23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖBT 25 Kasım 1969 CUMHFRÎYET Cam takmsyı ve de aTmayı onutmuşnm!. Lenln bir an düsüntlr, ama dayanama*, •oor» ba&lar gülmeye. Yenid«n çah?mty« koyulurlar. Neden sonra Lenin «Çagınn» der, «eamını slıp gelsln, çekain fotoffrafımiD.» Ve o tariht *n bByle tesbit edilir. Yirmi tnilyon kişinin can vermesi ile önlenebilen SOVYEÎLER'DE SflflT LENİNGRAD'DA GECE.. fhmandanmıı Bayan Nina, Viktor'un deyimiyle «Biılm Nina'mı» bizi gece de dolastırdı. Çarlıgın lon Başbakam Kerenski ve hükumetinin ecel terleri döktüğü anda toplaştıklan kı?hk faray, onüntfe muazzam âbideler, Lenin'in Sovyet Cumhuriyetini ılân edip Başkanlığını da üzerine aldığı, nice plânlar yaptığı Smolni Sarayı, Neva Nehri, nehir kenanndaki yalı babalan. . Saraylar, »araylar, saray yavrulan, muazzam binalar, parklar, sık insanlar, pastaneler. bulyar meyhaneleri, cıvıl cıvıl, üsteük giızel insanlar.. î«tanbul meselâ.. Güzel bir şehir. Tariht bir şehir.. Ama Ankara, yeniden doğan bir ulusun kalbi, bana sorarsanız ben Ankara'yı seviyorum bu açıdan.. Sanırım Moskovalılar da böyle.. M Muhteşem ziyafet lne ormanlan sıyınp havalaruverdık, birkaç daktka sonra uzaydaydık sanki, on bın metreden uçup Leningrad'a yoUanıyorduk. Bana nu öyle gel dl ne> jet uçaklarııun hostesleri pervanell uçaklann hosteslerınden güzel... Altımız tamamen buluttu, seyredecek başka blr şey yoktu hostesten gay n, ben de öyle yaptun. Dergıler, gazeteler vardı, pınl pınl, zevkli jet uçagımızda, onlan diğer yolculara bıraktım, hostesi okumaya başladım. <Sor.uç: Birşey anlamadım!) Zira jet bu, bir saatte attı bizi Lenıngrad'a... Y Sarışın blr meslekdaş bayan Nına karşıladı bizi. Ilk kez nu tuk atılmadı. Kapıda duran bir taksıye bindim. Şoforü de sarışın bır bayandı. Guzel mi güzel, sık mı şık.. Teşhısi koyduk, bu garantl pohstü. Oysa kadın dığer şofdrlerle şakalaşı yor, garç garç vites değıştırıyor ve bize boşverıyordu. Bu nu dilimlze dolayıp, epey gırgın m m geçtıkten sonra otelimlze geldik. Anahtan verdi kat memuresl abla. Seyfettln Turhan'la beraber numaralara baka baka geldik. Üç kapı vardı ikisi asansor.. Ortadakl meğer bizim odaymı?, glr girebilir sen'. Bavullann üstıine çöküp makaralan koyuverdim.. Asansörde hıç yatmamıştım bu ya şa kadar.. Seyfı'yi kandınp kapıyı açtır dım, Seyfi kayboldu... «Gitti» dedim, «Garanti gitti en alt kata.j» Gelen geçen, bavullara kapanıp kıkır kıkır gulen kara bıyıklı adama bakıp acıyorlardı deli falan diye!. Seyfi neden sonra çıktı odadan, «Büyük bir asvısör» dedi. tçeri girdlm.. Koca bir oda, masalar, şamdan lar, mektrup kâğıtlan, koltuklar, haşmetli yağlı boya tablolar, sonra bir oda, ikl banyo daha .. rasüardan sonra buranm otel oldugu yargısma vardık, rahatladık. îşte Lenlngrad'ın otell böyle, bu oteli Lenlngrad kadar büyütün, Leningrad'ı tammıs olursunuz... îyl ki «ooradaa gördüğümüz modem yapılara koymadılar bizi de bu tarihl otelde kaldık, bir aralık kendiml Çar'm çeşnlcibaşısı falan sandım, oteli de saray yavrusu.. «Moskoys mı fflzel, Leninfrad mı?» Havasına vanncaya kadar Leningrad başka bir âlem.. Saraylar, kanallar, zenglnligi anlatılmaz müzeler, yeşiller, çiçekler, mini etekler, Paris, Venedik, Istanbul kanşımı Leningrad. tuk, btr düz masa, bir seyyar karyolanın oldugu bu odada ku rulmustu. FOTOĞRAFÇI enin, caman alıyor diye fotoğrafı sevmiyordu.. Tarıhî bır toplantı vardı.. Bir fotoğrafçı bu tarihl anı tesbit et mek istiyordu, ama Lenin'ın çevresindekilenn de ısrarına rağmen, Lenin fotoğrafçı önün de ikl saniye bile zaman yıtır mek istemıyordu. Neden sor.ra Lenin dayanamamıs «Peki çeksin» demistl. Potoğrafçı makinasmı kurmus, kafasını kara örtunün altına sokmuş, bir eliyle de mağnezyumu ayarlamıştı.. Adamın kafası çıkmıyordu dışan. Lfvım sabırla beklıyordu, ter ddkuyordu Lenin'i ikna edenler.. Fotografçı sanki uyumuştu maklnanm içınde. Ve neden sonra alı al, moru mor, kan ter içinde bir baş çıktı makinadan kara örtll altmdan, ağlamakhydı bu yüz, pensan, pesperisandı: Vladimir tlyiç TJIyanof... I Petronun yazlık sarayı Petrogof, buradaki havuzlardan biri ve havuzu süsleyen altın kaplamalı heykellerden blri. Fıskiyeler köpük köpük, bahçe, koru ve orman yemyeşil. savas öncesi olaylar, akımlar yenlden canlanıyor Almanya'da.. Başkalannı bilmiyoruz, ama biz, bu savaşın tekrarlanmamasını isti yor ve bıitıin dünya halklarma bnnu anlatmak istiyoruz.» Yüzbinlerce ölüyü bırakıyor, uzaklaşıyorduk, savaştan bir kez daha ığrenerek.. Bır parlâmenterimizın, savaşa Türkiyeyi sokma dığmı belırtmek içın Ismet Paşanın, Turk halkının erkekliğini oldurduğunü iddia eden sözlerin! de ansıyarak'. lunun eğitım gemisi olarak kullanı'ıyor ve muze „ dığin de böyle olmalı. Kırkbeşbın metrekare ve üçyüzellmç ko rıdorlu ve burada sergiienen üç mılyondan fazla eşya! En çok ra sım salonlarmı sevdim, sevdığım nıce ustaların eser^erinm asıllarını ara sıra elimi de surerek seyrettim. Matısse'ler ellıden fazlaydı, daha niceleri.. Butun muzeyi gezmek içın, iyi gezmek için alü ay gerekliymiş! Biz bu işi bırbuçuk saate sığdrdık ve erışılmesi guç bır rekor kırdık.. Sonra elveda Lenmgrad dedık, elveda ıyi yüreklı mıhraandanmız sevımli guzel Nina.. Bızua Nına'mız.. PETRONUN YAZLIK SARAYI Güzel bir ağustos günü Petro'nun yazlık sarayı Petrogof'u ve havuzlarında altm kaplamalı hey kellerın bulunduğu parkı, parkı değıl de koruyu, koruyu değı! de ormanı gezdik içimiz açılarak.. •Yahu, bu Deli Petro da zevk sahibi adammış» deyınce Viktor'umuz şaşkınhkia «Neden deli, efen dum?» deyiverdı.. Oysa Petro'ya O. «Bizim büyük PetTo'muz diyordu da.. LENİN'İN ÇALIŞMA ODASI Her taraf ışıkland,ırılmıştı.. îste, Hitler'ın 2. Dünya Savaşında zaferini kutlamak için davetiye bile bastırdığı, dağıtMrdığı, vereceği muhteşem ziyafeti tasarladığı Astoria Oteli.. Bir arkadasımın dediği gibi, Hıtler fasistinin bu ziyafet uğruna 25 mılvon insanın can verdiei, ama gerçeklestiremediği zıvafet bu otelde yap'lacaktı. 20 milyon Sovyet halkı ölerek bu nlyeti bozmustu. AURORA ZIRHLISI MÜZE Mİ? ahu Seyfi, adamlar bizi müzeye getirdiler, otel nerede acaba?» Unm uğ S molni Sarayında Leninin Sovyetleri kurarken çalıştığı, emiîler verdıği, söylev ler verdigi yerleri de görduk. Sovyetler Bırlıği iki esM kol 650.000'İ BİR ARADA N P M d l l C O Ç O ğ l U I Konuveresim:AYHAN BAŞOGLU CASUSU , \O\Y lotvna s t c a k ucme iiri Vjsınm P isksryovskoye, Lenlngrad' ın en hazin yeridir.. Burada hemen hemen her Lenıngradlınm ya babası, ya kardeşi. ya «nav. ya amcası, kısaca aileden birinin yattığı şehitliktir. Büyük bir kapıdan girdik, göz alabildiğine tümsekler uzanıyordu kızıl güllerle, ortada dar bır şerit.. Bir alev yükseliyortfu ana girişte, çook ötelerde elinde defne dallan tutan «Anavatan» anıtı, bir ana'nm temsil ettiği.. Tümseklerin kiminde yıldız, kiminde orak çekiç vardı.. Orak çekiçii bölüm sivilleri, yıldız askerleri gösteriyordu.. însanlar bir huju içirde setlerin, tüm^eklerin arasında dolaşıyor, dualar ediyor, yahut düsünceye kaptınyordu.. Sonra elino*eki çiçeği anıtın altında hazırlanmış özel yere bırakıyorlardı.. ötelerden kuslar cıvıldıyordu.. Leningrad halkı, Ikinct Dünya Savaşında fa?l«t surülerine karşı durmuş. tabiatın amansız soğuğuna. karına, savasın açlığına. vokluğuna karsı durmus. mumlar gibi erimis, erimiş yü?binlerce ölu vermi^, ama yurtlannı vermemişlerdi.. Şehitliğin girisinde büyük bir oda. tepeden, gizli ölü ısıklann süzüldügü.. Savaş yıllanna ait, in>=anı insanlığmdan utandıran fotoğraflar, yahut vatan için in<!anların na«ıl direnç gösterdiğini. insaniıfiı yucelten fotoğraflar.. Sekiz yasındaki b : r kız bebesinin sonradan ele geçen hâtıra defterinden vauraklar «Bnçün babam öldii». «Barün kırdesim öldfi..». «Barün » Gerisl yok kelimenin. Bugıin insanlar yurt lan icin blenlere çicekler bırakıyorlar . Acep bu bebecik hanei tüm'PÎii altın^îa, var mı acep"1 Kim^e bilmivor bunu Belli olan 650 bin insan'ın görnulıi r>ldıı*u VPT bura'i . eva nehrinde eski bir zırhlı, ama pırıl pınl.. Aurora zırhlısı 1917 devrimine katılmıştl toplarını kışlık saraya {evirip, Krenskı ve arkadaşlarına . Bu tarıhi zırhh şundi Denız Harb Oku YARIN : Taşkent, Taşkent dedikleri.. HERMİTAGE Herm.tage Sarayı şimdi halk hızmetınde bir müze.. Saray de Melih Cevdet Andav 23 Heykeltıraş Nizam, kansının ko'.unda, başmı öne eğmış. dınhyordu ressam Ülkü'>Ti; yuzunde b u sozleri beğenip beğenmedığinı gösteren bir belirti yoktu. Kutlu, kocasmm duşuncelerıni anlamak is tercesine yuzüne baktı onun merakla, öylesine dik dık baktı kı, sanki bu bakışın sivri uçları yüzüne değmiş gıbi, başını kaldırdı hevkeltıraş Nizam, eşi ile göz göze geldi, şefkatle gulümsedi, fakat ka dın gulumsemedi. Atolyenın orasında burasında oturan ya da do lasan ötekı sanatçılar da birer ikişer onlann çevresinde toplanmağa başlamışlardı. Eleştirmen Hulffcsi: • ' " * . Eleştiri sevimsiz bir iştir, dedi. Eleştirmenin seveni yoktur hîç. Neden? ganatçıyı rahatsız eden sorular, sorunlar atar ortaya da ondan. Kendımde denediğım için biliyorum, nerdeyse sanatçıyı yaraîamak, guç durumda bırakmak için de yapar bunu. Bakm, şimdi size şöyle sormak geçiyor akhmdan: îşkence görenin sanatı gereksinmiyeceğıni bildığiniz halde bu resimleri nıçin yaptınız? Ressam Ülkü, cevap vermek üzere atıldı, fakat eleştirmen Hulusi durdurdu onu: Acele etmeyin, dedi. Sormuyorum bu soruyu. Neden mi? Önce kendime soracağım. bır karşılık arayacağım da ondan. Eğer ben bulamazsam bu karşılığı, o zaman size sormakta haklı olurum. Gerçekte baska çarem de kalmaz. Sanırım en doğru davranış bu olur. Dekora*ör Muhsin: Evet, dedi. Eleştirmen Hulusi devam etti: Ancak bu karşılığı aramağa başlamadan önce, sunu da beMrtmek gerekiyor: İşkence içinde olduğu için sanatı gereksinmeyen insan'arm karşısında, gene işkence gordüğü halde yaratmakta direnen sanatçı var. Demek ki böyle bır gereksinmeyi duvuvor o. Simdi aradığımız karşılık belki kendiliğinden çıkacak ortaya. Sanat kendi başına vardır, onu kentin durumu ile koşullamağa kalkmak yersızdir. Eğer böyle ise, kent yanılıyor demektir ve sanatçı ondan bagımsız olarak işini sürdürecektir. Siz kunsenin gereksinmedıği bir ışi yapmakla görevlisiniz. Burada beraber miyiz? Onu dinliyenlerde bir hareket oldu. herkes birbirine baktı Eleştirmen Hu 1 usi'nin bu sözlerdekı içtenlık payı merak konusu idi en başta ve bu iyı bılinmedikçe, cevet» ya da «hayır> demek guç ve tehlıkelıvdi Ovuna gelmiş olurdu insan. Nitekim Ülkü: Sanmıyorum. dedi. beraber olduğumuzu. Konuşmanız Sokratik bir yola dokuluyor ve bu yuzden de ilk sorunuza, gene sız.n bır karşılık aradığınıza inanmak güçlefiyor. «Kimsenin gerek'Hnmedıği bir iş» olarak belirlenen sanatı, sız, sayın eleştirmen. saygı değer bir uğraş olarak ictenhkle benimseyebilir misinız? Sonra «kent n durumu ile koşullanmamak. ozelliği ona hem büyük bir anlam kazandırabilir. hem de onun e'kinliğinı sıfıra indirebilir. Anlasabilmemiz için bu nokta'.ardaki tutumunuzun acıkça belir'ilmesi çerekir. Güldü elestirmen Hulusi Bövle konuşmakla bana. ya da bende eleş'irmenin kisilısine, kendinızden daha büyuk bır onem vermis olmuyor musunıız'' Oysa bır eleştirmen nedir ki Önemü olan yaratıcılıktır ve yaratıcı, elestırmeni hesaba katmadan kendi inanışlarını rahatça savunmahdır. Sanatın anlamı üzerinde dusünme ve tartışma hiçbir zaman sona ermeyecektir Bu konuda dpğismez doğrulara varmak sanatın ö'um"ı olur ve bu yüzden de, inanışlann+ dan ötuii hiçbir sana çı kesinlikle suçlanamaz. Bana. kent*en hahersiz bir sanatm ya=:ayabileceğinden söz edebihrsiniz, sizi anlarun. Ama baska turlü düşünurüm. Ressam Fikri: O zaman da sanatçıyı kent için gereksiz bir insan yerine kovmuş oluruz, dedi. Eleştirmen Hulusi: Seçmek size duşer, dedi. Öyie düşünüyorsanız, kent icin gereksiz bir insan yerine konulm?ktan da korkmamahsınız. Bunun getireceği yargılara katlanmahsınız. Bakm, Bayan Ülkü. bir işkence kentinde sanatın gereksinmiyeceğini açıkça sbyledi. Eğer böyle bir kentte sanatçınm da artık sanatı gereksinmiyeceğini sozlerme ekleseydı, bence daha tutarlı davranrmş olurdu. Ama o zaman da bu sergfrıin gereği kalmazdı. Ressam Fikri: Karşınızdakini güç durumda bırakarak kazanmak istiyorsunuz, dedi. Bence sanatçı bağn bir kisidır. Ancak onun bu bağlıhğı pek de bihnçlı b.r bağlılık değildir, çünkü bilincin ve bilginın tumden kapsayamıyacağı büyülü bir uğraşa, sanata bağlanmıştır o. Bu uğTaşınsa yararlı olup olmadığı ya da ne zaman yararlı olacağı önceden kestirilemez. Eleştirmen Hulusi: Anlıyorum, dedi, gelecek üzerinde durmak istiyorsunuz. Bugün kentin gereksinmedıği bu sanat ileride vararh olabilir... Öyle mi? Dekoratör Muhsin: Neden olmasın? dedi. Eleş*irmen Hulusi bir cıgara daha yaktı, önceki sönmeden. İleride .. diye mınldandı ve durdu. Dekoratör Muhsin: Onu yararlı savıyorsamz, dedi ki böyle saydığmızı hepimiz biliyoruz, bugün için yararlı olan ilerisi için de yararlıdır. Sizde anhyamadığım şey bu. Eleştirmen Hulusi: Ama bunu şimdıden bi'menin olanagı voktur, dedi. Olmayınca da rastlantıya kalmış demektir bu yarar. Oysa günümüzü biliyoruz ve onun karşısındaki tutumumuzu ölçebiliriz. Dekoratör Muhsin: Günümüzü bildiğimizi sanmıyorum, dedi. O da ileride anlasılacaktır belki Biz şimdi bir kaosun içinde yuvarlanıp gidivoruz. Sanatçınm yarın düşüncesini çocukça bulmak yanhstır. çünkü onu günümüz karsısmda, yalnızca günümüz karşısında sorumlu ve görevli görrr.ek istiyenler, yöne»ıc ler, politikacılar siz de bir politikacısınız bence hepsi yarını hazırladıklanndan, onu hesapla kıtapla kuracaklarmdan soz ediyorlar, bu uğurda ^avaştıklarını sdvlüyclar Onlara tanınan bu hak saiatçıya gelince neden tanınmıyor? Uğrunda savası'an bu •vsnn.m kuru'masında sanatçının neden payı olmasın? Elestirmen Hulusi: Öylevse bırakın kentimizi, işkencesini çeksin ve kendi basına kalsın, dedi O zaman heykeltıraş Nizam sdze fcanştı dedi ki: Konusmayı ille bir çıkmaza gö^ürmek bana çok yanlış görünüyor. Sanatı ya şöyle, ya boyl» görmeve kalkmak, onu uzlasamaz ik: karşıta avırmak neyi sağlar? Avnı inançta olduklanna vuzda yuz inandığım ama burada. şimdi karsı ka>=ıva çelmiş olan arkadaşlarıma soruvorum: Bundan na kazanacaksmız? Sanatçıyı hem gunü ile. hem gelecekle i'giîi savmak çok mu güç? Görüşlerimiz arasında aynlıklâr olması normal değil midir"' S m a t çı a'kada=:]ann, elestirmen Hulusi'ye türr.den karşı olduklannı sanmıvorum. Çünkü yapıtlarınca kentimizle kaygılı olduklannı gösteriyorlar. Bunda d"aha açık seçik olan var, daha biraz örtülü olan var. »•••«••••••»••• •••••••••••••>• ••••••••••••••• ••••••••••••••> Oisi Bond ••••••••••ı •••••••••• ••••«•«••a •••••••••• •••••••••a «İSTEMİYORUZr» V »mı ••••••••••«•••a •••>••••••••••• ••••••••••••••a mı Tiffanv Jones Ipetre* UE ••• ••«•••••••• •••«••••••••••a* ••••••••«••••••• ••>•«••••••••••• ••••••••••*••*•• ....••«•••••••••••••••••••••••••••a •••• „.::••••••••••••••••••••••••••••• •»«• iiiii«s»a*> •••••••••••••••••••••• •••• İ..İİ.••.••••••••••••••••••••••••• !!•••••••*•••••••••••••••••••••••• 'clor da dolaşıyordu, duyguli" Çıkarken, «Biz. bunun tekrarlanmamasım Istiyoruz» dedi . Sonra devam etti: «Ama Rİdiş hic o gidiş değil.. Almanya'da olup bitenler. uzak olmavan bir gelecekte dünyanın ye ni tehlikelerle karsılaşabileceğini pösteriyor, buna dikkatinizi çekmek isterim efendim..» B.r arkadaş. Almanlann savaştan ders aldığını. onların da ölü'er verdiğıni belırtti. ama arkadaş Vıktor yakm bir gelecekteki tehIıkevi daha açıyor, «Savaşta >alnız Sovye'lerin kaybı 20 milvon insandır, buna karşın Almanlar \e diğer ülkelerin ka>bı beş mil \ona yakm.. Bırakm bunlan. çiden gitmis, bakınız Almanya'va e.ı.oe. v2 ••••»•••••••••»•••••• • D O KTO R » ĞİVM£KTE li <3«ECE ^ı>5 aa/^BnL K1A. f i1 " 5 ~VŞV tTarık Z. Kırbakan! X DERt SAÇ ve ZÜHREVÎ ^ • Hastalıklan "Mütehassısı ^ £ tstiklâl Cad. Parmakkapı • • No: 66 Tel: 44 10 73 J ••••••••••••••••••••• ••^••••••••••••••••••••Essjsa (Arkasi var) İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğünden 1 Üniversitemiz içın 7 585 adet normal ve 2100 adet floresans ampul (kapalv zarf) eksıltme usulü ile satınabnacaktır. 2 Ampullerın tahmın bedelı 51.001.25 lira olup geçici temınatı 3.800 10 lıradır. 3 Eksiltme 9/12/1969 Salı günü saat 15.00 de Merkez bina içinde toplanacak olan Rektörlük Satınalma Komisyonu tarafından yapılacaktır. 4 Ampullere ait şartname Rektörluk Satınalma bürosunda olup her gün mesaî saatlerı dahilinde görülür. 5 İsteklılenn 1969 yılı Tıcaret Odası vesikası ile kanunu tarifi veçhıle hazırlayacaklan tek11 f mektuplannı eksütme saatinden bir saat > evvelıne kadar Komisyon Başkanlığına vermeleri lâzımdır. IBasın: 25764/.14082) Kapah Zarf üsuliyle İlân • İstanbul Emniyet Miidürlüğü Satınalma Komisyonu Başkanlıgından 1 39976. üralık keşif bedelli İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ait Kumkapı garaj bınasının onanm eksiltmesi 5/12/1969 Cuma günü saat 1 5 de İstanbul Emniyet Müdürlügü binasında yapılacaktır. İUr. temlnatı 2998,20 liradır. 2 Bu işe ait eksiltme dosyası 15 saatlerinde İstanbul Emniyet Müdürlügü Şube 7 kaleminde görülebilır 3 İsteklılerm, 1969 yılı vizeli Ticaret Odası vesikası ile 2490 sayılı kanunda açıklanan belgeler, ilk teminat makbuzu veya banka mektubu oldugu halde hazırlaracaklan kapalı zarflan eksütme saatinden bir saat evvel komisyona vermeleri sarttır. Postada vâki gecikmeler kabul edilmez. (Basın: 24985/14084)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear