28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6AUİFE DÖRT 14 Mart 1970 CUMHURİYE SIYAH AFRIKA frika'da, anımistlerde «cezbe ve ruh konaklntu törenlerl» vardır. Cezbe, bir insanın dinsel veya mistik bir inançla, çoğu zaman bir ritm içinde titreye titreye, inleye inleye kendinden geçmesi ve bazen c?e kendini başka bir ruh dunyasında sanmasıdır. Animistlerde ruh konukluğu da cezbeye girip kendini kaybeden bir adatnın başka bir ruhu kendine konut etmesidir (1). Afrıka'nın animizme inanan bütun bolgelerinde cezbe ve ruh konukluğu törenleri yapılır. Osmanlı împaratorluğu çağlarında Türkiye'ye getirilen anintist zenciler kendi ülkelerindeki bu (elenekleri uzun süre bizde de devam ettirmişlerdir. Bu zenciler muhakkak ki çocukluk yıllannda animist törenlere katılmıslar, cezbeye tutulanlan görmüşler, atalann ruhlaraun kendi aralannda dolaştığına inanmıslardır. Bu inanç ve gelenekler Siyah Afrikah insamn günlük yasantısma girmlştir. Buraya ge ca ssmatayı yava$ yavaş gtf setir, sesi radası kesilirdi..» Hıfzı Topuz ARAP DÜĞÜNLERİ ıkiden Cerrahpaşa caddesiyle Haseki caddesi arasmdaki Arablar sokağında yaşlı zenci kaJınlar «Arab dflğünü» denen törenler düzenlerlermis (3). Bu törenlerde zenciler kendi dilleriyle türküler »öyler, def çalar ve oynarlarmış. Bu arada babalan tutanlar da yerlere yuvarlanır ve «Peri padişahımn ofln Yavrn Beyic kızı Rükiiş hanımla» konuşurlarmış. E  Bizdeki Zencl inançiarı tirilen zenci de kolay kolay sıynlamamıştır elbette kendi inançlarından. Cezbenin ne olduğunu anlamayan, bilmeyen kimseler de bu zavallı zencilere gülmüşler, «Arabın yine bsban tntin.j» deyjp geçmişlerdir. Nedir bu, zencilerin babalarının tutması? Eskiler bunu soyle anlatıyorlar (2) : «Arab bacılar babalı olurlardı. Biraz öfkelendiler mi babalan tntardı. Bir Arab bacının babası tatto mn o artık Benî Adern'den bir kimse degildi. Ne insana benzer, ne hayvana, ne deliye, ne sar'alıya.. Kndretin ibreti. Çoğnnnn babalan seyrek tntar, hafifçe geçer, baııgınınki de ortahğı allak bullak ederdi. Arablar baba tntmagı evin içindekilere gözdağı makamında knllanırlardı. Her emektan öyle gelişi güzel azarlamak, ksissına. terlik, guratına mnsta, göğsüne ynmmk vurmak herkesin harcı defildi. Maazallah yer yerinden oynar, bütün mahalle halkı pencerelere üşüsürdü. Arab 8nce bir kfişede taş kesilip çehreyi asar. Lâf soylersin, eevap vermez. Dürtüklersin, kunıldamaz. Gittikçe hiddeti artar. Kendi dilinde mınldanmaya, darmadan kafasını sallsyarak gözlerini açıp ynmmaya, ardından hSygür höygür hSygürmeye başlar. Ne evin bttyük beyi, ne büyiik hanınu, yanına kim girse nmnrnnda değil.. Birdenbire gilmbedek kendini yere fırlatır. Korknnç sadalar çıkarmaya girişir. Dana bö£ürmesi, kSpek nluması, canavar bagırması kaç para eder? Vücudunn yerden yere atar. Kuzu kuzn yDrürken ratavao, tıns, dörtnaia, oradan ©rays dolasır. Ağzindan ulyalar saçarak, boynn ketniğini kfitfir küiür kütürdeterek, başını hnldak gibi bir yandan bir yana çevirir, «gooo«» diye gırtlağından boğnk, korknnç sesler çıkanr. Zenei diliyle bir sürfl çakıl çnknl heeeler *ayıklar.. Saatleree bu cezbe sfirüp rider.. Baeı azdıkça szar. Kendinden geçmis, »|ıı köpükler içinde, gösleri kan canafı, parmakları kerpeten, ayaklan balyoz.. Mflbarefin atesten de pervası yoktnr. Daha hırsını alaraadı mı en Iri ateşleri avnçlar avnçlaraaı haydi afzına. Sanki ateş değil de baklava, loğnsa şekeri, tarçınlı akide.. Bacının ateşi biraz tavsayın Bizdeki bu törenlerin de animistlerden gelme ruh konukluğu törenleri olduğu anlasılıyor. Bu Yavru beyle Rükus hanım inancına bir zamanlar Konya'ya yerleşmiş olan zencilerde de rastlanmaktadır (4). Esklden Siyah Afrikahların bu bölgede, kendi aralannda düzenledikleri bir törende zenci kadmlardan biri «Miyanga> denen bir şerbet içer ve az sonra cezbeye tutulurmuş. Sonra kadının ağzından köpükler gelir, gözleri yerinden fcrlar ve bir süre sonra da Yavru beyle Rüküs hanımla konuşmaya başlarmısBu cezbe törenleri de animist geleneklerin bizdeki bir devamıdır. Zencüer Türkiye'cfe, animist dünyasının «Yüce ruhlar>ını «Tavrn beyle Rfiküs hanım» adında birer peri yapmışlardır. Kendi aralannda düzenledikleri geleneksel törenlerde miyanga denilen bir şerbet içer* Ier, cezbeye tntnlurlar, ata ruhlannın aralanna kanştığına inanırlardı. Orta Afrika ülkelerınde ve Dahomey'de yapılan törenlere ne kadar benziyor bu tören. Orada da hayvanlar kesilir, yüzlere kanlar sürülür ve sonra yüce ruhlardan yardım beklenir.. îşte Orta Afrika ülkelerinden Türkiyeye getirilmis bazı gelenekler.. Ne olmuştur butun bu gelenek ve inançlar? Hâlâ bunlara inanan insanlar var mıdır Türkiye'de? Bilinmez. Bir inanç nereden çıkıyor, nereye geliyor, sonra nasıl kendini zorla kabul ettiren köksüz bir gelenek oluyor? Animist Afrika nerede, Türkiyenin gerçekleri nerede ve oradan kaçırılıp buraya gönderilen o mutsuz, zavallı insanlar nerede? Ne kalmıştır blze bu Siyah Afrika geleneklerınden? Bunu bizden çok Siyah Afrikalılar merak ediyorlar. Yuzyıllar boyu bir arada yasadığımız insanlardan kalan anıları derleyip toplamak bugün Afrika tarihini aydınlatmaya yarayacaktır. Neden blzim âe bir katkımız olmasın? (1) Fransızcası: Transe et possession. (2) Sermed Mobtar Alus, fstanbnl Ansiklopedisi, Cilt 3, sayfa 953. (3) tstanbul Ansiklopedisi, Cilt 2, sayfa 95S, Arablar soka(4) Reşat Nnri Güntekin, Mnallim Ahmet Halit Kitaphanesi. 1935, sayfa 281. 8ON TÜTSÜLEME Konuveresim:AYHAN BAŞOGLU skiden bizdeki zenciler arasında hastaları tütsü ile iyi etmenin çok yaygın bir gelenek olduğu anlaşılıyor. Tütsü yapan zencilere «godya» denirmiş. Godya'lar genellikle kadın olurmuş. Bunlann birer mangalı veya maltız ocağı olur, bunun içinde bir ağaç kokü yakarak godyalar hastahklann sebebini kes» fedtrlermiş. Bu iş söyle olurmuş: E Godya'nın evinde, odanın ortasındaki mangalda veya maltızda ateş yakılır, bunun içine de bazı kökler atılarak dumanlar çıkartılırmış. Godya'nın çırakları ve dervisler de odada toplamr, başlarlarmıs ilâhiler okumaya. Hastanın gelmesi çart cteğilmiş; kendi yerine bir yakını da gelebilirmiş. Mangaldan dumanlar çıkınca Godyanın yardımcılan «ltt lü lfi lü..» diye haykırarak odada dönmeye başlarlarmıs. Bundan sonra Godya kırmızı elbiseler giyer, ellerine ziller ahr ve fırlarmış sokağa. Bu arada Godya'nın ellerini pisliklere buladiğı ve bunları fistüne başına sürdüğü de olurmus. God* ya böylece yanm saat, bir saat dısanda dolaşır, başına cinleri toplarmıs. Sonra yine «M lfi Ifl»ler çekerek eve dönermlş. 'fc " Godya eve girince çırsklrt başlarlarmıs elleriyle yerler* vurmaya. Yeniden ateşe kökler, tozlar atılırmış. Bu sırada Godya'nın ağzından köpükler çıkmağa başlar, Godya kendini yerden yere atarak bağırır, oynarmış. Çıraklar kendisini sâkinleştirmeye çalışırken kendilerinin de cezbeye girdikleri olurmuş. Bu durum sabah şafak sökene kadar devam eder, sonunda Godya hastalığın geçmesi lçin neler yapılması gerektiğini söylermiş. Yapıiacak şey de ya bir tavuk, bir horoz veya bir keçi kesmek, veya tütsü yap« mak veya hastayı bir keçi d«risin« sarmakmış. Eğer hasta iyi olursa ruhlara bir adak vermek zorunda olurmuş. Bunun üzerine Mayanka denen bir çukurbaşına gidilir ve adanan şey bu çukura atılırmış. Adanan şeyler de çoğu zaman yağ, bal gibi şeylermiş. DEFINE TAL;P APATDIN yordu. Şöyle kıyıya çekilin be! Çiğnemeym arkadaş! Ula nerden çıkıverdiniz bu kadar adam? Bizi mi gözetlerdiniz? Ayıp yavu! Bir yandan eğilmiş ince ince bakıyordu. Şüphelendiği bir yere fener ı?ığı tuttu, Habip, dedi. Kazmayı getir. Şurayı kaz hel». Habip kazmayı buldu geldi. Birkaç kere v»«> du. Kaskatı topraktı. Muhtan Şurayı kazın surayı! dedi. Bak surada olabilir. Oraya toplandılar. Seyit Ali feneri tuttu. Habip kazmaya başladı. Hepsi de heyecanhydılar. Modul Osman karanhğm içinde kafasını kaldlrfı. Sealerin geldiği tarafa baktı. Isığı gördü. Nerde olduğunu anlamağa «alıştı. Kezbaan! diye bağırdı. Sesi ağlamaklı çıktı. Sonra «anaa!» dedi. Gent duyan olmadı. Ayağııu kımıldatmağa çalıştı. Kımıldatamadı. Kesik kesik ıkılıyordu. Gözlerinin önünde bir perde vardı, iyl göremiyordu. Yalnız sesleri duyuyordu. Kazm» seslerini». Sonra her jeyi hatırlayıverdi. Söylenm» £e başladı, Seyit Ali™ Habip kardas!.. Çıktı mı la? Nasü, bakayım hele? Çok mu? Bir küp mü? Getiria bölüş. Böl. Yüzü koyun döndü. O tarafa doğru sürüklenmeğe çalısıyordu. Sonra dermanı kesildi. Kendini buTÜuverdi yere. 13 Amanıın!.. diye bağırdı Arife nine. Amanın, amanm. Bu da mı gelecekti başıma? Amanın! Dizlerini dövüyor, çırpınıyordu. Gitme dedim ben bu dürzüye. Uyma dedim elin adamlarma. Otur oturduğun yerde. Bea ne bok yerün şimdi? Nerelere giderim? Şunun ayağı na bakın komsular. Amanıın... Gövermis de kapkara olmug. Ayaklıktan çıkmıs. La muhtaar! Sen d« mi vardın iştn içinde? Domuzun eniğii! Yok Arife diza, ben olur muyum? Habanm olsa bırakır mıyım? Yasak bir kere. HökümaUn kanunu.... Yediniz oğlumu alçaklaar! Gâvur olasıcalaar! Ne edecekseniz edin şimdi. Hadi bakalun hadiii Çabuk oluuuun! Kezban gelin sessiz sessiz ağlıyor, oraya buraya koşuyor, ne edeceğini bilemiyordu. Ekşi hamur getirin yavu, dedi birisi. Durma ym! Maya yok mu? He ya, dedi muhtar. Maya getirin, sarın güzelce. Acısım alır. Kezban gclin koştu. Hamur teknesinde sakladığı bir top mayayı alıp getirdi. Seyit Ali yatağm ayakucuna çöktü, Paçavra da getirin. Temiz olsun. Çabuk! Mayayı elinde ezdi, yassıttı. Osmanm ayağına yapıştırdı. Yarası ağırdı. Dizine kadar hep ezilmişti. Gömgok olmuştu bacağı. . Yavu bunu doktora götürsek, dedi Celâl. Allah göstermeye... Ağır bu yarö. Nasıl götürürüz, gece yarısı Herkes birbirine baktı. Şaşkmdılar. Sabaha ancak varılır. İyi ya işte. Sabahleyin doktora yetijir. Muhtar çıkıştı; (Arkan var) Derken bir gürültü ©ldu. Yıkıntı gürültüsü. Toz bulutu yükseldi. Ula ula. kaç! Dısarı bir kazma atıldı. Kosusmalar oldu. Oğğ, anam! diye bağırdı birisi. Ula aman, altında kaldı. Tut! Seyit Ali feneri tajın altma doğru tuttu. Hazineye baozer hiç bir sey göremedi. Kuru topraktı oralar. Anam anam! Bacağım bacağunl Ula bacağm altında kaldı yeti» 1 Yirik Habibin aeaiydi. Seyit Ali feneri o tarafa kafturdu. • , Aman yavur B « edecejit? Ta» agır., Vay vay vayl... Muhtarla Celâl birbirlerine bakı«tılar. Ne edelim? Kosalım. Adam ölüyor. Kostuİar. îbisuı Aliyle Hüsük d« ajağıdan geldiler. Aynj anda yetiftiler. Bunlar da kim? Ula nerden çıktmız siz? Herkes birbirine balojtı. Kimse bir şey anlamadı. Yetişin yavu. konusmanın sırası değil! Kurtann!.. Hep birden çukura atladılar. Tutun kaldınnl Altma küreğin aapını sok, kaldırl Koltuğundan tut da çek! Modul Osmanı çektiler. Sesi çıkmaz olmuîtu. Kendini bırakmıştı. Muhtar bağırmağa başladı, Ula siz ne edersiniz burada dürzüler! Kimden izin aldınız ula? Ya ölürse bu herif jimdi, ne bok yiyeceksiniz? Haa? Sus la bağırma, dedi Seyit Ali. Götürelun hele. Bacağı ezildi. Tut «öyle Habip, gir altına. Sırtma al sırtına, basamaz. Yüruyün, cabukl Feneri getir. Köye doğru yürüdüler. Muhtar geriye baktı; Ula yok muydu bir sey? dedi. Çıkmadı mı? Yok, dedi Celâl. Görünmüyor. Seyit Ali dönüp baktı, hepsi taşın altında biı jeyler anyordu. Dur Habip kardas dur. Bu adamlar bizi göletliyorlarmış demek? Bir daha bakalun, tasın altında ne var? Feneri koşturup götürdü. Yirik Habip sırtında Osman, döndü beklemeğe başladı. Bir sey düşünemiyordu. Osman sıcak sıcak ıküıyordu sırtında. Öbürleri kayanın başmda habire konuşuyorlardı. Hüsük emmi de bırakıp gitti. Yirik Habip bekledi bekledi, yorulmujtu. Bir dua okumak geldi içinden. Sonra düşündü <ula yok sa define var da onu mu paylaşırlar? Yıktılar bezünı sırtıma bunu. Vay hınzırlar!» Usulca oturdu. Osmanı yatırdı yere. Osman, kardas, dur sen hele. Az dur. Ben jimdi gelirim. Koşarak gitti. Hep oraya toplanmış ta$ın altma bakıyorlardı. Kalıp gibi çıkmışü orası. Ayaklariyle yeri eîiyorlardı. Seyit Ali bar bar bağırı DIŞI BOND TİFFANY JONES MAYANGAXAR eşat Nuri Güntekin da Gokyuzü adlı romanmda Üsküdar'daki başka bir zenci geleneğini anlatıyor (4). Bir zamanlar Inadiye mahallesinde Mayanga denen bir zenci ocağı varmış. Burada bir takım yoksul zenci kadınlar otururmuş. îstanbul'da birçok all« bu ocağa bağh imiş. Bu ailelerde bir çocuk dünyaya geldi mi Inadiye'deki Mayanga'nın ocağına haber yollamr, onlardan biri eve gelerek çocuğu tütsülermiş. Böylece çocuk, ömrünün sonuna kadar iyi saatte olsurüara, mayangalara bağh olurmuş. Tütsüyü yapan zenciye de krep bezine bağlı bir sarı çeyrek altınla beneksiz bir kara horoz verilirmiş. Bu tütsüyü birkaç yılda bir tazelemek gerekirmiş. Hele çocuk önemli bir hastahğa tutulduğu veya evlendiği zaman bu tütsü mutlaka yenilenirmiş. Reşat Nuri, Mayanga ocağında olağanüstü durumlarda bir de Büyük Düğün denen bir törenin yapıldığını anlatıyor. Bu törende zenciler yeni elbıselerini giyerler, kulaklanna küpelerini, kollanna bileziklerini, parmaklanna yüzüklerini takarak iyice süslenirlermiş. Bu törende gece yarısına kadar tefler çalınır, tütsüler yakılır, iyi saatte olsunlar dâvet edilirmış. Bu sırada hastanın d'a çorapları çıkarılır ve sokak kapısının eşiğinde kesilen beneksiz bir kara tavuğun kanıyla hastanın alnma bir isaret çizilir, bundan sonra da hasta bir pöstekinin üzerine oturtulurmuş» R GARTH ARKON SUNAR: 17 • 22 MART \ŞAN SİNEMASINDA YALNIZ 8 TEMSİL İÇİN ICOR MÖİSEYEV'in SANAT YÖNETİMİNDE ,60 KİŞİLİK ŞAHANE KADROSU JLE l Sttreyya Atamal > l l t • OOKTOB • Hııayenchanesln] naKlettt Sıraselviler «9 fTaJtsim Sfte) K. » T l HflH e: KLÂSİK RUS DEVLET BALESİ (BOLŞOY, VE LENİNGRAD " K İ R O V BALE YILDIZLARI) BILETLER ŞAN SİNEMASINDA SATILMAKÎADIR. l e n i adres: Reidâmcılık: 692/2483
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear