28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYF4 • Cumhurîyet Ocak 1970 '•••• Terziliği meslek saymayan iki Fotoş Metölraf Neclâ SEYHUN modacı kardeş Müdahale özentisinin sonu: Kanşıklık Prof. Dr. Sabahattin KERİMOĞLU oplum halindekı insanların rahat ve âhenkli yaşayabilmeleri için herke» sın tahsil, eviye ve kabiliyetlerine gore vazıfe taksimi yaptıklarını bundan evvelki y«zılanmızın bırinde belirtmiştik. Toplumu yaşatmak için bir kısmmın idareci, bir kısmının asker, bir kısmının tanatkâr v.s. olduğunu söylemi», bunu da insan vücudundakl organların vazife takslmine benzetmiştik. Vani vücudun bir kısmının sinir sistemi, bir kısmının hazım, kalb, böbrek v.s. gibi sistemleri olduğunu yazmıştık. Bunlar toplum ve vücut içinde bir nevi kalitatif yani değer ve kabiliyetlere gore vazıfelenme demektir. Bu vaziieleri üzerlerıne alanlar kendi işlerım ne kadar mükemmel yaparlarsa o toplum ve o vücut •İthamBizde gerçek anlamda bir moda evi yok. Hepsi kopyacı. Fransız moda evlerinin modellerini aşırıp türkçe isimlerle vermek düpedüz hırsızlık. Kişi defile verecekse, kendi buluşlan ilc verir. Onun bunun modellerini bir renk, bir isim farkı ile kendininki imiş gibi takdim etmek, ne modacüığa uyar, ne de ahlâk kurallanna!.. Annelerine erkek dikişini oğreünün en geçer akçe mesleği ten de babalan. O gun buguııterzılık. Günün değıl, yıldur evde hem kadın dikişı dıkıların, yüzyılların.. Modalıyor, hem erkek. nın, terziliğin tarihi, insanlık tarıhi kadar eski. Ama gelın göAŞK HİKÂYESİ :un ki, Fatoş Melâhat kardeşlerin evinde esen hava bir başka hava. «Dikıs bir meslek deabası Almanya'dan Rusya' gıldir bizim evde» diyorlar. Naya, Rusya'dan Batum'a g'ç sıl olur? miş bir zamanlar. Bir Gürcü kızı olan annelenni daha ılk Aslında bu fikrin, bu fe'sefegcrüşte sevmış. Ama aüe vernin savunucusu babalan. Babameyince kaçırraış onu. Kendi lanna göre bir kadın için yeraemleketı o.'an Erzurum'a gemek pışırme, bulaşık yıkama, tırcniş. Sonra pışıre, yıkaya. ciıortalık süpürme nasıl tabu b:r ke yıllar geçrnis aradan. î"aseyse, dikış de öyle.. Bir mestoş Melâhat kardeşler de ba]eK değil ki bu.. Kadının beili banın felsefesıne uymuşlar. Dıbaşlı görevleri arasında. Hern kişı öğrenmişler ama, meslek sadece kendinin çocukîannın saymarmslar. değil, kocasının elbıselerini dıkmesi de bir görev. Sonra kardeşlerden ilk defa Fatoş çıkmış bu felselenin dıî^na. 1954 de Olgunlaşma'dan ayrıldıktan sonra, bir Moda evı açmış. Aradan birkaç yıl gerip Melâhat de Güzel Sanatlar Akaciemisi moda şubesinden mezun olduktan sonra kaulrv.ıs ona. Bizde başka moda evinde desinatris olarak çahşmak ne mümkün? Hepsi Avrupa'yı taklit ediyor modelde. Ama abUnaı yanında iş başka. Dıledigını çıziyor, dilediğini yapıyor. Terzılik değil ama, desinatns ıık gerçekten bir meslek değıl bizde. Müşteri modele değiî, dıta'şe para ödüyor. Gelinlik vatak örtüsüne desen fılan çizeceksinız de... I Sornmsuzlnk şnurn yapsalar, insan vücudu bir anarsiye yani rahatsızlıfa düser ve huzuru kaçar. Aynı sorumluluk toplum içind* de var» dır. te yasayan insan olmanın huzurunu duyarlar. SORUMLULUK VE YAŞ 1 oplum içinde kalitelerin sorumluluğu yanınrfa bir de kronoiojik sorumluluk oldugunu belirtmiştik. Bu da insanların yaşlarına gore toplum içinde aldıkları mesuliyettır. Ooğan bır çocuk meme emer, yedi yaşına kadar oynar, roasal dinier. Ondan sonra okumaya başlar. îlerıde topluma daha bılgili, daha kuv vetlı bır kafa ile hizmet edebılmek içın didinir, kuvvetlenir. Otuz yaşınrfan sonra ış, ilım ve idare sahasında bilfiil toplumun hızmetınde, içinde T 6 B Fatoş Melâhat Modaevinin mankeni Merih Serap Gülgen «Kış geldi» isimli gece elbisesini takdim ediyor. colunun dört bucağından ge'.en zcngin, zevk sahıbi, anlayıslı müşteriler.. Antalya'dan Konuk!an mescıi, Gaziantep'ten Humanızlılar. Bir âlem bu Humanız baba. Bra sa^malık ineğim. Sağın beni, dıyor. Kızlanmn üstüne titriyor. öy lesine iyı baba. Kesenin ağzıru açıyor i>ıce. Her yıl 20.000 liralık elbise parası. Bir gece Fatoş • Melâhat karceş!«rin kızı içın diktikleri bir akşam elbisesi karşısında hayranlıktan çılgına dönüyor: Kızımı kraliçe yaptınız, diye bagınyor. Benden ne isterseuiz aün.'.. Müşterilerinden yana niçbir şıkâyetleri yok. Hayatlarından son derece memnunlar, ama. Erkek müşteriler de çok tutu jorlar maksl paltoları. İki kardeş, erkek dikişi de dıkiyorlar atölyelerinde. Yıllar önce bir nişanh: Onu süsledinız ama bana hiçbir şey yapmadınız, diye takılınca, darnada da bir şey'er hazırlayıvermışler hemen. Başlangıç o baslangıc. Muşterijeri arasında bugün yıldızlar, sıjaset adamlan var.. Sonra Haiıt Ziya Konuralp. Son derece tatlı bir müşteri. Babacan, uysal. Ama erkek dikişini herkese dikmiyor Fatoş Melâhat moda evi. Fatoş Mclâhat Modaevinin mankeni Merih Serap Gülgen maksi ve mini ile ÎJnlfi Manlıenlerimiz Doğum veri Hindistan'm Simla şehri AÇIL SUSAM AÇIL Bugün rahat, oturmuş, tutunmuş bir moda evleri var. Babalan ölmeden felsefesinin yan^s oldugunu, terziliğin bir meslek îıem harbte, hem sulhte picten dörtbaşı raamur bir meslek oldugunu böylece görmüş.. İSYANCILAR D N DİLE BENDEN SİMLA KANTARCI M Simla Kantarcı nsevi sosyetesi bizl nedense çok tutar, dıyorlar. Sanıldığının aksine hiç de pazariık ettnezler. Sanata hiirmet ederler, çok bonkördürler. Meselâ Kolmanlar en iyi müşterilerimiz arasındadır. Ama moda evini esas yaşaUdi Anadolulu müşteriler. Ana D iksiyoner: «Hindistan'da, 46.000 nufuslu, deniz sevıyesinden 2160 metre yüksek hkte bir sayfiye merkezi» diye bahsediyor Sımla'dan. Ama karşımdaki bir başka Simla. 1969 Türkiye ikinci guzeli bu! Sorulara ağır, sâkin cevaplar verıyor. Fazla konuskan değil. Ama gene de çok şanslı olduğumu soyledl yanm dakı ablası. Aslında hiç konuşmazmış ki.. Deli olurmuş annesı: «Bu kız bizimle niye konuşmnyor» dıye. Ama kocasına gelince değişiyormuş iş. Onunla saatler saatı konuşurmuş. Eh birbirlerinin dılinden anhyorlar. KocaSı muhendis Simla Kantarcı'nın. Kendisi de mekanığe meraklı. Ham güzel giyiniyor, manken okulunda hoca, ev kadını falan ya, aslında onu ilgilendiren şey daha bir başka. Musluk mu bozuldu, prizde bir aksakItk mı var. Bayılıyor düzeltmeye. Sonra arabada bir bozukluk oldu değil mi? Hiç bocalarmyor. Dalıyor arabanın altına. Baygın, hülyalı bakışlarına, ağır tavrına bakınca ınanmak betki biraz güç ama, böyle bu! Simla Kantarcı'mn bir der Oda dünyasındaki düzene isyun etmekten kendilenni alamıyorlar: «Bizde cerçek manâda bir moda evi yok, diyorlar. Hepsi kopyacı. Geçenlerde bir huti^in defileaine gittik, bütün ttnlü mo dacıların kıyafetlerine birer yerli isim takmış kendi ınalı gibi takdim ediyordu. Ne çirkin şey. Düpedüz hırsızlık bu. Kişi defile verecekse, kendi bulugları ile verir. Ondan bundan asırarak değil. Bu ne moda kurallanna uyar, ne de ahlâk kurallarına!..» ikişi dikilecek erkeğin mutlaka müşterilerden binnın nişanlısı, kocası, babası, ya tia kardeşi olması lâzım. KapıQa bir bıldık isim, bit fiarola vermek gerek. Yoksa Susam açümıyor.'.. o kadar iyı işler. Toplum bu işi maalesef henüz halledememiştir. Buna mukabil vücut en mükemmel şeklini bulmuştur. Böyle her organın vazifesini kendi sorumluluğu ölçüsünde yapmasına vazife sorumluluğu diyoruz. Meselâ kalb ve damar sistemi bütün vücudun muhtaç olduğu oksijen ve eıda temini ile vazifelidir. Bu sistem istirahat halinde de mücadele zamanında vazifesini ne kadar iyi yaparsa o insan o kadar rahat eder. Eğer mucarfele halindeki vazifesini ki kalbin hızlı çalışması, fazla miktarda kanı adalelere göndermesi işıdir istirahat halinde yapmaya kalkarsa kalb çarpıntısı hissedilir ve insana rahatsızlık verir. lnsanlar kalltelerine ve kronolojik tfurumlarına gore toplumda vazife almaktadıriar. Eğer bir hukukçu mühendisın işine karışırsa, hekim hâkimliğe kalkar, terzi keman çalmağa ozenirse kanşıklık başlar. Efer bunlar bilerek bu müdahalelerde bulunuyorlarsa işi erbabına bırakmamanın yanlıs r.eticeleri doğar. Buna sorumluluk şuurunun yokluğu denir. Aynı şeyi toplum içinde yasayan bütün vatandaşlara da ba?ka açılardan teşmil edebıliriz. En basiti her fert kendisini bütün diger fertlerin huzurunda sorumlu kabul eıter^e iyi bir vatandas, iyi bir hemçeri olur. Bu sorumluluk ?uuru olursa her gün şikâyet etti veya başındadır. Altmışbeş yafindan sonra, bunama başlar. Bunu takdir eden toplumlar bu yaştan sonra insanlan tekaüde yani oturarak ıstirahate sevic ederler. (Tekaüt kelimesınin mânası bu demektir.) SONUÇ oplum içinde lüzumlu va» zıfe almak isteyenler de bu kronoloıik sorumluluk şuuruna sahip olmalıdırlar. Yani çocuk oynamalı, talebe okumalı, kâhıl çalışmalı, ihtıyar dinlenmelıdır. Eğer bu sosyal vazife hıyerarşisi mükemmel olursa o memleket mükemmel olur, huzur içindedir ve gelişir. Eger bu hiyerarfi olmaz da tıpkı uzviyette organ fonksiyonlannın değişmesi gibi bir hal olursa netice şu olur: fnsanlann temiz kan sevlc eden yüreklerine böbrek fonksıyonu yaptınrsako uzviyett kısa zamanda komaya sokarız. En hafif mânası İle bu sendromun başı ağır bir hastalık, sonu ise ölümdür. 1 POLİTİKACI ORGANLAR unu biraz daha genişletecek olursak meselâ kalb kendi işini yapacağı yerde mıdenin işini üzerine alsa veya böbrekier kalb,ın işini Gelecek haf ta BUTİK MELDA B ğimiz şu şehirlerimiz, şu pis şehirlerimiz bir gunde dünyanın en temiz beldeleri olurlar. Çunkü herkes evınin, dükkânının onünü on dakikada te' mizlese her taraf pırıl pırıl olur. Nasıl her gün traş olan ve temiz gıyinen insan medenl bir varlık olmanın huzurunu duyarsa, bir günde on dakikasmı şehrinin temizliğine verebilen insanlar da o memleket ••••••••••••••••••••••••••••••••• Çocuklarınızı nasıl yetiştiriyorsunuz? Sofrada, oyun oynarken, sokakta dostlarınızın yanında ve nihayet evde... dı var. «Bir noktayı tashih etmek istivorum, diyor. Kraliçe* lik seçimi sırasında «Şiir denen nesneden hiç boşlanmam» dıye bir roportaj çıktı hakkımda. Ben böyle birşey söylemedim. Şiir kitaplarını özellikle aramam belki ama, bazı şairlerin kendi sesinden şiirlerine bayılırım.» Simla Kantarcı'mn d"ünyada en çok görmek istediği yer, doğ duğu şehir Simla. Bir gun ne yapıp edıp oraya gidecek. Kurulu düzeni. sakin, gonlünce bir hayatı var, Bu hayat düzeninin bozulmaması en büyük arzusu. En sevdiği kitaplar polısiye romanlar. Bir gece yatakta gene bir polisiye roman okuyormus. Kitabın en heyecanlı yeri. Tam da kaatil kurbanını bogazlıyormuş. Birden bir çığlık yükselmez mi alt kat tan? Simla adam boyu sıçramış yataktan!.. Ama boyle heyecanlı olaylar hcr gece olmuyor ki.. Simla Kantarcı polisiye romanlann kurdu. Kaatilin kim oldugunu da daha başından bilirseniz, o ışın tatfı mı kalır? Sun'ı, mübalâğalı şeylerden UIIIIJI nefret ediyorlar. Meselâ dozu S k&çınlmış makyajdan. Kadınla = rımızın makyajları genellik^ = çok komık. Balo makyajı ile so s kakta dolaşıyorlar. ş Mücevher konusunda da aynı = duîünce çizgisini izliyorlar. = «Sabte mücevherlerden, tas> Ş lıtrdan, zincirlerden hoşlanma Şj >ız.» diyorlar. «Bakır'ı bakır o H larak kullanırsanu, evet. Ama Ş altın suyuna batırıunış nzenti Ş şekildc asla. Mücevher takama E >aıı müşterilerimize gümüş taı 3 .siye ederiz biz. (iümüşün ağır = başlı. asil bir havası vardır. E Ama aJtın suyuna batırıp kıy> ^ mctini jitirmemek şartiyle...> =: Moda evlerınin en büyük ö E zeUıği onlarca bir renk kısıtla ^ ması olmayışında. öyle bu yıl ş SOFRADA kahverengi, bu yıl mor moda s aıye bir konu yok onlarda. Her = , „ . . u yıl, her renk moda. Hangi müş = 1önündekı yemeğı bıtirmek istemedifi zaman: «Ycmezteriye hangi renk, hangi ren E sen seni bekçiye veririm» pın tonu gıdiyorsa.. «Renklere E diye korkutnr musnnnc? âşığız biz» diyorlar. ^ Gündüz kıyafetleri dikmiyor 3 2 Tabağındaki eti kesmek istemezse; elinden bıçaği alar. Sevdikleri gece kıyafetlen. S lıp : «Ver bakayım, sen ona Müşterilerı de onîardan bu E beceremiyeceksin» mi derfantezi modelleri ıstiyorlar za 5 ten. Geldikleri zaman nıode» = sınız" kapağı açmıyorlar. Onlara ne 3 Falancanın jemefini uslo uslu yiyen çocuğunn ona gidecegini iki kardeşe bırakıyor E ""'" " ' örnek mi gösterirsiniz? Nasıl lıir anne babasınız? • OYUN OYNARKEN 1 Her dakika: «Dikkat, düşeceksın», «Elbiseni leke yapma sakın», «pabuçlannı kırletme!» dıye ıkaz eder misinız? 2 Arkadaslan ile ksvga ettıği zaman, küçük dostlarının anne ve babalan ile konuşarak sız de bu tartışmalara katılır mısınız? 3 Oynarken düşüp dizini kanatırsa: «Vah canım! Ne oldu?» diye hemen koşup kucağınıza mı ahrsınız? SOKAKTA 1 «Üşündün mü?», «Sıcak geldi mi?» diye iki dakikanın biri sorar mısınıı? 2 «Bu araba niçin böyle? Vapurun bacasından neden daman çıkıyor? O ne resmi?» diye sordnğu zaman: «Durmadan sora soracağına do*ra düriist yürüsene» diye mi cevap verirsiniz? 3 Paketlerinizi tasımaya yardım etmek isterse : «Sen küçüksün, olmaı» mı dersiniz? Paketlerinizi tasımaya yardım etmek isterse, İzin verir misinfz? Yoksa: «Sen daha küçüksün, olmaz» mı dersiniz? 2 Topluluklarda 111e de şur okusun, şarkı söylesin diye israr eder mısınız? 3 Daha anaokuluna giderken ilerde onun mımar, avukat, doktor v.s. olacağını her önünüze gelene söyler mısinız? Gelecek haf ta Gülşen Şefkatlioglu lar. 4 I Kendisine yakışan kıyafetleri seviyor, şiirden •ıoşlanıyor. polisiye romanlara bayılıyor ve mckanik ksaklıkları tanıir etmeye zaafı v*r. Su yeşili brokardan bir pantalon takım. Modelin bedeni boncnklarla üziim salkımları işlenmiştir. Sedef yapraklarla süslü bu kıyafet «Batbozumu» adını tasıyor. Maksi modasını çok tutuyor E Fato? Melâhat kardeşler. Mi E ni bizım kadınlanmıza yaraşrr.ı = yor. Ama Maksi tam bizlere gö E re. Şöyle aşağı doğru hafîtçe E açıl?.n evaze bir maksi bizler E ıcın biçilmiş kaftan E E • EVtNİZDE 1 Kendinîz sinemadan geçmemck için onun görmemesi çereken bir filmi görmesine razı olnr masunuz? 2 Aynı gün hiçten yaramazlıklarına bafınp, ciddî bir kusarnna hiç ses çıkarmadığınız olnr mu? 3 Odanııa kapıyı vurmadan çirmesine gbz ynmar mısınız? • DOSTLARIMZLN . YANINDA 1 Çocuğunuzun size ilgi çekici gorunen sözlerinı, küçuk de yanınızda ıken, arkadaşlarınıza an!atır mısınız? FAYDALI BÎLGÎLER TIRNAK CİLÂSI NERELERDE İŞE ÎARAB? = m m m m m ^ ^ « • Evde zarak yoksa. mekhıp zarfını yapışturmakta giıçlük çekiyor S sanız, zarfın kenanna biraz tırnak cilâsı suriin. Cilâ zamk yerine =: geçecektir. E İnci ve boncuklann delikleri genellikle iğne geçmiyecek kadar = küçüktür. İncileruıizi dizeceğiniz ipliğin ucuna biraz tırnak ci = lâsı sürüp kurumaya bırakuı. Sonra ipliği parmaklarınız arasında E büküp üzerine bir kat daha cilâ geçin. Bu eilâ da kurnyonca, ip = liğin uco son derece sertleşecek, boncnklarmızı rahatlıkla dize ş bileceksiniz. E Çok kere tımak cilâsı şişelerinin ağızlarını kapaklarmı açmakS bir mesele olur. Bnnu önlemek için tırnak cilâsı şişesinin ağız E kısmına biraz zeytinyağı sürmek yeter. Böylece kapağm şişeye E yapışmasına imkân kalmaz. = KEStK LblONLAR = Şimdi puanlannm hesabedin Şimdı puvanlarınızı hesaplayın. «Hayır» dçdiklerinız içın 10, «Bazan» dedikleriniz için 5, «Evet» dedikleriniz içın 0 puvan ışaretliyeceksıniz. • PÜVAN SAYİN1Z Sfl'U BULMUYORSA Çocuklanmzın methedild"ığini her halde pek sık duymuyor olmalısınız. • PUVAN SATINIZ 3060 ARASINDA İSE Çocuklanmzın şımarıklıklarına tahammül man pek güç geliyor olmalı. • PUVAN SAYINIZ 90 115 ARASINDA İSE • • zaman za JL f Kesilmiş llmonun kuruyup küflenmesini önlemek için, limonu içine biraz sirke dökülmüş bir tabak içine kapatın. E YEMEKLERİ SOGUTMAK İÇİN = Çocuklarınızı iyi vetiştirmekle iftıhar edebilirsiniz. PUVAN SATINIZ 115 140 ARASINDA İSE Mükemmel bır anne babasınız. PUVAN SATINIZ 140 150 ARASINDA İSE Sorulara samimi cevaplar verdiğinize güveniniz^var mı? Bir yemeği çabuk soğutmak için yemek tencercsini içine bir avuç E tuz atılmış soğuk su dolu bir büyük tencere içine oturtmak ge = Arkadaslan ile kava ettiği zaman, küçük dostlarının anne ve rektlr. E babalan ile konuşarak siz de bu tartışmalara katılır mısınız?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear