26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 23 Eklm 1972 M£LJK K Û » K A M . B»Zı OLUNTiU... . İzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMAN1 80 IV Babam, sobaya yakın yerlne oturmuş, Hidayet Beyi de karşısındaki koltuğa buyuretmişti. Mutfaktan görönen annemın «Hnden, Gulseren fırlayjp, kahve tepsisini aldı. Hida^ yet Bey, «Bu geee Hanımefendiye çok zahmetler ettik...» diye komıştu kahTesini alırken. Albay, cıgarasım yakmaya uğraşıyordu. Gulseren, onun kahvesinfr yanındaJd masaya koyduktan sonra, cıgarasmı yakmasma yardım etti. Annejn de mutfağın kapısını çekip gelip oturdu. Kahvesini aldı. CtüUeren'den. Dikkat ediyordura: Hidayet Beyin yüzüne alaycı bir gülümseme gelmişti ama jire de babama dikkatli dikkatlı bakıyordu. Yanılmaraıştım: Nedir şu Mend'eresin tarHısel suçu? demek istıyordu. Basbakanı bağışlamak eğilimi Içindeydi. Hep şaşıyordum bu tutuznuna. Tam bu sırada Albay, «Söze şöyle biraz eskalerden başla»arn, canınızı sıkmiş olnr muyum?» diye sordu. Hidayet Bey, telâşla doğruldu: «Rica ederim Nazjf Beyefendi, buyurutı! SozünCze, soybetinize doyum olmuyor.» Bo sozlerı Hidayet Bey, bu kez içtenlıkle söylemişti. Beni, bir daha şaşırttı. Albay Nazif Tınaztepe, söyle bir iki yakasına, yine bizlere ayrı ayrı baktı. Cıgarasımn külünü tabUya silktikten sonra ağır agır konuşmaya başladı: «Tarih. tekerrür eder diye bir söz vardır. Gençliğimden beri bu söze aklım yatmazdı. Söyleyenlerf kızardım; cahillik derdim. Ne var kı şu geçen 1959 yılına gelince, bu söze yine de pek inaıunadıysazn da b:razc:b hak verir oldum: lSH'te Dunya Savaşı patlatfığı sırada, Harp Okulunda öğrenciydim. O yıl, gerek biz asker öğrencilerin, gerekse bütun ordunun. orduuun ne dernek. bütun milletin kalbini kıran, herkesl tarffsiz kederler içtade bırakan bir olıv meydana geidi Bu ojaya biz, Askerlik Tarihi'nde «Sankamıs İfuşatma Manevrası» deriz. Aralık ayında ^ a r B R?1" larTcen, Kafkaslan elinde tutan Çar'ın OrdTİsunun komutanı General Bergman, saldmya kalkmış, Rus »skerlen, KöprClü'ye dek gelmiş davanmıstı. Çar Ordusu burada, Hasan lzzet Paşa'nın komutasmdakl Üçüncü Ordu'muzun önünde yenjldi. Dikkatinizi çekerim. bu savaş, kışın en soğuk aylarında oluyor (Arluısı rar> •Prduyu vedek subaylarla yönettnm, üniversitenin canma okurura, hâklmler umurumda deği\ diye komitacılığm <fa namusuau iki paralık ediyorlar. Istrfa hiç akillarına gelmiyor. Biraz önce dediğim gibi. burfları istifa kurtanr. Akılh adam, yürümesini bildifi gibi, durmasmı da bftendir. Ne var ki, istifa, Menderes'i örneğin bugün için kurtarır. Tarih onunde iurtaramaz!» «Tarihe geçeoek dejin büyük suçu?» diye sordu Hictayet Bey. Albay, eofradsn kaiktı: «•Izin verir misiniz şu elleriıni bir yıkayayım da Beyefendmin tarrhsel, tarihe geçecek suçlarından birini anlatayım?» «Buyururn. rica ederim . » karşıiığını ver.di Hidayet Bey, dâlgın dalgm bir portakal daha soymaya başladı. Anlıyamıyordum Hidayet Beyin bu geceki ruh haiini: Hercı Menderes'e kızıyor; hem de onun basına geJeceklercfen korkuyor gibiydi. Bir öfkeli görünüyar, ,bir seviniyordu. Sofra toplanmıştı. Annenıle Giüseren mutfağa gidip geliyorlardı.' Hidayet Bey de ellerini yıkaâı. Ben, «Şu tüccarlardan topladı^ı partiye yardıro parası da suj!» dedim. *Biz ^öniil rıza&iylc verdik » dive gülürosedi Hid'ayet Bey. Babam. doğruladı: #Bu tarihsel s«ç sayıtaaz(!) değıl rnl ki gönül nzasiyle <topla«h paralan...» Gulseren, *erkese ka'hveyi nasıl içeoeğitıl soruyordu. Annem (Jnlseren'î zorla oturttu: «Sen, otur bu seferlrk kızım. babanı dinle. Her zaman böyle konuçturaiHazsnı... Kahveleri ben yapanm.» , Babam alındı: «Bak Hidayet Bey, birkaç kadeh içtîk" diy« Hasua bıze ıjasjl takıhyor! Kejke'su şibir taBtam devirseydik!» «Ah etendün, hatumların bu konudaki tassasiyeti, sağlıkia ilgilidir; farti mubabbcUeedir.» «Ne muhabetteatfir amca?» Gülieren'in bu «erusuna öfkelendi Hidayet Bey, «Allah AJlah! bu bizim kız da Türkçe bilmiyor yahu! Aşırı sevgilerindendir demek istedım...» öcoe babam, sonra bepimiı k*hkaiuyı bastık. Yüzbaşı Selahattin'in Romanij Sizler varsınız ya... Derleyen: BtR MEKTUP Çocukhft hayaten çocuktak yaramazlıkian içinde geçti. Çok defa kafamı tişl» yardılar. Ben de çok kafa yardım. Bu kavga dövüşlerde arkadaşlaTimın evientıe gider, camlarım taçla tararthra. Bu kabahatler yüzünden babamdan çok dayık yerdim. Fazla dayak yiyınce de s o yunup elbiMİerimi «tar Ben sızm çocuğunuz değihnı, dıye kaçardım. Tabii beni yakalayıp bir daha döverler, bu sefer susardım. Ak rabamızdan Eczacı Tevfik Bey bu sıralarda tstanbul'dan Tekirdafa geldi. Şen ve şakrak idi. Mükemmel Karagöz oynatır, şarkı soylerdı. Babam ner çalar, Tevfik Bey söylerdi. Babamta en çok sevdıgi şarkılar «3ebabet gitti de elden, muhabbet gitrriyor hâlâ» ile «Na ümidi aşka doktor var mı tıbbın çaresı» idi. Annemia «Felek bana neler etti» şarkısını söyleditini hayal meyşl hatrrhyorum. Tekirdağ'da bir süre kaldık. Sonra bir gün toplanıp vapurâ bındık ve Istanbul'a doğrU yola çıktık. O vakit hıç Türk vapuru yokfu. Hep ecnebi vapurian işlerdi. Biz de bir Yunan rapunına bınmiçtik. Babamdan haşka hepımiz vardık. Yolda çok möthiş bir fırtınaya tutulmusuz. Ben pek hatırHjnıyorum, ama ağabeyimden çok dmlemışimdir. O tarihte samnm afabeyim 10 11 yaşlarındaycu. tstanbulda iiç evde otnrduk. Birini pek hatıriamıyorum. Birtsi Aksaray trarmray caddesındedir. Hâlâ duruyor. öt«ki Şehzadebaçında yanmış. arsası bo; duruyor. Beni önce Kumkapı civannda bir Ingiliz okuluna vermişlerdi. Okul Cuma gunü açık ü. Cumartesl oğleden sonra ve Pazar gtmti tatildi. Ben: Gâvur olmarn.. diye dırettim ve okula gi)«ıedim. Dövdüler, dinlemedim En sonra beni alıp Aksaray Tramvay Caddesinde Darüttalim ve tlim Mekte^ bıne verdiler tlhon SELÇUK KadıköYde okuyormus. mektebind» Çıkan kısmtn özetı îiizbaşı Selâhattin'ın ilk vocukluk anısı sünnet düfflnö ile başhyor. O (1in annesi egilmiş, ailenin bu en küçBk o|lnnn aloından öpmüs... Sıcacık ve »efkat dolu bir bnse. Yöıbsîi, otuz sekiz yıl sonra ba olayı yazarken duygolanmış. «tncaa hayatı bn kadar hiç, \tm kadar da kisa .» diyor. Babası da asker .. Fakat doktor . 1900 yılında Edirne'den Tekirdağ's tâyin ediliyor. Selâhattin de ilkokala ba Üi» baılıyor. HenSı altı yaşındadır ve yaramaı mı yaramaz .. Babam sararmıştı. BUyük babarria Baba, annem bldti.. dedi. Annem beni yatak odasına getirdigi zaman gözlerı yaşlı idi. Ona sordum: Ben bir daha büyük annemi löremiyecek miyim? Annem: Göremiyeceksın artık, öldU o.. dedi. Hayatırmn ilk tokatıru yemiştim. Sonra biz bu evden çıktık. Edime'de Tahtalıhamam sokağın da bir eve geldik. Ben okula gidiyordum. Büyük annemin ölümünd«n bir buçuk yıl şeçmiştı. Babam vazifeyle muvakkaten bir yere gitmııyti. Armeni hastalanmı^tı. Doktorîar boyuna gelıp gidiyorlar, annemi teda•viye çalışıyorlardı. Bir Salı gü nü (1 Eylül 1903) ögleden sonra okuldan geliyordum. Sokağın başında komşumuzun hizmetçısi Ümmü'yü gördüm. Beni görünce kaçtı. Eve geldim. Sokak kapısı açık. Merdivenin altında bir siirü ayakkabı. Benbunu gö rünce bir şeyler sezinlemiş olacagım ki: Armem öldü.. diye bagırarak yukan fırladım. Beni tutmak istediler. Odaya gudım. Annem bir yatakta yatıyor. Komsular et rafını çevirmişierdi. Ben annemin boynuna sanlmışım. Beru aldılar, götürdüler. Dokuz yaşmda idim. Artık annesiz kalmıştım. Ve btn ihtiyar bir buyük. baba, en büyüğü 19, en Miçügü 9 yaşında dört kardea bır evde kalıvermiştik. Herhalde annemin öldügunü babama yazdılar. Babam, uç dört a; sonra vazifeden dönebildi. Yalnız daha dönmeden annemin Istanbul'dakı ortanca ablasmdaa bir mektup geldi. Bu mektupta teyzem dıyordu ki: «Dofctor (teyzem babama dok tor derdi) bana uğramadı. Hürmüz nalanızla konuşmuş. Annaniz ölmüş imif. Babanız da burada bir paşanın tazı ile nıkâhlanmış. Bu haben duyunca şaşırdım. Bana dogrustmu yar zın.» Mektup nepimızi şaşırttı. Biz her gün annemizı anar ve ağlarken; babamız gelince ne yapıp da babamızı Uzmeyelıra diye düşünürken, babamm annemin mezannı görmeden evlenrrüs olması bepünizin boynunu büktü. • . Bır sabah babamı karşılamak Uzere agabeyımle lstasyona gittik. Babanu aldık. Ağabey.m, teyzemin mektubundan söz açarak babama çatü. Ne cevap verüdiginı bilemiyorum. Aradan bir ay geçince de Uvey annemizin eşyalan geldı. Bunlar o tarihe kadar ne bizim, ne de Edırne'nin görmedıgi lüks şeylerdl. Adı Edibe olan bu hamm, Sadraram Perit Paşanın torunu ve bilmem ne valisi. bjlmem ne paşanın kızı imıs Kocasından aynlmıg ve benlm kadar bir oğlu varmış Oğlan o sırada ÜVEY ANNE • • • 4 0 yıl önce Cumhuriyet ÜXKÜ Pravda gazetesi Amerıka Cumhurbaşkanı Roose\veît ile Kalınin ara»ında çekiUn telgraflnr müuasebetiyle soyle demektedir: 23.10.1933 ANLAŞMASI MALKOCOĞLU yazan veçızen:Ayhan BAŞOGLU ÇELİK HANÇER D KIRK GÜN Istanbul'da unutamadığım bir de aet al«jr geçti basımdan.. Karagoz sokağında oturdufumuz gunlerden bırınde misafırler gelmiş, yemekler piçmiîtı. Ben mutfakta yeroek istedim, vermedıier. Mutbak bahçeye bakıyordu Kendı kendıme: Şiındı mutbağın penceresını açsnm. kadıler ıçerı gırer, yemeicierı yer, bunJar da bana yemek vermemenin cezasını çekerler.. dedim. Pencereyi aç?rken cam kınl • dı. So! bıJeğimı kestı. Korkudan bayılmışım. Herkes koşuşmuş. Tevfik Bev de bizde ımı$ O vakit henüz ortaokul öğrencisi idi. Beni alıp eczahaneye götürdti Sanınm kırk gün kadar yara kapanmadı. Hâlâ yeri du ruyor Ama kediier de vemekleri ye mışlerdı. Isıanbul dakı nâtıralarım da lcırık ddkük bu kadar... 1601 yıhnın cortlanna doğru olacak, trenle tekrar Edirne'ya geldık. Edırneye gelirken, yolda, fakir btr ibtiyar kadınuı ağ ladığjnı gordüm Ben bunu go riince Eğlamaya başlanusım. Bü vuk annem bunu gorünce Ne oluyor? Dıye sordu. Ben Ya sen de boyl» Wr giin dı tenirsen? Büyük annem poynuma «an [jp beni öptü: Sızler parsmız ya oğlum sazanır bana bakarsınız. dedı Edırne'de beni, şıradı hâlâ ınektep olatı Euırae Beledıyesı nın karşı tarafındakı bir okula verdiler. Kadirhane cıvarmda bir eve yerleşmiştik. Ev hayatımız eskısı gıbı devam ediyordu Ben annem ve babamla yatardun. Karşımızda kî odada büyök annem ve bü yük babam yatardı. Ablalanmla agabeyitn b»?ka bir odada ya tarlardı «Sovyet Amerika yakınlığının hiç şüphesiz dünya siyaseti üzerinde birtakım etkileTi olacaktır ve bunlar sulh eserini mil letlerarası bir ölçü dahilinde kuvvetlendirecektir Bütün Sov yet basını bu mesele hakkmda övücü ve teşvık edici bir dil ku] karşı düşünceleri malum, mill! sosyalist Almanya için btr ihtar lanmaktadır. Tan gazetesi de şöyle yezmak teşkü etmektedir.» Alroan gazeteleri ise «Roos«tadır; «Amerika Cumhurbaşkanı Roo velt Ue Kalinin arasrada teati esevelt'in bu hareketi bugünkü dilen bu telgraflar devrimizin en hâdiseler itibâriyle» Japonya ve mühlm milletleraras) olaylardan ajnı zamanda Sovyet Rusya'ya biridir.» CUMHUEtYET Bayramında bulunmak üzere Rusya'dan gelecek yetkili şahsiyetleri karşılamak üzere dün îzraır vapuru Ruaya'ya harejret etnıiştjr. " AMERİKA RUSYA Nihayet bir gün üvey annem geldi. Hepımiz lstasyonda karşüadık. O zamana göre dUsOnüI mesi bile mümkUn olmıyacak bl çimde tuvaletli ve açık gıyınmış bu hanım, Edırne ıstasyonunda trenden ındifi zaman herkes şaşırdı. Kısa bir zaman son ra bütün Edırne halkı oabamı ayıpladı; bıze acıdı Aynldıgı kocasını ve îstanbuVda kalan çocugunu çok seven »e bizim evi ahır gtbi gören bu hanrm, en küçük ben oldugum için beni sever görünürdü. Bır gece beni yanına almıştı. Babam nöbetçl oldugundan evde yoktu. Ovey annem bir sırasını getirerek bana sordu: Annen ml güzeldi, ben ml güzelım? Annem senden çok güzeldi, mavi göılü, sarı saçlı, uzun boy luydu, dedim. Ama benim de saçlanm sarı, gözlerim mavt, benim de bo yum uzun.. Sen boyanıyorsun, ve ondan güzel olmaya çalışıvorsun, annem boyanmadan da güzeldi, îki gün sonra bir "sabah okula gitmek için çantsmt yerlestinrken babam yatak odasından çıktı. Bir büyük copa İle belime vurdu Bavılmıştm Abl»m kosnvış, beni kurtarraif. Bib«m diyormut ki: Annenızı bu gece rüyamda gördüm, ölmesfnin sebebi bunun yaramazlıgj irai», onu öl« düreceğım. Dayak yememe »ebep jüphesiz yâramazlığım değildi Annemın daha güzel olduğunu töjrledıgim için Edibe htnım beni dövdürüyordu.1 Ovey ar.nera Blt» ay sonra bj«> den aynldı. O gitmeden Bnce bir «abah bürük babam rfa Sldü. 1904 yılında idik. Biz dört karde; kimsesiz kaV mıstık YARIN: YAPAYALNIZ BİR ÇOCUK DİŞI BOND TİFFANY JONES GARTH ÇARPINTI Bir gece bir sesle uyandım Baktım, büyük annem bağırıyor. Onun çarpıntısı vardı. Bu çarpıntı gelince kuş gibi bağınıdj. Evin içinde herkes kaltaus koşuyordu. Ben de yetiştira. Büvük annem kısık kısık nefes alıyor ve yatakta yatıyor. Ba bam annesinin nabzını rutmuç b«kıyor. Annem bir HSç *»ermekie mesjçul. Büyük babam ve k«rde»!erim hepci orada. Bins sonra büyük armemin MGİ kesildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear