23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 Haziran 1969 CUMHUHÎYET Bizlm otelin kâtibi, «Kış boxada sekiz ay sürer» derken, füniversıte ile şehır arasında işleyea minibüsün şoförü, «Kış bastırroava toprak bile aha böjie daş gibi olnr» dtye Erzurumun taşıru anlatıyordu. Er zurumun sert iklimınin yam sıra, Insan başka bir havanın buW*n buram >üzüne vurdugunu fsrkediyor, ünıversitenin yaratitığı, kültürün getirdiği bir hapa. Bunu anlatması çok güç, lakat öyle bir duygu ki, nerede jolursa olsun kışinin benliğini •dolduruyor. Lokantada, «tstansiı erlk yiyorunuı, buk u yerden yeni kalktı» dlİyBn garson blle bu havayı hazjı»ş*ıııı ue başlamıs. Ilk za•sinlar çok kızıyormus ürtlversfteli kızlann, erkek ögrencilerae beraber yemek yemesine, artık aldırmryoTmuş. «Nlrye?» dıye sorulunca «Onlann fekden fazla bildikleri var» deeU. Şehrin caddelerinda lse ör*temekten yüzü gözü gönülcmez kadınlann yanı sıra yenl yetlşen aydın kuşaklar hemen leeçiliyor, gecenin gündüzden eynldıgı g4bi. Ancak, kuruluşundan onbir yıl sonra Erzurum Atatürk Üniversitesinde temel sorunlardan çok azının çozümlendiğinl |gormek insanı ister istemez kafrarnsarlığa sürüldUyor, Unlversite çevrelerinde bunalım yaratıyor. Ziraat Fakültesi Öğrenci İCemiyeti Baskanı Fazıl GUrhaBierk, Atatürk Üniversitesinin öğrenci sorunlan olarak neler gösterebilirsiniz sorusuna, şu cevabı vermiştir: öğrencıler spor faaliyetleTini yürtltecek hiçbir imkâna sahip degil. Bu bölgede kış ayJarının kuvvetli geçtigi dUşünülürse bir kapalı salona ne ka<iar Ihtiyacımız oldugu kendiligınden meydana çıkar. Üniversıtenın hiçbir spor teeisi yolc, t>ari kış sporları yapacak lmkânı olsa. Atatürk Üniversitesmde spor yapamıyoruz, tiyatTO çalışmalannı ytirUtecefc yer yok, hiç olrnazsa üniversiterün bir sineması olsa, o da yok. Ogrencilerin, usisiunlufm ve yönelicilerin görüşleri BUtün bunlann ekslkliginl ayn ayrı duyuyoruz, sonuç ögrenciler arasında ruhî bunalımlara yol açıyor, aosyal hayatın dü»sensizliği yUzünden Uzülerek soylüyorum ögrencllerin çogunluğu şehirde, kahvelerde vaklt öldürüyor. Atatürk Üniversitestade ög renimi yeterli buluyor musunuz? Biz teorik yönden yeterli yetistığimize inanıyoruz, fakat pratık alanda gerektigi gibi yeUşmedigimiz bir hakikat. Niye? ötretim »Urealnce toprak karla kaplı, ziraat için imkan olmuyor. îdareye bunus İçin bir çö «Um yolu teklif ettlniz mi? ögrenim devresinin yaz aylanna kaydınlraasını lst«mi?tik. Ancak, buraaı öıerk Üniversite depdir. tekliflerimize uygun bir cevap Bakanlıktan y dogişikHk yapılmadı.. Ders kitaplan konusunda blr şikâyetinlz var mı? Sınifta tutulan notlarunudan başka okutnlan konularla ilgili bir neşriyat yok. Universıtenln kitaplannı bastıracagı bir matbaası vardı, orası da yol suzluk yapıldı iddiası ile kapatıldı, kapatılmasaydı orayı zaten dogru dürüst işletecek teknik eleman da yoktu. Eraurum Atatürk Ünlversltesl kantlnlnde öfcrencüer ca sıkıntılar neler oluyor? Bizim esas sıkıntımız eleman yokluğudur. Burada daktilo yaz masım bılen sekreter bu'.amıyoruz. Lise mezunu bulmak bır yana, karşımıza gelen'.erin çoğu ilk okul mezunu olduğu gibi üniversitenin matbaasını işletecek teknik eleman da yok. Kocaman mat baayı doğru dürüst işletemiyoruz. özerk Üniversite olmadığınu İçin. bu yönden karşılaştığınıı güçlükler var mı? En büyük güçlük, mali yönden oluyor. Bütçe konusunda Mil li E'ıtim Bakanlığmın bütçesine bağlı>ız. Bizim için esas olan ihtiyaç'.ar koca Bakanhğın bütçesınde kaybolup gidiyor. Bu yönden ortaya çıkan çeşitli püruzlerden biri de paranın bütçede târif edildiği yerde kullanılması. Meselâ laboratuvar malzemesı için para aynlmışsa bunu hemen sarfetmek gerekiyor. gerek malzemeyi kullanacak eleman olsun gerek olmasın, işin bu yönü aran mıyor bile. Kullanılmayan paranın esas bütçeye iade edilmesi gerektiğinden bir daha a\Tiı konu için tahsis almak çok guç olu yor Üniversitenin mali yönden özerk olması halinde üniversite kendi ihtiyaçlarını kendi tespit edecek, kulanmadığı paralsrı baş ka sahalara ayıracak ve ihtiyacı oldugu zaman gereken malzemeyi alacaktır. tetl kurulmadan binası yıpıldıfı halde ilk kurulan bölüMİerln filolojilerln hâlâ blnalaruıuı T«pü madıgı lddia edildi. Binalar ortak kullanıhyor, hangi binanın öncelikle yapılmıl olması önemli değil. Atatürk Üni versıtesi 1958 yıhnd», lutfen BÖZlerime dikkat edin bir kız ortaokulunda açılmıştır. Bugun |iddetle yeni binalara ihtiyacımız var. Bunu oğrenim ile aynı yolda yürütmeğe çalışıyoruz. Kimya Fakültesi denilen bina, bir fen binası olarak inşa edilmiştir ve içinde kımya, fizik, zooloji ve biyoioji labarotuvarları vardır. Öte yandan Edebiyat Fakültesintn durumu. ders verilen anfiler, konferans salonları yönünden ihtiyacı karşılamaktadır. Atatürk Üniversltesi kuruluşundan bu yana 11 yıl icinde kendini toparlıyamaz mıydı ? Erzurumda ikllm sartlan çok ağır. Türk Hava Yollannın eski Dakota uçakları 2000 metreden uçarlardı. eh Erzurumun deniz se viye^inden 1950 metre yükseklik te oldugunu düşünürseniz kendinizi uçakta sayabilırsıniz. Fakat burada sunu belirtmek isterim Erzurum'a sarfedilen parayla Bursa'da bir üniversite kurulsaydı aynı zaman süreai içinde çok daha fazla gelişirdi. Geri kal mış Doğu bölgesinde üniversite kurmak her yönden faydalı ol Atatürk Üniversiteslnln gelisme plânı için ne yönde araıtırma yapılıyor? Önümüzdekl yıllarda yenl fakulte açmayı düşünmüyoruz. Bütün amacımız mevcut be| fakulteyi geliîtirmek ve onları esas h temellere oturtmak olacak. Mevcut fakültelerin öğrenim seviyesini yükseltmek için her fakultede araştırma enstitüsü kuruyoruz. Şlmdl yenl karulan dil lab«ratuvarlan Erzurum Üniveniteslnde Amerlkalı öğretim üyeleri ders verirken kurulaydl daha taydalı olmas mıydı? Maalesef bu dil laboratuvar larını baştan kurmalıydık. Şimdiye kadar çok gelişirdi. Dil 1»boratuv»rlarını biı geçen yıl kur duk ama ancak bu yıl çalıjtırabildik. Bir teknik elemanımızt Hacettepe üniversitesine ihtijaa yapmaya yo'.ladık, kendisi uzun. bir süre orada kaldı. Şimdi gerl gelen teknik elemanın sayesind» dil laboratuvarını jürütebiliyoruz Daha önce kullanmasını bil» miyorduk. So«val hayatın ckslkli^i Erzurum Üniversitesinde büyük bif boşluk yaratıyor. Bunu temin edecek tesislerin şimdiye kadar yaptırılmamiş olması büyük bir gecikme dejil ml? Bu çok doğru, gerek personel ve gerek öjrenciler için fay dali olacak tesUlerln ihalesi bir. türlü gerçeklesmedi. Sonuc büyük bir ruhi buhranın dojfrna'ina sebep oluyor, dedığiniz çok dogru. Niye ihale edilmedl? Bu işte bizim dedığimiî ol« maz. Bayındırhk Bakanîığının dedigi olur. Sosyal tesifler öna alın diye o kadar israr ettik, bu yıl ihale edildi dediler, fakat scınradan anladık ki bövle bir sey olmamı? Hacettepe Üniversitesl bütçesini bir kalemde alıyor ken di ihtiyaçlarını tesbit ederek har camalarını ona göre yapıyor. Büt çe konusu bizim en büyük sıkınt» lanmızdan birl. Tenl kurulan Onlverslteler» de mali muhtariyeti gerekli bulur musunuz? Çok yerinde bir aey olur. Mal! muhtariyete sahip üniversitı Ierin gelismesi çok daha hızlı olmaktadır, örnekleri önümüzde. ıa n n i Öğrencinin tepkisi Edebiyat Fakültesinde son sınıf ögrencisi Haldun Şimşlr, Fransız filolojisinde ögrenci olarak ne gibi öfretim zorluklan İle karşılaşıyorsunuz sorusuna başka açıdan tepki göstermiştlr. Bir dll lâbarotuvanmı» yok! Bu yıl îngiliz Filolojisine boyle bir tesıs kurdular, fakat buodazı yalnız o böltlmtta blrlnci sınıflan laydalanıyor. Neticede mezun oluyoruz, pratık lisan bilgimiz çok az. Bize ders veren aslstanlann ders verme zorunlugu yanında kendi tezlerini hazırlamaları gerekiyor, bu durum ise işi tamamen bir çıkmaza sokuyor. FiloloJİ öğrenıminde ana dili Fransızca olan ögretim Uyesi gerekir. Bizim burada yalnızca Jacques Tual adında Fransız hükumetinin yolladıgı ve burada geçirdigi süre askerligine sayılan 24 yaşlanndakl gençten başkası yok. mız men Kitap derdlniz olnyor mu? Çevre itiban ile aradıgıkltabı bulmak güç ve hehemen imkânsız. ctıe Utap ge> Oniveraite tlrtmiyor mu? Ünlverslte bu işa karışmıyor, ancak büyük »ehirlerde ar Diçi Bonti MODESTY BLAISE kadaşı olanlar arkada$1anndan istetıyorlar. Eğer boyle bir tanıdık voksa? Eğer boyle bir tanıdık yoksa, kıtabı basan yayınevine rnektup yazıyoruz. Bazan aylar sonra kitap geliyor, bazan da yazdığımız mektuba cevap dahi alamıyoruz. Üniversltenin veya fakültenin kiıtüphancsinde aranılan kitaplar yok mu? Orada kitaplardan ogrencilerin tümü faydalanamıyor, kitap sayısı zaten az, bir kişi kitap okuyor, yirmı kişi sırada beklıyor . Akademik problrmlerin dışinda ünlvrrsite hayatında kar şılaftığinız sıkıntılar var mı? Sosyal hayatın olmayışı büjük bır boşluk ve tek eğlence vasıtası şehirdeki sınemaların getirttiği filmler oluyor. Yurtlarda odalanmız çok kalabalık, ne dinlenme, ne de çalışma ımkânı var. Çok zaman dolapları sıra sıra dizerek odaları bölümlere ayırıyoruz. Odaların daha ufak olmasmı çok arzu ederdlk, hiç yoksa olmayan sosyal hayatımızın yerine birazcık özel hayatımız olurdu. Asistanların göriisii Atatürk Üniversitesinde konuştuğumuz asistanlar da KTÜ de oldugu gibl üniversitelerinln özerk olmadıgım ilerl sürerek isimlerinin yazılmamasını rica ettiler. Onlann bu konudaki haklı kaygulannı gözönünde tutarak sadece soruları ve verdıkleri cevaplan yazıyonız. Atatürk Üniversitesinde Edebiyat Fakültelerinin kurulması ve Ozellikle filolojtlerin açılıp yürütülmesfni plftnsız bulur mnsunuz? Örneğin dln lâbarotuvarlarının baştan kurulması çibi?.. Işin başından berl bü\ilk bir plânsızlık var ve bu aksak durum hâlâ devam etmektedir. Size ömek olarak sunu gösterelim: Atatürk Üniversitesinds Klmya Fakültesi olraadıgl halde bınası vapılnr.ştır. öte yandan filoloji ve Türkoloji burada kurulan ilk fakülteler olmasına rağmen binalarının terneli henüz atılmamıştir. O|renciler kltap bulamamnktan şikâ.\et ettiler. Öğretim üyesi olarak bu iddiayı doğru bulur musunuz? Kıtap 15i tam bir keşmekeçlik içmde yürüyor. Her yıl bildırdiğimız kıtapların çok azını saihyabıliyoruz. Sonunda kit«p işi büyuk bir aksaklık doğuruyor. Size başka bir örnek verelim: Uç ay önce yaptığımız kitap sipari?lerinı, siparış formlarında j'anlıs lık oldu, gerekçesi ile üç ay bek lettikten sonra bize iade ettiler. Bütün bunların hepsi yetmiyorrnuş gibi üniversite kütüphanesi gereken abonman ücretlerini ödemeyi unuttugu için bazı yayınların abonesi kesildi. Rektörün açıklaması Atatürk Üniversltesi Rektörü Prof. Reslt Sbnmez en yetkıli ida reci olarak üniversitenin sorunlsrını şöyle açık'.amakladır: Atatürk Üniversitesinin gelipnesi için gerekli plân var mı? Atatürk Üniversitesinin ölerk olması yolunda yapılan çalış malar vardır ve gerekli kanun teklifi hazırlanmıştır. Size sormak istediğim plân bu konuda değil, bilimsel yönden üniversitenin gelişmesi için bir plân var mı? Kimya Fakül Üniversitelere yapılan yardımlar ^ I52O1 vi pA k • ( ll^MĞI VILJ 1 Tl PJ^I • SEÇTK Gözru^'C4İC O> OWUM t o \ Sı VE S/A UXÛJ2 . / ^? 7 » ^ • • • • • « ^ " » • » • • • • 52 Haklısın hocaefendi. Dinlemedim de degll, malum ya? Tek parti, tek şef rejimi, mâluml Bütün suçlar kargılıklı olarak «Tek parti tek tef'liğe yükleniverdi. Ah neler çekmişlerdi o «Tek parti. tek şef>likten! Dm adamlarını «Muzmahil» etmişler, kuluna Allahmı unuttunnak için elîerinden geleni geri komamış, şehirlerdeki nice nice camilere asker doldurmuşlar, Allahın mekânmı depo yapmışlardı. E..., Cenâbı Allahın parmağı yoktu ki adamın gözünü oysun. Işte böyle yapardı! Her Fraun'un Musa'sı gibi, bunlara da yeni partiyi göndermış, «Bıl'umum şeyyiâtm cezasını» çektirmeğe yeni partiyı memur etmişti! Koguştaki havanın uygunluğu gözünden k a f mayan Kudret Yanardağ, fırsatı kaçırmadı: Yeni partinin, emri ilâhi'yi yerine getireceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Her şeym bir vakti ve saati var. Vakti ve saatı dolmadan ne civciv jrumurtasından kabuğa tık der, ne de tohum yerin zemminde çatlayıp yanlır. Bu dünya, bu âlemi fenâ Sultan Süleyman'a bile kalmamıa. Öyle değil mi hocafendi? Hoca efendi câhildi, şivesi bozuktu ama, çıkarlarının da yönunü bi'.miyecek kadar budala değildi. Sonra bu adam hoca moea olmadığı halde ne güzel, ne doğru konuşuyordu! Hay haay, dedi bir zamanlar feyz aldığı kırmızı sakal hoca gibi, hayhaaay! Emri ilâhî olmadan ne civciv tık der, ne de tohum çatlarl Kalktılar. Kudret Yanardağ hocanm kulağına: Efendi hazretleri, dedi, sabah lokmasını birlikte etsek, bize bu serefi verseniz... kaabil ml acaba? Hoca düşündü, kej'ifle, okşanan gururuyla deriin derin düşündü: « Kurban olduğum, bunca zamandır beni arayıp sormıyanlan kaldınp ayağıma gönderdüı. Keremine bin şükür!» dıye geçirerek: Eh, dedi. Hem konuşur, hem de lokma ederir.. Tiffa BEP VOK SEkl TIFFANYJONES[\V( COMUNCE ÖEM Dekanın £örü$ü Atatürk Üniversitesinin yöneti cileri ile yapılan konusmalar 10nunda gerçekler ve açmazlarm esas sebepleri daha da belli olmaktadır. Üniversite sorunlan ko nusunda tşletme Fakültesi Dekanı Prof. Kemal Bıyıkoğlu düşüncelerini samimiyetle ortaya ko yarken. Doğu Üniversitelerinin problemleri de aynı paralelde birlesmektedir. Yeni kurulan üniversltrierde dısardan en fazla göıe çarpan yön plânsızlık olnyor. Gerek ög renlrtıdeki düzenslzlik ve gerekkltap konnsuna bir çözüm getlrilmemesinin yanı sıra Atatürk t'niversitesindeki durnmu nasıl iıah edersiniz? Öğrenimdeki düzetısizlik en son donemine varmak üzeredir, kitaplarımız gerçekten yok. öğrencilere ancak teksir verebiliyoruz. Üniversitede birçok eksiklikler var. Soffyal hayat büyük bir iht.yaç olurken bunu karşılayacak ne bir spor tesisi ve ne de duruma cevap verecek bir tiyatro veya sinema salonu var. Ancak burada şöyle bir sual sormak gerekiyor .. Kapah spor salonu mu. yoksa yurt binası mı? Veya •iyatro salonu mu, yoksa işletme fakültesi için bir bina mı? thtiyaçlar çok ve çeşitli, biz en önem !i olanma yer vermeğe çahşıyoruz. Sonuç olarak, 15 mâli imkân lara davanıyor. Kitap yokluğu öğrenimde bü yük bir boşluk yaratmıyor mu? Türkiye'de öğretim üyeleri bilhassa kendi kitaplannı okuturlar. Isin ticari yönü bir yana, Akademik açıdan bunun çeşitli zararlan oluyor. Amerika'da ders yılı başında, biz bu yıl ders kita bı olarak filân kişinin yazdığı ki tabı okuyacağız dıye ilân eden profe?ör, en az kitabı yazan kişi kadar anlı şanlı biridir. Kitap ko nusu Turkiye çapmda bir problem, bizim gibi yeni kumlmuş ünıversitenin bu konuda sıkıntısı haliyle olacak. tıyı hazırhyor, etekleri zil çalıyordu. Tertemiz ikl bardağı, hiç lüzum yokken, yeniden yıkayıp beyefendiyle efendi hazretlerinin önlerine götürüp koy. du. Mor çinkodan süt güğümünü meydancının elinden alıp koşturdu. Kızarmış ekmeklerin fazla ya» nıklarını bıçakla kazıdı, köyden yeni gelmi} te» reyağını hocafendiyle beyefendinin önlerine say» gıyla koydu. Bu ne bu'unmaz, ne hayırh, hattâ n» mübarek gündü! Bacanağının namaza başlaması çok iyi olacaktı. Bu millet dinine, diyanetine bağlı bir milletti. Şunca yıl baştakiler her türlü küfrü irtikâp etmiş, milleti dininden diyanetinden ayırmağa savaşmışlarsa da, ayuamamışlardı. E'bette ayıramazlardı. Neler konusulmuştu az önce hocafendi'nin koğuşunda? Zülcelâl'in ' ıi olmadan civciv bile civcivken kabuğuna tık diyemez, tohum çatlıyamazdı toprağın altında. Eeeh, demek Rabbüâlemin dinsizlerin cezasmı verecekti yekında. Parmağı olmadıfı muhakkaktı. Parmağı olmadığı için de kimsenin gözünü oyamaz, her şeyi vakti saatine bırakırdı. Yeni partiyi bunun için kurdurmu«j olabilirdi. Olabilirdi ne kelüne? Elbette bu» nun için kurdurmuştu! Akyazılı kendini bildi bileli yapmadığı bir kahvaltının tadını çıkarıyordu. Kızarmış ekmeklere kalınca tereyağı sürüyor, üzerlerine hâlis bal • tıla» ediyordu. Sonra yağla bal sürülmuş dilimlerin yağlı ballı yüzleri karşüıklı gelmek üzere dilimleri birbiri üzerine koyuyor, iki dilimi kuvvetli dişleriyle ısınyordu. Derken sıcak ekmeklerin birleştiği yerden yağlı ballar sızıp akmağa başladı. Önce a%Ticu içine, sonra da bileklerine doğru. Aksındı, varsm aksınlardı. Yıllar yılı nerde görmüştü böyle kahvaltıyı? Köyünde, erkek suratlı karısıyla birlikte çalışrnaya giderlerdi ama, kazançları neydi? Kuru birer parça bazlamayla çökelek peyniri. Geceleri çokluk aç yattıklan olur, arada bir de muska işi filân düşüp birkaç para kazandı mı, süt, yoğurt ujdurur, bayram ederlerdi. Muska işini haürlayınca içinden gene «Iktl» dar.ın karanlık. ağır baskısı gecti. Ne karanlık yıllardı gerçekten de o yıllar! Yağmur duasnna çıkamazsın, muska yaz'mazsın, ağnlı sızıhlara oku>up üfleyerr.ezsin. Kazara okuyup üfledin, ya da iki saürcık muska yazdın, şıp, candarma gelir, karakola çağırır, karakolda da başçavuş açardı ağzmı yumardı gözünü. Firaundu İktidar, mücerrei Firaun! Gerçi son yıllarda biraz biraz soluk aldırır olmuşlardı din adamlanna amma. gene de yet» mezdi. Din adamının «x3İuğunu kesen hangi iktidar pâyidâr olmuştu ki? Allah'tı bu, gafurrurrahimdi. Hiç kendi adammı. kendinin «Lâilâhe illâllah.uu ilâ edenleri yetim ve öksüz bırakır mıydı? Bileğinden asağı ılık ıhk sızmakta olan yağlı balları yaladı, sonra süt içti. Kim derdi ki, şu dini bütün adam bu hapisaneye gelecek. gece üryasında Akyazılı hocayı görecek, görünce de ona karsı üsrün saygılarla ko?up. pis koğuşundan alıp beyler koğuşurm getirecek? tşte böyleydi Cenâbı Allah'ın keremi. Ona, keremine inanmıyanlar kâfirdiler kftfir! Kahvealüdan sonra kahveler, cigaralar içildL «Beyefendi», bacanağının kulağına eğilerek: Müdürle görüşüp hocafendiyi b'j koğuşa almak istiyorum. Yalnız üstü başı pek perişan. Ben de söylerim ya, Nefîse gelince hatırlat bana. senia kanyı görsün, senin iç çamaşırlarından, elbisenden bir şeyler... Bacanak heyecanlandı: Çok iyi olur beyim.. Sonra hocafendi'ye döndü, ajnı alçak sesl» fısıldadı: (Devamı var) Alpar son VcatdırtR, çeri' «Beyefendi>nin Akyazıh hocayla fakir koğustan çıkması herkesın dikkatini çekmişti. Bu, hem varhklı, hem ağzında dıli herkesten fazla dönen, kaleminden kan damlıyan, cezaevini avucunda tuttuktan başka, bu yakmlarda teftise gelen müfettişleri azarlayıp rezil eden bu adam, nasıl oluyordu da «Fiili livâta>dan zanlı fakir Akyazılıyı yanına alıp koğuşuna götürüyordu? Ne vardı bu fakir hocada? Çok geçmeden «Beyefendi«nin gördüğü düs «nldıran hızıyla cezaevine yayıldı: Vay anasınu demek Cenâbı Allah fakir Akyazılı yoluyla, namaza başlaması için beyefendiye emir göndermisü ha? Dini gevşek, iymanı layıf bâzılan: Yahu, dediler, haber gönderecek başkasını bulamamış mı kurban olduğum? Dini bütünler öfkeden ifrit oldular: Suuus câhil! Kurban oiduğumun keremin» senin aklın mı erer? Gaafil! Kırk gün günahkâr, bir gün tövbekâr! 1 Fiili livata diyorsun. Bakalım sahiden fi' livâta mı? Iftira, şerefsizim ki iftira! Ah o tek parti, tek şef devri.. Hangimizinki iftira değil ki? Ama gün gelecek, bütün bunların hesabı..^ Akyazılı başköşeye oturrulmuş, masa yerine kullanılan yuvarlak hamur tahtası önüne konulmustu. Kudret Yanardağ kendi elıyle yüz havlusunu hocafendinin bağdaş kurulu dizleri üstüne koydu. Bacanak, meydancılarla birlikt* kahveal Sıkınlı ve güçlükler Erzurum'da kar;ıla;tığınız başlı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear