26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAKtFE DÖRT 1 Temmuz 1970 CUMHURİYET ALMANYA RECEP BİLGİNER ERÇEKTEN, taşı toprağı al tın mı Almanya'nın? Altıru bir yana «Bir Türbe ki kalbim gelen ağlar, giden aglar» dedıği gıbi şarkının, Almanya'ya gıden her Anadolu insanının ağladığını gördüm. Süa dzlemınden, çalışma şartlannın ağırhgından, çevrenın yabancüığından. Almanya'dan her gldeni de aglar gordüm, tekrar Anadolunun yoksun, yoksul, yolsuz, ısık sız ve güvensiz dUnyasına gömiilme açısından.. Şair Abdülhak Hamıd, kana Lüsıyen için şdyle demıştı. «Sensiz de seninle de yaşanmaz Lüsiyen.» Gide gide, Almanya'da da, Almanyasız da yaşayamaz olacak bir çok vatandaşlanmız Nedenı, niçınl sorulduğunda bunun, cevabını kelımeler degıl, Türkıye'nın manevî ortamı, ekonomık ve polıtık bıçüni verir. Içımıze çoreklennuş, kbkleri ulu çınar lar gıbı çok dennlerde olan hak stziıklar da bu cevaba destek olur Ama, kalkınmamış Türkıye 6 "Sensiz de seninle de mizl ydnetenler, Ağustos boceğı gibi hep konuşma halınde olduklan ıçın, ınsan gücü dedıği mız o kutsal enerji, karınca gıbı az konuşup çok çalışan yone tıcüerln çok kalkınmış Almanya'sına akar. Kesılmış bir damardaki kan gıbı. Durduğu duracağı yok bu akışın. Dursa da kalkınmamış Turkıyemız© bir katkıda bulunamaz; bu insan gu cu denılen enerji bu tutumla, bu düzenle. • MENFAAT Bizı yonetenler, dort açmışlar, sekız açmışlar, hattâ on altı açmışlar gozlerım Almanya'dakl işçüerımıze doğru. Onlan eğıtmek ıçın mı? Donüşte, memlekeün köşe bucağına, ışık, bılgı, gtfrgü getırmeleri ıçm ml? Almanya'ya, başka ülkelere gıdemeyenlere ornek olmaları ıçın mı' Hayır, hıç bırı ıçın değıl Bızi yöneterüer, sadece menfaat açısından bakıyorlar, Almanyaaaki ışçılerımıze. Bunun ıçın yo lunu gozluyorlar ışçüenn. Dovız getırsinler, dovız göndersmler dıye. Alman hükümetınm verdığmı bır başka yoldan almak kurnazlıklanndan bın olarak, tunstlerden topladığı Turk paralannı pıyasaya surup biraz da Turk parasmm degerinln üstünde mark ahşverişi yajma sa, Türk parası, daha da bozacak dengesmı Bızi yönetenlerin parolası «v Daha çok dovız daha çok do\ız' BİR ÖRNEK NADOLU çocuklan, ışçi olarak gıttıklen Almanya gurbetınde, bunun için bır dovız makinası durumundan ınııtulamıyor. Başka hıç bır şe A kilde ilgi duymuyor bizl yoaetenler Almanyadaki isçüerimimize. Bu yüzden, çeşitli hatalar ışledıkleri, Almanya'da alabildığıne sorumsuz olduklan acı bır gerçektır. Anadolunun terkedilmışlığınden büyuk sanayi ülkesi Almanya'ya gıden ışçilerımızın, her anlamda başı dönmektecur. Çogu bu yuzden dengesmı yıt'rmektedır. Gazetelerde okuduğumuz çeşitli maceraların, suç ışlemelenn kökımde bu bas dönmesı yatmaktadır. Basıt bır ornek Fronklurt'ta, Turk Başkons )loslu^uua gıttim. Kapıaan giıer gınıez, beni işçi sanmış oiacak lar kı lıemen ilgilendıler. Ne ıs tedığımi sordular. ı^konsolosu göreceğim dedinı. Yukarda. Yukarı çıktım. Sekretere, Baş konsolosla görüşmek ıstediğımı Almanya macerasının Hk gıiçlul'u anavatanda başlamakta sonra da çeşitli şekillerde surup gritmektedir Kayıt î^i, sırc bekleme derdi, gerekli işlemin tamamlanması için gel git meselesi, nihayet yolculuk ve Almanya'dakl apr şartlar, kaba muamele soyledım Eliyle kapıyı göstcrdı: Buyurun, glnn. Hafıf aralık kapıdan gııdım Başkonsolos, Nıhat Erman ben den dnce gelmiş Türk vatanda^ lann ışiyle meşguldü. Bekiedım tşı de şu Bır kadın, kocasınm peşmden gelmiş Almanya'ya. Ama Alman ya bu, Anadolunun kadına hasret insanını rahat bırakır mı' Gonlünü kaptırmış bır Alman dılberıne Hadi bır kavga. hadı bir geçımsızlik Sonunda ış boşanmaya kadar varmış Kadının Almanj*a çalışma ıznı de yok. Sen biürsin Başkonsolos bey? Ben ne vapabilirim kızım* Kocamı tazyik edin, bıraknn o Alman kadınım. Başkonsolos üzgun ama, çâresız. Yapamam. Kadın boynunu daha çok büküyor Ama ben Frankfurt'ta kalmak isti>orum. Kalıp çalışmak lsti>orum. Çalışamazsın kmm. Alman polisi bırakmaz. Kadının ıçı o kadar yanmış ki, ne Alman pohsıni dınlıyor ne de olmaz denılen şeyi. S*n bu derde bir çâre bul Başkonsolos bev . Konuşma uzayıp gıdivor, Başkonsolosun sabırla verdlği cevaplara ve yol gostermelere rağ men, kocasını Alman dılberıne kaptıran kadının acısı dinrrııyor. Bir stire oturduğum Başkonsolos saym Nihat Erman'ın odasında ışçilenmızın dertlerinden şahit olduklarımm çogu bu tıp dertlerdi Bır de, en büyuk uğraşılan, vatanda bulunan yakınlarını, dâvetll olarak Almanya'va getırtmek Pekı bunu kım duşunecek dlje soracaksınız9 Hükümet dUsOnecek diyecegun. Peki hükumet bunu duşün mmor da ne yapıyor diyeceksiniz? Hukumet şimdilik hukümetçilik oynnyor cevabını vereceğim. Birlik olup. hükümpti aramaya çıkalım dijecfksiniz. Birlik olup, hukumetı arayacagız. Ya bulacağız, ya bulamayacağız Dıyelım ki bulduk. Hü kumetın başını kaldırıp, bıınca derdi, bunca meselesi arasında, Almanyadakı işçılenmizın meselelennı dınlemeje vakti mi •^ar' Yok O çok uğraşıyor? Neve? Hukumet olmaya.. SON 22 • • • • • • • • • • • • « p . ^ ^ ^ ı ^ S s u ^ l g ^ . i l CEM SULTAH . • • • : • • : . ••••.•.•:WY.Î::>HKÎ>W;JW '•:•• • • v.v..v ..^..v.•,.•... .•.•..•.•^.....•...:.:.X| JKttl •• J % | | | a a l Bir "1 olayın başlangıcı i • • • • • • • • • k | MUZAFFER BUYRUKÇU Kâmil efendi yerinden fırladı, jeri feri çiden Dofan'ın üstune yıirudü, kulafından tutup çekmeye, kafasını saüamaya basladı, «Ne dedın ne dedın? Demek ellı lırajı befenmıyorsun ha? l'lan hayvan, elli lira ıçin takla aUnlar var. Sonra ne demek o horul horul uyuyanlar? Ben miyım o?» Kulağının acısı yüregıne çöktü Doğan'ın \e göıleri yaşardı, Sana sojlemedim ben» dedi. Kâmil efendi, soln>» soluya oğluna baktı bir sure, kulağını bırakarak ıtti ileri>e doğru, yerıne geçıp oturdu. «Mürekkep bidonlarını çıkardın mı?» «Çıkarmadım.» «Çıkarmadın ya? Sonra da kalkmış!.. Bu mn çalışmak? Adam «öjleye sojleye dılınde tüy bitti.» «Tek basıma çıkaramam ben o bidonları ordan.» «Çağır Mustafa'yı beraber çıkarın. O kadarını akıl edemi\or musnn?» Doğan, kolağını düsünerek önüne bakıyordu, «Bngun çıkannm» dedi >avas bir sesle. «Sonra Cevdet bevi de kızdırmıssın.» «Ben Cevdet bey ne derse vapmısımdır » «EUerinı çıkar cebınden demis, sen hıç oralı olmamışsın. fstemivorsan sövle, verme gelecek çoook,» dedi, arkasmda bir duraan bulutu bırakarak dısanya kahveci Halile doğru vurudü, sonra birden dnrdn, döndü, hızla fanılasmdan tutnp kopanrcasına çekti, «Kimin bo?» diye bağırdı. «Benim» dedi Doğan. «Nerden senin olurmu?? Dün «ırtında yoktn». «Hnlki'den aldım.» «Niçin giyenin elâlemin gömlefini? Niçin? Sana kaç kere söyledim kimsenin bir çeyini alma dive. Çaldın mı voksa?» «Hnlki verdi, lnanmazsan ona sor» dedi Doğan, eeriye çekilip knrtuldu babasının elinden. «Çıkar ver onu yerine, bir daha sırtında gör meyevim» dedi, esikte dardn, basını çevirdi, «Havvan herif!» Yığılır tibi otnrdn sandalveve Dofan ve başını raasaya dayadı. B05 bidonları merdiven altından, üstunun mürekkeplenecefini düşündüğu için çıkarmamıstı. Ayrıca dediğl fibı tek kisinin altından kalkabileceği bir i? değildi. Yolun ortasmdan dönüp Ostflne yürfiyunce ödü patlamıstı. tçl doldu, ağlamava başladı. Sonra birilerinin telebilecefini düsünerek snstu u radvodan jelen bavçın bir keman sesinr •••••••••••••lllllllllllllll kulak verdi, yüreü ezildi, gözlerini ta\ana dikti, daldı Bır vesillık, söğütlerın, boğürtlenlerin mevdana getırdiği tunelden geçen bir dere belırdi. öküzler dere kenarındaki kovn yeşıl, gür otları hart hart sesler çıkarak ve kafalarını dnı madan sallavarak jıvorlardı. Güneşin san san eriyıp buharlastığı ovada, bır ceviz ağacının nemlı sölçesinde tek başına.vdı. Atmacalar 1 hicimindeki koyu golgeleri ' toprağa düşerek suzülıivor, ordan orava sıçrayan, daldan dala atlayan, otusen serçelerin aralarına yıldırım gibı dalıyorlardı. Serçeler tüfek patlamış gibi kaçısnorlardı. Bir atmaca bir serçeyi pençelerinin arasına kıstırarak >nkarlara çıktı. Atmaca\a tas attı ama tutturamadı ve atmaca kufla birlikte ka\bolnp gitti Dere kenanndan kesıp r<tırdiği söğüt dallarından düduk yapıvor, btturüp duruyor, arasıra ordalar mı değiller mi dlye öküzlere bakıyordu. Uznn bacaklı, nznn taçalı, kar beyaz tüylii bır leylek ansızın pıke ^aptı, otların arasında sürünrn bir Mİanı kavradığı gibı yfiz metre kadar \nkania çıkardı. Yılan kıvranıp dnmyor, knrtnlmaya çalısıvor, kuvrnğnyla, kafasıyla sağa sola saldırıyordn. Sonra le\lek bıraktı yılanı. Yılan kahverengı bir soıva ^ibi düstü yere. Leylek beli kınlan yılanı fagasıvla tntup savnrdo ötelere dofrn, parçalara böldü, ynttn. ayaklannı kuyruğuna vapıstırarak nçtn gitti. Az önce vediği karpuznn kabuklarını ağzının yanlarından sular akıtarak ve gırt gırt sesler çıkararak yiyen erkek eşek, biri seslenmiscesine birkaç metre ilerive gitti, knrnmn? bir sidiği ve fıskıları kokladıktan «onrs basmı ynkanya kaldırdı. kocaraan dişleri çıktı ortaya ve birden anırmaya basladı ,a^,a,ağ diye ve şaşkın gaşkın kostn, sidiğini kokladığını aradı, sonra dnrdn. kulaklarını dikerek bekledl önce töUelerini gördüğfi üç çocuk bitiverdi Doğan'ın basında. Yanlarında knvrnğnndan kan akan üç aylık bir knzu vardı «Niçin kestin kazannn knvrnğnnn?» «Ben kesmedim, ilk olarak görflyornm.» Inanmadılar. sopalarla ddvmeye başladılar. Dövdüler, dövdüler ve glttiler. O sopalar yeniden başına vurulacakmış gibi fırladı ve kendini korumak istercesine ellerini ileriye ozattı. (Arkan var) • ESER YOK lıNLARIN hepsi bır jana, sık sık glttigim Almanya da, bıze karşı beslenen o eskı sevgıden eser kalmadıguu gor dum. Hem Almanya'nın daha çok kalkınmasına, daha çok aenguı olmasına, büeğımızle, ınsan gücumüzle katkıda bulunaluıı, hem de yavaş yavaş yerine nefret, ılçı yerıne duysunlar bıze karşı, kotü b'r sonuç bu. Nerede ise Türkleri Almanya'da 'stenmeyen m.Het llon edılecekler. Gerçi, Türk ışç'si Alman sanayîusınin ışıne yanyor. Çunkü, artık Alman işçı&ı, oyle ufak tefek işlerı yapmaz olmuş H3le, temızlık, yol inçaat işçılığı gıbı ış kollanna hıç ıtlbar etm.vorlar Bu gıb' i'? erde hep yab&auiar kullan1!'S<ı Turk, Italvpjn, Yunan, Yugoslav.. B DfŞİ BOND 52 Jurı uyelennin oturduğu bolume jaklaşıyor, parmaklığa dayanıyor, fakat gozlerı bende... Israrla bakıyor: , Saym jurl üyelerinın şu anda ne düşunduğunu tahmın etmek zor olmasa gerek .. Bu bır hıkâye .. Ama hıkâyede bır suru karanlık noktanın bulunduğu muhakkak Kuvveth bır projektörun gözkamastıncı ışığma muhtaç bu hıkaye .. Kurcalamak, kanştırmak, mantığa vurrnak gerekıyor yukardan aşağıya doğru .. epTeden tırnağa . Gorevimız de bu zaten . » Fletcher konuşmasına devam ediyor. Bu, nutuktan farksız bır konuşma Kendıne güvenen her bsbayığıdın harcı olmasa gerek Mubarek, anadan doğma hatıp sankı . Aynı zaman da cta korkunç bır polıs hafıyesı sanıvor kendını Gerçeklen cımbızla tutarcasına tek tek yakahyor, çekıp çekıstlrıyor, gun ısığına çıkarıyor, gozler onüne serıyor Su anda ben, bır savunma avukatı olarak pekâlâ araya gırebılır, kendımı haklı, onu da haksız çıkarmak içm uygun gorduğum noktalara ıtıraz edebılırım. Fakat luzum yok. Canım da lstemıyor zaten. İtıraz etsem ne olacak etmesem ne olacak. Her iki taraf ıçin de ortada venlmış bır takım peşin hukümler var. Donüp dolaşıp buraya geleceğiz netice itibariyle. Sayın Savcı yine benden yana dbnuyor, yaklaşıyor. Adımlan fiayet ölçulu, bakışları da kartal gıbı . «Daha once başka vesllelerle de mıs Weaver'ın arabasını almış mıycTınız hıç?..» «Hayır . İlk defa alıvordum » «Alısık olmadığı bir durumdu demek .. Herhalde şasırmıştır Arabasınm çahndığı kanısına kapılmıs'ır belkı de' Şayet ıkincı ihtımâl ustunde durduysa polıse haber verrnesı gerekirdı değıl mı'.» Bu çeşıt Eorular karşısında kalacağımı çok daha onceden kestırmlştım zaten . Cevaplarım hazırdı: «Sızınle aynı fıkirde olmadıgımı açıklamak zorundayım..» «Nıçın'...» «Çunku, tanıştığımızdan sonrakı gunlerde mıs Weaver bana blrkaç defa arzu ettığım zaman arabasını alabıleceğıml söylemıştı . Hem de ısrarla . Ben de lâzım olduğu taktirde alabıleceğımı sbylemiştim kendisine Bu konuda anlaşmış vaziyetteydik... Ayrıca kontak anahtarını bıraktığı verde goremeyince bunu başkasının değıl ancak benım aldığımı sezınlemis olacaktı ... Savcının o andaki durumunu kısaca Ozetlemek mumkun. . Dınliyor, duyduklarını tartıyor, kafasınm içınde evınp çevinvor, lakat ınan madıgını belli eden şüphecı tavırlar takınmakf an da çerı kalmıyor. özellıkle )urı uvelenne bakarak söyle deTiek ıstedığl muhakkak «Sız bu masala ınanabilırsiniz .. Fakat fıen kendl hesabıma ..» Bır aralık çok ânl bir davranı?la bana sırtını donerek masasına yonelıyor Oturuyor ve vareıç Anderson'a hıtBp edıvor* TİFFANY JONES OVLE. oELIYOE K l , AvCüBADAkrt TL*V\ Bu soz CX SuUtJEDEN SOMCA GÎDlP Nerde ise, ban oteller, loKantalar Turklerı muşten olaıak bıle kabul etmeyecekler. Bazı ev sahiplennın Turklere ev kırala madıklan gıbı. Kabahat sadece Alman Kabalığında mı? Alman bencılLg nde mı? Belkı bıraz payı var bunların Ama Almanva'da, mane\î yonden tam manâsıyle sahıpsız durumdakı ışçilenmızın, kendılerını gıt gıde daha sorum suz hıssetmelennden ileri geliyor bu Onlara yol yolak goste ren yok • SILA OZLEMİ IR 1AND4N jabancı olduklan bır dunyanm yalnızhğı, dın dıl, gelenek farklanndan doğan yabancılık, ote yandan, sıla ozlemı beslıyor bu so rumsuzluğu. Para pul için de olsa Anadolu İnsanının, Alman yada bulunması, bu boş sokaklarda, bu ıstasyonlann basamak lannda, bu bırahanelerde obekleşıp durmaları, hep bu yabancılıktan, çe\Teye uyamamaktan üerı gelıyor. Bıraz da kendi kaderlenne terkedılmış bır durum var. Sahıpsız bır topluluk sankı. Bunun ıçın, Turk ışçileri arasında dayanışma yok. Gorup sezebıldi ğım kadarı ıle, sevgı de yok. Anavatanla sankı butun manevî bağlanm koparmışlardır. Hasırın arkasuıı gurbet sayan Anadolu ınsanı, >avaş yavaş, kendını gurbete alıstıra dursun, uzun suredır Almanya' da bulunan bır tanıdıktan aldı ğım bılgıye göre, bınlerce Türk, vatana hıç donmemek durumun daymış Yanı Turk vatandaşlığm dan çıkmak ıstıyorlarmış Kesin bır rakam soylemek mümkün değıl ama belki on bın, belkı de daha çok sayıda Turk Alman vatandaslığına geçmek ıçm gerekli zamanın doldurulma sını bekhvormus B H. L Dugal YARINSIZ ADAM Türkçesi: Adnan TAHİR makamı Nathanael Liedenski'nir sorgusuna ara verıp tanıklardan bırını dınlemek arzusunda efendım » Bu sozler uzerıne ben tamklara mahsus kol tuktan kalkıp masama gıdıyorum. tYapılan tekllf konusunda hıçbir itirazı yok » Yargıç konuşuyor: «Yenı tanık çağmlabilir tddia makamı daha sonra ıstedıği anda Nathanael Lıdenskı' nın sorgusuna bıraktığı yerden devam edebılır. Hoower kalkıyor. Seri ve sert oksuruklerle boğazım temizlıyor «Tanıklardan Wılliam Alexander Medley'ı çağıracağız İlk bakışta kırkını biraz aşkın giSsteren bır tanık gıriyor salona Bovu, Ortanın üstünde .. Yuzü ve kollan zayıf . Buna mukabil hafıf göbeklı . Mahçup ve çekingen bır hali var Sınirlı olduğu da besbelli Bır eliyle durmaksızın arkaya doğru taranmış saçlannı sıvazhyor Salonun orta yenndeki boşluğu ancak kaçıp kurtulmak ısteyenlerde rastlanan sık ve telâşlı adımlarla aştıktan sonra tanık koltuğuna oturuyor. Gozleri Hoower'de . Dimdık bakıyor... «Adınız sovadınız lütfen » «William Alejcander Madiey . » Çok hafif bır sesle konuşuyor Belli belir sız . Duymak başlıbaşına bır mesele «Bıraz daha yuksek *esle konuşmak zahmetıne katlanır mısınız'» «Wılham Alexander Medley » «Mesleğlniz' Ne içle meşgulsunuz7..» «Demıryollarında eörevlivım . » «Evıniz nerede?.» «S*a Francısco'da . Kaliformva » GARTH AYLÂK MUSA • DAHA CİDDÎ ŞTE üzerinde durulacak kor kunç bır durum Iş ıçın do vız ıçin, daha ıvı bır yaşavış için, otomobil, ev eşyası sahıbı olmak ıçm suregelen Almanya göçu, sayılan ne olursa olsun bır kısım vatandaşlanmızın Alman vatandaşlıjnna geçmesine yol açarsa, oturup daha ciddl I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear