26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8AHİFE fKf 16 Temmuı 1970 CUMHTJRÎYHT arihte bireok milletler, kendi kasnrlarının, kendi ekjikliklertnin veya hastaIıklanmn na oldufnnn, er veya geç, aramıs, bnlmas ve banlara çare araştırrnışlardır; ve bnnn yapabildlkçe raevcudiyetlerini lürdürebilmişler ve gelişebilmişlerdlr. Ba afcıllılığı gösteremeyen railleiler ise çabak hıkıraı bnlmnslardır. Ganloislar, tıpkı Romalılar glb!, asaçı yukan aynt meziyetlere, aynı nlteliklere aahip bir millet idiler : Zafer ve başan aşkı, Slümden yılmamak ve hattâ Blümfl kanıksatnıs olmak, sınırnz bir mücadele ve yenme atmi, eelik gibl bir irade, v.s... Fakat ne vsr kl, Remalılarla savaştıklan ber defagında onlara mağlup dfişerlerdi. B m u basIıes nedenl knllandıklan silâhlann ve harp vasıtalarıntn Romahlarmkine nazaran daha yetersiz, daha knllanıts» elman idi. özellikle kalkanları daha küçfik ve yatağanları daha hantal idi. Fakat fayanı hayret olan cibet şndor ki, Ganlois'lar «avaşlardaki yenilgileriBİn gerçek sebenlerinin ne olduğunn hiçbir saman arastırmaga ve bu sehepleri bnlnp bnna bir çare arama|a çalısmadılar. Bu yüzden de mabvolnp gittiler (1). Bnna mnkabil Japonlar, bnndan 150 şu kadar yıl öncesine gelineeye kadar gerl, fakir ve zayıf bir millet idiler; ne var kl, geriliklerinin ve faklrliklerimn nedenlerini aradılar, buldular (bllhHN dini, kisilerin dünya davranışlarını •yarUyan bir knvvet olmaktan çıkarıp sadeee nhrevl yasantılann sahasına itmekle), ve bngün yeryüzünün en zenrjn, en kudretll filkeleri arasında yer aldılar. Aynı akıllılıgı, yanl kendi knıurlannı veya ekıikltklerini boInp giderme akıllılı|iıu, bugün de aynı hı*Ia devsm ettiren Japonya. «dofum kontrolü» sisteminl dünyada en raükemmel sekliyle nygvlayan ve ba konnda Batııun bötün medenl iilkelerine parmak ıaırtan bir ülkedir. T ORTA ÇAG'a DONUŞ Prof. Dr. llhan ARSEL raeaklan bir yol gibi görünmtiş İdi. L. Gardet, «Le> Cite Maınlman» sdlı kitabında, Tftrkiye'nin 1920'den sonra ki çelismeslni ve Atatürk inkılâplanm ve lâiklik eaaılanmn yarattıgı sonuçlan, bidayette ve u ı ı bir süre şüphe ve tereddfitle karsılayan diğer tılim ülkelerinin yeni ve modern Türkiye'ye benzemege çalıştlklarını belirtir (UC1 yılında). Ünlü düşünüre göre, her ne kadar tslâra filkelcri, fazla radlkal davranraadan ve «orta» bir yoldan ayrılmadan bazı ilerlemeler kaydetmekte iseler de henüz Türkiye'nin basanIanna erisememişlerdir ve fakat ona benzemege çalısmaktadırlar (2). Düny» çapındaki bütün yazar ve düsünürlerin müstereken ittifak ettikleri cihet sudur ki, Islâra Glkeleri içİB Atatürk'iln gfisterdigi yol dııında başka bir çare siıtıdilik mevcnt değildir. Fakat siz bakın ıu ite ki, Türkün yetiştirdifi en büyfik dehânın, yani Atatürk'ün, ki Insanlıgın kendisine âdeta maletti£i bir devlet adamıdır, Seriat'ı dünya isleritnizden ayıran ve Türkü Türklüfüne kavuşturan o tedavi çarelerini bırafayeruı da, müspet efitim oınllerine ve yollanna, enun ysptıgı glbi, değer ve knvvet vereeek yerde Şerlat'ı ftinlük yasanhlsnmı>a temel yapmaga ve Seriat'tan medet aman «medrese kafalan» yaratmağa çalışıyor, her mahallede Kar'an korsları, ImamHatip oknllan açıyoruz. Butün Türkiye'de möspet e£ltlm yapan oknldan çok «rtacaf kafalan y«tiftiren nıiiesMseler var. Hayret edileeek bir atalet ve kara knvvet bizi yjne o eskl karanlıklara sürüklüyor. Tarihimizi föyle bir e8ıden geçirip ders almak istemiyornz âdeta. tslâmı kabnl ettigi 1000 yıllık taribi boynnca Türk, akla ve mantığa ve vicdanına en ny(tnn, yanl Tannya en yakla;ık ya?antılanna, Şeriat'ı dünya islerinden ayırdıfı ve medrese kafasım terkettiti an, yani Atatttrk devrinde sahip olabilmiştir. Bugün Tnrkiye'yi ayakta tutan ve onn, medeniyet kervanına yaklaftıran müspet kafalı nesil Atatürk'ün «müspet eğitim» asnlleriyle yetiştirdiğl nesildir. Tanl Knr'an knnlannın veya Imam Hatip Oknllannın bırpalayıp harap edemedigi neıil; yani çağdas bilim ve eğitimin yetiştirmeıi olan nesil. Eğer bngun Türkiye ertaçaf karanhklarına fdmülmete nahkum rörünüvor ise, fenç ve taze kafalann yine medrese cendereline aeknlmağa baslanmı» olmasından ve müıpet etitira mnetseseleri yanında, onlan layıea eok aşan, din okullarının mantar gibi türemif olmasındandır. tlihiyat Fakültesi meznna yapıp eline diploma verdiçiniı ve devletin önerali bir mevkii sayılan Diyanet tf* leri müessesesinin başına Başkan diye getirdifiniz kişi çıkıyor, çöl Arabının 1400 yıl öneeki yaşantüannın esaslarını size myıçulamaga «fraşıyor veya sanki yapacak başka hiçbir lfi kalraamif ribi Şeriat'ın Hanefi yornmeolanndan ElAbbnr'lardan veya tbrahira ElHalabiierden feyiz «moyer. Görnimüf şey defil dBğrosa. Her n« kadar btttttn tslâra ülkelerinde korknnç bir eehalet ve gfrilik ve din fahasında son dereee koyn bir taaısnp bfikfim iürraekte isa de, bu ülkelerin hiçbirisinde, bizde oldn^n kadar fanatizme ve gericilije ve asıl acıklm «kaderciliğe» saplanmiflık yok gibi. Ve bn sadece şimdive mahsn« defil; Atatürk'e jelinceve kadar da bn böyle idi v» biz, jenellikle, Arap'tan da daba ••fo ldlk. ««, r*"l perieiye cDTJIU demedlke* b k»Um Hfln fiıtfine çıkabllir mlyiz? Meıel* vaktiyl* Viyana kapılan finüne gidebilmiş olmakta defil, fakat bizi Viyana kapılarından döndüren Şeriat kafasım terkedebilmekte, kültürlü olabilmekte, medenileşebümekte. Bizi Viyana kapılarma götüren güç medrese kafası veya Şeriat yaaantuı olraamıştır; müspet kafa •Imnftar; bnnu iyiee bellemek gcrek. Saltan Moratiar, Fatih Mehmet'ler veya Kannnîler, Şerlat'ı «akıleılıga» otnrtan ve ieabında $eriat'a nrt çevirebilen tutum ve davranışlariyle basarıya ulaşabilmislerdir. Teniçerl teşkilâtı naul knmldn? Knr'an hüktimlerindetı ayrılınarak değil mi? Eger XX. yttzyı! Tflrklyesinin Diyanet tsleri Başkanhğının o fakülte bitirmis Baskan ve elemanları, ve benzeri zibniyetteki kişiler, ve «Bize Knr'andan baska kitap gerekmez» diyen prefe«8r!er, • devirlerde i* gSrmüs elsalardı, ve şimdiki gibl basına mnsallat oiduklan «resim» yasaklariyle, aile oeaklannı »ondüren .Hülle» kararlariyle, veya «blt» fetvalariyle ve bnna benzer binbir mantıksızlıklarla devlet idaresine kansabilselerdi, ve kendilerini dinleyen çıksaydı, Viyana kapılanna gitmek deŞil ama biz kendimizi simdi çoktan Asya bozkırlannda Iralmnş «lordck. «eye hâkim elan knvvet taD flnyada berher feyin«kader» veya «fanadece «talih* veya tizm» degildir; mntlaka «akli» v« Hâkim var, hâkim var •e Kaderci bizler yle gSrunByer kl blz Türkler, kendi gerl kalmışlıgımızın nedenlerini araştınp bnlmak konusnnda Atatürk'ten önceki hem isteksis ve bem de niyetsiz yaşantılarımjzı Atatflrk Sldükten sonra da ayniyle devam ettirme yolnndayız. Halbnki Atatürk, yüzyıllar boynnea blzl ketniren hastalığın ne oldnfnnn ortaya vnrmuş ve bu hastalığın «medrese kafannı» yok ettnekle tedavi edilebileee|inl igpat etmişti. Ve bu iedavi uıulö diger bütua tılim iilkelerinln eninde senunda basvv Sonuç endimizi eleştirip tammadıkça. n»K yin gerçek, neyin yalan oldnjtnnnveblıl antayabileeek kflltüre lahip olmadıkça. ve bn gerilikte tntan nedenlerin hortlamakta olan MEDRESE KAFASI'ndan gelme bulundufnnv kabnl etmedikçe, zorla küçiik %örmef* calıştıfıınız Batının ve onun medeniyetinin kölesi kalraaktan knrtnlabilir miylı? Ister gevelim, ister sevmiyelim veya nefret edelim, Batının düşünee sisternini, ilim metotIınoı ve mantifinı benimsemedikçe, yanl Atatürk'fin gösterdifi yolda devam etmedik Ö •ilral» bir lebebi vardır; bonun böyle oldmgnnn anlamak için Remahları örnek almak kâfidir, diyor XVIII. yfizyıl düsünürü. Romalıların diger milletleri mağlup etmelerinin tek nedeni «korknsuz» olmaları ve iyi savaşmaları defildi; fakat akıllılıkları, kendi kendilerini tanımaları, ilim ve tekniie sahip olmaları, ve iyi Idare edilmeleri idi, Bn •turarlar yok oldufn an, onları ne talih, ne kader v» ne de «iman» kurlarabilrniştlr (3). Atatürk bUe felâketlerimizln temel nedenlnin Şeriatçı kafa oldugunu gSıtermiş ve ögretmişti; ondan aldıfcımız derıi unnttngmmnı ve Tfirklnk benli&i yerine Arab'ın <Ommetçiiigi» aldatmalarına kendimizi terkettigimiz sürece c ö k e c e f i z . (1) Bk. Montesquleu Considerations Sur Ut Causeı de la Gfandeur deı Romıinı et de leur Decadeuce. (G.F. ıh. 41) (2) Bk. L. Gardet La Cite Muıulman. 1M1, ıh. 2« (3) Bk. Montesquieu . a g.c. ıh. 14« UNDEN UNE Gömülü kalsınlar daha iyL. Eski ve tarlhsel yapit hırsızlıgının önttne geçilmeai lçin Avnıpa Konseyi ve L'nesco nezdlnde yapılan girişimlerden hiç bir aonuç aknmadıgını MilH Egitim Bakanı Orhan Ogns yaaa yakıla anlattıktan sonra, sözlerlne şunn da ekliyor: «Bu böyle devam •derse yabaneılann bu memlekette kan yaptnalanna izin vermiyecegta!» Bana sorarsanu yerden göğe kadar hakkı var Sayıa Oğuz'un; tarihsel yapıtkınmız, toprağın üzerine çıktıktan sonra, yabancı memleketlerin mBzelerinde, beceriksizliğimizin, kıymet bllmezligimizin, rüsvet meraklısı insan olarak kişisel çıkarlar uğruna, milll çıkarlan feda edişimiztn eanlı tanıklan gibi yaşıyaeaklanna topraktarımızda gömülü kalnnlar daha iyi... Evet Sayın Ofuz'un hakkı var!. Fransada Lonvre, Londrada British Museom, New York'ta Metropoliten Musemn, Leningrat ve Moskova müzeleri emperyalist hırsızlığın yüzü kızarmıyan delilleri ile doludur. Truva'yı soyan Alman bize yerin hitıraıından başka ne bırakmıvtır? Hamurabi kamınaamesini taşıyan taşın aslı Avrupada. taklidi de anavatan Irakta değil midir? Türkiyemiıden aşırılan Milo Venfisü Louvre'u sflslerken, Londrada Asuri eserlerinin mehabetiyle karşılaşırsmu. Mısır ehramlarının tçi Avrapa mfiıelerine pervasızca taşmmııtır. Emperyalist, bnna (fetih hakkı) diyecektir. Bir toplumun varlığını sömürenler, onun tarihsel uygarlığını da kendilerine mal etmekten utanmamıslardır. Sayın Oğuz'dan ögTendiğimize göre bugün de bu soygunun •avunmasım yapmaktadırlar. Onun için aoyguna oğramış bütün milletler, Asya devletleri, Orta Doğu memleketieri, Afrikalıtatf birleameli ve çogunlukta oldukları için Blrleşmiş Milletlerden kolayca geçirecekleri bir karar suretiyle, çalınan ve milletlerln nsan alınmadan büyük merkezlere nakledilen bütün eserleria sa> hiplerine iadesini temin etmelidirler. Ama Louvre boıalırmif, anw Britisb Museum'dan ortada bir şey kalmazmış... Zarar yok... Onlar da kendi uygarlıklan üzerine egilebilirler ve yağma sonucu ellerine geçirdikleri eserlerin yerine bir kaç yfis yıl sonra yenilerini koyabilirler. Bu kadarı yapüamazsa; hiç degilse, bundan aonaki yafmalan durduracak bir andlaşma, bir (convention) hnzalanmalı ve «uçluların ladesi nasıl yapüıyorsa, eserler de flylece iade edilmelidir. *** Son cfiraleleri yazdıktan sonra bir an duıttndüm; Saym Ofuz, bSyle çok taraflı bir (convention) u ortaya koyup milletlere bnzalatmak Imk&mnı bulsa bile, şu bizim kıymet bilmez, soyguncuya yardımcı olan vatandaşlarımızı nasıl yola getirecek? Eger kazılar esnasında o kazıları kontrol eden roemur veya bekçi, ka»cının bir kaç liraaına tamah ederek hırsızlığa göz vumarsa, eğer vatandas bulduğu eserlerl gizlice turiste satarsa... Eğer Bakanlık eski eserleri aramak, eskilerinl korumak, yenilerini bulmak yeteneğinden yoksun ise, ortada bir değil, bin (convention) da olsa yine eUerimiz kollarunız bağlı kalmıyaoak mı? Acaba medeniyet eserlerini korumak bir uygarlık seviyesine ulaşmak meseleai değil midir? Sayın O£nz bu meseleyi nasıl çözecektlr?... Son günlerde «MaUıea Kalkınmaa» yin« tartışma konusu olmaya başladı. Beş yıl önce Sayın Adem Solak'ın «Kardeş Köycülük Modası» başlıkh bix yaMSI üzerine «O halde niçin paçalan sıvamıyonu?» diyerek katıldığımız tartışmaya Sayın Basri Güven: «Sizi Malhca'ya bekliyorum» deyip, «Kalkınmada söı yerine eylem» görüşünü pekiştirerek, tüm memleket aydınlannı Malbca'ya çağırmıştı. O zımın biz elbet «Niçin pa çaları tıvamıyorus?» derken tüm Türkiye'de sadece Sayın Adem Solak ya da Sayın Basri Güven'i hedef •lmamıştılc. Ama kalkmma konusundakl temız heyecanlan ile tüm or» tama inat, saym Basri Güven bu yazıya kendini hetfef seçti. Mallıca'da paçalan sıvadı. övıinç duyduk. öte yandan biz, Mılhca'nın tüm Türkiye olraadıgının bilincinde idik. Ayrıca Türkiye Malhca'larla dolu oldugu için, birini bırakıp öbürüne gidemedik. Bizim o zamanki sitemimiz, köyü kalkındırma olanagı bulunup da köye gitrneyenlere, bu sorunu vicdan ve kafalarında duymayanlara idi. Mallıca kalkınması lili büyüyüp yaraası yetmiyen ortaının uzüntusunden baska bir sey kalmıyor elimizde. Sayın Baırt Güven, Mallıea kalkınmasına devam ederken, bir taraftap da litem ettigi yonleri, karıılaştıgı güçlükleri objektif olarak bu sütunlarrfa okuyuculara sebepleriyle birlikte aralıkıız aktarmaya başlaraa, bize göre Mallıea kalkınmasını daha erken başarıbilir. luıal ikinei kurtulu» lavaıımf zı bu çizgıde katanma ilkeıınl •avunurken, liyıtal iktidarm yönetiei kadrolan «yuH torunlarını savunan ö|retraenleri istifaya dftvet etmlsler ve öğretmenleri «ABC»)erin dar sınırlan İçinde bırakmanın baıkııını uygulımık i»temişlerdir. Yurt lorunlan ve devrim için egitlm ilkesini « • vunmada bir süre yalmz kalmıstık. Devrimei tavırh eylemlerimizde tüm aydınlar keıiminden görüş ertaklılım bekledik. oruma katılan hukukçularımızın yurt lorunlan konusunda Türk ögretmenlerinin yanında yer almanın zorunlugu onaylandı. Böylece öğretmenlerin bu lorunda yalmz bırakılmamaıımn ulusal gereği yine bu forumda ortak bir görüş olarak ortaya kondu. Mutluyuz bu yönden. tındayız. Daha düne kadar eyaletimiı olan uluılar, siyasal ve ekonomik bagımsızhk yonünden bizim çok ilerimize duşmüşlerse bunun nedenlerini Türk aydınlannın bilinç kııırlıklarında aramak lizım gelmektedir. Geri k»lmışli£imırın özürünü dofrulayan tarihsel bir belgemiz yoktur çünkü. Yönetiei ve aydınlar kadrosunun çağ dışı eylem ve davranısları Türk toplumunua bugünkü bunalımını meydana getirmlıtir. Mutluluk konusu forumda, belli ve piramıdin tepesindekl sivri uçlann çıkarlarına uygun olarak isleyen Anayaıa dışı kanunların hllft yürürlükte ve bu kanunların Anayas» paraelllinde toplum yaranna bir revizyona tlbi tutraak lizım ffeldiğl; Szellikle hukuk kurallarının kanunlar üıtündeki egemenliği «avunuldtt. Sonuç allıeayı kalkındırmak ya da köyü kalkındırmak bir Saym Basri Güven'in veya çevresindeki bir gönüllü grupur.un isi degildir. Basri Güven ve diğerleri gibi gönlünü köye vermi? heyecanların, güçlerin organizeıl ve bu organizenin kalkınma konuıuna kanalizesl ile bu organize ve heyecanın tüm yurt tathına yayılmaaı isidir. Degilıe işin güçlüğünü görüp, onun aııl •ebeplerini görmemezlikten gelerek Sayın Recep Yaşayacak gibi sağda solda suçlu aramaya kalkışmak, birbirimizi aldatmanm yanında, samimi duygularla alay edercesine j'ine birbirimizi gücentfirmekten ba«ka bir işe yaramaz. Noman BIÇAKLI Gelendost N F Ist. Dz. Tek. Mlz. Sat. Al. Koms. Başkanlığından 1 Harp gemist ihtiyaa tçin, beherl 5000 HP. eücünde Denl* tipi Dizel motorlanna (4) adet TATU SU SOĞUTUCUSU ve (4) adet YAĞLAMA YAGl SOĞUTUCUSU ile 4x5000 HP.Iik güç transfer eden ridikşinger ve hidrolik kaplinler için (2) adet YAĞLAMA YAĞI SOĞUTUCU* sunun imalı, kapalı zart usulü ile ihale edilecektir. Muhammen bedeli bir milyon llra olup, Geçid Teminatı 43.750, liradır. 2 Şartnameleri Komiıyonumuzda, KJC.K. Ankara ve Izmir Lv. Âmirliklerinde görülebilir. îbaleye gireceklerin, bu işe aıt şartname esaslan dahilinde bu kapasitede soğutucu yapmağa yeterli oldoklanna dair T.M.M.O.B. Makine Mühendisleri Odasından, ve bu tip soğutueulan halen. yapmakta olduklanna dair Sanayi Od'asından alacaklsn belgeleri ibraz etmelerı »arttır. 3 îhalesi 31 Temmuz 1970 günfl saat 11.00'de Kasımpasa'daki Komisyonumuzda yapüacağından UteklUerin 2490 layılı Kanuna göre hazırlayacakları teklif mektuplaruu en geç ihale günü saat 10.00'a kadar Komisyonumuza vermelerl. (Basm: 17625/7156) lmdi beş yülık bir fiill deneraeden sonra aynı sitem daha da artmıs olarak Saym Basri Güven'de fazlasıyla görülüyor. Toplumumuı 1çin bizce önemli olan bu sltemlerin kaynak ve ıcbepleridir. Mallıca kalkınmasırun başanya ulafmaıı da buna bıglıdır. Niçin Sayın Basri Güven 8ne sürmüş olmasına ragmen, be« yıld'an bu tarafa Mallıca istenilen kılkmmayı elde edemedi? Demek ki ferdl ülküler ne kadar samimi olursa olsun, bunlar bir ortam bulraadıkça, amaca varmak için yeterli olamıyorlar. Niçin Sayın Basri Güven'in. bes yılhk köyde yapılanlar listesinde, fidaahk tesisi, okulu bahçe duvannın çevrilmesi, okuma odası açılması. halıcılık kursu v.b. gibi ziraat teknisyenleri, halk eğltiml başkanlan, okul »ile birlikleri, köy gezici kursları ve köy yöneticilerinln asgari görevlerinden başka bir eylem yok? Nerede köy toplumunu aydmlatan açık oturumlar, semlnerler, paneller, toplantılar? Nerede köyün elektriği, bol •uyu, gübreleme, ilâçlama, fennl tarım araçları? Nered> her köy ferdine a»gari geçim olanağı hazırlayan iş alanlan? Nerede orraan Içi köy 10nınlarına çözüm yolu? Nerede üretim ve tüketim kooperatifleri? Nerede köyün iosyal yapısında asgari çağdas uygarlık düzeyiî T J , Görülflyor kl ba dev sorunlar karıısında iyi niyetle başlanan fakat lçine firdlkçe de Ş Aynı sistem Trabıonun Or ilçetinde geçen yılın Ocak ayında boykota giden ögretmenler beraet ettiler. AaUye Ceta Mshkemesi Hâkimi Osman Erdener'in bu davaya defin karar gerekçesini bu köşeye sığabildiği kadariyle okurlanmıza sunuyoruz. Hukukçulann dikkatle okuması gereken bir karardı bu .. Hukuku kâğıt Ustünde kuruyan bir eski mantık zenaati olmaktan kurtanp. loıyal ha. yatın ve çağımız insanlığmın köklerine bağlıjarai, adalete caa vermek güzel şey... Erdener fcarar gerekçesinde diyor ki: «TARTIŞMA VE GEBEKÇE: Bütün yurt düzeyinde olduğu gibi mahkememize saruk olarak gönderilen yüzlerce ögretmenin gerçek sorumluluk derecelerini tesbit edebilmelc için eğitiaı sorununu ve öjfretmenlertn içind» bulunduklsn koşullan iyice degeriendirmek gerekmektedir. Türk ulusunırn asıl kurtuluşunu eğitim sorununun çozUmünde gören Atatürk, öğretmenlere «HakiM zaferi siz ihraz ve ldame edeceksıclz ve behemehai muvaflak olacajcsını». Ban ve Earsü maz imanla bütün arkadtşlanm ıizi takip edeoefis. Ve alsio tesadüf edeceğiniz mevanil kuracağız» demiş ögretmenin görevinl Çizip yönünü tâyin ettilcten sonra: «Muallimlik, sair aerbeıt va yüluek meslekJer gibi, tedricen terakkiye »• ber halde temlnl refaha müsait bir melsek haline konulmalıdır» diyerek ona kişili ğini kazandıracak maddl oianaklann sağlanması gerektigine de Işaret etmişti. Daha sonra levrimci kadrolann haltan kurtaJuşu savaçı olarak başlattıklan ve tamamen halka dönük «egitim »eferberligi», koyün feodal yapısı, ve onun şehirdekl usantısı lsb'.rllkçl sermaye düzeni ile engellenrnis ve bu dUzenin tomut bir lfadeslnden baska bir şey olmıyan alyaai orgarüariB oyurüariyle yörün gesinden saptmlmıstır. Bugün eğitim, büyük kertlerde bir ticaret hrsarı haline geUriimis, varlıkü nmflann çocuklan an pahalı okuUarda yurt gerçekienne vabancılaştınlırken, her sene bir milyondan fazla köylü çocugu okul dışı bırakılmaktadır. ögretmen, zamanm ekonomik koşulları içerisinde açkişiliğini kuracak her türlü maddl olanaktan mahrum ve sahipsiz, aydınlatmak, bilınçli kılmakla görevii oldugu cahil halk toplıüuguna düşman gösterilerek karşılanna itilmistir. Eğitim düzenimifdeld bu yozlaamayı yurdumuıun sosyo ekonomik koşullan içerisinde aramak gerekmektedir. Gelişme hareketi uluslararası kapitalist pazara bağlı, derrimcl bir işçl sınıfının henüz yeterince meydana gelmemiş olması, yoksul köylü sınıfının ise feodal örgüt içerisinde, onun kültürüyle şartlanmış, sıruf bilincinden yoksnn bulunması, aydın ve bürokratın siyasal güca elinde tutan ıınıfın hizmetine girmiş olması sonucu ıınıfsal çelişkinin çözümünde egltlml hedefınden saptırrnıs tarihsel gorevlnin biHndne varmıs öğTetmenl siyasal iktidann basmı haline getirmistir. Eğitim dUzeninin egemen auuf yaranna aartlandınlmasına karşı duran ögretmenlerin mahrumiyet yerlerine lürülüp tedırgin edildiklerl, açığa almdıklan bu konudaki bir çok idarl kara taaarrufun iptaline dair Damstay kararlan İle anlasılmaktadır. 118 bin ögretmenden 40 bin ögretmenin ayda 470 TL., yirmi bü» ögretmenin de 520 TL. ile geçim aaglamaya çahsmalan geçim endeksleri gözönUnrle tutulduğu takdirde ögretmenlerin bir yandan da açlıkla savas halinde olduklan gerçegıoi ortaya koy maktadır. OLAYIN HUKUKSAL OORÜNÜŞÜ: Anayasanın ikinei maddesi «Türkiye Cumhurtyeti, İnsan haklanna ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milll, demokratik, lAilc ve sosyal bir hukuk devletidim demektedir. Sosyal devlet<ı anlamı, demokraginin sosyal ve ekonomik ö'devlerl* d o natılmı» olmasıdır. Sosyal devlette her amıf ve kişlnin iktisadl ve külturel yasama imkanlanndan İnsan haysiyetine yakışır şekilde bistesine duşene sahip olması gerekir. ögretmenler Anayasanın sosyal devlet acumdan öngördtifü haklan gerek kendilerl, gerekse içinde yasadıklan toplum yaranna bütün yurt düzeyine yaygın bir diyalogun konusu yaparak, Anayasayı soyutlama eğilimlnde bulunan slyasl çevreler karsısında tam bir baskı grupu olarak meydana çıkmışlardır. GenelUkle iktisaden geri bırakılmış uluslarda bUkümetler ıı nıfsal yapılan gereği, statükoya hayranlık duyan ve onun korunması için çaba gösteren yurttaşlann çogunlukta olmalannı sağlamaya geleneksel haksızlıklan sUrdUrmeye çalışırlar. Bu açıdan devletin öneminl gözönünde tutan ve statUkonun korunmasını hedef edinen eğitim politikasmın gerçekle^tirilmesl istenillr. Böylece hanrlanan ortamda boy atan kişi eşitslzlikten yararlanan sınıfın hizmetinde olmayı ahlald bir kural olarak benimser. Haksızlık Uzerinde kurulmus toplumda kisiler arasında duygudaşlık sınırlanmıa oldugu İçin, İçinde bulundugu durumu değerler açı^"••••••"•|iB^ıl*Nı«'^ı^B*)!fe<|* olan ytrrtt^ijjSf baÇttjîrljjTTisyı hak ' sızEgTn giderihnesl bakırrjndan en etkin bir ç«re olarafe seçerler. Ögretmen boykotu şeklinde gellşen olay aslında Anayasamızm sosyal hukuk devleti ilkesinln uygulanm» olanagına kavuşturulması bakımından yoğunlasan düsünsel çabarun eylem halinde ifadesi, duyurulusudur.» Hakim Osman Erdener, olayı, Anayaaadan sonra Ceıa Hukuku açısından ele almakta ve boyket eylemini ceza mantığı içinde değerlendirdikten sonra karann Msraç bölümünde gunlan söylenektedlr: «SONTJÇ: ögretmenler boyfcot şeklinde gelisen eylemleıi ile hakkı düşünUlebilir bir hale sokmak, hor görUlmUş'Un, ezilmiş'in çıkmıyan sesini duyunnak istediler. Yürek yoksullugundan kısır bir nak istemeden ileri gelen soyut bir ülküyü değil, halk sevgisinde ken disini aşan bir ihtiyacı ortaya koyduiar. Kanunlara siyasal yıldmyı sıgdırmaya çaiısan tutuma, yalan ve ikiyüzlülUğe. dUşünee ile yılmazhğın dengeleştiğl kinsiz, öfkesla bir kartı koyma ile baskaldırdılar. Demokratik hukuk devleti ilkesine tamamen uygun görülen bu eylemde suç niteliği görülmedlğinden sanıklann BERAETLERİ ne dair karar isteme uygun olarak yUslerine karşı açıkça okunup anlatüdi.» • Bo kararı oknduktan aonra konnşabiliriz: Atetfirk Tnrkiyeıinde, hâklmler vardır. Bir forum ve getirdiği iNİIuluk aziran ayı içinde Karadeniz Bölgesi Hukukçularının Samıun öğretraenler Sendikaıı Şubesinde düzenledikleri forumda mutlu bir aşama ortaya konmuı oldu. Bölgedekı hâkim ve ıavcılarımızı böyle bir forum düzenlemeye zorlayan nedenlerin başında, özlük sorunlarından önce yurt sorunlannın tartışılması ve ele alınması geliyordu. Özellikle, mesleki ve özlük sorunlarının çözüm yol ları da yurt lorunları kapsamında değerlendirmenin gereğini ortaya koyan bu forumdaki ortak görüşler, gecikmif bir mutluluğun hasretini gidermiştir kanımızca. Biz Türk öğretmeni olarak devrimci bir tavır v« eylem içinde yurt sorunlanru, bütün özlük sorunlanmızın üstünde gSrfir ve u H HukukçulanmıziB bu mutlu karar çizgiıindeki aşamalarma dlğer kesimlerdeki aydınlar da yogunlasırsa, yurt lorunlarımız asırlık bunalım devresini kaparoış olur. Ak«i halde tutuculuğun, koruyuculuğun ve duruma göre yelken kullanma ahşkanlığınm aydınlar kesiminde Olagan ııyılmaya uygun Rorüldügü sflrece, bu vatanı ve bu ulusu sevdiğimizin iddiası dddiyetini kaybeder. Bütün carklanımzı tutucu ve toplumun sivri uçlannı kayirıcı bir yönde çevirmisiz. Piramidin tabanında biriken topJum iniltileıinl vurduraduymazhgın kaderine terketmişîz. Bu yönden aydınlar olarak toplumumuza karşı vebal al Sonuç u vatanı ve bu ulusu s e v menin ve ona sahip çıkmamn bir ölcüıü Olmahdır. Toplum ve yurt eıenliği yaranna eser meydana getirmedir bunun ölçüsü. öğretmeniyle, hâkimiyle, savcısıyla, mühendisiyle, doktoruyla, müdürü ve tüm yönetid kadrolarıyla görev ve yetkilerimizi halk ve toplum yaranna dbnüştürmenin zamanı gelısiş ve geçmistir. B IIIIJI ŞEHİR TİYATROLARI RUMELİHISARI oyunları 36Temmuza kadar uzatılmıştNT lill llll ' s l n n t n ı 1 Relediyesi Betlm NEBtOÖLTT Tfirklye ögretmenler Sendikası Genel Merkez TSnetim Knrnln nyeıi BALABAN AGA VBsf I Rıza ZOBU luuüıplallr (ElAl DUYURU Yakıflar Genel Mıdüriüğünden: MBfeHiş Yardımcısı Alınacaklır Genel Müdürlük Tefti? Kuruluna yazılı Te sözlfl yanşma smavı ile yeteri kadar MflıettU} Yardımcm abnacaktır. Yanşma sınavma gireceklerin, 1 Hukuk, Siyaşal Bilgiler. Üttisat Fakfllteleri ile tktisad! ve Ticari Üirrüer Akademileri mezunu olmalan. 2 657 sayüı Devlet Memurlan Kanummun 48 inci maddesinde yazılı nitelikleri haiz olmalan, 3 İmtihanın açıldığı yılın Ocak ayt basında 35 ya^nu bitirmemu} olmalan, 4 Saglık durumlannın her çeait iklime ve yolculuğa elverişli olması, GerekmektedirYazılı imtihanlar 22 Eylöl 1970 Salı günü T« yazılı imtihanlan kazananlann sözlu imtihanlan kendilerine büdirilecek bir tarihte Ankara'da Genel MüdürlOk'te yapdacaktır. İsteklilerin imtihan sartlannı sözü geçen Genel Müdürlük Özlük İsleri Müdürlüğü, İstanbul Vakıflar Baamüdürlüğü ile Bölge Müdürlüklerimiz ve Müdürlüklerden fiğrenerek lüaımnv belgelerle birlikte dilekçelerinl en geç 17 E>;Q1 1070 günü akşamına kadar VakıfİK Genel Mfldürlüğune vermis olmalan BİLETLER: 9««t 1Sdan i«ibaw»n Yani Komıdi w* Rur (Basm: 18119) 7180 NİMBÜS .(Basm: 1099218098/7170), , .(Basm: 18086/7153).
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear