14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S.UItFE DÖltT 29 Mayıs 19fi3 CUMHURİYET Kişisel özgürlük ve "Başka Komiinizm düşiinenler için hiirriyet. ancak sbn iki üç yıl içinde öğrenmıs bulunuyoruz. •9? DÖGÛ 8LOKU The ha geniş bir laaliyet sahası içıne gıruıiştır. Bunların eserierinı saneur etmek kolay bır iş değildir. Fakat soz ve yazı hurrıyetı 1964 den berı Brejnev Kosigin taraflarından geriye doğru yürutulmektedir. Bunun nasıl olduğunu kestirmek zor değildir. Krusçef de\nnın nısbî serbesthğınden istıfade eden bırtakım yazarlar, komünist cfoktrinlerine aykırı bazı şıırler. kitaplar ve eserler vücude getirmişlerdir. Fakat bunları Sovyetler Birliği'nde yayınlama müsaadesi alamadılar. Novymir dergisi. bu yayınları ve yazarları desteklediği için bir kaç defa neşriyatını tatıl zorunda kalmıştı. Bazı yazarlar bunları. «Edebî Teraltı» yayınlarında, Rusya içinde nesir etmek hevesine kapıldılar. Diğerleri de eserlerini batı ulkelerine gondererek yayınladılar. Neticede yazar Yulı Daniel ve Andrei Sinyavisky yargılanarak, 1966 d"a çalışma kamplarma sürgun edıldüer. Yazarların hayranlan protestolarda bulunmak istediler. Toplantıları dağıtılarak bazıları tutuklandılar. Bunlardan dordu gizli olarak yapılan 3'argılama sonunda ağır iş kamplarma 1968 de sevkedildiler. Çek işgalini İzleyen gunlerde 6 kisıhk kadm lı. erkekli bir grup, Kızıl Meydanda ısgal olayını tenkıt eden el ilâniarı dağıtmakla suçlanarak, bunlartfan beş'i Yulı Danıe/ın zevcesı Lanssa da dahil, ya hapis. ya surgun cezalarına çarptınldılar. Bunlar ancak bılinen vakalardır. Moskova ha MRINDEKI BUNALIM E c o n o m i s t Dergisinden maktadırlar. Hattâ küçük ölçüde kapıtalizm bıle memlekette gdrül mekte, bazı hususı tesebbusler 3040 işçi çahştırmaktadırlar. Yugoslavyanm politık hayatı ise ko münist dunyasında en rahatlıkla ışleyen bir mekanızma halindedır. Komünist grupların, komünist olmayan gruplarla ve «ko. münist lıginin» hımayesinde olmayarak ıstedikleri gıbi çahşmak serbestisine sahip olmaları bile tervıç edılmektedir. ricinde batı basının ilgilenmediği daha başka tutuklamalar da olmuştur. Yüzbinlerce genç Komünist rejimlerinin dahiii problemlenntten bın de şahsi hurrıyet meselesıdır. Bunu Bosa Luxemburg, «Bftfka duşünenler için hürriyet» dıye NVasıflandırınıştı. Bu hususta kı«aca şu neticeye varabıliriz. 1950 yılında uyanan büyük ümitler, 1960'larda tamamen kaybedilmişfir. 1956 yıh partı kongresinde Krusçef, Stalin'i aforor edıp, yazarlara toplama kamplarındaki hayatı tasvire müsaade etmesiyle baslayan hürriyet ışığının parlayacağı umit edılraişti. Fakat bu ümit de boşa çıkmıştı. Bır bakıma, muhalefet fikirlerıni kontrol altında bulundurmak bir problem olarak büyuk güçlükler taşıyan bir mesele değildir. Çunkü partının yayımma müsaade ettiği fikirlerden ayrı gorusler halka bildirilmemekte ve açıklanmamaktadır. Parti ve hukumet rad yoyu, basını ve televizyonu kontrol etmektedir. Parti tarafından onaylanmadan ne bir kıtap basılmakta, ne bir fiim jmâl edılebilmektedir. Bağım*ız basımevlerı ve fıim stüdyoları yoktur. Halktan çok az Aiexi kişi dış seyahatlere çıkabilmek te, bunlar da gruplar halinde ve yıne kontrol altında gezdırilmektedır. Dışarıdan gelen kıtap ve gazeteler de çok sıkı kontroia tâbi tutalmaktadır. Bu glzlı tutraa teknığınin ne derecelere kadar başarıh olrfuğunu takdır için; buyuk felâketlerın bıle halktan nasü saklandığım öğrenmek yeter. Stalin'ın Hitler'den ikı defa daha fazla insanın, 12 milyon Rus'un nasıl canına kıydığını Halk ve kitle için gerekli olan bu gerçek, okumuşlarca çok büyük bir problem halıni almaktadır. Komumst ulkelerden Çekoslovakya. Doğu Almanya ve Sovyetler Bırlığınde onbinlerce. yüzbinlerce genç universıte tahsilı gormektedırler. Amerıka harıç, bu gençler hiç olmazsa sayı bakımından bır çok batı memleketleriyle boy olçuşmek durtımundadırlar. Eğer ekonomıde ılerleme kayıt edılmek ıstenıyorsa. hukumet bu gençlerden ıstıfade zorundatfır. Fakat büyük bır okumuşlar yahut aydınlar kıtiesıyle, hiyerarşik politıka tekelını elinde tutan dar goruşlu in = anların yanyana bulunraalan bır patlamaya en musait ortamı yarattıklarına şüphe yoktur. Brejnev ve Kosigln ikilısınin Kruşçef'i iktidardan uzaklaştırmalarının altında yatan gerçek sebep de budur. Çunku Kruşçef, biraz daha açık toplum taraftan idı. Ş:mdi 1955 dekinden daha az kısı polıtik suçlardan dolayı hapiste bulunmakta ıse de, Brejnev ve Kosıgın eski Çar'ların âdet ecfındıği sürgün cezalarını tekrar ihya etmişlerdır. Blok disiplini Brejnev ve Kosigin, anlaşıldığına göre, dısıplin cezalarını ıhya etmek arzusundadırlar Fakat onlann problemi hattâ bütün komünist u'.kelere şâmil bir problem olarak hallolmaktan çok uzaktadır. Üniversitelerden mezun olan yüzbinlerce komünist genci, batı anlamında. serbest tahsil gormus sayılamazlar. Bunlardan büyuk çoğunluk henuz Marksist Leninist Ortodoks doktrım harıcinde, başka politik dusuncenin mevcudiyetinden bile haberdar değildirler. Fakat bu derecede sıkı bir kontrollu tahsil esnasında bile. kendi kendilerinin bazı hükümlere var mış olmalarından şuphe yoktur. Ancak bunları sonuna kadar ana okulu oğrenunının çerçevesı içınde muhafazaya da imkân yoktur. Vede aksaklıklar Ancak, hemen açıklamak gerekir ki, cesaretle atılan bu adımlar henüz tam başarıya ulaşmış değildir. Lenin'in kurduğu sistemin her türlü söz ve açtklamalar uzerinde parti liderlerinin kontro lunu tesis etmis olduğundan bunun, serbest fikır teaüsine kolayca adapte olması kabil değıld;r. Garıp bir tecelli olarak Mareşal Tito reformcuların tarafını tutmak'a. muhafazakârlar liberalizmin kurbanı olmuşlardır Onların, sozcüsü Başkan Yardımcısı Rankoviç reformlara karşı olduğundan parti çoğunluğunun reformu benım«;emelerinden 196€'da bertaraf edilmışlerdir Ancak Komunıst Partisınin sadece bir «Yol Gös terıcıLk» rolünde kalması da henüz tasrih edılmış değıl, tatbıke konması ıse henüz bahis konusu değildir. Bu durum. ancak muhim bir hâ dısede komunıstlerin, çoğunluğu kaybettıklerı zaman su üzerme ç'kacaktır. Îşte ancak o zaman, Yugoslavyanın bir merhale atlaya rak demokrasiye doğru yol alıp aimadığını oğrenmiş olacağız. Beiki bu olacaktır. Fakat henür olmamıştır. Revizyonizm konusu îşte boylece komünistler. dahılde buyuk bır problem halinı alan dısıplin meselesıyle uğraşmak zorunda, bırbirlerine güven sızlık içinde. ekonomilerinin gittıkçe gerıledığıni ve perışan halını gorerek umıtsızlığe duşmektedirler. Bu ülkelerden bazılarının aynı şartlar altında bulunan dertlerine çare aramaları hayret edılecek bir şey değildir. 1M5 den beri hastalığm tedavist içm uç kusur defa tecrübelere gi nşılmıştır 1948'den sonra Yugoslavlar, 1956'dan sonra Polonyalılar, Macarlar ve Çekler tarafından da 1960 yılınm ikinci yansında sıstemi modernize etmek te Sanat ve özgiiriük San'at kollarından ressam]ık, heykeltraşlık vc bıraz da fılmcilik eskısıne ?aran da MAÜ: Revizyoııizm'den şikâjetçi olmasmı önleyen ilk komünist hü kumet Yugoslavyadır. Bugun Yu goslav fabrikaları muhtaç olduk ları kredıleri bankalardan temin hususunda oldukça bağımsızdırlar. Her fabrikanın bir işçi konseyi mevcut olup, bunlar idarecilerle başbaşa vererek kararlar al Diçi Bond MOOESTY BLAISE ve almıştır. Aynı zamanda da komünist sistemın bazı noksanlarını gormüş ve bunları halka açık lamıştır. Böylece adım, adım bir çok lıberal reformlar uygulanmış tır. Merkez plânlamacılarının ekonorai mekanızması üzerinde etkili • Ya rı n : Talihsiz bir tecrübe KÂĞITCI 28 Müfettişler mufettişi şaşmadı. Tıpkı tıpkısına bır Ağır Ceza Hâkiını soğukkanhlıgı içındeydJ. Ne şbyle dedi, ne de böyle. Kogu» kapısına doğru el çırptı önce, sonra da seslendi: Feyzi, oğlum' Keraâi ağa'nın kahvecisi koşarak geldi: Buyrun beyefendl? Bana kahve yap! Bâşüstüne efeadij».. < . •: J Bırden akledçr.ek: *" j î Arkadaşlara cte bak . i ' ' Simdıye kadar görülmemiş şeydi. Misafir, misafır geldigi yerin kahvesini beğenmiyor, kendi özel kahvecisine kahve ısmarhyordu. Biraz da hakaret kokan bu davTanış karşısında r e yapmalıydılar? O: Kusura bakmayuı, dedi. Biliyorum, hareketim protokola aykın ama, ne yapayım, elimde değıl1 Ve atmasyona başladı: Paşa dedeme Cennetmekân Abdülhamit hânı sâni kahve ıçirememişti bütün istirhamlarına rağmen' Düşünün, kün dedi mi kün, feyekün dedi mi feyekün, her sözü kanun mesabesindekı koskoca bir zıllullahfilâlem kahve içiremenıiş. Babam pek öyle dejfildi, ama ben? Ceiâllpnmışti. Oradakileri dehşetle gö?den geçirdıkten sonra: Canırr. kadar sevdigım, benl canı kadar seven Içışleri Bakanı dostum... Sözlerinin aşınlıgın! idrâk edlp, daha fazla konuşmamakta maslahata uygunluk görmüşlerin edâsıyla. düzeltmeğe çalıştı: Dostum dedimse hani.. efendim, hilkatin acîp bir tezahürü. veraset yoluyla intikal ettiğımiz irsî huylanmız var Az önce babam pek öyJe degildi dedim, perçekten de babam, kendi babasına değil babasınm babasına, ySni dedeslne cekmiş Bense kendi dedeme! Evet, dostum Içişleri Bakanının ziyaretine gltmiştim Odacıvı çagndı. ne emrettigiıni sordu. Halbukl huyumu bılir Kbftehor bilmezden geldi. Belkı de benı tongaya bastınp, bıyıkaltmdan kıs kıs gülecek, nasıl Kudret divecekti, ne oldu senin meşhuuuur irsî intikal' Hani 1 deden Abdülhamit'in kahvesini içmemişti' Oradakiler altüst olmuşlardı. Dinleyenler sâdece oradakilerden de ibaret değildi. «Beyefendi» nın «Beyler» tarafında dâvet edildiğini işiten ceza evi halkıvla. Kemâl ağa da merakla koşmuş, bir kıyıdan «Aslanını» gururla gözetliyordu. Gıinlerdir bdylesine hasmeMi olmamıstı bacanağı Helâl olsundu. helâl olsundu bdvjp adama bir degil bin baldız' Bir tarihte Ankara'da bir f$im vardı, Malîve %'ekâletinde. Gittim, baktım Vekil yok. Sordum, Başvekil'in \anındaymış. E, isım var, iıçakla derhal dönmem lâzım. N'e vaoayım? Iki satır bir nusula odacının eline, kosturdam Başvekıle Sag olsunlar, hepsi de hatırnazdır, hatınrrı dirhem dirhem sayarlar .. Milletin düsünüp. ölçüp biçmesine meydan verraeden veni bir palavra bombardımanı: Başvekille de sevişiriz, valnız.. evet. isterse cânı azizim, sekerden lezizim olsımlar. Politikalanyla uvuşmuvorsam... efendim? Tam bu sırada evrakı Temyiz'de otuz vıla hükümlü deli dolu bir tutuklu. cezaevi kalabalıeınm ara^ından f>rlayıD Müfettişler mıifettişi'nin ellerine sarıldı Opecekti, çekti: Cok yasa cok yasa.. ne istiyorsun? Beyim şu Temiz ireizini de tanıyon mu? Zâtınız gibi bi beyefendi nasıl tanımaz? Deden irahmetli mâdem Cennetmekân Sultan Hamit'nen ahbapmış, sen de mucerret Temiz ireizini.Elini adamın elinden çekti: Dur bakım şoyle, geri dur da anlat. Evet? Adam ayaklarınm ucuna dız çöktü, başladı ağlamağa: Kimim kimsem kalmadı köyde, bir anam var onun da ayakları tutmaz ki gelsin. Vallaha billâha tıllâha sıllâha ben o suçun suçlusu deelim amma ağnadamıyom. Ellerinden ve de ayaklarından 6perım beem, Temiz ireızme bir mektup^yazsan da, di sen ki Nebi'nin o cinayetnen tobe alâgası yok, senin sozünü mü geri kor? Kur^an olururR beem! Kahveler gelmişti. Önce Müfettişler müfettişi'ne ikram edildı. O, eğılip bükülerek bır takun protokol cambaşhklarına gırişmeden uzandı, aldı, sonra da cebinden Yenice paketıne davranırken, Kemâl ağa adamakıllı kuçülmüş, yakmda bacanak olacakları böylesine anlı şanh, agzmdan yağ bal akan adama cigara ikram etti. Aldı. 'Bacanak.ın çaktığı çakmakla da yaktıktan sonra: Bir uygun zamanda gel, beni bul! dedi Nebiye. Ayıp olacak ama. mâdem suçsuzsun.... •Bacanak. dikiliyordu. elleri onünde kavuşuk. Kalmak mı, yoksa az öncekı yerine çekilmek mi ge rektiğini kestıremiyordu. Müfttişler müfttişi elinin tersiyle. hattâ pek de bakmadan: Geç otur şöyle1 dedi. Dünyalar «Bacanak»ın, gdsterılen yere süklüm püklüm geçip oturdu. Çok mert adamdır Temiz Reisi, diye ardım getirdı az onceki sdzlerinın. Hakikat âsığıdır.. Ayıp olacak dedim. çunku her bayramda tebrik tebrik üstüne, sâir zamanlarda mektup mektup üstüne ya zar da bir cevap olsun yakıstırıp gonderemem Mâmafı, bakmaz kusuruma.. evet evet. bir müsait zamanda hatırlat bana da... oldu mu? Nebi'nin dıli dolaşmışlı âdeta. Sağ ol bevım. Allah her duttuğunu altın etsin. Allah iki cihanda aziz eyleyip. yokluk kederi gdstermesin... Adamı sanki du>muyordu. Zâten oradakiler he rıfi palas pandıras uzaklaştırmışlardı beyefendınia huzurundan. Başta kravathların Zabıtçı'sı. olanca saygılarıyla Nebi hakkında bilgi vermeğe koyulmuş lardı: Efendim af buyurun, budalanın biridir. Sonra, suçu sâbittır! Köylüleri var burada, bir sefer de onlan din lerseniz daha iyi olur.. Iki sefer tstanbula, Akıl Hastabansine sevk olundu! Palavra bombardımanı geç vakte kadar sürdü. Akşam yemeği zamanı gelmişti Kravatlılar yemeği birlikte yeme teklifınde bulunduiarsa da. gulerek kalktı: Kahve için câri olan lar, yemek için de vârittir Mâlum a? trsiyet! Kemâl ağayı kolundan hoyratça çekti: Bur.a anlatmıştım. Dedem, Cennetmekân Abdulâziz'in sofrasında... Bırden Aziz değıl. Hamit diye savurduğunu hâ tırlamıştı ya. ne çıkardı? Ha Aziz olmuştu, ha Hamit! Ardından uzun uzun susuldu. Bir ara: Lâkin, dedi biri. ' Çevresıne bakmdı. Okkalı adam'» diyecek ti ama, srkadaşlan nasıl bir kanıdaydılar acaba? Bankacı: Okkalı adam. dedi. îcracı: Mrkası var) Vf BELKf O CL> I EOSBU UM. 1/ MOC İSTİYOB 1 >CUA İLEEUiOey'[ MIA. &Z İSTE. P s . £><y. ^f \\ ^«HUZ.İOk Leonid Brezhnev şebbuslerine girişılmijtir. Son on yıldan berı de Rus'lar fâsılalarla yarım yamalak yenilikler konması denemelerine başvurmuşlar dır. Îşte Mao'nutı şıkâyetlerıni celbeden «re\ izyonizra» bundan ibarettır. Revızyonist tâbiri yanlış yerde kullanılmamaktadır. Çünkü hataları görülen hükumet tarzında bazı değişiklikleri ifade etmektedir. Burada hemen soyleyelim kı. revizjonistler aralarma Romanya'yı katmamaktadırlar. Yeni liderleri Ceausescu ıdaresi altında Romanyalılar 1965 den berı yenı bir dış polıtika ızle mekte. Çın ıle Rusya arasındaki kavgada tarafsız kalarak, açık ve seçik sekilde Çekoslovakya'nın işgaline iştırak etmemışlerdır Fa kat dahılî durum itıbariyle Romanya Doğu Avrupa'da en mu hafazak^r rejimlerden biridir. Ro manya liderini bu hususta General De Gaulle ile mukayese yanlış olmaz. IIIIIMIMIIHlM Tiffony ( NE ÖUJVDe fı l USİ 1^*? ( PIWA.. OTEU3E W [TIFFANY JONES Tilo'nun başarısı Lenin'in kurduğu kuvvet bünyesi uzerindeki revizyon teşebbuslerinden ancak bır tanesı, bel kı gayeye ulaşmak istidadmdadır. Bu memleket Yugoslavya'dır. 1948'de Stalınle arası açı'.dığı zaman Mareşal Tito'nun serbest reformcu olacağı tahmin edılmemiştir O zaman Tıto. komsusu Yunanıstan'daki komünist isyanma yardımla uğraşıyordu. Memleketinde hâlâ komünizmi kuvvetlendırmekle ve muha'.ifleri tutuklamakla mesgul bulunuyordu. Doğu Avrupa komünist ülkeleriyle Tıto arasındaki fark, dığerlerinin Kızıl Ordunun yardıraı ile işbasına gelmeleri. Mareş»î'ın ise İkinci Cihan Harbindeki kendi askeri gucü ile idareyi ele alışıdır. Rusya ile dargınlık çıkarma smın nedenleri bundan ibarettir. O her seyi kendi yapmak istıyordu. Fakat Tito, Rusya ile danldıktan sonra birçok olaylar cere yan etmıştır. Tito muhtaç olduğu yardımı Amerikadan istemiş •vi«ıiicoçoöiwiikonuvereslm:AYHANBA?c>ĞL" iıNTiKAM YEMîNi Gibali Tekel Tiitün Fabrikası Miidürlüğünden: 1 2490 sayılı Artırma. Eksıltme ve thale Kanu hükümleri dahilinde açık eksiltme suretiyle bir adet kalınlık tezgâhı satın alınacaktır. 2 Muhammen bedeli 9950. üra olup muvakkat temınatı 746.25 liradır. Muvakkat teminat eksıltme saatine kadar Fıbrikamız veznesine yatmlmış olacaktır. 3 Buna ait teknik ve hususî şartnamesi her gün mesaî saatleri dahilinde Fabrikamız Levazım Şubesinde görulebilır ve bedelsız olarak temin edilır. 4 Geçici ihalesi 9/6^1969 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 15 de Cıbali Tütün Fabrikamız Satınalma Komisyonu tarafından yapılacaktır. (Basın: 16120/6528* / L N Karadeniz Ereğli Belediye Başkanlığından: 1 Belediyemiz ihtiyacı için Bartın Çımento Fabrikalanndan ilçemize getirilecek takribi 2250 ton çimento nakliyatı 2490 sayılı kanuna göre kapaü zarf usulü ile eksütmeye çıkarılmıştır 2 Muhammen bedeli 88582.50 lıra geç ci teminatı 5679,13 liradır Keşif ve şartname Fen İş. Müd. görülebilir 3 İhale 106/1969 Salı günü saat 16.00 da Encümende yapılacaktır. Talipliler kapalı teklif mektuplannı ihale saatinden bir saat evveline kadar Encümen Başkanlığına tevdıi etmeleri. Postada vâki olacak vecikmeler nazan itibare ahnmayacağı ilânolunur. (Basın: 16075 '65">3ı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear