23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA: IKT Cumhuriyet 9 KASFM 1969 Tarihten YARENLIK EHf NACİ o ı ^MViff^R'fRİ^Hv l^Vflı en, Ensurumlu Ibrahım M«ktiT>m «Manfetname» sif ni elımden hiç düşürmetn. Cunkıi onda ne ararsara buluTum. Edebî, felsefî, dınî, tasavvufi kouular, kerametler, keşıfler. (Melâhati cemaH nisvan) ba$lıklı fasıldan bugunkü düe çevirerek örnek alalım: «Kadın giızellıği konusunda otuzıki şart vardır» dıye sayar. Kaâınm dört yeri siyah olmalı (Saç, kaş, kirpık ve göz). Dört •yer beyaz olmah (Dış, tırnak, goz ve ten), Dort yeri kızıl olmalı (Dış etleri gül pembesi, dudağı, yanagı al al), Dort yen. geniş (Kaş, göz, goğüs ve göbek), Dört yeri Jriiçui ıolmalı ^Afczı, bumu, eli ve avağı) dedıkten sonra bahsı şöyle bitıriyor: (Boylesıne doyum olmaz, onun huyu da^kendisi gibı güeel olur). Sanat Kulisi Emekçilerin emeği her zaman boşa gitmez Gerçekten sevindirıci bir göruntü. Yeni ortaklıklardan bıri de Oıilriz Sururî Engm Cezzar ve Arkadaşlan. Bu arkadaşlar arasmdan değerli ve sevımli iki oyuncu, Suzan Ustan ve Turgut Boralı'yı bir lokantada yemek yerken görenler yiızlerinde patron olmanın mutluluğunu da kolayca seziverdiler. Bunca >nl süren emekçilikten sonra. emeklenn boşa gitnaemesi gerçekten guzel bır şey. Başlarken Y epyenl, gırıt çıeır, çiçeği bnronnda, rais gibi t»t» dururken, baystlamış eskiye kim itibar eder? Zaman karşun çizmeleriyle üzerinden çiğneyip seçti mi h&ngi feyde hayır kshmştır? Eskinin yeri, çAptfik, bit pazan ve müze vitrinleridir. Bir vakitler dostla şarabtn Tillanmışındaıı başkaaın» pek aldırış eden olmaıdı. Ama son günlerin möze «oyçunları eskiye dudak bâkenlere antikanın hiçbir n m ı n kaybolmayan kıymeti hakkında bir örnek de vermiş olmalıdır her halde. Gerçi, bir bakıma parça parça olmnş. lime lime, çflrümüs, kokmnş bâtıraları yaldızlı kutnlara yerlestirip, bir matahmış gibi sanmağ» kalkışmak, yeniyi bulmak için çöklerde tüneyecek yer arayan devrin astronotlan karşısında geemisten söz açtnsk oldukea gülünç ve ntandıncı t nln soprano Anna Moffo, cerirmekte olduğo <BİB AŞK ÖYKLSÜ> adh fümin ilgi çekici bii sahnesinde. K ÜLTÜR Sarayt kapısı bacası kapah dururken perdeler çoktan açıldı. Hem de gittıkçe artıp çogalarak. Bu arada yeni ortaklıklar Inınıldu ve yeni topluluklar belirdi. ^^ Chopin Ey para!.. Sen nelere kadirsin sahnelerinin dilber kıraliçesi lirik soprano Anna Moffo sonuçta yüksek sayıh çeklerin çekimine dayanamayıp kamera karşısında yer aldı. Ilem de ne yer alış... «Bir Aşk öykiuü» adlı fünıde anadan dogma soyunvıp dbkunuyor, en açıksaçık sahnelerde en ufak sakrnca gormeden rahatça oynuyor. îtalyan lilm yonetıcısi Mario Lanfranchi ile evli olan Anna Moffo şöyle diyor bu konuda: «Gerçi açık saçık sahnelerde oynuyorum, roliim gereği eşimi aldatıyorum, ama ortad» ahlâk dışı bir şey yok, sonnnda gene eşime dönüyorum.» Dünya nın en buyuk opera sahnelerinde buyuk paralar karşılığı görünen fakat bunu da yetersiz bulup si nemaya ydnelen Moffo'nun bu davranışından sonra bilmeyiz Devlet Operamızdan ayrılıp îstanbul gece kulüplerinde şarkı söyleyen sanatçılanmızı kınayabilecek mıyiz?.. Amma Elimizi vicdanınuıa koynp bir düçnnelim, basımızı çeriye çevirip bir bakalım. Her sey uzaklastıkça ne kadar başkalaşmış, ne kadar güselleşmiştir. Şaşanı. Açıkcası.. Kısacası Biz şimdi küllenmiş hâtıralan eşeleyeceğiz, eski defterleri kanstıracağız, kafamızda ne bulabilirsek, ne kalnnssa şn küflfi çekmecede, ikrama hazirlandık, kabnlfi riean ile .. 0""" Kafa tutan serçe Ayasofya'mn mıhrabı ASAL kıtaplarında okuduklanmızın hakikatle ilgısıni elbette aramıyacağız. Meselâ bunlardan bir tanesu Istanbul un ilk kadısı Hızır bey. Bizım şvı meşhur Nasrettin Hoca'nın torunu imiş. Fatih Istanbul'u alıp Ayasofya'yı camiye tahvıl edecegi sırada mıh rabı Kâbeye doğru docük olmadığı için pilpaye dedıkleri dorr köşe somaki sutunlardan arka sol dakinın mermer ka idesme parmagmı sokarak bır delık açar ve tuttuğu gıbı binayı kıbleye doğru çeviriverir. Olacak şey mi bu? Orasrnı bilmem . Hatta bu Hmrm İstanbul'un ilk kadısı olan Hızır mı? Yoksa Hızır aleyhisselâm mı olduğunu şaka olsun dıye bile bana sormayın, çünkü ben de şakacıktan «gıdip, bakınız derim», o parmağını soktuğu delık hâla olduğu gibı duruyor. S ULEYMAN Fesçgamberin kurtlarla, kuşlarla konuştuğunn, onlarm dilinden anladığını, butün ha>wanlara hükmettiği efsanesıni berkes bılir. Ebr gıin bütün kuşları toplayjp bır kongre aktetmek ıster. Kuşlann hepsmi dâvet etmlş. hı;psı de gelmiş. Içlerinde yalnız serçe yok. Suleyman Peygamber topal karga ile ıki defa haber yollamış, serçe gelmemiş ve üçuncü dâvennde serçe: «Soy le ona, demış berum canımı sıkmasın, ge lırsera o Suleyman m sarayını başına yıkanm..» Suleyman sormuş: «Yanında kım vardı serçenın''» Karga: «Bır dışı serçeden başka kımse yoktu » Suleyman Peygamben «öyle ise» demiş, «Serçe kuşu haklı. Dışlıunin yanında benıın ısrarun doğru değıldi.» Sonra huzura gelen serçe de ıtiraf etmış ve. «Ya nebıyullah, bu aşk lısanıdır, sbyletır» derru?. M «YAYGÎABA 70« in bejtecisi değerli mıizikçi Cemal Reşit Bey Alkış tuianı K ımin akhna gelirdi ki günün birinde <ahnelerimi7in sevimli oyuncusu Erol Günaydın. dığerli bestecımız Cemal Reşıt Rey'le ışbirlıgı yapacak, beraberce bir «müzikli oyun» hazırlayacaklar. Akla gelmeyen gerçekleşiverdi, hem de kısa surede . Yazar nuydı. yazmar mıydı derken Erol şaşırtıcı bır gayretle oyunu, besteler mıydı, bes^eleraez mıydı derken Cemal Keşıt Rey gene imrenılecek bır çabayla muzıkleri tamamiadı, oyun da başladı. >Koroeo ve Jıilyet» konusundan esınli bir müzikli gulduru nasıl olur? Krol bu, onun zekâ ve esprısıyle gülünç olmayacak konu düşunülür miı? îşte «Yavgara '•» bu gerçeğin yeni bir örneği olarak repertuara katıldı, aylar ayı da alkışlanacağa benzer. ı azı Avrupa ülkelerinde de[ rın sarsıntılara yolaçan ' İJ48 htilâlleıi etkısini özellıkle Pans'te göstermış, kentin gunliık ya^amı altust olmuş, iıer sınıftan insanı biıyük sıkıntılara gotürmüştü. Bu insanlar arasında çağm sanat çevrelerınde çoi iyi bılinen bir siması, a.abildiğine ınce, sağlıksız bır Polonya göçmenı de vardı. Pıyano'aun bu duygulu ozanı, «romantik» müziğin bu içîı temsilcisi bu ortam içinde bunalmış, varlıklı Ingiliz öğrencisı Jane Stırling'in sürekli ısrarı uzenne Londra'ya gitmeye karar vermişti. Chopin az gorülen bır ılgiyle karşılannuştı Ingiîtere başkentınde. Kraliçe Vıctoııa'nm huzurunda, soylularm saray ve şatolannda çalmış, 16 Kasun günü Polonyalı göçmenler varanna Guildhall'de bır de resital vermişti. Sanatçı kısa süre sonra Parise dönmüs, bırkaç ay geçince genç yasta, anavatanı Polonyayı sayıklayarak ölmüştü. Ingıltere'ye daha önca de giden Chopm, son defa gene aynı ülkede eserlerini sunmak fırsatını bulmuştu. Bürün bu ilintiler aradan yuzyıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen unutulmamış ve büyük muzikçi Chepin'e ait bir anıt di kilmesi kararlaşmıştır. Anıt 1979 yılında dünyamızın ürüü miizik merkezlerinden biri olan KıraUyet Festival Evi'nin. karşxsında ver alacak. bronzdan yapılacak. B Joan Kennedy, Boston Promenade Orkestrası eşliğinde Trokofiyef'in «Piyotr ve Kurt» »dh eserini anlatıyor. Politika ve sanat M merıkalı sıyaset adamı RoA bert Kennedy başına dert m% açan otomobü k&zasının. yankılanyla uğraşır, savcüara açıklama yapar, parti arkadaslarını avutmaya çahşırken eşi Joan ünlü orkestra yonetıcısi Arthur Fıedler'in çağrısı üzerıne Boston'a gelmiş ve bir konserde Prokofiyefin «Pijrotr ile Kurt» adlı eserinde görev almıştır. Bir Rus halk masalından esinli olan bu eserde bir «anlatıcı» serüveni anlatırken orkestra muzikle aynı semveni tanımlar. Joan «anlatıcı» olarak katıldığı konserde basan sağiayarak uzun uzun alkışlanmıştır. Bu başanlı denemeden sonra, zaten kocasının durumu sebebiyıe bütün dikkatleri üstıinda toplamış durumdaki genç kadın şimdi bir kere daha günun konusu haline gelmiştir. Çeşıtli yerlerden parlak teklifler almakta, bunlardan hangisini tercih edeceğıni kestırenıemektodir. Türk Dil Kurumu ödüiü: .............. D i l fîoyrom/ ••• •• • • Cumah'mn şiiri 1 | | I • er yıl. tam otrallann açıldığı günlerde güzel bir bayram kntlamr sessizce. Meydan gürültülerinde değil, duygu ve düşüncede; politika söylevlerinde değil ulusal" bilinçte. Her yıl, inançlı ve ülkücü öğretmenler, yılın ilk saatlerinde, Türkçenin öoeUiklerini, tarihsel gelişimindeki bahtsız rastlantıkn özetliyerek söze başlar, Matürk Cumhuriyetinin en anlamb ve gerekli ilkesinin, dil devriminin önemini belirtirler derslerinde. Türk Dil Knrultayının Ukinin (26 Eylül 1932) mutln yıldönümü, Dil Bayramıdır bu. Varlığımızı borçlu olduğumuz daha nîce temel Uke gibi, ona duraklatmaya, değiştirmeve, yozlaştırmay» çahşan ters yoruma karşın, her gün daha güçlü, daha güzel, daha başarılı adımlarla yürüyen Türkçenin özleşmesi. H r Rauf MUTLUAY DEBİYAT1MIZIN Cumhuriyeıı, gönüllü ülkücüsüdür dil de\Tİminin. Duyguda ve düşuncede çağdaş ve ulusal bır sorumluluğu yuklenen yazarlarm hepsi, özleşen ve arüaşan Turkçe'nin çabasmda coşkulu, inanlı, çıkarsız bir ortaklıkta. Hıç bir ozan, hiç bir yazar, ödule uygun davranmak için yazmaz; ama dıleği ve düşiincesi, dil devrimi yolunda ürün verdiği için dil kurumunun ödülü kendiliğinden yakışır ona. Ataturk bağışını, ilkelerinin ızirıde değerlendirmeyi görev edinen Türk Dil Kurumunun ödülleri, bu açıdan, emeklerini dil devrimini ger çekleştirmek ülküsunde biriktiren sanatçıların onurlarını anlamlı bir onaylama niteliğinde görünür. Gönüllü bir devrimciliğin sanat gücüyle birleşmesi: Sevinilecek asıl amaç budur. «Dil değeriyle birlikte sanat değerini de arayan» Türk Dil Kurumu ödülleri 1955'den bu yana verilmektedir. Son Kurultay3da belirlenen yönetmeliğe göre her dalda 5000 lira: Bilim, şiir, hıkâye, roman, tiyatro, deneme eleştiri gezi, çeviri, gazete dili. Her yıl 26 Eylül kutlama gününde dağıtılan ödüller, yedişer kişilik yargıcılar 1 kurullarının olumlu çoğunluf .!, en az dört oyla kazanılabilir. Oylamanm kimı kez öznel yönlerde dağüımı yüzunden bazı dallarda odül vermek her zaman mümkün olmaz Ama genellikle kazananların değerlendirilmiş oluşu değil. kazanamıyanların değerlendırilmeınış oluşu eleştirilebilir. Bu yıl da böyle oldu. Yed: dal yerine ancak üç türde odül verılebildi: Şiirde Necati Cumslı. hıkâyede Orhan Kemal, çeviride Akşit Gdktürk. Örneğin ^jlmez Otu» ile Yaşar Kemal'^n roman turünde dil Bdülünü kazanamama^ımn nedeni, herhalde kolayca cevaplandınlamaz Bu açıdan. Türk Dil Kurumu ödullerınin daha haklı bir comertlikle dağıtımı edebiyat dünyasının dileğidir. E Sanat ödülünü ilk kazanan ozan «Yeşeren Otlar» kıtabı ile C&hit Külebi olmuştu (1955). Daha sonra şiir türünde ödül alanlar Fazü Hüsnü Dağlarca (Delice Böcek, 1957). Behçet Necatigil (Yaz Dönemi, 1964), Gülten Akın (Sığda, 1965), Cemal Süreya ıGdçebe, 1966), Nahıt Ulvi Akgün (Evren Turküsii, 19ST) oldu. Göruldüğü gibi onbeş yılın yedisi dolu, sekizi boş. Oysa Türk şiirinin dılini bugünkü güzelliğe getıren ne güçlti emekler vardı arada. Bıri Necati Cumalı idı. yana çıkan her değerli dergide ı emeğmm çeşitli üriınlerine rast ; larız. ilk şiır kitabı «Kızılçullu Yolu» (1943), 1940'dan sonra ybn değısüren yeni Türk şürrain bellı başlı başarılarından biriydi. Son yırmi beş yılda ise şiirde olauğu kadar hikâyede, hikâyedeki ustalığı oranında tiyatroda yorulmaz bır calışkanlığın, edebiyata adanmış bir çabanın üstün örneklerini verdi. Saimede alkışladığınız Boş Beşik'i, Mine'yi, Na lınlar'ı. Derya Gülü'nü, Masal a t ı . sımdı kıtaplığınızda çok ilgınç bır dızıde biriktirmeniz mıimkun. Eğer tiyatro eserini her şeyden önce bir edebiyat uğraşı diye kabul edıyorsanız ki şüphesiz ki doğnısu budur, ciltier.nin sırtında şimdiden N,E,C,A, harflerini taşıyan dört kitap var onunuzde. Ojnınlarını, adını kuracak 12 kitaplık bir dizide topamaya ba;layan Necati Cumalı (1) Boş Beşik Ezik Otlar Vur Etnri. 2: Sasuz Yaz Tehlikeli Guvercin Yeni Çıkan Sarkılar, 3: Nalmlar Masalar Kaynana Ciğeri, 4: Derya Gülü Aşk Duvan Zorla İspanyoî (İmbat yaymlan, 1969>, önümüz deki günlerde sahnelenecek bilmediğimiz nice tiyatro çalışma?ının doğurgan yazarıdır. Üstelık ne uğraşla: Bir sergide «Bos Besik» oyununun yedi sekiz kez değiştirilmis el yazısı müsveddelerini görmüştüm. Penelope'nin dokuduğu o bitmeyen, biter gibi olduğu vakit yeniden söküp başladığı o tukenmez örgüsünü, sanatı en iyi anlatan bu örneği, en iyi bu yetinmeme tavrı bzetler. «Varlık Yayınları» serisine dahil olarak okuyucularm sunulan «Tolstoy'un Uayatı» isimli kitabın kapağı.. Tolstoy'un hayatı omain Rolland, bir edebij'at tanhçısı değil. Tolstoy usrüne yazdığı bu kitapta da tutarlı bır araştırmaya ginşmekten çok Tolstoy'a duyduğu teşkın sevgiyi yapmacıksız bir içtenlikls dile getiriyor. Kitabm öndeyişinde Rolland, bu taşkuı duygululugu söyle belirlıyor : R • TOLSTOY (hayatı): Roma in Rolland'ın «Vie de Tolstoi» adlı kitabı. Çeviren Tahsin Yücel. Varlık Yaymlan «Faydah Kitaplar» dizisinin 96. kitabı. Ağustos 1969da İstanbulda basılnuş. Fiyatı 5 lira. sürükleyen. Bu, sözde dm Isuynaklı bır ahlâktır. Tolstoy, mutluluk adına vannı yoğunu başkalanna bağışlamış, ama sonunda aradığını bulamamıştır. Neydi Tolstoy'un öngörtum mutluluk 0 Rolland. romancının özsl hayatmdaki ou uunahmları temellendirememiş, :1ıntısiz bırakmıştır. Bu Kon'ıda George Orwell'in «Lear. Tolstoy and the fool» adlı denemesini ansıyorum. Orwell jracla Tolstoy'un Shakespeare düş manlığını yorumlarken Tolstov un yazgısıyla Kıral uear'ın vazgısı arasmda büyük bır vakmUk bulur. Ona göre, Toîstoy'un hor gbrduğu ve <lîuda laca bir yapıt» saydığı «Kıral Lear» o'i'nv^da da Lear, t'Pkı Tolstoy gibi varım voğunu bırakarak çekilmiş ama sonunda venik, yalnız ve mutsuz çıkcııstır Orwell, ««"a'îesneare kişisel mntlulııU ı>ibi benrilre bir çıkar gözeterek insanın kendi kendisini ^ilip jrtadan cekilmesinin olumsuz sonuçla nnı göstermek istedi tju fyunda» demektedir Orwell'e göre Tolstoy, Lear gibi, bir «yeryüzü ermişi» olmayı denemiş ama bunu bencil bir tasan adına istediği için yenik düşmüştür. Belki de Tolstoy'un bağıslama dığı İşte bu yenilmislik vazgısı dır. Tolstoy'un çelişmeleri bu kadar la kalmryor. Liberallerden hoşlanmayaıı, Turgenivef'ie bu vü? den çatışan, kokıi eskıltre uzanan «Gururlu bır aristokrat» olan Kont Tolstoy, «Bir dünyanın sonuunda «Köleliklerin en acısı topraksız olmaktır» dıye liberallere taş çıkartacak romantık bir halkçılığı sürdürüyor; Rus devriminin Çara ve zorbalığa karşı değil. toprals sahipliğine karşı yapılacagınl söylemeye vardırıyordu ısı. Romain Elolland, ustasına asınmaz sevgi bağlanyla bağlı bir yazann olanca hoşgörüsü ile bağışhyor Tolstoy'u. 1903 yı lında bir arkadaşma yazdığı mektupta Tolstoy, «Çabalanm, insanlarca ne kadar varar lı görünürse görünsün, savunduklanmla yaşayışım tamamiyle uzlasmadıgı ıçin, önemmin en büyük vanmı kaybediyor» de mişti. Tolstoy'un bu bağdaşma 5 T niçin gerçekleştirmediği sorusuna Rolland'ın verdiği ya nıt ilgi çekicidir: «Elbette hıris tıyan tarihinde kendi sevgılennı de başkalarmın sevgısını de gözü peklikle ayaklar altma alan 'aha vürekli ermişleı az deçil. Ne vapalım, bunlardan değil o (Tolstoy) Zayıftı. tnsandı. Biz de onu bunur için seviyoruz.» Rolland'ın Tolstoy'u sözgelimi Steiner'in «Tolstov Or Dostovevskj'» si. ya da Merezhkovsky'nin «Tolstov as man and arf ist» i kadar eüçlü değil bence. CUMALININ ŞİİRİ Turk Dil Kurumu Şür Ödülünü kazanan Necati Cumalı Onun için «Yağmnrlu Deniz.in 6dül alı§ı, ohız yıllık Cumalı şiirinin çoktan hakettiği bir başarmıa topluca onaylanan guzel sonucu oldu. "1 LK şiir kitaplannı arasanız da bulamazsınız şimdilerde. Çok ozgün bir duyarlıkla doğaya, insan kaderine ve toplumsal olgulara bakan o aydınlık ve iyimser şrirler hepsi tükenmiş olan ilk kitaplarından bu yana taklitsiz ve özentisiz bir kişiselLkle gelişir. «Kızılçullu Yolu» (1943i, «Harbe Gidenin Şarkıları» (1945). «Mayıs Ayı Notları» (1947), «Denizin İlk Yükselişi» (Dk üç kitabm 2. baskısı, 1954), «Guzel Aydınlık» (1951, 1959). Ne kadar az basümıs olursa olsun, bu bıtoıiş kıtaplar, Cumaiı şıirmin okunan, aranan, ıstenen, yakm gelen, sevılen niteîiğini belirler. Gerçekten belki en yerli ve yalın, en aydınlık ve somut, bununla birlikte en özlii ve ozgün ozanlanmızdan biridir Necati Cumalı. Bitişik sütunlarda yer alan şiirini, lutfen dikkatinizle ve sesinizle noktalama duraklarım kendiniz buiarak. okuyun I NECATİ CUMALI: |CMALTnm sanat çabasmda yeni edebiyatımızın bırçok 'zaierleri yer alır. 1939'dan bu «Modanın hiç bir clkisi voktu Jnygumuzda. voklarımız, benim gibi, Eugene Melcbior de Voçue'nin Ros romanı hakkmdaki kitabı m Tolstoy'u okuduktan sonra tanımıştır. Üsteük bu yayano hayranhğı bızım hayıanlığınuzın yanında sönii1; kaldı. M. de Vogue, her şevden önce bir edebiyatçı olarab yargıya varıyordu. Bizim içinse, bir yapıta hayran olmak çok az bir şeydi. Biz onn yaşıyorduk, o bizimrti > (Sayla: 4). Romain Rolland edebiyat ta rıhçilennin vardıkları yargılara hafifçe burun kıvınp Tolstoy'ia ilgili dtygularını sayıp dökmeye koyulunca Tolstoy'un KişiJi ğındeki bağışlanmaz çelişmele ri de görmezlikten gelmek durumunda kalmıştır. Oysa lolş toy'tm hayatı üstüne yapılacak bir araştırmamn, bu çelısmele ri XIX. yüzyıl Rusya'sının toplum kdltür gelişımi içinde nes nel bir temele oturtma&ı çrere kır. Bu bir yana. Rolland, Tols toy'un özel bunalımlannı bile bir perspektıî içinde değerlen dirmiyor. «Tolstoy'da 'nanç ve eylemin her zaman bir arada gittiğini» söylemekle yetıniyor Rolland. Oysa Lukacs'm d3 be lirttiği gibi Tolstoy. ülkpsinde bi devrimci demokrasi çelişme lerini gereğince anlamamıs ve «Bilinçli tarihsel eylemlerin topuna Karşı» bir eüvensizUk gösf ermiştir. Tolstoy'un deneme yaalan da, mektuplan da, monografile n de bu çelişmeler ve tutamaksız öğütlerle doludur. Hayat üzering (1887) adlı denemesinde «Bireysel iyüik olanağının çeçersizliçinden» SÖ7 açar. Ov sa bu Ukeyi yadsıyan kendisid»r en başta. Bir yanuan «tnanç hayatın güeüdür. tnancın, bilinmeyene verdiğifcar«ıMkl;»r'İ3insanlıiın en derin bilgeliği yatar» derken öte vandan <Her hildiğini alcıl volnvla bilir insan inanç vo'ivla dejil» Cive vadsır inancı tnancla akıl ?ra<='nda varattıSı bu oilim dısı düzmece ikiliktir Toîstov'u SBI rtîl Wr k'if'iT"<;oiıir ahlâkına Günlerin kötüsü pazar Adam otnrmnş gecekondmııuı önünde Sırtını dnvara vermiş Bilmem ki dnvar denir ral Taş değil kerpiç değü Üç beş eski tahta eski teneke Güneşleniyor eUeri dizlerinde Elleri de el değil ki Beş dallı birer bitki liznyor boğam bogrum Toprafa doğru parmaklan Bir alıskanlıktan belki Yüzü bir güz göğü gene Bir açıyor bir kapıyor Bazkırda ansıdığı bir yere Yağmur çötüren bulutlar Ucan bir çift leylek gölgesı ters yöne Knra telgral telleri görüyor Kupknrn telgraf direkleri Karısı siliyor süpürüyor içerde î e r toprak nesini snpüriijor Hem kim gelecek ki kime Bir süpürgesı bulunmnş iste Bir çamasır leğeni Kski kutnlarda ıtırı fesleğeni Çamaşır yudn çiçeklere su verdl Ne etsin başka süpürmesin de Bir ofulları vardı gMti Bir oğul ergnvan dallan gibi Bıçkındı mordn pembe Belçika'da madende güneş görmüyot Bir kızları vardı gitti Bii kızları gtzel tatü dilll On altısının esiğinde Top toptu sanlı yeşillî Açmıştı katırtırnakları gibi Ne komsnlar sornyor nasıl nerde Ne onlar biliyor söylüyor Su çamurlu ıncecik yol Sağında bir akasya solnnda bir dut Kenarında çimenlerin bittiği Kızı çıksa çörünse gelse Gelse de nasıl gelirse gelse Dndakları boyaiı saçı oksijenli Kocası ağız açmayacak yeminll O diü tntulsun nerdeydin ders« Günlerin kötüsü pazar Kaıı koca bir zaman Divrik'te bir koyden kalkan İki çöcmen knstnlar Uça uça buralara uçtnlar Kayıp uçurduklan knslar NECATİ CUMALI CYAĞMURLU DENİZ'den) YAĞMURLU DENİZ ECATİ Cumalı'nın ödül kazanan kitabı 1968 Subatında Varhk Yayınlars arasında çıktı (1S6 saj'fa, 4 lirp) İşte onu bulabilirsmiz. Böylece son şiirieriyle birlikte başka kitabının içindekUeri de okuyacaksınız arada. Yağmurlu Deniz'de «Güaeş Çizgisi» (1957). «İmbatla Ge>n (1955) kitapları da birleşmış aloyor. Ve otuz yıllık bir yazarık çilesı «Yalnız Kndın. (19551 Değişik Gözle> (1956). «Susu* Yaz. (1962 . ikinci baskı Cem Yayınevi 19(58) hikâveleriyle «Tütün Zamanı» 0959) romanı, şiir ?evirileri . ^ait Faik hikâye armağanı '1957) ile bu yılki Türk C : " Kurumu ödülünü kazanmış olsa da, asıl okuvucu ı'gisıyle ödenmij, karşılanmış o'.tır. KI ve onlarda, • «Le Monde d'Ulysse» (lngılızce'den cevın). vazarı M. 1. Finley, Maspero Yayımevı, S Frank. 9 «Le Jen dn Monde» ve «Arşuments d'une recher che» : Kostas Axelos'un felsefe denemelerı Yuna asıllı yazar daha önce de Heraclit ve Marx ustunt ıncelemeler yayımlamıstı (30 ve 19 5 Frank) Edı U tions de Minuit • «Dedans» Helene Cuous'un ilk romanı. Yazar ge çen yıl da Sorbonne Cniversitesine sundnğu dokto ra tezini de vayımlamıs ve «James Jovce un Suı günlüâü» adl» hu incelemesı bü>ük ilçı yaratmıstı. Dedans. Grasset Yayımevınce basılmısar. 15 Frank. • Ada, Yazan Vladımir Nabokov Türkiye'de tLolita. ad!ı kitabıyla ün yapan Nabokov'un son romanı. Weldenfeld and Nıcholson Yayımevince basılrnış. 42 S'.lm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear