01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT Değlşik yerierde. çesItH fırsat ve vesılelerle karşılaştığım, tanıştığım ANZAK'lardan çoğunun da, böylece Gelibolu'dan ellerinde hâtıra olarak kalmı? ne varsa bana göstermekteki içten arzulanna tanık olmuşumdur. Bunlar bazen yıpranmıs cüzdanlarının en derin köşelerinden çıkardıkl a n soluk bir resmi, bazan teneke bir kutu içind"e sakladıkl a n mermi parçalarını veya evlerindeki vitrinlere itlna ile yerleştirilmiş madalyaları, kütüphanelerindeki hâtıra defterlerini önüme seriyor. «Bo mermi p»rç»sı .. vey» bu resim . » diye anlatıyorlardı. 53 yılın ardında kalmış bir zamana ait bu anıların canhlığı, tazeliği ve en küçük aynntılarına kadar böylesine hatırlanışı insanı hakikaten çaşırtacak bir özellikti. Gün geçtikçe. benim onları aradığım kadar onlar da beni arar olmuşlardı. 12 Ocak 1970 CT7MHURITET Mehmetçik ve \nzatlar BAHA VEFA KARATAY iyaret ettığlın her şehırde, o civarda oturan ANZAKIarla bir tanışma topiantısı yaparak, zamanın elverdıği ölçüde Çanakkale'yı yâdetmek, beni oldugu kadar onlan da ilgilendıren, duygulandıran bır durum yaratıyordu. Eyâlet başkentleri olan SÎDNEY, MELBORN, BRİSBETN gıbi önemli merkezlerde bu toplantılar daima daha kalabalık olmuştu. Fakat ANZAK'. larla en büyük, en heyecanlı ve mânaU toplantımız 25 Nisan 1968 akşamı KANBERRA'da, onlann şereflerine verdiğim bır resepsiyorüa gerçekleşti. (Bu dık kate değer toplantı, yazı serı VETERANS MEET AFTER 53 YEARS Diggers and Turks good friends now Z Türk dostluğundaki uğur ve 53 yıl sonra kavuşan 2 Anzak mizin sonunda ayrı bir bolüm olarak sunulacaktır.) Kuzey Avustralya bolgesine, DARVlN'e yaptıgım geıi «ırasında da Eski Muhanpler Teşkilâtının mahalli idarecilert, aym konudaki rıcamı karşılamak içın, lokallerinda bir tanışma kokteyli tertiplemişlerdi. Ne yar kl, Gelıbolu'dan kalan yaslı muharlplerden o bölgede bulabiidikleri sadeoe ü ç ANZAK'tı. Buna rağmen salon diğer emekli askerler ve cıvardaki kara, hava birliklerirün muvazzaf subaylanyla tamamen doldurulmuştu. Bu DARVİN toplantısının, lki ANZAK için tam 53 yıl sonra umulmadık şekilde kavuşmaya sebep ve sahne oluşu bakımından pek hoş bir özelliği ve pek canlı bir hâtırası vardır. Gelibolu'ya aynı kıta içinde çıkmış iki silâh arkadaşı olan Mr. JÎM CUNNİGHAM ve Mr. MOSTTN, savas sırasında fasılalı olarak yaralanmış ve ayrı ayn hastanelere gönderilmışler, boylece de birbirlerini kavbetmişlerdi. Aradan geçen 53 yılırı sonunda, işte o gün, bu toplantı sebebiyle karşılaşıyor, uzun yılların hasretiyle kucaklaşırlarken, birbirlerinin henuz hayatta olduğunu görmenin sevıncini de yaşıyorlardı. Bu yaşlı silâh arkadaşlannın garip ve heyecanlı kavuşması, yalnız onları değil hepımizi duygulandırmış ve ertesi günlcu gasetelerde büyuk puntolarla, resımlerle yer alarak günUn ilgi çekıcı bir konusu olmuştu. DOĞUM GÜNÜ üzel bir tesadüfle. aym gün, Mr. MOSTTN YOUNG'ın 74 üncü dogum gününe rastlamıştı. Mr. MOSTTN, bu kavuşmanm, dogum günleri için hayatında aldıgı hediyelerin en kıymetlisi olduğunu söylerken, gözlerinde sevinç yaşlan parlamaktaydı. İKİ MİSAFİR 968 Ağustosu içinde, bir Pazar gecesiydi. Vakit hayli ilerlemişti. Yatmak üzereydım. Telefond'an arandığımı haber verdiler. «Bnrada uzaktan, QLEENSLAND eyâletinden gelmiş iki ANZAK misafiriraiz var. Tarın da erkenden KANBERRA'dan 'ayrılıyorlar. Siıinle görüsmeyi çok istiyorlar. Acaba kabnl edebilir misiniz?» söılerivle karsılaştim. Yarım saat kadar geçmeden buluşmustuk. tki yaşlı ANZAK beni önce askerce selâmladılar. Sonra birisi sapkasını çı* kanp basmı eğerek bir selâm daha verdi. 6 1 DARVİNdeki Askeri Lokalin ştrel köşesinde Çanakkalp sa\ aşlarından getirilmiş bir merml kovanı >er almaktadır Resimde, bu kovan \e bunu lokale hedhe eden eski muharip göriUüyor. «Gördünüz mü Türk dostluğundaki uğunı, demişti, beni tam 53 yıl sonra arkadaşıma kavuşturdunuz. Yıllar var ki, uzaktaki çiftliğimden pek inmem buralara. Bugün de, bu uzun yolları aşarak, başka bir sebeple kolay kolay gelmezdim Darviıı'e. Siıin ANZAK'larla tanışma araunuz ve bizlerle Gelibolu hitıralan üzerinde konuşma isteğinizi duyunca, tereddütsiis yol» çıktım. Buna inanm.» Bir diğeri ise, Eski Muharipler lokalinin şeref köşesine konulmuş bir mermi kovanını gösteriyordu: «Bunu ben hediye ettim lokale. Geliboludan getirilmiş bir hâtıradır.» • Thrte G«llip«li vatcrant met a Turk in Otnfin ymittâvf , .. bot tt w«i* » very frtemtty *ti*r. İThey met Torki»r. AmbMtMfor to AuttrıBa, Mr B. V. Karatay {sncond ft»m Um.~Pi****i wi»h [him from Mt »re, Mr Morfyn Younj, Mr U n Rei«J >nd Mr itm Cunmn^hjım. H>« mmrtuış lt««l »m>rh«r mımml »o«t h»ppy aside to tt $•• s»«*y l»«tow. • Darwin de t e r t i p l e n e n t o p l a n t ı d a iki ANZA K'ın 53 yıl s o n r a k a v u ş m a l a n , ırünün il)rl çekici bir k o n u s u o l m u ş t u . Darwin'de y a y ı n l an an T h e N e w s adlı gaıetenin Z Ağustos 1968 tarihll n ü s h a s ı n d a n a h n a n yukarıdaki r e s i m d e s ö z k o n u s u ANZAK'lar v e b u s a t ı r l a n n yazarı bir a r a d a görülüyor. «Geliboln'dan sonra, dedi. hayatta rasthyacagım Hk Türk askerinin önfinde savçıyla e | i l meye ahdetmiştim. Siz de eskî bir askermişsinlz. Böylece ahdimi 53 yıl sonra gerçeklestirmeme imkân bahsetmis olnyorsonnı. Mütesekkirim »ize.. Şnna emin olnnnz ki, bn baş, bugüne kadar kimsenin önündo etilmemistir.» MELBORN'da ise otuz kadar Gelıbolu muharibi ile, bir akşam üzeri, kendi lokallerinde buluşm«ş, tanışmıştık. Sıcak ve içten bir toplantıydı bu. Bir ara yaşlı bir ANZAK arkadaşları adına söz alarak, heyecanlı bir konuşma vapmıstı. Türk ulusu ve MEHMETÇtK için besledikleri takdir ve saygı duygulannı yürekten ifadelerle dile getirmişti. Kendilerine verdiğim cevapta: «Savaşlarda başannın temel nnsnrn hlç süphe yok ki, ugruna can verilecek dâvanın haklılığına inanmaktır, demiş ve devam etmiştim: Çanakkale'de biz kazandık. Elbette ki kazanacaktık. Çünkü d i v a m u ynrdnmuzn, egemenüsimizi «avunmak gibi ulvi bir inançtan kaynak alıyordn. Sizler iıe istilScı ernpnn içinde yer almıstınız. Asker olarak görerinizi vapacaktınız ve yaptınıı. Lâkin inanclarımi7 ara<!indakl nran ölçüve geleblllr miydi? Sunu da belirtmek Isterim ki, biz Tfirkler, savaslara sebep olan siyasî kararlarda yer almıs hataları, cepbelerde, aldıkları törevi alın akıyla yapan, vahsete. hnnharlıta kendini kaptırmadan mertce savasan askerlere hiçbir zaman buiastırmamısızdır. Bn askerler düsmammız da olsalar yifeitlikleri. dürüstlükleri ölçüsünd^ daima takdirle ananz. tste bnnun içindir ki, biz ANZAK'ları cesur savancılar. serefli askerler olarak tanıdık.» Sozlerimi nihayet su sekilde tamamlıvarak ^ormuçtum: «Evet Gelibolu savası her lki tarafın da degerli evlâtlarından pek çofrunun havatına mal olmns kanlı bir çarpısmadır. Bn kavıplarımız için bcgün de ne kadar SzSIsek yeridir. Fakat bnnun eunahından elbette ki bize hisse düsmez. Bir v dnmnzn kornyordnk, ya siz? Sirin ne Işiniz vardı Geliboloda?» Karsımdaki ANZAKlardan biri yüksek sesle cevap vermisti: «Hata idi. Yanlış bir karardı.» SalonJakiler arkadaşlannın sözlerine katıldıklarını hallerivie belli ederlerken, bir ANZAK da isi bir espri ile bitirmek istemişti: «Doğrn, hata idi demisti, hata amma sonu havırlı bir hata. Ya eitmesevmisiz oraya, kahraman Türk dostlarımızı, ^oni Türk'ü nasıl tanıyacakmısız?» oday 67 Aktör Bilil'e döndü. Öyle değil mi? Aktör Bilâl ürpererek: Evet. dedi boğuk boğuk. Sonra da= Adamına göre değisir belki de... diye ekledı. Ressam Macit, onun bu *on sözlerini duymamııtı, heykeltıras Nizam'a dönerek sürdürdü söz lerini: Ona sahip olmağa kalkısmak, o Ç««it bir sabırsızlığm tanıtıdır ki, bunun içine inançsızlık bile girebilir. Çünkü fjzli emir bizim dışımızda bir varlıktır, bizim varlığımıza bağlı olmadan vardır o. Ve «klamamah ki, bugünkü durumda bizden haberi de yoktur. Bundan ötürü, ancak beklemektir bize düsen, biz ancak beklemekle onun varhğının tanıtmı vermiş oluruz. Gerçekta o bize gelmeden ygpacagımız bir iş yoktur. Çünkü onun ne olduğunu açıkça bilmiyoruz. Buraya değin çozüra, beklemek sorununda toplanıyor. Taraam rot? JJeykeitıra? Nizam btşını lki ^ana aallcdı: Eh... dedi. • . a Ressam Macit: Buraya değin söylediklerim, diye ekledl, sadece gizli emrin kendisi hakkındaki tutumumu zun göstergesidir, ona verdiğuniz önemi gösterir. Ama gizli emre karjı tutumumuz bununla bitmez; söyle ki, bugün için ve belki de her zaman içinbeklemek önemliyse. o durumda en yüce ölçü, en iyi beklemenin ölçüsüdür. Çünkü ters yönde en ufak hareket, fevet, bütün düşünürler bu noktada birlesmişlerdir) onu gücendirebilir ve bu yüzden uzaklaştırabilir bizden. Almgan tabiath olduğunu biliyoruz. Boyuna gelip gitmesinden belli değil mi bu? Heykeltıra; Nizam, başını salladı. Evet, öyle, dedi. Ressam Macit: Dahası var, diye sürdürdü konuşmasını. Ona kendisini beklediğimizi de belli etmeyeceğiz, çünkü ödevdir. Ona kendimizi duyurmağa kalktık mı, ondan bir karşılık bekliyoruz demektir. Bu bekleme işe. gerçek bekleme değildir, hattâ onun tam tersidir. Şimdi burada iki türlü bekleme elde etmi? oluyoruz. Oysa karaıhğm verilip verilmi yeceğini bilmek bizim gücümüzün dı;ında olduğu na göre, belirtileri birer karfilık sayabilir miyiz ve en önemlisi bunlar, hangi türlü bekleyi^in karjılıklarıdır? Heykeltıraç Nizam: Burada ayrılıyoruz birbirimizden, dedi. Bence belirti bir karsılık değildir. Ressam Macit: Bunu nasıl söyüyebilirsin? diye şastı. Bek leyişin bütün koîulları belirtilerin yorumundan çıkmayacak mı? Öteki: Bence tersine, dedi. Koşulların yorumundan belirtilerin beklenişi çıkar. Arada gerçi önem li bir ayrılık var ama, bunu görmezlikten gelebili riz. Asıl sorun orada değil... Ressam Macit: Elbette orada değil, dedi. Sözgelişi merdi ven kurammı ele alalun; bir belirtinin, ya da her hangi bir%koşul içindeki bekleyişin görünüşü, mer divenin yukarı basamaklanndan mı, aşağı basamaklarmdan mı almacak? O zaman merdivani yan yatırıyoruz. Ama herkes böyle düşünmüyor. Heykeltıras Nizam'ın bileğini tuttu. Söz gelişi sen dostum, s*n böyle düfünmü yorsun. Heykeltıras Nizam: Evet, öyle düşünmüyorum ama ne çıkar bundan? dedi. Aktör Bilâl'in aklı başka yerdeydi, «karjfilı» ğm verilip verilmiyeceğini bilmek bizim gücumüzün dışındadır» sözü onu ürpertmijti. Tam bu sırada ressam Macit ona döndü. Sana gelince, dedi, seh tutarsızsın bu konu» da. Ya tiyatrona kapanıyorsun, ya tiyatronu ka» pamayı düşünüyorsun. Aktör Bilâl: Tiyatromu kapamayı hiç bir zamar duıünmedim, dedi. Öteki: Bu sözümü o anlamda alma.dedi. İçin için bocaladığmı anlatmak istiyorum. Ne yapmak ge rektiğini bir türlü kararlaştıramıyorsun. Ya umut suzluğa duşüyorsun. ya da kendi kendinle yetinmeğe bakıyorsun. Kimi zaman belirtiler gördüğüne inanıyorsun ve böylece rahat ediyorsun, kimi de ba; kaldırıyorsun, kızıyorsun, kendinle kavga ediyorsun. îçkisini yudumladıktan sonra: Ama Nizam öyle değildir, dedi. O biliyor ve bundan ötürü de hep rahat. Aktör Bilâl susmağa karar vermijti, heyecamnı bastırmağa çalışıyordu. Heykeltıraı Niz«m is« durdurdu ressam Macit'İ. Seni çok iyi anlıyorum. Söylediklerin arasında doğrular da var, yanlıslar da. önce şunu belirtmek gerek, konumuz. anlaşmak için güçlükler gösteren bir konu. Çünkü düşüncelerimizi somutlamak zorunda kalıyor ve bu yüzden onun soyut niteliğini zedeliyoruz. Bugüne değin gördüklerim» ve bildiklerime dayanarak söyliyeyim, gizli emria belirtilerini görmekten ötürü şımarmak çok yanlıştır. Beklenişin yorumunda düşülen yanılgıların çoğu buradan gelmektedir. Merdiveni yan yaürmak bu zorluğu aşma çabasından başka ne? Oysa gizli emir başlangıçta şaşırtıcı değil. düzenli v» uynmludur, işleyişi ile kiside hayranlık yaratır. Ama onu var saymağa kalktmız mı. bakarsmız, var saydığıruz yerde yitmiş: yitti diye düşündüğıinüz yerde ise düzeni ve uyumu ile sizi kavrayıvermiştir. Bence en büyuk sakınca, bundan ötürü duyulan rahstlıktadır. Hani senin bende «radığiBi rahatlık. Kimi zaman sabah horozunun sesj gibi kulağımda çınlar da gözlerimi açmam. Tetikte uyurum öyle. Ben onun belirtilerini belki de herkesten çok gormüşümdür. Ama bundan ötürü gevşemem, günluk işlerimin akıntısma kaptınp bırakmam kendimi. Ne olur ne olmaz, diye düşünürüm, varlığmm nedenini iyice bilmediğimiz için, yaşamımızdan ne beklediğini de doğruca kestiremeyiz. En önemlisi, görevlerimizi bile kesin olarak sap. tamak güçlüğü var karşımızda. Kendi işlerimizin hangisi onun yararınadır. hangisi değildir? Bunu da bilemeyiz. Elbet bir gün dah» da aydınlığa varacağız. Ama o zamana değin yapacağımu en önemli is. bence. acelesiz beklemektir. Re=sam Macit: Dönup dolaşıp hep bu yere geliyoruz, dedi. Heykeltıras Nizam: Elbette. diye kesti onun sözünü, başka bir yere gltmek, başka bir açı aramak elimizde değil de ondan. Ressam Macit: Kendimizi öldürmek de elimizde değil mi? Diye sordu. Aktör Bilâl de katıldı bu soruya. Evet, kendimizi öldürmek niçin elimizde olmasın? Heykeltıras Nizam gülümsedi, ama belü belir. siz ve dedi ki: Elimizde değildir diyen yok. Ama bu neye benzer bilir misiniz? tnsanın, sevdiği uğruna ken» disini öldürmesine benzer. Aktör Bilâl: (Arkam rar} Konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLU TUHA CASUSU •••••••••«• ••••••«••••••••«• •••••••••«••••••a f i i j i i T i H a n v J o n e s !!!!!!!!HH!!!!!!IIİ!!!!H!!Iül!miH!!İ!!!!!U!!l!!H!H!!!!iHl!ll! Yarın: CONİ TÜRK, AFİYETLE YE. TEŞEKKUR Eşimin doğumu sırasında gereklı bütün ihtimamı göstererek çok yerınde müdahalelerle bize erkek bir çocuk kazandıran Sosyal Sigortalar Kurumu Doğura Hastahanesi Baştabibi sayın GAİBE İHTAR Balıkesir Askerlik Dairesi Başkanlığından Türkiye'de ikamet adresınde bulunamayan ve mükellef olduğu askerlik görevini kadar yapmayan aşağıda kimlikleri yazılı mükellefler; bugüm 403 sayıh Kanunun 25 incı maddesi (ç) lıkrası gereğınce; ılân tarıhınüen ıtıbaren üç aj içinde Türkiye'ye gelerek askerlik görevini yapmak uzere ilgıli mercılere müracaat etmediklerı takdırde haklannda aym kanun hükümlerine göre vatandaşhğı kaybettırme ışleminin yapılacağı ilânen teblığ olunur. l l i llçesi Köy veya Mah. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Dere Köy. Çanakkale ÎMROZ Dere Köy. Çanakkale İMROZ Dere Koy. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Çınarlı Mh. Çanakkale İMROZ Tepe Köy. Dr. Hakkı Berkman'a ve asıstanı sayın Dr. Vicdan Gündüz'e, ebe Hatice Demiray'a, hemşire Semahat Karatoprak'a, hastabakıcı Hülya Konak'a ve emeği geçen diğer doktor ve müstahdemlere gazeteniz vâsıtasiyle teşekkür ve minnetlerimi sunarım. Özen OTAG !•••«••••«•«•«••• H. No. C.No. S.N< 80 232 571 556 351 307 260 217 81 52 12 176 2 37 1 114 44 44 13 13 13 12 1 1 1 6 Cumhuriyet 432 DOKTOR Op. Croloi SÜREYYA ATAMAL Takstro SıraseivUeT 105/4 ız 1 29 101 72 62 157 102 30 155 124 69 16 94 4 32 Baba adı Adı Soyadı Doğumu Dımistokli. Fotı YANDA 1935 Istelyano. Yanı PARAŞKEVA 1950 Dimitri. Nikola ÇAKUNA 1950 Babasız. Todorı KALABALIK 1950 Vangel. Kosta PASKAL 1950 Sotir. Yorgı PAHİL 1950 Yorgı. Anastas>o ANARGİROS 1950 Panayot. Yorgı MUDAK 1950 Dimitri. Harileos HARİTO 1950 Nikola. Teologo SÎFNİLATÎ 1950 Kostantino. Sotırı KORNENO 1950 Dimitri. Haralanbos KOUTSOUMALİS 1950 Christos. Thefonis KOTİTİS 1950 Yorgı. Mavroyano YORGİ 1950 Sayı: 1917 (Basın : 10111/429% lel: HDH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear