01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT taşımakta Israr etti. Filhakiluı savaş sonuna kadar da göğsünden çıkarmadı.» 14 Ocak 1970 CUMHTJRnnET Mehmefçik ve Anzaklar HAYRANLİK Yalnız adını değıl, Plevne1 deki hlzmetlerini ve ölumune kadar muhafaza ettiği dostluk duygulannı böylece oğrenmış oltfuğum bu ilgi çekici şahsiyeti daha iyi tammıya çahştım. Hâtıralarını okuduktan ve hakkında tamamlayıcı bilgiler derledikten sonra anlamıçtım ki; Doktor Royan, silâhlı bir çatışma içinde dahi, Plevne'de yureğine smmiş Turk dostluğunu, Turk askerine ve komutanlanna olan hayranlık duygularını sarsmamış ve Gelibolu'ya bir duşman olarak değil, fakat aldığı gorevı yerine getirmenin şuuruna sahip bir asker olarak çıkmıştı. ı Gelibolu'ya göğsünde Plevne madalyası ile çtkan anzak tiraf etmelıyım ki, Avustralya'ya gldınceye kadar Charles Royan'ın adından da, buyuk bır cılt halindeki hâtıralarından da habersizdım. Cnun adını ük defa Avustralya Genel Valısi Lord Casy ve saym eşlerı tarafından benim içın lutfettıklen bır oğle yemeğınde bu saygıdeğer ev sahiplerinden işittım. Yemekte sayın Genel Vali ile konuşmalarımızın temehni Çanakkale savasları teşkil etmışti. özellıkle, bu savaş sonunda her ıkı tarafın (Mehmetlerle ANZAK'ların) kin ve duşmanlık değıl, emsaline az rastlanacak şekilde, karşıhklı takdır ve sevgı duygulanyla cepheden ayrılmıs olmalanndaki nedenJer uzerinde duruyorduk. Konuşmayı izleyen Sayın Lady Casv de, bir ara aynı konuya değinmiş ve : «Benlm babam d» AN'ZAK' tır. Herhalde ismini dnymnş, hâtıralarım okumnşsannzdar» dıye anlatmıya başlamıstı. «Ben babamdan Türkler hakkında daims en iyi söıler din BAHA VEFA KARATAY I ledim. Hâtıralarında da uzun uzun anlattığı gibi o ANZAK olarak Çanakkale Savaşlanna gitmezden çok önce Plevne'de görev almış, Osman Paşa'nın komatası altında hizmet etmiş bir doktordnr. Gösterdiği başarılanndan ötürü Tttrk komutanlığı tarafından madalya ile de taltif edilmiştir. Babam hakiki bir Türk dostu idi, 51ünceye kadar da öyle kaldı.» Çanakkale savaşlarının yıldönümünde hazır bulunmak uzere 1966 yılında Türkiye'ye gelen bir grup Anzak lstanbul Spor ve Sergi Sarayı önünde mehter takımmı dinlerken. enel Vali ise, sayın eşinin bu sozlerinl şoyle tamamlamıştı : «Çanakkale Savaşlanna beraber katüdık. Tani ikimiz de ANZAKHz. O tarihlerde ben genç bir teğmendim. Dr. Royan ise general rütbesiyle 1 inci Tfimen Baştabibi idi (sonra dan da kaympederim oldn). Geliboln yarımadasına çıkacağımız geceydi. Son hazırhklanmızı tamamlaımş, geferî teçhizatımızı knşanmış, taeyecan içinde geminin hareket saatini bekliyorduk. Ba sırada Dr. General Royan'ı görenlerimiz hayretler içinde kalmışlardı. Doktor, göğsüne taktığı Osmanlı madalyasını şakırdata sakırdata dolaşıyordu. Nihayet o recenin sonunda kendisiyle flilen çarpısmıya gireceğimiz düşman tarafın madalyasını taşımak elbetteki şaşırtıcı oldafn kadar böyle bir savaş anında tasvip edilemiyecek bir hareketii. Doktora keyfiyeti böylece hatırlatanlar oldu. L&kin General Royan, Türk Ordusu içinde, kan ve ateş dolu savas alanlarında kazandıfı bn madalyayı 8 Bü^ük bir Türk dostn olan Doktor Charles Royan, Plevne'de kazandıgı Osmanlı barb madalyasını daima iftiharla tasımıs, Gozlerini yıllarca önce hayaÇanakkale ta yummamıs bulunsaydı, bu savaşlanna buyuk Turk dostuyla bir görüşgöğsünde • me, onu aynı sıcak duygularla bn madalya ile selâralayabilme benim için hakatılmıstır. kıkaten bahtiyarlık olurdu. Bu Sağ tarafta Generalin imkânsızlığın tesellisini onu bu o tarihte kısa satırlarla da olsa, kadirbilır ulusumuzun takdir ve sev çekilmis bir fotograh gi duygularına sunmakta bugörülüyor. luyorum. DR. ROYAN ıp tahsıhni 1870 yıllan öncesi Ingıltere'de tamamlamıştır. Iş bulmak içın gıttığı Italya'da, Osmanlı Ordusu tarafından yabancı doktorlar arandığını oğrenmış ve derhal gereklı teşebbuslere gırışerek Tuna Karadenız yoluyla Istanbul'a gelmiştir. Î Konıı ve resim:* ÂYHAN BÂŞOĞLU | TUNA CASUSU tstanbul'dan Osman Paşa Karargâhına gonderilen genç doktor, böylece Plevne savaşlanna katılmış, bu şanlı savunmanın en çetin safhalannı yaşamış, yerine gore hastanede, yerıne gore ılerı ateş hatlarında canla, başla hizmet etmiştır. Savaşlardan sonra goğsunde bir de Plevne madalyasıyla Avustralya'ya donen Royan, Sıdney şehnnde yerleşerek sivıl hayatta doktorluk mesleğıne devam etmiştır. Böylece 1 ınqi Dunj a Harbine kadar geçen kırk yılı aşkın zaman zarfında, muhitınde sevilen, sayılan bir şahsıyet olarak teraayuz eden Doktor Royan'ın bir buyuk ozellığı vardır. Her fırsat ve vesıle ile Plevne'den bahsetmek. Başta Gazı Osman Paşa olmak uzere Turk komutanlarının ve askerlerinin ustun nıtelıklenni en samımi duygularla takdir ve hayranlıkla usanmadan anlatmak. Melih Cevdet Anday ye çabahyordu. Bütün bunlar kendisinde olduğu halde böyle yapması ise büsbutün buyuk bir çaba, bır kahramanhktı elbet. Belki bu Dahası var, bunların içinde bize ters göyuzden gizlı emir onu cezalandırıyordu bile. runenleri de olabılir, olumlulardan olumsuz oNeden olmasın?» diyordu eski bakanlardan lanları ayırdetmek güçluğü ile karşılaşınz. OyFazh, «Gizlı emrin herkesle teke tek karşılaşsa bu bir güçluk değil, bir odevdır. Şurada üç mak istediği doğru ise, araya birinin girmesi elkışiyiz, değil mi? Bu üç klşı, gızlı emrin acaba bette kızdırırdı onu. Belki de bu yuzden gizli hangi bölümüne lâyik gorülmuştur? Bılemevız emır, en güvendiği insanlardan birini, heykelelbet, bilmeğe de kalkmamalıyız. Belki butun tıraş Nızam'ı da bekletiyordu yıllardan beri.» bu bölumlerin içinde gizlı emri tamamlayan biBütun bunlar doğruysa ki doğru olabilirdi rer parça varrfır. Yorucu bir iş, kabul edıyoheykeltıraş Nızam özveride eşsiz bir kişilığe bürum; ama hangi bekleyiş yorucu değildir ki .. rünüyordu. Ama onun arkasından yürürlerken, O zaman aktör Bilftl, ancak ressam Macıt'i ressam Macit'le aktör Bılâl'ın içine düştükleri evine bıraktıktan sonra heykeltıraş Nizam'a durum, gene de karışık bir durumdu. Ressam söylemeği kurduğu bir sözü, dayanamıyarak orMacit, heykeltıraş Nizam'ın, resmi, heykeli, titaya attı: yatroyu ve aşkı birer belirtl saymasını, doğru Ben evli bir kadını seviyorum, dedi. su, iyice anlıyamamıştı. Eğer bunlar da birer Ötekiler bu sözün gereğini anlayamadıklan belirti ise, demek ki, gizli emir yalntzca bekiçin sustular. Içkinin de etkisiyle aktor Bilâl, lemekle değil, bu alanlarda çalışmakla da ele hem bu susmaya kızdığı, hem de artık başladıgeçirilecek bir şey oluyordu. Ama heykeltıraş ğı sözün sonunu getırmek zorununu duyduğu Nizam, az önce konusurlarken, çalıçmayı güniçin, biraz sert ve yüksek sesle: lük olayların akıntısına kapılmak diye tanım Evet, evli bir kadını seviyorum, dıye sürlamış, du? gucünü yüceftmlş ve'İOTrâçta bekledfirdü sözünü. Aefta bugun bafel yöneten iki güç menin önemini belirtmekle yefinmişti. Oysa var; biri sevdiğim kadına duyduğum aşk, ötemeyhanedeki konuşmalannın ağırlık noktası kl gizli emrin bütün yaşamımızdaki etkisi. Beburada idi. Belki de heykeltıraş Nizam, önce nl iyi dinlemenizi rica ediyorum, ikisi bırbırikapalı durmuş, sonra sonra açılarak işin lçyüne benziyor. Niçin? Bunu bana sormayın. Fazunü ortaya koymuştu. kat şu kadannı ben size söyliyeyim ki, ikisinAktör Bilâl ise, daha çok, aşkın bir belirti de de bekliyorum, o kadar. Neyi bekliyorum, olması sorunu uzerinde durmak isüyordu. Bu yannı, öbür günü mü? Hayır, sadece bekliyodoğru ise, meyhaneden çıktıklannda, kendisirum. Baska türlüsünü yakıştıramıyorum kennin, biraz da içkinin etkisi altında kalarak söydıme. Ama sahnede iken ve yalnız başıma iken ledikleri de doğruydu. Gizli emirle onun aşkı de hep «ynı duygu sanyor benı. Sahnede olaynı şeydi. Bu bakımdan, aşkını gizli tutmamaktan ve yalnız kalmaktan başka yapacak bir sı yerinde olmakla birlikte, bu yerindelik anişim yok. Gerçi aşkımın beklenen gızli emri, cak gizli emre karşı bir sorumlulufcla açıklanagizli emrin de aşkımı ikinci plâna attığı oluyor. btlirdi. Yoksa buncfa korkudan ötürü gizlenecek Sözgehşi bu aksam, gizli emre nicedır uzak kalbir yan yoktu. Kim bilir, bugün ama bugündığımı düşünüp hem şaştım, hem utandım. Hatlük ressam Macit'ın yanında değil heykelti" t i içime bir kuşku da düştü bır ara; acaba bunras Nizam'a durumu açıkça anlatsaydı, bu balar birbirlerini ortadan kaldıran İki ters guç kımdan daha yerinde olurdu belki de. müdür diye duşünmekten kendimi alamadım. Ama kiml gün de birbirine karıştırdığım oluAktör Bilâl, durumun bir yandan avdınlığa yor bu iki duyguyu; öyle kı, ikisi için de kimdoğru geliştiğini, bir yandan da büsbutün sarseden yardım göremiyeceğimi anlayıp bir tek pa sardığını düsünüyordu. Her seyin büyük yasorunla karşı karşıya kaldığım sanısına kapılısalara uygunluğunu anlamış olmak onu rahatyorum; yardım kabul etmeyen bir tek sorun. latıyor, fakat bu yasalann içinde kendi yolunu Böylece kişl, kalabahk içinde, hattâ dostlar, araçıklığa kavuşturmaga sıra gelince aklı karıkadaşlar arasında yalnız basına kalıyor. öyleyşıyordu. Belki de, yüreğinin ta derinindeki, o se, size bu konuyu neye açtım? Bana yardımkimselerin bılmediği eize, gerçekten giz denecı olamıyacağınızı bile bile sizi niçin dînletimezdi... de o bunun farkmcîa değildi. Bir atıyorum? Söylıyeceğimi yadırgamavın: Kendimi lış, bir girişim onu bu sıkmtıdan kurtarabilirkısa bir süre olsun yok etmek için. Çünkü biz di. Ama nasıl bir atılıs, ne blçira bir girişim? sanki bir içimiz varmıs, dışarıdan görülmeyen, Açıklığa kavuşturulmağı bekleyen buydu. bilirtmeyen, sadece kendimize özgü bir iç benöyleyse gene beklemek eerekiyordu. lığımiz varmış sanısı ile avutuyoruz kendimıri. Ama o birkaç gün icindeki olaylar, aktör BlKonuşma bu avuntunun, sonuç olarak da benlâl'i bulunduğu yerden alıp, uzaktan bakıldığır.da lığımız denılen şeyin boş olduğunu ortaya çıgücü hesaplanamayan ölü bir dalga gibi, başını karıyor. Böylece kısa bir süre yok ettığımız şedondüre döndüre, bilraediği kıyılara attı öyle yın gerçekte var olmadığını anlayıp tutunacak ki, bunların sonunda, gizli emrin geîdiSi haberi bır kışi arıyoruz; yokların yardımlaşmasına şımşek hızı ile kente yayıldı ve aktör Bilâl ne başvuruyoruz anlıyacağınız. Demın Macit, kenmutluluk! gizli emrin gelmesinde bir araç oladımızi öldurmek olanağının ehmizde olup olmarak ve kendi anlayamadan işe yaradı. Ama rfığını sorduğu zaman bunu niçin sorduğunu yüreğim burkan bir oyun kanşmıştı bu mutlubilemem elbet ben de ona katılmıştım. Acaba luğa. Uydurucusu kendisiydi bu oyunun. Nasıl böylece kendımizı tanıtlayamaz mıyız? olup da gızli emır, onun bu oyunundan, sevdiği Nigâr için kurduğu bir mizansenden yararlaranaHeykeltıraş Nizam: ğa kalkmıştı. Aktör iJilâî, bütün yeteneklerinin Biz hepimiz, dedi, gizli emri beklemekle vargücü ile yöneldiğl ve salt bu yüzden ayaklantanıtlamaktayız kendimizi. dırdığı, coşturduğu yaratıcılık gücünün, gizli emRessam Macit: rin geldiği günn uyg\ın düşmesinde, bir rastlan Peki ama, diye araya gırdi, resimlerimiz, tıdan çok, gizli emrin onu gizliden kullandığı heykellerımiz, oyunlanmız ne oluyor? Onlar bigerçegini buluyordu, haklı olarak. Bu, tiyatro olarer tanıtlama aracı değil mı? yında belki açıkça belirmivordu, fakat başvazar Aktbr Bilâl: Kutsi'nin oldürülmesi hikâyesinde çırçıplak or Aşklanmız .. aşklarımız ne oluyor? dedi. taya çıkıyordu. Ne tuhaf! Bır yalandan, gerçeSin Heykeltıraş Nızam: tâ kendisi, beklenen gizli emir doğuyordu. De Onlar da belki birer belırtidır, dedi. mek ki, heykeltras Nizam'ın, resim, heykel. oyun Ve bunu söyledikten sonra yurümeğe başve aşk içın «onlar da bir belirtidlr» demesi o latfı. Ressam Macit'le aktör Bilâl, kısa bir sugece anlayamadıklan bu söz iki gün içinde tam re arkasından bakakaldılar onun. Heykeltıraş verini buluyordu. Aktör Bilâl, bundan ötürü, Nizam, gızlı emrin ta kendisi imışcesıne, zaman önemli bir kişi olmak bilinçsizliğl gerektirir kazaman açılıyor, onları karanhklar içinden çekıp nısma vardj. Evet, gizli emrin gelmesinde, en çıkarıyor, sorunlann ne kerte sade ve aydmlık büyük rolü o oynamıstı ve bilmeden oynamışolduğunu gösterip şaşırtıyor, umutlar uyandıntı. Böy'.ece gızli emir üzertne yıllardan beri kafa yor, bunca beklemenın boşa gıtmedıği izlenimiyoran, gızli emrin belirtilerini bir çok kez gören, ni uyandırıyor, ama sonra... sanki daha da kalonun niteliğini bile bildiklerini ileri sürenlerin ması, tümden ele geçmesi, doğasının kurallarıönüne geçmişti. Sadece bu yeterdl şereflere. na aykın imiş kibi sessizce yitiveriyordu. Bovmutluluklara kavuşmak için. Ama aktör Biiai le d'avranmasında, karşısındakilere bir değerbundan da çoğunu elde etmişti. Nıgârla arasınlendırme ve böylece bir katkıda bulunma payı daki geçilmez sandığı alanı bir solukta alıverbırakmak istediği amacı gizliydi belki de. Buna mışti. Demek ki gizli emır gerçekten de teke tek bir şey denemezdi; gizli emrin bilınmezliği yabuluyordu insanlan; onlann mutluluğunu, sanki nında hevkeltıraş Nizam'ın bunca açık seçikuzun bır süredir plânlamışcasına, birdenbire gerlıği, arkadaşları için yardımdan da fazla bir deçekleştiriveriyordu. ğer tasıyordu. Onun sevilmesinde, güven uyantfırmasmda elbet boyle davranmasının buyuk Olıylar birbiri arkasına sökün etmişti. etkisi vardı. Eski bakanlardan Fazh'nın birkaç önce tiyatro olayı patlak verdi. Aktör Bikez söylediği gibi, «Gizli emrin belirtilerini onlâl'in sahneye koyduğu ve başrolünü oynadığı dan daha çok görmüş, gizli emre ondan daha yeni piyesl, A.Y.O.T.'nin yasaklayacağı söylentiçok yaklaşmış olanlar biJe kimseye onun gibi leri dönüp duruyordu kentte. Provalara bir yardımcı olmuyorlardı. Acaba onlannki, gizlı A.Y.O.T. müfettişinin dadanması kuşkulan büsemrin belirtilerini daha çok görmekten, ona butün arttırmıştı. Bu müfettiş, kısa boylu, tıkdaha çok yaklaşmaktan gelen bir suskunluk naz, yüzu ben içinde konuşurlarken Bilâl saymuydu? Çünkü yaygm olan bir kanıya gore, mağa kalkmıştı bu benleri de başaramamıştı gizli emir, yaklaşıldıkça bilmmez oluyordu gozlerini hep açık açık tutan ve fıldır fıldır her Yoksa bunda tfüpeduz bildiğini saklamak, bovyana bakan, gençten bir adamdı; sol elıni hep lece daha da aranır olmak tutkusu ya da çıkarpantalonunun cebınde tutuyordu. Bir gün, onun cılığı mı saklıydı? Bu konu uzerinde uzun bovUstü olduğu anlaşılan başka bir müfettiş geldilu tartışılabilirdi. Ama şurası kesindi ki. heyginde, bu eüni cebinden çıkarmıstı ve o zaman keltıraş Nizam onlara benzemiyordu, elinden aktor Bilâl adamın sol elinin orta parmağı olmageldiğince aydınlatmağa çalışıyordu herkesi, udığını görmustü. mutsuzluklar, kuşumler, kuşkular kalmasm di(Arkam 69 HATIRALARI A ABTI* KOI4T İLE MODESTY mma, Doktor Royan bu duygularını ve şahldı olduğu akıllar durduran kahramanlık olaylarını sadece bu anlatıslarına, zamanla silinecek hikâyelere ınhısar etmesine de razı olmamış ve 1 inci Dünya Harbinden önce yayınladı , ğı hâtıralarıyla bunları en güzel şekilde dıle getirerek tarihe maletmiştir. Bu hâtıraları okudukça duyduğum iftihar kadar, Plevne konusunda bilmediğim pek çok seyi de öğrenmiş olcTum. Mermı yarasıy la parçalanmış bacaklarım dizinden itibaren kestlği yirmiden fazla Türk erinin, mevzil bir uyuşturma dahi yapılmadan bu korkunç acıya nasıl tahammül gösterdiklerini değil yalnız; Osman Paşa'yı çeşıtli yön» leriyle de onun satırlarından daha iyi tanıdım. 1870'lerde, yanı bundan yüz yıl önce, P l e v ne savaşlanna hemen hareket sırasında, Osman Faşa'nın, subayların moralini takviye için kuçuk bir Bulgar kasabasında tertiplediği baloyu tfa ilk defa onun hâtıralarında okuyarak hayretler içinde kaldım. Evet yanlış değıl, bır balo vermiştır Osman Paşa. Bundan yüzyıl önce... Osman Paşa'yı buyük asker, şereflı bir komutan olarak tanırdım amma, onun yüzyılları aşan bu ilericiliğıni ancak Dr. Royan'ın satırlarıyla öğrenmiş bulunuyordum. Bır gun Canberra'da zıyaıetıme gelen Sıdneyli bır ANZAK da Charles Royan'dan bahsederek : «Doktor Royan çok ilgi çekici bir anzaktır,» demiştı «Daha Geliboludan yıllarea önce, Türk kahramanlığını, Plevne savaşlarının inanılması güç olayları içinde çevresine tanıtmış bir insandır. Ona Avnstralyalı ilk Türk dostu da divebilirsiniz. Devamlı olarak Plevne'den bahsedisi dolayısıyla, yakın arkadaşlan kendisine (Charles Rovan) yerine (Plevne Royan) adını vermislerdir.» Evet, bu büVuk Türk dostu fâni hayata çoktan gozlerini jumrauş bulunuyor. Fakat geç de olsa onu tanımamızın, onun hâtırasını ve adını saygıyla anmamızın sadece bir kadirsinaslık değil bır borç olrfuğuna inanıyorum. Bu konudaki bilgılerimi derinlestirmem için bana sağladıkları imkânlara ilâveten, bu satırlarla birlıkte yaymlanan resmı de, Avustralya'dan aynlışımdan sonra tstanbul'a göndermek lutfunu esirgememis olan kızı, Savın Lady Casy'ye bu vesıleyle derm teşekkurlerimi tekrar sunacağım. •••••••• •••••••a •••••••••••••••• r i T T ı i n v ^ « • o n H S • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• •• •• • •• ••••••••••••••! • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• •••• • •• • • * • • • ! •• •• • » •«• • • • • • • « ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••«••••••••••••••••••«••••«••••••I N E VAC piyE SOBCCA.Ü ŞEV voe, a<Q i<i UFA»£. pSZT <;iKTl, AMA 'IERSI* «aecn'f A/ IMŞALUAU Ü ;;.;••••••••••• ••••••••• gS TAgly> G n r t K ijJİijJİjyiliİlJlİiiİHİHİİHiiiiiiiii YARIN : (Yaşayan ANZAK'lar anlatıyor) ••••••••••» •••••••••• D OK1 O R • Tarık Z.KırDakan J DERİ SAÇ ve ZÜHRtVl Hastaüklan Mâtebassım tstiklâl Cad Parmakkapı Nn: 8e TPI: M IC T3 •••••»••••»••••••••••
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear