03 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT Bir! yer blrl batcaf Kıyamet ondan kopnıaı. Toplum mânevıyaünı sağlayan en önamli etken de muhakkak o toplum fertlerinin kazançlannın esit olması aralarmda haksızlığa uğravanların az bulunm&sıdır. Elbette ki toplumlarda çesitll fadakârhk ölçülerıyle bu fark hi«settirilmeyebilir. Meselâ blr askere bir isçiye «Vatan senden ha yat nmar sen ölünen o canlenır» dersiniz «Tttrk isçisi fedakardrr» dersiniz ve böylece emek eşıtsizli ğini vumusat&billrsiııiz. lQJ3azJran 1970 CO1MUKHKT SEÇIM ve HflLKIN GÜDÜLME Dr. İHSAN ÜNLüER Eg ulıı önder bize eşitlik g önder EÇEN yazuıuzda bir grupun. bir toplumun maneviyatrodan ve o grup liderlerinin grupun maneviyaü ile olan uy^unluğundan bahsetmiştik. Bir grupun maneviyaü yâni n h sal yapısı o grupun işleyis düz»nı, bırliği ve sağlamlığı demefctir. Eğer bir grupun bireylerl • ANCA BERABEB İREYLER arasındaki esitsizlik o denli önemlidir ki zamanında uluslar arası savaslarda büe bundan yararlanılmırü. tkinci Dünya Savaşında Londra jehrinin sadece Taşhtarla semti bombalanmış, lenginlerin aparümanlsnna ve kıral sarayma bir fiska bile atılmamışü. Bu ayrmü öyle etkilemişti ki f akir halkx burjuva Binıfına karjı kin ve lozgnüjk duymalarma sebep olmuttu. B 6 yü tasıyona ve bu fertlerin birfcirleriyle sürtüşmeleri ne kadar ezsa o grupun maneviyaü, ruhsal bünyesi o kadar sağlam demektır. Grupun fflg li de btreylerin grup liderine o lan bağulıklandır. Bir grup diftan vapılan baskılardan ziyade içteki beraberlik yüzünden daima istikrar k&zanır. Bazan bir topluma dıstan baküınca sağlam bir yapıda olduğu sanılır. Amma bu istikrar daha çok otiriter tutumlar yüzünden basküarla, birey lere verüen cezalar ve korku ılo sağlannuj bir dengedir. Kapılar tntnlmus neylenln Neylenm Içerde kalmısız YoU«r kesilmij Şehir yenllmis neylersra Açlıktır baslamıs Elde silâh kalrnamıs neylersin Neylersin karanlık ta bastmnıs Sevişmezsin de neylersin. Grup mâneviyaüru belirlerken «n önem verilecek nokta o grupun yapısını ve işleyişini bUmekten çok, o grup fertlerinin inançlanru ve ihtiyaçlarmı bUmektedir. Grup fertlerinin ortak Inançla ra sahip olması o fertler arasındaki bağı elbette ki arüracakür. Özellıkle bir grupun fertleri çok kuvvetli bir ihtiyaea sahipse o ih tıyaem giderümesinden dolayı be liren memnuniyetin büyüklügü o toplumu perçinleçtiren en önem li bir araçür. Toplumda birliği sağlamla?tırmak için bazı hin oğ hin liderler o toplumda hiç lüzum olmayan sunt bir ihtiyaç yaratır ve sonra da giderek doğan memnuniyetten yararianır. Mtselâ Cami minarelerine ko nan hoparlörler böyle bir aznag taşunaktadır. K I R A L L A R lerinin beliriji de. Sevüen bec«nkli bir inmndır o. Her jeyi toplulugun cinsıne göre o idare eder, gerek konuşmacıya söz verir, gerek gezi için Neveser transatlantiğini kıralar, gerek eğlence programını yapar.. Büyük siya si topluluklann liderleri de böyle kendi lıderlik karakteri yüzünden kendi kendine bir çabayl» lider olmuştıırlar. Amma bir de yukardan tâyın edilen liderlikler vardır. Meselâ bir subayın, bir itfaiye grup (efinin ya da yabancı bir devleün torpiliyle parti başına getirümi» bir «uni liderin önderliğinde olduğu gıbi. Tâyin edilmi;, başa geçirUmi;, oturtulmuf bir önderin liderlik ettiği toplum »ekli de elbette ki kendLsi seçilmif kendi kendine sivrilivermif bir liderin önderlik ettiği toplum fekluıden başka. türlü olacaktır. Bunlardan bl rincisine OTORİTKK ÖNDEB, ikin cisine ise DEMOKRATlK Ö\DEB diyoruz. Bir de müli takımdaki aolaçık önder var ama onun sadece *dı önderdir. Izmlre hıımtn»tt<tı olduysa ser leccaded Anlaşıldı keadM blr abdi raumtazdır sana Ettiği cürmfl jünahı boynuna almak içiin Padi$ahım, öyle bin hammaibaşı azdır sana EŞBEF Ö N D E G t D E R • KAÇ ÇEŞtT ÖNDER VAR NSANLABIN dördu, beçi blr araya geldi mi meselâ Veznedar Nazminin evindeki çay parüjinde, Istanbul Gerdek turistik gezisinde, 69 uncu Mıllî Tıp Kongresınde ya da Kibar Alinin kahvesindeki parü tarüşmasında.. kalabalık insanlann kendi ken dilerine vazife taksimi yapmalariyle birlikte hemen kendi kendilerine bir önder meydana çıkıverir. Bu küçük topluluktaki önderler gibidir büyük kitle önder İ Bir olayın başlangıcı ••••••••• 1 nmınmı MUZAFFER BUYRUKÇU Merdiven ağzından bir sis bnlntu gibi saldıran ve mürettiphaneye, tdare Mfidttrii'nün odasına piren dnmandan tedirgin olan Dofan, öfkeyle, «Şabaaan, kazanın kapatını kapat!» diye bağırdı. «Knrşon eriyor, kurşnn!» sSzcfikleriyle nzayan ince bir seı geldi makine dairesinden. «Kspatını kapat dlyornm «ana, biliyomm knrsunun eridi|ini» dedi Dogan ve raatbaada çalışanlara, dısandan Knraınlar adına gelenlere bedava verilmek üzere kapıeı masasında da rsn taıetelere vnrdnğu tdare darneasını elinden bırakmadan mataıen raerdivenlerine benıiyen daracık, bastıkça gıcırdayan ve bir gün ağır blr şeyi aşafıy» indirenin başına mntlaka bir is açacak olan ve koyv »iyah mürekfceple lekelenmiç tahta basamaklardan, basamakları sarsa sarsa indl, dumanlann arssına daldı; Rotatiften cıkanlıp klişeleri söküldükten sonra içtae atılmı» ve ağır a|ır eriyen kurşnn kalıbmın yan dnrdnfn kazanın adamakıllı kısnus olan kolnnn ıslak, ya^Iı bir bezle tntup kapattı, dnman kesildi. Ama afıına dolan dumanlar Dojan'ı aznn sure öksürttü. tçi dısına çıkacakmıseasına öksürürken Rotatifin dnrdn|u yerdeki dnmanlann arannda, knrsnn kalıbını tesviye ederken Frezenin altına diisen çapaklan bir tfirkü söyleyerek süpüren Şaban'a, dumanm acıttıtı (rözlerle baktı, «Ne ineksin be! Tukarda boiulnyorum. nmnranda değil, üstelik bir de türkü söylüyorsnn» dedi. Şaban doğrnldn, çenesini süpürse sapına dayadı, nyknsnzlağnn sevşettiği mürekkep balaşıtı yüziinü yer yer parlatan teri sol elinin tersiyle sildi ve Doğan'ın öfkelenmesinden tad alıyormnsc&sına gttlfimscdl. «Şnna bak, bir de gttlflyor. Zehirleneeeksin nlao!» dedi Doğan. «Bize bir sey olmaz, Allab kornr!» dedi Şaban. «Kornr, kornr, bekle sen! Mnstafa'yı da koruyordn!» dedi Dogan, basını asa|ı ynkan sallayarak. «Onnn eceli gelınlfs dedi Ş»tan ve Mostafa'nın sapsan yflzünfi, kafasına vnrda|u yamrn|n öfkeyle dfişflndü: tyi ki feberip ritti. Allah cezasını verdi diye geçirdi içinden. Tumrnğtı vurda|n gün, kimsesizliğine, güçsüzlüğüne durup dnrnp aflamıa, kolnnn makineye kaptırması için dna etmisti. Kolunn makineye kaptırmamıştı ama, sonnnda kan knsarak ölmüçtü. Teniden süpörmeye basladı, «Kral mı geliyormaş buçün?» «Bilmiyomm. Kim sSyledi?» dedi Doğan, yere çömeldi, kalıplardan çıkanlıp eelisiçüzel atılmıs klişeleri topladı, boruk bir çazeteye sardı, «Dagıtmayın bnnlan. Sonra sizin yüzünüıden lâf işitiyomm» dedi. «Ben hiç kral görmedlm. Sen yördün müT» dedi Şaban. «Gördiim, ne elacakmif?» Sorusuna öfkeyle karsılık vermesl Şaban'ı kırdı, «Senle de konuşnlmaz ki» dedi, arkasını döndü, betonn sSkercesine hızla söpürmeye koynlda. Doğan ynkany» çıkh, «B«k herif, nyknsnılnktan geberiyor, bir de kalkmıs kral'ı s5recek» dedi. Gazeteleri damgalama isini bitirdikten sonra pantalonnnnn kıçını parlatan sandalyeye oturdu. Iki kanadı da yanlar» açılmıs demir kapının dikdörtgene benziven bosluğnndan caddeye bakmaya başladı. Matbaanın tam karşısına %e\en Halil'in küçük kabveci dükkânı ağzına kadar müsteriyle dolnydu, çay Içiyorlardı. Sobacı Davut, esmer yüzünde tatlı bir gülümsemeyle Dofan'ı arkadan «ördü|ü ve hiç bir tanıdıgına benzetemedigi kısa boyln. tepe saçlan dökülmfis biriyle konnsnyordn. Gömlekçi Nuri, çay doln bir bardağı kanştır» karıştıra dısarıya çıktı, gözlerini matbaanın sırasındaki is hanlarının, apartmanlann pen cerelerinde dolastırdı, yediseklz kızın çalıştığı terzi atölyesinin bnlnnduğn treniş pencereye dikti, gülfimsedi, bardağı ynkarıya kaldırdı, gösterdi « . Nori mi? Bırakın onu, zamparanın biri, her gün dilkkânına bir kan atıvor. Pazar çünü Alemdar Sincması'nın locasınd» terzi kızlardan birisivleydi» söilerini işitti işiteli içerliyordu ona Dojan. Oysa iyi adamdı, babasına, kendisine çay, çazoz, şıra ısmarlıyordu. önceki gün babasıyla kendisini köfteci Mustafa efendiye götürmuştü. Ama kızıyordn işte. Yüzünü gdrdü mtt tüyleri diken diken olnyordu. Nuri, dükkânına girince rahatladı ve ağız dolusu söv. dü. Caddeden vnran sabab serinliği yüıünü ve ayaklarını üşütüyordn ama gene de seviyordu bn serinliği ve serinlik, içinde, fışkıracakmış gibi duran sevinçleri coşturnyor, duramaz ediyorda. Gflnes daha doğmamıştı. Nnruosmaniye yBnünden CaŞaloğlu'na, Cağaloğlu'ndan Nuruosmaniye'ye doğru ellerinde yemek paketleriyle tek tflk gidenler olnyordu. Sekiz bnçnğa d o | ra kapının önünden geçerken kendisine anlamlı anlamlı bakıp gnlümseyen esmer, aznn saçlı kızı batırladı ve ayak seslerini duymus gibi ayağa kalktı, bir süre öyle durdu. Bugün konusacaktı onanla. Oturdu ve k m n barnnnu biraz büyük buldn. «Olsun» dedi sonra, «Onnnla evleneçek değilim ya.. • Bnrnn büyüktü ama lemis sivlniyordu, kibardı. Gazeteleri yana çek ti, hirisini aldı, okamaya basladı. Bir adam hiç yüzünden k u t i l oldn. Elini, adamın «akallı yüzünde dolastırdı. ObJektife söven gözlerle bakmıştı. Kofteci Ramazan'ı, odun deposnnun arkasın. daki çöplükte Öldürmttşlerdi. Boğazını usturayla kesmişlerdL Sol kolu boğazından akıp göllenen konlann içinde duruyordu. Yüzü solçundu ve gözlerl ynvalarmdan uğramıştı. Ürperdi. Mürettiphanenin, operatörlerin, idare müdürünün, ya. zı işlerinin gazetelerini masalann üzerine bıraktı. Yazı İsleri Müdürü Reşat Beye en temizinden üç gazete ayırdı. Dört ay önce askere giden arkaâaşı Necmiye, lzmirdeki teyzesine yoUıyacağı gszetelerin üzerini yazdı. abone kuşaklannın durduğu küçük odaya girdi. Içeride, nemli biı kiğıt kokusu, üşütücü bir serinlik vardı. Çabuk çabuk kusaklan kopardı, aboneleri bitenlerin adlarını bir kâğıt parçasına not etti ve kattadığı gazeteleri kuşaklayıp zamklamaya koyuldu. (Arkası var) AX W BAŞÖĞLU CEMSULTAH • OTORtTER ÖNDERLER G çıçekür bilirsiniz. Tarih bu türlü önderlerle doludur. BfitOnleyici bir kudret* iahip olan, kendi bajına tüm aiyaaeti yöneten, plânları kendi yapen oto riter önder bireyin kaderini taşıyan toplumun yol göstericisidir. Bu tip önderlerin yönetü'ği toplumlarda bir tehlike anında toplumsal grup derhal bajından çobanı alınmış sürü gibi. eşjeği kal dınlmış deve katan gibi bajsız kalmca dagıhverirler. Çünkü bireyler arasında pek az blrlejtirici güç vardır bu türlü otokratik gruplarda. Liderler aksiyon adamıdırlar. Çoğu karşısmdakini kandırma kudretine sahip kuvvetli hatiptirler. Piyer Lerminer, Luter'ler büyük ihtilâl adamlan gibi kitlelerin ruhunu costuran büyük kandırıcdardır. Iman yaratmak, gerek dini, gerek siyasi, gerek içtimai irnan yaratmak on ların işıdir. Incil, hnanın daglan yerinden oynatacak kudreti oldağuna yazıyor. Bir insanda iman yaratmak, onun kuvvetini on mis line çıkarmak demekür. Tarihin büyük vakalan çoğu kez imanlarmdan baska dayanakları olmayan insanlar tarafından or ÜLC T A R İ F E ne hacet, ne TÎFFANV JONUK / UAMfi BEW1 L SEV*VOP * GAKTH n \ \ • | taya çıkanlmısür. önderlerin ba züarı hareketli, enerjik sağlam iradelidir. Fakat kuvvetleri geçi cidir. Bir ordu tarafından savunulan Napoli kırallığmı bir avuç adamla zapta muvaffak olan Garibaldi zekâsız fakat enerjik, maceraperest bir önderdi. Fakat bu tur önderlerin yanında bizim ma halle muhtarı Mühurullah bey gi bi pek otoritesi olmayan cinsinden de önderler vardtr. Zira ceçi lerek gelmiştir. Sorumluluğu yok tur. Işte bu tür önderlere biz: DEMOKRATtK ÖNDER diyoruz. Halbuki obur mahallenin muhtan albaylıktan emekli Oğuz Özalev Ateşal ise 275 kuruş mukabilınde bir iyi hal kâğıdı, bir ikâmetgâh tezkeresi verirken bile insana «hazırol» çekiyor amma o yme de bir dıktatdr olmaktan çok mahallenin ajanı yâni toplu luğun emrinin yürütülmesi yönünde çalısan normal bir grup üyesi bir ferdi gibidir. O da bir demokratik önderdir. Demokratik grnplarda bunun İçin öndere tapma ve bağimlılık ihtiyacı boyun egme nlteliği yok tur. 32 «Durup dururken karşıma çıktuuz. KimUginizi kurcalamaya kalkışmak, asü maksadınızı anlamak hevesine kapılmak bir fayda s&glamayacaktı... Bu da bir çeşlt meraktı benım için... Daha fazlasına kapılmaksızm beklemeyi tercih ettim...• îçinda bulundugumuz dört duvann müsaadesi ölçüsünde yine odayı arşınlamaya başlamıştım. B e n yanda genç kadın konuşmasına devam ediyordu. Beş adım ıleriye doğru .. Yani kapıdan yana .. Sonra soldan geri... Aksı yönde beş adım daha . Yine soldan geri... Bir beş adım daha. Cezaevı dahılindeki mevcut gurülUllerin ttlmü birden siızüle süzule hücreye kadar geliyor, bu gürultülere Mary'nin sesi de ekleniyordu... Garıp bir ruh durumu içındeydım .. OlağanÜstülüğürıü sezanledığım, fakat isimlendiremedi. ğım bir şeyler hissediyordum... Attığım her adım beni sınırsız bir boşluğa süruklüyordu sanki... Gevşıyor, yumuşuyor, çözülüyordum adetâ... Yuvarlandığım boşluk karanlık değildı ama aydınlık da sayılmazdı. Bastıgım zemia defılmıs de kadifeymış gıbi geliyordu bana... Yurümuyor, kayıyordum... Sessia sedasız... Ertşılmez, tadına doyulmaz bir rüyadan farksızdı. Bir önceki gece körfezdeki kayalıklann arasina buzülerekten Altın Kapıyı seyrettlgim anda da benzer duygulara kapılmış, kendimden geçmıştım... Kuvvetli mehtap bir masal dünyasına çevirmişti Altın Kapıyı o gece. Bır aralık odanm içinde gidip gelmeyl bırakmış ve konuşmaya başlamıştım. Ondan yana bakmaksızm, tek başıma konuşuyormuş gibi bir hal vardı bende.. Hücrenin duvarlannda yankılanan ses bana ait değildı de bir üçuncü klşinindi sanki.. Bir yabancuun... Evet, düpedüz boyle... Konuşan bxr başkasıydı da Mary Weaver gibi ben de onu dinliyor durumda farzediyordum kendimi. «Admız Mary Elisabeth Weaver... Yirml altı yaşındasmız. Yetmişbir yaşmdakı amcanız Stephen Weaver1 öldürmek suçundan tutukUnmış bulunuyorsunuz. Yirmiyedi Ocak günU.i. onun vıllâsına gittiniz... Aşağı yukan saat sabahm jedisinde. Amcanızdan gayn bir de sizde, ama, d ı ü a t buyurun yalnız sızde bulunan anahtar sayesinde önce bahçe kapısızu açtanız sonra da villâya girtUni*. Maktulün olup bitenden h;ç haberi yoktu tabiî... Anahtar mesolesi çok önemli... Bunlardan bir tane amcanızda, bir tane de sizde vardı. Cinayet gıinü, sizdekl anahtardan başka bır kirnsenin faydalanmıs olması imkânsız . Söz konusu bile edilemez... Çünkü ifadenizden anlaşıldığına göre anahtan bir kereclîî olsun üstünüzden ayımuş değılsiniz. Kapryı açtınız... VUlâya süzüldünüz. Çalışma odasına girdiğinizde amcanız oradaydı... Bir para meselesinden ötürü şiddetU bir tarbşmaya tutuştunuz onunla... Çünkü sizin bütün masraflannızı o karsuıyordu. Hayatımzı ona, omın verdiği paraya borçluydunuz. Aydan aya beUrli bir para veriyordu glze. Fakat istediğiniz gibi bir ömür «ürme batamından pek yeterll sayılmazdı ayhk YARINSIZ Türkçesi: Adnan TAHİB toplam.. Harçlığınızın arttırılma»nnı istiyord nuz.. Amcanız da yanaşmıyordu böyle bir şey Bu arada te's mirasçı durumundaki ınsan < sizdiniz. En pwn^)tn üç milyon dolar nakit p ra kalacaktı size...» Durmaksızın konusuyor ve anlatıyordu ama, hâlâ aynı duygular içindeydim... Ken> sesim bana yabancı geliyor, bir başkasmı di katle dinhyormuş kanısına kapüıyordum. D vam ettim : «O günkü tartısmanız çok kısa blr süsonra kavgaya dönâü. Çığırından çıkmıs gi' bir hal vardı sızde... Ama kafanız mukemm işliyordu. üşak henüz villâya gelmemışü. Ar canızla yapayalnızdınız. Sonra villâya girdiğir n de gören olmamıştı. Sabahlan saat yediy seMa arası Filipinli uşak alışveriş için çarşıj iniyordu. O guniril ziyaretinizi bu saatlere göı itina ile hazulîimaktan maksadınız buydu zate Girerken de girdokten sonra da sizi kimsenin g< memiş olmasını istiyordunuz. tlk merhaleyı bt lece lıaşarı ile aştınız... îkınci merhale tartışnr ve kavga... ÎMniz de söyleniyor, ilerl geri k > nuşuyor, sert kelimelerle bırbirinizi hırpalıyo sırnuz. Siz, bağınp cağıraraktan ve amcanız: şüphesini uyandırrr.amaya gayret ederek çahşn: masasmın arkasma geçtinız .. O, hep yerınc otunıyor .. Arkası size dönük... Çdmineyle ar nızdakl mesafe ikl metTe... Orada ateşi fearıştı maya yarayan demir Hr çubuk var Ağır, ki caman bir şey... Bir aralık bunu kavradığını gibi başlıyorsunuz nmcanızın kafasına indir.nı ğe.. Daha sonra aualet doktorunun da tespı edecegi 0 b i tam on defa...» jj...yjj..T.n (ArKaaı TST) ""*â Tv BOC e TTİfc ç. YARIN: Biz adam olmayız aziztm, bize namuslu bir diktatör lâzım.. Bakırköy Asliye I nci Hukuk Hakımliğınden SUU5U ^ % ^ / M Dosya No. 969/1348 Mürşıt Seçkın vekıli Av. Yuksel Ozkan taratından Ba kırkoy, Incırli çiftliğı Imaret ve nşaat Osmanlı A. Şirketi aleyhıne açılan tapu kay dınm ıptaü dâvâsırun yapılan duruşmasında. Dâvâlı Incırli Çıftliği Imaret ve inşaat Osmanlı A. Şir keti nâmına çıkarılan tebljgat büâ tebhğ iade edılrrus ve adresı meçhul kaldığının ilânen *eblıgat yapılmasına duruşmanın 17.7.19T0 saat 10.00 a bırakılmasına karar venlmiştır. Mezkür günde dâvâlı şirket duruşmaya gelmesi veya kendisini bir veküle temsil etürmesi hususu tebligat ma kamına kaim olmak üzere 1lânen tebllğ olunur. (Basın 3737 > 5871
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear