Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SATFA DÖRT , 22 Agastos 1970 * CFlVTT'"r*FJYET ORTA DOĞUNUN KüBA'Sl DOFAR'DA SAVAS Kadın komandolar K arasında AMPTA onsekiz ka dın var. Erkeklerden hiç bir fark gözetmeden gerilla eğitinüne tâbi tutulan onsekiz kadın. ¥üz yıllar boyu ka* dın Arabistan yanm adasının esir pazarlannda mal gibi alınıp satümış, hor görülmüş, ezilmiş. 1965'te Kurtuluş Savaşı başlamış. Kadınlar uzun bir süre erkekler gibi sılâhı alıp dağa vıkmaya cesaret edememisler. Ama 1969'un son aylanncîa bir haber topyekun Dofar köylerinl dolaşmış: Kurtuluş Cephesinin gerilla kampma bir kadın geldı. Aradan birkaç gün geçmiş, kadın hakkmda tamamlayıcı bılgl gelmiş, kadın şehirli ve gerillacılara okutna yazma öğretiyor. Dofar kadınlan içın artık çekingenliğin yerini almış bir merak. Peçeyi, çarşafı, burun halkasım atan yavaş yavaş kampa sokulmağa başlamış. Aralanndan birınin cesaret edıp girmesi uzerine birer ikişer kadınlar sökun etmeğe başlamış, bugun sayıları onsekiz, bu ladece bir başlangıç. ampa ilk gelen bu «şehirli kadınla» çadırda karşı karşıya oturuyoruz. Esmer, ufak tefek bir kadın. Yir ve Fotoğrafiar Güneş Karabuda memleketimdeydi. Bir taraftan burjuva bir hayat yaşarken öte yandan üerici arkadaçlarla kahva köşelerinde «onu gelmez devrim tartışmalan yapıyorduk. Bu zıt duruma daha fazla dayanamadım, teoriden eylem» geçmem gereklyordu. Bir sabah topladım cantamı, atladım uça|a, vardım Aden'e. Arap Körfeıi Kurtuluş Cephesl bürosur.un çaldım kapısını: «Ben geldim» dedim, anlattım durumu, en ulak bir tepki göstermeden sanki beni çoktandır bekliyorlarmış gıbi güler yüzle karşıladılar ve bu kampa yoUadılar.> Hudda (kadımn adı), yıllar yıh muzmin ba? ağnsı çekermİ5, kampa geleli beri hıç bir seyi kalmamı?. Hudda bir an bile boj durmuyor, yorulmadan bıkmadan herkese okuma yazma öğretiyor. Kara tahtaya yazdığı kelimeleri kız, erkek hep bir ağızdan yüksek sesle okuyorlar: Sınıl, ihtilâl, sömürge... Bo? zamanlannda deiter, kalem, kitap kimsenin elinden düşmüyor. K mi üç yaşındaymış, ama cn yaş daha fazla gostenyor. Kendı hakkında konuşmayı da pek sevmiyor, ısrarımız üzerin» hayat hikâyesini özetliyor: «Beyrut Amerikan Üniversitesinde matematik okuyordum. Anam ve babam Salala sehrinde otururlar, halleri vakitlerl yerindedlr. Beni on yıl önce öğrenim için Beyrut'a yolladılar. O zamandan beri Dofar'a dönrnedım, ama aklım fikrim hep MUTLU AZİZE zlze, on dokuz yaşında genç bir kadın. Ailesi kendisinl çocuk denecek yasta evlendirmiş. Günün birinde Azize kocasını bırakıp kaçmış, Kurtulu? Cephesine katılmıs. Savaştmızı benimsemekten yoksun, gericinin biriydi diyor kocası için Azize. Adam karısmı geri alabilmek için mahkemeye, valiye başvurmuş, ama hiçbir sonuç alamamış. Herkes genç kad^nın aldığı bu önemli karara saygı gösteriyor. Adam da silâhlı bir kadın gerillacıyı kaçıramıyacağım anlamı? ve vazgeçmi? bu sevdadan. Azize jimdi çok mutlu. A İİIilİte endülüste isyan Biitün kadınlar aynı çadırda yatıp kalkıyorlar. Çoğu evli olan kadın gerillacıların kocalan Dofar'da çarpışıyor. Kurtuluş OrdUsunun mensupları sivil halka her bakımdan yararlı olmağa çalışıyorlar. Savaştan soluk alabildiklerl her an köylünün tarlasını sürmek, mahsulünü toplamak, hayvanlanna bakmak, su taşımak gunlük uğraşılardan sayılıyor. Kurtuluş cepbesi kampımn kadın savaşçılan KAÇGÖÇ YOK lâç ve yiyeceğe savaş hattmda da şiddetle ihtiyaç var. Kurmay hej'etinden bir sorumlu: Savaşanlara günde bir öğün yemek verebildigimız an ne mutlu bize. Arap Körfezi Kurtuluş Cephesine mensup bir heyet Pekin'e gitmeye hazırlamyor. Savaş hakkında etraflı bilgi verip yardımın arttınlma»ını lsteyecekler. Aden'e dönüşte, Çinli gazeteci Çang: «Gereken yardım en kısa zamanda yapılacak* diyordu. I Bir olayın lıaşiangıcı 73 MU1AFFER BUYRUKÇU Kadriye'nin bakışlan blrden sâbitlestl. Onun şaka tonuyla soylediği sozlcrin ciddiyetinl kavramıştı. E\et dun olur demişti ve şimdi başka bir anlamda kullandığı olur sozcüğünü Hulki'nln, ilişkiierinin nlaşacaği son noktaya bağlamasmdan ötiirü onun kendisinl ne kadar buyuk bir şiddetle arzuladığını çıkardı. Önüne baktı, önüne bakarken de çıplaklığını düşündü, yatağını düşündü, tnüsteb cen durumlar birbirilerinin ardmdan çıktılar ortaya. Çamaşırı asmadan mandalı ipe takmı$tı. Güldıi, başını salladı, aklındaki kanşıklıktan kurtolmak istedi, «Bahçede yiyeceksin degil mi?» dedi. •İstersen yatağmda yiyeyişı seni.» •Efendim? dedi Kadriye. kızardı. Efendim. biı şey mi soylediniz?» dedi Hnlki, giilümsedi. Kadriye baktı, baktı, başım iki yana salladı, bir kosuda eve girdi. Bu konuşmalar Hulki'yi iyice kizistınnış, midesini kazıyan açlık çekip gitmiş, cinsel açlık başlamışh. Korkunç bir açlıktı ve tam dort aydan beri her an viıcudunn sıkıştınyor, kışkırtıp duruyordu. \ma imkânsızliklar yüzünden istemeye istemeye bastınyordu. Oysa bu akşamki açlıği bastırılacak gibi deeildi, şiddetli ve sabırsızdı, saldırıyor, Yeter artık, susma!» diyordu. Annesi dönmeden bn bekleyişin korknnç işkencesînden, ve bekleyişin şımarık pururunu, küstahça ta\innı ve yetkilerini si fıra indirorck kurtnltnahydı. Suvu kesti, hortumu topladı. komürlüğe attı. nıasavı henüz kornk olan üzumlerin sert sert sarktığı asmanın altına koydu. ekmeği. çatalı. tuzu, bardaği getirdi, çok Irl ve etll İki sınk domatesini, dört tane yeşil biberi bir tabağa dofrnmaya kovuldu. Aklı Kadriye'deydi. Bu ak şam da boşa mı çeçecekti? Niye evine girmesine en gel oluyordu? Kimse görmeden girerdi. Yoksa hera istiyor hem de vaz mı geçiyordn? Bir çare düşünmeliydi ve bu akşam mntlaka bir sonuca bağlama. lıydı. «Onn dinlemeseydim, arkasından girseydim, şimdiye kadar olan olmaştu.* Kendini beceriksizMmHHIINItHfHHIIHII Kampta kachnlarla ilgili başka bir nokta daha dikkatimi çekti. Kimsede çekingenlik, utangaçlık kalmamıs hele kaç göç hiç yok. Örneğin bır çadırda on onbeş erkek savaşçı oturmuş önemli tartışmalar yaparken bir kadının içeri çirip oturması. konuşmalan dinlemesi hattâ tartışmalara katılnıası çok olağan bir durum. DİŞİ BONB Saygı var ama korku yok. Aynı dâvanm insanı olmaları kız ve erkekleri en temiz arkadaşlık duygulan ile birbirlerine bağlamış. Fiskos, dedikodu. giz11 kapakh hiçbir sey yok burada. Ama esitük her yerd'e var Biz kez sevimli bir şekilde bunun dısma çıkıldıgına tanıklık ettim: Bir elde silâh. tel örgüler altından geçme eğitimi vapıhrken kadmlara sıra sellnce kamp kumandanı ömer, tel örpiileri elivle biraz yukselterek: Bu da göğüs ve kalça payı diyordu .. Yarm İKİ DEĞERLİ DEMİRBAŞ TİFFANY JONEfl likle, cesur gorünmesine rağmen korkakça davran makla suçladı. «Benim harekete geçmem gerekiyor. Ona kalırsa?... Kokladığı bibere dilLni sürdü, dili yandı, zehir gibi acıvdı. işini çeke çeke dilindekı acıyı söndurmeye çalıştı. İnsanı delirtecek kadar güzelsin. sözlerin düşünerek aynaya baktı Kadriye. Aynanın civj rengindeki derinliğinde, kızıl saçlanna. gerçekteı de ıslakraış izleniminl veren gözlerine uıun uzat ve hayranlıkla baktı ve gbzletinin önünden Halkinin gözleri, yüzü geçti. Aynayı okşadı. Ne yapacaktı? Niye karar veremiyordu? Dün gitseydi her şey olacaktı. Kocasını aldatmak mı istemiyordu? Ama iğrendiği bir adam, nasıl onun isteklerini gerçekie; tirmesine engel olabiliyordu? Kızdı ve «Bu gece odama alacağun.» dedi, çıktı. «Köfteler güzel olmuş> dedi Hulki. «Daha yemedin ki, nerden biliyorsun güzel oldnğunn?» dedi Kadriye, aynanm karşısındaki duru şunu düşündü. •Senden> dedi Hulki. «Anlamadım» dedi Kadriye. •Seni de yemedim ama çok güzel olduğunu, çol; Iezzetli oldogunu biliyornm.» «Ne oldu sana böyle? Hiç söylemediğin şeylerl söylüyorsun?» «Dayanamıyorum.» dedi Hulki, «Burama kadaı geldi artık.. •Taze fasulya da var, tstersen gctircylm. ded Kadriye, dun gece «Dayanamıyacağım artık» demişti. «Köfteler iyidir, hoştur ama içimiı boştur» ded Hulki. «Doldursana, ne duruyorsun?> dedi Kadriye güldu. «Uzakta duruyorsun, sokulmuyorsun ki?» •Ben sığmam ki içine senin?» dedi Kadriye. «Ben sığdırırun... Eritirim seni, su haline getirlrim.» (arkats vmri 103 Enikomı yorgundu... Bacakları ağnyordu. Agzı da zehir gıbiydi. Çok sigara içmışti. Koridora doğru iki adım attı... Duvarların iki ucu sanki sonsuzlukta birleşiyor, birleştikten sonra da gözden kayboluyormuş gibiydi... Hemen geri döndii « Sinirlenme...» diyordu kendi kendine. «Biraz sonra 15i bitirılecek biri varsa sen değilsin her halde... O .. Hem ilk defa da şahit olmuyorsun böy le bir şeye değü mi?... Ne ilk, ne de son bu gidişle.... Fakat bu seferkinde bir başkalık vardı... Diğer lerinden, öncekilerden çok değişik bir durum... Neydi acaba?... Bir sigara yakmak için davrandı... Hayretle irkildi... Elleri titremeğe devam edıyordu. Hasta mıydı acaba?... Başka izahı yoktu bunun .. Hastaydı muhakkak. Ya da ihtiyarlamıştı ar tık. Pek ihtiyar da sayümazdı canım... Elli üç yaşındaydı topu topu... Sağ elinin üstü kırmızı tüylerle ortülü yumruğunu sımsıkı yumdu... Hırsla... Gerekirse deyyus oğlu deyyus bırinin çenesini bu yumrukla paramparça edebilirdi pekâlâ... Saate baktı birdenbire... Düşünülmüş, taşınümış bır hareket değildi bu... Bakmasa da olurdu» Çünkü biraz önce bakmıştı zaten... Sırf bir seyler yapmış olmak için baktığı muhakkaktı. tkiyi beş geçiyordu... Yire söylenmeğe başladı... îleri geri... « Sâkin ol .. Sâkin ol...» diyordu kendi kendine .. Biraz okursan oyalanırsın belki...» Havagazı ocağının yanındaki rafa kadar gitti Dergilerden birini gelişigüzel aldı... Sayfalan şöyle bir karıştırdı, vazgeçti, yerine koydu. Simdi sandalyesine oturmuştu. Kollannı göğsünde çaprazladı. Kımıldamamağa çalışıyordu. Gbz lerini de yumdu. « Biraz kestirirsem hepsi geçer... Rahatlanm..» Fakat tam o aralık gürültüye benzer bir sey duydu. Bekhyordu zaten bunu... Korka kerka, çekine çekıne beklıyordu. Yavaş yavaş doğruldu. Sü kunetini. soğukkanlılığını kaybetmemeğe çalışıyordu .. Hiç değilse kaldığı kadannı kaybetmemeliy di . Ağır ağır yürümeğe gayret ederek hücreye yö neldi. Kapnın üst kısmmdaki küçük kanadl açtu Evet?....» Yine aynı bakışlar... Cam gibi parlak, kuyulaı Sadar derin .. « Ne istiyorsunuz?...» • Saat kaç?...» Lıedenski'nin sesi çok hafif çıkmıştı .. Ancak duyuluyordu. Hasta bir çocuğun iniltisinden farksızdı. Koca Sam bile bile yalan söyledi: • Üçü biraz geçiyor...» Bu sozler üzerıne baktıği yerden mahkumun MEVL1T Kıymetli varlığımız, lyl İnsan, Kulah, Hacı Şerife EMİR'in ebediyete intikalinin 40 ıncı gününe rastlayan 23 Ağustos 1970 Pazar gunü ıkindı namazını müteakip Lâleli Camiinde mevlit okunacaktır. Arzu eden akraba, dost ve din kardeşlerimizin teşriflerini rica ederiz. ESt ve EVLÂTLAR1 GARTH (Cumhuriyet 8378) ••••»••»•••••••••••••••naalaaaılataa, YARINSIZ H. L. DUGAL Türkçesi: Adnan TAHİR gözlerin! yumduğunu gSrdü. « Biraz kahve tster miydinlz?..^ Ne cevap ne bir ?ey... Bir iki lâf daha etmek istiyordu ama ne? . Ken dini sıktı: • Sıcak bir kahve .. Isıtabilirim sizin İçin...» Ses çıkmıyordu içerden... Lıedenski'nin gözleri hâlâ kapalıydı... Fakat birdenbire açtı... Kocamaa kocaman: « Genç kadın...» Sam başını iki tarafa salladı.. Hangi genç kadından bahsediyordu. Anlayamadı... Kim dediniz?...» Akşamki ziyaretçiyi unutmamışh tabil... Mahkumun kimden bahsettiğini gayet iyi biliyordu. • Hani buraya gehtıişti... Dönmesi lâzımdl...» diye Liedenski mırıldandı. c Donmesi mi lazımdı?.» « Hey Allahım hey...t diye homurdanıyordu gardiyan içinden... Kendi sesi bile kendine yabanct gelmişti. Ne cevap verebilirdi şu adama?... • Uyumağa gayret etseniz biraz...» Berikinin gözleri dimdik bakıyordu... Suratını delip geçmek istiyormuşçasına israr doluydu mahkumun gözlerinde... Şaskın davranışlarla başını sa) ladı ,»**.. .»^«.»»ı^» (Afkaa rar} 20MXLF0RD j Göztepe Mehtap Sokak, Ay Apt. D. 13 ; (Cumhuriyet: 8391) Sahibinden satılık : O O K 1OK Tarık l. Kırbakan AYLÂK MUSA UKKİ, 8AV TB ZÜHRKV1 HsttalıKlan Mfitehamn tstiklal Cad Parmakkapı No.: 60 TEL: «4 10 73 KAYIP Fatıh özel İdare Memurluğuna bağlı Km. Paşa 273 Bına Tahsıl Şefliğınden 13.5.965 gün ve 614345/4125, 11.11. 965 gün ve 738 216/7796, 17.11.967 gün ve 332480/7280 ve 9.4.869 gün ve 903744/2244 nolu dört adet tahsilât nriktmzları kayıp ettiğimden, suretini alacagımdar, Bsıllannm hükmU yoktur. Saime Okan (Cumhuriyet: 8388)