28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA İKİ vumnurryeı 6 Evlül 1970 YARENLIK Ellf NACt Tarihten o Holel efendi 8 evrin belası halinde bir Halet Efendi varcmş. Ikinci Mahmut gibi ftdll bir padisahın teveccühünu kazanmış olması da onu o kadar »ımartmış ki, gün gelmiı astığı astık, kestiği kestik bir durumda, Devlet kahyası, adeta diktatör. Korkucfan kimsenin de «gık» dediği yok. Böylece meydanı boş bulmus gibi baslamı? sağa sola saldırmag». Bir gün bir berbere kızmıs. EÇENDE an «Asın keratayı» demiş. tikacı bir Bu berberde 11 r a j olan dostumun dostlarından, birinin araya girbİT <tftlrft«;!nı y a i mesiyle Halet Efendi: «Canım mıştım. Dosyal» benim kagtım o dejtil, maksat nnı kanstınrberber gilrnbnnıı »lab etmek, ken (14 Haziran 1963) onnn için onu bırakm 11c dükfcir gazete küpürü ellm» kân Stedefci berbeıi asın, elsva Aynen ahyorum: bitsin» demiş. «Marsilya'da bir möze Tarmıs. Birgün de idamını emrettigi Düuyanm hiç bir yerinde raslabir adam için ahbaplarınd'an binamıyacak kadar garip bir mflri gelerek: «Çok yaşlıdır. Yaze Burada bazreti Ademin innk kıymayın lavallı Ihtlyara» cir yaprağından yapılmış keme dlye şefaa'te buiununca, Halet ri. Tufandan sonra haıretl efendi hlddetlenmiş : jsuh'a suların cekildiğini müj Canım, demiş, ne aeayip deleyen güvercinin ağzında taInsanlarnnız.. Geeenlerde de şıdıfı zeytin dalı, hazreti YnsuF biri İçin «Çok gençtir, yazık un kardeşi Bünyamin'in beyber.ençli£ine doymadan asılır mı?> sine sakladıklan gümüş knpa» dediler.. E .. peki biz adam ölV3 altında şu cümle: Ister id&rmek İçin taer zaman orta nAn Dan ister i nm. yayta adam nerde bulalım? D M rtdü. Paşabahced* bir hı•I zar atelyed tahibl «Bir halta sonr» fel» demişti. Oıan Hüleyin bir haftayı iple çekmiıtl. Yoktu işi. Ne de para». Oç çocuğu vardı. tki de «ravrat. Etti ml b*|. Bef nüfuıun geçiml gerokUydi. Ama if yoktu. Bir hafU bir yü gibi uıun çekmişÜ. Ama bitmiftl ya... îfte gelmlyti ya hızar atelyedne. SelâmttnaleyHıa, dedi patrona. Vs aleykumseiim, dedi pat> ron. Dedi ya yüzü de ktrardı. Bir ruhıf oldu. K«lay geWn atmm, dedi gene Ocan. 8a|ol, dedi patron kuadan T« rfe yuz Termemeeetine. «Otur» da demedi ocana. Ozan «kaç llra verae ealiftvetvğım» diyordu leinden, «b«ş Ilrm OIM blle^ Sen geldtn ym, dedi patron, aana *•• vennlştim yaî Evet Tennlftin. Otnflnde Dfln jelmlyeeek mlydlnT Yook. Bnfttne •teleşmlf* «k. Allah Allah Vallaha bngüne ıteleşinJ*tlk. Ben heç nnntnr mmynmT Neyse. Ben dflne geleeeğlni billyordnm. Sen dfln getmeyince, bir hemyerim gelmlytl i»e ona aldım, knıara bakma* Ha? dedi »nlamamış gibi. Anladı ya, anlamadı içte. Hemşerimi ise aldım. Oıan Hüaeyin'in gözleri karsrA. Başı döndü. Ne yapacagını, ne edeceğini bilemedi. Cebinde sadece bir lira vardı. Evet bir lira. Evde de bir ekmek. O d'a katıksız. Yerinde çarkeder gibi geri döndü. Gözlerinin içıne kan hücum etmişti. «Eyvallah» de Ozan Hüsevin Yızan : meden çıktı atelyeden. Yürüdü bir lüre, nereye yürüdüğünü bllmeden. Düşünceli ve de babası ölmuş gibi gamlı... Neden lonra, elden bırakılmış yularaız bir at gibi bajıbo? gittigini »nladı. Hemen oracıkta bir kaldınma çöktü. Bevni 1| Yüksel FEYZİOĞLU mazsa » Duşüncfü, «etimi mtardım be» dedi, «orospnlnk ederdim.» Koca jehir üstüne yıkılacaktnış gibi oluyordu. îşletmeğe çahştı beynini. Nere gıtmeliydi. Kimi vardı, kirae gitmeliydi... Bir lira onu nerelere ka «Halide giderim» dedi içinden, «bana on llra ver derim, vermemezlik edecek değil ya. Ben açken o para biriktirecek değil ya...» lskelebaşında indi. Kahveye yürüdü. Bacaklan kopmu? gibiydi. Girdi içeri. Içeride müşteriler vardı. Sosyaliıt müşteriler. önlennde gazete ve dergiler. Okuyorlardı. Gözlerini lceride dolandırdı, Halit yoktu. Garsona yanaştı, ezik, yenik bir sesle : mes. Halit nerde ki? dedi. Sirkeci'ye gittl. Ne zaman gelecek? Bellı değü. Belkl heç gelI Yani ben beUemeyim miT tini çektı. Ürktü bırden. Adamın yüzü korkunçlaşmıştı. Aynı, ölmemek için öldürmeye hazırlanan birinin yüzü gibi. Kıpkırmızı. Sanki bedenindeld kanın hepsl yüzüne hücum etmiı. Garson korkarak yaklaştı: Abi, dedi, otnr. Belld gelir. Ozan yamndakl bir oturaga iliştl. Cebinde bir çayhk parmsı vardı. 29 kuruf. Bir ç*y, dedi. Çay geldi. Içerken çayını, çıkardı bir îkind dfaraıı yaktı. Emerceıine çekti. Kahvedeki gürültüyü rfuymuyordu bile. onündeki guetelere gözatıyor, fakat anlamıyordu, okuyor anlamıyordu. Boğazına bir yumruk tıkılmıjtı. Bofanmak iıtiyordu. Ağlamak, ağlamak, tglamak... Ama erkekti. Ağlıysmazdı. Birden üstünde bir k«lem arandı. Yoktu. Garsona baktı. Kulağının dibinde bir kalem vardı garsonun. Garson.. dedi ölü bir se§l». Garson dön^Jü. Şn kaleminl verir mlsin bir dakka? Garson onun gene gözlerinin lçine baktı. Deminki vahşilik gitmi?, yerint yenümişlik, ezilmişlik almıştı. Ters bir tokatla yerde lerili kalacakmıt gibi guçsüzleşmişti. Bnynr »bi, dedi, kaleml uzattı. Kalemi eline aldı. Yoktu önunde kâğıt. Ama gazeteler vardı ya. Yeterdi ona. Bir gene düşündü, akhndakileri topladı. Gazete yazılarının aralarına şu kara satırları dökturmeye başladı: Rahnmda bir nkıntı var Gitaln diyom, glimiyor kl Tokınliak başıma belS Bltıln diyom bitmlyor kl. Düşünüyom nasıl etmek Bilemiyom nere gitmek Bef nüfnıa tek blr ekmek Yetıin diyom yermiyor ki..; Tokrallnk yflreflml dağlar Ellmi kolnmn bağlar Yavnı ekmek dlye aflar Yattan diyom yatmıyor UU Kandınr dedeal • boean Şehlria koyfln a|a« Ifcmin koylftnfln baeası Tfltofln diyom tfltmüyor kl..]' Kseıranım iönmeı aşkım Avare gezlyora gaşkın Bagfln lazım bana küskün ötgfln diyom Stmfiyor kl... Şiiri bitirdikten sonra altına Huseyin Kaçıran imzasını kon* durdu. Şiir bir çırpıda çıkıvermişti. Bir eser doğmuştu. Ozan gazeteyi katladı cebine ko> cru. Çıkardı bir cigara' daha ; aktı. Üfledi dumanlannı havaja. Böylece dert söz oldu. Söj şiir, şiir dillendl türku oldu. Bağlamanın tellerine dolandı. Derken bir başka patronun dıkkatini çekti. «Getirin plâğa doldnralım» d'edi. Âşıklar plâkiara okudular şiiri. Patron, şi.r sahıbine de sadece 250 llra verdi. Aç koydu patronun biri Ozan Hüseyin'i. Ozan Huseyın'm derdi kâğıda döküldıi. Plâklar doldu onbinlerce. Yurdun her bir köşesine dağılrfı. Parmağım ısırdı dinliyen, dmîeten. Patron yüzbinleri döndurdü. Oîan Huseyin ikiyüzelli Türk lirası aldı. Ve asıldı ıaza Ozan Huseyin, asıldı türküye. «Eski ağaçlan kSkünden kanp atalım vallahi» dedi inleye inleye, gurleye gürleye... mnze Çahrtı Resbn: A. ARAD lemiyordM. Çarpılmı? gibiydi. Ne yapmalıydı »ımdi?.. Gözleri dolu doluydu. Ağlamak iıtiyordu. Ama erkekti. «Kabrolran böyle erkekli^i» dedi içinden. «Âvrat olaaydım bnndan iyiydi. Hiç olmazsa biri alırdı, boğazım» bakardı. Daha da oldar gotürebi'.irdi. Kalktı yerinden, geri yürudu. Durağa geldi. Bindi gelen bır ctolmuşa. Dolmus hareket etti. Bir lirayı çıkardı şoföre Uzatırken «Iskelebaşı» dedi. Iskelebajında bır tanıdığı vardı. Kahve işletiyordu. Adı Halit. Valla abi hiçbir aey diyemem. Ozan Huseyın ayakta donakalmiftı sankı. Zavallı mı zavallı bir hali vardı. Garson öteki rr.uşterilerle ilgileniyordu. Biraz scnra Hüseyin'ın ayakta dikıldığını gordü. Yuzu dikka â hmet Vefik Pasa Parls'te Elçi lken, o sıralarda Sarr.'da bazı haâ'.seler oluyormuş. Bu ytlzden Osmanlı Devletine kırgın olan III. Napolyon bir kabul resminde Ahmet Vefik Paşa'ya «împaratorluğunuz çatırdıyor» demiş. Hazır cevap ve njiktedan bir diplomat olan Ahmet Vefik Paşa derhal şu cevabı yapıştırmış: « Bİ7İm memleketimiz buradan çok nzaktır. Hakkımızda dojrn bürl alamıyacağınız tabiîdir. Fakat bense Paris'te bulunuyorum. Sizin imparatorluğunurun ahvalini daha yakından eörüyorum. Onun için her halde duyduğunuz »lıin imparatorluğunnznn çatırdısı olacak ..» Hece bulmacası A A A A AA AK BAN ÇIK DO FEL I ÎB 1K KI KIM KTJ LA^ LA LAK LB LIK LIK LİS MA MA MAK MAZ MO NA NE Nl NO RA RA RAK SA SAL SAT TAR TI TIF TUT VE YA. Yukarda gördüğünüz dağtnık heceleri aşağıdaM sorulann kar şılığı olarak bir kerede kullanıp numaralı çlzgilere yazınız. Meydana gelecek kelimelerin sıra ile yukardan aşagvya ÎKÎNCî ve BEŞÎNCÎ harflerinl okuduğunuzda, sahneden çeldlip 69. yaşı gününü kutlayan opera şarkıcısı Lotte Lehmann'ın yanına yaklasan genç bir soprano nun: «Sizin gibl büyük bir sarkıcının sesinl kaybettiğini farketmesi ne korknnç sey» demesi üzerine ona söyledlgl sözü bulacaJcsmız. 1 Küçük çocuklara anlatılan. 2 Parazit. 3 Kıyafet. 4 Aşikâr. 5 Ekonomi. 6 Tek başına değerl olup yan yana geiince bir sanat eserl mey dana getiren şeyler. 7 Alaturka musiklde bir makam. 8 Küçük bakkal. 9 Susuzluk. 10 Gelenek. 11 Kapıyı kapalı bırakmamak. 12 Parmaklarda goriilen ağrılı rahatsızlık. 13 Ek. 14 Yerinde durmaz zeki çocuk. 15 Sıtma yapan sivrisinek. 16 Şeytan. 17 Hüvıyet. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 SOLDAN SAĞA: 1 Müllriyeye devam e*ml? bir süre hanciyeda çalıştıktan sonra ayrılıp kendisinl musıklyo verrnlş, kendl kendisiıü yetiştirdlğl bu sanatta Türk milzigiııln ötelliğme dokunmadan yenl bir uslup getirmiş, şarkı^f^ ve tamburdakl ile bir bestecimiz; Toroslann Hatay'a kıvnlan bir kolu! Uzakdoğuda bir ülke. 2 TERSt lzmirde Uçe; TER St tütün içme âleti yapımında sert bir ağaç; Batı müziğinde bir eserin canlı çalınacağını anlatır; Bir hayvan. 3 Ambroise Paul ön adı ile fikir şairl bir Fransız; ünlü bir Lâtin şairi; Lüferin irisi. 4 Bir balık; Kanşık renkli; TERSt kimyada kalsiyum; «V/ıener Frauen. Şen dul, Frederica» gıbi operetlerın yaratıcısı Avusturyak bestecı; Bir yel. 5 Osmanlı saraylarında genç kabıhyetieri eği terek askerî, idarî ve sanat alarunda yetiştıren ünıversite niteliğindeki yıücsek okul; Tiren denizinde, G. Doğuda volkanik adalar grupu. 6 Eski büyük bir Türk boyu; Eski Türklerde kıral; Kimyada neon; Kimyada çinko. 7 Kimyada plâtin; Yer çekimi kanunu, güneşin yedl rengi, teleskobu, 30 yaşında kıraliyet bilim üyeliğl ve verilen asalet Unvaru ile lngiliz matematik; ve astronomi bilginl (Sir Isaac); Faydalı çalışma; Denizciükte yelkenlerl rüzgâra vererek seyretme. 8 Kimyada aluminyum; TERSt sean en hafiften olanı; Erzurum'da ilçe; TERSt kimyada gümüş. 9 TERSt yemek; Uşak'ta ilçe; Türklerin Kıbns'ı almalan üzerinde fırsatı bıüan Papanın tahriklyle hazırlanan Haçh donanmasının, kısmen kara komutanlarınuı emrindekl Türk donanması ile Leponta önlerinde gtrişip yarısmda galip geldiği, yarısında Uluç Ali Paşaya esir verip mağlup olduğu savaşm adı. 10 llâçla bayıltma hali; çiçeksiz bitkilerde üreme organı; Hristiyanhğı, pervasmca Isa'yı realist görüşü İle kaleme almış Fransız dil tarih arkeo loji bilgini (Ernest). 11 Ulu» AYANILIR, tahammül edllir gıbi değildi dogrusu. Fasıla vermeden sürup giden korkunç bır öksürüktü bu. însanın yalnız içini değil dışını da tırmalıyor, hazır bulunanlann hepsini sinir llletine uğratıyordu. D Hâkimden dinleylcilere, dinleyicilerden kapıdaki nöbetçi polise kadar herkes ;u anda âni bır şokla duvar gibi sagır olmaya razıydılar. Bedbaht koca, kendinden daha bedbaht hikâyesini anlatryordu: «Kilisedeki merasim biter bitmez kanm öksiirmeğe bafladı. önce scyrek fasılalarla pelip geçtiği için bafif, ama çok hafif bir soğiık algınlıgı zannetmiştim. önera vermeğe değmezdi tabii. Kendi kendime: «Eve gider gitmez ona sıcak bir şey içiririm olur biter» diyordum. Fakat eve çeldikten sonra sıcak şeyi içtiği halde fayda etmedi. Ceketiml çıkarıp, kravatımı gevşettim .. Karım değil miydi \a?.. Onu şöyle ağız tadı ile bir kucakJamak istiyordum. Tanına yakJaştım. Vay sen misin yaklasan?.. Bir öksürük, bir kıyamct . O, bıinun hem müzmin. hem de asabi bir bronşit olduğunu söylüyordu. Gece sabaha kadar uyku uynyamadım. Ama sakın aklınıza başka bir şey gelmesin sayın hâkim. l'y. kusuzluğuma sebep zifaf gecesinin baş dündürücü olayları değil. sadece karımın bitmez tü. kenmez öksürüğüydü. Ertesi giin, gecekine nispetle durumu biraz düzelmis gibiydi. Doktordan doktora mekik dokumağa basladık. Alman biitün tedbirler, yapüan bütün tedaviler boşa gitti. tkinci gece de sabaha kadar gözlerimi kapayamadım.» «Benim bu işte ne suçum var efendim?» diye genç kadın iki öksürük arasma sıkıştırdığı bitkin bir sesle mırıldandı. Bur.dan sonra da Missisipi ka dar uzun, Niyagara kadar da köpüklü bır tartışma başladı. AMjkatlar konuşuyor, hâkim ce vap veriyor, bilirkişi olarak çağırılan üç doktor da kâh birbirıne girerek, kâh birbirinden çıkarak fikirlerıni açıklıyorlardi. Bir bakirenin I SIM «Hanımefendinln bir itiran olmadığına göre boşanma karan vermekte mahzur yok. Buna mukabil ortada yine ayni hanunefendiye doğmdan doğruya mesulivet yükleyen bir tutum olmadığına göre, kendisini mağdur duruma düsürmek de doğru değil. Kocanın vereceği muayyen bir nafaka veya toplu bir tazminatla mağduriyeti önlemek gerekecek.» Kadınm avukatı cümlenin ucunu yakalamak istiyormuş gibi hemen ayağa kalkmıs ve elini hâkıme doğru uzatmışü: «Hâkim beyefendi... Mi»ter Wyndnam, Amerikanın en zengin adamlarından biridir. Halbuld müvekkilim, kendlfiiyle evlenmek için çabştığı yerl terketmek zorunda kalmıştır. İşi hiç de fena değildi. Mükemmel para kazamyordu. Halbuld şu vaziyette yeni bir iş bulacağı bile şüpheli. Yüksek adaletinden asla şüphe etmediğim isabetli karannızı vermeden evvel bu noktayı da dikkate almanızı rica ederira efendim.» Hâkim, parmaklannın alışık hareketleriyle onündeki kitabı tekrar karıştırmaya başlamıştı. Cç dört kere başıru salladı... Dörtbes kere da elindeki kalemle enseslni kasıdı. Sonra karan bildirdi. Bu karara göre iki taraf da boşanma hakkını kazanmış bulunuyordu. Yalnız Mister Wyndham, genç kachna nafaka değil, toptan bir tazminat verecekti. Rakam da Mister Wyndham'ın yıllık kazancı ile eşit orantılıyd;. Milyoner somurttu... Genç kadın sınttı. Avukatlar tarafsız kalmıştılar. Hâkim tekrar yerine oturup elini kürsünün altına soktu. Adalet yerini bulmuştu. GENÇ kadın mendiü ile ağ. zını kapamış hâlâ öksuruyordu. Bedbaht koca çekingen adımlarla ona yaklaştı: «Çok mfiteessirim .. Bütün (rayem sizi mesut etmekti. Fakat...» Kadının gözleri yaşarmıştı. Berikl lâîını bitiremeden kös kös uzaklaştı. lararası trafikte Türkiye lşareti; Sanat; Rusya Beşlennden, 300 kadar eseri iîe mesleğinde generalliğe kadar çıkmış besteci (Cezar Antonovıç); Göninüşte; Su. 12 Bir menrurun her türlü hallerinin yazıldığı dosya; Louis Hector ön adı, .Fantastik senfoni. Romeo Juliet senfonlsi, Roma karnaval üvertürü, Faustun lâneti» eserleriyle Fransız besteci; Nota; Kadın doğıım hekimi. 13 Istanbul' un eski adlarından; Kimyada mangenez; Afrlka'da devlet. 14 Göz İle kulak arası; Organ; TERSt Meriç'in bir kolu. YUKARDAN AŞAĞ1YA: 1 Genç yasında birçok illm dalında ve yabancı dilde hüner sahıbi olmasıyla sadrazam Reşit Paşanın himayesini görmüş, Fuat Paşaya yakın olmuş, pek çok devlet işlerinde hizmeti gbrülmüş birçok eseri arasında 12 ciltlik Tarıh'i İle tin yapmış bir iliın adamımız (Ahmet); Dâvâ. 2 TERSt gösterip öğretme (EsM dil); Batarak kayboldugu sarulan 6. muhayjel kıta. 3 Köye, toprağa ait tablolan ile toplumcu tamnmıs empresyonist Fransız ressamı (Jean François); Van1 da Uçe. 4 TERSt Anadolu'da tarihî bir devlet; Franaa'da çehir; TERSt istikbal. 5 TERSt başkumandan; Bosama veya boşanma. 6 Fizikte Mariotte'a mal edilen gazlardaki baaınçla llgül kanunun sabibl lngjlia fizikçlsi (Robert); 13 yaşında bir dua, bir komik opera fügler vermiş, 18 yaamda orkestra şefl olmus Alman operasmın ilk örnekleri sayılan «FreischüU, Periclosa, Silvana Ebu Hasan, Obeıon..» operalarıyla Alman besteci (ErnşO; Kimyada sodyum. 7 Tepe'nın ortası; Bir yuzey ölçü birimi; TERSt zorla ele geçirme; Futbolda bir oyuncu. 8 Namluda bulunur; Birleşmiş Milletler Bnlmacalaruı çözümfl bugünkü CÜMHURİYErte Teşkilâtınm rümuzu; Fransada şehir. 9 TERSt kıral vekili; Izmir'de ilçe. 10 TERSt kimyada klor; TERSt iyiliği dokunan Wagner'in kızını kocasından ayırmasına kırılaa, Macar rapsodileri ile ünlü besteci (Franz) piyanist. 11 TERSt keder; Sarasate'nin çaldığı keman konçertosu ile tanınmış «Ys kıralı, Savoranola» operalarının ctspanyol senfonisinin» yaratıcısı Fransız besteci (Edouard); Dolayısıyla anlatma. 12 Boyacılıkta kulianılan bir mayi; Bir gaz. 13 TERSt ıtırlı yapraklan tebabett» absent imallnde geçen bitki; Bir fikre harekete karşı çılana. 14 Elektrikte direnç birimi; Knut ön adı ve eserlertyle ün yapmış, fakat Alman işgalinl hoş gören tutumu İle vatan haini llân edilmiş Norveçli yazar; Kimyada kalay. 15 Elinden her zaman için kaza çıkabilen; «Carmen, Colomba, Etrüsk Vazosu» gibi eserleriyle Fransız yazan (Prosper). 16 îtalya'da şehir; Asya ile Amerıka arasındaki boğaz. 17 Dışı gıbi içi dolu olmayan; Diyarbakır'da ilçe; Yiğıt. 18 Hatay'da nehir; Alan; Bir deniz. 19 Bir balık; TERSt cüzi; TERSİ bir gö lümüz. 20 Kumaş; TERSİ sahip; Eski yazıda bir şekil. ••• YARIM saat sonra avukatla müvekkilesi ş:k bır apartımanın zevkle döşenmiş salonundaydılar. Genç kadın yumuşai koltuklardan birine beline kadar gömülerek ayak ayak üstüne attı. Koltuğun kovnı renk örtülerine bacaklannm beyazmdan şehvet ürperüleri sirayet ediyordu âdeta. «Auffff...» diye garip biı ses çıkardı. «Duruşma biraz da. ha uzasaydı tahammül edemeyecektim artık. Sahiden gıcıfc gelmeğe başlamıştı. Göğsürn fena halde ağrıyor. . Kalbimın de bir Iokomotiften farkı yok. A. man James, bana koeaman bir viski ver.» Bardaklarj torarcasına bırbirine vurarak visküerinı yudumlamaya başladılar. A\ukat da bir vandan not defterüıi karıştınyordu: «Beni dinleyln Meriy . Bn işe paydos demenin zamanı geldi. Bununla üçüncü oluyor. Ri. rincisi Sait Lake City'de.. Netice şu kadar dolar tazminat. îkincisi Cleveland'da . Netice yine şu kadar dolar tazminat. Sonuncueu da burada . Netice yine okkah bir tazminat. Bu d dişle bütün Birleşik Amerika eraletlerrni teker teker dolaşmak zorunda kalacağız. Simdilik biraz istirahat etseniz bence daha iyi.» Genç kadın kurnaz ve kendlne güvsnen bir tebessumle güluyordu: «Taroamivlc haklısınız James. . Üç kere evlendim . Cçünden de tertemiz bir bakire olarak çıktım. Siz şimdi bana sahici bir koca bulun da rahat edeyim artık.» Avukat birer vıski daha dol Daktilo kız, makinesiyle beraber onlara yetişebilmek için neredeyse ayaklarım da kullanmak zorunda kalacaktı. Hâkim, bütün bilgi ve tecrübesıne rağrnen ılk defa asabl bır öksürüğe dayaaan bir meseienm duruşmasını ysptıgı için haylı şaşkındı. «Elinde olsa öksürmeı tabii.. Bu yüzden bütün suçn şu genç kadına yüklemek doğru olmasa gerek» diye mınldandı. Boyle söylerken bir ellyle ç«nesıni, diğer eliyle de kürsünün alt kısmına tesadüf ettiği İçin kimsenin goremeyeceği blr yerini kasıyordu. Koca, mahkemede olduğunu unutacak kadar kendinden geçtıği İçin onündeki masaya okkalı bir yumruk vurarak ayaga kalktı: «Iji sSylüyorsunın ama... Benim de uyumağa, kafamı din lemeğe ihtiyacım var defil mi? Hem şu menhns öksürük yüzünden bu kadının sadece nazari bakımdan kanm oldnğnnu da bilmenizi isterdim.» Hâkim, kürsünün altındak: elini yukarı kaldınp çenesinde CİNAYET BULMACASI KAATİL KIM? yaşlarında tahmin edilen ve banyo dairesınin taşlan uzerinde yayılmıs kan gölünün içinde yatan adamın, olüm sebebini araştıran Şef, lâvabo onündeki «abunlu fırçadan ve yüzündeki kurumuç sabunlardan onun traş olurken âni sinir krizi geçirip usturayı soldan sağa gırtîağına çekerek intıhar ettiğmi tahmin. etti. ölenin arkadaşı olrfuğunu söyleyip ve ekibi haberdar eden kimse, polisîeri daire kapısında karşıladı. Günün Pazar olması ve ustüste açtığı telefonun cevap vermemesi üzerine şüphelendiğini, bu dairede yaşıyan bekâr ve çapkın arkadaşı ile en son telefonu açmasmdan on dakika evvel de konuştuğunu söyledi Onun, birazdan traş olacağını ve kendisini evde bekleyecejını telefond'an işıttigir.i, fakat bir piirüz çıkıp onu tekrar aradığ'rn ilâve etti. HaT".arda b:r arıza olmaması ve telefonun devamlı çalıp açılmaması üzerine, evinden buraya gelmişti. Saat 10.30 da açık bulduğu sokak kapısmdan rahatça girip yukarı çıkmıştı. Sokak kapısı gibi dairp kapısını da açık bulmuştu. tçeri girmiş, O'nu aramış, nihayet lâmbası hâlâ yanan banyo dairesinın açık kapısından taşların üzerinde gbrmüştü. Şef, adamın iki saat bnce öldüğünü, rfüşerken çarpmadan kırıîıp duran sağ k"lundaki saatinin 1050 de duruşundan çıkardı. Ölen adam, Almanya'ya Kİdip gelen taksilerin işletmecıliğin: yapıyordu. Oturdugu daiıe uç katlı binanın orta katıydl. Alt kattakıleri kiracı olarak iki ay evvel binbir rica ile ust kattakı ev sahıbini razı ederek binaya yerleştirmişti. Şef, bunlan anlatan arkadaşı dinleriikten sonra bir memurunu alt Iteta gbnderdi. Birazdan donen poli«, alt katta kimse olmadığını, kapının altmda gazeteler bulunrfuğunu, evden çok erken çıkmıj ola M Kartvizit Bulmacası METİ.V İŞSAN Yukarda kartvızıtini gördugünüz Bay, Huseyın Rahmi Giırpınar':n değerlı romanlarından bır tanesıni cok beğenmektedır. tumla parkesiz sokağm tozlarmı sulayan manava, altta oturanların kim olduğunu sordu. Manav: «Yallâ Bayım, acaip bir dil konnsuvorlar. Ne mlUettir anlayamadım. Arasıra alısveriş ettikleri oluyor. Bn rabab saat onda sokak kapısını çekip giderlerken benden domates aldılar. lkisi de bekâr adam, ne çocuk var ne de kadın. Ev «ahipleri ise bafta »onnnds Cnma'dan Siüvride' ki çifttiklerine ^iderler. Orta kattaki bekâr ile alt kattakileri tanıyan bir de benim dükkânın üzerindeki dairede oturan aile var. Gaîiba nzaktan akraba oluyorlartnış.» Şef uzak akrabaya kadar çıktı. Bir kadın açtı kapıyı. Kocasının iki gün evvel Almanya'ya gittiğinı, şoför olduğunu anlattı. Oradan ayrılıp tekrar bekârın dairesine dönmekte olan Şef, birinci kat kapısının önünde durdu. Bir sigara yaktı. Sonra gözune ilişen kapı altınd^ki gazeteleri usulca çekti. Baktı, hepsi buçünkü tarihi taşı'•ordu. Ve Türkçe ıdı. Cumhuriyet gazetesinin bir kenarmda birtakım Türkçe manası meçhul yazılar vardı. Kapı onündeki paspasın tertemizhği, evdekilerın de çok titiz olduklarına işaret edıyordu. En ufak bir toz yoktu. Agır ağır yukarı çıktı. Odaları teker teker dolaştı. Hicbirinde gunlü gazeteye rastlamadı. Oturma ocfamdaki tablada sigara izmaritleri duruyordu. Sonra olayı polise haber veren arkadaşa dönerek, ölenin sigara ıçip içmediğ'.ni. gszete tiryakısi olup olmadığını sordu. îçmedıcini soyleyen adam, her sabsh gelen gazetecıye fokak kapısının dugmesini yukardan basıp, rrerdıvenleri çıkan müvezziden, okudu»u t»k gazete olan Cumhurivet'i aldığını liâve etti. Şef, aşağıdan aldığı gazeteleri ir.celedi teker teker. Acayıp yazıların bulunduğu sayfadaki afvon ile ilgıli habere gözü ilıştı. Sonra yardımcılanna dönerek dırektif verdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear