28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHtFE DÖRT 15 Mart 1970 CUMHUBÎYET YAZAN: Valentin Mihayloviç BEROJKOV ÇEVİREN: Hasan Âlî EDİZ Türkiye'yi savaşa sokma çabaları VALENTİN BEROJKOV KİMDİR? V ALENTtN Mihayloviç Berojkov, uluslararası bir gazetecidir. Haftalık dıs politika dergisl «Novoye Vremiya» nm basyazarlarından biridir. 1940 1945 yılları arasmda diplomatik görevlerde bulundu. 1940 yılı Aralık aymdan başhyarak, Hitler Almanyasımn, Sovyetler Birliğine saldıns tarihi olan 1941 yılı 21 Haziranına kadar, Sovyetler Birliği Berlin Büyükelçiliğinin Birinci SekreterUğinl yaptı. Moskova' ya dönünce, merkezde, Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanhğı danışmanhk kadtosunda görev aldı. 1943 yılında Moskova'da toplanan uç devlet temsilcileri konferansına; yine aynı yılın Kasım ayında Tahran'da toplanan uç büyükler konferansına ve daha başka konferanslara katıldı. 1944'te Birleşmıs Mılletler Anayasasımn göruşüldüğu Dumbarton Oaks Konferansına katılan Sovyetler Birliği heyetinde bulundu. Valentin Berojkov, birkaç kltabın, bırçok makale ve röportajın yazarıdır. «19401941 yıllannda politik görevle Berlin' de» adh kitabı, Sovyetler Birlığinde olduğu kadar, yabancı ülkelerde de büyük bir ilgi ile karsılandı ve birçok dillere çevrildi. Yazann, «Tahran 1943» adh bu eseri de, başka dillere çevrilerek, birçok yabancı ülkede yayımlanmıştır. O zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı îsmet tnönu'nun de katıldığı ve Türkiye'nin savasa gırmesi için zorlandığı «Kahirt Konferann» ( 4 6 Aralık 1943), «Tahran Konferanu» nın bir devamı idi. Türkiye sorununun da sık sık ele ahndığı «Tahran Konferann» nın kulis arası çalısmaları, bu bakımd"an blzler ıçin ayrı bir özellık tasımaktadır. Bu yazılarda, yazarın bir çevirmen olarak katıldığı «Tah ran Konferansı» izlenimlerinin bazı bölümlerini vermeğe çalışacağız. BİR UZMAN KASIM gecesi uçakla Moskova'dan hareket ettik. Benimle birlikte, Yakmdoğu lşleri uzmanı Prof. A. F. Miller de gitmekte idi. Baku'da bir gece kalacak, ertesi sabah erkenden yine uçak~ la Tahran'a hareket edecektik.. Uçakta iyice buz kestikten sonra, otelde, sıcak su ile banyo etmek, ne yalan söyliyeyım, çok hoşa gidecek bir şeydi. Tıraş olduktan sonra, akşam yemeği yemek üzere otelin restoranına indik. Buratfa ordövr, İkinci dünya ^avaşından bir taâtıra: Almanlarla çarpıştnak üzere Avrupaya çıkanlan Amerikan tank blrl cephede ilerliyor. şi? kebabı ve her çeşit yemeğin karnesiz verilmesi çok tuhaiımıza gitti. Üstelik porsiyonlar da okkalı idi. Metrdotelın söylediğine göre, taşıma zorlukları yuzünden, burada üretilen yiyecek maddeleri Kafkaslar ötesine gdnderilemiyormuş. Buzluklann ve buzhanelerin azlığı dolayısiyle bu maddelerin uzun sure korunması da mümkun değilmış, onun için restoranlarcfa bütün yemekler karnesiz verilmekte imiş.. Kolhoz pazarlarında satılan yiyecek maddeleri de pahalı değilmiş. Onun için bu bolge halkı besin maddeleri konusunda hıç sıkıntı çekmiyormuj. Metrdotelin bu açıklamasmdan sonra, Miller'le ben hiç vıcdan azabı çekmeden aksam yemeklerimizi yedik.. Anatoli Fıllpoviç Miller'le bu ilk tanışmamdı. Gerçi, bundan once bir Turkolog, bir Doğu işleri uzmanı olarak Miller'in a(îını duymuş, eserlerini okumuştum. Yol boyunca hemen hemen hep susmuştuk. Ancak şimdi konuşmağa başladık. Miller, hareketinden bir gün önce yolculuğa çıkacagını ve Tahiran'da. üç büyükler arasında bir toplantı yapılacağını duyduğunu söyledi ve kendisinin orada ne i? yapacağmı açıkça bılmediğini ekledi : Anla«ılan Türkiye «ornn» da ele alınacak. Dogîı, özellikle Türki; e sornnlannda nıman sayılıyomm, belki de bn konnlarda onlara yararlı olacsgım... heslndeki durumu cldukça objaktif yansıtmakta idi. Türkler, herhalde o zamanlar, bir Alman ialdırısından çekinmekte idiler. Türklerin böyle bir saldırıdan korkmaları için onemli birtakım nedenler vardı. Savaşın ilk günlennde, Sovyet ordusunun eline, Almanların Türkiye'ye saldırma niyetlerini gosteren ayrmtılı plânlar ve harekât haritaları geçmişti. Sovyet basını, Almanların «bn çok gizli» ve?ikalarmı yayımlamış, Sovyetlerin o zamanki Ankara Büyükelçisi Vir.oRradov da bu konuda Türk HUkumetine genl? bilgiler vermişti. oğlu, «satranç oynamak için». sık sık Vınogradov'u gormeğe gelırdl. Menemencioğlu, satranç taşlarını ağır ağır ılen surerken, Türkiye'nin sıkı bir tarafsızhk politikası gutmek, hattâ gerekirse, bu tarafsızlığını silâhla korumak kararında olduğundan soz etmek fırsatını da kaçırmazdı. Ama, Alman ordulan Sovyet topraklarının derinliklerine doğru ılerledıklerı ölçude, Ankara'nın durumu da değişmeğe başladı. Bir sure once enterne edilmış olan Alman havacılarının ülkelenne geri gönderilrfıkleri oğrenıldi. Turk basınımn Goebels propagandasına geniş yer ayırdığı goruldü. Ama, Sovyetler Birliği topraklarının çok derinlerine girmiş olan Alman ordusunun ılerlemesinde duraklama başlayınca ozelhkle, Feld Maresal Pau birliklerinden lus ordusu Stalingrad önlerinde imha edılınce, Ankara politıkacıları tonlarını değıştırmeğe basladılar. Turk Hükumeti, Sovyet Turk ılişkilerıni iyileştirmeğe hazır olduğunu bil« rfırdi. 1943 yılı sonbahannda, Almanların yaz yenilgılerinden ve Kiyef'in gerı alınışından »onra, Türkler, bizım Batılı muttefiklerımıze daha bir gü« leryüz gdstermeğe başladılar. Bütün bunlar gozönüne alınır» sa, Türklerin savaşa gırmesın* de bir ortam var gibi gbrunü» yordu. Ama bu is, çok sonraları gerçeklesti. Mallcopoçjlu P*K AHLAtMM AMA Kıy/MKTU BİC BENi Konu ve resım: AYHAN BAşOĞLy ^ CEM SUITAN UUPOV1KO VAUdM SÖr, YARIN ALMANLAR ve ROOSEVELT ORTAM O GÜNLERDE Türkiye Dısişleri Bakanhğı Genel Sekreteri Numan Menemenci TAL;P APAVDIN 41 Iki at bulun la, çabuk olun! Arasına ip gerfp »al yapalım. tkl saatta indiririz kasabaya. Yok yavu. Işkence çeker. Yazık olur. Bu ha mur acıyı alır şimdi. Sabahleyin de koyun keser, taze et saranz. tyi gelir. Bir jey olmaz inşallah, korkmayın. Amanun amanırn!.. Amanın başuna gelenleer! Hay komsular bir »ey söyleyin, yol gosterin. Ne ederim ben »imdii? Ula Seyit Ali! Ula çabuk ol alçaak! S«n götürdün Osmanımı oralara. Ula paralanm senii! Yok diza, valla ben götürmedim.. Aha söyl« rin Habip? Birlikte gittik. Hem iyi olur, korkma •en. Habip derine kaçmıj gözleriyle taşkm şaşkın bakıyor, ne edeceğini bilemiyordu. Birden dua etmek geldl aklına. Acele acele okumağa basladı. Komjula. hep toplanmışlardı. Duyan koşmu?tu oraya. Ama kimse bir sey yapamıyordu. Herkes saıkındt. Durun hele dudağı kımıldıyor. Bir sey lstiyor herhalde, dinleyin. Birisi feneri tuttu. Hep yüzüne baktılar. Terlemişti. Çamur renginde, tenınmıyacak haldeydiAğzı açtlıp örtülüyor, ses çıkmıyordu. Su verin, dedi birisi. Su istiyor ellâm. Su kosturdular. Kagık getirin, kajıkla verin 1 Kajıkia verdiler, içti. Seyit AU bacağı sarmıştı, Tamam, diyerek doğruldu. tyi olacak inaallah. Hiç bir feyi kalmayacak. Korkmayın, geçer bu. tnsallah emme.. Pek geçeceğe benzemez arkadaş. Ula öyle deyip de bi de ev halkını üzmeyüı oğlum, ayıptır! He ya, dedi muhtar. Yangına körükle gitme yin arslanım. tyi olacak deyin de iyi olsun. tnsallah iyi olur. Hadi bakalım, geçmis olsun. Gidelim gayri komsular. Rahat etsin ki çabuk iyUefsin. Olur, gidelim. Allah iyilik versin diıa. Hosça kalın. Arife nine kime ne diyeceğini bilemiyordu. Saş kındı. Bazan sızlanıyor, bazan ileniyor, kahn sesiy le bağınp çağınyordu. En sonra Yirik Habipie Seyit Ali kaldılar. Arife nine çıkııü onlara, Ülen neyinize gerekti skin define aramak a dürrüler? Bu gece yansı, akluuzı mı kaçırdınız? Ne olacak bunun hali şimdi? Hangınız götürdü bu garibi ha? Ülen dilinizi mi yuttunuz, bir şey söyleyin? Ne olacak srmdi? Dürzüler, alçaklarl Habip yere bakıyor, dua mınldanıyordu. Hadi bu delinin biri. Ya sen? Hafız başınla aen de mi gittin, ha? Bok mu bulacaktmız ülen oralarda? Çahfip kazanmak yok mu? Zor mu geldi? Aha bu oğluma bir çey olursa, iki elim yakanızda, anladınız mı? Alçaklar! Hiç bir şey olmaz diza, korkma. Ülen daha ne olacak? Şunun halına bakın. Öldüm öleceğim der oğulcuğum. Nasıl kodunuz bunu taşın altında, ha? Siz kurtuldunuz da bunu niye kurtarmadınız? Yoksa bi oyun mu ettiniz ülen? Yok diza, ne oyunu edilir? Birlikte kazıyorduk. Ee? Kaya devrilince, altında kaldı işte. Kacamadı. Allahtan... Biz kaçtık da o kacamadı, dedi Habip. Yüzü kararmıstı. Korkmustu belli ki. Koca bumunun üstü terlemişti. Hay Allah cezanızı versin, emi? Allahtan bulun. Başka bir sey demem, Allah! Gene çırpınmağa başladı. Garip hareketler ya pıyor, dizini dövüyordu. Çocuklar kapıda ağhyorlardı. Gürültü etmesinler diye onları dıjan kovmuşlardı. Kapıdan eğilip bakıyor, sonra sesli sesll ağlıyorlardı. Ağlama diza, dedi Seyit AU. Çocuklar da bir şey var samrlar ağlama. Susun ülen köpoğullan! diye azarladı Arif* nine. Siz bari susun. Sonra gene dövünmefe bajladı. Ne ederim been, nerelere gideriim.. Amanın ne bitmez çilem varmıs beniim... Bu da mı gelecekti başımaa.» , Kapılara giriyor, dışanlara çıkıyor, ne edeceSni bilemiyordu. Başörtüsünün alündan kınalı saçlan çıkmıstı. darmadağındı. Burusuk yüzü ıslanıp kunıyup duruyordu. Kezban gelin sessizdi. tri gözleriyle saşkın saskın bakıyordu. Olanları henüz anlıyamamıs gibl bir duruşu vardı. Kocasınm yüzünü silmeyi akü etti. Gitti ak bir bez ısladı. yüzünü alnmı sildi. Osman Mç duymuyordu. Xendini koyvermisti Ka» dın birden ölü yüzü gormüç gibi oldu. hıçkırarak ağlamaya başladı. Seyit Aliyle Yirik Habip dısarda dikilmiş kalmıslardı. Bırakıp gitmeli mi, yoksa beklemeli mi. bilemiyorlardı. Tüh! dedi Seyit A1L K8tü oldu bu is Habip kardas. Yirik Habip cevap vermedi. Ben kaçın diye bağırdım size a biradır. Habar verdim. Olacak Iste... Allahtan. önüne geçilmez. tyi olmazsa ne ederiz? Bu is kötü arkadas. Bilmem. Çocuklar ağlıyorlardı. Susun yavrular, ağlamayın. Bobanız iyi olacsk. Yaa... İyi olmayacak, dedi ttrisi. Öyle deme. Ağzını hayıra aç. Cocuk sesini daha yükseltti. Çirkin bir ağlaytsı vardı. Gidelim bari Habip. Sabah olacak nerdeyse. Olur, gidelim. Seyit Ali kapıya eğildi, Arife diza Allah İyilik versin, dedi. Biz gU diyoruz. Sabah olsun da gene geliriz. Üzülmeyin. iyi olacak. Allahtan bu isler, bilirsin ya? Gidin bakalım, gidin. Oğlumu yedlnia dürzüler... Sesi biraz daha kalınlasmıs, biraz daha boğulmuştu Allahtan bulasıcalar! Kudümsüzler! S l » uyan böyle olur zati. Allahınızdan bulun. Başka bir şey demem... Dürzüler!.. Daha söylüyordu, köşeyi döndüler. Sesl duyulmaz oldu. Söylesin, dedi Seyit AU. Söyleyince ferahlar. Yazık oldu, dedi Habip. Acıdım. Acınmaz mı? Emme bizde kabahat yok canım. Habar verdik biz ona. Verdik emme... Olacakla öleceğe çâre bulunmaz karda» şım. Ne edelim? Gündoğu tarau ağanmstı. Son borozlar ötOyordu Hadi eyvallah, dedi Seyit AU. Dün de uy. kusuzduk. Gözlerim sızlıyor. Güle güle. Yuik Habib bir karanlık Içindeydl. Kafan keçeleşmisti sanM, hiç bir çey düşünemlyordu. iki gündür neler olmuştu böyle? Hatırlamağa çalıştı. Basını iki yana salladı; Ü£f™ diye soludu • * * * VlA Î5BUUA LUCB KtsAffnt'l BÜYÜK ÖNEM ROFESÖRÜN görUşlerine ben de katıldım. Miller sözlerıne devam etti: Türkiye'nin, faşistlere kar$ı koalisyondan yana savaça katüması, şimdi bizim için çok yararlı olurdu. Tiirk ordusunun aktif olarak savaş hatekâtına katılması için ne ölçüde hazırlıklı olduğuou söylemek zordur. Hattâ is bunda detil. Bana öyle geliyor ki, Türkiye'nin Almanya ya savaş açması olayınm bile politik ve stratejik bakımdan büyük bir onemi \ardır. Bu olay; Hitlercilerin, Balkanlardaki durumunu zorlaştınrdl. Müttefikler, Türk topraklarını, özellikle hava kuvvetleri için bir üs olarak kuHanabilir ve Almanlann, Balkanlarda ve Ege Denizi bölgp^indeki mevzilerini bombalayabilirlerdi. Bu i; pek de öyle kolay değil.. Ama yine de Türkiye'nin savaşa katılmaaı için bir denemede bulunulabilir.. Siz oyle mı düşUnüyorsunuz? Diye sordum. Miller bir süre sustu. lçinde biraz daha şarap kalmış olan şişeyi aldı, bardağını doldurdu. Yudumladı. uılini Ust dudagı üzennde gezdirdi, sonra agır agır şu karşılığı verdi: Bana kalırsa, Türkler, Hitler'in savafi kaybedeceğine, hâlâ kesinlikle inanmıyorlar, ya* nılmalarından korkuyorlar. öyle samyorum ki tarih, Türklerin tarafsız kalmalarının bu savaşta olumlu bir rol oynadığtm kabul edecektir. Ama Türkiye'nin bu tarafsızlığı çeşitli nüanslar taşımıştır. Hitler ordalan 1941, sonra 1942 yılı yazında ülkemirin derinliklerine çirdilvleri, hattâ Kafkasya'ya Itadar ilerledlkleri sıralarda, Türkler, tarafsıılıklannın bizden çok Almanlara yararlı olmasım sağlamafm çalışmışlardı. Bu konuda Pavlov Ue Karnilov olayını hatırlatmak yeter. ÎMDÎ bu olayı hatırlayanlar, her halde azdır. Zamarunda büyük bir gürültü yaratan bu olay, Türkiye'nin o zamanki durumunu gostermesi bakımından çok ilgi çekioidir. Hitler Almanyasmın Sovyetler Birligin» saldınşımn Uk haftalarmda Tür. kiye, sıkı bir tarafsızlık izlernişti. Türkiye'nin bu tutumu, özellıkle, 1941 Temmuz'unda Almanya'dan, Türkiye yolu ile vurtlanna dönmekte olan Sovyet kolonisüıe kar?ı gösterdigl ilgide görulmektedir. O sıralarda Türkiye'ye mecburt iniş yapan Alman Askerl havacılannm hemen enterne edilmeleri de, TüTkiye*run o zamanki tarafsızlık tutumunu açıkça göstermektedir. O zamanki Türk basını da Alman Sovyet cep> P DİSİ BOND BMC LAfi AMA M M6 ZİM Ç^CEC VE&ME.LI SİM FEAMfc. 8ELLI BU v t TİFFANY JONES ÛUZEL, HAVA BlLE İÛJVOC S TVBOB BU OUıStEDtöl ktOMTBOU Olay sabahleyin köye yayıldı. En geç öğret. men tdris duydu. Tıraş oluyordu, pencereden baktı, birkaç delikanh hızlı hızlı gidiyorlardı«Nereye böyle?» diye düşündü. Hiç oir «nlara, veremedl. Elinde tıraş makinesl, yüzü saounlu, pencereyi açıp baktı. ÜzerUkli baymn üstünda (Arkata var) AYLÂK MUSA 8AVAT UASECLECL0 DGOt Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Üniversitemlz Halkla Munasebeüer Te Yayın Müdürlügü için . yönetici ve yardıma eleman aranmaktadır. Isteklüerde bulunması gerekü vasıflar şuıüardıı: 1 tiniversite veya Yuksek Okul mezunu olmak, 2 tyi derecede Ingülzce bilmek, 3 HalkJa Munasebetler veya yayınla ilgill 14lerde en az iki yıllık tecrubesi olmak, 4 Askerliğini yapnuş olmak. îsteklilerin 21 Mart 1970 tarihine kadar O.D.T.Ü. Personel MOdOrlugünden alacaklan müracaat formlannı doldurarak iade etmelerl rica olunur. Bu tarihten sonıa görüşme gflnfl için çagın aynca yapUacaktır. (Basın: A. 600911738/2518) Orta Donıı Teknik Üniversitesinden Üniversitemiz D19 Teknik Yardım Müdurlüğünü yönetecek eleman aranmaktadır. Isteklilerde buiuuması gerekli vasıflar şunlarür: 1 Üniversite veya Yüksek Okul mezunu olmak, 2 lyı derecede Ingilizce bilmek, 3 Yönetid olarak en az iki yıllık tecrflbesi bulunmak, 4 Askerligini yapmış olmak. tsteklilerin 21 Mart 1970 tarihine kadar O.D.TÜ. Personel Müdürlüğünden aiacaklan müracaat formlannı doldurarak iade etmeleri rica olunur. Bu taribten sonra göruşme günfl için çagın aynca yapılacaktır. (Basın A. 609811739/2517)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear