28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
AHtFE DÖRT Demek ki fhtiyaçlar, canlar, kaf.u)^ıd,ıki tü:ü ıu sal melekelerimiz, meselâ ha tıralarımız, nmhayyilemiz, bir tafcım sö>lentiler, fanteziler bi zim algılarımıza daha ilk saT hadayken bile tesir efanektedir. Dış çe\Teden aldığnnız nyartılan seçmekte büe ihtiyaçlanmızın, geçmiş yaşantüanmızın etkisl altındayn. lşte geçmiş ya şanhlanmızın etkisine ait bir örnek: Şu iskemlesine yapışmıs raüzelık Prof. Nımbus öğrencileri imtihan edip algılanna, idraklerine göre not verecek değıl mi? Amma bu grup öğrencilerden birkaçımn bryıklarım beğenmemiş, kafasının içinde kurduğu faniezflerin etöslyle tümünü boykotçu diye nitelendirdiği için tümUnü imtihan etmeksizin çaktırıveııuiş. 29 Mavıs 1970 CUMHURÎYET eçen yazımda amaca varma çabalanmızm, isteklerimizin türlü yollarla engellenmesine karşı şu engelleri zararsız bir hale getirme, ya da o engellerden kaçma yollanm incelemiştik. Hayatta gül dikensiz, insan engelsiz olur mu? G SEÇIMve İİİİ HALKIN GİİDİİLMESI TczonÇrzen: Ammfl bu hıalı safhayı atlattık mı gerçeklere daha akla yakın bir gozle bakmakla birdenbire engellemelere kardaha sakin daha normal bir şı çoğumuzun seçtiği bır boşalım yoluna giriverir insan. 'telâfi mekanizması daha lşte Allporfun yapbğı sosyo#ar. Vatandaş Mehmed efendi lojik deneylerden bir ömek: de bu yolla gerilimlerinden kurDiyelim kı meselâ Paşa Katuluyor ekseriya. Ay sonunda pısı hapisanesinde Berbad Sümanav bakkal çakkal kasap leyman'ın elebasıhğında bir istum alacakhlar gösteri yürüyüyan çıkmıs olsun. Mahpuslar şüne çıkıp da: ellerinde «âyasî hak isteriı», «Amman kasap şel bizim eve «Senatöriük isteriı» diye pangörelim hesap» kartl&rla Paşa kapısına başvurraarşını söyleyince alacaklılann mu? olsunlar. Türlü sllâhlarla baskısı karşısmda uzerine liteslnlâtı tehdid ediyor, eUerıne mon sıkılmış salyangozlar gibi ne geçtıyse fırlatıp ateş edıyor «düşün düşün çoktur işin» dive bıçaklannı sallıyorlar. Aryerek dış âlemle ilgiyi kesip tık gerüimlerinin en son safhaiçine kapanmakta buluyor çasındalar. Kim çıkarsa karşılanTeyı. na, babalan olsa biçecekler. Fatam o sırada köpürmüs o> DENİZLER DURULMAZ kat bu kaattUer, hırsızlar, halk lan düşmanlan, vergi kaçakçıları, DALGALANMADAN ırz düşmanları, vatan satıcıları glbi türlü suçlardan hukümlenİLÎYORUZ ki çok şiddetmiş mahpus kalabalığımn karlı genüm hallerinde başısına «tsvanlan ve ihtü&lleri zen artık insan bunalımytnnuçstma işleri genel başkam» iflan en aşırı bır şekilde kurtulçıkarak: mak zorunda kalmıştır. Karşındakini öidürmelisin ya da «Sevffli isyaneı ve Ihtflâlintihar edesin kı rahatlayasın. ct kardeşlerim, aziz ve semiz c Mehmet Efendinin "Idrak,fleri algıları m hapisdaşlanm . Sizlerle prensip bakunından beraberiz..» dıye başlar başlamaz soze, o isyaneı topluluğun patlaması son bulacak bu genlimler yavaş yavaş boşalım yoluna girecek ve hep birlıkte «Hapisane çeşmesi yandan akıyor yandan» şarkısım söylemeye başlayacak kadar zevklenecektır hepsi. Baza sürup giden engellenmeler, mahrumiyetler insanda «Saldırgan» davranışlarla kendıni göstermektedir. Saldın hedefleri ile saldırgan davranış sebeplerinin hiç ilgisi olmayabilir bazen. Patronu tarafından engellenen kimsenin evde kansını dövmesi mümkundür. îktisadî amaçlan engellenen insanlann tarihte diger insanlara karşı sadistik davranışlar gösterdigi, azınlıklara ezayet ettiklerl, meselâ zencileri Unç ettikleri görülmüştür. Yine bu türlü cinsel engellemeler yüzünden meselâ yaşlı bir erkek öğretmemn genç ve güzel bir kız öğrencisine kötu not vermesi, onu çuvallatmaya çalışması sadistik ve eziyet edici bir eylem olarak beürtmektedir. Görüyoruz ki psikolojik yapımızdaki bir istıkrarsızlık ürünü olan genlimlerimiz ruhsal alanımızın «Daha istikrarlı» bir yapıya kavuşmasma dogru gelişmektedir. Bu bakımdan çeşıtli gerilimleri gıderme yollannı biz ruhsal benliğımizin korunması için işlenen bir mekanizma olarak kabul edebılıriz. Şimdı güdulenmemizden sonra en önemli ruhsal ozelliğimiz olan idraklenmıze geliyoruz. Dr. iHSAN UNLüER YARIN: Fil ile maydanoz'un algüanması ÇIKTIK AÇIK ALINLA ıııınmııımınııınnMiııııııiHinıiHiııınnıııııııııııııııiHnıııııııııııiıııııını » İDRAK ALGI'LARIMIZ İMDtTE kadar Vatandaş Mehmed efendinin «Davranış Hattı HarekeMerinde rolü olan güdülenme, sevkedilme yani gâvurcası «Motivasyon» denilen şeyin ne demek olduğundan ve gudulenmenın kurallarından bahsettık. Şimdı Mehmed efendınin davranışlannda etkısı olan ikinci bır unsurdan bahsedeceğız. Bakın. . Kendi kendısini sıze tanıtac«k şimdı bu unsur... Bır prolog dinleyeceksıniz. Mehmed efendımn kafasmın içmden ıbaret olan bir sahne ve dekor içınde.. Türlu ıhtiyaçlar, bunalımlar, gerıiımler ve çatışmalar içinde olan Mehmed efendinin kafasının dekoru kırık dokuk bır dekordur.. Bakın şimdi sarı benızlı, cılız, yırtık pırtıkicra buninmaş birısı çıktı sahneye.. Ön tarafa yaklaştı. Perdeyı aralayarak siz dınleyicılere kendını takdim ediyor. BENt TANIYACAKSIMZ .. BENIM ADLM «ÎDRAK»TİR. Lıana genç okuvucular buna «Algı» derler. Ben vatandaş Mehmed efendının idrakıyım. Onun ıçın boyle güduk, boyle cılız, boyle kansızım. Onun kafasının ıçıne onun du>oı organları volu ıle gırer, oturur ve ona Hanyayı Konyayı oğretirim ben. Bazen bır vıtrin seyrederken o. bır nefıs kızarmış et şeklmde gozlennden gırerim. Pişmekte olan bır kebabın dumanı olur onun burnundan sızarım. Açlık olurum. Mehmedın midesınden sar.cı şeklınde du>"ulurum. Mehmed efendinin kafasma seçım palavraları olarak ses halınde kulaklarından gırerim. Benım ödevim dış âlemi, dış evrenl sunmak Mehmed efendi ye Anlatmak. Amma muhakkak ki Mehmed efendinin algıladığı dunyası da benım gibi kısır ve bucür olacaktır. Mılli Muzahrefat Partisinin adayı Sıyaseddın bey nıçin seçım bolgesmdeki camıde (abdestsız de olsa) seçim süresınce namaz kıldı durdu?. Hattâ yanında onunla birlıkte namaza yatan bakkal îsmaılm çırağı: « Bu adam KULHÜVALLAHt diyeceği yerde «YUTARIM BtLLAHλ diye vanlış dua ediyor» dıye açıklamasma rağmen. Siyaseddın bey neden kendı seçım bolgesindeki camide? Neden sadece seçım zamanları'' Ve de neden abdestsız olsa dahı namaz kılmak ıhtıyacmı duyuyor'' Bu savdığımız şartların kendi çıkarı ıçın en elverıslı oldugunu nasıl bılıp kestınyor'' Onun çe\Tesınden aldığı algılar, ıdrakler, eksperians veku dediğimiz yaşannlan ve tamma melekeleri onun bu türlü davranış ve hareketlerini eylemlermi etkıliyor da ondan. DEFINE APAYDIN 115 Adam çenesini yukan kaldırdı. Seyit Ali bozulup geri döndü. Yok bile demiyor yavu. Bu Ankaranın adamı... Konuşmak bile parayla.» Bıtışiğinde bir eczane vardı. Burda olur mu, soralım mı? Sor bakalım. Seyit Ali vitrine baktı, çeşitli kutular, kremler, sıra sıra sişelcr. «Her halde olur> dıye düîündü, kapıdan başını uzsttı. Bey kardeş sızde bıçak bulunur mu? diy« sordu. Yok. Nerde buluruz acaba? Kasaba gideceksin. Seyit Ali yürüdü. «Allah Allah, kasaba gidecek sin dedi. Eyleşir mi bu adam benimle? Bıçak almak için kasaba mı gidilir?» Canı sıkıldı. Bi de Ankarada her jey bulunur derler. Hanl ya? He. Bizim Celâlin dükVânında bile var da buralarda yok. Bir manavm önünden geçtiler. «Burda olmaz. Bura sâde sebze satar. Şuna bak, her bir şey var.» Hiç gormediği, adını bilmediği sebzelere uzun uzun baktı. Emme iş be. nerden getirirler bunlan böyle? Kimbilir? Akıl ermez valla. Yanlarmdan geçen birine sordular. Hemşerim buralarda çakı bıçağı satılan bi yer var mı? Yüzünden köylü oldugu anlaşıhyordu. Kapıcı filândı herhalde. Hâlden anlıyordu. Çakı bıçağı mı alacaksınız? He. Gelin benimle. Köşeyi döndüler, Bakın burda bulunur. Girin sorun. îyi yavu, sağol hemşeriın. Gördün mü adamm hasını? Girdiler her çeşit çakı bıjak vardı. Seyit Ali hiç pazarlık etmedı, on liraya küçük bir çakı aldı. Rüsteme gosterdi, Nasıl, efendi çakısı değil mi? Hee. Ucunu surterek pakedi açtı. Gördün ya, ağızlıkiı sigara. Memduh beyin içtiğinden yak bakalım. Bır tane çekip uzatü. Karsüıkh dunıp yaktüar. Gelenler geçenler bakıyorlardı. «Bakın bakalım. Hep bız size mi bakacağız? Biraz da siz bize bakın.> Dumanları üflediler. Emıne sigara yavu. Yeme de yanında yat. Hee. tütünü nerden gelir acaba? Belki bizim tütünlerdır be. Yok yavu, bizde ne anyor böyle tütün? Nıye, bizim tütünleri az mı belliyon sen? Tüttürerek yürüdüler. Ne ediyoruz şimdi? Bankaya gitmeyelim miT Gıdelim. Hele az daha geıelim de. Banka. nın yerını oğrendık nasıl olsa. Seyit iç cebindeki kâğıdı bir daha yokladı. Gülumsedi kendi kendine. Sarhoş gıbiydı. Hafıften başı dönüyordu. Rustem, dedi. Bak bak kanya bak. Yürürken her yanlan ütriyen, geniş kalçalı bir kadın yanlarmdan geçmişti. Dönüp bakülar. Ula öf be... Ne bu? Rustem de bi hoş oldu, lyı kan, dedi. Yeme de yanında yat. Ûla bu Ankaranın karılan hep gözel arkadaş. Bana mı öyle geliyor? Yoksa sahi oyle mi? Öyle ağa. Hepsi gözel. Baksana ju gelene. Vay canım vay, uyy Yanlanndan geçü. Gıcıklayıcı bir koku bıraktı a Ne de gözel kokuyor be. Allah kokusu ma bu? He. Koku sürünmüş. Rustem, }u parayı alahm da bi sey edelım s« ninle yavu? Rustem utandı, başını eğdi yere. Olur bakalım hele. Valla arkadaş burda her şey parayla, biliyon mu? Bız gayrı zenginiz be. Öyle he. Parayı verdik mi, buluruz canım. Rustem cevap vermedi. Akîı bankadan alacaklan paradaydı. Hele şu parayı alalım ağa, dedi. Ne zamaa gideceğiz? Gideriz şimdi, acele etme. Paraları alırken tam üstümüze gelmesin o herifler? Yok canım. nerden gelecekler? Bulamazlar gayri, geçti. Işıne bak. Sokağı dönüp tekrar ana caddeye çıktüar. Banka buradaydı değil mi? He. Hadi gidelim bakalım, hayırksı Allahtan. Amin. Bankaya girdiler. Dık dur la, köylü oldugunu belli etme. lyi > Seyit Ali önde, Rustem arkada, vezneye doğnı yürüdüler. Banka kalabalıktı. Ortadaki beklema masasında oturanlar vardı. Memurlar yüksek bölmelerin arkasındaydılar. Tıkırtüı sessiz bir çalışma gidiyordu. îçerde insana güven veren bir hava vardı. Seyit Ali heyecanlandı ama beUi etmedi. Çekl uzattı. Parayı hemen sayıvereceklerini sanıyordu. Veznedeki memur daha kâğıdı almadan Karşıya, dedi. Karşıya mı, nereye? Memur cevap vermedi, önündeki paralan say maya başladı. Seyit Ali, elinde tuttuğu çek kâğıdı, karşı tarafa baktı. Kalbi küt küt vuruyordu. O tarafa doğru yürüdü. Bölmenm gerisindeki boyalı saçlı bayana baktu Rustem arkasındaydı. O da heyecanhydı. Hanım bacı, şey... Şunun parasırıı... (Arkan *ar> B konu veresim: AYHAN BAŞOGLU CEM SUITAN nısi ROVD 20 «Peki ya siz olsaydınıı, yine açnu» mrydı?.. » Gozlerinı kaldınp ısrarla baktı Düşmanca bir ifadeye bürünmuştü tekrardan... Meydan okuyordu âdeta... «Benim durumum b&şita... BoDde VÜISOIA anahtan vardı...» «Anahtar mı?...» «Evet.. özel bir anahtar. Alârm zülertnin çalmasına meydan vermeksizir» bütün kapılan açan bir anahtardı bu...» îkimiz de susmuştuk... Saniyeler böylece bir. birini kovaladı... Ağır ve ezici bir zaman boltimü... Sonra yine o konuştu: «Polisin derhal beni hatırlaması, kovuşturmayı da bu yönde geliştirmesl hep bu yüzden... Anahtar meselesi...» «Anahtann yalnız sİTdo bulıuıdu2u&dBn kesinükle emin misiniz?» «Evet, yalnız bende...» «Avukatınız Stayman'ın düsuncesl ne bu konuda?...» Çehre hatlan gerilmiş, gözbebeklermde kugm ışıklar yanıp sönmüştü: «Savunmaya saçmt. bir yön vermek lsti. yor... Sozde bir an içuı aklmu oynatmışım... Gelıp geçici bir cinnete kapılmışım da cinayet islemişim...» «Peki, ya siz?...» «Hiç bir suçum yok... Masumum...» Bu son cümleye bir tek kelime daha ilâve etmek ihtıyacını duymamıştı. Masum olduguna benim ınanıp inanmadığım da onu zerrece ilgilendırmiyordu muhakkak. Sesi, hareketleri, bakışlan hep soguktu... Tarafsız ve uzak... Suçluluk ya da suçsuzluk durumu arasinda fark gbnnüyordu sanki... önemsiz bir teferruat sayıyordu şu iki noktayı anlaşılan... Eiektrikli saate bir göz daha attım. Beşi ylrmi bes geçıyordu. «Yarm tekrar gelecegim.» Mary Weaver, başını kaldınp bana bakmak zahmetine bile katİBnmadı. Odanın bır köşesine dalmış, öylece duruyordu... Parmaklannın arasındaki sönük sigarayı da unutmuştu. Kalktım: «Yann görüşürüz...» Ne bir cevap, ne bir şey... BEŞİNCÎ BÖLtM Hava karardıktan sonra yağmıır durmustuSan Mıguel Avenue boyunca rüzgâr şlddetle esiyor. insanm suratına suratına çarpıyordu. Nebatat Bahçesindeki ağaçlar nasü da sallanıyor, bu ağaçlann üst dallan nasıl da çırpınıyordu turçın rüzgftr sebebiyle. Ertesl gün, soğuğun biraz daha artmasından gayri bir değişiklik oimadı havada. Sadece fırtmanın hafiflediği. güneşin de bulut kümeleri ardmdan biraz sıynldıgı anlarda ortalık nisbeten ısmır gibi oluyordu Geniş raddenin dip teraunda Otu«lördüncu kavşağm ötesinde Altm Kapı bütün berraklığı va bütün teferruatı ile rahatça görünüyordu... Aradaki mesafeye rağmen... Deniz kirli bir m» I m TİFFANV JONE» • ALGILANMANIN TE]\IEL SORUNLARI İLtTORUM kl şu «algılama» lâfına benım glbi sizler de pek ısır.acaksınız. Hep Vergi'den deŞıl de biraz da Alçı'dan bahsedelim dedik. Algılarımız duyu organlarının ürünü olduguna gore bız de «Görme idraklerinden» bahsedelim ilkm. Görme algılarımızın kurallarından.. Şu kalabalık arasmda süratle koşan ve etrafındakılere çarpa çarpa kan ter içir.de bır yere yetışmeye çalışan adama insanm «tabakaneye bir şey mi yetiştiriyorsun be adam» dıyesi gelıyor. Bakın pat dıye göğiisleyıp yere yıkarcasma çarptığı şu zatı gdrüp gormediğını soralnn. Duyiık bır ihtıyuj^: giderecek bir kabine ararken elbette ki çarpt:ğı adamm Partımizin genel baskan vekili olduğunu görmemiştir. B H. l. Dugal Türkçesi: Adnan TAHİR ADAM GARTH \ TARIKZ.KIRBAKAN AYLÂK MUSA ÇAUSMAK DEKİ, SAÇ re ZÜHKrVİ BasUlıklan Mfltebunn Cad PannaXkıpı No 88 Tel: «4 10 13 Dr. Kâmuran ŞENEL r:f T e l : «4 S6 44 DahlUye MütehaMin Takslm Sıraselviler Cad. 111/9 Alman Hastanest yanı Bir gazate alarak yoltımtın üstüne çıkan ffle lokallerderı birine girdim. En dipteki separeye oturarak bir kahve ısmarladım. bir parça da torta. Gazeteyl açtım... Mary Weaver'den İM yokSon duruşma üç gün sonra .. Şimdllik başını ilgilendirmiyor. Ama belki de akşam nüshalannda bahsederler olaydan. Tam karşımdakl diğer separeye bir çltt yepleşmiş... îkisinin yaş toplamı kırln zor bulur. Karşı karşıya, burun buruna otunnuşlar... Bü. zın elleri erkeğin avuçlarmda. Kısık sesle kontv şuyorlar... tkide btr kahkaha atarak... Kız. gerçekten çok güzel... Sanşın... Pınl pınl bir baş... Yanaklan tapfcmmzı... Soğuktan mı, sevgiden mi, şehvetten mi?... Orasını Allab bilir... Gözlerini, erkeğinkllere dikmiş, bıkmadan vs usanmaksızın bakıyor... Aşkla... Oysa berikl tarafsi2 görünme çabası içinde .. Kendini nsdense zorluyor... Bir taktik belki de... Buna rafmen zaman zaman gözgöze geliyorlar. Böyle hallenîe erkek kızm ellerini okşuyor... Ellerl okşanan kızın yanafclan biraz daha inzarryor. Masanın üstüne bir dolar atayor ve çıkryorum. Ce2ae\'inin 2dj'aretçi]erle ügili burosuna glrdiğimde saat ondu. Bir gün önceM işlem aynen ve sadakatle tekrar uygulandı. Tlne kara • kum ve gri saçlı gardiyan kadın geüp beni aldı. Aynl oda, ayni kürsü . Kürsüde de ayni gardiyan. j Mhayet Mary Weaver.. Karşıma otururken birbirimizi, haflt bas ışareüeriyle basit bir şelcüde selâmladık. Bu sabah okvJ öğrencllerininldnl andıran «nHIk m». D okto r Süreyya AtamaJ Muayeııehaneslnl naklettl Ifeni adres:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear