp atkuyrugu yapmıştı. Koyu mavi gözlerinin içi gülüyordu. Uğur, hemen yera atladl: «Geç bakalım Emre kaptanhğa... Sınava h % zırlık... Sen de GUlseren Emre'nin yanma. Biz, Vazlı ile nazlı nazlı arkaya bir kaykılalım bakalım ..» Direksiyona yerleşirken söylendim: «Trafikçilere rastlamayahm?» «Bas canım gaza... Bugün pazar, onlar da tatildedir...» Yerleştik. Nazlı'yla «Günaydın» faslı bittl. Uğur, «Haydi bakalım Emre; saat sekiıt yirmi beş geçiyor; dokuza çeyrek kala, salonda elde raket olacağız!» «Yirmi dakikada nasıl göturürUm sW Karstyaka'ya?» «tki kat ticret ödertejı «Bırak gevezeliği.» «Peki kağnıyla gitmeye razı olduk: sana beş dakika daha verdik.» Gülseren, dönmüş, Nazlı'yla konuşuyordu. Aynadan baküm, Uğur da yan gözle, Nash'yı inceliyordu. Uğur'un arabasının burmı, bana bira« geniş geliyordu. Bu evhamdan biraı sonra kurtulunca, direksiyonda rahatladım. Alsancak Stadyumunun önünden geçerken Uğur, «Ismail'ln işinl hajlettilc..» dedi. Boş bulundum: «Hangi îsmail? Ne tşi?» '' ' «Canım şu bizim arabalann l&stiğinl takan çocuk. Geçen hafta yakamı bırakmadı. Yöneticilerle oynadığı bir maçı seyrettik. Zehlr gibi kerata: Top kontrolu, sürati, yerinde. Toplara sağlam vuruyor. Fiziği güçlü. Beğendiler, önümüıdeki yü, Altay'da oynayacak.» «Boylu bir çocuktu değil ml?» «E... hemen hemen senin, benim boyutıda ROMANI • 85 var. Altay'da antrenmanlara «imdlden başlayacak.» cŞimdl lylca ansıdnn: Şeytanın art bacağı. • «Tamam.» Bir a n baktım, Gülseren, benim arabayı sürüylimü dückatlo tzliyor. Meraktan mı, yanhş yapar da bir yers bindirir miyim? diye mi bilmem. Ama Uğur, gayetle rahat, Nazlı'yla konuşnaya baçlamıştı bu kez. Salonun kapısında sandalyeye ters oturmuş güneçlenen bizim eski tenis hocamm Uğur, uzaktan görünce, «Eyvah! battık!» dedi. Elbette dediği de çıktı. Aslında ben, Hoca demese de yapacaktım ya... Günaydınlaştıktan sonra, yalancıktan asdc bir «uratla Hoca, yandaki tutbol alanının çevresindekl pisti göstererek: «Haydi bakalım: Şamplyon baylar beş tur, bayanlar üç tur: marş marj!» dedi. Uğur, sakadan, sordu«Bir tur eksik olmaz mı agabey?» «Olmac! Bu, bahar çalışmalanna ba?Jangıç daha!» «Va? vay vay!» diye kuoagmdaki gereçleri bir yana koydu Uğur, soyunmaya başladı. Ben, çoktan eşofmanırala piste çıkmıştım. Sonra hep birlikte koşmaya başladık. Daha sonra da salonda kıriar yorulunca, biz, Uğur'la karşılıklı 'sıkı bir çalısma yaptık. Hoca, bu kez, yine filenin hizagına, karşıya sandalvesini koymuş oturmuş, durmadan bizim yaptığımız yanlışlan bağınyordu: «Uğur, çık pmdi fileye! Oğlum, raketi kepce gibl topa tutraa, salla! Emre, çöküp kalma köşede, gelen topun açısını küçült!» Sonunda Uğur, «Yahu, millet bu yıl beni zorla şampiyon j'apacak!» diye çaka yollu söylendl. Hoca, ciddl clddl: «Olursun ya! Niye olmrjraca.kmışsm» diye çı«Sağol ağabey, benl yüreklendiriyorsun.» Hoca, ildmizin birden omuzun» l koydu: «Bak Uğur,» dedi, «senin bu oyunda Emre' den hiçbir ekslğin yok. Iki yıldır, tenisi dddiye almıyorsum bu bir; ikincisi, maç sırasıno*a sinirleniyorsun. Oysa karşında en sevdiğin «rkadasın Emro var. Antrenman yapar gibi maça çık; Emre'yle şanslannız eşit olur. Kim gününde, kim sanslıysa maçı o ahr; tamam mı?» (Arkam ntr) .A,. 13 Eylul 1911'de tekrar derslerimize başladık. Alabildiğine çalışıyor, subay olmaya gayret ediyorduk. Italyan muharebesi deTam ediyor, isyanlar sürüyordu. 1911 kişi içinde, 30 Kasım günü Kadıköy'den bir telgraf aldım: «lzinli çıktncm doğru Kadıköyune gelesln. Rifatı Şa?ırdım. Demek babam Istanbul'a gelmiştL Cumayı iple çektim. Harbiye ikinci smıfta biz Cuma sabahlan lzinli çıkar, aksam okula dönerdik. Harb durumu dolajnsiyle gece evlerimizde yatamazdık. Yüzbaşı Selahattinin Romanı j Bir babanın gözyaşları Selâhattin'in babası hastalanmıştır... Belld de ölecektir. Oysa bütün emeli oğlunu subay görmektir... Delikanlı henüz Harbiye öğrencisi... Babasmı teselB için, «Sen benim yalnız subayhğımı değil, pasalığımı da göreceksin..» diyor evine geldim. Kapıyı çaldım. Ağabeyim açtı. Babam öldü müT Evet, diye cevap verdi. Ne vakit? Bugün üçte. rasgeldim. Volu sordum. Târii et ti. O tarihlerde Karacaahmet mt larlığından yol ve incin geçmezdi. Mezarlığm içinden geçerken bir ağacın dibinde ufak bir ateçin karfinnda lhtiyır bir adam gördüm. Irkildim. Fakat sonra kendi kendime dedim ki: Yürfi, l»aban ölmüştür. thtiyann ysngına geldim. Bir mezarcı idi. Öana yol gösterdL Nöbet bekliyormu». Ev» geldim. Kapıyı çaldun. Ablam açtı. Şasırmıçü. ' Babam nerede? diye sordum. Yukarda. Odaya girdim. ölüm döjeğinde yaüyordu. Boy nuna sarüdım. Ağladun. Sabafaa kadar yanında kaldım. 29 Nisan 1912 günü babamı da kaybetmistim. 18 yaşındaydım. Babamın hatalan yüzünden çoeukluğum ıstırap içinde geçmisti; fakat babam yagasaydı daha çok jey yapsaydı. Böylece babam elll yajında ve annemden dokuz yü sonra gözlerini hayata kapamışh. Yoğurtçudaki Mahmut Baba dergâhmda yatmaktadır. Derleyen : tlhan SELÇVK yazdım, henüz bir çeyrek olma* mışü ki bitirdim, tekrar okumaya lüzum görmeden nezaretçi za» bite verdim. Sınava davetli ede» biyatçılar kurulu içinde Hüseyin Cahit, Süleyman Nazif, Abdülhak Hamit, Ahmet Rasim, Tevfik Fik ret, Cenap Sahabettin, Yusuf Akçora, Hamdullah Suphl vardı Bahçeye indim. Biraz sonra bi* srkadaşım geldi. Birbirimize ne» ler yazdığımızj sorduk Smavda, Harbiye NezaTetine Çanskkal» Kumandanından bir telgraf. vm bir de Padişaha Trablus Kuman» danmdan bir yazı istenmişti Ben telgrafm imzasına cÇanakkale Kumandam Aktaş» ve mektubus imzasını «Trablus Kumandam Timurtag» diye atmıştun. Bunu söyleyince arkadaşjm: Ne yaptm? Okul kumandan» lığının Türkçüleri aradığmı bilmiyor musun? Simdi kâğıtların dikkati çekecek ve sen takip edl> leceksin.. diye beni uyardı. SSyledikleri beni de korkut» muştu. GÖRSÜNLER Kadıköye geçtim. Babamı hasta buldum. Babamı Hıcaz'dan Yemen'e tâyin etmişler. Yemen'da dizanteriye tutulmuş. Tedavı ıçuı Beynıt'a gelmiş. lyileşememış. Tebdilhava alarak îstanbul'a geçmış. Üvey annem Huriye Hanınun annesi de M6dine'da ölmUş. Babam çok zayıftı. Kusdiline giden cadde uza rinde bir ev tuttu. Bazan iyi oluyor, bazan halsiz düşüyordu. 15 Mart 1912 günü eve gelmiştim. Baktım yataktan kalknuf beni bekliyor. Dedi ki: Bütün emelim seni zabit olarak görmekti. Belki göremiyeceğim. Kendlmde bir iyılik bissettım. Gel seninle sokağa çıkalım. Ve herkes Harbiye talebesı oğlurnu benimle görsün. Sokağa çıktık. Babam yürüyemiyordu. Koluna girdim. Çok zorlukla Altıyol ağzına getirdim. Oradan bir araba>a bindik. Kadıköy iskelesınde ındık. Arabada babam mutemadiy«n bana bakıyor, göelerinden yaşlar afayordu: Selahattin, seni bir subay üniformasıyla görsem, ondan •onra ölsem razıyım. Ben de: Yalnız subayhğımı pasalığımı da göreceksin, neden mütefssirsin? diyordum. SINAVLAR Çok üzüntülO bir vaziyette oku la döndüm. Bizim zamanımızda aıkerlikle ilgili olmıyan denlerin smavları Mayıa baçında yapılırdı. Biz Haziran başında kampa giderdik. Temmuz sonunda asker! derslerin smavlan bajlardı llk smav edebiyaitandı. Ben bir tuhaftun. N« yemek yiyebiliyor. ne d» uytıytbiHyordum. Ak Iımda babamın: Seni bir defa subay olarak gSrmfiı oltaydım, sSzfi vardı. Edebiyat sınavına girdik. tki so ru verdiler. Aceleyle cevaplan YAŞASAYDI îçeri girmemi, yarm sabah gidecegimizi, kendiginin ordan gel diğinU bu gece yapılacak birşey olmadığını söyledi. Dinleme dim. Beşiktaş iskelesine geldim. Bir kayığa aüayıp Üsküdar'a geç tim. Kadıköy Istikametint jrürümeye başladun. Bir karakola BİR KONUŞ^IA Öğle yemeğine gittiğimiz zaman Bölük Mülazımı Feridun beyi gördüra. Feridun beyin sı nıfta edebiyata meraklı olanlarla ilgisi vardı. Sınıfı birkaç defl yazılı smava çekmi;, iyi yazanlan ayırmıştı. Ama bunların ara sında ben yoktum. Yemekte Feridun bey bizim masaya gelince: Söyle bakalım Selâhattfa» efendi nasıl yazdın? diye sordu. Bilemiyorum efendim, babam öldüğü için ka/am çok dağmık.... B"eridun bey, bunun üzerin» dört yüz kişinin yemek yedıği sa londa şöyle konuştu: 4 0 yıl önce Cumhuriyet 28.10.1933 M ctZİNSİZİM» îskeleye "geldık. Vapura bınmek ıstedi. Vapura bindik. Köprüye indik. Köprünün başına kadar yürüdük. Yürüyemedı. Donduk, ave celdılc. Ertesi hafta babam beni Cuma günü okula göndermedı. Halbukı nizam çok sıkı ıdi. İki defa' okula gelmeyen alaya çıkarüıyordu. Benim subay çıkmama çok az kalmıştı. Bunu babama anlatamıyordum. Onu üzmemek için eve gitmemçye karar verdıra. 19 ve 26 Nısan Cuma günlen eve gıtraedım. «Izinsizımn diye telgraf çektim. 29 Nisan 1912 Pazartesi, bizim bolüğün bamam gılnüydu. öğle yetneğınden sonra namama gıder, aksama kadar îMmıımıi» kalırdık. Bu bizim içın büyuk eflence günü olurdu. Oysa o hafta benim ıçıme derin sıkıntı geldi. Arkadaşlardan ayrüdun. Hamamın bir kösesme yatüm. îçim yanıyordu: Yemekten sonra gece müzakeresıne girdik. Çıkınca Nöbetçı subayı beaı çağırdı. Okul Krnnandanınm beni istediğini söyledı. Okul Kumandanımn çağırması büyük olaydı. Ben mektepte Türkçülük akımının başıydım. Harbıye'de TUrklük, Araplik, ArnavuUuk, Kurtlük alrnrş yürümüştü. öğrencıler milli gruplara. aynlmıslardı. Ben Türk grupunun önderiydım. Okul kumandanlığı bu gruplan anyor ve akımlan yürü tenlerı ezmek istiyordu. Çünkü Osmanlılık anlayışının istedığı buydu. Birkaç yoklamada benden Türkçülük kitaplan çıkmıs ve dikkati çekerek mitnlonmistiçb Bu korkuyla Okul Kumandanı Binbaşı Vehbi Beyin karşısına çıktım. Bana adımı, babamın adını, babamın nerede oturduğunu sordu. Söyledim. . Dedi ki: ' Baban çok hastaymş, seni istiyorlar, şimdi mi gıdersın, yann sabah mı? Ben derhal anladım: Babam hastaydı. Şu lıalde öldü. Doğru söyleyin ölmüş mü? Vehbl bey: Herkes ölecek, dedi, subay olacak bir Harbiyelide böyle bîr teessürü görmek bna an gelir. Baba ölür, ana ölür, hepsi ölecek. Yalnız vatan yaşayacak. Hayır baban ölmüş değil, Ben: Şimdi ciderim. Nasıl gidersin? Buradan Beşiktaşa inerlm, oradan kayıkla Üsküdar'a geçer, Kadıköyüne giderim. O tarihe kadar Üsküdar'a geçmiş degildim; haritadan ve karşıdan görerek biliyordum. Kumandan: Kayık bulamazsan, Bejikta« polis karakolundan bana tele fon et, temin ederim. Hafif çiseleyen yağmur altında Harbiye • Maçka'dan inerek Ortaçefme'dt eturan «ğabeyimm ' • • * * • * MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU ÇELİK HANÇER OSSıOUA'DAN Harbiye Komiseri Gerjerkl Voroşilof'la arkadaşlanndan müteşekkil bir heyetin Türkİye'ye gelmek flzere yola çıktılclan gün Hariciye Komiseri Litvmof un başkanlığı altında bir heyet de Amerika Birleşik Cumhurl: yetlerini ziyar'et İçin hareket etmıştir. Siyasî çevrelerde bu, müzakerelere çok ehemmiyet verilmektedir. Bu Rus ve Amlrikan anlaşmasında, Amerika hem iktisadî, hem slyasi durumu düşünmekte, Rusya ise hiç çüphesiz daha ziyade siyast duruml» ilgilenraektedir. Bütün küremizin alttd'a birinl teşkil AMERİKA • RUSYA edecek kadar genis topraklarda sakin 160 milyon nüfuslu Ruay«, milletler manzumesinden ayn yasadığı ve ayn yasalıldıgı müddetçe bundan dünyanın iktlsad! ve siyasl durumlan elbette müteessir olmustu. Şimdi bu yeni anlaşmadan yeni blr dCnya muvazehesi jıkacajı umulmaktacfır.• ' CUMHURİYETLN onuncu yılı münasebetiyle yapılaa butün vilâyetlerdeki hazırlıklar tamamlanraıştır. Bayram günü uçaklar havadan yere 50 milyon parça matbu kâjıt atacaklardır. CtJMHURİYET Bayramı münasebetlyle müzeler halk tarafından bedava olarak gezilecektir. BURSA çevreaindeki bataklıklar tamamen kurutulmustur. Senelerdecberl üıtünde durulan bu önemli mesele de böylece müspet bir tonuca bağlanmış olmaktadır. YARIN: TEK ÇARE: ÇALIŞMAK DİŞİ BOND DDSÖMME. MEK ıSTEDiM Kİ ŞIZ uaBJKUlODE. BlH VE ÇOK WILLIŞ SABVTN E OAĞUSIHtZ ' ' TİFFANY JONES VE u î C B P A ^ÎŞ <UEJX(N DlKLEOINf PINUEME1C B U VSÖTÜUİVyj GARTH N3I ÇN DILED1& ŞE5rt DUVCUM DUVÖU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear