26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHÎFE DÖRT revlHerlnln f î 8590'mm ilkokul öğrenimi yok; hemen hepsi yeni lik düşmanı.) Fâzıl Hüsnü'nün: «Hangi mahallede imam yok Ben orada öleceğim» mifralan geliyor akluna. «Öyle yapmalı» diyorum. Şimdilik en iyisi bu. Hiç olmazsa imamlar aydınlanuıcaya dek. Bu gidişle olacağı da yok ya. Deneümsiz. sağhğa aykırı yerlerde körpe kaialan hiç bir ehliyeti olmayan imamlara teslim edip Atatürk. Devrim, yenilik düşmanı kişiler yetistiriyoruz. Ne olacak bunun sonu? lstanbulun göbeğinde böyle, Ankarada böyle; yurdun her yanında böyle. Bizans döneminde Skutari'ymiş Üsküdar'm adı. Skutari'yi Üsküdar yapmısız. O Üsküdar ki hâlâ Yahya Kemal'in şürlerindeki gibi. Geceleyin vapurdayım. «Karştmda köhne Üsküdar'm dost ışıklan.» (2ı. «Gece, birçok fıkarâ evlerinin lâmbaları En sahih aynadan aksettiriyor Üskndar'ı.» (3). Çok çeşitli görünüşleri vardır Istanbul'un. Ressamlan hiç sıkıntıda bırakmaz. Konu yönünden pek zengindir. Her köşesi, her yeri a y n bir özellik taşır. Klâsik, sürrealist, natüralist, soyut, somut non figüratif, empresyonist, Picassovâri çahşılabilir Istanbul'un görüntüleri için. Hattâ Salvâtore Dali gibi... 15 Şubat 1970 CUMHURtYET MAHMUT ALPTEKIN Kur'an kursu miting bahkçı turküsü • • SKÜDAR'ın yukan taraflaI I rında, daracık bır sokağın bi^»» timinde bir Kur'an Kursu var. Kapısındaki levhada öyle yazıyor. Şimdiye dek ancak birkaç kez geçtığım bir sokaktı. Bir uğrayayım, dedim. Kursun hocası yokmuş. Beni gezdiren öğrenci takkcliydi. Efendi, bizim Hoca çok derindir, ha! Abdestln var mı senin? I Yok ama «var» diyorum. I Neden sordun? Bizim Hoca çok serttir. Abdesti olmayanı sokmaz Içeri. Gex mek için olsa bile. Burası cami değil ki. Hem ben, siıin yatıp kalktığınız, ye «Ey minareler, sözde kaltnış doğrularsınız. Ya siz, damları çökmiiş medreseler...» (1) Tevfik FİKRET m mek yediğiniz, çalıştığınız yeri görmek istiyorum sadece. Camii görmesek de olur. Eskiden görmüştüm zateıı. Olsnn. Bizim hocanın etnri öyle. Bi görsen, bi sert bakar ki insana. Gören kapkara sakalmdan korkar zati. Öğrenci, yol gösteriyor. Seksen kurs öğrencisi varmış. Adını, üini soruyorum. Adj, AH Bağcı. Kandıra'mn (lz miO uzak bir köyünden. Yatakhane diye gösterdiği iki küçük odaydı. Seksen öğrenci na sıl rağıyor, şaştım. Yemekhane, mutfak ilkel. Tümüyle izleniınim şu ki «temiz değil.» Yerler kir içinde. Ali Bağcı «iki yıl sonra askere almacağmı» soylüyor. Demek ki onsekiz yaşında bu öğrenci» diyorum kendi kendime. Sadece ezber olarak Kur'an okumayı öğreniyorlarmış. Bildiği bir «sure» yi okumasını rica ettim. Kırmadı, okudu. Anlamını bilip bilmediğini sordura. Hiç bir şey söyleyemedi. Tam o an camiin minaresinden ezan okunraaya başladı. Bizim arkadaslardan biri, dedi. Nasıl, güzel okuyor di'mi? Öyle. Anlanunı söyle bakalım. Hık, mık. Bir kelime bile söyle yemiyor yine. Bize öğretmiyorlar ki bunIarı. Anlamını bilmediğin şeyden nasıl yararlanacaksın? Şunun an laraını da kendin öğrenscne. Al. oku Kur'anm TürkçesinL Bizim bi arkadaş dediğiniz gibi yaptı da hoca cezalandırdıydı. Yasahladı bize. Ne yapalım? Emrine karşı gelinmez. Cehennemlik olurum sonra. Bizim hoca öyle soylüyor hep. Aşağı yukan İler meslek dahnda olduğu gibi baiıkçılıkta da yorulan zümre bir yans parsavı toplavan zümre bir yanadır. Kimse itiraz edemez bu diıruma... Çünkü düzen böyle kurulmuştur.. CEHENNEMLİK A YRILIYORLM oradan. Daracık sokaklardan geçiyorum. Yolda, konuştuğum öğrencinin tanımma uygun kara sakallı, iri cüsseli bir adamla karşılaş tım. «Hoca bu olsa gerek» dedim. Öğrencilerin hepsine şimdiden ce hennem azabı yaşatmaya başlamış bir imam. Onun göriişündeki imamlara göre her davranış cehennemlik. (Devlet istatistiklerine göre ülkemizdeki din gö MİTİNG S Konuveresim rıhhmcWbt gemîlerden. bîrfnîn birine AYHAN BAŞOĞLU I Q£(|( SULTAN ON yıllarda hemen her gün bir miting ya da gösteri yürüyüşüyle karşılaşılır caddelerde. En son gördüğüm gösteri yüriiyüşü Beyazıt'taydı. Üniversite öğrencileri (aralannda lise öğrencileri de vardı sanıyorum) ellerinde dövizier, Lâleli'ye doğru yürüyorlardı. 6. Filo'nun Istanbul Limanı'na gelmemesi için bir protesto yiirüyüşü düzenlemişlerdi. Tempo ile bağırıyorlar: KAHROLSUN AMERİKA!». «YANKEE GO HOME!» Trafiği de durduruyorlardı. Aksaray'a inecekler sandım. Vezneciler'e doğru yöneldiler. Soğuk bir gündü. Bağırraak için ağzuıı açanın, bir buhar sütunu fışkırıyordu ağzından. Vezneciler'de bir süre kaldıktan sonra Saraçhane'ye doğ ru yürüyüşe devam ettiler. Böyle bir gösteri yürüyüşüyle de Sultanahmet alanmda karsılaş mıştım. Büyük bir kalabalıkü, Sultanahmet Camiinden çıkanlar, Cağaloğlu'na doğru yürüyüşe geç mişlerdi. Ne var ki bu gösteri yürüyüşü 6. Filo için filân değildi. Bağırmalardan anlaşıhyordu ki Cihad namazmdan çıkmaktaydılar. Bütün yollan kaplamışlardı. Ellerinde sopalar... Kalaba lığın yansı takkeli, cübbeli, sakallı adamlardı. Bağırıyorlardı: •KAFİRLERE SORACAGlZ». .AYASOFYADAN EZAN SESİ DUYMAK İSTERİZ», «KOMÜNİSTLERE ÖLÜM». «HESAP SORACAGlZ RUS İJŞAKLARINA». .MOSKOVA'YA, MOSKOVA'YA!» Kalabalığm uğultusu Ankara Caddesinden Sirkeci'ye doğru yankılanıyordu. Bir mahznru yoksa ieeriyi görebilir miylm? Hay. hay... Ne m&hzura ola bilir ki. Buyrun. Giriyoruz. Içerisi loş. Gözlerim alışınca sağda, solda kınk dökük eşyaları seçebildim. Bacaklan kı rık sandalyeler, yarısı kopuk bir masa. Pis hanlarda raslanan türden yataklar. Memnun musunuz bu deniz evinde oturmaktan? Baska yer olmayınca memna nuz demek en iyisi galiba. Ama rntubet kemiklerimize işliyor. Kazandıjpnız paradan arttırır mısınız? Ben arttıraımyorum. Sebep su: Geçimime yetmiyo zaten. Bi zim sırtımızdan baskaları kazanıyor. Onlara sorun «para arttırı yor musunuz? diye. Kimleri kasdettiğini derhal an lıyorum: Balık Ağalannı demek istiyor. Tütün, fmdık, üzüm. zey tin, toprak ağası olduğu gibi Ba lık Ağası da var ülkemizde. Hattâ Göl Ağası bile. Balık ağası ni çin olmasm? At oynatacak meydan bu kadar genişken? Bunların çoğu kendileri hesabına balık avlayamıyor. Ülkemiz balıkçılarınm çoğu böyle. Başkalarının teknesinde balığa çıkıyorlar. Arkadaşlannın da olduğu bir gün tekrar gelmek isterim. Onlarla da tanışalım. Balıkçı llehmet seviniyor. Size kendi elimle bir bank pişirevim de görün, diyor. Par maklarınızı yerslniz. Aynı ince, tahta yoldan dönüyorum. Bir balıkçı efkârlanmıj, türkü soylüyor. Denizin tuzu, balıkçüarın yoksulluğu ürperiyor bu türküde. Az ötede bir Ka radenizli, kahveden gelen radyo sesindeki kemençeye eşlik ediyor. (1) Bugünün Diliyle Te\"lik Fikret Yenileştiren: A. Kadir «SİS» siiri. (2), (3) Yahya Kemal Beyatlı. YARIN : Pendik'te bir sabah DEFINE TAL.P APAYDIN 17 Var ya. Olmaz mı? Kaç numara? Ufağından. Gitti köşedeki karton kutulardan bir tane çıkardı. Eliyle silerek getirdi. BUJTIT. Kaça? B i lira. Hımm. B u p a h a h y m ı ş biraz. Değil. H e r y e r d e öyle. D ü ş ü n e d ü ş ü n e k e s e d e n bir lira daha çıkardı. •Işte bu. dedi içinden. Para bitti oldu. Daha tuz da almacak.> L â m b a şişesini eline almış düşünüyordu. Efendi b i i p y o k m u , b u n u b o y n u m a assam? K ö y e giderken k ı r ü m a s m . Var, dedi dükkâncı. A y a ğ m ı n a l ü n d a n b i r kırnap alıp uzath. Yirik Habip k ı m a b ı şişenin içinden geçirip b o y n u n a astı. Tamam. Oldu. K ı n l m a z gayri. Öbütleri gülüştülefc . '•£•i K a n l a n n boncuğu/ gibi dedi Osn(>n. Hadi bakalım, sîz î e ' n e ' a l i i c a k s a r i f t alnı da gidelim. Olur, alalım. Ali y e ğ e n l e r i n e elli k u r u s l u k b o y a h şeker a l dı. İki şehir e k m e ğ i aldı. Osman ayrıhp başka d ü k kânlara g i t ü . N e aldığmı öbürlerine göstermek i s temiyordu. Izzet a ğ a n ı n hanının ö n ü n d e b u l u s t u k l a n z a man g ü n iyice devrilmişti. D e hadin, dedi Yirik Habip. G e n e g e ç k a l dık. Izzet a ğ a y a eşek başına yirmîbeşer k u r u ş ö d e diler. Sonra h e y b e l e r i y ü k l e y i p d a h dediler h a y vanlara. Kasabayı ç ı k m c a y a kadar binmediîer. D e y a v r u m dee!. B u n e zenginlik yavoı? E v l e r dükkânlar, çarşılar. Tıka basa m a l dolu b e ! Yirik Habip uzata uzata söylüyordu. Sonra gözlerini indirip düşündü. Ya sen S a m s u n u bi görsen ağa, dedi Osman. Valla bi dükkânlar var, malla çakılı. Koyacak y e r bulamamışlar da tavanlara da asmışlr. Peki, nasıl kazanıyorlar bunca malı? N e b l e y i m ? Çalışmakla olacak iş değil. A l i h i ç b i r ş e y anlamıyor. B ö n bön bakıyordu. B i y o l u n u buluyorlar kardaşım, dedi H a bip. Allah bi verden gösteriyor işte. N e gibi? B i l m e m . İçinde u m u t k a n ş ı k o l u m l u b i r d u y gelisiyordu. Kendi k e n d i n e gülümsedi. S e n h e l e aynaya iyi b a k Habip ağa. A l l a h sana da gösterir belki. N e d e n dersen, k ö y ü m ü z d e b u g ü n e b u g ü n e n müslüman adam olaraktan v e hem d e Kur'anj kerimi okuyan t e k kişi sensin m e selâ. İçinde n e v a r n e yok, sen bilirsin. K ö y ü m ü zün tonrağı da hereketli ki Allah vere, h e r ş e y ç ı ktyor baksana. B e l k i k ü c l e altın b i l e çıkar. Saatçı Rasim efendi deyiverdi. lzmir taraflarmda b i r h e y kel çıkmış, dee.. m i l y o n değerindeymiş. Senin gibi benim gibi bir k ö y l ü b u l m u ş h e m de. D i y e ü m Meh met ağa çift sürüyormuş. Sabanın demiri tasa takılmış. K ö y l ü M e h m e t ağa taşı çıkarayım d i y e toprağı eşince... B i d e bakmış ki adama benzer bir taş. A k mermerden. E m m e a n l a y a n m yanında ö y l e k ı y m e t gu li ki... d e m e gitsin. Milyondan b i l e fazla. Yirik Habip derin derin düşünüyordu. M e h m e t ağa h i ç a n l a m a n u ş tabi. Hattâ k ı z mış. N e r d e y s e baltanın tersini v u r u p boynunu kj racak. B i d e d e m i ş ki kendi k e n d i n e «Ula d u r b a k a l ı m belki e y i bi ş%vdir. Kazmış çıkarmış b u n u . Çıplak bi kadın heykeli. E m m e gözel b i kadın. K ö y l ü M e h m e t ağa n e etsin çıplak kadın h e y k e l i ni? Yuvarlıyarak g ö t ü r m ü ş tarlanın kıyısına çit y a p mış. Anıı... dedi A l i geriden. Yirik Habip d e ilgilenmişti. E sonra? d i y e sordu. Oradan bi atlı geçiyormuş. Bakmış çitin Içinde bi h e y k e l . Çağırmış k ö y l ü y ü , demiş «Mehmet ağa b u n u bana satar mısın?» S a t a n m , demif o da. •Kaça verirsiıı?» «Yirmi lira.. «Ula yirmi lira o l u r m u ? T a ş b u be.» « S e n n e verirsin?» «On lira vereyim» d e m i s «Peki v e r parayı.» • .. > Alrnış parayı? Helâllaşmışlar. Adam bi araba lcoşturmus. H e y k e l i sarmıs sarmalamış, kasabaya indirmiş. Ee? E'si, oraya d a bir gâvur g e l i n n i s böyle.Eski işler toplarmış. Heykeli görünce besyüz lir» vermiş. V a y anasını! Yaa!.. B e ş y ü z lira v e r m i ş e m m e asıl değeri çok daha fazlaymıs. B e l k i m i l y o n u n üstünde. Öyle ise satmasaydı? BALIKÇI TÜRKÜSÜ O DIŞİ BOMD S VOK... UVUAM6I IQİ*» CDPLA V/UB, CUK.TAJ4 SOMEA U E M E M K3> 1 \&*4B VAPT1M. TIM. aie. ŞE.yiEC >OBOU AA4 & ^5^ TIFFANY JONES RHAN Veli'nin anlattığı gibi bir tstanbul sabahıydı: «Ve bir deniz hücumu halinde Gün doğuyor şehrin üzerine. Yenikapı kıyısı tenha. Gür ıçık lar birdenbire denizden doğru çıkıveriyor. Işıklar içinde bir balıkçı teknesi. Kıyıya doğru yaklaşmakta. Kıyıda, Kumkapı'ya doğru yürüyorum. Balıkçı kayıklan çoğalıyor gitgide. Kumkapı kıyısmda bahkçı teknelerinit, kayıklarmın pek çok olduğu bir yer vardır. Tam. mendireğin içinde. Her tür tekne hızını yetirmis, orada dinlenir. Büyük tekneler, moförler, çoğu eski, hep oradadır. Bunlarm bir kısmı konut olarak kullanıhyor. Dış görü nüşüne bir ev manzarası verilmiş. Küçücük pencere bile yapmışlar sonradan. Ama yosun bağ lamış çoğu. Mendireğin suyu bu lanık. Kıyıda balıkçılar ağlarını tâmir eder. Gelip geçene bak mazlar bile. Öylesine dalmışlardır işlerine. Ağ tâmir edenlerin karşısmda (ana yolun karşısı) ba lık satılmakta. Ev olarak kullanı lan eski tekneve gitmek üzere yaklaşıyorum. îpince bir tahta köprüyü izledim. Kapmm üstünde bir gemici feneri. Kapıda, kara kuru biriyle karşılaşıyoruz. «Kimi aradınız?» diyor. İsmail Reis'i. (Dün de aradım ama yoktu. Epeydir görünmüyor ortalarda.) Devam ediyorum: Bir şey sorabilir miyim? Yalnız mı kalıyorsunnz burada? Yooo, hayır. Dört arkadaşız. Kendimi tanıtıyorum. El sıkı;ı yoruz. Benim adun Hfiseyin, diyor. Ne bilsin yavu? Bilmemek gibi kötü î e y var mı dünyada? Almış beşyüzu, vermiş heykeli. Gâvur yüklemiş götürmüs. Gidiş o gidiş. Hâlâ gider. Râsim efendi öyle diyor. Vay canına. Yazık be. Eşekleri durdunıp bindiler. Ayaklannı sallaya sallaya sünîüler. Dâah yavrum, hadil Yol yokuş yukan tırmanıyordu. Kasabanın ba& lan geride kalmıştı. Yirik Habip kendini aşağın saliantısma bırakmış, başmı öne eğmişti. Hayvan altında ıkılıyarak yürüyordu. Lâmba camı boynunda asılıydı, iki yana sallamp duruyordu. Hee. diyerek nefesini boşalttı. Kimbilir ne düşünüyordu kendi kendine. Sen öyle bir şey bulsarkne yaparsın emmi? dedi Ali geriden. . ' Bilmem. Çıkmayınca hiç belli olraaz. Kim çok para verirse ona satar elbet. Ben olsam Râsim efendiye veririm. Râsim efendi dedi ki «bu işten anlayana sormadan satmak hata» dedi. «Böyle bir şey olursa doğruca bana getirin, eliıı gâ\ruruna kaptırmayın» dedi. Adam hakh canım. Baksana gâvur Mehmet ağayı da, öbür atlı adamı da aldatmış. Aldatır elbet, cfurur mu? Buralarda ne gezer sanırsın onlar? Kim bilir ne domuzluk var içlerinde? Değil mi ya? ö y ! e . Bu bizim kırmızı gâvur da bosa dolanmıyor, biliyorum ben. Deli Seyitle aralannda muhakkak bi bokluk var. Değilse ikide bir niye gelsin böyle Cevap veren olmadı. (Arkası var) GARTH Samsun lli Daimi Komisyon Başkanlığından Miktan Glnıl Mohammea Teminat BedeU Lira Kr. 146,35 53.25 160,15 466.10 1.200,00 + 561,75 Cieçtcı İ L N Utanbul Sular İdaresi Uımım Müdürlüğünden: Memur Alınacaktır îdaremizin muhtelif servislerinde çalıştırümak üzere B. Dışı Memur alınacak, imtihandaki muvaffakiyet ve tahsil derecelerine istinaden 7244 sayılı kanun gereğince emekjiye esas aylığının üç üst derecesine kadar ücret verilecektir. îmtihan. 3/3/1970 Salı günü saat 14.00 de Beyoğlu İstiklâl Caddesi 379 No. da bulunan İdaremiz Merkez Binasında yapüacaktır. tMTİHANA GİRtŞ ŞARTLARI: 1 T.C. tabüyetinde olmak, 2 Siyasî ve Medenî naklara sahip bulunmak, 3 18 yaşından aşağı S0 yaşmdan yukan olmamak, 4 Erkekler için askerlik hizmetini yapmış bulunmak, 5 Davamlı mesaiye engel bir hali bulunmamak, 6 En az Ortaokul mezunu olmak. İmtüıana girmek isteyenlerin en geç 2/3/1970 Pazartesi günü saat 16.30 a kadar, bir dilekçe, tahsil belgesi ve iki adet vesikniıv fr.+«*,~*ı > ; 98 Kalem Muir Hill yedek parçalan 1.951,30 9 » Fordson Major yedek parçalan 710,01 72 » Ford kamyon • • 2.135,26 122 » Hanomağ dozer » » 6.214,17 20.000 Kg. Hurda yedek parça ve sair malzeme 16.000,00 11 Kalem 374 adet dış, 48 adet iç ve 37 adet muhtelif kolon hurda lâstikler + 7.490,00 AYLÂK MUSA BU & U N V.UAL LA'MIM GÜNÜ O'NiA UİCBİ12 İ4.500.74 2587,60 Yukarıda hizalannda miktan, cinsl, muhammen bedelleri ve geçicî teminatlan yazılı cem'an 34.500,74 lira muhammen bedelll yedek parça ve sair malzemelerle hurda lâstiklerin satış ışl 2490 sayılı Kanunun 31 inçl madctesine istinaden kapalı zart usulüyle artırmaya çıkanlmıştır. Geçici teminatı 2.587,60 lira olup, artırma İle ihalesl 24/2/1970 Salı günü saat 11.00'de Vilâyet Daim! Encümeninde yapılacafctır. Satışa çıkanlan yedek parça, malzeme ve lâstikler toptan bir talipliye satılacagı gibi a y n a y n olarak da ihale edilebilir. Sözü geçen yedek parça, malzeme ve lâstikler ATAKUM mevkıındeki garaj ve atelye tesislerınde, bu tşe «it aartname ve sair evrak her gün Daim! Encümen fcaleminde görül'bilir. Tallplerin belirtilen gün v e saatte teminat tnakbuz veya mektuplannı havi 2490 sayılı Kanunun 32 ncl maddesinin tariflne göre hazırlıyacakları kapalı zarflannı İhale saatinden bir saat evvellne kadar K o m i n n n ' » " " ' » ' " •• • •• *
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear