28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT 16 Mavıs 1970 CUMHURİYET Bir lise öğrencisinin BU bilip çıkaramadığım blr 8zellik vardı. Îsmet Bey için herkes «Mnstafa Kemal'in sas kolu» derrfı. MAHMUT CELÂL BEY URUN ÜSTÜNDEN sıkıştınlan kelebek bıçimlı, ha fil dumanlı camlı gozluk •.aşıyan, soz almca, konuşma Kursusüne doğru ağır ağır yuruyerek kursuyo çıkan Saruhan Mebusu Celâl Bey (Bayar), (E> yi uzatarak «Efendiler» diye soze başlar, din ilkelerini halka yayan îsa Havarüeri gibi, kelımeleri seçe seçe konuşur ve konusmasım etkili kılmak içln bakıslannı arasıra bütun Meclis üyeleri üzerinde dolaştırarak ve sesinin tonunu, konuya gore, bir artist gibi ayarlayarak söz söylerdi. Meclisin ilk haftalannda bir gürv, isgal olunan topraklarda Yunan zulmunü anlatan bir konuşmasını dinlemis ve çok etkilenmiştim Kimi yerde ağlar gibi konuşuyor. Meclisi coşturuyor, onu dınleyen mebuslar, düşman için, sık sık «kahrolsunlar1» diye bağınyorcîu. Konuşurken hiç acele ettiğini gormedim. Süslü bir konusmacı değil, fakat basit kafalar üzerinde daima etkili olan bir hatipti. Onun Ittihat ve Terakki Fırkasının Izmir Kâtibi Mesulu olduğunu ve daha sonra kılık değiştirerek «Galip Hoca» takma adıyla Demirci Efenin yanında Kuvayı Milliye kumandanlığı yaptıgım bizim memur arkadaş lardan biri söylemisti. Geleceğın Cumhurbaşkanı olacağına ışaret olacak herhangı belirgın ve olağanustü bir gorüntusü yoktu. Sadece Meclisin sivrılmıs mebuslanndandı. İlk bakışta. insan ruhunu sarıveren, her türlü kuşkudan uzak tam bir gıiven. asılıyan tiplerden değıldi. Hafıf dumanlı gozlüklerinden mıdir, nedir, sanki bir karanhk yanı varmış gıbi gelirdi bana. B HIFZI VELDET VEÜDE0E0GLU NLÜ KlŞtLER derken, Mustafa Kemal Paşa gıbi, ılk Meclıse zaten kendi damgasım basmış olan lideri kasdetmiyorum. Bununla, ilk avlarda benim genç ruhum üzerinde özel bir etki yaratarak, çeşıtli nedenlerle, benliğimd» canlı kalmış olan mebusları kasdedıyorum. Bımlar, göTusmelerde ilcri surdüklerl düşunceler ve konuşma tarzlan ıle o zaman dikkatimi çeken kısilerdır. Gazetecilık gibi meı leklen veya çok sık soz almaları, ya da Mecliste pek az soz aldıkları halde butun mebuslar dan ozel bir saygı gormeleri, ve\a giysilerl, dış gorünüsleri dolayısıyle benim unutamadığım kişılerden de gelecek yazıda soz edeceğım. Kısacası «unu tulmaz kişilerri objektif bir deger ölçusune göre değil, tamamen o tanhte kendi lübjektif izlenünlerime göre, gelisigüzel anlatacağıtn. Mustafa Kemal Paşa'dan ve birbiri ardınca Maarif Vekill 0 ilk Meclisin ünlü kişileri olan Doktor Rıza Nur ve Ham dullah Suphi Beylerden evvelki yazılarda «öz ettim. Burada Muıtafa Kemalin ladece baskanlık durumuna kıaaca değineoeğlm. BAŞKANLAR ENCB MECLtSİN en etkili konuşan ve olaylan doyurucu biçimde anlatan natibl Mustafa Kemal Paşa idi. Kesm ifadeli, çok etkili. kararlı, zaman zaman sertlık taşıyan, fakat batmayan, ürkütme yen bir konuşma tarzı vardı Reis Paşa'nın. O, leyrek, fakat ozlu konusurtfu. Meclise baskanlık ettiği günler, laf meraklısı kimi milletvekillerinln konu dısına çıkmalarına müsaade etmez, goruşmeleri, her zaman, tartışılan konunun doğrultusunda yürütür ve böylece B çalışmalardan daha çabuk sonuç alınır, isler çabuk yürurdü. Kibar davranısh, slsman, hatta göbekli, vapur dumanı gözlüklıi bir zat olan ikinci başkan Erzurum mebusu Celâlettın Arıf Bey de iyi hatiplerdendi. Istanbul Meclisi Mebusamnın Birinci Başkanı iken, Istanbul'un işgali üzerine Ankara'ya kaçarak Türkiye Büyük Millet Meclisine katılmış, orada İkinci Başkan seçilmisti. Yü zu hiç gülmezdi. Bununla birhkte Meclij toplantılannı yonetmede Reis Pasa ayannda bir otorite kuramazeTı. MtttALAY İSMET BEY DÎRNE MEBUSU Miralay Ismet Bey (înomi), cephedeki gorevi gereği olarak, Mecliste çok az görünürdu. E Kürsüde, kısa, kesin ve sertliğe kaçan bir tonla konusur, 5oz söylerken lanki dilıni ağzının içine doğru çekiyormuş, ya da ağzmdan tükruk saçıyor muş gibı bir izlenim uyandınrdı. Iknâ edici bir konuşması vardı. Ben kendisini îlk Meclisin ilk zamanlarında hiç sivil kılıkta gormedim; hep üniformalı gehrdi. İlk kabıne seçiminde (o zaman bakanlar Mecliste teker teker seçılirlerdi.) en çok oyu Ismet Bey (înönü) alarak Erkânı Harbiyei Umumıye Reısi (yani Genel Kurmay Başkanı) olmustu. O ddnemde bu makam bir bakanlık durumunda idi. îsmet Bey, cln gibi gözleriyle o zamanlar benim üzerimde bir saygıdan çok bir çeştt korku duygusu uyandırırdı. Onda, öteki mebuslara benzemeyen, fakat ne olduğu RAUF ORBAY olduğu uzun bir telgraf genel kurulda okunduğu zaman oradaydım. Bu telgraf çok uzun görüşme ve tartışmalara yol açmıştı. Bayram ve kandil telgrafları da yollardı. Daha sonraki aylarda Istanbuldaki kötü propagandayı ve Milll MUcadeleye karşı olan faaliyetleri sebep gostererek, memlekete ve dunyaya bir bildiri yaymlanma sını salık veren bir telgrafı U zerıne Meclis Şerivye Encümeni, Türkçesi hiç arüaşılmıyan bir beyanname hazırlanuş ve bunu Kırşehir mebusu Müfit Hoca kürsüden okumuştu. FETZİ PAŞA (ÇAKMAK) Ben bundan hiç bir şey anlamamıştım. Onun arkasmdan An talya mebusu Hamdullah Suphi Bey kendi hazırladığı bir bildıriyi okumuş, Meclis her ikisinin de yayınlanmasma karar vermisti. Ben Useyi bitirip yeniden Meclise döndUkten sonra Kâzım Karabekır Paşa, doğuda yetiştirdiği küçük yeüm olad çocukl&nyle birlikte Anka raya gelmiş, bir meydanda onlara öğretmenlerl vasıtasiyle çe şıtli jımnastik gösterüeri yaptırtmışü. Ben Edırne mebusu ve 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşayı evvelce MtRALAY REFET BEÎ hiç görmemlş ve Meclisin ilk aylannda onu gözümde çok bü yutmüs olduğum için, kendlslnın şahsen böyle çocuk eg'.timl ile uğraşmasını o zaman yadırgamıştım. Dış göriınüşu bakımmdan çok vakarh. ve mert bir askerdi. Onu yakından hiç gormedim ve kendisiyle konuşma fırsatını bulmadım. YARIN: İLK IVIECLtSİN RENKLİ SİMALARI (j£fiSULTAH alenî* dSr «rblr ^«aaı )eerı«ek Heotuyoe' Bu kişilerden ikisi de, blündlği gibi, birbiri ardınca Cumhurbaşkanı oldular. Burada anlatılması uzun sürecek olan vesilelerle, tnönü ile bir kez Cum hurbaşkanı İken, bir kez d9 1960 ihtilâlinden sonra, karşt karşıya; Bayar*la da, Cumhurbaşkanı iken ikl kez yıne karşı karşıya gellp konuştum. Sanıyorum H, bu konuşmalardan, ne onlann yıldızı benimkiyle, ne de benim küçük yıldazım on lannkiyle banşık çıkmadı. Bunlann anlatılması bu anılarm çer çevesi dıçında kaJır. TALSP APAYDIN 101 • Hımm ... dedi Seyit Anahtan aldığını sesinden anlamıştı. <A1 bakalım hazırcı durzıi. Gece gi der diye korkuyorsun değil mi? Nereye gidelim? Gece nereye gidılır? Ah sen önümüze duşüp gelme seydm ne iyı olacaktı. Belki daha iyi para ederdi bü mal. Doğruca Corc ehbaba götürseydık, kim bi lir?.. Aralannda gâvurca konuştular, ne dedıklerını anladım. Yoksa ağız bîrlıği mi yaptılar? Hera göze) mal, iyi mal, dediler, hem de üç yüz binde bıraktılar. Gözel mal da milyon niye vermediniz a dürzfl ler? Gene Memduh bey iyi adammıs. Üç yüz elli bi ne çıkardı. Üç yüz elli bin. Az değil emme ıu dür züler olmasaydı. Ikjser bin versek razı olurlar mı acaba? Beşer bin versek, o da fazla. Beşer bin. Ni ye verecekmişim be? Ne edıverdiniz bana? Vermem gidin istediğiniz yere şikât edin. Heykel elden çık tı nasıl olsa. Tutturamazsınız gayri, geçtii Geçti Niğdenin pazan. Vermem. Deli mi oldum? tkişer bin veririm. Dört bin eder. A1U binde Rüsteme... On bin. Üç yüz elli binden çık, üç yüz kırk bin kalır. Üç yüz kırk bin. Ankaradan bir ev alırım. Işıklı mışıklı söyle. Dün gördüğümüz otel gibL Merdiven leri mermerden. Ne gözel yerdi be? Ben de giderirn gayri oyle yerlere. Zengmim gayri. Bizim karıyı da b! götGrmeli. Görsun de aklını çıvdîrsın. LSiin bızla kan oralara yakısmaz. Bi yakışanmı buluruz canım. Şöyle akça pakça bi Ankara karısı. Pa ra olunca kolay. Dinîeri imanlan para. Bi de Mem duh beyinki gibi taksi. Emme gözel şey. Sayır sayır gidiyor adamın altında. Gitüğini duymuyon bileEe... Seyit Alt Görekliii DeU Seyit! Allahın sev gili kuluymussun meğer. Sonunda buldun bulaca ğını. Araya araya buldun. Yirik Habip enayiliğin» doymasın. Gel dedim de gelmedi. Kumetini ayağıy le tcpti, akılsız! Şimdl ne kadar pisman olacak. Dızlerıni dövecek. Bi de hâfız geçinir, okumuş geçinır. Ula oğlum kaç para eder senin okumuşluğun? Aha gördün, sana çıkmadı da bana çıktı. D« mek Allah beni senden çok seviyor. Yaa!.. Ben ona kurban olurum bundan sonra. Hele o Kel Hamit? Allahın ayısı' Ne gözel zengin olduydu jimdi? Gel dedim de gelmedi. Bi adamda kafa olmazsa ne edersen et olmaz. O da öyle Ute. Enayi. Otur dizinı dov şimdi Oh olsun.» Gözlerini hafıfçe kırpıştırdı. • llle şu herifler. dedi. Nasıl kurtulmah acaba Anahtarı da aldı baksana, hınzır. Kaçar gıder diye korktu. Içi bozuk herifin. Zati pejimize düsüp niye geldi ta buralara? Paraya ortak olacak. Hep düsündüğü o. Yavaş gel bakalım, ben enayi değilim. Dci üç bin, ne verirsem razı olursun, fazla yok. Ben arayıp çıkardım onu. Dünden beri uykusuzum baksana. Gözlerim sızhyor ki önüme akacak gibi. öyle havadan para kaptırmam kimseye. O kadar enayi değihm . Durdu. Ağzmdan bir iki soluk alıp odayı dinledı. Uyumuşlar mıydı acaba? Geceleyin kalkıp kâğıdı koynundan alırlar mıydı? Usulca yokladı, paralarla kâğıt koynundaydı. Sabaha kadar burada iyice kırışır diye düşündü. Elini koynuna soktu, demeti çıkardı. Yastığın altma koydu. Yarbay dayı Seyidin kımıldadığını farketmıstl, Baktı ama ne yaptığını anlıyamadı. Seyit yan dondü, gözlerini yumup kendini yatağa bıraktı. Bütun kemikleri ağrıyordu. Dün gece amma gayretli çahşmışlardı ha? «Ula nasıl oldu bu iş hâlâ anlamadım Ruya gibi. Yoksa sahi değil mi bu olanlar? (Gülümsedi') Sahi olmaz mı? Bulduk ijte. Hele onu bunu bırak da uyuyalım şimdi. Uykusuzluktan hasta olacağız. Başım kazan gıbi uğul duyor. Ya gözlerim, kum serpilmis gibi. Üff...» Biraz sonra uyudu. Dışarda derinden derine araba gürültüleri duyu luyordu hâlâ. Sonra gittikçe seyrekleştı. Pencereden tavana bir ışık vuruyordu. Bıçakla kesilmış ak bır baklava gıbiydı, odayı hafifçe aydınlatıyordu. Yarbay dayı uzun uzun o ışığa baktı. Uykusu gelmiyordu nedense. «Şoföni atlatabilsek iyi olacak,» diye düşundü. «Yuz elliser bin bunlara düşer. Elli at mış bin de bana. Buna razı olurlar işte. Daha ne isterler? Yüz elliser bin liralık adam ediverdim. yet fnez mî? Ben olmasam onlaV nerden bulup Memduh beyi de ofiyatasatacaklardı?» Usulca başmı çevirip baktı. «Şu sofor olacağın haban olmasa iyiydi. O zaman bana elli bin sagiara düşerdi. Uykusu nasıl acaba? Kalkıp gitsek duyar mı? Başka otellerde yer bulabilir miyiz? Buranın pa rasmı odemek lâzım öyle ya? Ödemeden kâtıp bırakmaz. Bizimkiler de kolay uyanmazlar sımdi. Cık. Olmaz bu iş. Yanlıs ettik. Şoförün bu ışten hiç haban ohnayacakü. Gelince parasmı venp savacaktık...» Yan dondü, «dur bakalım, sabah olsun hele. Gün ola harman ola. Belki bir yolunu buluruz • Yan döndü, kendini bıraktı. Uzun süre uyku ü» uyanıkhk arasında gitti geldi. Altmda somya kımıl dıyor gıbiydı. Biraz sonra kendini cıpte gibi duydu, Cıp sarsılıyor, titriyordu. Gozünü açıp baktı. otel odasmdaydı. Öburlerinı dinledi. onlar uyumuştu her haide, soluk alışlanndan belli oluyordu. Tekrar gözünu yumdu. Biraz sonra karmakan şık, anlaşılmaz bir yerler gördu. Bataklık ya da lâğım çukuru gibi bir yer. Içinde bir sürü kâğıt para lar, yeşıl renkli mor renklı, çeşit çeşıt paralar Gıdıyorlar geliyorlar, yüzuyorlardı. Eğilip almak ıstedi alamadı Paralar canlı gibi kaçıveriyorlardı Allah Allah nedir bu iş. akıl ermiyordu. Bu kadar çok para lâğımın içinde ne anyor, bellı değildı Pa ralar gıdip geliyor, koşuyor, kaynıyordu. Ama bur tane bile yakalıyamadı. (Arlrasi rar) RAUFBEY dchlizc Ç$rmi olan A/iâlkoçcĞlu vHî. lle deVılîsin V&pı&nı f AUF BET tstanbul Meclisi Mebusamnda Ingilizler tarafından yakalanıp Maltaya sürlılmüş olduğu ıçm, Birinci Meclisin 1920 deki ilk zamanlannda yoktu. Fakat ben onun adını, daha 1917 1918 de Yozgatta buliınduğuzn sırada «Harnidiye Kahramanı» olarak duy muş, Mı^tafa Kemal'l Ankarada okulca ılk karşüadığımız gün kendisiııi onun yanxzxUı görmUştüm. 1922 de Useyi bi. tirip yenıden Meclis memurluğuna dönünce Rauf Beyi Mecliste buldum. Tutsaklıktan kur tulmuş, Ankaraya gelmişti. Mec liste Sivas mebusu ve lcra Vekillerl Heyeti Reısi olarak bulunuyordu. Güzel konuşurdu, o zaman arbk belirginleşmiş olan Birinci ve İkinci Grup mebuslannın çoğunluğunca sevilirdi. Biz memurlar da onu pek sever dik.. Çok sempatık, alçak gönüllu bir davranışı vardL Yersızlik yüzünden küçük memurlarla aynl odada oturan bizün Evrak ve Tahrirat Müdürü Necmettin Sahir (Süan) Beyin yanına sık sık gelir, bizleri de her zaman selamlar, hatar s o rardı. Açık ve mert halini, nazik ve erkekçe davramşını pek beğenirdım. Çok sonralan onun Halifeye eğilimli oldugunun söylenmesi içimdeki sevglye gölge düşürdü ise de, ona karşı olan sempatimi hiç b:r zaman yitirmedım. Sanıyorum ki benim bu psikolojık durumum, onun gerçekten samıml ve açık yürekh bir ınsan oluşun dan il^ri geliyordu. R nist MOOSSTV cia.. L ü f l ETTE BflH ı •* g Oo ı JONLS 7 Dzun uzun konuşuyor, bır şeyler anlatıp duru •ordu Ama ben dınlemiyordum artık. Ön camın otesıne bakıyor, sıs tabakasmın gıttıkçe kalınlaştığını gdruyordum Hafıf bir de rüzgâr çıkmış olmalıydı... Sıs tabakasında tatlı ve ahenkli bır dalgalanma farkedllıyordu. Oturdufum a^aba ile, yanımdakı adamdan, çok, ama çok uzaklarda bulunduğum muhakkaktı... Dünyanın dışmda imışim gıbi geliyordu bana... însanlığın ve insanlann da . «Sız benı dınlemıyorsunuz galıba?...» Gözlenmı, rengı sıyaha çalmaya başlıyan rj tabakasından ayırıp ona dondüm: «Benden ne istiyorsunuz?...» Tereddüde kapılmış gıbi bır hall vardı .. A ma çabucak yendi bu çekimserlığı: «Madem oleceksmız... Ölümümlz hiç değılse bir ışe yarasm diye düşünüyordum.» «Bir Işe mi, yoksa bırine mı?...» «Bınne » «Sıze mi meselA?...» «Hayır. Bana değil» «Erkek mı7...» «Kadın » «Mesele nedir?... Sorabilir miyim? . » «S.zın durumunuzdaki bir adam için na öneml var bunun?...» Şımdılık verecek cevap, yürütecek fikir yoktu bu konuda .. Sükunetinı ve tarafsızlığmı ılk defa kaybeder gıbi olduğunu sezmliyordum .. Sınirlenmışe benziyordu. Elıni telâşla cebıne daldınp tabakasını çıkardı, bir sıgara daha yaktı. «Hiç değilse rolümll anlatın... Ne yapmam gerekecek?...» Bu soru, enikonu şaşırtmıştı onu... Sigarasını dudaklanna gotürmek Uzereyken durdu: «Şey.. Bakın... Şunu demek iatiyorum... Bir mektup bırakablllrsinlz... Bir tttraf mektubu.. Suçlu olduğunuzu ltlraf eden bir açıilama...» Ne suçuymu» bu?...ı ıCinayet...» «Söz komısu kadın mı sanık cinayetten? «Evet» «Bu durumda ltlraf mektubumı «l«ln »öylemeniz, benim de yazmam gerekecek... Zaten meseleyl bütün ajmntüarlyle dusündügttaü» belU...» Oturdugu yerde durgun r« baraketslz degildi artık... Kıpırdanıyor, «logruluyop, eUerini kollannı sallıyordu. «Doğru... Tamamiyle hrtlmrnni.» Direksiyonun sağ taraund» giall bir REFET, FEVZt VE KÂZIM KARABEKİR PAŞALAR ZMİR MEBUSC olan Miralay Refet (Bele) Şey çok sevimll, davranışlan. ünlforması ve kalpağı fıyakalı olan, kürsüye çıkınca sempati uyandıran bir zattı Gosterışı sevdıği memurlar dahil her kesçe bilinır, fakat gosterişi kendıne yakıştırdığı ve sabteleş tirmedıği ıçm, bu huyu hoş gö rülürdd. Nasıl W, okulda öğrencilerin her öğTetmen hakkında ortak bir kanaati, bir yargısı olursa, biz memurlar da o zamanki mebuslar hakkında ortak yargılara vanrdık. Refet ve Rauf Beyler bizlerden (tam numara) alan sempatık mebuslardandı. Refet Beye cMustafa Kemal Paşanın sol kolu» denilirdi (Sağ kolu Îsmet Beydi.) İ YARINSIZ ADAM Türkçesi: Adnan TAIIİR AYLÂK MUSA Ferzi Pssa (Çakmak) Meclise geç katılmıştı. İlk gıinlerde orada değıldi. Ona bir Kozan mebusluğu tedank edilmıştı. Meclise geldlği zaman, bu politika ortamını yadırgar bir durumu olur ve o topluluğa pek ayak uyduramazdı. Zaten Mecliste çok az görünUrdü. Her zaman ciddl vüzlU, (fakat ters ve aksl degll). babacan blr hall vardı. Onu konuşurken dinleme fırsatını, bir kez asker ka^ıklan İçin konuşurken yakalamıştım. Bizim zabıt kaübi ar kadaşlar etkili bir hatip oicoBt dığını söylerlerdi. Doğruymuş: Konuşması da, yaradılısı gibi sade idi Keıs Paşanın bocası olduğu agızdan ağıza yayıldığı İçin, ona karşı büyük blr saygı duyardım. Kâzım Karabekir Paşayı Meclisin ilk günlerinde, bu Meclise sık sık çektiği telgTaflarla is balnyordum. Dışandakl dondurucu soğuğun biraz daha arttığına şüphe yoktu .. Soğuğun ve karanlığın da5"anıhTiaz ağırlığını omuzlarırnria hıssedıyordum. S.s tabakasmın kalınlığına rağmen bu da dığerlerinden farksız bır zeceydı .. Gelişi güzel bir gece İşte Gözlerimi yumdum. Bır ÎPR Kelime yeterıudl durumu sonuc» bağlamak için.. Yoksa oıraa daha beklemell mlydim?.. Yanımdakı adam sısleri ikiye bölerekten nasıl meydana çıkmış ve karşıma dikilmlşse, aynl şekllde sisler arasında eriyip kayıplara karışırdı belki. «Nasıl blr kadın?...» Slgarasından derin blr nefea çektl: «Kusursu» bir güzel sayılmas... Ama çok havalı, alımlı ve çektci... Ylrml dört, yirmı be» yaslarmda...» «Oğrenmek lstediğim bu deglldl.. Ben sadece...» eCevap vereceğinlz yerde sual sormaym başlschğmızın farkında mısınız?...» Dalgmlaşır gibi oldu bir an İçin. Sonra güStis geçlrdi . Sıkılmışa benziyordu «Pekâla... Kabul . Adı Marv Soyadı VVeaver... Gazeteler uzun uzun bahsettl ondan... D4 4tJt J »
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear