Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA: İKÎ Cumhurîyet 9 Aeustos 1970 YARENLIK Elif NACt Tarihten o ihHyatkflrlık fANZİMATTN ilanından sonra Hüsrev Pasa I göncîerildiği menfasındln getirildi. Önce yuzüne bile bakmayanlar bayram tebrikine geldiler. Bunlar arasında Rtşit Pasa'nın yakın dostları Ali ve Fuat paşalar da vardı. Oturulup şerbetler, kahveler içiİirken dllenciler kâhyası Haeı Mustafa ağanın geldiğini haber verdiler. Hüsrev Paşa derhal kendisini ulonun kapısına kadar koşarak karşüadı. Tebrike ge« len mİEafirler, düenciler kihya» y • sına gösterilen bu iltifattan »»öi b i çırdılar. Giderken cfe aynı hürmeti gösterdi, kapıya kadar teşyi *tti. Donüp yerin» oturduğu zaman : O STOr, efendilcr. BakıyeTEVSKt rnm dileneiler kihyasına gBadiyor ki r ter4I|im lltifattan hayret etnılş « K n ı o l f gibitiniz. Scbebini arzedeyim: nn karsısında Sayei Tanzlmatta hepimiz dikahraman keleneiler lUmretinr dahil elabi•Uirim, kab.ramanla.rin karııliriı. lyisl ml ne olnr ne olmaz, •ında da knru oluverirlm.» kâhyalanm imdideu etekleAnne iare filOzoftur. Çocukmek ihtiyatkârbk ol«r flkrinlannı başına toplamış, nasihat di ediyor: «Bix fareler, insanlardan korkanz. Insanlar da kadmlardan korkar, kadınlar da biıden.» AĞMVB yüklü bulutlar düğiim düğümdü. Öfkeli kara gözleri toprağa dikili, aralıksız yükscliyorlardı. Hava henüz ıslaktı. Yeni dinmişti yağmur. Pembe bahar dallannda, tomurcuklann uçlarında su damlacıklan pariıyordu. Çimler ıslak bir yeşillikte ıpıl ıpıldı. Göğün V?mnlıgına karşı çıkıyordu tabiat. Y Kuzukulaaı Yazan: kırstn senin. İyice azdın bu günler. Elin çocukları şeker satsuı, gazete satsın para kazansın. Sen de sokaklarda oyna bakalım. Hasan omuzlannı sükerek yaşlı kadınm yanına gitti. Eteğini çekü: Nlne kız dedi. Dün gec« babama demiyon mnydu? Kuzukulağı toplayım sana yann diye ha? Babam da iyi olur ya dediydi. Mayhoj mayhog bi hosuma Aysel ALFSAL soran var mı ki habarıra ola çamaşırdan. Yan gozle gelinine baktı. Başını salladı iki yana. Genç kadın duymamazlıktan gelmişti. Sıktıklarını bir tasm içine koyup Hasana uzattı. «Şunları nenene ver de assın» dedi. Leğeni deviriverdi, yanına. Köpuklü sular yol yol yürüdü toprakta. Belini tutarak doğruldu. • ' aman dedi, belim bıkım Lf kırılmı; yorfunluktan.» övünmek D Kader O G L ü Ali Paşa, Birinci Mahmut ve Üçüncu Osman devirlerinde üç defa Sadaret mev. kiine gelmiş, oldukça çile çekmiş bir dtevlet adamıraızdır. Son memuriyeti olan sürgun bir vali iken 70 yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Hayret edilecek sey, cenazesi, lkinci Sadrazamlığında yaptırdığı Davutpaşa'daki camiin haziresine bir gece getirflip gizlice gömülmüştür. AMeşin kaçiti Hasanın küçük yüreğinde de durmadan çözülen. bir mutluluk yumağı vardı bugüa. Dünya onun için yaratümıstı sanki. Demincek yağan canım yağmur onundu. Bütün bu çamurlu sokaklar, birbirine dayanmış gecekondular onundu* Sabahtan bni kosup durroustu: Yoğurtçuaun ardmdan, bir eşeğin ardından, çamurlu yolda güçlükle i. lerlcyen bir otomobilin ardından Şimdi ise kımıltısız, sesaic duruyordu ak tavuğun karsııında. 0nun kırmızı ibiğini titrtttarek, çalımla su içisini seyrediyordu. Suka, ince bacaklı bir çoeuktu Hasan. Yedl sekiz yaşlarındaydl. Mavi gözleri dimdik bakıyordu. Apansız saldırdı hayvanın üstüne. Neye uğradığını anlamıyan tavuk, kanatlan yerleri süpürerek kaçtı. Duvar dibind* duran öbiir tavuklan da onüne katan Hasan bir süre ko?tu. Sonra bu oyundan da bıktı. Yan sokaklardan birine saptı. Zıplayarak yürümeye koyuldu. tkl yanına gecekondular yığılı çamurlu sokakta, mutluluk dolu bir toptu. Tahta kapıyı »yagı ile itip avluya girdiğdnde, annesi saçağın altmda çama;ır yıkıyordu. Havanın serinliğine kar;ıt yfizü terliydi. NİM kn diye bagırdı Ha««n. Hani kozukulaği toplıyacaktık bnjün? Y»|h kadın, saçağın altına gerili ipe çamasır asıyordu. Torununun soruıunu cevaplamadı. Anneti basını kaldırdı. Terini aüdi elinin terâyle: Ylne çamnrlara bulanmıjtın körolası dedi. Baban gelinee söyleytra de jor. Kemiklerini okşadı. «Sen de kodun mu bişeyi aklına, tutturun ki ne tuttudun dedi. Hadi gidelim del'oğlan nolacaksa. Pek de yoruldum ya. Neyse. Benim belim bıkım kırılmaz kolayma.» Kolları dırseklerinden incelmış elorgüsu hırkasını giyıp, beyaz baş örtüsünü sıkıca bağlayan yaşlı kadın avludan çıkarken, kuçük torunu bacakianna dolandı. Yanından hiç ayınnadığı çaput bebeğini göğsune bastırmış, Bon de gelecem, ben de gclecem» diye bağıran kızın elinden tuttu. Beraber çıktılar. Demiryolunun kenarındaki küçük çamların altı yenıyeşildı. Çocuklar başları onde kuzukulağı ararken yaşlı kadın çömeldi, eteklerini yere değmesin diye bacaklarının arasma kıstırdı. Gozleri ıslak otlarm arasına dalıp gitmişti. Bir mutluluk yeli dolaştı \uzünde. Karşıdaki fabııka bacaları, taş yapüar kalk EK t M NDtNDEN ziyade kejisi meshur olan Ahfeş, kitapların yazdığı üç Ahfeşten blri ama hangisi, keılnlikle bilinmiyor. Olsa olıa bu, Irak'ın dil tlimlerinden olan Ahfeı'lerin en küçügü olacak. Medresede çömezken dersini iyi ezberliyebilmek için keçi» sıni karsısına alırmış, kltabını okur, keçi de başını •allarmış. İste bu keçi TtirkçemizöTe kuvvetli bir tâbir olarak kullanılmaktadtr ki, Ahfes bu keçi «»yesinde meşhur olmuştur. i r Reslm: A. AKAD gidiyo ki. bıktım şu bulgur pilâvıııdan artık demedi miydi ha? tpe elindekı son çamaşın da asan kadın torununa döndü «Görmüyon mu del'oğlan iş yapıyok dedi. Dünden habarlı mıy. dım ananın çamasınndan. Herkes bi başına buyruk bu evde. Evde yaşlı var diye hatır sayıp •tşiıı bitti nine bak diye sızlanmaya başladı Hasan. Herkesler kuzukulağı toplamağa çıkmıj, Vallahi bitirecekler biz gidinceye dck. Hadisene nine. Şükran ablalar bi dolu toplamışlar. Aha bu kadardı kuzukulakları. Demincck gordüm.> Yaşlı kadın uzanıp torununun sarı saçlarını mıştı. Onlarm yerine çam crmanlarıyla kaplı bir orman yükselmişü. Çam kokulu bir riizgâr kopup gelmişti dağdan. Kuş sesleri doldu kulağına. Köyündeydi şimdi. Göçeride. GÖÇERİ. Dalgalanan yeşillikler ortasında bir kır çiçeği. Sabah güneşinde ışıldayan çiğ damlası. Göçeri. Ge lınciklerle dolu kırlan, boy atmış ekinleri, çeten yüklü kağntnın yol boyu uzayıp giden sesi, öylesine canlıydı ki. Ya derenin kenarında çamaşır y/kayan kadınlaruı, tokacm gürültüsüne dolanan türküleri. Gerçekten daha gerçekti. Dudaklanna mutlu bir gülüş yayıldı. .Nine kız baksana. Hasan bu ot diyor. Kuzukulağı değU nıi bu?. Deli ot o. N'erden bileeen. Kız kısmmın aklı her seye ermez ki.» Torunlarınm ince sesleri alıp göturmüştü köyünü. Hiç ses etmedi yaşlı kadın. İçerlemişti çocuklara. Yüreğinden damarlarına yayılan gurbet acısı kızgınlığa bırakıyordu yerini. Damarları çıkık eliyle ba§dstüsünü düzeltti. «Kuzukulağı ynvarlacık oluyo dimi nine?» «Ahmet emmilerin kara kuzunun kulağı gibi mi?> Nine kız babama söyle bi de bize kuzu alsın ha? N'olur diyiver. Babam senid sözünü dinler. Diyecen dimi? Ninem ninem. Bal ninem. Diyecen ha?» Yaşlı kadın içini çekerek baktı torunlanna. Bu küçük yüzlerde, istek kuşkuyla karışmış, çizgi çizgi yayılmıştı. Gözleri, ağzından çıkacak sözleri kapma ya hazır küçük kediler gibi kıpırtısız, gergin duruyordu karşısında. Kadınm yüreğindeki kızgınlık sörraıüştü. Bir bezginlık, kırıklık almıştı yerini. Damla, damla kızgın yağ akıüyorlardı >aşh yüreğine. »He ya diyiveririm aksama dedi yavaşça. Alsın ya alsın. Ne var ki bonda. Hadisene del'oğlan diye sesini yükseltti. kuzukulağı nerde. Hani bi dolu vardı burada. Aksama ne pişireeez babana» «Olmaz mı, bl dolu var diye fırladı yerinden Hasan. Haydi Neco kos toplıyak da. ninem göreün. Nerdeymis kuzukulağı.» Uzaklaşan çocuklann artlarmdan bakan yaşlı kadın «Yul olsun sana Ismayıl diye içini çekti. Yuf olsun sana. Nasü sürüyon bizim tarlayı ha? Nasü yediriyon bizim ekmeğimizi çocuklarına? Boğazına durmuyo mu? Yüreğin de mi sızlamıyo? Bugünün yaruu yok mu ha? Hasan ağan rüyalarına girip te, kardas nası ettin bu işi çocuklarıma, demiyo mu? Yuf olsun sana Ismayıl. Bu ettiğini el adamı etmez. Kardaş çocuğuna yapılı mı bu? Yazık değel mi oğullanma? Tarlalarını emmileri alsın da ellerinden, onlar el kapılannda bo>"un büksünler. Ah Hasannn olaydı da yapaydın bunu. Yanına kor muydu?» Başörtüsünun ucuyla gözlerini âldi. İçini çektu Kocasını her andığrnda ağlardu Eğildi. Yerden iki ot kopardu Aklı kocasmdaydı ama. Arkada kalan mutlu günlerindeydi. Za man, tersine akan bir nehirdi yaşlı kadın için. Hep gerilere götürüyordu onu. Bir harman yeri açüıverdi önünde. Samanlann keskin kokusunu duydu. Ekinler yeni kalkmıstı. Samanlar öbek öbek duruyordu yanlarda. Bir kıvanç, mutluluk dalgalanıyordu Göçerinin üstünde. Düğun vardı o gün. Osman beyin kızı Çorumdan Avni beyle evleniyordu. İncecik, uzun boylu, yeşil gözlü bır kızdı Hafıza. Avni bey de yakışıklıydı neyse. Şehirli olduğu giyiminden belliydi. Bütün kızların gözü üstündeydi. Ama onun. gözü yalnız Hasandaydı. Hafızanın kardeşleri Naciyle lrfanın arasında görmüştü onu ilkin. •Hey (tidi günler hey diye içini çekti. Kız Hafıza, sen de kocadın mı bencileyin? Kardaş giblydik senlen ya, sen benhn çilemi bilmen ki. Senin Yasannla Lutfun yanındalar. Torunlann bir kuzu için ağlaşmazlar. Bulgur pilâvı yemezler her gün. Ah Haiızam habarm var mı ne hallardayımj» Yanıbaşında duran trenin *esini birden duyunca, ilkin doğruldu. Sonra da küt diye oturdu yere. Belinin sızısı ta jüreğina saplanmıştı. «Oy anam oy> diye inledi. Trenin beklenmeyen duruşuna sevinen çocuklar ninelerinin sesini duymamışlardı bile. Yaşh kadın doğrulmaya çalışırken «Hasan, diye bagırdı. Geberesice gelsene. Ölüyorum. Baba çıksın kuzukulağında emi. Babalar <ıksın treninde. Babalaı çıksın tstanbnlunda da emi.» BULMACA:"" Hece Bulmacası A 4&t A A". BAL BİL BAL DAÎra DE DEE H A HO 1 t t İS Kî Kî LA LE LET LET LİM LİN MA ME MUM NA NAT Nî Nl Pt RA BAN SAR SİB SUL ŞIK TA Tl Tl U YA YA ZOT. Yukarda gördügünüz daguuk heceleri aşağıdaki soruların karsüığı olarak bir kerede kullanıp numaralı çiıgilere ya&nız. Meydana gelecek kelimelerin sıra ile yukardan asagıya İKİNCt ve DÖRDüNCÜ harflerini okudugunuzda, bir gün, dilini ısırdığından, canı çok yaadığını söyleyen dedikoducu blr ka> dına George Sand'ın verdiği cevabı bulacaksınız. l Arürmada bir isi heveslisine bıratanak. 2 Bir akaryakıt. 3 Kendine göre idart istiklâli olan büyük vilâyet. 4 Bir tşi yapıp yapmamak şeklindeki zilıni güç. 5 Sorumlu. 6 Aşırı olmam*. 7 Millî oyunlanmızdan. 8 Atın en yavaştan jrürüyüşü. 9 Genel mânasuıa. 10 Belli bir isi yapmaya yarayan nesne. 11 Bir fasulye yemefi. 12 Kartacall kumandan. 13 Yere serilen eşyadan. 14 BoyacıUkta kullanılan bir mayi. 15 Ateş balığı da denir. 16 Dayanma. 17 Reddedilmesine rağmen yüzsüzlüğünde ısrar eden. l 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 13 13 14 15 18 17 1 Orhan Bey zamanı, Karegi'nin aluunasiyle orduya katılmıs, Rumeli fütuhaünda bulunmuf, 1. Murad, y^ldınm. B»y«zıd devirlerini, Timur'un galebesiyle prensipliklere ayrılan yılları yasamıs, Musa Çelebi'nin dâvetini gözlerim görmüyor diye red dedince ziyafette önüna et yerine konulan kurbagayı yemek zorunda kalmış büyük bir Türk komutanı, serdar; Buhran ve ümitsizlik yüklü eserlerini (Dâvâ, Şato, Değisim..) Almanca yazmıs Cek yazan (Franz); TERSİ ya zı. 2 Amerika Birle$ik Devletlerinde eyalet; Yuva efradı; Bir ilimiz; Bir nota. 3 Merhamete, vicdana dayanan adalei; Kimyada magnezyum; TERSİ kimyada kursun: Negatif elektrik atomu. 4 TERSl bir ağırlık bi riminin rumuzu; Tokat'ta ilçe; TERSÎ hocası S. Franck fle bir müzik okulu (Sosyetesi) açmıj, piyano için eserler, senfoniler venniş, kitap yazmıs Fransız besteci (Vincent d'); Bir: renk. 5 Fazla; Kimyada radvum; TERSİ gösterip öğretme; Kimyada sodyum; Kimyada neon. 6 lnsanm benliği; Dinî. tarihi, bol ışık lı, keder yüklü tablolariyle Venedikli îtalyan rcssamı CVenediğin zaferi, îsa'nin son yemeği..); Madenî ip. 7 Asyada baskent; Tarihçi tenkitçi, fılozof bir Fransız yazan CHippolyie); Danimarka'da şehir. 8 Ne dinden yana, ne de dinin aleyhine olus; Lâhza; Kim yada sodytım; Fazla terden hâsıl olan kabarcıklar. 9 Körler için okuma yazma sağlayan alfabenin bulueusu, âmâ Fransız (Louis); Kimyada alüminyum; TER St sanat; Bir kürk hayvanı; Su. 10 Üımal'in başı; Kraldan asalet tevcih edilmis, başmüzisyen ünvanı ile bir Ingiliz bestecisi (Sir Edward Wüliam); TERSl enerji; Farsça şiirleriyle doğunun büyük şairi sayılan Mevlevi, Ş. Teb rizi soyundan, sofi Mehmet Alinin mahlası. 11 Müziğe basladığı viyolonsel için değil de, sah ne eserleriyle ün yapmış, operet, bale müziği ile tanınmıs (Hoffmann'ın masallan..) Fransız asıl 12 3 45 G ABRİELLE d'Annunzio bir gün emir subayını çağırıp şöyle demiş : «Karşıdaki villayı görüyorsunuı değil mi?.. Yapının bütün cephesi sapsan. Sahibini bulun. . Binayı 24 saat içinde başka bir rençe boyatmazsa bombardıman eder yıkanm. Hrm göılerim rahatnz oluyor, hrm de manzara bozuluyor.» •• • • • NLÜ müzisyen Remeau, güI I nün birinde çok güzel bir ™ kacfını ziyarete gitmiş. Kadının kucağında minimini bir köpek var. Müzisyen bir aralık hayvancağızı ensesinden tuttuğu gibi pencereden aşağı atıyor. Kadın dehşet içinde tyağa fıriamıstır : «Ne yaptınız? Nasıl kıydınız?..» «Yapmacık sesltre tahammülünı yok .. Köpeğinizin havlamalan sabteydi. Kulaklanma vazık.» Beraat ettiniz koca da hâkim huzurunda, kadının bumundan konusmağa başladığı iddiasım ileri sürüyordu. Ama meselenin içyüzü burundan gelen sesler değil, erkeğe artık çirkin görüntneğe başlayan burnun ta kendisiydi. Bu seriye yalnız burun değıl, kadının kaşı da, gözü de, eti de, budu da dahildi. Fakat De Gasperi başağnsı mevzuunda tepeden tırnağa kadar haklıydi. sonra görüselim. Ben sahsen caz düşmanı değilim. Uçak postası ne kadar lüzumlu ise caz da öyle. Büyük topluluklann benimsediği şu veya bu çığıra karşı koymak, ekaliyette kalmanın en kestirme yohidur. Kırkbes yıl 8nce New Orleans'ta başlayan bu salgın, dünyanın en ücra köşelerine kadar sirayet etmiş bulunuyor. Her gün satılan on plâktan dokuzunun caz parçası olduğu muhakkak. Fakat asıl mesele şu: Caz müziği bir nevi ö*evridâim makinasmdan farksız. Merakhları biten bir parçanın arkasından hemen bir dlğerini çalıyor. Sonra bir diğerini, daha sonra bir diğerini, daha sonra bir... Daha sonra bir... Tıkanıyortım, imdat ! Orkestrada çalışan adamlann da canı var. Yorulacaklar değil mi?.. Emin olun, son parçanın son kısmım çalarken, ikinci bir orkestra yeni bir parçanın i!k kısmını çalarak onlann yerini alacaktır. Garsona şarap tsmarlamak, yanınızdaki kimseye bir şey sormak için ya avaz avaz bagıracaksınız. ya da aç karnına «usup oturacaksınu.. Olgun geçinen bir insanın da umumi bir yerrfe avaz avaz bağırması gerçekten tuhaf. Bir çare daha var: Sağır ve dilsizler gibl işaretle anlaşmak. Bu da ayn bir mesele. İR İNGtLlZ hâkiminin hâtıraları arasında şöyle bir olaya rastlamıştım: Adamın biri, şu Londra'daki meşhur iki katlı otobüslerden birinde bir kadını kıyasıya dövdüğü için solucu mahkemede almış. Sual malum : «Bu kadını durup durnrken niye dövdünüz?..» «Izah edeyim efendim. Bn kadın, otobüsün ait katında benim yanımda oturuyordu. Kolnndakl büyük çantayı açtı, nfak para çantasını çıkardı. bövük çantayı kapadı, küçük çantayı açtı, bir miktar para aldı. küçük çantayı kapadı, büyük çantayj açtı, küçük çantayı içine koydu. kapadı. Sonra biietçintn' ikinci kata çıktıgını görünce büyük çantayı tekrar açtı, ufak çantavı çıkardı, büyük çantayı kapadı, küçök çantayı açtı, avncnndaki parayı koydu, kapadı. böyük çantayı açtı, nfak çantayı içine attı, kapadı. Tam bn aralık biletçi asagı iniyordn. Kadın büyük çantayı tekrar açtı, küçük çant?^» çıkardı, büyniHinü kapadı, küçüğiinü açtı, bir miktar para aldı, kapadı, büyüÇünü açtı, küçüğünü icine attı ve kapadı~> • CZİK ve gürültü meraklılannın sayısını ancak Tanrı bilir. Radyosunu uyanır uyanmaz açarak hem de nasıl spikerlerden birinin mahmur blr sesle «îjrt geceler» dileğine kadaı çaiiîıranlara ad;m başında rastlıyoruz. Çalgılı gazino meraklılanna , dıkkat edin... Bunların hepsi ya dü'ünmek zorunda kalmamak için gürültülü yerleri tercih eden, ya da gürültüyü tercih ettikleri için düşünmenin ne cTemek olduğunu bilmeyen kimselerdir. Ama yeryüzünde yemek yerken konuşmak, dertle«mek, düşünmek ve okumak ihtiyacını duyanlar da mevcut. Tekniğin daima tekâmül olmadiğı bilhassa gürültü konusunda tecrübeyle sabit. Mânasız bir caz orkestrasının belirli bir smır dahilinde insanı deli divane etmesini kâfi görmemişiz... Kalkmış bir de hoparlör icat etmişiz. Şimdi, gürültünün en hınzır nev'ini kilometre tahJidinden kurtaran herifçioğlunu övmek mi lâzım. yoksa sülâlesine sövmek mi?.. Cevap: Adamma göre değişir tabii. Bu tıpkı neye Denzlyor bilıyor musunuz?.. Misafiri bulunduğunuz müzmin bronşitli bir ev «ahibinin karşısmda fosur fosur sigara içmeğe. Yakın zamana kadar kendini rakipsiz ses sanatkârı zanneden vatandaşların çoğu, ilk denemeden sonra tekrar kabuklarına çekilmek zorunda kalıyordu. Halbuki zamanımızda en cılız. en metelik etmez seslen bile büyute besleye ta uzaklara ulaftıran mikrofon var. •Medeniyetle esit orantılı olarak insanlardaki sanat jücü de artıyor» diyenler haltetmış. Mikrofonu kaldırsınlar ondan • Kartvizit Bulmacası SAOIK R1ZA ONOI Yukanda kartvizitinl gördügünüz Bay. Musablpzade Celâl Bey*in sahnemizde yıllarca sevgi toplayan blr eserine hayrandır. Eserin aoı ds Rartvızltı teşkil eden harflerin arasındadır. E GASPERİ bir vakitler lı Alman besteci; Asü adı John me kanştırmıs, gördüklerini dekorkunç başağrılarına tutulyum. 10 TERSl ısmarlanan bir ; Rowlands olup Amerikalı babalı muştu. Kendisini muayene ğil. duyduklarını boyamış çılşey için önceden verilen para; îs j ğırun adını almıs, gazetecilik ieden bütün doktorlar bu kogınlığı ile ıntihara kalkmış. Kutıkbal; Artvin'de ilçe. 11 Roçin gittiği Afrikada keşiüer yapnuda âciz kalıyor, aldığı en lağı kesik adam, Ay çiçekleri... gi mantik şürleri kadar gayriahlâkî mış bir Ingüiz kâsifı. 12 Ülkü; kuvvetli ilâçların bile kendisine tutumu, Yunan çetecileri arasınbi tablolariyle dev ressam (VinBir hitap nidası: Evlenmemiş Indaki hayaü ile ünlü Îngiliz Şa ' yüz paralık faydası dokunmucent;; G. Afrikayı Ingiltereye kat giliz kızı: TERSÎ bayram. 13 iri (George Gordon); TERSl kim ' yordu. ma çabası ile elmas madenleri sa TERSl «tnci evcılan, Carmen. yada krom. 12 TERSl yama; Başağrısından ne yapacağını hibı olmuş, Boer savaşını önleoperalariyle ünlü Fransız besteci; Harmanda, gübre aktarmada uşaşıran bir Başbakanın halini miş, bir Afrıka ülkesine adı veZonguldakta ilçe; Fransada şezun çatallı âlet; siyaha kaçan be düşünün. Adamcağız doktorlarilmiş îngiliz devlet adamı (Cecil). hir. 14 Bir ilimiz; Müzik eserle yaz renk. 13 Arap yanmadası nn tavsiyesine uyarak istira3 TERSÎ îngilterede asalet ünrini notadan sese çevirme; Ordu'guneyınde bir şehir ve emirlik; hat için bir gün evde kalıyor. vanı; Avustralya'da üzülünce ağda ilçe. Kuzey Asya, Avrupa ve Amerika t Felâket... Başağnsı büsbütün layan ayıya benzer bir hayvan; kuzeyinde bulunan kutup bölge artmıştır. Acele bir doktor çaGök cisimleri arasındaki boşluk. YUKARDAN si. 14 Boyu kısa bir çeşit tüğırıyorlar. Olur şey değil. Büni TERSÎ kokulu ve şifalı bir fek; Doğu'da bir nehirimiz. 15 yede, başağnsına yol açacak ot: Ölümünden sonra adına anne TERSİ güç; 17. asırda yaşamış en ufak bir ârıza bile yok. Hassınin hikâye ödülü koyduğu büAŞAĞIYA: Nevizâde nam bir şairimiz; Geta kadar doktor da zor durumyük hikâyecimiz. 5 Bir divan nişlik; Suçu bağışlama. 16 Bir da. Kafasımn içindekl bütün şairi; Soydan kişi; Napoleon'un 1 4. Murad'ın bashekimi ve masal kuşu; Denizcilikte yelkenimkânları seferber ederek düsürgün edildiği ada. 6 Kimyada müsahibi olarak ün yapmış, 700 leri mümkün olduğu kadar rüzşünüyor, taşınıyor ve buluyor. Kripton; Akıla ait mânâsına. 7 sayfalık Enmüzeci Tıp eserinin ya gârın estiği yöne vererek seyretDe Gasperi'nin başağrılarına Adıyaman'da ilçe; Avrupa'da nezarı olup Hünkâra yakınbğmı çe me; Peru'nun başkenti. 17 Te bitişik villâdan gelen caz mühir. 8 Çanakkale'de ilçe; Verkemiyenlerin afyon yuttuğunu sir; Pay; TERSl kimyada titan. ziğinin gürültüsü sebebiyet ver» me: İskoçlarm milli çalgısı. 9 gammazlamaları üzerine Bağdat 18 Uzunluk; Kamer; Notada du mektedir. Ev sahibi kontes LuYabancı; İlim uğruna tarafsızlıseferinde padişah tarafından afraklama işareti. 19 Telefon lâigina Patti ikaz ediliyor, Başbağı ile îsayı hıristiyanlığı eleştiryon yutaıaya ve satranç oynamakırdısı; Hurufilik mezhebinin ku kan da başağrılarından kesin ya zorlanmasiyle ölmüş değerli mesinden lânetlenmiş Fransız dil rucusu ve tasavvufi fikirlerini an olarak kurtuluyor. bir hekimimiz; Bir hayvan. 2 ci. tarihçisi. eğitimci ve filozofu layamayanlann kurbanı bir misRuhi yasantılarmı empresyoniz(Ernest); TERSÎ kimyada kalsi• tik Şairimiz; TERSl G. AmeriUGÜNLERDE karısından ka'da sıradağ. 20 22 yaşından ayrılmanm çarelerini araşsonra Îngiliz tabiyetine geçerek . tıran ünlü bır kocanın rcâbugüne kadar Ingılterenin en bü , Bulmacaların çözümü zereti : yük müzisyeni ünvanını almış Alman asılh besteci; Heves, istek «Karım ikide bir sudan babugünkü CUiyiHURİYETte (Yabancı dilden). hanelerle (si bemol) üzerinden yayçaralar koparmava başladı. Öysa evliliğimizin ilk yıllarında sesinin tonn hep (fa diyez) e göre çıkardı.» CİNAYET BULMACASI KAATİL KİM? * 'ANNUNZİO, asker olmaktan ziyade şairdi. Şair olduğu için ö e akhna esen * kı el silâh ien, *saat 21'e doğru, arkadaşımla önünden ıçındeyd"i. önce şasırdım. Sonra eğildim. Tabancayı aldım. Doğher şeyi yapabileceğine inanıgeçtiğimiz bu iki katlı binanın üst katındaki açık pence rulurken kapıda adamlar belirdi.» yordu. Remeau, kendini sinirreden gelmişti. Bir süre duraladıktan sonra meslekdaşımı Şef, ondan kaptığı kâğıdı ıstedi. Imzah kâğıdı uzatan adam lerinin akışma kapıp koyver>okak kapısı ör.unde bırakıp içeri daldım. Aycfınlık holden yukan fırladım. Birinci kattaki yazıhanelerden de iki kişı benim gibi dan, alttaki bos yere imzasını atmasım söyleyen Sef, kâğıdı ma , miş bir sanat adamıydı. Karısından ayrılmağa niyetlenen silâh sesini duyup kapılannm önüne çıkmışlardı. Onlar da arka sanın üzerine koydu. Atılan imza ile kâğıttakı aynı ıdi. Şel : ma takıldı. Onbeş basamak merdiveni tırmandım ve yavaçladjm. • Tabancayı rıeden aldınız?» AJam: «Selim düşerken cebınden Oda kapısı açıktı. Yaklaştım. Odanın ortasınd'a sol elinde taban kaymıştır zannettim. Bana da ates edebilirler diye gayriıhtıyari ca ile yüzü bana dönük adamı gördüm. Onun önünde yerde kan almıştım.» Şef. elektrik sıgortalarına baktırttı. Sigorta, hemen Adam deliye dönmüş. lar içinde birisi yüzükoyun ayaklan bana doğru yatıyordu. Ada kapının dışında, koridordaydı. Aynı korıdor üzenndekı diğer ıkı otobüste yanında otuyazıhane boş ve kapalıydı. Şef aşağıdan çıkan ıks ad'amdan, buma silâhım vermesini söyledim. O ise sanki söyleneni duymuran kadını kıyasıya rolarını kapatanların, bir hafta evvel dış ülkelere gıtmış oldukyordu. thtiyatla yaklaçtım ve birden silâhı elincfen kaptım.> dövmüstü. lannı öğrendi. Sonra yakalanan adama döndü: tTabancayı aldıkŞef, cesedin bulunduğu odada bekçiyi dinlerken, yakalanan tan sonra tetiğe dokundunuz mu?» Adamın cHayır» demesı üzeadam, hâlâ geçmemis saskınlığıyla oturduğu koltuktan bekçiye rine şarjöre bakan Şef, iki mermi eksık olduğunu gördü. Bekbakıyordu. Şef, adama yaklaştı ve : «Büdiklerinizı, olayı anlatı çiye: «İki el silâhtan emin mısin?» sorusuna «Evet» cevabı alan cız. Neden yaptınız?» Adam biriki dakika rfaha sustuktan sonra Şef, cesecfi inceleyen uzmandan kulağının arkasına yakından nihayet zorlukla konuşabildi : «Selim, yani öldürülen ile aramız ateş edildiğini öğrendi. lkinci mermi kapı karşısındakı yazı mada silâh sesinden önce alacak meselesinden dolayı bir tartışma sasının gerisindeki duvara saplanmış bulundu. Şef ait kattakilere geçmısti. Ona vâdesi bugün blten bir borcum vardı. Mühlet iste donerek: «Neden bu saate kadar kaldınız? önce hangınız odasınmiye gelmiştim. Bir müddet daha müsaade etmesini rica etmiş dan dışarı çıktı?» Adamlar, ışlen için gecıktiklerını söyleyip, da i tim. Kendisi ticari işlerde çoğu kimseye borç veren bir kimseydi. ha yaşlı görüneni: «önce ben çıkmıştım» dedi. Diğen ise. O sıraBunun ımkânsız olduğunu, kanunl yollara basvuracağını söyle da telefonla konuştuğunu, birden konuşmayı kesemediğinı ılâve mişti. Anlaşmamıza ait kâğıdı elinde sallarken atılıp kapmış ve etti. cebime tndirmiştim. Sonra dogrulup kapıyı açmıştım. O da heŞef, bekçiye «Yakaladığın adamı serbest bırak!» dedi Ve men önüme geçmiş, (O kiğıdı vermeden çıkamazsın) demişti. Işte tam o sırada birden elektrikler sönmüstü. Arkasından iki el asıl kaatili bulmak için gerije döndü. Kime? Niçin? silah sesı ışitmiştirn. Gürültüyle bir sey yere devrilmişti. Kısa bir HAZIRLAYAN : süre SOJJJJ» ekktıBt leKfrr yanmıstı. Baktım, Selim yerde kanlar D N B B O I «Teter yeter!» diye hâkim birdenbire bagırmıştı. «Şimdi aklımı oynatacatım^» «Ben de tıpkı si*in gibl «Imnstnm efendim Üst tarmfını pek hatırlıyamıyorum.» «Ne is yapıyorsnniız?...» «Çaltrıli blr lokantada garfjonnm • «Beraatinize karar verlldi.. Hemen gidebilirsiniz.»