26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAJrtTE DÖRT r 30 Temmuz 1970 CUMHURfYET Icamy«nlarin SnOne yatarlftr. üst lerine gönderilen asker, durumu görünce tarafsız davranır. Çan Savcısı delillerini tesbit ederek san sendikayı mahkemeye verir. Tanıklar ve deliller yargıcın kapama karan almasını sağlar. Artık ijveren için bir tek yol kalmı^tır. Anlaîmak. JVÜBAS 9CC yüı, 1965 sonlarında başlayan büyük grevleri devraldı. Kula Mensucat îşçüeri gre\iyle, Paşabahçe grevi bunlar dan ikisidir. Ama, her ikisinde de iki binden fazla isçi eyleme geçmiştir. Kula Mensucat işçileri, yıl ların tabusunu da grevleriyle yık mışlardır. Tümü Kulalı olan işçiler, doğumlarından ölümlerine Çolakzadelerin yanmda çalı^mayı bir öğünme sayarlar. Onlarla uzak tan akrabalıklaruu iddia ederkr. Kula'mn çok eski ve güçlü ailelerinden biri olan Çolakzadeler, Kuwayı Milliye döneminde, de, Kurtuluj Savaşını tutrouşlar dır. Bir otoritedirler Kula ve Kulalılar üzerinde. Buna rağmen işçilerin grev yapabilmesi, psikolo jik faktörlerin, işçi eyleminde bü yük önem taşımadıklarırun bir delilidir. Yeter ki, onlar eyleme geçmenin zorunluğu konusunda kararlı olsunlar. Zor olan da budur işte. Onlan inandırmak Polis, işçiyle tekrar karşı karfiya gelmiştir. Işveren, işçilerin ceketlerini satmcaya kadar bekliyeceğini söylerken, polis, bir yü rüyüşte sımrın aşıldıfı iddiasiyle işçiler üzerine yüriimüş, karışık lıkta, karşılıklı vuruşmalar olmuştur. Tutuklananlann çoğunu genç kızlar teşkil etmektedir. 2.800 kişinin herşeye rağmen direnmesi, sonunda, anlaşmayı zorunlu kılar... • OT TOPLAYARAK 1 ARTVI Koruma llâçları fabrikası işçileri Kimyalj Sendikasına üye olmuşlardır. Isveren ise, işçüerinin bu sendikaya üye olmasını istememektedir. Çünkü sendika yöneticileri TİP lıdir. Daha çağrı ânında olaylar başlar. Sözleşmeye oturmadığı için işçiler grev yaparlar. Polis yine karışır. Zorla fabrikaya mal sokulmak istenir. Karada karayonların önünü sarar isçüer. Denizde yüzerek motorları geri çevirirler. Emniyet kuvvetlerinin baskısı artmaktadır. Bir miting düzenlenir Izmit'te. Sonra yürüyüş yapdır. Sendika Isveren mü cadelesi sürüp gider. Işçiler, uzun cüre yapılan etkili eğitinüerle »endikalanna çok bağlıdırlar. Bütün çabalara, bütün baskılara rağ men aynlmazlar. T Işveren içiıt tek yol kalmıştır: Anlaşmak Görülmüftür ki, Sendika yönetici lerinin siyasal duşüncesi değil, önemli olan istekleri ve bu istek lerin karsüanma eğılimidir. Sosyal bir kurumun bajındakflerin, sosyalistçe bir eylem içinde bulunmaları zaten bir zornnluluk tur. Gerçi kısa dönemde, 1947 tipi sendikacüığın etkileri devam etse de, bir yerde, eylem başladık tan sonra yaranma düzeyi yeterli olmamaktadır. Işçi örgütlerinin sağlam bir görüşü, belirli bir yönü olmak geregi giderek kendini hissettirmektedir. Çünkü, olayla ra cevap verilememektedir. tR seramik fabrikasındaki grev, böyle bir engeli aşarak başanya ulaşrr.ıştır. Alman işverenlerinin kendi sâdık adamlarma kurdurduklan sendıkalara yardjm ettikleri, bu yardunı raad di olanaklarla da destekledikleri ve zaman kullanılan para altın olduğu için, ya da Bavyera'da aynı tipteki sendikalann üyelerini sarı kâğıtlarla toplantüara çağırdığından işverenlere hizmet amacıyla kurulmuş sendikaJara «Sarı Sendika» denir. Seramik Fabnkasınin işçileri, kendi aralarında örgütlenip bir gerçek sendika kurarken, Fabrikanın danışmanları da, işverenin B Direnmenin devam etrnesi, sonunda hukuki mücadele devam ebnekle birlikte bir anlayış ortamına varılmasını sağlar. Diren mek yine kazandırmıştır işçfleri. yakm akrabalarının bâşına geçtiğı bir sendikayı örgütlemişlerdir. Sonunda gerçek sendika ile uyusmazlık çıkarılmıs, san sendikaya üye olanlara prim tanınmıştır. Ama, işçiler bu oyuna gel memişlerdir. tlk günü işçilerin yarısı greve katümışken, ikinci ve sonraki günler durum değişmiş ve fabrikanm 'çalışmalan durmuştur. Bunun üzerine, yabana işçi çalıştırma ya da bu yolu açmak için fabrikaya mal sokma çabaları başlamıştır. Seramik fabrikasının işçüerfnln çoğunluğu genç kızlardır. Titiz işlemeler, ince oyalar resmet mektedirler seramildere. Bunlar, • Kozlu'dan Zongruldak'a doğru başlayan yürüyüşle onblnlerce ljçl Sendlfca önüne telcrek işi uzatan sendikacılara yuh çekmişlerdldan öteye gitmesinln anlamı yoktur. Çünkü, sözleşme tasarısı yeniden verilse bile, pekçok madde zaten kabul edilmiş hükümleri taşımaktadır. tşçiler, sabırsızlık göstermekte, ekonomik baskı nedeniyle yerden göğe haklırfırlar. Kozlu böl gesinden eyleme geçerler. İşi bırakıp, Zonguldağa doğru yürüyüşe geçmişlerdir. Kozlu'dan başlayan yürüyüş, hemen öteki ocaklara sıçramış, kente doğru uzandığmda, on bin işçiyi bulmuştur. İşçilerin amacı, sendikayı sıkıştırmaktır. Sendika bınasının önüne geldiklerinde, bir ağızdan bağırmakta, yuh çekmektedirler. Sendıkacılar, durumu anlatmak için söylev vermeye kalkmakta ve «Sizlere inanmıyornz. Bizi satıyorsnnnz» sözcükleriyle konuşturulmamaktadırlar... 6 Şubat 1968 günü, meydana ge len bu olaylar, hiç bir aykırı davranış söz konusu olmadan sona ermiştir. Ancak. tşçiler kararhdırlar. Çalışma Bakanı, Türklş Genel Sekreterl, olaylann büyütülmesinin anlamı olmadığını söylemekte, yürüyüşü gereksiz bulmaktadırlar. Ama, işçiler bu görüşün tam tersini düşünmektedirler. O gunkü dagılmaları da, ertesi gün daha güçlü gelmek içindir. Nitekim gelirler. 7 Subat günü, Kozlu bölgesindeki işçilere Üzülmez bölgesindekiler d"e katılınca, yürüyüşçüler 15 bin kişiyi bulur. Bunun üzerine toplum polisi, işçilere karşı *is bombası ve cop kullanmaya baş lar. Zaten, ySnetim tedbirlni onceden «Imıştır. tşçi pavyonlannın ortasına jandarma taburlan sokulmakta, en küçük kıpırdanışlar, polis baskısıyla ezilmek istenmektedir. Bu davranışlar işçiyi daha da kızdırır. Sendika bînasmı tahrip etmek isterler. Çünkü bn kez, po lis çağıranlar arasında, salt işveren değil, sendlkacılar da var rfır. Sonuç, lşçilerden, toplum polisinden yaralananlar olmakta, isçüer dirençlerlnl daha da arttırmaktaelırlar. Sonunda, Bakanlar ve Ankarada tartışmaları yüriiten sendikacılar gelirler. En kısa zamanda işçilerin istediSi fflbi bir toplu sözleşme yapacaklarını belirleyerek, işbaşı yapılmasını isterler. İşçiler, o her zaman ki sabırlanvla, yine söz dinler, işbası yaparlar. Yaparlar ya, salt eylemlerinden doğan bir kazancın ötesinde bir $ey elde etfememlslerdir. 1970 yılında yapılan Sendika Genel Kurulunda, işçilere o 7aman karşı çıkan, kandırıldıkları için bu olayın patlak verdigini ileri süren sendikıcı, yine bafkan seçilir. İşçiler veniden evleme geçerler. Yeniden sendikaya karsı direnlrler. Olaylar büyür. Yine polis ve jandarma ile karşılaşırlar. İşçilerin sendika ayınmı baş blnajmm konu veresim: AYHAN BAŞOGLU CEM SUITAN GREV YAPANLAR n \çtne dt de Qdm 3dm ad&& Ordunan dc«s«Hiııt âa ?atajjort<u ° N btASLARDAN ikincisi Paşabahçe işçilerinin grevidir. Daha önce üyesi bulunduklan sendika işçileri satmıştır. Ye ni bir sözleşme isteyince, istekleri reddedilmiş, grev başlarnışür. Isveren fabrikasının kapısma ek mek asmakta, greve ihanet eden lere tulumba tatlısı yedirerek, dışanda ot toplayıp, balık tutarak direnmeye çalışanların gücü nü kırmak istemektedir. Bu arada, Paşabahçe grevinin Türklş'in nâ musu olduğunu söyleyenler, sözleşmeden vazgeçip, bir protokolla işi geçiştirmek isterler. İşte burada Türk işçi eylemindeki çatlama meydana gelir. Türk Işin eylem anlayışı yetersizdir. İşçi davranışlannı karşı tarafın hiç bir niyeti olmamasına rağmen bir kâr ortaklığına götürmek istemektedir. Ancak, belirli bir ser maye birikiminden yoksun bulunduğumuz için, bu yol, bir tek cekilde gerçekleştirilebilir. İşçilerin ifteklerinden vazgeçmesi. Hu zurun ve ortaklığın tek jartı budur. Işçilerle, önderlerinin anlayı| sında değişiklik başgösterince, çatlama kaçınılmazdır. Türklş olayı bitoıiş addederken, Türklş üyesi sendikalar, işçilere destek olarak uygulamayi yürütme ye karar verirler. Bu sendikalar derhal Tflrkîş bünyesinden n*k laştırılır. Ve yeni bir konfederas yonun hazırlıkları baslar. • YE.N't BİR DÖNEM BAŞLITOR 968 yılı başıyla birlikte, yep yeni blr dönem başlamakta*ır işçi eylemlerinde. 1967 tu tunabilmek anoacıyla, DtSK'in bir örgütlenme ve kuruluş yılı olarak geçmiştir. Bu arada sen dlkaların birbirlerini suçlamaları, çeşitli işyerlerinde geniş toplantılann yapılması, işçi bilincini arttırmaktadır. İşçi, bilinci arttıkça, hoşnudsuzluğunu daha bir sesli belli etmektedir. Hoşnutfsuzluğun belli edilmesi, hemen baskıyı getirmektedir. öyle bir kısır döngüdür ki bu, baskı arttıkça, bilinç sıkışmanın patlamasına dogru gelişmek tedir. DİSK taraftan sendikalılann işlerine son verilmekte, ilkin iş çiler ses çıkarmamaktadırlar bu duruma. DİSK temsilcileri en küçük davranışlannda devamlı tehdit aitında bulunmakta, buna rağmen, işçiyle bağlarını sürtfürmektedir. Zaten, ekonomik çıkmaz, alabildiğine belli etmijtir kendini. Hayat pahalılığı arttıkça, yaşama giiç lüğvi kendlni göstermekte, toplu sözleştnelerle elde edilenler, yaşama sıkısıklığını gidermemektedir. Reel ücretlerdeki artışlar, ulusal gelir artışıyla bir türlü atbaşı gidememekte, toptan eşya fiatlan artışıyla hiç yarışamamaktadır. Bu arada, ülke ve toplum büyük çalkantılar içindedir. Üniversite gençliği, aydınlar. düzen konusunda tartışmalar yapmakta. isgaller, po lis baskıları alabildiğine gelismektedir. îşçilerin ekonomik yoksunlukları ise, daha bir artmaktadır. Elbette işçiler kendi güçlerinin farkına varacaklardır. Ve elbette bazı toplu davranışlarda bulunacaklard:r. lamıştır. Eylem gelismektedir. Ama, yeni eyletaler, eskisi gibl olmamaktadır. Sendikanın belirli yasa yollanndan geçmesin den sonra haberli grevler biçiminde uygulanmamaktadır. Çüc kü, haberli grevlerde, grevin işlememesi İçin her »ey yapılmaktadır. Bunun yerine işçi kendi gflcünün bilincine vardıkça, ansız davranışlarda bulunmakta, gücünü çok kısa bir zamanda, istediji gibi kabul ettirme yolunu aramaktadır. Ne var ki, sen rfika aracılığı bunu ençellemektedir. Bir alternatif olmadı ğı zamanlarda, İşçi boyun bük* mek zorunda kalıyordu. Oysa şimdi, alternatifi vardır. Bunun yanında, önünde çeşitli ömekler vardır. Gençlerln üniversite işgall gibi... Işçiler, sendikalarına da karsı çıkabilmektedirler üstelik. Ekonomik baskı ve siyasal bilinç lenme, sonunda işçiyi, kendi kenrflne sınıftan, kendisi için sınıf olma durumuna getirmektedir. Gelişimin bu noktasında, büyük güç olduğunu da anlamakta, etkisi alabildiğine artmaktadır. Çünkü, kaderini kendi bilincinin eline verme yo lundadır artık... YARIN : İşçiler • Polisler Dlı •Bir çrrakla yatacak kadar kflçüldün demek?» diye bağrrmıştı Vaso'nu kocası ve Vaso'nun dagınık Hçlanna, tcrli ytizüne, tiksinti dolu {öılerle bakmıştı. Saat yarımdı, İdare Müdürü, Resat bey, patron yemeğe gitmişlerdi. Onlaruı kaçışını fırsat bilen babası da Sirkeei'deU bir aıkadasını göreceğini söyleyerek çıkmıştı. Yirmlbeş yasluında, çok güzel, etine dolgnn, dudakian koyu kırmızı bir boyayla boyanmış, iki kolu da kollanru het kaldınşta, her sallayışta şangır şangır leder çıkaran altın bileziklerle kaplı. iki elinin orta ve dördüncü parmaklan altın ve elmas yüzüklü bir kadın dikilmişti başucuna. Bir ilân verecekli. Ama Idare Müdürü yokta şimdi. Kadının duruşundan, bakışından, gülümseyişinden yollu biri olduğunn çıkaran Doğan, kadını oturtmuş, buı gibi bir Şira ısmarlamıştı. «Ben otele gideyim, sonra tekrar gelirim> demişti kadın, ayrılırken uzun uzun elinl sıkmış, sıktığı elini de bırakmak istememişti. Kadın, iki saat sonra tekrar gelmiş, ilânı vermiş ve Doğan'ı otele bir gazoz içmeye çağırmıştı. Koridordan adamın gözünün içine düşmanca duygularla bakan ve düşmanca duygularla üsttinti başını süzcn otel personelinin arasından utanarak geçmiş ve kadının odasına girmişti. Kadını henüı bir iki kere öpmüş, ınemelerinl falan sıkmış ve kadın perdeyi çekip yatağa uzanmıştı ki, kapı gfiriiltiiyle açılmış, o koridorda gördüğii yüzler daha da korkunçlaşarak içeriye dolmuşlardı. Hümeyra, soldaki hepsinin Uşları mermer olan mezarhğa baktı. Bu mezarlıkta kimler yattiğmı sormak isteğini duydu ama caddeyi boş görünce, •Çabuk karşıya geçelim. dedi. Karşıya geçip, Köpriilii Kütüphanesinin önünden yürtidüler, Kütüphanenin önündeki, küçük, ama güzel ve bakımlı bahçeyi seyrettiler, eski Belediye yapılarınm bulnnduğu çok geniş, kenarlan asfcüt, kaldınmı parke döşeli ve kaldınmlarm önü Belediye gbrevlilerinin arabalariyle kapatılmış sokağa girdiler. Sokagın iki yanmda yeşil yapraklı çmar ve kejtane ağaçlan, ağaçlann arkasında da ban dallann pencerelerine değdiği besaltı katlı apartmanlar vardı. DSM nıııııı 51 olayın başlangıcı ! MUZAFFER BUYRUKÇU Sokağa gtrlnce daha blr IçtenlikJe sokuldular biribirlerine ve başlannı kaldırarak bakıştılar. Aşaşıda, bu sokağın başka bir sokakla birleştiği çukurda yükselen apartmanlardao iki tanesinin arasındaki boşluktan gelen serin ama tath bir rüzgâr yüzlermi yaladı. Gözlerini yumdular ve ononbei adım böyle yürüdüier. Gözlerini açar açmaz giildfiJer. •Hadi bir kere daha kapayaiım gözlerimlzi !• dedl Hümeyra. Yumdular ve ynmmadan önee gördüklert düzliikte hiç çekinnıeden yürümeye başladılar. Hümeyra bir kör olarak gördü kendini ve irkildi, sonra körlüğü düşünmeden önceki durumuyla hemen ilişki kurdu. Hoşuna gidiyordu. Gözlerinin çevresinden sızan tadını soğuk suya benzettiğl bir yorfunluk uykuya doğru süriiklüyordu. Doğan, sekiz adıro sonra gözlerini açmış, Hömeyra'yı seyrediyordu. Kirpikleri iri, uıun ve kıvrıktı, annesinin dediği, .Fırça gibi.ydl. Burun kanatlan hafif haflf açılıyordu solnk »lıp verirken. Saçları, kaşlanndaıı daha kara ve sıktı ve kalındı, kuşlara kapan kurduğu at kılı kadar vardı kalınlığı. tleriye doğru çıkmış memeleri, onda görülecek bütün kusurlan göstenniyecek kadar güzeldi. Acıma duygusa gibl bir duyguyla sarsıldı ve bafinı başına dayadı. Rüzgâr gene yüzlerini yaladı ve bahrelerdeo blrinden bir leylâk kokusu geldi burnnlanna. Eğer Doğan'm sağ ayağı gömıeden bastığt karpuz kabuğuyla ileriye doğru uzamasaydı Hümeyra gözlerini daha açmıyacaktı. Çünkü açtıgında uykudan uyanmıştı. O su tadına benzettiği yorgunluk hemen onu uyutmuştu ve bir düşün içlne itmişti. Doğanla kolkola dolaşıyorlar, sadece ayran akan bir çeşmeden tenekelerini, bakırlarını. büplerini doldurmaya ralı;anlann arasından elle. Tİndekl bardaklarla musluğa ulaşraaya çablıyorlardı. Ayranı ağzına götürürken nyanmıştı. Doğan'a anlattı. Hümeyra'mn anlattığına inandığı halde şaşkınhğını da gizlemedi. güldü. Doğan. (Arkası var) "H DtŞİ ION9 1 TİFFANY JONES 82 « Hayır...» « Belki de gizli bir korlcunun tepkisiydl bu hal... Eninde sonunda polis duruma el koyacak, Işi içyüzü de meydana çıkacak diye korkuyor ola bilirdiniz?....» « Amcamın ölümü ile uzaktan yakından bir ilgim yoktu... Olmadığına göre polisten ne diye korkacaktım?...» Fletcher gülüyor. Kendıne güvenen bir adaram, kendıne güvendiğini çevresine de anlatmak isteyen bir adamm ukalâ tebessUmü. «Fakat dediğiniz saatten kısa bir süre önce, polisten korktuğunuz, polisin müdahalesinden çeKindiğiniz için Pine Woods'tan palaa pandıras ayrılcüğımzı söyleyen siz değil miydiniz?. Suçlu ya da sorumlu duruma dUşznemelc amacı ile...» .Bir saat önce korkunç bir haber almıştım... Karmakarışıktım... Dogru dürüst düsünecek, mantığımı işletecek halda değildim... Duygu ve eğilimlerime hâkim olamazdım tabii.» «Sadec^ bir saat sonra toparlandınız, duygu ve eğilimlerinize hâkirfl oldunuz öyle mi?» «Evet.» Fletcher zehir gibi: «Olağanüstü bir sogukkanlılık rtzinld..T Görülmemiş ölçüde..» Mary VVeaver gözlerini bile karpmaksuın Bassavcıya bakıyor: «Olabilir.» «Cinayetin lşlenmesinden sadeea iM gaat sonra Kaliforniya'dan ayrılmakla bütün şüpheleri çekeceğinizden haberiniz yok rauydu?» Bu nokta üstünde hiç durmadınız mıî. Dusünraedıniz mi?. Bir çeşit firar sayılmayacak raıydı sizinki?..» «Amcamın ölümünden naberdar olduğumu kimse ileri süremez, sürse bile kimse ispat edemezdi.. Şu halde plân vs programomı değiştirmek zorunluğu diye bir eey söz konusu olamazdı benim için..» Fletcher tek kelimeyle yetinlyor: «Anlıyorum...» Kendi masasına yönelmek lstiyormus gftıl bir hareket yapıvor. takat âni w» t > • ZONGULDAKTAKf AYLÂK MUSA ÇÛMUBLUK MoroQ TAM'RLEG ŞTE bu huzursuzlukların sonucunda, Zonguldak Maden İşçileri, büyük bir yürüyüş düzenlerler. Yürüyüş yapılmasının bir tek necfeni vardır. Hayat pahalıhğına bir türlü yetişemeyen ücretler, yenl toplu sözleşme ile, bazı yükselmeler gösterecektir. Gösterecektir ya, sözleşme tartışmaları alabildiğine uzamaktadır. işçilerin yürüyüş nedeni, müzakerelerin uzamasına dayanmaktadır. Işçiler, bu tartışmaların uzamasından sendikayı sorumlu tutmaktadırlar. Aradan geçen süre, işçilerin zararına olmaktadır. Birincı sözleşmelerde, tartışmalarsn uzaması, bir yerde haklı görülebilir. Yepyeni bir düzenleme karşısındadır taraflar. llk kez, karşılıklı pazarlığın ortamına girmektedirler Ama, üçüncü, beşinci sözleşmelerin de, aynı ortam tçinde, aylarca sürmesi, salt sürünceme ısteğinden öte gidemez. Çünkü, taraflar biribirlerini tanımışlardır. Ve ilk sözleşmelerin üzerine, yenı hükümlerle gelinmektedir. öyleyse. sözlesmele » IÜRÜTÜ5 H. L. DUGAL YARINSIZ ADAM Türkçesi: Adnan TAHİR geçiyor, gidlp Mary Weaver'in karsısma dikili« yor: «Son bir gual size... Nathanael LledensfcT nln kendine ait, şahsi bir parası var mıydı?.» «Para mı?..» «Evet para... Nalılt... Hani şu özel surefr •e basılmı? bir takım kâğıtlar vardır mis Weaver... Cüzdanda, cepte, çantada taşmır. Liedensla'nin de böyle bir seye ihtiyacı var mıydı, yok muydu?..» «Herkes gibl tabil...» «Cinayetten bir gün önce meteliksls olduğu frerçek miydi?.. Parasız, pulsuz. sıkışık
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear