26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6AHİFE DÖRT sandalyeleTden Mrlnde ohıruyor du. Konferansm genel toplantılannda, önceden herhangi bir gun dem belirtümeden, tartışmalar serbestçe yapılıyordu. Delegeler, konuşurken, biçbir kâğıttan yararlanmıyor, ortaya atılan sorunlarla ilgili düşünceleTini, sesli düşünüyormuş gıbi, düpedüz söylüyorlardı. Bunun içindır ki tartışmalar, zaman zaman bir konudan ötekine sıçrıyor, sonra yine ilk konuya dö nülüyordu. . Taraflar. ilk genel toplantıya Roosevelt'm başkanUk etmesi 1 çin aralarında anlaşmışlardı. Roosevelt bu (îörevinl büyük bır başarı ile yaptı. 18 Mart 1970 CUMHTJRÎYET YAZAN: Valentin Mihayloviç BEROJKOV ÇEVİREN: Hasan Âli EDİZ "İnsanlığın geleceği bizim elimizde?,, AHRAN Konferansının ge nel toplantıları, ampır stılınde dekore edilmiş büyük salonda yapılmakta idi. Salonun ortasına, krem rengi bir çuha ile örtülü büyük, yuvarlak bir masa konmuştu. Masanın çevresine, çizgıli kumaşla kaplı, dayanacak yerleri kızıl ağaçtan yapılmış kokuklar sıraJanmıştı. Masanın taın ortasında, konferansa katılan üç devletin bayraklBn göze çarpıyordu. Masada, her koltugun önünde, blok notlar ye açılmış kalemler duruyordu. Üç devleti temsil eden başlıca delegelerle burüann çevinnenleri, doğrudan doğruys masaran çevresinde İLK TOPLANTI ONFERANS, 28 Kasım gü nü saat 16'da açıldı. Bu ilk genel toplantı üç buçuk saat kadar sürdü. Roosevelt konferansı açarken şöyle konusmuştu: Konferansa katılan hükumet başkanlannın en genci olmam niteliğiyle, ilk sözü kendime vermek istiyorum. Hepinüzin buraya aynı amaçla, elden geldiğince savaşı çsbnk kazanmak amacı ile geldiğimize, bu masanın çevresinde toplanmış olan konferans üyelerini inandırmak isterim. Burada konuşulanları yayımlamak niyetinde değiliz. Burada birbirimizle bir dost çibi, açık olsrak, »çıkca konnşacağız. Tahran konferansına katılanların, konferansta konusulanları yayımlamamak konusunda sö'zleşmeleri, herkesin düşündüğünü serbestçe söylemek irakânını vereceği gıbi, herkese, karşısındakinın durumunu daha iyi anlamak imkânını da sağlıyacaktı. Bıitün bunlar, ayrıca, Sovyetler Birliği'mn sosyalpolıtık düzeni ile Birleşik Amerika ve Ingıltere'nin sosyal pohtikrfüzenleriarasındaki derın ayrılığa rağmen, ortaklaşa duşmana karşı savaşmak konusunda, uç devlet ara»ında verımli bir işbirliği sağla mak için gerekli havanın yaratılmasını da kolaylaştıracaktı. Batı devletleri, Tahran Konferansının meteryallerini yayım lamamak konusunda verdikleri söze rağmen, savaştan sonra, Sovyetler Birliğinin İkinci Dün ya savasındaki tutumunu baska türlü gbstermek amaciyle, bu konferansla ilgili blrçok amlan ve belgeleri, bir yanlı olarak yayımladılar. Bununla bağlı olarak, 1961 yılında Moskova'da, Tahran Konferansiyle ve bu konferanstaki toplantılarla ilgül Sovyet belgeleri yayımlandı. T yer abnışlardı. ötekl delegelerle teknık personel, koltukların arkasında, simetrik diziler halınde konmuş olan sandalyelerde oturuyordu. Sovyet heyeti, sayıca ötekilerinden daha azdı. Konferanstaki Sovyet heyeti, Stalın'den, Molotov'dan ve Varaşilov'dan kurulu idi. Birlesifc Amerika ile Ingiltere, konferansta, daha geniş bir kadro ile temsil edılmekte idi. Birleşik Amerika, başta Cumhurbaşkanı Roosevelt olmak üzere, Cumhurbaşkamnın özel yardımcısı, H. Hopkıns, Birleşik Amenka'nın Moskova Büyuk Elçisi Harriman, Birleşik Amerika Genel Kurmay Başkanı Gn. Marshall, Birleşik Ame nka Detüz Kuvvetlerl Başkomutam Amiral E. Ktng, Birleşik Amerika Hava Kuvvetlerı Komutanı G. Arnold, Birleşik A merika Ordu Donatım Şubesı Komutanı, Sovyetler Birliğmdeki Birleşik Amerika ordu misyonu şefi tarafmdan temsil edilmekte idi. îngiltere'yi temsil eden heyet lse, Başbakan Churchıll, Dışişleri Bakanı Anthony Eden, Ingiltere'nin Moskova BUytik Elçisi A. Kerr, Büyük Britanya Sılâhlı Kuvvetleri Kurmaybaşkanı General Brooc, Ingiliz Denız Kuvvetleri Birinci Lordu Amıral Ganningham, Büyük Britanya Hava Kuvvetleri Mareşali Portal, Bütük Britanya'nın Sov yetler Bırliği'ndeki askerî mis yonu şefl General Martel bulunmakta idi. K TARTIŞMALAR ASANIN çevresinde Churc hül'in sagında, onun özel çevirmeni Binbaşı Bierse oturmakta idi. Roossevclt'in yanında da, onun çevirmeni Charls Bolen bulunuyordu. Bolen o sıralarda, Birleşik Amerika'nın, Moskova Büyük Elçüiği Birinci Sekreteri idi. Sovyet heyetmden Stalinle Molotov, birinci sırada, yuvarlak masanın başında oturuyorlardı. Tabii Pavlov ile ben de, heyetin resmi çevirmenleri olarak onlann yanında bulunuyorduk. Varoşilov, alısıldiğı uzere, ikinci sıradaki N Tahran konferansında îngiltere'yi temsilen hazır bulunan Churchill İle, temsilen hazır bulnnan Roosevelfi bir arada gösteren fctoğraflardan birl. bu kesimindeki savaş durumundan kısaca söz ettı. Bırmanya bölgesindeki savaşları o*aha ayrıntılı "bir biçimde anlattı. Bu bölgenin kuzey kesırainin Japonlardan kurtanlması konusuna değindi ve butun bu harekâtın, Çin'e yardım edilebilme^i amaciyle yapıldığını belirtti. Başkan, daha sonra, Avrupa savaş sahnelerindeki durumu kısaca gozden geçirdi. Roosvelt'ten sonra Stalin, cephelerdeki durumu anlatmakla sözlerine basladı. Sovyet Heyetinin Başkanı, Pasifık Okyanusundaki basarılarından ötürü, Birleşik Amerika'yı kutladı. Bu arada, Sov yetler Birliğinin, butun askerî gücünü Almanlara karşı kullanmak zorunda olduğundan, Japonlara karşı yürütülen savasa katılmadığını belirtti. Sovyetler Birliğinin Uzak Doğuda bir Japon saldınsına karşı koyacak guçte, yeterli bır ordusu bulunduğunu, ama. bir saldırı için, bu orduyu iki katına çıkarmak gerektiğir.i söyledi. Bunun da, ancak, Alraanya'mn yıkıhşından sonra mumkün olabileceğini sözlerine ekledi. Stalin, sözlerine devam ederek: Avrupadaki savasa gelince, dedi, her seyden önce, Almanlann Temmuz saldırısından beri. askeri harekâtı nasıl idare ettiğimizi \e su anda nasıl idare etmekte oldngumuzıı, kısaca, bir rapor niteliğinde anlatmak istiyordum. Bilmem, belki biraz ayrıntılara kaçmıs o!aca|ım? Ama, bunlara daba kısa da değinebilirim. Churchill lâfa karışarak: Söylemek istediğiniz her şeyi dinlemeğe haziru dedi. Stalin sözlerine devam etti: Bu arada sunu da söylemeliyim ki, son zamanlarda biz saldırıya geçmeğe bazırlanıyorduk. Ne var ki, Almanlar bizden önce davrandılar. Ama, saldırıya geçmeğe bazırlandığımıı ve büyük knvvetler yıgdığımız için, Alman saldırısını püskürtür püskütmez, oldukça kısa bir zamanda, karsı saldırıya geçtik. Elde ettiğimiz başanları biz kendimiz bile beklemiyorduk. Almanlar, Amerika'yt MaHcoçoğl&ı V\evWoşesindc IPTV uoUa AYHANBAŞOĞLU CEM SUITAN tahmın ettifimizden de zayıt çıktılar. Haber alma örgütlerimizin verdiği bilgiye göre, sa anda, Almanların bizim cephemizde 210 tümeni bulunmaktadır. 6 tümenlerl de cepheye ulaşmak üzeredir. Bundan bas ka Almanlarla birliktc bizimle çarpısan 50 yabancı tümen de bnnlann dısında kalmaktadır. Bu 50 yabancı tümenden 20 si Finlandiya, 18 i Rumen, 10 tanesi de Macar tümenidir. Demek ki topyekun bite karSi savasan Alman tümenlerinin sayısı 260 ı bulmaktadır. Roosevelt bır Alman tümeninin kaç kişılik olduğunu sordu Stalın bazı yardımcı guç« lerle bırlıkte her Alman tıimeninin 1213 bın kişiden mey dana eeldigıni söyledi Staün, cephedeki Sovvet tümenlerınin sayısının 300330 kadar oldugunu sözlenne ekledi. YARIN: İKİNCİ CEPHE AÇIK, ÖLÇÜLÜ RATtK çalışmalara başlamadan önce, Roosevelt, Churchill ve Stalin'den, bu buluşmanın önemi, bunun tüm insanhk için ne anlama geldigi konusu üzennde, genel nitelikte birer konuşma yapmak iste« yip istemediklerini sordu. Churchill hemen sag elini kal dırarak soz istedi. Churchill, çok açık, BIçülü, tıpkı bir duvarcının tuğlalan ıstif etfliesl"" gibi, kelimeleri tane tane sıralıyarak konuşuyordu. Arada bir, çeviri için duraklıyor, ama, san ki az sonra söylemeğe hazırlan dığı cümleyi kendi kendine tekrarlıyormuş gıbi dudaklan yine oynayıp duruyordu. Gerekli sö2 leri bulduğuna inanç getirdıkten sonra, profesyonel bir konuşmacının çok iyi ayarlanmış sesiyle, tekrar konuşmağa başUyordu. îçinde bulunduğu ânın büyuklüğünü belirtirken, masadan kalktı, şişman vücudunu sığdırmak için koltuğurru kena ra cekti ve: P DEFINE TAL;P APAYDIN doktura gidılir mi? Şimdi nasıl buldular? Yarbay dayıdan almışlar ellâm. Köylü değil misin? dedi yanındaki. Ne ekersen elf.'fdrketmez. Hep aynı. Bizim sahabunız yok, .. V uZT, O zaman alsalardı e? * Önu bırak hele. Bu onbaşı niye geldi dersisahabuntz. Köylünün derdmi ne bilir dee Ankaniz? radaki hökümat? Dedim ki ekispere •beyim, bizim Define buldular diye canım. Başka ne olayevmiyemiz kaça geliyor, biliyon mu?» Dedi ki cak? «bana ne senin yevmiyenden? Ben önümdeki tütü Hımm... Hadi bakalım Deli Seyit Kalk 15in ne bakarım.» içinden şimdi. He ya, ona ne? Herif alıyor aydan aya temız Önce Yirik Habibin evine gittiler. mayışmı, keyfine bakıyor. Sen ne olursan ol, umu Öyle mi? He he... O da defineci oldu ha? runda mı? Ee, Allah adarnı şaşırmasın kardaşım. Her Birlik olsak öyle umurunda olur kl... şey olur. Ne yapacağız birlik olunca? Dövecek miyiz? Rüyasmda görmüş yavu, ne yapsın. Yoo, niye dövelim? Ekmiyoruz, deriz, bitti. İyi. Insan her rüyasuıda gördüğunü yapmağ» Ekmezsen ekme yavu, ekispere ne? kalkarsa, ohoo Ekispere ne olur mu? O da yukanya bildiGülüştüler. Sonra kafaları indirip düşünmeğ* rir. Kimse ekmeyiverirse hökümaün halı ne olur? başladılar. Heç bi şey olmaz. Hökümatla uğraşümaz kar. daşım. Emir verir zorla gene ektirir. Habip ahırın gölgesinde eşeğin semerini onan Hee, ektirir.. yordu. Elinde bız iğne, karşısında onbaşiyle can Ya korkar mı? darmalan görünce ayağa kalktı. Yüzü sarardı. ne Ula nasıl konuşuyon sen Hüseyin? Biz birlik edeceğini bilemedi. olsak dağı deviririz oğlum. Habip Çoban sen misin dedi onbaşı. Hangı dağı? Hazırola geçti. Hangı dağı der şuna bak. Tütünü beş on ku He, benim. ruş fazlaya sattı ya, adamla zevklenir Ula bıldır Gel bizimle. çabuk! Mehmet sen burada kal. zarı ağlayan kimdi? Ne çabuk unuttun? Su kaşın ucuna dikil. Süngü tak. Kimse eve girip Ben hiç bir zaman ağlamam. İyi tütün yetiş çıkmayacak. anladın mı? Biz gelinceye dek bekle. tir, iyi para al. Başüstüne onbaşım. Senin tütünün çok mu iyiydi la? v Yürüyün sizl Elbet iyiydi. Seyit Ali'nin eve geldiler. Candarmalan gören Hastir dürzü! Adamını buldum demiyor da... ler kaşlara çıkıp dikiliyordu. Kadınlar, çocuklar Tam güleceklerdi, yarım kaldı. Köşeden üç can ellerini siper edip bakıyorlar, «ne olmus» diye birdarma çıkıverdi. Biri onbaşıydı. Köylüler bakıp birlerine soruyorlardı. sustular. Kimisi ayağa kalktı. Merdivenlerden peş peşe çıktılar. Seyit AH içer» Gene ne var acaba? de uyuyordu. Kapınm önünde tavuklar tünemi}, Konuştuklarımızı duydular ellâm. Götürmedinleniyorlardı. Kalabahğı görünce kaçıştılar. ye geldiler. Hoo Seyit, kalk hele kalk! Yok canım. Seyit Ali sıçrayıp kalktı. Karjısında onbajıyı, Beli tabancalı onbaşı önde, tüfekli candarmacandarmayı görünce lar arkada, gelip durdular. «aşırdı. Ne yapacağmı bilemedi. Muhtar nerede? dedi onbaş.ı. Seyit Ali Şener sen misin? îçerde onbaşım. He onbaşı, benim. Çağır buraya. Kaldır. ellerini I Birisi koştu. Seyit Ali Şener, Habip Çoban buradalar mı? Arıyacağız. Kaldır ellerini J Köylüler sağa so'.a baktılar. Öbürlerine baktı. Ne oluyor anlamafa ealışh. Yok, dedi birisi. Ne arıyacaksınız onbaşım? Bende bir şey yok. Neredeler? îyi ya, korkma öyleyse. Kaldır 1 Evinde olurlar onbaşım. Seyit Ali kollannı kaldudı, Peki. Hiç biriniz buradan kımıldamayın. Sen Buyur ara. «O kadar enayi değiliz, dedi içingel buraya! Düş önümüze, evlerini göster. den. Geleceğinizi biliyordum zaü, Sakladun sakhMuhtar da gelmişti, yacağımı.> Buyur onbaşım, hoş geldin. Ceplerini aradı. Koynunu yokladı. Onbaşı sertti, yüz vermedi. Çoluk çocuk nerde? Açın sandıkları neyi, Hoş bulduk. Gel bizimle. Kurul üyelerinden her yeri arıyacağız. kim varsa, onlar da gelsinler. Yürüyün çabuk! Ne anyacaksınız? Onbaşım bi soğuk ayran... Sen bilirsia ne anyacağımızı. Hayırl îşimiz var. Sırası değil. Rsflara bakıyor, yastıkların içine yokluyordu. Köy içine doğru gittiler. Hadi durma! lndir yataklan. Sandıklan aç! Anlaşıldı, dedi köylülerdeo birisi. Define işl. Seyit Ali Muhtara baktı, o bilmiyorum der giDemek sikâyet ettiler. bi dudaklannı büktü. Cık. Şikâyet değil. Modul Osman söylemtş, Onbajım ne anyacağınj sSyleyin, ben kendiıa tir. Dün hastahaneye götürdüler ya? çıkarayım. Doğru. Define bulmuşsunuz. Anlamadan getaıe. Osman hastahaneye ml gittı? Öyle söylesenize onbaşım. Aradık emme bu He. Bacağı mos mor olmuş, bekletilir mi daiamadık. Hiç zahmet etme. Aha muhtar da vardı, ha? bir şey çıkmadı. Öğretmen ilk gün söyledi zati. «Bunu gö Muhtar da mı vardı? türmek lâzım» dedi. Dinlemediler. He. Cahallık. Cahallık değil de para işi kardaşım. Paraoz fArkaavar) 44 DİŞİ BOND TİFFANY JONES Bu buluşma, bir zamanlar insankk tarihinde var olan dün ya gücünün en büyük bir biriki midir, dedl. Savaş süresinin kısaltılması, laferin kaıanılmast, insanlığm geleceği hep bizim elimizdedir. Churchill, bu sözlerden sonra, bakışlannı, odada bulunanlann üzerinde bir bir dolaştırdı ve yavaş yavaş koltuğuna gömuldü. Roosevelt, Stalın'e dönerek, birsey söylemek isteyip isteme diğini sordu. Stalin, yerinden kalkmadan konuşmağa başladı. Salona derın bir sessizlık çöktü. Bu, belki de salondaküerrfen çoğunun Stalin'in sesinl ilk defa duymalarından, ya da Stalin'in çok hafif bir sesle konuşmasından ilen gelmiş olabilirdı. Stalin su kısa konuşmayı yaptı: Üç devlet temsücilerinin katıldığı bu konferansı selâmlarkcn. bir çörüsümü de belirlmek isterim: öyle sanıyorum kl tarih bizi sımartıyor. Elimize büyök gilçler ve büyük olanaklar vermiş bnlnnnyor. Halklanmızın bize emanet ettiği bu güçlerden ve olanaklardan; dostlnk çerçevesl içinde ve yeteri kadar yararlanabilmemiz için gereken bütfîn tedbirleri bu gSrüşmede alaca6ımm nmarım. Şitndi artık i?e baslayalım! YAKIN ZAFER OOSEVELT, baş sallamasiyle bu teklıfı kabul ettiğını belirttı ve onunde durmakta olan sıyah bır dosyayı açtı. Bunun içındekı kâğıtları kanştırdı. öksürdükten sonra: Belki de, askeri barekâtın genel bir özetiyle; su anda savasın gereksemelerinden sdze başlamak bana düşüyor. Tabii ben bu konuda, Birleşik Amerika açısından konuşacaçım. Biz de, Büyök Britanya tmparatorluğu gibı, Sovyetler Birliği gibi, yakın bir zafere inanıyonız. Ben, savaın Sovyetler Birliji'nden ve Büyük Britanya'dan çok, Birleşik Amerika'yı ilgilendiren kesiminden başlamak istiyorum. Ben, savasın başlıca yttkünü Birleşik Amerika'nın omnzlarında taşıdığı Pasifik Okyanusundakt savaştan söz ediyorum. Burada Avustralya ve Xeni Zelanda ordnlarından yardım görmekteyıı. Başkan Roose\elt, d..ıi}<inın R A AYlAK MUSA MILLî PIYANGO YARIIV ÇEKİLÎYOR YARIN YİNE SERVET DAĞITMA GÜNÜDÜR Size de boi şanstar diferiz (Basın: J2009/2628)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear