14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT 20 Kasım 1369 CUMHURÎYET Ne yaıak kl gfln 24 saatti ve bizim 14 tane 24'ürrîüz vardı. Sor.radan hesapladım. 40 saat havaiarda kalmışız, uçakta.. 14 saat kahvalümız, 28 saat öğle yemeklerimiz, diyelim 28 saat da aksam yemeklerimiz sürmüş, 111 saat de uyumujuz.. 25 saat de otomobil yolculuklan gidisler, dönüşler tutmuş. Bu ediyor 246 saat! Düştük 336 saatten 246 saati, geriye kaldı 90 saat!. Sovyetler Birliği bir Jnt'a.. Enine boyuna.. îşte bir insan, alıcı gözle de baksa ne görür 90 saatte böyle bir ülkede? Hem öyle bir ülke ki «bardak» demek, Türkçede söylediğiraiz gi bi, en ayıp bir lâf.. Yâni bir bardak veriniz dediniz mi bu istegi duyanlar yerin dibine geçiyor.. Ge lin bakalım, sürahi gelrai» garsondan nasıl bardak isteyeceksiniz? Hele garsonlar da tüm bayan'. Ben hep «tas», «bakraç>, «küp falan istedim.. Bazan da bardak yerine çay bardağı yoktu masada «SemaTeri lutfen> diyordum, hayret «bardak» geliyordu, tabiî bildiğimiz bardak.. Bunları düşünüyordum, Krem lin'e bakıp.. Vakit gece yansını çok geçmişti. in, cin yoktu sokaklarda.. Uyku saatlerinden ça lıp mümkün mertebe geziyor ve görmeye çalısıyorduk komşu ül keyi.. Ve bir kamyonun onünden bir adam kaçıyordu.. Adam kaçıyor kamyon kovalıyordu adamı.. Adam can havliyle ksçıyordu... Caddelerin majallahı var, alabildiğine geniş.. Kamyon, adamı geçti! Gerisini Türk Gazeteciler kafi lesinden Doçent Türkkaya Ataöv'den dinleyelim: «Geziyordum.. Derken arazözü gördüm.. Birader, sular caddenin bir ucundan, taaa öbiir ucuna kadar fışkınyor arazözün ucundan.. Tahu kaçacak yer de yok, belki döner dedkn, ben ka çıyorum arazöz arkamdan geliyor, ben kaçıyorum arazöz arkamdan geliyor, derken işte fför dıığıın gibl boyle ıslanıp kaldım.» tç turizme her yıl 40 milyon insan katılıyor.. Ülkede 5.000'den fazla turist kampı var, geçen yıl 1 milyon Sovyet yurttaşı 106 ya bancı ülkeye pasaport almış.. U ovyetler Birliği'nde dikkatınu en çok, 141 ve 142. maddelerin olmayışı çekti. Burada komünizmi övmek yasak değil!. Tam tersi, bir yenne özgürlüğü var... Leningrad'da, sadece dolârm geçtiği bir gece klübünde «Batıya döniik» bir genç kız, «Bana ne Lenin'in yaptıklaruıdan? Ben sevişmek istiyorum» deyiverdil. En scn Batı danslarını, pikaptan yük selen müzikle yapıyor «Yaşamak güzel» diyordu. Yaşamak; güzel yaşamak dediği de bizim yabancımız olmayan şeydi; dans etmek, ır.ini etek, çalışmadan avantadan geçinebilmek, sabahlara kadar içki içmek «her jeye boçvermek!» Aym saatlerde; bu sözleri söyleyen genç kız kadar güzel, bu genç kız kadar yaşamayı seven hemcinsleri. ayaklarmda çizmeler, ellerinde lâstik eldivenler, başlarında arkadan bağlanmış eçarplar bir arazözün direksiyonunda, yahut ardrada. yahut bir hortumun peşinde; fabrikalarda, lâboratuvarlarda, iş yerlerinde ya şamanın bir başka güzelliğini taciıyordu. !ç lurizme katılma yıldB 40 milyon S Lokal, sarhoş Finiüerle doluydu ve bu genç kız bir üniversite öğrencisiydl Her gece buralara gelip gelmediğini sorduk, «Ismar layan olana neden gelmeyeyim?» cevabmı verdi. O gece ben ısmarladım Lera'ya.. Lera, sorulan her soruya açık açık cevap veriyordu.. Ve Lera'dan hârika el, daha doğrusu «banyo» sabunu yapıiabilirdi. Ne var ki, benim akıl ettiğimi başkalan akıl edememişU Lera ile ertesi gece yine karşüaştımLeraiar çoktu. Sovyetler Birliğinde 109 uhıs var, ayn milliyet ve 11 küçük ulusal grup var. Küçük ulusal gruplardan Aleut'ler, Nganasan'lar, Tofalar'lar, Yukagir'lerin nü fusu da binden az! Bütün dünya doktorlarının dört te biri Sovyetlerdeki 580.000 bu ra kam. Eğitimde çahşanların V 71'i o ve sağlık işlerinde çahşanların • 86'sı, mühendislerin de H 33'ü o kadın!. Sovyet kadın kozmonatlanndan Valentina Tereşkova anlaşıîan, «yaşamanın güzelli<H»nden ha beri yoktu, ol sebeple 1963 yılrada uzayda 71 saat kaldı, dünya çevresini 48 kere dolaşıp 2.000.000 kilimetre uçtu!. Ya benj, ya da eserimi ille de kaçırın diye dürmaksızın ısrar eden sabit fikirli bir vatafldaş 0 ON YILLIK öğretim herkese mecburi. Okullarda 4« milyon öğrencl var. Su\yet bilim adatnlarının sayısı her yedi yılda ikj katına çıkıyor. Amerikan istatistiklerine göre, Amerika Birleşik Devletlerinde ise, on jılda iki katıdır. Fotoğrafta, Moskova tniversitesi törülmektedir... çaklar, gemiler, trenler ve otobüslerle çıkıyorlar ülkelerinden.. Bu otobüs yolcularından bi risi geçen yaz Türkiye'de kaldı.. Antalya eivarmda denize giren 24 yaşındaki genç bir mühendis yüzme bümesine rağmen sudan çıkamadı, kalb durmasından öldü. Arkadaşları neden sonra dalıp çıkardılar turistin cesedini ve mezarı o civara kazüdı. Türkler son derece ilgi gösterdiler, üzüldüler, cenaze törenine katıldılar ve ailesinin istediği, mezannın fotoğrafmı da derhal gön derdiler.. z Bazı balerin'.er, bazı yazarlar ozellikle ünü çok sevenler de bu yurt dışı gezilerden yararlanıp terki vatan eyliyorlar! Kuznetzov da bunlardan birisi.. Biz oradayken kaçışı pek tazeydi, kirr.se umursamıyordu. Birisi Arkadaş dedi, «Bu ulkeden Stalin'in kızı da kaçtı.. Küfusumuz ve nâmuslu vatandaşlarınıız o kadar çok ki. üç be? eksiklik hiç bir şeyi değiştirmez..» lan, maceralan, görüşleri, Sovarkadaş da niyetinl. Defterden yet rejiminin kötülükleri, polis sonra kendisini kaçırmamızı is baskısı falan hepsi defterinde tedü. Herif bizi Rus romancısı ve kafasındajmış. Ya defter, ya KuznetzOT'u kaçıran İngiliz gakendisi, illâ ki kaçırmamız gezetecisi mi sanmıştı ne? Arkareken iki şey.. daş dedik, hani öyle bavula gi recek kadar ufak da degilsin.. «Yahu» dedik, «Bak polisten Sen bu işt«n vazgeç.. Delikanlı yakınıyorsun, ama üç yabancıyla gecenin bn saatine kadar kotutturdu bu sefer: «döyleyse def nuşuyorsun, ne izleyen var, ne terimi kaçınn.» İllâ ki bir şeyde, ne konuşuyorsunuz diyen, ler kaçırmamızı istiyordu. Evet kaçırmaya kaçıracaktık bir şey, kalk git işinr.» «Orası öyle, kimse kanşmaz ne konuşuyoraklımızı!.. Ne dediysek fayda sun diye, ama siz kaçınn bu etmedi.. Hani bıraksak derhâl defteri. Yahut beni.» Maalesef odamıza girecek, illc gördüğü bavula dalacaktı,tavnlıp..Aşk öu masum isteği yerine getiremedik, barullarmuz küçüktil. Tabii Sovyetler Birliginde ds «Tarihî Eser» kaçırmanın cazası vardı, bu cezayı hiçbirimiz göze alamadık, o şaheser de orada kaldı. Aklınızda olsun Balıkesir'li delikanlı Rossia otelinin kapısında karşınıza çıkabilir, bavulunuzu ona göre alıp götürün, giderken! ATAÖV'Ü KOVALIYORLARDI!. lkenin bir ucundan diğer ucuna uçakla 14 saatte gidiliyor, lıeningrad'daki Hermitaj saraymı, müzesini şöyle iyi bir gezeyim deseniz bir aydan fazla zaman gerek!. Bizim 14 günümüz vardı. Leningrad'ı, Taşkent'i, Baku'yu ve yörelerini gezecek, poîiîikacılarla, bilim adamlanyla, sanatçılarla, plânlaraacılarla, eğitim cilerle konuşacak, müzeleri, tarihî yerleri inceleyecektik. UI YARIN : İki kelime Rusça öğren.dim: Bis kaset, kaseti. Mollcoçoğlu Konu ve resim: AYHANBAŞOGLUİI T||HA CASUSU Melih Cevdet Anday 18 A.Y.O.T. direktörü, kadının arkasından bskıp uzun uzun düşündü, başını salladı, diz kapağıru kaçıdı. «Bir de delilerîe uğraşacaksın. Niçin gitmek ister geneleve? Bir yıldır erkeksiz kaldığı için mi? Sanmam, uygar bir katfın çünkü, çevresi vardır bunun. Sonra ortahk her zaman karanhk. Kim kime dumduma. Insanlar sıkışınca, önünde kaldıklan eve giriyorlar, geceyi bile geçiriyorlar orada. Olağanüstü durum, bir bakıma kaynaştınyor halkımızı. En güzel bir kadını bileğinden tut, bu geceyi bizde geçirmeye mecbursunuz de, çaresiz kalmışsa gelir. Gelir ve kimse de bir şey sormaz, soramaz ona. Planlamaya yeni teklifler hazırlamalı, olaylar hızla gelişiyor.» Kadın içeride, üç memurun çahştığı bir odada, eski bir maroken koltukta oturuyortfu. Bu koltuk odanın esyasına hiç uymuyordu. Merourların çalıçma masalan, normal yükseklikten daha yüksekti, mahkemedeki yargıç kürsüleri gibi, tavana doğru çıkıyordu ve memurlar, Amerikan barlardaki uzun iskemlelere benzer iskemlelerde oturuyorlardı. Bu iskemleler kendi eksenleri çevresinde dönüyordu. Memurlardan biri, her halde o katfar az görüyordu ki, önündeki yazılara dürbüne benzer bir araçla bakıyordu, elinde kamış kalem tutuyordu. Ikincisi beline kadar soyunmuştu, göğsünde çapraz bir kemer asUı idi, bu kemerin bele yakın yerinde bir tabanca vardı. Üçüncüsü. çok küçük, yuvarlak bir a3'nayı, bir dosyaya dayamış tıraj oluyordu. Tabancalısı: Oturdugunuz koltuju. dedi kadına, lkinci müdürün odasından getirdiler buraya. Koyacak yer bulamamıjlar. îkinci müdürün odasını gördünüz mü? Kadın: Hayır, dedi. Görmenizi isterdim. Bütün eşyası moderndir. Oturacak hiçbir çey yoktur o odada. Çünkü ikinci müö*ür onun yanındaki odada oturur. Bu eski maroken koltuk bizim odanın eşyasına da uymuyor elbet. Buna çok kızıyoruz biz. Depo mu burası? lnsanda çahşma zevki bırakmıyorlar. Bu odadaki eski eşyayı atalı yıllar oldu. Birkaç defa sikâyet ettik bu koltuk için. Eski esya müzesi yapacaklarmıs da, o zamana kadar burada duracakmı? bu. Oysa ne müzenin açıldıgı var, ne bir «ey. Siz Yengeç birliklerinin saldınsına mı uğradınızT Kadın: Son zamsnlarda hayır, diye cevap vercîî. Ama, diye ekledi, son zamanlarda diyorsam. iki aydır boyle bir sey gelmedi başıma. Daha önce çok oldu. Yorgunlueu gittikçe artıyordu. A.Y.O.T. direktörünün odasından buraya nasıl geldiğini bilmiyordu. Sürüklenmişti sanki. Ama gikâyet edecek kadar bile takati yoktu. Şitntfl en çok gereksindiŞi. herkes gibi konu<=maktı. Bu suygereksindiği, her kes gibi konuşmaktı. Bu duymuştu. Birdenbire... Bu, belkl de, buradalci memurlann tabiiliklerinden geliyordu. öyle bir tabiîlik ki. kadma insanı unutturuyor, onda insan ilişkileri dışında başka bir ilişki düzerine girdiği izlenimini uyandınyordu. Konuşmak da artık konuşmak degildi, gıdaklamak, miyavlamak gibi bir şeydi. Bunu çok istiyen kadın. bir yandan da korkuyordu; asıl amacından uzaklaşacağını düşünüyordu çünkü. Konuşa konuşa kendini yitirirse, savaşçılığından hiç bir şey kalmayacaktı ve böylece de basanya eremiyecekti. Ama bütün bunlar, yaz bulutları gibi geçip gidiyordu kafasının içinden. Tıras olan memur, basını kaldırdı, kadına baktı. Köyde mi oturuyor«unuzT Haylr, buradayım hep... Başını salladı adam: îyi, dedi. Bizimkileri köye yolladım ben. Ne işleri var bu gürültü patırtı Içinde Eşimin sütü kaçtı geçen yıl, korkudan. Kadın. korkar e'bet. Otursunlar orö*a oturdnkları kadar Ama ben yeniden bekâr oldum. tşte böyle daıred» tıraş oluyoruz. Sıcak yemek yüzü gördüğümü» yok. E... bir erkeğe kadın lâzım elbet. Kadınsı» olmaz ki... Kadın, istemeden: Doğru, dedi. Dürbünlü memur, başını kaldırmadan: Allah Allah, diye söylendi. Tabancalı: Ne o? diye sordu. Dürbünlü: Bizim halka ne olcfu böyle? dedi. Bshçe» de düğünleri varmış, fakat bizden güvenlik tedbiri alınmasını istemiyorlar. Güvenlik tedbiri ahnir'sa daha çok gürültü oluyormuş... Güldü : Alıştılar, dedi. Ama bana Italırsa, onlar istemeseler de biz zorla almalıyız tedbirlerimi» zi. Halk ne derse desin, A.Y.O.T nin plânlan yürür. övie değil mi? Yüzlerce kişi oturmus, y.llarca çalışarak hazırlamıs bu plânlan. şimdi halk istemiyor diye yüzüstü bırakacak değili» ya.. Hem halk bu gibi işlercfen anlamaz. Benim yerime bir kasabı eetir koy sözgelişi, yapabilir mi bu işi? Onun gibi. Tabancalı memıır: Bir sikâvetiniz mi var? diye sordu kadına. Havır. dedi kadın. Ve kendini var gücü ile toplayarak ayağa kalktı. Ben eideyim. eeç kaldım eve, dedi. Tabancalı memur: tzniniz vaı mı? diye sordu. Kadın anlamadı: Niçin? diye sordu. Çıkmak için. Kaffın çok saçma buldu bunu. Girerken izinle eirmedim ki, dedi. Tabancalı memur, canı sıkılmış eîbi: (Arkmm rar) BENİ KAÇIRIN, DEDİ GENC ek sempatik bir mihmandarımız var. Tass Ajansının genç muhabirlerinden Viktor.. Türk dilini Moskova üniversitesinde öğrenmiş. Bir ayhk evli.. Biz, bu evliliğin en güzel günlerini muhakkak berbat ettik. Zira sevimli Viktor da bizimle beraber gezdi durdu, genç ve güzel eşini bırakıp. Viktor en çok «Bizim» kelimesini seviyor.. Örneğin «Bizim büyük Petromuz.., "Bizim uzay adamımız..», «Bizim operamız» gibilerine.. «Bizim VTiktor'umnz» Moskova'da görevini bitirmiş bir an önce haklı defil mi? evina dönmek istiyordu. Evi de yakın, bir buçuk saat ötede.. Gece yarısma doğraydu, bla halâ otele girmemek, uynmamak niyetindeydik. Viktor bir arkadaşımızı odasına kadar gö tiirmüş, dönüyordu. Yanında bir genç vardı, Türkçe konuşuyorlardı. Viktor, «l?te Türk gazetecileri bnnlar» dedi ve bize bıraktı o genci. Temiz paktı delikanlınm Ustü başı.. Türkçe konuşuldugunu duyunca onlara yaklaşmış, hâl hatır sormuş. Sonra biz tanıştık.. «Ben Balıkesiriiyim» diye sö ze başladı. Viktor, izin alıp gitti.. BahkesirUymiş.. Gözlerini orada açmış, kuş cennetl tarafında.. Sonra buraya göç etmij ler cümbiir cemaat. Yedi yıl ol muş.. Bir asansör fabrikasında hemen iş bulmuşlar, orada çalışıyonnuş. Ne de olsa hemşehrimiz sayılır, sevindik, aramıza aldık. Diümizi pek güzel konuşuyordu.. Yârenliğe \IITduk.. Rusya yaşanmaz bir belde diyordu.. Hürriyet yok diyor du, her taraf polis dolu diyordu ve nihayet ağzından baklayı çıkardı, «Bir defterim var. 1çinde yedi yılı yazmışımdır. Bn defteri muhakkak kaçınn.» P ••••••••a •••«••••a ••••••••• Dİ9İ Boitcl •••••••**• • •••••••••t»ltltl*llllllllllllt||llltliajilllltll*|llltllltllllllltlllllllttaHIM< • •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••«••••»•••••••••••••••••••••••••tlMltMMI • • •tııı • • ı ıııı {•••••••••••••t«]iı»ıı||«ı||lı|||||iaıatl(lttlllllttllltlMlttHIIIIII«tlttH> •••••••••••••»••••••••••••••I • • • • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • «Neden Rusca yazdın?» sonımuza «Öyle» cevabmı veriyordu. Yürüye yürüye otelin bilmem ne kapısma kadar geldik.. Yetmedi bizim kata çıktık!. Salona geçip oturduk. Tuhaf bir ahşkanlık, sigarasınm küllerinl halıya silkeliyor ve marleyin üzerinde söndürüyordu! Lâf, lâfı; lâf cığara paketini açtı ve İstanbul İktisadî ve Tiearî İlimler Akademisi Reisliğinden: Akademimiz Âmme Maliyesi KürsOsüne bir Asistan adayı alınacaktır. tsteklilerin, Devlet Memurlannda aranan umumî şartlardan başka, Akademüer Asistanlık Talimatnamesindeki yazılı şartlan haiz bulunmalan ve hangi yabancı dilden imtihana gireceklerini bildiren ve kısa hâl tercümelerini havi dilekçe ve iki vesikalık fotofrafla birlikte 25 Kasım 1969 tarihine kadar Akademi Reisligine müracaatlan bildirilir. (Basın: 24850/13908) I LÂ N Diş Hekimliği Faküllesi Dekanligından Fakültemiz konservatil diş tedavi kürsüsünde münhal bulunan 1 adet asistanlık vardır. İsteklilerin 5121969 günü saat 17 ye kadar müracaatlan ilân olunur. (Basın: 25615/13907^ Kapalı Zarf Usuliyle İlân Istanbu! Emniyel Müdiirlüğü Satınalma Komisyonu Başkanlığından 1 39976. lirahk keşif bedelli îstanbul Emniyet Müdürlüğüne ait Kumkapı gara] binasmm onarım eksiltmesi 5/12/1969 Cuma günü saat 15 de İstanbul Emniyet Müdürlügü binasında yapılacaktır. İlk teminatı 2998.20 liradır. 2 Bu işe ait eksiltme dosyası iş saatlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Şube 7 kaleminde görülebüir 3 İsteklilerin, 1969 yıü vizeli Ticaret Odası vesikası ile 2490 sayılı kanunda acıklanan belgeler, ilk teminat makbuzu veya banka mektubu oldugu halde hazırlayacaklan kapalı zarflan eksiltme saatinden bir saat evvel komisyona vermeleri şarttır. Postada vâki gecikmeler kabul edilmez. (Basın: 24985/ 1SÖ97) •iriitııııııııııı •••lıııııııııııı ııtııııııııııııı l l l l l l l l l l l l l l l l Gartn •«••••••• ••••••••a ••«••••••••••••••••••! •••••••«••••••••••••••••••••II••••••••• ••••••••••• ••••%•••••• • •••>••>• •••••••>••••••••••••••••••«•••••• ^ • •• • • • • • • • • • • • ı • » ( • • • • • • • • • • • • lUMIMIIMMMaMUIIIIIIIIHil, • •••••l •*•••••••••••«••••••• 1 e.fet •••••••••••••••••••••••••••••••••I '•••••••*••••*•••••••«•••••••••••. lîS^»* Stajyer Alınacaktır (Bayan) Başmüdürlüğümuz Şehirlerarası Içletme Müdürlüğü emrinde çalıştınlmak üzere 25/11/1969 tarihinde saat 14.30 da yapüacak sınavla yeteri kadar memur (Bayan) alınacaktır. Aşağıdaki nitelikleri haiz olanlann diploma, nüfus cüzdanı ve bir adet fotoğrafla 24/11/1969 tarihine kadar Personel Amirligimize müracaatlan ilân olunur. İSTANBUL TELEFON BAŞMÜDÜRLÜĞÜ 1 En az Ortaokul mezunu olmak. 2 18 yaşından küçük 35 yaşından büyük olmamak. NOT: Belgeleri ile müracaat etmiyenlerin dilekçelerine cevap verilmiyecektir. i B a s ı n : 25240/13909).
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear